6 Haz 2009

Usta,


Evet 30 yılda bir gelir böyle birisi başımıza. Anlı şanlı Avupa şampiyonunun kulubesinde bir karizma, bir büyük futbolcu, bir büyük Hoca oldu nihayet. Dosta güven düşmana korku veren, her an her şeyi yapabilecek, umutsuz anların çaresi, büyük maçların kumandanı Frank Rijkaard üstümüzdeki ölü toprağını şimdiden attı. Şampiyon olsak bile coşamıyorduk son senelerde, oynadığımız futboldan zevk alamıyorduk, bir maç muhteşem oynayanlar, diğer maç saç baş yolduruyordu. Oynucu seçimleri hepimizin içine sinmiyordu, kısaca ne yapsak olmuyordu. Olamazdı, kulubede Dünyanın tanıdığı bir hoca, sahada Dünyanın tanıdığı bir kaç futbolcun yoksa büyüyemiyorsun işte. Neticede oyun futbol, 3 ihtimal var, oynanan oyunla alınan netice çoğu zaman ters orantılı oluyordu. İyi oynayıp yenilen takım, rezalet oynadığı maçı kazanıyordu. Ve biz soğuyorduk maçlardan.

Hoca arayışı için parametrem belliydi benim. Kontratında en az kovulma tazminatı olan Hocayı alacaklardı. Aldılar, beni yanıltmadılar. Rijkaard'ın kovulma tazminatı hanesinde yazılı rakam 0, yazıyla sıfır. Rijkaar'dı kovamazsın, büyük adamları kimse kovamaz, Rijkaard'ı kimse kovmaz, kovma kelimesi bizim için artık sözlükten iptal oldu. Sonuç ne olursa olsun, ben azılı, iflah olmaz taraftar Rijkaard'a 20 sene kefilim.

Şimdi Rijkaard'dan beklentilerimi yazmaya çalışıyorum. Kaleci topu elle oyuna sokacak, stoperlerden bir mutlaka teknik olacak. Misal Servet'le, Emre Aşık'ı aynı maçta kesin oynatmaz. Kendisi devrin en iyi topa basan adamıydı, hatırlayamayanlar Davids',i gözünde canlandırsın. Mutlak birini kendisi gibi yapacaktır. Lincoln'ü kesin göndermez, eğer gönderin diyorsa bilinki ondan daha büyük bir futbolcu aldıracaktır. 10 pas yapılmadan gol atmaya yasak getirir. Sağdan soldan gelişi güzel orta yaptırmaz. Orta sahada mutlak iki teknik oyun kurucuyla oynar. Oynattığı futbolda gol paylaşılır, göreceksiniz kaleci bile gol atacak.

Hileye, yalana dolana prim yok. Maç alınacaksa hakkıyla alınacak. Gerçi Türkiye ortamında hakemlerle ilişkisi nasıl olacak? bakacağız ama işi olacağanı sanmıyorum. Her maça başlarken mutlaka adına tezahürat yapılacaktır. Her maça mutlak somut etkisi görülecek, maça gidenler artık Rijkaard'ıda seyredecek.

İçimiz rahat tezahürat yapacağız, heleki maç kopmuşsa oyunun tadından yenmeyecek. Şov golleri, fantastik goller seyretmeye hazır olun. Hiç ummadığımız bir adamı parlatabilir. Arda'yı bu sene Dünya futboluna tanıtır. Sabri'yi futbolcu yapabilir.

Bütün bunlara ilaveten, taraftarlıktan emekli olup kartımı müzeye kaldırmıştım. Beni tekrar tribünlerin başına geçirtip üçlü çektirebilir.

Cim Bom ne yana düşer Usta, sevda ne yana?

Bu ülkede futbol adına bir şey yapılacaksa biz yaparız Usta, yaptık, hoşgeldin.

5 Haz 2009

Neeskens; Ustanın Yardımcısı Usta



Blogcular saldırmış ekranlara, yazı yetiştirme telaşındalar. Haber anında geldi, Galatasaray'a nihayet büyük bir Hoca geldi. Ukalalık yapacağız elbet, bu Hoca transferinde en büyük pay benim. Yıllardır, Galatasaray'ın başında bir büyük hoca görmek için mevcut hocalara, onları getirenlere saldırdım. Eğer bana danışsalardı kimi görmek istersin? diye, ilk sırada Rijkaard derdim. Rijkaard için yarından itibaren yazmaya başlarım.

Ben Rijkaard'ın yardımcısının Neeskens olduğunu şimdi öğrendim. Ve işe yardımcıdan başlıyorum.

Dünyanın en büyük yardımcı hocası Neeskens'tir. 2 Dünya kupası finalinde oynamış unutulmaz Hollanda'lıdır. Neeskens asıl hoca olarak bile gelse beni zıplatmaya yeterdi. Hiç bir transfer yapılmasa bile razıyım. Galatasaray artık önümüzdeki sezon ne netice alırsa alsın, Hocalar tamamdır. Yardımcısı Neeskens olan birini kulubede seyretmek için bile maça gitmeye değer.

İşte budur, beklentimiz, 1 sene heba olup gitti, her işte bir hayır varmış iyimserliğinde olursak, Skibbe'ye ardından Bülent'e bin teşekkür etmemiz gerekir. Şu Bülent'le Şampiyon olsaydık, 10 sene geriye giderdik.

Neeskens, çocukluk günlerimizin büyük takımı Ajax'ın ve en sevdiğim Hollanda Milli takımının büyük futbolcusu aramıza hoşgeldin.

4 Haz 2009

Adios Aragones




Başarısız olduğunu kabul etmiş. Bu da başlı başına bir erdem. Bakın bizim Bülent kabul etti mi başarısızlığını. Kendince haklı ligi 5. bitirdik. Enkaz devraldı, yalvardık sezon sonuna kadar başımızda kal diye. Bülent'in kıyağı olmasa! Galatasaray'ı en az bizim kadar sevip gelmese en azından 6. olacak, Avrupa'ya gidemeyecektik. Skibbe kalaydıda göreydiniz gününüzü sizi gidi nankör taraftarlar sizi!


İstermisiniz şimdi Bülent'i lige çıkan takımlardan biri alsın, istermisiniz o takımda bizi yensin. Emre Belözoğu'nun kol böreğini çok ararsınız. Neyse o konuyu çok yazarız, bu yazı Dede için. En azından bizim yapamadığımız yaptı, daha doğrusu kaptırdığımız parayı tokatladı. Steaua'ya elenip Şampiyonlar Ligi'ne kalamadığımızdan ortadaki 10 milyon Euronun tamamını Fener'e kaptırmıştık. Kalsaydık 5 i bizimdi. Aragones Baba'ya bizim parayı tahsil etti diye bir teşekkür borcumuz var.


Mark düşkünü, Daum geri gelmiş. Ne yazıyor acep kovulma tazminatı sütununda. Bilgisi olan varsa, kontrat gören varsa ne olur bana haber versin, merakımdan çatlayacağım. Hocaların, en azından bize gelecek hocanın kovulma tazminatı ne kadar. ben yönetici olsam, adam ne istiyorsa iki misli veririm, kovarken para almadan gitsin yeter ki. Ama adamlar aptalmı, kovulacaklarını bilerek geliyorlar, hatta bilerek kovuluyorlar. Hepsinin piyasası var, maksat dolandırıcılık.


Aziz yıldırım,Aregones'i kovmak için 5.milyon euro vereceğine, tribüncülere 100 er dolar dağıtsaydı, Aragones korkudan boklu dereye büyük abdestini yapar kaçar giderdi. Bak biz ne yaptık Skibbe'ye, 1 dolar bile kaptırmadık. Bize havale ettiler, Baros penaltı'yı kaçırdı, dövdük, sövdük Galatasaray'ımızı kurtardık! Adnan Paşa'nın dolar dolu kasasını da kurtardık. Fal açtık bekliyoruz yeni hocamızı.


Aragones aslan kesilmiş, havaalanında, gazeticelere saldırmış. Ben elindeki 200 liralık banknotlara takıldım. Dede ne yapacaksın Türk paralarını ya, bari onları bırakıp gitseydin. Ulan bu yaşta kaptın tonla euroyu, bizim paramızı valizini taşıyanlara bahşiş verip gitseydin.

3 Haz 2009

3 Haziran 1963


Bir Galatasaray'lı gibi tek ve hür,

Ve bir tribün gibi kardeşçesine.......

Ben Kalender Meşrebim


İş transferde en önemli adamın Mehmet Topuz olduğunu öğreniyoruz. Gün geçmiyor ki, Memet Topuz hakkında bir yalan haber yazılmasın. Geçen sene çetele tutmuştuk yalan borsasını, bu sene gereksiz buldum. Dahası üşendim, yalan haberi okumak bile okumaktır neticede. Bunları oku da istersen küfür et.


Mehmet Topuz ''hiç bir takımla anlaşmadım'' demiş. Fener'e de gidebilirmiş, Beşiktaş'a da, Galatasaray'da olurmuş, Trabzon'da. Ne var kardeşim bunlarda. Trabzon'damı yaşamak iyi Kayseri'de mi? Aç mı kaldın Kayseri'den kaçıyorsun. Tamam kaç git de ne demek, bütün takımları saymışsın. Hiç mi farketmez yani gideceğin takım. Yani size deseler ki Avrupa'nın hangi ülkesine tatile gitmek istersin? diye, farketmez mi? dersiniz.


Eğer gerçekten senin gideceğin takım farketmiyorsa, bizi sil kardeşim seçeneklerden. Zaten eşşek yükü para istersin sen şimdi, bizde yok. Dahası var da senin gibi bizde futbolcu çok. Biz fazla profesyonel futbolcuları sevmiyoruz. Bize gelecek adam, tercih edip gelmelidir. Bizim farkımız vardır, bizi farketmeyenlerle işimiz olmaz.


Mehmet Topuz kardeşim, seni severim, futbolunu da severim, Kayseri'yi de severim. Bak ne güzel bir stadınız oldu, keyfini çıkar, büyük bir Anadolu takımının en önemli futbolcususun otur oturduğun yerde. Kalenderlik yapıp ta ben güzel çirkin ayırmam deme. Macera arama, yok illaki arayış içindeysen, bize gelme kardeş.

2 Haz 2009

Tribünlerde Telef Olanlar; Çarli


Bizim gibi adı Ramses'e çıkmış taraftarlar tanır hepsini. Hiç kimse kimsenin adını bilmezdi, hiç bir iletişim yoktu aralarında. Her biri bir takımın militanı, fakir, okumamış, varoş çocuklarıydı. Semt kahvelerinde takılırlardı en fazla, maç olmadığı zamanlarda. Maç; nerde olursa olsun gidilecek olan savaş alanıydı onlar için. Kavga etmeden, dayak yemeden, dayak atmadan geçirilmiş maça maç demezlerdi. Tribünlerde, büyük maçlarda, bir metre daha fazla yeri daha işgal edebilmek için en ön saflardaydılar. Kimi, Peygamber'di, kimi Öcü, kimi Limoncu'ydu, kimi Ölü.

Dönemin Kurtlar Vadi'si tribünlerdi. Şu resimdeki Çarli'ydi. Hepimiz çocuktuk, aynı yaşlardaydık ama Çarli o zaman adamdı. Yani yaşı büyük manasında, en cesaretlisi oydu, en önce o yerdi copu. Deplasmanlarda idi asıl hüneri. Gidilen şehrin takımının taraftarlarıyla dalaşırdı. Hiç sebep yokken bile kavga ederdi. Ankara'ya bir tren dolusu deplasmana gidiyorduk, koskoca tren Eskişehir'e gelmeden durduruldu onun yüzünden. Trenden inip kaçtı, kaçtığı treni Ankara Garında karşıladı. Eskişehir deplasmanından dönerken Çarli'nin çıkarttığı kavga yüzünden binlerce taraftar Bozüyük'te bekletildik. Metin Oktay kurtarmıştı.

Bir ömürünü tribünlerde verdi denir ya, Çarli kelime manasında bütün organlarını verdi. Yazmaya kalksam sadece benim hatırladıklarım 3-5 sayfa sürer, Sakarya'da sıcaktan iti gibi kavruluyorduk, tuvaletlerde bile su akmıyordu, Çarli tel örgüleri aştı, sahanın içinden diğer tribünlere daldı, kasalarca suyu attı bizim tarafa. Coplar yetişmeseydi, at sucuklu sandöviçleri de atacaktı. Dövdüler, sürüklediler, kurtuldu, koştu Sakarya tribünlerinin önüne, malum cinsel hareketini yaptı.

Yabancı takımlar geldiğinde işi takımın kaldığı otelin etrafında konuşlanmaktı. Sabaha kadar gürültü çıkarırlar, aklı sıra futbolcuları uyutmazlardı. Hele ki yabancı takımın taraftarı gelmişse vay hallerineydi. Leeds United taraftarı, Galatasaray taraftarlarının arasında Çarli namlı biri yaşadığını bilse İstanbul'a gelirmiydi. Gelse bile Taksim'de gezermiydi, gezse bile içip içip bizimkilerle dalaşırmıydı. Çarli'nin Kazım Dalga olduğunu o olaydan sonra öğrendik. İşin içinde varmı yokmu bilemiyorum ama gözaltına alınmıştı. Alınmamış olsa o büyük olayda ben nasıl yoktum diye gücenirdi.

Çarli, tribünlerde telef olanlardandı. Ciğer içkiye, uyuşturucuya dayanamadı. Verem oldu, siroz oldu, kanser oldu. Son maçta gördüm kendisini, 5 kuruş parası hiç olmadı zaten, şimdi yatacak hastane parasını toplamak için maçlardan önce mekanlarda geziyor. Bir tanıyan olursa yancılık ediyor, bir bira bir duble rakı veren çok olur nasılsa böyle ortamlarda.

Bu Çarli, Galatasaray'lı bir berduş, gariban, sürünüyor, sağlığı el verdiği an maça geliyor, gördüğümüz an anılara dalıyoruz. Öyle bir geçmiş zaman ki, dediğim aynıyla vaki.

1 Haz 2009

Türk'lerin Laneti

Macera Fierantino ile başladı. Yılların ilk 8 takımı Fatih Terim geldikten sonra iflah olmadı. İlk yıl bir gazla kupa almışlardı sanırım. Sonrasında başladı sürünüş yılları. Bir belaya çattılar ki, kimse ne olduğunu anlayamadı. Birimiz geldi bir kuyuya taş attı, iflas ettiler, battılar yok oldular. Başlarına kurşun döktürdüler, Kırk antrenör getirdiler, laneti üzerlerinden attılar 4 senede 4 küme çıkardılar. Bir daha mı tövbe dediler, turist rehberi Bilgin Gökberk'i bile kovdular, Floransa'ya sokmuyorlar şimdi.

Real Sosiedat Nihat Kahveci'yle tarihinin en büyük derecesini yapmıştı. Kovaçeviç'le beraber nasıl oluyorsa bizim Nihat'da atıyordu. Ben Nihat'ın iy oynadığı bir maçı seyretmedim henüz. Tosıak Hoca pisliğinde boncuk bulunan bir Türk'ü kakaladı. İkinci sene küme düştüler. Bir taraflarına yılan kaçtı Nihat'ın eski takımının, daha çok leylek ararlar. İkinci ligler tarihi daha ne çok sosyete takımı görecekti sayemizde. Yetmezmiş gibi yetiştirdiğimiz en lanetli futbolcuyu aldılar. Necati varken sizin burnunuz pislikten kurtulmaz yeşil beyazlılar.

Tuncay Şanlı, şampiyonluk Denizli'de kaçtıktan sonra bağlasan durmadı. Sanırsın ki Dünya'nın en büyük takımına transfer oldu. Türkiye'nin en sansasyonel takımından İngiltere'nin sıradan bir takımına giderken aklı sıra akıllık yapıyordu. Zavallı Middlesbrough iyi kötü kendi çapında Premier Lig'te oynuyordu zaten. Ne işiniz var kardeşim lanetlenmiş, hellaleşmemiş, dualarla, marşlarla yollanmamış beddualı Türk'le. Beter olun, bunca Fener'lin kötü enerjisi varken sizi Tuncay'mı kurtaracaktı?

Türk Memet'in hikayesi bambaşka. Özkan Sümer, sokaktan bulup ayda 1000 dolar maaşla işe başlamıştı Trabzon'da. Yanında bir iki kişi daha vardı galiba. Onlar dikiş tutturamadı, Ağırolla ağır işçilik yaptı Karadeniz'de. İstanbul'a sefer görev emri çıktı, Kadıköy'de her topa o koştu. Cebi dolar gördü, ben seyretmiyordum ama iyi oynuyor diyorlardı seyredenler. O sırada yeni bir devir(kapı) açılması gerekiyordu. Ağırolla'ya Milli Marşı öğrettiler, Molla Memet yaptılar. Her maç oynuyordu, oynatıyorlardı, hem Milli Takım'da hem Fener'de. Menegarler kakaladılar, nereye mi? Real Betis'e. Mütevazi bir La Liga takımıydı. Türk Memet olmayıpta Brezilya'lı Aurello olsaydı, eminim ligte kalırlardı en azından. Türk Memet'te beddualarla gitmişti, küs ayrılmıştı takımından.

Helalleşerek ayrılanlar da vardı elbet. Ümit Özat'ın, Mondragon'un gittiği Köln, Bundesliga'ya çıktı. Fener'lileri bilmem biz hiç birimiz Mondi'ye küfür etmedik, beddua etmedik, Köln sayemizde eski günlerine dönüş yaptı. Başlarındaki Daum'a sadece lanetlenmemiş Türk futbolcuları aldı diye teşekkür edebilirler.

Bakın Premier Ligin en sıradan takımı Blakburn Rovers'e 8 yıldır Tugay'la başlarına bir halt geldi mi? Bu sene takip edin kesin küme düşecekler. Tugay'ın ve bizim hayır dualarımızla, evliyaların yüzü suyu hürmetine ligten düşmeyen Blakburn'un uçurumlara gittiğini sizler görünce, ben dememişmiydim dememek için şimdiden diyorum. Emre'li Okan'lı İnter Seri A'da sürünürken, onlarsız şampiyonluklara abone oldu. Milan, Fatih Terim'den sonra Dünya şampiyonu oldu.

Ey Türkiye'den futbolcu transfer etmek isteyen Avrupa'lı takımlar. Bakacağınız tek şey futbolcunun takımından nasıl ayrıldığıdır. Omuzlarda, ağıtlarla, türkülerle yollayacaksak alın bizden, hayrını görün. Misal Arda Turan'ı alacaksanız gelin bizle helalleşin. Yok yüreğimizde yara açarak kopartırsanız bizi bizim delikanlıdan, milyonlarca Galatasaray'lının iki milyonlarca eli yakanızda olacaktır.

En iyisi mi? bizden uzak durun, bizden size fayda gelmez. Sizler sırça köşkünüzde oturun, taş atmayın bizim gecekondumuza. Lanetimiz korkunçtur.
Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste.

Sıfırcı Hocanın Not Defteri;


Şampiyonluk kaybedildi, emeği geçenleri tebrik ediyoruz! Sezon bitti gözleri aydın olsun ve biz karnelerimizi hazırladık işte notlarımız; Şampiyonluğu kaybettirenlerin notları,

Adnan Polat; 0-
Büyük Galatasaray Başkan'ı sezona en az Şampiyonlar Ligi çeyrek finali parolasıyla başladı. Dile kolay transferler yapılmıştı, Lincoln Usta'nın yanına. Linderoth iyileşmiş, yeni transfer sayılabilirdi, Uğur Uçar düz koşulara başlamış takıma katılması an meselesiydi. Meira ve Kewell ,Galatasaray'a gelince bu kadar da olmaz dedik. İnanmadık bir yerde derken uçağa Baros'un bindiği haberi geldi. Kaleciler güven vermiyordu, İtalya Milli Takımını 3. kalecisi'de aramıza katılınca, uzak ara Şampiyonluk hesabı yapmak ta biz taraftarlara düştü. Yanlız bir şeyi atlamıştı Büyük Başkan, takım belki de tarihinin en büyük kadrosuyla maceraya başlıyordu ama başlarına bir çaylak getirildi. Ne olduğunu anlayamadan Bükreş'e çarpıldık, fazla üzülmedik. Tecrübeli olduğumuz UEFA kupasını alırdık artık, üstelik doğal motivasyonumuz da hazırdı, final Kadıköy'deydi. Başkan bizi hep kandırdı, Hocanın arkasında durdu, yenildiğimizde suçu federasyona attı. Saati gösterdi, haftaları saydırdı. Krizi yönetemedi, aldığı futbolcular cortladı, Hoca değiştirdi daha beter olduk.

Bütün bir sezon bize travma yaşattı, 29 Ekimde hazır olacak Aslantepe'de cinler cirit atıyor. Yağmurdan kaçıp doluya tutulduk, Özhan Canaydın'ı arar duruma geldik ya, bundan sonra Dünya Şampiyonu olsak ne yazar. Adnan Polat ya bu işi ben hiç bilmiyorum diyecek ve aramızdan ebediyen çekilecek, ya da benim inandığım şekliyle ve en vahimi ben yüksek bir dolandırıcıyım diyecek. İki seçenekten bir ne yazık doğrudur. Yönetime gelmeden hatırlayın televizyonlarda bir kampanya başlatmıştı, 100 bin dolarlar havalarda uçuşuyordu, balon oldu, yalan oldu. Ben Galatasaray'ın yapışık ikiziyim, ayrılamam, her kim Galatasaray'a bilerek bilmeyerek zarar verir ben onun can düşmanıyım. Adnan Polat Galatasaray'a ihanet etmiştir, orada durduğu her an ben bundan sonra onun can düşmanıyım. Küme düşmüş bir Galatasaray'ın baş sorumlusudur, yaldızlı sıfır almıştır.

Adnan Sezgin; 0-
Ben bu adamı oldum olası hiç sevmedim. İster inanın ister inanmayın tam 25 senedir tanıyorum. Burada yazamayacağım şeyler de var. Ciğeri 5 para etmez birisidir. Eğer bu adam Galatasaray'ın menfaati için bir şey yapıyorsa namerdim. Tam bir manüpülatördür, parayı kim verirse onun düdüğünü çalar, tam bir para düşkünü profesyoneldir. Mikserdir, içten pazarlıklıdır, Galatasaray'a zarar vermiştir, Galatasaray'dan ayrıldığı dakikadan itibaren en büyük Galatasaray düşmanı olacağından şüphem yoktur. Galatasaray'ın aldığı alamadığı futbolculardan servet yapmıştır, bilemediğimiz çok şeyler vardır. Bu adam eğer kalacaksa, transferlerde söz sahibiyse hayatımı ortaya koyarım ki seneye bugünleri arar durumda oluruz.

Servet Çetin; 0-
Tam bir profesyoneldir. Burnu kırık oynar, kolu çıkık oynar, tarak kemiği çatlak oynar. Maç başı para alır, ne kadar çok maça çıkarsa o kadar çok kazanır. Hangi takımda oynarsa oynasın farketmez. Arkaya dönüp bakmaz, yarın Florya'dan giderse bir daha o semte adımını atmaz. Çıkar maçını oynar, sümkürür, götünü dayar, kafasını koyar, yaslanır, topu Galatasaray 18'inden nasıl mümkünse o şekilde uzaklaştırır. Gözünü budaktan sakınmaz. Arkadaşları kavga etse karışmaz, gole fazla sevinmez, yersek fazla üzülmez. Maçtan önceki şovlara metazori katılır, kimse çağırmasa daha çok işine gelir. Oynamazsa maça gelmez, oyundan çıksa eve gider, kutlamalara gelmez, futbolu sevmez. Kendini sever,

Galatasaray'ı düşünse sakat olduğu haftalarda 1-2 maç istirahat eder, şu son düzlükte takımdaki yerini alırdı. Stopersiz ligi bitirmemizin baş sorumlusudur. Sakat sakat oynadığı maçlarda kopya çekmiş bizden geçer not almıştır. Sonunda gerçek ortaya çıkmış, en gerekli olduğu zamanlarda biz görmedik tribünde değilse nerededir. Benim sevdiğim bir futbolcu değildir, olmayacaktır. Kanaat notum sıfırdır.

Sağlık Kurulu; 0-
Galatasaray'ın bünyesinde bir sağlık ekibi varsa Hipokrat'ın kemikleri sızlamaktadır. Gata'da bu kadar ameliyat yapılmamıştır. Galatasaray'ın müşteri olduğu bir hastane 2 senede kendini amorti eder durumdadır. İki maç üst üste takımı sağlıklı olarak sahaya çıkaramışlardır. 2 hafta sonra oynar dedikleri 2 sezon, sezonu kapattı dedikleri 2 hafta sonra sahaya çıkmıştır. Yerlerine Uganda'lı büyücüler olsa, Küçükyalı'lı çıkıkçı Nimet Abla olsa eminim çok daha iyi olacaktı. Bunlar Acıbadem Hastanesi'nden komisyon almıyorlarsa Galatasaray'lılığımın hayrını görmeyeyim. Linderoth'dan bile götürmüşlerdir günahları boynuna. Eğer götürmemişlerse daha kötü, demek akademik kariyerleri tırtmış, diplomayı hileyle almışlar. Tıp fakültesi 1. sınıf öğrencisi bile Linderoth için almayın raporu verirdi. Şampiyonluğu kaçırmamızın, çocukların sakat kalmasının sorumlularıdır. Haklarında soruşturma açılması gerekir. Fakülteyi nasıl bir dereceyle bitirdiler bilmiyoruz, bizim notumuzla 1 puan etmezler, sıfır veriyoruz.

Taraftar; 2-
Sıfır veremedik taraftara, içindeyiz, insan kendi kendini ele vermiyor. Sezonu 8.000 ortalamayla oynadı takım. Son maçlarda gereksiz ceza aldı, son yılların en coşkusuz taraftarı tribünlerdeydi. Birlik içinde olamadı, Hasan Şaş'ı küstürdü, çoğu maçta gürültü kirliliği çıkardı. Bu yıl hiç bir maçı alamadı, alınmış maçı verdirdi. Deplasmanlarda geçen yılları aratır durumdaydı. Tezahüratlar içten değildi, takıma yeterli sinerjiyi veremediler. Paradokstur, anlarız, takım iyiyse taraftarda iyidir, takım kötüyse ne olacak peki. Galipken, iyi oynarken, kupalar alırken bağırmak ne kadar kolay, biz bu konuda ahkam keseriz, bu sezondan çok daha beter sezonlar gördük, bu sezonki kadar kötü bir taraftar içersinde olmadık. Kendimiz ayırmıyoruz, benimde kötü bir sezonum oldu bu yıl, formsuzdum, hiç bir maçta coşamadım. Taraftara 2 puan verdim, kendime 1 veriyorum.

Arda Turan; 3-
İnsan olmayana sitem edilmez. Sipsi'ye sitemlerimiz var. Bu sene maça gitmemizin biricik sebebi, Arda Turan'dı. Kendisinden çok büyük şeyler bekledik. Kapasitesi vardı bizce, tek başına bir takımı şampiyon yapabilirdi. Kaptan olmak istemedi, gereksiz demeçler verdi, yalandan kayıkçı kavgasının içinde oldu. Lincoln'le dalaştı, Kewell'le sol kulvar kavgası verdi. En sevdiğimiz Galatasaray futbolcusu olduğunun verdiği kuvvetle, gençliğinden mertliğinden Fener maçının sonlarında kavgaya karıştı. Öğretmenin çocuğuna kırık not vermesi hesabı, bizde kırık not veriyoruz Arda'mıza.
Ümit Karan;1 -
Koskoca Ümit Karan bir sezonu gol atamadan kapattı deseler inanmazdım. Yeterince oynamadı dersek yalan olur. Manda yiyicisi bu kadar kötü oynarken formayı alamadı, aldığı maçlarda Nonda'yı aratmadı. Sivas maçının, dolayısıyla sezonun kırılma maçının kaybedilmesinin sorumlusuydu. Kendi ofsaytı bozduğu halde bütün takımı yalandan itiraz ettirip futbolseverler nezdinde küçük düşürdü. Gece kulübü açtı, bir futbolcunun yapmayacağı bir işi yaptı. Galatasaray'a hiç bir katkıda bulunamadı, faydasından çok zararı oldu. Son maça gelmeyerek benden çok kötü bir puan alarak elveda dedi.

Milan Baros; 2-
Gol kralı oldu, Hosiç'ten sonra yabancı olarak en çok golü atarak sezonu kapattı. Kocaelispor maçının 86. dakikasında penaltı kaçırdı. O penaltıyı atsa bugün 10 puan farkla 2. olacağımıza, 10 puan farka şampiyon olacaktık. Gelenler gideneleri mumla arattı. O gün sevinmiştik, çok geçmeden Hanya'yı Konya'yı anladık. Erken öttük ibiğimizi kestiler, belamızı bulduk. Sebep oldu Baros, disiplin notu veriyoruz, kırık.

Bülent Korkmaz; 0-
Yılan, Kartal, Çakal, Kaplumbağa ormanda gezintiye çıkmışlar. Bakmışlar bir avcı ateş ederek yaklaşıyor. Kartal; kusura bakmayın kardeşlerim, ben bir el daha eteş sesi duyarsam uçar giderim. Yılan; ben şu kayanın dibine girer saklanırım benim için sorun yok. Çakal; Valla ben ateş sesi falan bekleyemem arazı oluyorum, uzar giderim. Dönmüşler kaplunbağaya sen ne yapacaksın kardeş? Kampumbağa; Ulan bende sizi adam sanmıştım, ne işim vardı ormanda tek başıma.

Seni Goardialo sanmıştık. Söylemeye dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin canım kardeşim.