22 Mar 2008

Büyük Kaptan

Malatya'nın bir köyünde yaşayan tekstilci Osman Korkmaz ve Nevin Korkmaz’ın üç erkek evladı vardır. Büyüğü Recep. Küçüğünü tanıyoruz, Mert. Ortanca Bülent. Aslında Cesur. Yıl 68, Kasım 24. Elleri öpülesi Nevin Ana doğurur ikinci evladını. Osman Korkmaz nüfus memuruna ''Cesur'' der. Nüfus memuru boş boş bakınca ''Bülent'' der Osman Bey, ''Cesur Bülent''. Her nedense nüfus kağıdına sadece Bülent yazmıştır memur. İsmi mi beğenmemiştir, kötü bir anısı mı vardır yoksa günümüz memurları gibi sadece tembel ve ukala mıdır meçhul. Neticede Bülent olmuştur Korkmaz ailesinin dördüncü, sondan bir önceki ferdi. Ailenin son üyesi Mert'in doğumunun ardından İstanbul'a taşınırlar.

Hikayeyi nerede duyduğumu anımsamıyorum. 1970'li yılların başında Edirnekapı’nın toprak sahalarında top peşinde koşturan çocukların kurduğu bir mahalle takımı varmış; Tayfunspor. Bu takımın orta sahasında oynayan ve takıma liderlik eden, maçları organize eden bir çocuk takımın bütün gol yükünü çekermiş. Tayfunspor finale kalmış bir turnuvada. Finale gelene kadar 29 gol atmış bu çocuk, küçücük yaşında civardaki herkes tarafından konuşulur olmuş. Gelgelelim üst üste yenilen 2 gol Tayfunspor'u kupadan uzaklaştırmış, rakip oyuncular ''Ne oldu golcünüze, bir şeyi yok ya?'' tarzı takılmalara başlamış Tayfunspor'un yıldız orta saha oyuncusu Bülent'i kast ederek. Ne bilsinler o Bülent'in yıllar sonra hırsıyla, mücadelesiyle, yenilmezliğiyle dünyaya adını duyuracak Bülent Korkmaz olduğunu? Biri orta sahadan olmak üzere iki gol atmış Bülent, Tayfunspor kaldırmış kupayı. Ne orta sahadan attığı son gol olacaktır bu Bülent'in, ne de kaldırdığı son kupa...

Bülent'in hayatında sadece futbol varmış işte o zaman da. ''Vefa Stadı'nın arkasında'' diye tarif ettiği okulundan çıkar çıkmaz sokaklarda top peşine düşermiş. Futbol dışında tek hobisi uyumakmış Bülent'in. Bir de midesine düşkünmüş, ailesi saklasa bile silip süpürürmüş buzdolabını geceleri.

Şimdi ben bir tanım ve ona uygun sıfat bulamadım bu durumu belirtmek için; okuyucu bu noktada inisiyatif kullanabilir: Florya’ya taşınmış Korkmaz ailesi, hem de Galatasaray Tesisleri'nin karşısına. Oranın adı Metin Oktay Tesisleri değilmiş tabii o zaman. Tesisler bugünkü görüntüsünden çok uzakmış, birkaç küçük bina ve geniş bir arsadan oluşuyormuş. ''Koskoca Galatasaray bir arsada mı çalışıyormuş?'' demeyin, antrenmanlar zaten Mecidiyeköy'de yapılıyormuş. Gelgelelim Bülent 11 yaşına bastığında Florya'da seçmeler yapılmış. Zaten Galatasaraylı olan Bülent'in ayağına fırsat gelmiş artık. Koşa koşa katılmış seçmelere. Antrenmanın başında çocukların arasındaki kalecileri görmek istemiş rahmetli Salih Bulgurlu. Bülent el kaldırmış futbol oynamaya başladığı ilk zamanlardan, muhtemelen yaşı küçük diye kaleye geçmek zorunda kaldığı günlerden kalma kaleci kazağıyla. O günlerde iyi de kalecilik yapmış aslında Bülent, ama yetenekli olduğu tek bölge kale olmayınca takımının, Tayfunspor'un, yıldız futbolcusu pozisyonuna terfi etmiş. Neyse, bizim Bülent farkında olmasa da onu önceden izleyip beğenen Salih Bulgurlu Hoca'sı çatmış kaşlarını Bülent'e. İndir demiş o elini, ''Sen kaleci değil, orta sahasın.'' İşte o gün başlamış Bülent Korkmaz'ın dünyada eşi benzeri çok az bulunan Galatasaray kariyeri.

Daha 16 yaşında Galatasaray Genç Takımı'nın katıldığı ve finalde Leverkusen'e penaltılarla yenildiği bir turnuvanın ardından Bayer Leverkusen'den transfer teklifi almış. Gitse 16 yaşında yurtdışına transfer olan ilk Türk futbolcu olacak ama o daha sonra hep yapacağı gibi reddetmiş teklifi.

İlk defa geçen yıl kaybettiğimiz Jupp Derwall tarafından A Takım'da oynatılmış. Ardından Mustafa Denizli Avrupa maçlarında oynatıp ligde sürekli yedek soyundurmuş Bülent'i. Bugün Avrupa Kupaları'nda çıktığı toplam maç sayısı Beşiktaş'tan fazla, Fenerbahçe'yle başabaş olan Bülent, ilk Avrupa Kupası maçına 1988'de Rapid Wien karşısında çıkmış. Ardından gelen Monaco maçlarında zamanın en büyük yıldızlarından Fofana'yı tutmakla görevlendirilmiş ve ona nefes aldırmamış.

Sert futbolcu olarak tanınsa da, 25 senelik Galatasaray kariyerinde yalnızca beş kırmızı kart görmüştür, ki diğerlerini hatırlamasam da biri hakemi alkışlamaktan gördüğü iki sarı karttandır. Bununla birlikte sahaya yüreğini koyduğu için agresiftir, haksızlıklara karşı tahammülsüzdür. Cesurdur. Yürektir.

Daha anlatılacak yüzlerce yönü var Bülent'in. Hagi'yle oda arkadaşlığından mı bahsedeyim, kızlarını Florya'da büyütmesinden mi yoksa düyanın en iyi futbolcularını markajla yıldırma politikasını futbolu bırakana dek sürdürdüğünü, koleksiyonunu genişlettiğinden mi?

Taraftarın taptığı, Avrupa'nın ''Boğazın zırhlısı'' lâkabını taktığı büyük bir Galatasaraylı. Hırsıyla, azmiyle, liderliğiyle bir ekol. Bir kulüpte en uzun süre oynayan Türk futbolcu. Yani Türk futbolunun tek ''Bayrak Adam''ı. Türkiye'de hiçbir futbolcunun ulaşamadığı ev ulaşamayacağı bir kariyer. 8 Türkiye Ligi şampiyonluğu, 6 Türkiye Kupası, 5 Cumhurbaşkanlığı Kupası, 2 Başbakanlık Kupası, 6 TSYD Kupası, 1 UEFA Kupası, 1 Süper Kupa ve Dünya Kupası 3.lüğü...

Ne var ki bunları tek tek konuşmak yersiz aslında. Çünkü Bülent deyince sadece duygulardan bahsetmek gerekiyor bazen. Babamı nasıl seviyorsam, Hagi'yi nasıl seviyorsam, öyle seviyorum işte Bülent'i. O Galatasaray'ın ''Bayrak Adam''ı. O hepimizin ''Büyük Kaptan''ı. O ömrünü Galatasaray'a adamış bir cengaver. O Cesur. O Korkmaz. Bülent Korkmaz, yerin dolmaz.

21 Mar 2008

Gazan Mübarek Olsun Şir-i Jiyan


-Hey Koca Galatasaray şu liglere yan geleeeee
-Yan geleeeeeee
-Bahr-i sifitteki Fener, Beşiktaş sefinesinin burç kesimiiiiiii
-Depreşduuuuuuur.
-iki Adnan pa-i fasılası sağaaa
-Berabeeeer, biiiiiir, ikiiiiiiiii
-Üç Divan-ü fosil-i aza evleği ileriiiiii
-Bir kapalı ultrAslan cemaati hayula belası tıkılaaaaaa-hün
-Sıkılaaaaaaa-hün
-Ol rakib-i bela yıkılaaaaaa-hün
-Mesafe, plan-ı intizam, hakikat-ı ahd, kupa-ül haram, hakgetire
-Hüsrev-i muazzamanın bühtan-ı güftarı çok getire
-Akçe, hazine-i muhteşem yok getire
-Haydi allaaaah rastgetire.

Büyük Maç Futbolcuları

Bazı futbolcular vardır, sanki futbolu sevmezler. Maçlara angarya diye bakarlar. Bitse de evimize gitsek bir oyun tuttururlar. Taraftarların beklentileri çok büyük olduğundan, kötü oyunlar hep onlara yıkılır. İstisnadırlar ama ben istisnaları çok severim. Sıradışı olurlar, çok atılırlar, çok sevilirler, ceza alırlar, kadro dışı kalırlar, ağır başlı abiler hep onları söyler, futbol tarihleri hep onları yazar. Seveni de çok sevmeyenide, olsada olurlar olmasalarda ama onlar büyük maç futbolcularıdır. Büyük maçlar onlardan sorulur. Ben her büyük maçta ararım sahada büyük maç futbolcusu varmı diye. Rakipte varsa ürkerim, bizde varsa coşarım. İşte bazıları,
Fatih Akyel, Emre Aşık, Hasan Şaş, Tümer Metin, Ceyhun Eriş......

Galatasaray Yönetim Kurulu Daimi Üyeleri



İki gün sonra seçim! olacakmış, yeni haberimiz oldu. Biz çapulcuları ilgilendiren bir konu değil. Kendi aralarında eğleniyorlar. Adnan Ağa'yı iyi tanıyoruz. Bir kaç tane daha aday vardı galiba nereye gitmişlerse. Bir de doktor varmış, her halde seçimden sonra müşterisi artacak, allah düşürmesin eline. Bir bakayım dedim listelerine, tanıdık manıdık varmı. Nerden tanıyacağızda laf olsun diye. Doktorunkilerde bir isim var tanıdığım. Galatasaray tarihinin gelmiş geçmiş en kötü futbolcularından, azılı Galatasaray düşmanı Ayhan Akbin. Hani bunlar işi gerçekten biliyorlar da bizi karıştırmıyorlar işlerine. Ben bir dahaki seçime kadar yemicem içmicem şu 10 bin yeni lirayı biriktirecem. Gerekirse bundan sonra ömür boyu kale arkasında maç seyredecem ama üye olup seçime katılacam. Misal bu kararımı iki sene önce verseydimde bu seçime girseydim, abim dayım duayenim olmadığından listeye göre oy verseydim, Ayhan Akbin ismini görür görmez, hiç sevmediğim Adnan Bey'e atardım oyumu.

Listeye bir daha dikkatle bakıncada hanedan ismi gördüm. Ergun Gürsoy'un babası yönetimdemiydi bilmem ama, geçen yıllarda oğlu Ali, şimdi de karısı Ayşe Gürsoy. Bu ne ya burası Dingo'nun ahırımı. Ver 10 bini üye ol, daha zenginsen gir yönetime. Bu düzen böyle gelmiş ama böyle gitmeyecek. İsyan büyüyor.

Lincoln Nasıl Verimli Olur


1-Ilık hava olacak; Çok sıcak ve çok soğukta oynayamaz, sıcaktan bunalır, soğukta da donar verimli olamaz. Ligteki takımların çoğu Anadolu takımı olduğundan, iklim yazın sıcak kışın soğuk. Bu durumda ancak sezon başı yada sezon sonu verimli olur.


2- Sahanın zemini çok iyi olacak; Sezon başı bütün sahaların çimleri halı gibiydi. Tam Lincoln'lük tıkır tıkır oynadı. Daha sonra sahalar bozuldu, kötü sahada oynayamaz.


3-Sertlik olmayacak; Sezon başı bütün takımlar diri, stres yok, her takım sadece topunu oynuyor. Amaç galip gelmek. Hesap kitap yapan yok. Küme düşecekler, şampiyon olacaklar şekillenmedi. 1 puan henüz aslanın ağzında değil. Sert girmenin, atılmanın gerekçesi yok. Sezon başı Lincoln güzel oynar.


4- Galatasaray hep üstün oynayacak; Devamlı atakta olacak takım. Karşı taraf hiç basmayacak, hücüm etmeyecek. Tamamen defans oynayacak. Gol tehlikesi rakip takım kalesinde yaşanacak. Oynanan maçta Galatasaray favori olacak. Küçük takıma karşı büyük futbol oynayabilir.


5-Yanında oynayanlar deli gibi koşup topu kapacaklar kendisine verecekler, o topu kaptırırsa tekrar deli gibi koşup topu kapacaklar....... Eski Okan'dan 5 kişi mesela.
6- Hakemler kollayacak; bu hakemler, bu ligte top oynatmazlar Lincoln'e. Yanlış takıma geldim demiş galiba. Haklıdır Fener'e gelseydi Alex'in pabuç dama atılmıştı. Dokununca çalıyorlar, Lincoln'ün bacakları mos mor topa giremiyor. Sakatlıktan sakınıyor hatta sakınamayıp sakatlanıyor.


Sonuç; Ya sezon başında, sahalar kelleşmeden, puan hesabı yapılmadığı zamanlarda banko oynayıp takımın arayı açmasına katkıda bulunacak. Ya da Galatasaray tabelayı garantilediğinde oyuna girip şov yapacak, tribünlere oynayacak veya gireni çıkarmaya çalışırken sonradan oyuna girecek, bir ölü top, bir kaza golü aranacak göt kurtarılacak.

20 Mar 2008

Düşümde Ali Sami Yen'le 10 u gördüm


Hayırdır inşallah! düşümde Ali Sami Yen'i gördüm. Yanında biri daha vardı yaklaşınca tanıdım. Turuncudan iz taşıyan tok bir sarıyla, vişneye çalan koyu kırmızılı arkasında 10 numara yazan önünde hiç bir şey yazmayan parçalı formalı adamı. Benide aldılar yanlarına gidelim dediler.
-nereye
-Şampiyon Kulüpler maçları varmış, Galatasaray'ı izleyelim. İnsan rüyada bir başka oluyor durakladım.
-Biz yokuz, elendik.
-Kime
-Bu sene Leverkusen'e ama daha beterlerinede elendik. Hatta maç yapamadığımız senelerde oldu Başkanım.
-2000 yılında Parken'de biz kalenin arkasındaydık. Penaltıları ben kurtardım, Metin attı kupayı almadıkmı, Türkiye'ye göndermedikmi, yabancı takımları yenmek için kurmuştuk Galatasaray'ı, yenmedik mi. Sözümüzde durmadık mı, Sonra ne oldu size
-...........
-Peki maça gidelim bakalım özledik takımı. Ankarada kupa yarı final maçı var dedim, hem Atatürk'le konuşursunuz sonrada izleriz dedim davet ettim, geldiler.
- Hangisi bizim takım.
- Şu beyaz renkli
Yanındaki Metin Oktay'a baktı
-Sarı kırmızı değilmiydi bizim forma, şu önlerinde ne yazıyor.
-Avea,
- O kim, niye önlerinde yazıyor.
-Cep telefonu şebekesi reklamı dedim, anlamadılar
-10 numara kim diye sordular.
- Metin Oktay'dan sonra biri geldi hatırlamadınızmı Danimarka'da, Monaco'da, Karpatların Maradona'sı diye nam salmıştı, o gittikten sonra formayı giyecek birini bulamadık.
- Bu sene var demişlerdi bize.
-Var da yok. Bacakları camdanmış galiba, düştümü bir kaç maç oynayamıyor. Ataları daha önce sürüngenmiş yerden kalkamıyor. Her maç bekliyoruz ne zaman oynayacak diye.
-Çok büyük futbolcuymuş.
-Geldiğinde bir iki maç çok iyi oynadı, ama biz cezalıydık, stada sokmadılar seyredemedik başkanım.
-Şu kulubedeki bağıran, talimat veren adam kim.
-Tercüman başkanım, takımda oynayanların hepsi Türk ama tercümanımız var.
-Peki nerde bizim yabancı futbolcular.
-Sormayın başkanım, paramız yok, borcumuz çokmuş öyle dediler. O yüzden iyi yabancı alamıyoruz, kötülerde oynayamıyor.
-Hocası nerde bu takımın peki.
- Allah gecinden versin ama yanınıza gelmek üzere Başkanım, Kaptanım. Grip olmuş ülkesine gitti. Çok yaşlı, bir var bir yok. Olduğu maçlar soğuklara denk geldi, üşüttü ne yapalım.
-Niye maçı kimse seyretmiyor, bizden başka, nerde taraftarlar, maç önemli maç değilmi.
-Maç önemli de takım kötü. Kimse güvenmiyor, kötü oynuyorlar, umutları her gün kırılıyor. heyecan yok, zevk yok, en iyi oyuncusu Servet olan takımı kim seyreder, siz gelirmisiniz bu hafta maça.
-Bu sefer de onlar durakladı, birbirlerine baktılar. Her şeyin bir nedeni vardır dediler.
-Bizi Başkanın yanına indir.
-Yok burda dedim. Maçlara gelmiyor. 3 gün sonrada Florya'dan, Hasnun Galip'ten, Kulüpten kaçacak.
-Kaç senedir başınızda.
-2000 den beri, Avrupa Kupası, Süper Kupa sahibi 3 yıldızlı şampiyon takımı teslim almıştı . Emanetinize hiyanet ettiler. Kurtarın bizi Başkanım, Kaptanım dedim.
-Anladık oğlum; dediler, hüzünlendiler el ele tutuştular, bakışlarımız çakıştı o zaman anladım bu bir rüyaydı. Gerçek olamazdı tabi ki......Gerçek değildi bu yaşananlar.......

19 Mar 2008

Lpg li Ferrari; Gençler 1- Galatasaray 0

Ele ele verdiler, sonunda başardılar. Avrupa Şampiyonu markayı pazara düşürdüler. Başkanı 6 senedir yoktu. Vardı da işi Ferrarimize Lpg taktırmaktı ve taktırdı. Başında hoca yok, kaleci yok, kaptanı yok, yedek kaptanı seyirciye küfür ediyor. Golcüsüz maça çıkılmış, bu kaleciyle iyi oyun oynama ihtimali yok. Futbolu unutmuş Ayhan, öğrenememiş Sabri, Lukunku benden daha iyiymiş diyen Nonda, senede 1 maç iyi oynayan onuda oynamış Serkan, Bu angarya maçta enayimiyim oynayacağım, yorulacağim diyen Arda. Nasıl olsa takım kötü oynayacak diyerek maça gelmeyen taraftar. Soyadıyla özdeşmiş Hakan. Ne diyelim ne söyleyelim. Bir Servet, birde Emre canla başla oynamaya çalışıyor, onlarda Ümit Karan'a sitem ediyorlar sanki. Neden son dakikada gol atıpta başımızı belaya soktun der gibi.
Ankara'nın taşına bak, gözlerimin yaşına bak, Uyan uyan Metin Oktay, Şu Cim Bom'un işine bak.
Kupa maçlarının Fener elenene kadar heyecanı var. Fener elendikten sonra oynamak büyük angarya. Motivasyon sıfır. Elesen ne olacak elemesen ne. Bu takımdan 3 gün sonra büyük futbol beklemek hayal. Dördüncülük şimdiden hayırlı olsun. Kupayada elveda seneye Avrupa Kupası maçı yok, rahat ederler. Stres yok, heyecan yok. Bu takımı kovarlar seneye yeni takım yaparlar, gelsin komisyonlar. Ağlarsa taraftar ağlar, gerisi yalan ağlar. Denizli maçının ikinci yarısı, olmadı Gaziantep maçında başlar ağıtınız, mendil getirmeyi unutmayın.

I love You Hagi










Niye Hoca arıyoruz anlamak mümkün değil, niye yönetimle taraftar aynı görüşte olamıyor çıldıracağım. Bize para,(lı) lazım değil. 2000 de çokmu zengindik. Galatasaray'ın dünyanın hiç bir takımında olmayan, parayla alınamayan satmaya kalksan 5 para etmeyen değerleri var. Ruhu var. Şu 37 senelik taraftarlık hayatımda o ruhun kaç maçı çevirdiğine çok şahitlik ettim. Bizler Sauness'ten, Denizli'den,Terim'den, Birch'ten, Lucescu'dan biliyoruz. Bunların hepsinin adına şarkı yazdık, Yazmadıklarımız kovulsun diye krizlere girdiğimiz, kulubümüzün başını derde soktuğumuzlar da oldu.
Bize profosyonel lazım değil, Mourinho bile gerekmez, bize coşku lazım, hırs lazım, işler ters gittiği zaman ortaya koyacağı erkeklerde olan bir şey lazım.
Ey Adnan Polat, sen bu işleri artı eksi yönde çok iyi bilirsin. İstersen geriye marş verirsin, ama istersen de yakarsın dünyayı. İşte fırsat, geç önümüze, kucakla bizleri, adına şarkı yazdıklarımızlardan, adını anışımızda tüylerimizi diken diken eden, Adını gördükçe rakipleri sinirlendiren, hataya zorlayan, gerekirse kendi girip oynayabilecek sevgili Hagi'mizi çağır. Oda arkadaşını, boğazın zırhlısını, cesur yüreği, cengaveri, büyük kaptanı çıkar tribünlerin önüne. Taffarel' i uzaksa gelemezse Simoviç'i getir. Böyle bir kadronun ısınmaya maça çıktığını bir hayal edin. 1 saat önceden tıklım tıklım yapmazsak, gittiğimiz her deplasmanı cehenneme çevirmezsek bize Galatasaray'lı demesinler.
..............................................
Aksi ne olur onu yazacaktım ama yazamadım. Olmaz ,olamaz kimse korkmasın. Bize Re Re re çektirecek heyacanı getirecek haberlere hazırlıklı olalım.

18 Mar 2008

Kalli'den Müjdeli Haber!






Feldkamp'ın dönüşü zorYönetim, kulüp doktoru İlker Yücesir'i kesin bilgi almak için Almanya'ya gönderdi. Kalli bir daha dönmeyebilir. G.Saray'da geçen hafta torununu görmek için gittiği Almanya'da ayağından virüs kapan teknik direktör Feldkamp'ın geri dönmeyebileceği iddia edildi. Bu sezon ikinci kez virüs kapan ve ülkesinde tedavi altına alınan Alman hocaya, doktorların ilerlemiş yaşını da dikkate alarak 'görevini bırak' tavsiyesinde bulunduğu belirtildi.
Uzmanların, 74 yaşındaki çalıştırıcıya, "Uçağa binmen bile riskli. Bu halinle çalışırsan sağlığını tehlikeye atarsın" uyarısını yaptığı öğrenildi.

Çok memnun olduk, uzun ömürler dileriz dede. Senin torunun milyonlarca Galatasaray'lıdan daha önemli Adnan Ağa için. Kalabilirsin telefon denen alet var. Söyle tercümana çıkarsın takımı. Şampiyon olursan sen ve Adnan yaptınız, 4. olursak ne yapalım takdiri ilahi sağlık, hastalık. Burda aspirin yok, grip ilacı yok. Kulüp doktoru baytar İlker gelir seni iyileştirir. Bütün futbolcular sayesinde turp maaşallah, sakatımız yok.
Çocukluğunda sapan kullananlar bilir, Taşı en uzağa atabilmek için kauçuğu en geriye çekebilmelisin. Adnan Polat bunu başardı. Bilerek, isteyerek, kurnazca bir politika izleyerek Galatasaray'ı en geriye götürmeyi başardı. Bundan sonra odun bile başkan olsa ileriye gidilecek kimsenin kuşkusu olmasın. 75 yaşındaki zavallıyı başa getirirerek ve de gider ayak kefeninin cebine euro koyarak Galatasaray'ın ocağına incir dikme pahasına, kendine gelecek hazırlamış günümüz kapitalistinin en acımasızı, en komprodoru olmuştur. Hayırlı olsun. Bırakın 75 yaşını hiç hastalanmadan okula giden öğrenci, rapor almayan bir işçi varmı içinizde. Koskoca Galatasaray tercümana emanet, diyelimki şampiyon yaptı tercüman ne olacak. Kovulmayacakmı, o zaman niye kassın kendisini, Daha doğrusu kasabilecek kadar bile kabiliyeti varmı Hoca denilen tercümanın. Brian Birch diye bir Hocamız vardı 70 li yılların başında, 3 yıl üst üste şampiyon olmuştuk, eğer ölmediyse onu getirsin bari tekrar. Kendi holdingine gidin bakın emekliliği gelen adamı çalıştırmışmı.
Ah Galatasaray'ım ah. 10.000 kişiye oynamaya mecbur bırakılırsın, torununu sevmeye giden, kızını sevdi diye kaptana ceza kesen Nazi Subayına emanet edilirsin, 3 gün sonra dalavare ustası biri tarafından mazbatan işgal edilecek. Acemi birliğine dönen Florya'na kimbilir ne futbolcular daha gelip, dövülüp, parayla gönderilecek.

Gün bu gündür, 8 maç kalmıştır. Kuşanın Cim Bom Bomlar uyanın Kuva-i Milliyeciler savaş çıktı!. Kayıtsız koşulsuz bizim olan Galatasaray'ımızı asıl çapulculardan kurtaralım. Maça gelmeyenlerden, seçilmezse gelmeyecek olanlardan, 17 Mayıs 2000 i unutturmaya çalışanlardan, benden sonra tufan diyenlerden.

Lincoln Çok Fazla Oynadı



''Lincoln kadrodan çıkartıldı'' Ben aslında bu haftaki Ankaraspor maçından önce bekliyordum. Fazla arka arkaya oynadı. Sanıyorum 3 maç banko oynayabildi. Her maç bu hafta şova başlar diye beklendi. Devamlı yerde, tamam çok vuruyorlar ama ne yapalım oynama o zaman kardeşim. Burada çok tekme atıyorlar. Ya seni hiç sevmediler karşı takımdakiler ya da Türkiye Liginde balta profili değişti. Hagi'ye hiç vurmadılar!. Çok sevdiler bıraktılar çalım attı, pas verdi, gol attı. Bu adam topla daldığı zaman ödüm kopuyor. Yattımı kalkamayacak sanıyoruz. Birde bizim doktordamı var kabahat nedir. Hasan, Arda, Uğur, her hafta biri uzayıp gidiyor takımdan. Bu Lincoln'den umudumu kesmek üzereyim. Bu adamı burda oynatmayacaklar ve de kendisi burada oynayamayacak. Kısa yoldan başka bir 10 numarayla değiştirsinler. Bizede yazık bu kadar klas bir futbolcuyu seyredemiyoruz, güvenemiyoruz. Bizim sahalarımızda Lincoln'e uygun değil. Ligin başında ne top oynamıştı, çimler halı gibiydi. Sahaya takıma göre futbolcu getirmeyi beçeremedik bari futbolcuya göre saha takım yapalım. Lincoln, lig başında iyi sahalarda, iyi havalarda, maçlar kritikleşmeden, küçük takımlara karşı, nazik, sertlik olmadan, paşa paşa oynanırken oynasın. Sonra nasıl olsa sakatlanacak, oturacak. Nitekim oturdu, Ne baş var, ne kıç zavallı Galatasaray ya şampiyon olacak ya dördüncü.

Çanakkale Geçilmez


''Çanakkale Cephesi'nde Galatasaray 23, Fenerbahçe 5, Beşiktaş 2 futbolcusunu şehit verdi''
Yorum yok;Saygıyla anıyoruz.


17 Mar 2008

adam Sandıklarımız; Bülent Yavuz



Saçını boyamış eski hakem ve de eski Hakem Kurulu Başkanı. Bu arkadaşı bir halt zannettiğimizden değil ama vakti zamanında birileri bir halt sanıp Türk Hakemliğini emanet etmişler. Kendi saçına bile sahtekarlık yapan adam kuruma neler yapar. Belkide Türk Hakemliğinin itin götünde olmasının bir numaralı sorumlusudur. Hakemken birilerinin takdirini kazanarak Hakem Kuruluna başkan olmuş, orada da görevini çok iyi yapmış mükafat olarak televizyon yorumculuğuna atanmış eski albayımız.


Bir Beşiktaş maçı yorumlarken '' Bu Beşiktaş Chelsa'yı Chelsa'da yenmedi mi'' şeklinde bir soru sorarak cehaletini tescil ettirmiştir bizlere. Yine bir sirk görünümlü programda, Önce: "biz burada hakemlerin yanlışlarını söyleyecegiz ki bir daha yapmasınlar" diyen, beş dakika sonra ise "ben hakemlere seminerlerde ne derdim bilir misiniz? televizyon yorumcularini dinleyip mac yönetenlere bir daha maç vermem derdim.. peeh hey gidi.." şeklinde bir çıkış yapıp kendisiyle çelişen şahsiyet. Bunun üzerine spor yazarı görünümlü bir başka değerli şahsiyetin kendisine: "o zaman ne konuşuyorsunuz sizi de dinlemesinler" şeklinde ayar vermesinin ardından bir kaç dakika kendine gelememis, "hey gidi" derken havaya kaldırmış olduğu eli bir süre havada asılı kalmış, neden sonra kendine gelip "bakin çok yanlış şeyler konuşuyoruz" diyerek durumu kurtarmaya çalışmış kurtaramamış kilitlenmiştir. Hey gidi günler hey lafını daha çok kullanacaktır kendisi.

Bizimkiler Dönerken


Ankaraspor maçından dönen yada dönemeyen taraftar. Deplasman taraftarı işte böyle bir şeydir. En ucuz en kötü vasıtayla gidilir maça. Kelle koltuktadır, lastik kabaktır. Maksat ordaydık diyebilmektir. Cefa çekilir, sefanın çekileceğinin garantisi yoktur. Tek bir şey önemlidir deplasman yolcuları için. Armadır formadır, her zaman her yerde yanında olabilmektir. Bu hafta görevlerini yapmışlardır. Gittiler, kimisi geç döndü. Gene gidecekler, feda olsun Galatasaray'a

16 Mar 2008

Daha Çok Gösterin O.Ç.ları

Dün televizyon başında dikkatle izledim. Yazı yazacaktım bu konuda kimsenin hakkını yemeyelim. Maçtan 1 saat öncesinden geçtim Lig Tv.nin başına. Ali Sami Yen'i aratmayan seyirci ve coşkulu tezahürat vardı. Maç yazısında yazdım. Maç başlayana kadar ve maç boyunca tek kare göstermedi. Gol olduğunda bile göstermedi o.ç.ları.
Bugün televizyon başına geçtim. Maç başlayana kadar seyredeceğim sonra kapatacağım. İlgilenmiyorum Fenerbahçe maçıyla. Maç Konya'da ve Ümit Kayıhan konuşuyor televizyon Fenerbahçelileri gösteriyor. Her futbolcu çağrılışında gösteriyor. Bu ülkede Fenerbahçe'den neden nefret edildiği ortada. Bu kadarmı yalakalık yapılır. Bu kadarmı taraflı yayın yapılır. Hadi anladık saha içi saha dışı faktörlerde yanına bile yaklaşılmıyor. Ne kadar küfür etsem azdır. Bütün kalbimle, bütün nefretimle haykırıyorum. A.s. emi o.ç.ları. Musa Çözen bütün Galatasaray'lıların laneti üstüne olsun.

Yeni Başkanımızın Hesabı




''5 yıllık kombine kart projemizle 10 bin koltuk ve locaların satılması halinde Galatasaray'ın kasasına 250 milyon dolar girecektir. Yüzde 100 yanılsak bile 125 milyon dolar kasamıza sokma imkanımız var''


Yeni Başkanımız şimdiden hayırlı olsun, projelerini açıklamış. Burada biz çapulcuları heyecanlandıracak bir şey göremedik. Bitmeyecek işin anasını yatmak düzermiş. Olmayan stadımızın koltuklarını bize satarak bu günü kurtaracaklar. Tamam ama o stada gidince ne bok yicez. Bedava maç seyrediyomuş gibi gelecez yönetime göre. İyi müşteri 5 sene sonra seyredeceği maçın parasını şimdiden verendir.


Bakalım hocamız kim olacak, hangi futbolcuları seyredeceğiz önümüzdeki yıl. Ama sayın Başkanım sen daha hesap bile bilmiyorsun. 250 milyonun % yüz yanılmış hali sıfırdır. Allahmı söyletiyor ne. Yoksa sende mi sıfır çektireceksin bize