14 Şub 2009

Şimdi Rencide Oldun mu?


Fener maçını heleki bizim maçtan sonra seyretmedim. Televizyonda iki de bir artıyordu Fenerbahçe'nin yanında yazılı rakamlar. Gollerin üçünü Alex atmış. Hayatımda ilk defa Fener'in daha fazla gol atmasını, lig rekorunu kırmasını istedim. Lincoln'ü top sektirdi diye dövmeye kalkan çakma Antrenör Erdoğan Arıca, Alex'e fırça attımı acaba. Adamın haysiyetiyle böyle oynanır işte. Oha lan, hangi devirde oynuyoruz ligi. Bu gün Fenerbahçe amatör takımla maç yapsa 7 tane atamaz. Gurur nerde kaldı, iyice aşağılandın mı? Erdoğan bey.
7 tane atmışlar, acımazlar oğlum bunlar. Ellerinden gelmemiştir daha fazlasını atmak. Sen her takımı Galatasaray mı sandın yoksa. Hacettepe'liler futbolcu değilmi, onlar nasıl gidecekler şimdi evlerine. Top sektirmeye engel olmayanlar, Lincoln'ün ayağını kıramayanlar Alex'in gollerini yerken ne yaptılar acaba.

Erdoğan Arıca; Sana 7 tane az bile. Senin gururunu kırmaz Fenerden yediğin hezimet. Olsa olsa bozuk Fener'linin moraline balans ayarı yaptırdın. Sen iyisi mi bizim maçı bekle, Lincoln topukla gol atacak, belki o zaman utanırsın.

Deli Orkun; Kendini de, Bizi de Yaktın


Takımın Konya'da gazi olduğu maçta vardım. Uğur Uçar sahalara dönemedi daha. Leverkusen maçına dinlenemeden çıktınız. Olsundu, takım Galatasaray'dı. Nam salmıştı Avrupa stadlarında. Biz efsane sürüyor zannediyorduk bütün iyimserliğimizle. Ali Sami Yen'deki ilk maçta yatırıp işi bitirememiştik. Sıçan gibi oynamıştı Leverkusen. Tek kale oynadık, golü bulamamıştık. Almanya deplasman değildi, nitekim olmadı. Tribünlerin büyük bölümünün rengi sarı kırmızıydı. Bu Leverkusen Alman'ların sıra takımıydı. Başında kim var kim yok kimsenin dikkatini bile çekmiyordu. İsmini bile bilenimiz yoktu. Ve maç başladı.

Ah Deli Orkun ah, geleni içeri aldın. Kenardaki Alman Hoca'yı gösteriyordu televizyon yediğin gollerde. Adam şimdikinden bile donuktu. Muhtemelen inanamıyordu nasıl gol attıklarına. Tarihi hezimetlerimizden birini gördük sayende. Yetmedi, geldin Kasımpaşa'lıdan 40 metreden bir dayak yedin ve iptal oldun.

Bizim Adnan'gillerin beyinlerinde şimşekler çaktırdın. Tamamdı, yaşı geçmiş, işi bitmiş Kalli'nin yerine gelecek Hoca bulunmuştu. Koskoca Galatasaray'ı elemiş, fark atmış bir Hoca'yı şimdi Avrupa'nın mağrur takımları kapışacaktı. Ellerini çabuk tuttular, söz aldılar. Birde baktık sezon başında milyonlarca Galatasaray'lıya sorsalar tek bir kişinin bile ismini vermeyeceği çaylak, demir attı Florya sahiline.

Gelir gelmez ilk seni yedi. Halbuki aldığı paranın yarısını sana vermesi gerekirdi. Hatta ilk 11 de devamlı seni oynatmalıydı. Adama o maçta cebi sen diktin, sonra da Eurolarla doldurdular Alman ırgatının cebini. Nereye geldiğinin farkına bile varamadan bütün turnuvalardan teker teker iptal olmaya başladık. Üst düzey futbolcuların aldığı bir kaç maçtan sonra acabamı diyenler oldu. Sonunda kıydılar takıma göz göre göre. Erim erim erimeye başladık. takımın ruhu kayboldu. Atılan gollerde bile coşkulu sevinç yok. Maç riske girdiğinde, saçmalıyor. Geriye düşüldüğünde çevirecek planı yok. Ali Sami Yen'de taraftara emanet, dışarda evliyalara.

Orkun yaktın kendini ama bizim günahımız neydi. 5 lik olmasan Türkiye'ye tatile bile gelemeyecek yaratık, sayende başımıza bela oldu. Bizi de yaktın kendinle beraber, seni affetmem artık!

Galatasaray'ın Recep İvedik'i; Sabri Sarıoğlu


Alt yapıdan geldi, hasta Galatasaray'lı. Futbolu bırakır, Galatasaray'dan başka takımda oynamaz. İki maç üst üste oynayabilir. Sakatlanmaz, atılmaz, fazla sarı kart görmez. İşin kolayına kaçıp kendini tribüne sevdirmiş. Tribün dilinden çok iyi anlıyor. Recep İvedik magandası nasıl, maganda ağzıyla malı götürüyor, Sabri de öyle. Gelip tribünlerin önüne üçlü çektiriyor. Fener'in anasının icabına bakması istendiğinde, peki deyip, önümüzde eğiliyor, kalbine elini götürüp formasını öpüyor. Dağlara taşlara vurduğu toptan sonra homurdanan kapalıya elini kaldırıp özür diliyor. Gelen her hocayla iyi geçinip bir şekilde banko yer buluyor. Yürü ya kulum dediklerinden, kim formdaysa sağ kanatta o sakatlanıyor. Tam unutulmaya yüz tutmuşken bir maça girip, senede oynayacağı 3 maçtan birini oynuyor. Her şey sil baştan oluyor. Sağ kanatta bir maçta 20 kere gidip bir kere isabetli pas veremiyor. Serbest vuruşların başında. O kadar sıklıkta serbest vuruş kullandığı halde isabet ortalaması son derece düşük.

Kendine güveni tam. Cafu'dan iyi sağ kanat oyuncusu olduğunu sanıyor. Mesafe tanımaksızın şut çekiyor. Kornerlerde topun başında. Tribün tezahüratlarına ilk o cevap veriyor. 3 kişi çağırsa 100 metre koşup referans veriyor. Kredisi sonsuz, atsan atılmaz satsan kimse almaz bir futbolcumuz. Takımda bu kadar ruhsuz futbolcu varken, kötü oynayan Sabri'ye kıymak ne kadar doğru olur bilemiyorum.

Bütün rakip Hocalar öğrendiler. Dikkat edin son maçlarda atakları hep Sabri cihetinden yiyoruz. Çok top geliyor, sınırlı yeteneği olduğundan çok hata yapıyor. Başımızdaki çoban futboldan anlamadığı için devamlı oynatıyor. Biraz unutturulması lazım. Şu anda takımda Sabri'den daha kötü oynayabilecek kimse yok. Barış'ı koy, Emre Güngör'ü koy oynasın. Göreceksiniz Çarşamba akşamı en iyi oyunu Sabri oynayacak. Tabi eğer Fransız takımının hocasına Sabri tüyosu gitmediyse.

Sabri Sarıoğlu; Bugün taraftarların çoğu sana küfür ediyor, ama inan bir maçta çoğu karavana olan şutlarından biri istikameti şaşırıpta çatala takılırsa koş gel tribünün önüne. Seni en az sevenimiz bile kucaklayacaktır.

Sen bizim Recep İvedik'imizsin.

Testi Daha Önce Kırılmıştı; Antalyaspor 1- Galatasaray 0


Hepimize geçmiş olsun, Şampiyonlar Ligi'nden, kupadan ve şimdi de ligten çekildik. Çarşamba günü de kesin UEFA'dan çekileceğiz. Ve ne yazıkki tarihin en büyük kadrolarından birine sahip Galatasaray haftalar öncesinden şov dışı kalacak. Ben bu Skibbe denen lanet adamın çok daha az puan ortalaması tutturacağını, dolayısıyla 2009 yılını göremeyeceğini söyledim defalarca. Galatasaray tarihinin Sigi Held'den sonraki, belki de ondan da beter en kötü Hocasıyla bu kadar puan aldığınıza şükredin.

Geçen haftaki maçtan sonra çıkarttığımız yaygara bu maçın sonunu hazırladı. Hakem istediğimiz gibi bir hakemdi, Ayhan'a daha maçın başında sarı kart göstermedi, yan hakem kıyağıyla Antalya'nın golünü yediler. Baros'un Lincoln'den ne eksiği var, attı kendini balıklama. Sonrasında iki sarı kart daha alabilirdi vermedi hakem. Sen yenemediğin maçta sorumluluğu hakeme yıkarsan olacağı budur. Ben bu korkuları hafta boyunca yazdım.

Şampiyonlar Ligi, Kupa derken, ligten de iptal olduk. Lincoln'ün olmadığı bir Avrupa Kupası maçında da hezimete uğrayıp tamamen şov dışı kalırız. Ruhsuz futbolcularla ruhlu maç oynanmıyor. Lincoln yoksa, Baros'u ve Arda'yı oynatmayacaksın. Büyük futbol büyük futbolcularla oynanır. Bu Meira denen baltaya daha ne kadar katlanacağız. Gelmiş geçmiş en kötü savunmacılardan biri, nefret ediyorum kendisinden. Sabri'yi artık durdurun, karşısında kim oynarsa oynasın milli oluyor. Yediğimiz bütün goller onun tarafından. Bütün pasları isabetsiz, ortalar avuta, şutlar taca.

Arda'ya neler oluyor, ilk yarının yıldızı ikinci yarı her maç kötü oynuyor. Sorunu futbol dışı mutlaka, bizim elimizden gelse soracağız, yokmu bu takımın ağabeyleri(yok, kovdular)
Nonda dururken Baros çıkıyor, girse ne yazar girmese çoktan ayakkabıyı asmış Ümit Karan'a maçı çevir deniyor. Barış'ın yerine Mehmet Güven girdiğinde maç bitti zaten. Bilmiyorum, ben Galatasaray Başkanından ameliyat bekliyorum. Başta Linderoth, Meira, Sabri, Nonda, Aydın, Ümit Karan'ı kadro dışı bırakmalılar. Skibbe ile bir maça daha çıkılmaz. Atamıyorlarsa, biz atarız. Gene iş taraftara kaldı. Bu kadar kansız futbolcularla doldurulmuş Galatasaray hiç bir sezonda yoktu. Ne kadar kötü takımlar seyrettik, ama Galatasaray'lı futbolcuların bu kadar az olduğu kadro hiç kurulmamıştı.

Antalyaspor kalecisi Ömer'e helal olsun. Senede iki maç oynuyor, cebine para dolduruyor. Bizim kaleci de gol yemeden maçı bitiremiyor. Atlar sahibine göre kişniyorlar galiba, Milli Takım defansında olan bizimkiler, kendi takımlarında rezalet maçlar çıkarıyorlar.

Vah Galatasaray vah, ortalama bir taraftarın gördüğü şeyleri takımı yönetenler göremiyor. Olan bize oluyor, şu anda bir iki kişi hariç, takmışlardır kulaklıklarını müzik dinliyorlardır. Yarın da neşeli ısıtma germe antrenmanına çıkarlar. Çarşamba günü Fransa'da, Lincoln ile Kewell'in ustalığı bir işe yararsa umut, onlarda aynıysa hezimetle döneriz. Sonraki maçta Ali Sami Yen kapalısında görüşürüz arkadaşlar. İsyan maçına, başkaldırı maçına, devrim maçına.

Ali Sami Yen Kapalısına Açık Mektup


Bu yazı sadece ve sadece her maça giden, gitmeyenlerin televizyonlarından duydukları tezahüratların sahipleri, Galatasaray'ı yaşam biçimi yapmış, yendiğinde gururlanan, yenildiğinde karalar bağlayan, haksızlığa uğradığında isyan çıkaran, olmazsa olmazlar içindir.

Bu yazıyı yazmama sebep, aşağıdaki yazıyı eleştiren ismini bilmediğim, fakat muhtemelen her maç kapalıda beraber omuz omuza tepindiğim taraftar kardeşime bir cevaptır aynı zamanda.

1971 yılından beri taraftarım. Ben o tribünlerde Sabolardan Yılmaz'lardan önce ve sonrasında onlarla beraber vardım. Peygamber'ler, Varol'lar, İkizler, Mehmet'ler, Çarli'ler.... niceleriyle birlikte bağıra bağırta bu günlere getirdik o tam bağımsız, tamamı Galatasaray'lı olan tribünleri.

Her maç olduğu gibi Kayseri maçında da tribündeydim. Ve hakem çok kötüydü gerçekten. Aramızda ki fark şudur ki, maçı kazanamama sebebimiz hakem değildi. Olsa ne yazar tarafındayım ben. Bu takımı eleştirmiyor, yüceltiyorum. Ben ne maçlar gördüm. Bazen takım ruh gibi oynarken bir hakem hatası olsa da takımı canlandırsa dediğim olmuştur. Arsenal maçında hakem Hagi'yi atmasa ne olurdu ki?.

Galatasaray büyük takımdır, diğer büyük takımlardan farklılığı sadece formasındaki 2 Avrupa Kupası apoleti için değildir. Gerekirse hakemi, federasyonu, her kim varsa yoluna taş koyanları da yenecektir. Farkında değilmisiniz, takım yavaş yavaş bizden uzaklaşıyor. Oyundan çıkan doğru soyunma odasına gidiyor, maç bitiminde çağırıyorsun, 4 kişi geliyor. Unuttun mu? daha dün Fener Stadında yenilen takımı gece yarısı soyunma odasından önümüze çağırmıştık.

Takımın kolay teslim olmasına yanıyorum. Geriye düştüğünde forseleyemeyecek endişesi taşıyorlar, bir de üstüne kazanamadıkları maçın sorumluluğunu doğru bile olsa hakeme yüklersek, gelecek maçları tehlikeye atarız.

Ben takımda giderek yaygınlaşan profosyonel yapıdan tedirgin olduğumu, Galatasaray'lılık ruhunun kaybolmaya yüz tuttuğunu, gelse bile zaferlerin bu şekilde kalıcı olamayacağı düşüncesiyle yazıyorum. Kapalıda her maç bağıran taraftarların her biri benim için kahramandır. Aynı ilke ve ülkü için oradayız. Ve ömrümüz ne kadar vefa ederse orada olmaya devam edeceğiz. Gün birlik ve beraberlik günüdür, Hasan Şaş ruhunu sahaya yansıtma günüdür.

Galatasaray yenilmez değil, yenilir. Ama yenildiği maçta yenene kan kusturmalıdır. Real Madrid'e elenirken, Barcelano'ya ofsayt golle takılırken, Roma son dakikada beraberliği kurtarırken ki gibi. Fener'in Jhonson'la balık gol atıp son 25 dakikayı, 4 kişinin atıldığı maçtaki son 20 dakikayı sıçan gibi oynarken seyretmiştim ben. Biz yenilirsek öyle yenilmeliyiz. Bizi yenen o maçı unutmamalı.

Biz Galatasaray'ız, Galatasaray'lıyız, biz ölürsek kartal gibi ölürüz.

Beni okuyan, okumayan tüm Galatasaray kapalı tribün taraftarına saygılarımla,

11 Şub 2009

Antalyaspor Maçının Hakemi Benim


Sivas maçında gaddar bir yan hakem, Ümit Karan'ı attırdı. Sonrasında ofsayttaki Mehmet Yıldız'ı gör(e)medi, gol oldu. Nice ofsayt pozisyonları golle sonuçlanmadığı için her maç güme gider, kimse hatırlamaz. Beşiktaş maçında Delgado'yu gaddar hakem oyundan attı. En son maçta yine gaddar bir hakem, ben bilmem merkez biliri uyguladı. Bekçi Murtaza gibi düdüğü çaldı durdu. Bu kışta kıyamette, bu ekonomik felaket ortamında, takımını seyretmeye gelmiş taraftarların futbol zevkinin içine edip, kendini ön plana çıkardı. Hakemin her verdiği ya da vermediği karar hakem ulemalarınca tartışıldı. Tartışıldığına göre hakemin verdiği kararlar doğruydu. Yıllardır maça giderim çok az maçta hakeme küfür etmişimdir. En son maçta etmedim. Hakem kötüydü evet, maçın önüne geçti sadece, Galatasaray'ın önüne değil. Benim takımım nice ablukaları atlatmıştır tarihi boyunca. 7 kişi Fenerbahçe stadında son 20 dakika kan kusturmuştuk biz.

Bir önceki yazıda yazdım, feryat figanın amacı başka. Olası bir felakete zemin hazırlanıyor. Kısa yoldan, sıyrılıp suçu hakeme, fedarasyona atacaklar. Taraftarı yönlendirdiler, o çelengi koyanların hepsini tanıyorum. Senelerim onlarla aynı tribünde maç seyrederek geçti. Onlarda beni tanır. Onların hiçbirisi, hiç bir maçı seyretmezler. Galatasaray penaltı bile atsa sahaya bakmazlar. İnanmayan varsa bundan sonraki maçta benim misafirim olsun, videoya çekelim. Yüzleri tribüne dönüktür, maçın kaç kaç olduğunu çoğu bilmez. Nasıl ki futbolcunun işi topu karşe kaleye atmak ve kendi kalesine girmesini engellemek ise, onların işi de taraftarı bağırtmaktır. Bu yüzden seyretmedikleri bir maçta hakemi idam sehpasına nasıl gönderirler?. Tabelaya bakarak tabi ki. Son dakikada o golü kaleci yumurtlamasa, ne Başkan o bildiriyi yayınlayacak, ne de taraftar liderleri yürüyüş koluna geçecekti.

Bizden daha iyi Galatasaray'lı varsa saygıyla eğiliriz karşısında. Şimdi benden iyi bir Galatasaray'lı hakem kurulu başkanı olsun, ve beni bu hafta oynanacak Antalyaspor maçına atasın. Hadi talimatımızı da almış olalım. Her hafta alıyorlar ya. Git şu takımı doğra, bu takıma kıyak yap diye. Ben de almış olayım, Galatasaray'lı değilmiyiz. Git şu maçta Galatasaray'ı kolla, yoksa taraftarı ayaklandırdılar bunlar, her maç küfür yeriz, baskı görürüz, sizleri maça veremeyiz, bizler ekmeğimizden oluruz.

Ben ne yapacağım peki. Kıl payı pozisyonlar olursa ne yaparım. Galatasaray aleyhine ya hatalıysam, devam edecek saldırı. Kıyım devam ediyor diyecekler, anama avradıma küfür edecekler. Peki Galatasaray lehine hata yaparsam ne olacak. Diğer takımların borazancıları bu sefer televizyondaki yalamalarıyla saldıracaklar bana. Emir aldı, kurtardı Galatasaray'ı diye. Ya dandik bir penaltı çalarsam Galatasaray'a, adil, objektif Galatasaray'lı taraftar içine sindirecekmi. Futbolcuların çoğu sahtekar, hakeme yardımcı olan bir futbolcu çıkmadı henüz. Hakemin lehine verdiği kararı değiştirten. Hakem ne yapsın, zaten Avrupa klasmanında yeri en dandik ülke hakemlerinden geride. Maç be maç maymuna çevirin, daha maça çıkmadan eleştiriye başlayın, sonra maçı güzelleştirmesini bekleyin. Onlarda ne yapsın en kısa yoldan, ne İsa'ya ne Musa'ya yaranamayıp kuralı uyguluyorlar. Kuralı uygulayınca da ortaya kalitesiz maç çıkıyor. Penaltı atılıyor, Dünyanın her yerinde penaltı atışında içeri giren olur. Akşam maymunları dinliyorsun, atış tekrar edilmeliydi diye racon kesiyor. Hakem atışı tekrarlatsa maçın kaderi nasıl olur. Ne alakası var, adam içeri girdi diye topun hızında, istikametinde bir değişiklik mi oluyor?.

Cüneyt Çakır ve Selçuk Dereli benim en güvendiğim hakemlerdir. Her maç bizim maça atansalar razıyım. Bu işler hakemin iyi ya da kötü yönetmesiyle olmuyor. Hiç bir hakem taraf tutmaz. Maç içinde bazı futbolcuya sinirlenip ceza kesebilir. Misal Lincoln yerine orda Arda olsa sarı kartı vermeyabilir, ya da Sivas'ta aynı hareketi Servet yapsa atmaz. Kurallar futbolculara göre de uygulanıyor ve bence doğrudur da.

Arda Turan beraberliğe ağlarken maçtan gülerek çıkan futbolcularımız var. Biz hakemlerden önce onlara tavır koyalım. Takım takım olmaktan çıkıyor, her maç pozisyon dışı atılmalar yaşıyoruz. Ben bir Hoca, bir futbolcu, bir yönetici hakem hakkında konuştuğu zaman illet oluyorum. Son dakikada hakemmi attı golü. O faul yapılırmı o anda orada. Çıkacaksın aslan gibi oynayacaksın. Hakemden, icazet beklemeyeceksin. 10 kişi kalan Belediye Fener'e bir gol daha atabiliyorken, sen pozisyona bile giremiyorsun. Daha dünkü bok Mehmet Güven oyundan tam 2 dakikada çıktı. Hakem itti çık diye. Ben olsam ona da sarı kart gösterirdim. Maç sonunda taraftar gelip bir özür selamı vermeyi bile zul görüyor bunlar. Sabri taca çektiği şuttan sonra, homurdayan tribüne bir el hareketi yapıp özür diliyor, ve bitiyor. Yabancılardan Lincoln ve bizimkilerden Arda, Sabri, Ayhan dışında tribünleri ipleyen yok. Maçına çıkıyor, elinden geleni yapıyor(daha fazlasına asla) ve çekip gidiyor. Maçtan sonraki programı neyse onu uyguluyor.

Büyük Galatasaray taraftarı; Buraya ne yazıyorsam Galatasaray kazansın diye, bir kaç kişi daha Galatasaray'lı olabilsin diye yazıyorum. Uzuc hamasetten kaçının, suçu başkasına yıkıp kendinizi motive etmeyin. Tuttuğunuz takım Sibirya Bozkırlarından Ümit Burnu'na kadar yayılan, dilden dile dolaşan efsaneydi bir zamanlar. Arsenal'le uzatmalarda hemde penaltılardan birini atacak olan Hagi atıldıktan sonra boğuşan takımı tutuyoruz biz. Süper kupada koskoca Real Madrid'e altın gol vuruşu yapan takımın taraftarıyız. Avrupa Şampiyon Kulüpler kupasını kazanan takımı yenmenin tek yolu olan şey UEFA kupasını almaktı, o kupayla Dış Hatlar Terminaline indim ben. Kayseri'ye, Sivas'a 10 kişi kalıp ezilen, sonrasını hakeme federasyona havale eden, geleceğini mucizelere bırakmış, aleyhine hakem hatası olursa asla maçı kazanamayacak görüntüsü veren pısırık takımıma üzülüyorum. Galatasaray hiç bir takıma benzemez, üst düzey oyuncularla iyi futbolu herkes oynar, kaç maç oynayacak ona bakmamız lazım. Bizi ancak Galatasaray'lı futbolcuların dirilişi, başkaldırışı, bayrak çekişi forse edebilir. Arda'nın, Emre Aşık'ın, Hasan Şaş'ın, Ümit Karan'ın öfkesi sahaya yansımadan ne biz UEFA'da turu geçebiliriz, ne de 2. olabiliriz.

10 Şub 2009

Büyük Takım Ağlamaz


Maç, bitti, son dakikada yediğimiz golle berabere kaldık. Sezon başından beri klasik olmuştu. Biz yeneceksek, en az 2 farklı önde girmemiz gerekir son saniyelere. Takım sakar şakirlerle dolu. Maçın bitiminde yönetim bir ağlamaya başladı ki ne meme yetiyor, ne emzik. Ne yapmış maçın hakemi, heniz seyretmedim televizyondan ki Lincoln yalandan atlamış. Arkadan uyanıklık yapıp topa ayağını uzatmış. Son haftalarda dandik atılmalar, takım yakmalar, hakeme takmalar tavan yapmışken, sen laubali bir şekilde, 10 hakemden 8'inin göstereceği kartı görüp atılıyorsan, ne diyelim ki?.

Atmasın mı hakem?. Yalandan ağlamayı kesin, hakem hata yapmışsa, Baros'u, Emre Aşık'ı atmadığı için yapmıştır. Kötü maç yönetmiştir, oyunu sık sık kesip, devamlı bize kendini seyrettirmiştir. Mavi üniformasını unutmadığıma göre Hakeme çok bakmışım. Sen büyük takım değilmisin, Kayserispor'a 1-0 öndeyken 10 kişi oynayamıyorsun. Tek bir gol pozisyonu üretemeden sıçan gibi son dakikalara girip, kaleyi evliyalara emanet ediyorsun. Gol oluncada hakem kabahatli.

Ben anlamam, büyük takım hakem karşı tarafı tuttuğunu açıkça söylese bile ezilmez, gerekirse hakemi de yener. Sen ofsayt golle Kayserispor'u elerken de ağlasana. Ben yönetimin açıklamasını manidar buluyorum. Yersiz, Hocayı, futbolcuyu koruyan bir açıklama. Kur dünyanın dolarını harcayarak bir takım, emanet et bakkal çırağına koskoca takımı. Bu adam UEFA kupasını kazansak bile, benim için çaylaktır, çaylak kalacaktır. Bu takımın her zaman söylüyorum ki oynadığı en kötü maç, mutlak oynadığı en son maç olmalıdır.

Kriz zamanı yapacak bir şeyi yok, geriye düştüğünde öne geçme ihtimali mucizelere kalmış, kadroyu ekonomik kullanmaktan aciz, Arda Turan'ı tek bir maç dinlendirmek aklına gelmiyor, Mahşerin 4 Atlısı şov yapıp, farklı yendiğinde sanki dahli varmış gibi kasılıyor. Her maç hastaneye bir futbolcu taşınıyor, Sivas'ı 3 maç üst üste yenemiyorsun, eleniyorsun, ligte her maç kritik. Ortalama bir maçı koordine edemiyorsun. Yarın bu hocayla Fener maçına, hiç umudum yok ama yarı final, final maçına nasıl çıkacaksın. UEFA finalinde Yaser'i mi penaltıya göndereceksin.

Takım senelerdir küçüldükçe küçülüyordu, bu sene tekrar büyümeye başladı. Bu seferde takım fazla üst düzey memurla dolduruldu. Taraftar yenemediği maçtan sonra takımı çağırıyor, Arda, Emre, Ayhan, Sabri'den başka gelen yok. Takım bu kadar kalmış işte. İlerleyen haftalarda bir şekilde daha fazla geriye düşersek, geçen yıl ki şahlanışı, isyanı kimse beklemesin. Fener'in, Beşiktaş'ın bu kadar kötü olduğu bir sezonda uzak ara önde olamamışız. Sivas'ın, Trabzon'un maç kaybetmesine totem yatırıyoruz.

Bu yazdıklarımı not edin. Ben demedim mi? diye sormayacağım. Arda, Kewell, Lincon Baros'u aynı maçlarda oynatamadığı sürece, bu adam yüzünden bu sezonu kaybediyoruz. Korkuyorum, Arda'nın başına da bir şey gelecek diye. İşte o zaman Marmara çırası gibi yandığımızın resmidir.

9 Şub 2009

Biraz da Gülelim


Maçı seyretmedim, yapacak en ufak bir şeyim olduğunda Fener maçı seyretmem. Yapacak hiç bir şeyim yoksa Fener'in maçını 2. golü atana kadar seyrederim. Hayatım boyunca hiç bir zaman Fenerbahçe'nin attığı 3. golü seyretmedim. Bizim farklı yenildiğimiz maçlar dahildir.

Fenerbahçe, ülkemizin en büyük, en çok taraftarı olan takımı. Maçı İstanbul'da. 500 kişi seyrediyor maçını koskoca 80.000 kişilik Olimpiyat Stadında. Tuzun yokuşu zordur. Cadde'nin sonunda, üstten ısıtmalı stadyumda, zenginlik göstergesi sandıkları kombineleriyle, sarı- lacivert formalarıyla dandik maça gidenler, takımın en çok taraftara ihtiyacı olduğu maçta yoklar.

Atmaya gelince kalede Kova Yaşar var. O stadyumun tribünlerini dolduranlara saygılarla maça geçelim. Seyretmediğimiz maça. Dünkü pis beraberlikten sonra doğrusu maç seyretmek içimden gelmedi. İçki içmeyi tercih ettim, soğuk, fırtınalı, yağmurlu bir İstanbul gündüzünde. Beşiktaş maçı varmış, hiç beni ilgilendirmeyen maç. Beşiktaş'a karşı en ufak bir his beslemiyorum. Ne sonuç alırsa alsın beni ilgilendirmez. Maçın berabere bittiğini öğrendik. Sonrasında Fener maçı varmış, izlemedik.

Bizim maçtan sonra gök tanrıdan rakibimizin başına bela gelmesini diledik. Sivas'lı Bülent Uygun'a bize aşırı motivasyonla çıkıyor diye kızıyoruz, Galatasaray'lı Apo Avcı daha ne yapsın. Her sene bilezik gibi geçiriyor. 1-0 devam ederken maç inandırıcı gelmiyor, nasıl olsa Fener atar deniyor. 2-0 haberi gelince bir kahkaha tufanı kopuyor. Beterola dursunlar, ne büyük zevk Fenerbahçe'nin yenildiği haberini almak. En az Galatasaray galibiyeti kadar mutluluk veriyor bana. Birde golü atan Kartal'lı İskender'miş, mutluluğumuz bir kat daha arttı.

Bizim hoca'yı eleştiriyoruz, asla Galatasaray Hocası değil diyoruz da, beterin beteri varmış meğer. Ya Aragones bizim Hoca olsaymış. Adam kulubede acı çekiyor neredeyse. Ah be Türk Futbolu, ah be Fenerbahçe. Gülüyoruz, neşeleniyoruz yenildin diye. Ama ağlanacak halimiz var ne yazık ki. 3 büyükler haftayı tek golle 2 puanla kapattı. Anadolu Devrimi yakın mı nedir.

8 Şub 2009

Sağlığımızı Bozan Sağlık Ekibi


Testi kırılmadan çok yazdık, bu sayfaları okuyanlar şahittir. Geçen yıl Uğur Uçar'ın sakatlandığı maçta Konya'daydım. Hatırlayın sakatlandıktan sonra bir an için içeri soktular, bir kaç adım attıktan sonra yere yığıldı çocuk. Umarım futbolu unutmamıştır. Dün Linderoth'u gördük, sağlam bir Linderoth o topta Mehmet Eren'e vurdururmuy du?.

Maçta sakatlananları artık sıradan görüyorduk, olağandı bizim için.Daha doğrusu sağlık ekibine ekmek çıkıyor du. İçten içten belki de seviniyorlardır. O kadar sakat olmasa o kadar doktora da ihtiyaç olmayacak. Tam mesaideler, kolay gelsin. Maç sakatlıklarından sonra antrenman sakatlıklarına da alıştık. Bir maç oynayan, hadi iyi de oynayan diğer maç kadrosu açıklandığı zaman bir bakıyoruz, ısıtma germe de sol baldırında esneme oldu, fizyoterapistler eşliğinde çalışıyor, geçmiş olsun.

Kadro geniş, bu yüzden ver parayı fazla futbolcu barındır. Nasıl olsa kendi paranız değil. Kendi fabrikanda bu kadar hasta, sakat işçi çalıştırırmısın. Mecburi sakat kontenjanına bir fazla sakat alırmısın. Adı Galatasaray nasıl olsa, formayı kim giyerse giysin Galatasaray futbolcusu. Kewell'in yerine Yaser, Ayhan'ın yerine Mehmet Güven, Lincoln'ün yerine Aydın olur ne olur ki?. Merak ediyorum bizim sağlık ekibinden bir kişi grip olmuşmudur acaba, ameliyat geçiren varmı?.

Alıştırdılar, artık sahada ısınan ki- en sağlam, en iyi olanlardan_ futbolcu da sakatlanıp esame listesinden son anda çıkartılabiliyor. Sonradan okuyoruz yalan dolan gazetelerinden. Baldırında çekme olmuş beyefendinin oynamamış, ciddi bir şey yokmuş. Milli maçta oynar.

Bu kadar çok sakat neden veriyoruz. Sakatlanan neden iyileşmiyor. Aydın misal, bir maç oynuyor, 5 maç sakat. Mehmet Güven'de öyle toplasan futbol hayatlarının yarısını hastanede, bir çeyreğini takımdan ayrı düz koşu yaparak geçiriyorlar. Yazık bu çocuklara. Takip edin Yaser bir kaç kere 18 lik karoda yer bulmasın, sakatlanacak.

Eski takımlara bakın. Sezona 18 kişi zor başlardı, çamur, toprak sahalarda, çivili kramponlarla oynarlardı. Ancak adamın ayağı kırılmışsa sakat sayılırdı. Adele çekme, tandemde zorlama, esneme o zamanlar icat bile edilmemişti. Burhan Uslu'yu demek sakat futbolcu yok, sana da ihtiyaç yok deyip kovmuşlar!

Ben bu kadar çok sakatlığı fazla futbolcu istihdam edilmesine bağlıyorum. Galatasaray'ın kadrosunda 30 kişi var. Bunlardan 18'i maç kadrosunda oluyor. Diğerleri gençse PAF takımla idmana çıkıyor. Askeri düzende yaşıyorlar. Herkese aynı ilaç, aynı yemek, aynı koşu, aynı idman. Düşünün 1.90 lık Servet'le, 1.60 lık Serkan Çalık maç kampında otelde aynı kalem pirzolayı yiyorlar. 30 cm.lik! Nonda, Sabri'nin yediği yemekle doyar mı?. İdmanda Barış ne kadar koşarsa Lincoln'de o kadar koşuyor. Aydın 18 de iken cillop gibi sahada idman yapıyor, kalorisi yüksek gıda ile besleniyor, 18 de değilse doğru PAF takımla çim halı sahaya oynamaya, bulgur pilavı kuru fasülye yemeye.

Sonrasında tekrar 18 e girip, maça çıkmaca, kendini ispatlama derdiyle gereğinden fazla yıpranmaca ve sağlık kurulumuzun müşterisi olmaca. İddia ediyorum, Aydın ve Mehmet Güven devamlı oynasalar sakatlanmazlar. Dikkate edin sakatların çoğu banko futbolcu değil. Bir oynayıp bir oynamayan futbolcunun metebolizması, kas yapısı saatli bomba gibi.

Bu sağlık kurulu sahaya çıkacak takım bırakmayacak diye diye helak olduk. Hocalar, hoca değil zaten. Lincoln'le, Kewell'le Ayhan ve Barış'ı aynı idmana sokuyorsan bana göre hoca moca değilsin. Sergen niçin fazla takım değiştirdi. Ona ayrı idman yaptıran, serbest bırakan Lucescu'yla oynadığı sezonlarda futbolu tavan yaptı. Korner atmaya gitmedi diye Fenerbahçe'den kovulmuştu.

Yavaş yavaş eridik, daha da eriyeceğimiz garantidir. Bu sağlık kurulu, ya da bu Hocalar değişmediği sürece, her üst düzey maçtan sonra mutlaka bir sakat verilecektir. Geçen yıl ki taraftar bütünlüğüne çok erken ihtiyaç duyulmuştur. Bizim için her maça aynı derece motive olmak çok zordur. Daha çok maç var, insanlıktan bu kadar uzun süre çıkamayız. Dilerim son 5 maç kalaya kadar umudu taşırlar. O zaman gereği yapılır, son maçlar öyle böyle aldırılır.

Diyeceğim odur ki, sevgili Galatasaray taraftarı, görevin büyüğü, zor tarafı, her zaman ki gibi senindir. Sende başını alıp gidersen tribünlerden, seneye ASLANTEPE'de Milan, Real Madrid, Liverpool yerine, Fortis kupasında Hacettepe, ligde Belediye maçlarında üçlü çekersin. Ne yapın yapın, en azından en azılılarınız durumdan vazife çıkarıp maçlara devam etsin. Son düzlüğe takımı potada girdirelim. Ben yoruldum. Söyleyeceklerim bunlardır.