24 Eki 2014

Futbolumuzdaki Xelçuk İnan Manüpilasyonu

Bu bir Selçuk İnan yazısı değildir. Bu yazı Selçuk İnan nezdinde, futbolumuzu kuşatan, yöneten kan emici kravatlı eşkıyaların, değirmenine rüzgar olan, her takımda bir kaç tane bulunan, maçı tribünden veya orta sahada formayla seyredip, bizi futbol sever olduğumuza lanet ettiren futbolcuların kodlarını kırmak için beyhude bir uğraştır. Yine de sussak olmuyor diye, feryat etmek durumundayız. Hakkımızdır.

Bir Selçuk İnan manipülasyonuyla karşı karşıyayız son 3 yıldır. Diyorlar ki, Türkiye'nin en teknik futbolcusuymuş, Diyorlar ki, Barca'da İniesta varsa bizde de Xelçuk varmış. Üstelik,Türkiye ortalamaları üstündeki bu futbolcumuz medyanın, Şebekasyon'un can düşmanı Galatasaray'da oynuyormuş. Ve hiç bir sakıncası yokmuş onlara göre, oynayabildiği kadar çok maç oynayabilir, alabildiği kadar çok para alabilirmiş. Ne yaman bir çelişki oysa. Hangi takımda olsa o takımı Şampiyon yapacak futbolcu, Galatasaray'da oynuyor, ve Fener Medya'sı o futbolcunun Galatasaray'da kalmasını, her maç oynamasını tehlikeli bulmuyor. En kötü oynadığı maçlar bile görmezden geliniyor. Halbuki daha dün aynı takımda oynayan, hayvani golleri atan Sneijder'i kötülemek için en mütevazi adamları bile maymuna çevirdiler. Onlara göre çok daha kötü olan, Sneijder'in, Melo'nun gitmesini isteyenler, daha iyi futbolcu Selçuk'un devr-i saltanatının devamı için neden destek olmaktadırlar?  Bir anormallik yok mu?

Teorem ortaya atma vakti gelmiş olmalı artık, başlayabiliriz.

Selçuk İnan; Oynadığı maç, sağladığı fizibilite, aldığı para, verdiği zayiat ortalaması baz olarak alındığında, Galatasaray tarihinin gelmiş geçmiş en kötü futbolcusudur.

Çok acı, çoğu Galatasaraylının katılmayacağı bu teoremi ispatlamaya çalışacağız, başlayabiliriz.

Galatasaray'a geldiği sezon bizim için muhteşem olduğu söylenen sezondu, neticeye bakarsak katılabiliriz elbette. Niyetimiz nankörlük etmek değildir. Attığı frikik golleri yanında, verdiği gol paslarıyla elde edilen Şampiyonlukta matematiksel değeri fazladır. Pik yaptığı, şimdi yazmamıza neden olan Selçuk İnan sezonunu kısaca hatırlayacağız. Bidon olarak transfer edilmiş Melo'nun Dünya futboluna kendisini yeniden ispat mecburiyeti, belki yeniden Milli Takım, Engin Baytar ve Emre Çolak'ın hayatının sezonunu geçirmesi, Elmander-Baros forveti, kalede güvenli bir kaleci, ve Ufo ustalı bir takımın, diriliş sezonuna denk gelmesi. Rakiplerden büyüğü kodeste, küçüğü menemene talim ediyor. Oynayacağın en büyük maç geldiğin takım Trabzonspor. Onlar da çalınan şampiyonluğun taze yarasıyla boğuşuyor. Şampiyonlar Ligi maçı yok, dolayısıyla ustanın, ne kadar usta olduğunu ölçebilecek bir paradigmaya sahip değiliz. O yüzden nasıl olsa Şampiyon olmuşuz, kolay ve işimize gelen yolu takip ediyor, Selçuk İnanlı marşlar söylüyoruz tribünlerde.

Aslında onun yerine Arda Turan seçilmişti. Karizmatik bir futbolcu, idol yapılacak, Galatasaray'da oynatılacak, caf caflı pantolonlar alınacak, pantolonlara cepler dikilecek, ceplere Yurolar doldurulacak, garajlara Ferrariler çekilecek, yazın Marakeşte buluşulacak, sahanın içine gerek duyulduğu zaman da maşa olarak kullanılacak. Emin değiliz, belki de Arda tam da istediklerini yapıp, Galatasaray cephesini savaş dışı bıraktı,sezonun sonlarına doğru taraftar uyandı, polis Fenerbahçe'yi suç üstü yakaladı,  tam deşifre olacaktı kaçtı, kurtuldu.

Arda'nın kurtulduğu bu kriminal  görev için Selçuk İnan mükemmel bir seçimdi. Şenol Güneş'in, Colman'lı, Burak'lı, Egemen'li, Giray'lı şampiyon takımın parsasını tek başına toplamış, Galatasaray'a gönderilmişti. Galatasaraylı olduğunu söyledi ki doğrudur doğru olmasına da, Selçuk'un mutlak Galatasaray'da oynaması için yeterli sebep olamazdı. Galatasaray almasa, davul zurnayla horonla Fenerbahçe'ye gitmesine, Galatasaraylılığı engel mi olacaktı. Metin Oktay'mıydı, Hakan Şükür'mü? Alper Potuk gibi sıradan bir futbolcu kafası vardı o kadar. 1 gün önce Galatasaray'la sözleşip, 1 gün sonra Aziz'in masada sarı lacivert şapkayla resim çektirirdi. Biz de çok üzülürdük, Galatasaraylı çocuğun biri büyümüş, iyi futbolcu olmuş Fenerbahçe'de oynuyordu. Başımızı taşlara vuralım dı.

Selçuk İnan, Arda Turan'ın arkadaşıydı. Ne var bunda? çok şey var. Arda'nın arkadaşı olmak, hiyerarşi düzeninde, önce Emre'nin, sonra Rıdvan'ın, sonra Acun'un en son da Tiran'ın arkadaşı olmak demekti. Dokunulmazlığın vardı artık. İstediğin Hocayı kovdurabilirsin. İstediğin futbolcuyla oynarsın, Kan kardeşin Burak'ı da transfer ettirip aynı soygunu ona da yaptırabilirsin, Yeniçeri Ocağının başına geçebilirisin, istediğin kadar kötü oyna, istediğin parayı al. Başkan bile değiştirebilecek noktadasın Selçuk İnan, zaferin kutlu olsun.

Biz, Mustafa Sarp görmüş taraftarlar olarak Selçuk'un bize yutturulmuş futbolunu değil de gözümüzün gördüğü futboluna bakalım diyoruz, saha içine giriyoruz. Özelliklerini deşmeye başlıyoruz.

A-Selçuk İnan her maç en çok koşanlar listesinde;

Arena'yı dolduran içlerinde benim de bulunmaktan onur duyduğum 50.000 kişi içerisinden örnekleme yapmaya çalışacağım. 15-35 yaş aralığındaki sağlıklı genç erkekler en az 30.000 kişidir. Galatasaray için, 100 metreyi 1 dakikada koşabilecekler zıplasın desen stadyumda ufak çaplı bir deprem yaşanır. Selçuk İnan'da bunlardan biri. Diyelim ki 50 metre top ayağında olan rakiple koşuyor, diyelim ki aynı görevi yapsınlar Melo'yla, topa basabilsinler.  Selçuk 50 metre koştuktan sonra müdahale edebildiği topa Melo, 5. metre de ettiğinde, takometre Selçuk'un Melo'dan 45 metre daha fazla koştuğunu yazıyor. Her maç için olayları birbirine bağlayabilirim, hipotezimi açıyorum, Selçuk'un koştuğu 11 km boyunca ne yaptığını isteyen herkesle bir kere daha seyredebilirim. Çoğu verimsiz, gereksiz koşmalarla yorulan bünye, şeytanlığa çalışan kafa sürekli Burak'ı aramasına, güçsüz kalmasına, kötü pas atmasına yol açarak, Galatasaray şovunun görselliğine negatif yönde katkı sağlamasına sebep olmaktadır. Çok koşanın iyi oynadığının garantisi yoktur. Selçuk İnan, çok koşarak, bizleri uyuttuğunu sanmaya devam etmektedir.

B- Selçuk İnan, sarı kart, kırmızı kart almaz, efendidir, Galatasaray Kaptanıdır;

3 sezondur yense, Şampiyon olsa bile hemen hemen her maç kötü oynayan bir orta saha kaptanı, sarı kart, kırmızı kart almadan hükmünü sürdürebilmektedir. Bizim gibi his takımı taraftarı için övünülecek bir haslet değildir. Dalma, basma, 3- 5 kişinin arasına girip fiziksel boğuşmaya girme, itiraz etme, bütün bunları Melo yapsın, Melo atılsın, Melo'ya Ayılar saldırdığında Galatasaray Kaptanı karışmasın, maçtan sonra aynı mekanda eğlenecekleri adamlarla papaz olmasın. Sen maç başı parandan olma, atılırsan 3-5 maç oynamasan, yerine senden iyi oynayacağı kesin birisi  kadroya girerse ne yapacaksın? Felaketin olur. Yaptığımız en büyük en anlamlı Kareografiye takımın başında sahaya çıkarken bir an için bile dönüp bakmayan, taraftar kendini parçaladığı zaman zerre debelenmeyen, cebelleşmeyen, savaşmayan, ritmini değiştirmeyen bir Galatasaray Kaptanı. Kendini motive etmeyen, takımın ateşini nasıl harlandıracak? Baksa tribünlere, Ali Sami Yen'in kendisini gösterdiğini görecek, Metin Oktay'ın yüreğim daralıyor dediğini duyacak, Gündüz Kılıç'ın arka kapıdan gidin kardeşim dediğini hissedecekti. Bakmamayı tercih etti yazık.

C- Selçuk İnan takımın en az pas hatası yapan, en çok isabetli pas atan oyuncusu;,

10 derece ileriye olana razıyım, maç boyu attığı pasların %90 ı geriye, yana, tekrar geriye, %10 Burak'a. İstatistikler, ileriye atılan verimli,en az 30 metre mesafeye atılmış pasları tutsa, garanti veriyorum, Semih Kaya'dan bile daha düşük ortalaması çıkacak.  Futbol sahası 7 dönüm, her futbolcuya 350 metre kare alan düşüyor. Yani top Selçuk'taysa, sahanın her hangi bir noktasında kendisine en yakın adam yaklaşık 20 metre mesafede. Baskı yapacak adamın 12 saniye vakti var. Bu zaman süresi içinde maestro, 350 metre kare içerisindeki başka bir arkadaşına en fazla 20 metre pas atacak. Bütün işi bu kadar. Tribünlere dönüyoruz yeniden,bu işi bırakın para almayı, üstüne para vererek yapabilecek en az 5000 taraftar çıkar. Niye daha fazla Selçuk'u seyretmek için tribünlere koşsun, yetmez mi sömürüldüğü. 2000 lira kombineye veren 15 lira PassoLIG garabetine para vermez mi? Şikeyi bahane etse geçen yıl gittiği maçlara bu yıl niye gitmesin?

D- Selçuk İnan 5 yıl kontrat imzaladı;

Ayrı bir yazı konusu, Kravatlı Eşkıya dediğimiz, olmayan, kazanılamayan parayı hesapsız dağıtan Başkan, yönetici, kimin aklıyla, kimin emriyle  yapmışsa yapmış, Selçuk İnan'a kulübü 5 seneliğine borçlandırmış. Toplam para söylenince anlaşılmıyor, Selçuk İnan 2.750.000 Yuro garanti para, ve oynayacağı garanti 40 maç başı 25.000 yuro para alıyor. Yani primler hariç ayda  şimdilik 900.000 lira maaşı var (Her sene artacak 100.000 yuro, oluşması muhtemel kur farkı, alınacak primler hariç), Uyanın sigara parasını maça yatıran gençler, maça gitse bile sosis ekmek yiyemeyen çocuklar, normal bir işçinin 50 senede aldığı maaşı Selçuk İnan 1 ayda alıyor. 4 ayı geçti, önümüzde 56 ay daha var. 50.400.000 lira Selçuk İnan'a borçluyuz. Korku filmi gibi, bana ne benden mi çıkıyor deme sakın. Kimden çıkacak? Sen uyandın bu sene maça gitmiyorsun, seneye daha az adam maça gidecek, ama bu adam  bu parayı alacak. Nereye koyacak, nerede harcayacak ama gerçek olan şu ki 5 sene sonra Selçuk İnan namlı bir Galatasaray futbol tepikçisinin, Orta Amerika Kantonunda, küçük bir Muz Cumhuriyeti merkez bankası kadar parası olacak. Yarıladı zaten.

Bitiriyoruz, daha fazlası konferansa girer, daha fazlasını anlatmaya kalkmak Büyük Galatasaray Taraftarını salak yerine koymaktır. Amacımız, en kısa yoldan taraftarın zaten farkında olduğu gerçekleri zapta geçirebilmek, şüphe duyanların kafasındaki dumanları dağıtmaktır. Selçuk İnan'ın orta sahada daha fazla ısrarla oynatılması durumunda iyi futbol oynamamızın imkanı yoktur. Dünya çapında futbolcularımız var, İzlemeye doyamadan gitmek zorunda kalan Elmander'in,Drogba'nın hatta Riera'nın sebebidir. Olmasa, Sneijder'i izlemeye doyamayacağız, hakemler maçı uzatması için yalvaracağız. Selçuk İnan'ın dokunulmazlığı kalkmadan yeni bir futbolcunun sahne almasına izin vermezler. Arada sırada oynayan da korkudan, bir maç sonra oynamayacağını bildiğinden gerçek oyununu oynayamaz.

Selçuk İnan vakası, Galatasaray'ın kanayan yarasıdır. Umarım pansumanı yine her zaman olduğu gibi Büyük Galatasaray Taraftarı iş işten geçmeden, ur daha fazla büyümeden yapar.

Vişneye çalan koyu kırmızıyla, turuncudan iz taşıyan tok bir sarı renkli 8 numaralı Galatasaray formasına duyduğum sevgiyle, içindekine duyduğum nefretin dayanılmaz çelişkisiyle hepinizi Galatasaraylılığımın olanca ateşiyle bir kere daha kucaklarım.

19 Eki 2014

Bizim El Sikko ve Sneijder'in Ateşlediği Ekim'in Füzeleri


Bu bir maç yazısı değildir, maç seyretmeyeceğimizi, dolayısıyla da yazmayacağımızı daha önce anons etmiştik. Biz, elimizde imbiklerle bize maç diye Dünya Derbisi diye kakalanan tiyatronun özünü süzüyoruz.

Atılan ve yenen sayılara gol, Sneijder'e de, Veysel'e, Hasan Ali'ye, Burak'a, Selçuk'a, Alves'e, Melo'ya futbolcu demek, varsa eğer futbol, onun ırzına geçilirken kıyakçılık yapmaktır. Kıyakçılığın ne olduğunu da yazalım, anlatmak istediklerimizi anlamayan kalmasın. Boğaların taşaklarının ağırlığı çiftleşme anında 2 ye 3 e katlar, İneğe zorluk çıkartır, tecrübeli çiftçi taşaklara yardımcı olur. Şebekasyon dediğimiz futbolumuzu idare edenlerin işi tam da budur. Top oynamasını,oynatmasını bilmeyenlerin bizi düzmesine ortam hazırlamak.

Bizim seyrettiğimiz, Melo'dur, Sneijder'dir, Şedju'dur, biraz da acaba ne yapacak diye dikkatli gözlerle izlediğimiz Tarık Çamdal'dır. Muslera'yı seyredeyim diye maça gitmenin de bir nostaljisi vardır elbet. O istisna da Simoviç içindi, kalemize top gelse de suplaj, blokaj, uçuş, yaylanış seyredelim diye iç geçirirdik. Muslera'ya top gelsin diye yalvaran Galatasaraylı olduğunu sanmıyorum. Kaleye vurulan şut, yaklaşan top gördüğümüzde korku filmi seyretmeye başlıyoruz. Biraz daha eşelerler, futbolu biraz daha pisleyebilirse bu güzel insanlar da kaçar gider, daha doğrusu onlara gerek kalmaz, biz de daha önce ülkemizde futbol diye bir spor yapılırmış diye tarih kitaplarından okuruz. Galatasaray Müzelerine gider kupaları seyrederiz.

2-0 mağlup, maç bitmiş, top taca çıkacak bir ivme kazanmış, topun başında en tecrübeli savunma oyuncusu Şedju var. Bu nasıl bir akılsızlık, nasıl bir maça asılış, nasıl bir konsantre? topu kovalayış. Yarım metre çıkmış topu içeriye sokuş, milyon kere olsa bir kere bile hakemi kandıramayacağın garanti. Ne düşündün acaba? Bir baktın hakem devam diye yırtınıyor, Galatasaraylı futbolcular maçı bırakmış, nasıl bir ruh hali, nasıl bir sahtekarlık, nasıl bir adilik o topu getirmek? Açıklaması son saniyelerde bile maçı bırakmıyoruz demek olamaz. Demek hakem 1 gol atın 2 sayacağım dese kabul diyeceksiniz. Fenerbahçe sporcusunun kontratında şerefsiz olacaksınız diye bir madde var anlaşılan. Bu golü Galatasaray'lı Melo atsa, Mustafa Sarp'tan beter ederim. Bir anda silerim.

Galip sayıldık diye unutulur gider bizim cephede de, Bu gol Şampiyonluğa bile mal olabilir. Kadıköy'de hangi skorla yenilirsek yenilelim genel averaja kalacak. Galatasaray'ın şu anda Başkanı, yöneticisi yok, bu gol için kıyametin kopması lazım. Ben bu gol için 20 sayfa yazı yazabilirim. Fenerbahçeli futbolcuların şerefsizliklerine bir somut örnek daha görmenin yanında, Sneijder'in gecesine bir limon sıkılmasına üzülebilirim.

Benim için maç 0-0 berabere bitti. 87 dakika boyunca girilmiş gol pozisyonlarını uzun zamandır ilk defa dikkatlice defalarca seyrettim. Kafamda sildiğim oyuncular dışında sahanın en kötü oyuncusu Semih Kaya idi. Futbolunda çok büyük bir gerileme var. Teknik sıfırın altına inmiş durumda, ve en beğendiğim huyundan vaz geçmiş ki benim stoperlerde aradığım tek özelliktir. Atılan bir şut, Semih'in sırtından dönmüşse benim için o şut goldür. Dün tam 3 pozisyonda topa götünü döndü ve biz bunları Fenerbahçe gol kaçırdı diye gördük, öyle sayıldı. Aslında iyi bir Semih olsa hiç biri tekrar gösterilmeye bile değer olmayan pozisyonlardı.

Kadlec kazmasının yarım metreden atamadığı kafa şutu, aslında auttan gelen korner ortasıydı, Melo'dan sekti, yine Semih nereyi seyre dalmışsa kafa vuruşunu seyretti. Emenike'nin karşı karşıya kaldığı pozisyonda Şedju yerine Semih olsa, kırmızı kart, penaltı %90, gol kesin di. Meyreleş'in çektiği şut, Muslera'ya da top gelsin diyebileceğimiz güzellikteydi. Kurtarış seyretmiş olduk. Başka ca bir pozisyon yok. İyi oynadı dedikleri Fenerbahçe buysa, devam etsinler, her maç böyle oynasınlar. Alınacak neticelerle ilgilenmiyoruz zaten.

İlk yarı biterken, Olcan, kendisini bile giderken hayret içinde bırakan bir pozisyonda buldu. Allahım ben şimdi ne yapacağım der gibi gidiyordu. Ben 10 metre sonra düşer derken 18 içine kadar bile girebildi. Satranç oynar gibi düşünüyordu, geriden gelip kornere attılar da Olcan Bey kurtuldu, yanlış pas atmamış oldu.

İkinci yarı taraftarla beraber en azından bir süre, debelenme, cebelleşme bekleyenler yanılmadı. İki başıboş salak eksinin çarpışmasıyla, büyük futbolculara has bir elektrik, şimşek gibi bir verkaç oluştu. Olcan kaleciyle karşı karşıya kalınca Volkan büyüdü, kale küçüldü her halde. Ben vuramam diye karar verdi, vuramaz diyen biri daha vardı. Sneijder yaklaşıyordu olay mahalline, bom boş pozisyonda bile pas veremedi, top geriden gelen salak bir Fenerli'ye daha temas edip, zor pozisyonda Sneijder'in önüne düştü, usta vurdu ama, hakkını yemeyelim kalede büyük bir kaleci vardı. Bu ayı onları yemezdi, başka türlü ateşlemeye ihtiyacı vardı Avcı'nın

Sneijder takımdaki olanca çöpe rağmen, gol aramaya kaleyi dövmeye devam ediyordu. Devre arasında Büyük futbol düşünürü Rıdvan, Sneijder'in çok kötü oynadığını çıkarılması gerektiğini bizlere bildiriyor, Güntekin çanak yalayıcısı da tasdikliyordu. Televizyon başındakiler, maçtakilere haber verecek, ikinci yarı Sneijder'e kötü enerji göndereceklerdi. Belki Çöp Sezar'a bile Rıdvan Düşünürü'nün ne yorum yaptığı ulaştırılır, oyundan çıkarılması sağlanabilirdi.  Olcan'ın önüne bir top gönderdi, Çünkü vermese döveceklerdi sanki, nitekim 2. gol sonrasında Burak'tan, Selçuk'tan dayağı yemişti. Top Usta'ya geldiğinde sağdan soldan çöpler top istiyor, Galatasaray golüne engel oluyorlardı. Olcan topla buluştu, Trabzonspor'da oynasa, pozisyon bizim kaleye olsa kesin atardı, direkten döndü, mental eksikliğindendi. Başaltı takımın vasat futbolcusuydu. Oynayabileceği en büyük maçları oynamıştı Olcay, yani gelişimi artık olmayacak. Bu futbol, Galatasaray'da oynamaya yetmez diyeceğim demesine de, daha kötü futbolcuları izleyeceğimiz garantisi varken, Olcan'a futbolcu değil dememin bir gerekçesi de yok. O zaman o da bana, abi kim futbolcu ki dese ne cevap vereceğim. Adam haklı. Çocukluğu bir Türk takımı alt yapısında geçmiş birinin büyük futbolcu olma ihtimali 20 senede en fazla 1dir, Arda Turan o kontenjanı hala işgal etmekteydi.

Çöp Sezar, Galatasaray Hocası, abartmıyorum, 43 senedir maçlara giderim, Sigi Held, Saftig, Sikkibe dahil tüm zamanların gelmiş geçmiş en kötü Hocasıdır. Kurduğu, aldırdığı futbolcular, kadro gurubundan sahaya çıkardığı 11, maçı sevk ve idare, maça müdahale, oyun okuma, taktik bilgisi, konsantrasyon, maç öncesi, sonrası konuşma İsmail Kartal'ın bile en az 5 basamak aşağısında. Lig bitiminde Galatasaray başında bu hoca varsa, ligi 5. bitirdiğimizin resmidir. Mustafa Sarp, tek başına Reykart'ın götün teneke bağlamıştı. Çöp Sezar'ı da bu gidişle Veysel gömecek. Aklımızla alay ediyor gibi, Sabri, Eboue,Yasin, Hamit,Tarık,aklımıza ilk gelen sağbekler varken, PTT liginde bile oynaması şüpheli Veysel'i ısrarla oynatmasını taraftara açıklamak zorundadır. Zorunda diyorum, çünkü Galatasaray taraftarı aptal değildir, geçerli bir nedeni yoksa oynatmaz, ıslıklar.

Çöp Cemali saymıyorum, onun için kötü futbolcu demeyi bile gereksiz görüyorum. Pandev'le birlikte alanlar, aldıranlar hırsızdır, dolandırıcıdır. Eğer bir spor savcısı olsa, yüksek dolandırıcılıktan, ayıplı mal kakalamaktan içeri atması, zararın tazmini için dava açması gerekir. Yoksa bu iş yine bize düşecek, devre arasında kovacağız., Yeni çöpler alınması için yeni hırsıza zemin hazırlayacağız.

Burak Yılmaz, Galatasaray'a gelmeden önce, bizim futbolcular haricinde en sevdiğim futbolcuydu. Şimdi, eminim, bu kararı alırken de çok düşündüm. Galatasaray tarihinin en iğrendiğim futbolcusudur. Adam bile değildir, bırakın futbolculuğunu. Seyircisiz oynadığımız Eskişehirspor maçında verdim bu kesin hükmü. Futbolcuların nefes alışı bile duyuluyordu, çoğu ofsaytta, her durumda top ayağında olana bağırıyordu bana at diye. Bu denenebilir, maçtan sonra Burak konuşsun anlarsınız. Sesi kısılmış vaziyette oluyor, ben maçta sarf ettiği efora bağlıyordum, meğer top isterken bağırmaktanmış. Kendisi atmadıktan sonra Galatasaray golünün hiç bir önemi yok onun için. Yalvarıyorum 2. golü dikkatle izleyin, 51 metre top sürüşü boyunca yırtındı bana at diye. İyi niyetli Polyanna Galatasaraylı Sneijder'e pozisyon açtı der şimdi. Öyle olsa Sneijder vuruş anında, kendisi 2 metre ofsayt iken bana at diye bağırır mı? Galatasaray gol atsın da kim atara atsın diyen biri, atılmış 100 yılın golünden sonra kendini yerlere atmaz mı? Allah için dikkatle bakın sevinmeyi bıraktım Umut'la beraber kadrajdalar, Ayı'dan daha fazla üzülüyorlar,şaşkınlık içindeler. Maçın başındaki Galatasaray forsesini de tek başına bertaraf etti. 2 defa ofsaytta kaldı, bir defa faul yaptı, bir kere de hakemi kandırmaya teşebbüs etti. Bence o pozisyon penaltıydı, hakem ben olsam, Burak'ın ayağı kırılsa bile penaltı çalmam. Burak topla buluştuğunda yarım metre içeride bile olsa kaldırırım ofsayt bayrağını. 1 metre eninde 50 metre bir koridora sok duvara çarpmadan top süremez, vuruş tekniği, vuruş standartını geçtik. Bunları bilmeyen yok. Ben adam olmadığını Galatasaray sporcusu olmadığını söylüyorum. Kayda geçsin diye yazıyorum. Ligin ikinci yarısının ilk maçının kadrosunu öğrendiğinizde bu yazıya geri dönün. Sneijder ile Burak ilk 11 deyse Galatasaray 5. dir. Burak'tan kurtulamazsak ya 5. liğe razı olacağız, ya Sneijder'i feda edeceğiz. İstikbaliyle oynuyorlar. Hadi Drogba zevkine oynuyor, katlanıyordu. Operasyon geçen yıl yapılsa, Burak kovulsaydı, Drogba tarihi bir rekor kırardı. Sneijder daha çok genç, çok daha büyük takımlarda oynayacak. Burak için son sözlerim; içinizde iyi, atıyo beaaaya, Qral o diyen, savunan varsa bana selam vermesin. yazdıklarımı da çöpe atsın.

Selçuk İnan yukarıda deşifre ettiğimiz futbolcuyla beraber Galatasaray'a 2. bir Emre-Okan ihaneti yaşatıyor. Kurdukları çete,  Melo'nun, Sneijder'in futbolunu geriye doğru tetikliyor. Galatasaray'ın iyi futbol oynamasını imkansız kılıyor. Oynadığı ilk sene hatırına katlanılacak bir durum olamaz bu ihanet. Bakıyorum her maç en çok koşan listesinin başında. Bu ne demek 50 metre adamla beraber koşuyor, müdahale edemiyor, etmiyor. Aynı pozisyonda Melo 5 metre sonra basıp, bozup, pası verip duruyor. Takometre Selçuk'un Melo'dan 45 metre daha çok koştuğunu yazıyor. Bize de bu manipülasyonu yutmak kalıyor. Medya maymunlarına, Çöp Hocalara göre Selçuk vazgeçilmez oluyor. Tekniği de kaybolup gitmiş, ne şut çekmeye, ne uzun dikine pas atmaya cesareti var, uçurumdaki çalıya tutunmuş bekliyor.  Dünkü maç dediğimiz Hisseli Harikalar Kumpanyası tersine sonuçlansa Selçuk 37.000 kişinin tükürükleriyle sahayı terk ederdi, ve görün bakın çok yakında bir maç üstüne yıkılacak. Umarım bu maç Dortmund maçı olmaz. Tabela yanıltmasın, Fener'i yenmenin dayanılmaz hafifliği geçtikten sonra karar vermek durumundayız. Yedek bırakmak kesmez, uymaz, daha kötü. Kadro dışı bırakmak lazım. Yıkarıdaki sahtekarmanla beraber defolup gitsinler. Benim için yok hükmündeler. Bu saatten sonra istedikleri kadar ihanet edebilirler. Ne attıkları gole sevinirim, ne yedirdikleri gole üzülürüm. Küfür etmeye bile değmez.

Umut Bulut'un şifresini çözdüm. Bir kere futbolcu değil. Büyük bir şantiyeye git, onun gibi fit, ondan çok daha çevik 100 lira yevmiye alan işçilerden en az 10 tane bulursun. Bir kere şahit oldum, 8 katlı siteye mantolama yapılıyordu, fırtına çıktı, iskele uçtu uçacak. en üst katta işçiler var, düşseler serbest düşme yere çakılma 2 saniye, inanın 3 saniyede indiler, 2 saniye sonra da iskele uçtu. Yani o işçiler Umut Bulut'un en az 10 misli daha çevik. Umut zengin olduğundan yediği etler, aldığı vitaminler,ilaçlar, kullandığı konforlu spor malzemeleri, kendisini Galatasaray futbolcusu yaparken onları iskeleye çıkarmış, helva ekmek yiyorlar. Burak'tan farkı, artık iyi mi kötü mü bilmem, yedek kalmayı, atmayı, atamamayı sorun yapmıyor. Maçtan sonra sor, kaç kaç bitti de, sanırım bilmez. Maç ilgilendirmiyor, 50.000 kişi tükürse yarabbi şükür der. Top pas verme ihtimali olan birine geldiğinde, öne doğru koşuyor 3 kadar sayıp, havadan geliyorsa zıplayıp, kafayı, yerden geliyorsa ayağını sallıyor. Top çoğu sefer değiyor. Gol olması veya olmaması tamamen şans. Kıl payı ya ofsaytta ya değil. Hiç kimsenin atamayacağı bir golü de atabilir, mantolama işçisinin bile atacağı golü kaçırabilir. Para verdik kardeşim atsak atılmaz, satsak 5 kuruş veren çıkmaz diyorsanız, oynayacağı tek yer Semih'in yerine stoperdir. Her topa şöyle ya da böyle dokunsun yeter, teknik meknik de gerekmez hani.

Tarık Çamdal'da yörüngemizdeydi. Tanımadığımız bir futbolcu takıma katılmışsa mübarek Galatasaray forması içinde bir büyük maçını seyretmeden karar veremezdik. Sağ bek oynasa daha iyi oynayacak sanki. İlk yarı Fenerbahçe maçının büyüklüğü, acemilikler yapmasına yol açtı. Medya prensi Gökhan Gönül, kendi bölgesinde, kendisinden daha fazla göründü. İlerleyen dakikalarda Gökhan'dan eksiğinin olmadığını, eğitiminin Almanya'da geçtiğini göstermeye başladı. İkinci yarı oynadığı futbolla, bu takımın sağında veya solunda banko oynayacağını zapta geçirdi. Çeteler rahat bırakırsa, ya da dağılırsa kendisi de vurmaya başlar, çok daha iyi oynar.

Maç yazısı değil demiştik. Çöp Sezar- Daimi Çırak İsmail el sıkışmış kazasız belasız,El Sikko'yu 0-0 a bağlamayı planlamıştı. Bizim cephe işini o kadar iyi yapıyordu ki, Hamit'i oyuna sokma işi bile 7 dakika sürdü. Maksat Hamit oynamadı denmesin, ve dakikalar mümkün olduğunca azalsın. İyi, kötü, topu Ayı'nın kaleye götürme ihtimali olan Olcan'da çıkıp, taraftarın bir türlü sevemediği Emre Çolak oyuna girince az daha başarabiliyordu. Melo meğerse serumla oynamış. Nasıl olmuşsa hastalanmış, kusmuş. İnsan o servetin içinde ne yer de mideyi bozar, zengin adam hastalanır mı? o da ayrı konu da, normalde oynamaması gerekiyormuş. Futbolcu olsa oynatmazlar, ama o Pitbull, bildiğin it. Safra kesesini serum masasında bırakır gene çıkar hırlar. Pitbull'suz Fener maçı, rakısız balık gibi bir şey. Rakı içmeden yenen balık, kendisini inek yedi sanarmış, O da dayanamayıp çıkınca, yenemiyorsak yenilmeyelim küçük hoca mantığıyla kalan çöpler, teslim olalım çağrısı yaptılar. Sneijder ateşle karşılık verdi. Attığı iki insanlık dışı golle Şebekasyon'un içeriden dışarıdan Aslan'a kurduğu tuzağı çökertti, kuşatmasını yardı. Hakkını verelim, Fenerbahçenin kalesinde de kaleci yoktu. Bir Ayı kaleyi koruyor, sakat makat, Anti Galatasaray salyaları salgılayıp bizim maçlarda kaleye geçiyordu. İnsan olmadığından insan golü yemezdi bizden.  Sarı Ejder cezalandırdı. Sağına, soluna atılan cehennemi ateşleri, hayvani golleri ömür boyu unutmayacaktır, biz de öyle. Sneijder, biz de öyle. Seni Veysel'le aynı takımda oynattığımız için bize sitem koyma bu ayıp bizim değil, Türk Futbol Şebekesi'nindir.

Büyük Galatasaray Taraftarı bir kez daha Galatasaray adını göklere yazıp, yeni
filmi Dünya'ya izletip yaptı yapacağını. Biraz daha adam olduk, biraz daha gururluyuz. El Sikko'dan sonsuzluğa aktarabildiklerim bunlardır.

Dünya'nın en büyük 10 numaralarından biri bizim takımda, Bu rüyadan sakın uyanmayın,