27 Şub 2010

Türkcell Analar Langırt Ligi


Guiza,''asistse asist ne var lan bu işte, kaleye sok da görelim'' deyip al da at pozisyonunda Alex'e topu uzattı. Tersi olduğunda 40.000 kişi Guiza'ya küfür edecekti. Etmediler, analar ligine geri dönüş yaptılar. Liverpool ile oynamak varken dağ başında Belediye takımıyla oynayacaklar.

85. dakikada hakem penaltıyı vermedi, verseler, atsak, Sporting Lizbon'la oynayacağız. Daha kolay bir rakip ve daha iyi bir kadroyla çıkmamız olası. Yarın Kasımpaşa maçına çıkacağız. İşte biz buyuz. Bizim futbolumuzun çapı bu kadar.

Ligimizin en büyük iki takımı(başka da yok zaten) Avrupa Liginde son 16 ya girmek için son dakikalara kadar can çekişiyor. Sonrasında da Polyanna'mız elsik olmaz bizim, Şampiyon olalım. Peki olalım, sanki çok zor, ulaşılmaz bir istek seninkisi.

Fenerbahçe ve Galatasaray malzemecileri aralarında anlaşsalar, formaları  çamaşır iplerine assalar, sırayla şampiyon olacaklar zaten. Bunca yatırıma, bunca büyük futbolculara, hocalara ne gerek var. Koskoca Reykart yarın Kasımpaşa maçına çıkarken ne diyecek olabilir futbolculara?

Eskiden takımlar 1 saat kala saha ısınmaya çıkmazdı. 10 dakika kala çıkış tünelinin önüne gelen takımın kaptanı Cüneyt Tanman bir seferinde şöyle demişti.'' Takımın başında sahaya çıkmak için, tribünlerin elektriklenmesini beklerken, kadroları anons edenin ağzından 5 Cüneyt demeden takımda olduğuma inanamazdım''

Yani koskoca Cüneyt, en öndeyken bile Galatasaray formasının ne kadar değerli olduğuna inanıp kendisini motive ediyor. Bir önceki maç yazısında yayınladım iddia kuponunu. Galatasaray'a inanmışlığım yüzünden yattı. Acaba Arda Turan hariç hangisi 1-1e 1000 dolar basabilirlerdi. Soruyorum Adnan Polat dahil, bütün yöneticilere suçu aşağılık hakeme atıp sorumluluktan yırtmak en kolayı Galatasaray'a o maçta 1. milyon dolar bahis yaparmıydınız?

16 numaralı futbolcu(benden kurtuluş yok, adını anmayacağımı söylediğim sahtekar benim sayfamda bundan sonra 16 numara diye anılacaktır) giydiği formanın hangi takım forması olduğunu biliyor mu? Bakın buraya tarihe not düşüyorum. Galatasaray'ın son maçı Gençlerbirliği maçı. O maçın kadrosuna bakın, Servet, Topal, 16 numara varsa bilin ki Fenerbahçe'nin kupayı almasına dua eder olup, Avrupa ligine yandan girebilmek için 4.lük 5 lik maçına çıkıyor olacağız. Bu aşağılık, sahte futbolcu bozuntusunu Galatasaray'dan kovmadan bana rahat uyku yok. Ben Necati'ye, Cihan'a, Orhan Ak'a saldırmışım. Bugün Cihan'la değişmezsem şerefsizim. Var mı lan böyle bir adalet? Erhan Önal Kartal marka otomobile binerken Servet'in bindiği araba trafiğe çıkınca yanındaki arabalar yana kaçıyor bakmak için. Galatasaray'ı Galatasaray yapan futbolcuların çoğu sürünürken, Galatasaray yansa, bir kova su atmayacak futbolcular senede 2 milyon dolar indiriyorlar. Bize ise tribübünlerde ''yenilsen de yensen de taraftarın senin le'' demek düşüyor.

Takım elenmiş, çağırıyoruz, teselliye, bari Analar Ligini önde bitirsin diye. Topal, Servet kaçmış, tenezzül bile etmiyorlar önümüze gelmeye. Maçtan evvel 10 kişi çağırınca koşarak gelenler, dışarıda taraftar gördüğünde boka bakar gibi bakıyorlar. Bunların ciğerini bilirim ben. Kolayına Arda Turan olunmuyor bu alemde.

Dünkü gazeteleri gözden geçiriyoruz. Talimat gelmiş basın tribününe. Hakeme saldırılacaaaaak, saldır. Hıncal Uluç bile ki- asıl bu maçtan sonra kusması gerek ne kusacak sa- hakeme yüklenmiş. Bir kişi yazmamış avuta giden topu çuval, kaleye 25 metre mesafeden taca atmış, nargile içicisi Uğur beyin ciğeri iflas etmiş, 16 numaranın eli belinde, Topal, topallaya topallaya geliyor, zaten içeride biri kazma, diğeri Balta iki oyuncu var. Topa basan bir tek Lukas, ağlardan çıkaran da, ligin başında en sevdiğim transferken, en sevmediğim durumuna düşen kaleci.

Aynı takımda Dünya çapında oyuncu da var, futbolcu bile sayılmayacak oyuncu da. Direnen, Caner, Kaptan  ve Keita Galatasaray'ı teslim etmemeye uğraşıyorlar. Gel gelelim top gene dönüp dolaşıp çuval kalecinin tahta bacaklarına geliyor. Vurduğu tekmeyle top bir kez daha bizim tribüne geliyor, devamında bu sefer Ayhan Bey'in eskortluğunda, 18 içine kadar sağ selamet geliyor. Kaleci biraz ileri çıkıp hedefi küçültse olmaz, belki gole mani olur, her zaman yaptığını bu kez yapmayıp, kale çizgisine kendini demirliyor. Vurulan sıradan bir top, bizi en azından beni 37 sene önceye götürüyor. Sağolun çocuklar, hem 10.000 liradan ettiniz , hemde çocukluk günlerime geri döndürdünüz beni!

Yarın Kasımpaşa maçı var, sanmayın ki kolay galibiyet alır yola devam ederiz. Ne var ki önemli değil, hangi sonuç alınır sa alınsın, Türkiye Langırt liginde 2.5 takım var. Yarım olan takım 10 senede bir bağış yapılan şampiyonluğu geçen yıl aldı, kalan 2 takım sırayla 4 er şampiyonluk alacaklar. Bu şampiyonluğu almak için de ne Aleks'e Lugano'ya Dahi Daum'a, ne Elano'ya, Lukas'a Surinamlı'ya ihtiyaç var. Amaç sadece buysa, manipülasyonun, dolandırıcılığın ta içindeyiz. Yok, içinizde takım kuruyoruz olacak bunlar diyenleriniz var sa onlara da lafım yok. Ben en ufak bir belirti görmüyorum, gelecek senelerin unutulmaz takımının kurulması yönünde.

Ahval ve şeraite bakınız. 10 sene önce, durum daha zor iken, önümüzde örneği yok iken, develer tellal, pireler berber iken. Taffarel- Leo, Popescu- Bülent, Lukas- Servet, Okan-Emre-Suat, 16 no-Balta-Ayhan, Hagi-Elano, Hakan Şükür-Arif, Keyta-Arda. Oyuncuları hassas teraziye koysak o takımda Arda ve Keyta'dan başka kimse oynayamaz. Bu ne ucuzluktur kardeşlerim? Turuncudan iz taşıyan sarı ile vişneye çalan kırmızı renkler bit pazarına düştü de bizim haberimiz mi yok?

Yarın maçta olacağım. 16 numaranın peşine düştüm, içinizden hayırsever bir Galatasaray'lı varsa beni polise şikayet etsin, içeri almasınlar. Bu gidişle mutlak bir halt yiyecek 40 yıldır şerefle girdiğim tribünlere bundan sonra girmez duruma düşeceğim. Bu nedir ya? Surinam'lı ne yapsın? deliğin biri tıkanıyor, 2 yerden daha delik açılıyor. Demek tek tek olmuyor bu değişim denen dalga, devrim gerekiyor. Nasıl ki biz bir Fenerbahçe maçında Galatasaray devrimi yaptıysak, ona benzer bir şeyin yapılması gerekiyor. Yoksa biz her sene aynı yazıları yazar, aynı şarklıları söyleriz tribünlerde.

''Sen var ya sen, başımın tacı gözümün bebeği, sen var ya sen deplasman yolunda elimde sigara''

26 Şub 2010

Seeeen Var Ya Seeen; Galatasaray 1- Atletico Madrid 2

Galatasaray'ı ilk kez yabancı bir takımla oynarken Atletico Madrid'e karşı seyretmiştim. 37 sene sonra yine bir Atletico Madrid maçından dönüyorum. Tarih 37 senede bir dönüyor galiba. O maçlarda da, Madrid'te berabere kalıp, uzatmalarda yediğimiz golle elenmiştik.

Galatasaray taraftar siteleri hafta başından beri anons ediyordu. Parçalı formalarla maça gelin diye.Kapalı tribünde 10 kişiden 3 ünde forma vardı, 3 ü de değişik  formaydı. Beyaz, sarı kırmızı ve mor forma. Turuncu forma varsa da ben görmedim.

Emre Güngör eğer sakatlıktan dolayı kadroda yoksa lafım yok. Balta Servet oynasın diye kızağa çekilmişse yazıklar olsun. Bir yazık da Elano çıktığında, Ayhan'ın girmesine. Ben 40 yıllık taraftarlık hayatımda, bir futbolcunun negatif yönde oyuna somut katkısı olduğunu görmedim. Ayhan girdikten sonra Atletiko Madrid yüzde seksen le oynadı.

Şimdi ben şu resimdeki iddia kuponumda, Galatasaray maçından kaybettiğim 10.300 lirayı Mustafa Sarp'a havale ediyorum. Haram olsun, o para kendisinden misli misli çıksın.

Mustafa Sarp hakkında bu son yazımdır. İkinci yarı gözümü ayırmadım kendisinden. Bundan sonra benim futbolcum değildir. Bu saatten sonra Mustafa Sarp Fenerbahçe'ye gol bile atsa yerimden kıpırdamam. Lanet olsun, eski trafik polisi gibi oynadı, dahası oynayamadı. Bence Türkiye'nin en akıllı futbolcusu. Topu bana atnayın diye çaktırmadan el hareketi yapıyor, top nereye gelmeyecekse orada bulunuyor. Müdahele edemeyeceği topa bulaşıp hata yapar gözükmüyor. Galatasaray tarihinin bana göre en sahtekar futbolcusudur. kendisinden nefret ediyorum bu maçtan sonra. Koskoca Reykart, Dünya'nın en büyük milliş takımının futbolcusu Elano'yla Bank Asya liginde kümeye oynayacak takımda oynayamayacak olan Mustafa Sarp'ı aynı takımın orta sahasında oynatıyor. Başka lafım yok hakim bey.

Mehmet Topal'ın kötü oynamasının müsebbibi de bu kazma futbolcudur. Benim için yok hükmündedir. Bu hükümü mkaybettiğimiz bir maçtan sonra değil, kendisini hiç tanımıyordum, Galatasaray'a transfer olduğu gün söylemiştim. Her maçın maç yazısında da mevcuttur. Bülent Korkmaz'ın transfer ettiği futbolcunun iyi olma ihtimali sıfırdı, gördük sıfırında altıymış.

İlk yarıyı, dışarıda atılan golün kıl payı olan avantajını korumayla geçirdik. İki takımda it dalaşı taktiğiyle kendi oyununudan çok rakibin hatasından medet bekler bir futbolu tercih etti. Pozisyonsuz, iğrenç futbol bizim gibileri korkutuyor olsa da kulübe geçen zamanı kar hanesine yazıyordu. Keytanın getirip içeri kestiği sert ortaya Arda Turan dokunamadı. Elano'nun şutunda da kaleciden dönmesi muhtemel topa kimse koşmadı. Hakem futbolsuz, pozisyonsuz, golsüz geçen ilk yarıyı bitiriş düdüğünü çaldığında tur bizimdi.

İkinci yarının başında Elano çıkıp ununu eleyip, eleği asmış Ayhan Akman girerken tecrübeli taraftardan homurdanma sesleri yükseldi. Ayhan girdikten sonra rakip 12, biz 10 kişi oyuna devam ediyorduk ki, çok geçmeden oyuncu üstünlüğü, istatistiği somut olarak değiştirdi. Artık Atletico oynuyor biz seyrediyorduk. Ne seyretmesi şarkımızı söylüyorduk. Atletico çökmüş, ben diyorum 5 dakika içinde gol gelecek, yanımdaki, diyor 10 dakika süğrmez golü kalemizde göreceğiz, yoğun tezahürat başladı.'' elimde sigara, deplasman yolunda, seeen var ya seeen:Koyalım Fener'e, koyalım Kartal'a şampiyon olalım'' Takım isteğimizi geri çevirecek değil ya. Canına millet kazmaların, ne işimiz var Abrupa sahalarında. Bak ben bu yazıyı yazarken Fenerbahçe'de elenmiş, mutlaka onların taraftarı da razı Cim Boma koymaya, Lilli'nin yerine. Biz bir garip çingeneyiz, nemize gerek gümüş zurna. Türkcell langırt ligine devam ederiz, Ali Sami Yen'deki Fener maçını yendik mi tamamdır.

Kaleci Leo Franko, yediği golden önce, kısmete bir top elşnde kaldı, bir top direkten döndü. Çuval demeye dilim varmıyor, ama böyle kaleciler için kullanılan deyimdir.Kendisine verilen topu 8 dönümlük arazi yerine bize attı. O topun deevamında futbolcuların kaçışmasıyla pozisyona giren İspanyol için iş topu çerçeveye nişanlamaya kaldı. Gerisini Leo hallederdi, yalandan yere yatış, kısmi felç, soğuk havada soğuk duş. Bereket takımda Arda Turan sakatlık dinlemeden oynuyor. Onu bile eleştiren var mı? bilmiyorum ama Arda olmasın takım santrayı bile geçemez. Caner iyi oynarken, yenilgiye direnirken topu Arda'ya geçirdi, kendine özgü geri çekişiyle içeri kavisli kesti Kaptan. Keyta'nın numaralıya doğru attığı taklalarla bitti pozisyon. Ne var ki orta saha hayalet futbolcuları artı kazmalarla ikinci gol pek yakında görünmüyordu. Caner bir pozisyonu söke söke kaptı, pozisyon penaltıymış galiba. Son çırpınışımızdı, Caner peşpeşe sarı kartlardan dışarı çıkınca, Arda taraftardan son bir gayret istedi. Takımdaki kazmalara kaleci de eklenmişti, bir topu daha gelişi güzel bizim tribüne yolladı. O top da gide gide ağlara kadar gitti. Ve bu senede bekar gezdik. Uzatmaların son dakikasında Reykart prensi, hayaletini, artık adını bile anmayacağım bankosunu kenara alarak taraftarın gazabından kurtardı. El Çiko'yu oyuna soktu. Zavallıya acıdım, etrafa melun melun bakıyordu.

Elendik, şimdi iki ihtimal kaldı. Ya şampiyon olacağız ya ikinci. Bu ihtimallerden birinin geröekleşmesi için de ister Reykart, ister ben olatyım takımın başında. Gelecek senenin planları yapılmayacaksa, bundan sonraki maçlar gazoz maçlarıdır.

Maç bittikten sonra Leo Franko,'' bize ne güzel geçirdiniz'' demek için çıkış tünelinin girişine kadar gitti. Her bir Atletik futbolcuyu tebrik etti, küfürler eşliğiyle de en son gözden kaybolan futbolcu oldu.

Şu düştüğümüz hale bakın. 10 sene önce evire çevire yenerek aldığımız kupada 16 takım arasına girebilmek için yırtınıyoruz. Açın bakın arşivlere bu kademedeki maçları biz 8.000 kişiyle oynardık. Bir Arda Turan, yarım Keyta'yla olmuyor bu işler Sevgili Reykart. Geçmiş olsun.

      

24 Şub 2010

Arabacı Kartal'a Karşı Kaptan Duruşu




Bu satırlarda Beşiktaş'la ilgili çok az yazımı okumuşsunuzdur. Beşiktaş benim için, Manisaspor'dan, Kasımpaşa'dan farklı bir takım  değildir. Yani benim için Beşiktaş, yok hükmündedir. Maçını seyretmem, çoğu futbolcusunu tanımam bile. Beşiktaş Şampiyon olsa, 10. olsa fark etmez. Daha açık konuşayım, Beşiktaş şampiyon olacağına Fener olsun isterim. Nefret de bir duygudur, en azından Fenerbahçe'den nefret ediyorum. Beşiktaş'tan nefret bile etmiyorum. Belki bu son yazım olur, Beşiktaş diye yazarken bile midem bulanıyor.

Mithatpaşa Stadı, Beşiktaş'da değilde Haliç'te yapılsaydı. Bugün Beşiktaş diye bilinen takım yerine Alibeyköy Adalet olacaktı. Arabacılar, maç zamanı dükkanlarını kapatıp, 200 metre yürüme mesafesindeki stadyuma gidebiliyorlardı. Gide gele işte şu 15.000 çapulcuyu toplayabildiler. Şehir dışında, ülke dışında taraftarı yok. 3 büyük diye yutturmuşlar bir zamanlar, 2 tane beleş Şampiyonluğu yazdılar da 2 yıldız taktılar formalarına. Trabzonspor, Beşiktaş'tan çok daha büyük takımdır bana göre.

Neyse bana ne, ben Beşiktaş'la gerçekten ilgilenmiyordum. İlgilenmeyeceğim de. Son oynanan maçın aynısını Kadıköy'de oynasaydık, bu gün bütün Türkiye hala bu maçı konuşuyor olacaktı. Barış Özbek'i atmayan, içeri giren topu vermeyen, Keita'nın dirseğini görmeyen hakemi yaşatmazlardı. Zaten maçın hakemi de görürdü.Beşiktaş'lı futbolcular maçı, germeden, hakemi zorlamadan, taraftarı kışkırtmadan bitirdiler. Bu anlamda teşekkür etmek lazım.

İşte sayfayı şimdi çeviriyoruz, çapulculara doğru. Dünya'nın en iğrenç seyircisi her halde bunlar. 2 ay önce iki kupa almış takımlarını, 2 ay sonra dövmeye kalkıyorlar. Gürültü kirliliği yaparak tezahürat yaptıklarını sanıyorlar. Sorsalar hiç bir futbolcu, taraftarın sesini duymak istemez. Bu taraftarla bu takım yine iyi puan almış tabelaya bakarsak. Akılları sıra her maç sosyal mesaj veriyorlarmış. Benim bunlardan alacağım en ufak bir ders olamaz.

Biz onların efsane ismine Baba Hakkı demişiz. Kçmse tanımaz, ama her hangi bir Galatasaray'lıya sorsan, Beşiktaş deyince Baba Hakkı der, Metin, Ali, Feyyaz der, hadi İbrahim Üzülmez der, ben de İbrahim Toraman derim. Ama Beşiktaş taraftarı son maç en büyük çirkefliğini yapmıştır. Arda Turan ısınırken, onlara hiç bir şey yapmamışken küfür etmiştir. Galatasaray'ın kurucusuna, Ali Sami Yen'e küfür etmiştir. Yani hepimizin anasına avradına sövmüş, raconu bozmuştur. Bundan sonra demektir ki Beşiktaş'a tarafsız gözle bakmayacağız, kimle oynarlarsa oynasınlar oynadıkları takımdan taraf olacağız.

Ve işte şu tarihe geçecek duruşuyla, Arda Turan milyonlarca Galatasaray'lı adına en güzel cevabı vermiştir. Galatasaray'lı duruşu işte tam budur.

Sizi gidi arabacılar sizi, kıl payı Alibeyköyspor olacakmışınız ama, işte zamanın bir akıllısı, sarayın tam karşısına stadı yapmış ta siz futbol maçı seyreder olmuşsunuz. 1 km yukarıdaki Ali Sami Yen Stadı daha önce yapılmış olsaydı, acaba hangi arabalarınızla maça gidecektiniz?

23 Şub 2010

Fenerhoppers

Bugün ben başka bir yazı yazacaktım. Beşiktaş taraftarını, Dünyanın belki de takımıyla, oynanan oyunla bütünleşememe ustası, gürültü kirliliği yapan, taraftarlığı takıma ters tepen, nankör, çapulcu güruhunu. Beklesinler 1 gün daha, bugün başka bir hayırlı yazı bu yazının önüne geçti.

İster inanın ister inanmayın, Bursaspor'un kazanacağını söylediğim en az 3 şahidim var. İddia kuponunu 2 dakikayla kaçırdım. Gerekçem şuydu, Fenerhoppers, daha kaç maç zıplayacaktı böyle. Her hangi bir iş şansa kazanılıyorsa, şansa da kaybedilir. Üstelik Bursaspor, eksik maçını kazanırsa, beleş kazanacağı Ankaraspor maçı için istirahate çekildiği hafta Galatasaray puan kaybederse lider olacak. Yukarıda gök tanrı ben olsam, bu akşam Bursaspor'u galip getirirdim.

Sülük medya, yazmaktan bıkmadı, bıkmayacak. Biri İspanyol, ikisi Türk gol kralı var kadrolarında. Türkiye'nin en iyi kalecisi, kalelerinde, gelenden 2, gelmeyenden 3 yiyorlar. Biz ise santrforsuz, kalecisiz oynuyoruz onlara göre. Bize göre de 3-4  kazmayla piyasadayız. Hatice'ye baksak, bizim Hatice zaten güzel, neticeye baksak, bakmayalım uğuru kaçmasın.

İlk devre oynanan Beşiktaş maçından tam 6 kişi değişmiş. Bunların tamamı sakatlıktan dolayı mecburi rotasyon. İdare edebilmiş, tepelerde kalabilmişiz. Adamların bir Lugano'su sakat, defans follaş oldu. Hani istemem ama Aleks'de taklaya gelse, 5. bitirecekler ligi. Ne Volkan'ın kaleciliği, ne santrforların golcülüğü kalır.

Maçı seyretmedim, Ezel dizisini tercih ettim. Ekran köşesinde 2-0 galibiyet yazıyordu. İnanın reklamlarda bile maça dönmedim. Bir ara 2-1 oldu tabela. İkinci yarı biraz seyredeyim dedim ama maç yerine Çanakkale savaşını seyrettim sanki. Ömer Erdoğan miğferden darbeyi almış, sargılarla devam ediyordu. O ara kasap Bilika'nın ayakkabı numarası göründü kadranda. Bırak çift vuruşu, penaltıyı, adam öldürmeye teşebbüsten mahkemeye verilmesi lazım.

Top, çekirgenin bu kez tersine sıçramasıyla Volkan'ın tepesinden Boklu Dere tarafındaki kaleye giriverdi. Ezel'e geri dönüş yapıp Fenerhoppers'in arka arkaya 5 sıçrama yapabilme ihtimaline karşı totem yaptım. Bir ara sağ üst köşedeki maç skoru değişmek üzere kaybolduğunda yüreğim ağzıma geldi.  3 garanti yazacaktı, Yüce gök beni bir kere daha haklı çıkararak Bursaspor amel defterine geçirdi 3 rakamını. O an bir hışımla son 45 saniyeyi seyrettim. İnsan acıyor ya çocuklar. Emre çocuk, ağlamalı, iyi oynadıklarını, fakat defanslarının kötü olduğunu şikayet ediyor televizyonculara. Dahası muhtemelen Guiza banko bir golü kaçırmış olmalı. Belki son maçına çıktı, çıkartıldı, ben görmedim ama 40.000 kişiye küfür ettirmiş Daum. Nonda penaltıyı kaçırmasa, Reykart onu çıkaracaktı. Son maçıydı Nonda'nın kötü anılarla ayrılmasına izin vermedi. Çok iyi oynayan Elano'yu çıkardı onun yerine. Emperyalist, gaddar Alman ile, sömürge Surinamlı arasındaki insanlık farkını gösterdi görmek isteyenlere. Medya sülükleri taraftarın Reykart'a sonsuz kredisinden rahatsızlık duyuyormuş. Gebereceksiniz, çatlayacaksınız lan, ligi 5. bile bitirsek Surinamlı'nın izindeyiz.

Dün akşam ki yarım derbi ile bugünkü en tepedeki iki takımın derby sayılacak maçı. Söyleyecek, yazacak o kadar çok şey var ki. Maçı, tabelayı bir tarafa bırakalım. Beşiktaş taraftarına saygılarımızı! yazacağız.  (Beşiktaşlı futbolcuları ayırarak elbette) Biz hiç bilmediğimiz, tanımadığımız halde Hakkı Yeten'e Baba Hakkı diye hitap ederken, Ali Sami Yen'e küfür eden aşağılıkları deşifre edeceğiz. Son saniyelerde ipten dönerken iyi oynadıklarını höykürenlerin, iş boka sardığı zaman suçu başkalarına attığını gördüğümüzde isyan bayrağını dalgalandıracağız. Emrecik, defans futbolcularına giydirirken, Hocası Guiza'yı kudurmuş taraftarın salyalarayla baş başa bırakıyor. İşte siz busunuz, iyi gün dostusunuz. Düşene tekme vurmada üstünüze yok.

Biz boşuna yırtmıyoruz 12 parmak bağırsaklarımızı. Galatasaraylılık sadece, bilinen bir takım taraftarlığı değildir. İmajdır, misyondur, yol göstericiliktir. Arda'nın golden sonraki esas duruşudur. Saygıdır, vakurluktur, yüzyılda oluşmuş haslettir. Bizden sonrakilere bırakacağımız parayla satmaya kalksan 5 para etmeyen, almaya kalksan merkez bankası yetmeyen mirastir. Ali Sami Yen'den Metin'lere, Hagi'lerden Arda'lara, Arda'lardan sonsuzluğa akıp gidecek olan harstır.

Ne mutlu ki Galatasaray taraftarıyız, keyfini çıkarın.

21 Şub 2010

Fenerbahçe Galip ; Beşiktaş 1- Galatasaray 1

Maça Galatasaray beyaz formayla çıktı. Sanki Beşiktaş'a koreografi yaptık. Siyah beyaz takıma karşı, beyaz formayla çıkmak kimin aklı olabilir acaba? Fenerbahçe'nin bizim kırmızı formayla şıktığımız maça sarı formayla çıkması gibi. Buna da karar veren birileri var ve biz ne yazık ki bunu da bilmiyoruz.

Reykart dualarımı kabul eden bir kadroyla çıktı. Gökhan, Servet, Sarp'ın olmadığı bir Galatasaray'ı canlı izlemek isterdim. Kadroyu görünce de çok rahat kazanacağımızı ön görmüştüm. Fakat ilk yarı Uğur Uçar'ın bu kadar berbat bir futbol oynayacağını düşünemedim. Bereket Hiddink daha gelmedi maç izlemeye, Ekrem Dağ'ı sol açık sanar milli takıma ilk futbolcuyu seçerdi.

İlk yarı Beşiktaş, seyircisiyle, geçen maçın acısıyla yüklendikçe yüklendi. Kale yine güven vermiyordu. Her topa girdi gözüyle bakıyorduk. Hatta bir topu içeriden çıkardı. Bir topları direkten geri geldi. Bizim ise Elano'nun usta işi ortasına Barış Özbek'in vuramayışı ve Keyta'nın orta şiddetde bir şutu vardı. Bu arada sarı kartlı Barış, atıldığı maçı hatırlattı. Sarı kart aldıktan sonra bir topa koluyla müdahele etti, hakem gördüyse acıdı, görmediyse kaynadı gitti. İnsanın aynı hatayı iki defa yapması için hangi psikolojide olması gerekiyor?

İkinci yarı ben her iki hocadan da hamle bekledim. Reykart, oyundan memnun aynı takımla saha çıkınca, Dürüllü'lü yaptı değişiklikleri. Oyun sanki beraberliğe kurulmuş şekilde devam ederken, Keyta kıpırdamaya başladı. Bu adamın en ufak bir hareketi tayfun etkisi yapıyor. Arda uç bölgenin ortasında vekaleten duruyordu. Durduğu için de hünerlerini gösteremiyordu. Sağdan soldan yeterli top gelmeyince, iyileşen asıl santrafor oyuna girdi. Seri paslarla gelen Galatasaray,da top Jo'yla buluştu. Fantastik bir çalım atıp içeri kesti. Topu kapan Arda santrafor bölgesinde, en kral santrforları kıskandıracak bir dönüş ve vuruşla topu Galatasaraylıların olduğu kalenin dibinden ağlara yolladı. Golde Elano'nun katkısı muhteşemdi, ilk yarı Barış'ın atamadığı goldeki çalımı güme gitmişti ama bu kez  baş roldeydi.

Bu dakikadan sonra, bizim sıkıntılarımız depreşti. Güven vermeyen bir kaleciyle kalan dakikalar nasıl geçecekti? Arda sakatlıktan, Elano kurgudan dolayı sahanın kenarına gelince ilerde usta kalmamış oldu. Serbest vuruşlar bilinçsiz kullanılmaya başladı. Beşiktaş'ın golü çıkaracak yoğun bir baskısı olmadığı dakikalarda gereksiz bir faul yapıldı. Baraj hak getire, gerek yok, kalede Leo var. İçeri şişirilen topu sadece kendine has olduğunu düşündüğüm çift yumruğunu sümsük yapıp topu dürttüğünü gördük. Dürttüğü top karambol oldu, biri vurur gibi yaptı, kıçını döndü ki - bir de bu huyunu tespit ettik- top tıngır mıngır beraberlik golü olarak kalemize girdi.

Şimdi çıkar birileri, Beşiktaş'la deplasmanda beraberliğe iyi sonuç der. Ben demiyorum, kaçan 2 puan daha hanemize yazıldı. Şu giren gole, Lukas- Emre ikilisinin başına bir iş gelecek diye üzüldüm. Yine Lukas mükemmel bir maç çıkardı. İkinci yarı Topal'da topallamadan oynadı. Uğur kötü, Balta tutuk bir maçı geride bıraktı.

Taraftarmısın derdin var demektir. Rahat rahat sezonu çıkaramayacağız. bakalım önümüzdeki maçlar neler gebe? Bu maçın bana ait ana fikri şu oldu. Leo'ya artık hiç güvenim kalmadı, artık benim için kale allaha emanet. Haydi hayırlısı diyelim.