15 Nis 2011

Sarı Kırmızılı Şapka

2008 yılında takım son düzlüğe hocasız girmişti. Adnan Polat tek başına şampiyon yapmıştı ya, ne olacaktı canım, biz de hocaları bi bok sanıyormuşuz hesabı düğmeye bastı. Hocasız takım Türkiye'de şampiyon oluyorsa Reykart'lı takım Şampiyonlar Ligi'ni haydi haydi kazanırdı. İşi çok olmasa Reykart'ı da getirmeyecekti ya neyse. Yoksa eline mi yapışacaktı yine yapardı. O Galatasaray'ın spor dışındaki ali menfaatleri için vardı. Galatasaray demek futbol takımı demek değildi. Büyük işler peşine düştü say bakalım!

1-Riva arazisi; Ben küçüktüm Riva arazisi vardı Galatasaray'ın. O zamanlar Riva dendi mi İtalyan futbolcu Riva dan başka bir şey kimsenin aklına gelmezdi. Şimdi ben 53 yaşıma geldim hala Riva arazisi var. Bu 45 sene boyunca bu Ali Bey'in tay becerdiği arsanın Galatasaray futbol takımına ne faydası oldu acaba diye merak edip bir kaç sene önce arayıp bulmuştum. Ada pafta derken Beykoz'un Karedeniz'e bakan kıyısında dere ve yatağı olan arsaya keşfe gitmiştim. Köpek bağlasan durmaz diye yazsam yalan olur, köpek vardı duruyordu bir kulübenin önünde. Bir de benim yaşlarımda doğulu arkadaş. Hangi takımı tutuyorsun diye sordum, Trabzonspor'luyum dedi. Buna da şükür etmek lazım, Fenerliyim de diyebilirdi. Yani bu bizim arazi, daha çok nesil geçirir arkadaşlar. Bakarsın şehir 50 sene sonra oralara doğru gelişir de Ali Sami Yen Stadının 100. yılında yeniden yapılır.

2-Şirket Birleşimi; Şirket, adı üstünde, isim , olumsuz bir şebeke işi çağrıştırıyor. Dürüst insan niye şirket kursun? Nedir şirket, insanların başka insanları kazıklamak için kurduğu, ticari diye yasal bir kılıfa soktuğu dolandırıcılık örgütünden başka nedir ki? Ne faydası var Galatasaray'a, varsa bile bize ne? Takım ligte kalmak için serum bağlamış, biz milleti kazıklamak için şirketimizi birleştirmişiz. Tam haberimizin olmadığı şirketlerimizi birleştirmiş, başkanı derdest etmişiz. Bizi gidi nankörler bizi.

3- Arena Stadı; Bize devri için 2. Sevr Antlaşmasını imzalamamız gerekiyor. Al başına çal stadını hain adam. Biz Mecidiyeköy'e cephe açmaya gidiyoruz. Hele şu yıkım işi tamamlansın çökeceğiz oraya. Tel örgülerle çevireceğiz, kaleleri burçları dikeceğiz, maçları yine orada oynayacağız. 3 lüleri, Pınarbaşıları yine baba ocağından çekeceğiz, bayrakları yeniden sallayacağız Orjin Köfte'nin diyarından. O ruhu olmayan stadyumda olduğundan çok daha yüksek desibellerle gırtlaklarımızı parçalayacağız.

Kulübün sporla ilgili olmayan işleriyle uğraşan başkanımız için spor en kolay iş olmalıydı değil mi? Sarı kırmızı bir şapka aldı ve Dünya'nın en büyük hocalarından biri olan Surinamlıya teslim etti. Surinamlı sihirbaz, sihirli elleriyle şapkayı aldı 2 ay çalıştığı, tanıdığı şu isimleri ilk lig maçına çıkmak üzere şapkanın içine attı.

Leo Franco, Sabri, Gökhan, Servet, Hakan,Aydın, Ayhan, Mustafa Sarp, Arda, Keita, Baros. Şapkadan ilk 7 hafta her çektiğinde ya Arda çıktı, ya Keita, ya Baros. İşler yolundaydı şapkadan her seferinde tavşan çıkıyordu. Ne var ki olasılık yine de azdı, üstüne Baros sakatlanıp, Keita atılıp şapka dışı kalınca, yerine atılanlarla birlikte sihirbazın işi bayağı zorlaştı. 11 kişinin içinden Arda'yı çıkardığında maçı kazandı, çıkaramadığında mezarını kazdı. Sonu hüsran oldu sihirbazın, maymuna çevirip gönderdik Kıvırcığı.

Başkan'ın işleri yolundaydı, korkmayalım dı, Arena'nın inşaat çavuşuyduk, bir tuğla örülse seyrediyorduk. Riva arazisi, prim yaptıkça yapıyordu. Hedefimizin ne olduğunu bilmediğimizden daha uzun yıllar bekleyecektik. Ha sabredebilsek bi 200 sene sonra bu arazinin sahibi olan Galatasalatasaraylılardık biz, Selahattin Beyazıt'ın 50 sene sonrayı düşünüp aldığı arsayı şimdi satmaya çalışıyorduk. Dayanabilirsek, Dünya'nın en zengin kulübü olacağız oysa. Tabi 200 sene sonra Galatasaray,Alibeyköy Adalet olmamışsa. Birleştirdiğimiz Şirketimizi sormayın, para basıyor. Ve hokkabaz Hagi Hoca Tarom Havayollarıyla 3. defa Florya'ya iniyordu.


Üstüne üstlük Hagi'nin şapkasında Arda yok, Baros yoktu. Olmayan tavşanları da yakalatacak futbol melekleri de yanında olmayınca ne zaman şapkaya daldırsa elini, Mustafa Sarp'a, Ayhan'a, Servet'e denk geliyordu. 2000 yılında 10000 lerce Galatasaraylının gözyaşlarıyla yolcu ettiği El Commandante, boş şapkadan tavşan çıkaramadığı için 2011 yılında kıçına teneke bağlanarak kovuluyordu.

Sihirbazla, hokkabazla işin olmayacağına karar veren kumpanyanın büyük sahibi, bu kez temsilin sonlarına doğru sarı kırmızılı şapkayı bir palyaçoya emanet etti. Başımızdan eksik olasıca Bülent Hoca. Soytarılığın başladığı kadro ile senin son maça çıkan kadro arasındaki şaşılası benzerliğe şaşırma. koy şapkaya çuvallardan birini, Servet, Sabri, Gökhan, Balta(sakat olmasa garanti) Sarp, Ayhan, Arda, Baros(cezalı olmasa) u ilave et, ve şansını dene. Çıkarabileceğin tek tavşan Arda. 11 de 1 şansın var. Adı üstünde palyaço, görevi güldürmek. 2 haftadır gülmekten çenemiz felç geçirecek.

Jose Copperfield'i, Mirca Angel'i, Aref Terim'i getirseniz nafile. Ey gaflet, dalalet, hıyanet içindeki Galatasaray tarihinin gelmiş geçmiş en kötü başkanı Kalfa İbrahim'in oğlu. Şapkanın içindekileri değiştir içindekileri. Sihirbazların hüneri yok, göz yanılması her şey. Şapkanın içinde tavşan olduktan sonra kim olsa kulaklarından tutar çıkarır zaten. Gölge etme, elimizdeki tek tavşan'ı da gider ayak satma.

Hisseli Harikalar Kumpanyası burası, hissederları Dünya'nın dört bir yanına dağılmış büyük Galatasaray taraftarı. Çekil başımızdan, bizi doğal halimize bırak. Küllerimizden doğarız, geçeriz halayların başına yeniden mendil sallarız.

13 Nis 2011

Tay Burak Yılmaz; Futbolu Sevdirenler

Aslında geçen haftaki maçından sonra yazacaktım bu yazıyı. Kaleciyle karşı karşıya pozisyonda Umut'a 100. golü attırdığında yazmaya karar vermiştim. Bizim maçı bekledim Tay Burak. Sana nedense Beşiktaş'ta, Fener'de oynarken bile sempatim vardı çocuk, bizim maçtan sonra ise söylemem vacip oldu. Şu kahpe sezonun finalinde, nefretle hatırlanacak, futbolu sevdiğime lanet ettiren futbolcular arasından sıyrıldın ve sana sempatimi, büyük bir sevgiye dönüştürdün.

Şu an faal futbolcular içersinde üç futbolcunun futbolundan nefret ettim. Biri Fenerbahçe'li Servet Çetin, diğeri Beşiktaş'lı Gökhan Zan'dı. Diğerini tanımıyordum, ilk çıktığı maçtan beri nefret ettiğim Mustafa Sarp'la birlikte bu üç kişi, canımızdan can bellediğimiz, uğruna ölümlere gidip geldiğimiz sevgili Galatasarayımızın formasını giydiler.Ve bu üçü beraber aynı takımın ilk lig maçında oynadılar Burak. Son maçta da vardılar ne yazık ki. Galatasaray'ın tüm zamanlardaki en kötü neticesinin baş sorumluları Galatasaray'ın son maçında da oynadılar. Daha ne kadar oynarlar, daha ne kadar dip yaptırırlar 45 senedir çırak bile bile olamamış emanetçi ağır abinin kişisel zevkine kalmış. İşte Burak, bizim demeye dilimin varmadığı kazmaların arasından sıyrılıp bize gol attın ya ne kadar sevindiğimi anlatamam. Yanlış anlama Burak sevindiğimiz şey yediğimiz gol değil. Bana bu yazıyı yazdıran şey attığın gol değil tay, golden sonra 52.000 boş koltuğun olanca sessizliğinde, olanca haykırışınla ''anneeeee'' diye bağırışın var ya Tay Burak, o an gözümden yaşlar  süzüldü, yediğimiz gole bin şükür ettim. O attığın şey, bizim ağlarımıza mıhladığın şutun adı gol değil, senin adamlığın, futbolculuğundu lan. İsyanı, azim ve kararlılığı, kazanma isteğini, uzun yıllardır hasret kaldığımız hasleti, Zapata'nın solundan ağlara giden topun yazdığı yazıyı yedik biz.

Burak Yılmaz, Alpaslan Dikmen'i kaybettiğimiz hafta Erhan Albayrak'dan yediğimiz gole de çok sevinmiştim ben. Kapalıya doğru koşmasaydı, Alpaslan'ın resmine doğru selam durmasaydı, velhasıl o golü atmasaydı biz nerden anlayacaktık onun da adam futbolcular arasında olduğunu. Halbu ki ben ne golcülerden nefret etmiştim. Necati Ateş, Semih, Nihat gol attığında yüzüklerini öpüp golü karılarına hediye ederlerken nasıl içim acırdı anlatamam. Sen annene verdin golünü. Aslında attığın golün gerçek sahibine yani. Seni doğuran mübarek kadına.

Şampiyon olamazsanız önemli değil Burak, sen kahramansın, geçen yılın son maçında Şampiyonluğu Kadıköy'den koparabilen yiğitsin. Bu sene şampiyon olursanız önemli olacak, eğer olursanız da senin heykelini hala dikmemişlerse Sümena Manastırının yanına o uzun yıllardır esemeyen Kuzeyin  Fırtınasına, Karadeniz'in deli dalgalarına, hamsi yüklü takaların reislerine yazıklar olsun.

En son oynanan ulusal maçta canlı izledim seni Burak. Tay gibiydin, bin türlü dümenin düzenin dolabın döndüğü ortamda ulus takımın en uçtaki adamı oldun. Yerinde duramayan, bıraksalar tribünlerde bile top oynayabilecek kuvvette, sevimlilikte yeni doğmuş bir tay.

Sevgili Burak, yarın at olacaksın mutlaka, ve mutlaka çok daha yükseklere çok daha büyük yarışlara çıkacaksın, çok daha fazla takipçin olacağım senin. Elbet sen de çıktığın gibi ineceksin ama ne olur köpekler istedi diye olmasın sakın bu düşüş.

Yolun ve bahtın açık olsun kardeşim.

11 Nis 2011

Adam Sandıklarımız; Bülent Ünder

Sıradan bir futbolcuydu Bülent Ünder. İlk gittiğim maçın kadrosunda orta sahadaydı. Şimdi iyi hatırladım, aynı Mustafa Sarp gibiydi. Yani o zamanın Abdurrahman Çelebisi. Koyunun olmadığı zamanlarda 7 senede 99 maça çıkmış 5 gol atma başarısını gösterebilmişti. Sonradan kadroya dahil olan Fatih Terim, seneler sonra uzayınca zamanın behrinde beraber oynadığı ülküdaşlarını koruması altına almıştı. Müfit'e valiz taşıtmış, Eser'e korumalık yaptırmış, Bülent'e de bir ekmek kapısı aralamıştı. Bu ufak çaplı şebeke, o zamanın isyancısı Metin Kurt'u silmiş, Florya'dan içeri sokmamışlardı.

Ne büyük bir kısmeti varmış ki Bülent Hoca'nın, aynı sene içinde Dünyanın en büyük hocalarından Reykart ile Dünyanın en büyük futbolcularından Hagi kovulmuş, sıradan bir Galatasaraylı son 8 maç için takımın başına hoca olarak atanmıştı.

Geçen hafta, o 8 maçlık emanetin ilk maçında takım, 3-0 gerideyken Arda Turan'ı çıkartıp, Mustafa Sarp'ı, taraftarın gelmiş geçmiş en çok nefret ettiği futbolcuyu oyuna aldığında anlamıştım Bülent Hocanın da bi bok olmadığını. Kendisi 45 senedir Galatasaray'ın içindeymiş. Ben de öyle, 42 senedir de ben içindeyim. 4 defa taraftarın içinden maç izleseydi, Mustafa Sarp'ı oyuna alırmıydı?

Bu ne biçim bir egodur, nasıl bir tatmin mekanizmasıdır, 1 ay sonra alakanın olmayacağı takımdan'' Pino'yu bir daha oynatmam'' diye demeç vermek neyin nesidir. Mustafa Sarp'ın muhteşem oynadığını söylemek ne anlama gelmektedir. Köpeksiz köye denk gelmiş, deyneksiz gezmektedir.

Büyük Galatasaray taraftarı, aslında şanslısınız. Takım her maç yeniliyor, ve ben çok memnun oluyorum. Kazayla bir mucize olsa da takım Reykart'tan, olmadı Hagi'den sonra bütün maçlarını kazansa Servet'lerden, Balta'lardan, Ayhan'lardan, Sarp'lardan kurtulmamızın imkanı yoktu. Ne başkan değişirdi, ne Hocalar, ne Hagi'ler.

Birde adının başına Hoca demiyorlarmı? neyin hocasısın, 45 sene ne iş yaptın, ne tür bir donanıma sahipsin ki Kewell'i, Baros'u, Neill'i, Arda'yı yönetiyorsun. Ben yapamam niye demiyorsun Tugay gibi? Ha sen ibrikçi başısın o başka.

Eski zamanda suyun olmadığı umumi tuvaletlerde ibrikçi başları varmış. Birine Bülent Ünder'i tayin etmişler. Her kim tuvalete girerken su dolu ibriklerden birini sırasıyla almaya kalksa karışırmış.'' Onu değil bunu al, sarı renkliyi değil kırmızıyı, 4. yü değil 6.yı''  Biri'' ne fark eder kardeşim'' deyince de, '' Hoop, kes sesini bizi buraya boşuna koymadılar'' demiş. Aynı hesap, boşuna koymadı sene 1 ay sonra Arena'ya bile girmeyecek Galatasaray Başkanı, 1 ay sonra olmayacağın makama getirdi seni. Yap yapabileceğini, mühür sende 6 maç daha.

Kalecileri sırayla kaleye geçir, her maç birinin kafasını kopar. Reykart'tan, Hagi'den daha iyi biliyorsun ya, takımın genleriyle biraz da sen oyna. Bu haftaki maçı da atlattın, Fener'e yaranamadın, daha da dip yok nasıl olsa. Haftaya Aykut'u geçir kaleye, zavallı o da hevesini alsın. Aydın'ı oynat, Pino'yu attın, Kewell'i yanında beklettin. Çete elamanlarından küçüğün Bülent Korkmaz da aynı senin yaptığını yapmış, koskoca Lincoln'ün yerine Yaser'i oynatmıştı. Gökhan Zan'a iyi bak sakatlanmasın, yere yatmasın, atılmasın. Şansın yaver de gidiyor bak hoca görünümlü  45 yıllık Galatasaraylı abi, Yekta sakatlandı. Rahat ol, çekinme koy Mustafa sarp'ı ilk 11. Barış'ı oynat deplasmanda, Manisa'ya taraftar yok, evden ettiğimiz küfürler de duyulmaz. Servet'imizin başına zeval gelmesin, sürüm sürüm sürünürüz, sebep olma.

Ey büyük yüce gök, sen nelere kadirsin. 52.000 kişilik Arena'ya, 2011 yılında takımı ligin bitimine 7 hafta kala 14. olarak Bülent Ünder'le çıkardın. Gökhan Zan'lı, Servet'li, Mustafa sarp'lı Galatasarayı, canımızdan can bellediğimiz Galatasarayımızı. Yeter artık sınama bizi, biz taraftarız, o tribünlerde yine biz olacağız. Bu takım bizim, bi bok sandıklarımıza yedirmeyiz.