25 Tem 2009

Tchau! Lincoln


Benden sana güle güle Lincoln. Her ne kadar taraftarın çoğu siktir çektiyse de benden helalinden güle güle. Hoş bardağı taşıran son damla dediler, sen gelmedin diye. Yalan inanma, ilk koyduğun gol, bardağa düşen ilk damlaydı. Farkı yoktu yani bardağa düşen damlaların. Suç son damlanın olsu sadece. Birilerinin vak vaklarını ürküttün. Birilerin sırça köşklerine taş attın. Güzel futbol seyretmek isteyenlerin sayısı, ne olursa olsun galip gelelim diyenlerden azdı bu ülkede oysa.

Benim geldiğin ilk günden, gelemediğin son güne kadar ki düşüncelerim değişmedi. Sen büyük bir futbolcusun, ancak Galatasaray'a sadece büyük futbolculuk yetmez. Yanlış takıma gelmişin, boğazın diğer yakasına düşseydin heykelini dikerlerdi. Ama ne mutlu ki bizi sadece büyük futbolculuk kesmez. Bize önce adam lazım, önce futbolu, önce parayı düşünen kimler gelip geçti. Ve ne yazık, sen futbolculuğunla değil de adam olmadığın gerçeğiyle anılacaksın bundan böyle.

Fantastik futbolcuydun, eğer biri çıkıp analiz yapsa, asistlerden önceki pasları saysa, attığın yüzde yüzlük pasları atamayanları ortaya çıkarsa, kullandığın frikikler biraz şansla 15 santim aşağıya, yana gitse, ya da en azından Hamburg maçında atttığın pası Manda Yiyiyicisi bulutlar yerine çerçeveye atsaydı bugün başka şeyler konuşuluyor olacaktı elbette.

Geçen yıl ligin ikinci yarısında hiç oynamadın, oynatmadılar. Buna rağmen istatistiklerde seni geçen olmadı. Oynamadığın son maçları seyrettik, 3 pas üst üste yapamadan son yılların en kötü derecesini yaptık. 15-20 pasla atılan golleri izledik seninle. Büyük Lincoln güle güle.

Gittiğine ne kadar üzüldüysem Perşembe gecesini yaşattığın için de belki en çok sevinen ben oldum. Yıllardır hayal ettiğim şey gerçekleşti. Takımın en büyük futbolcusu, taraftarı, genci istikbali, kuruluş felsefesinin futbolcusu takımın başında sahaya çıktı. On numaralı(yazıyla) forma, olması gereken alanda ne büyük bir ihtişamla salındı Ali Sami Yen'de. Ben bugünleri görebilmek için senin gibi 10 tane 1o numarayı gözüm kırpmadan feda ederim.

Adnan Polat, geçen sezonun sonlarına doğru takımı ''Arda'nın üsütüne kuracağız'' derken senin bilet kesilmişti zaten. Surinam'lının da geleceği belliydi ve onun oyun planında sana yer yoktu. Tek bir teknik oyun kurucuyla oynamak yerine o herkese oyun kurdurararak oynuyordu. Gerekirse Sabri oyunu kuracak ancak hiç kimse takımda oyun kurucu benim diyemeyecekti.

Diyeceğim şudur ki Lincoln, Yaser'den önce çalışmalara başlasaydın bile sonuç değişmeyecek, şutlanacaktın. Şimdi seni getirenler, taraftarın önüne kalleşliğini atarak iyot gibi açığa çıkıyorlar. Lincoln'ün karakterin İstanbul'a gelince değişmedi, gittiğin yerde de farklı olmayacak. Futbolun zevkini çıkararak oynayacak, kazandığın paraların bir bölümünü ceza olarak ödeyecek, bir bölümünü cimri Brezilya'lıların aksine dostlarınla yiyeceksin. Taraftarın bir kısmı hayranlıkla seyrederken, diğer büyük kısmı küfür edecek.

Arda Turan'ı kaptan yaparak en büyük asistini yaptın. Okyanus'a bakarak Florya'ya pas attın. Keşke her kalleş futbolcu giderken tarihe böyle geçse. Biz Galatasaray taraftarıyız, Dünya'da eşimiz benzerimiz yok, sevdik mi adam gibi severiz, sövdükmü de kimse katlanamaz kötü sözlerimize. Bu büyük sevgi senin taşıdığın formanın numarası gibi büyük geldi. Yanarım da bizi anlamadın ona yanarım. Çav.

24 Tem 2009

Asla Hazır Olamayacak Olanlar


Bir de bu balon çıktı son senelerde. ''Hazır değiliz, 8 ila 10 hafta sonra hazır olacağız'' Niye ki? ne olacak 8 hafta sonra, gökten vahiy yoluyla topa vurmasını, pas vermesini, çalım atmasını mı öğrenecekler. Yok 8 hafta sonra forma girilecekse madem, işinin adı ne 8 hafta önce başla çalışmaya da bekletme bizi.

Hocaların, zaman kazanma yalanından başka bir şey değil. Gördük, hazır olacam diye kıçını yırtan Yaser ile hazır olmadan maça çıkan Arda Turan'ı. Yani diyeceğim şudur ki, Yaser bütün bir sezon hazırlansa, Arda Turan'da tatil yapıp son maça çıksalar, Arda Turan, Yaser'den kesinlikle daha iyi oynayacaktır. Kabiliyet meselesi, dün geceki maçta gördük, Serdar Eylik, her halde Yaser'den daha fazla hazırlanmadı, aynı yemeği yediler, aynı ağırlığı kaldırdılar, belki de aynı odada kalıyorlar. Birini yolda görsek tanımayız, birini görsek çıkarırmıyız şüpheli, oynadığı oyunu izledik, notumuzu verdik. Serdar'dan futbolcu olacak, Yaser'den olmayacak.



Ben anlamam arkadaş, futbolcuysan çıkar oynarsın. Capone geldi, tek idmanla Rapid maçına çıktı ki dün gece oynadığımız maçtan çok daha riskli maçtı. Sırıtmadan, liberoda oynadı ve devam etti. Eskiden böyleydi, Kubilay, Prekazi... kim geldiyse ilk maçta oynadı. Kayganiç vardı, gece geldi öğleyin kaleye geçti.

Gördük, top sol taraf geldiğinde bir başka, sağ tarafa geçtiğinde bir başkaydı. Balta, Arda, Serdar'ın bulaştığı toplar ne kadar keyif verdiyse, Sabri ,Yaser, Sarp'ın kombineleri saç baş yoldurdu. Ne hazırlığı kardeşim, geçin bunları.





Sabri, Mehmet Güven, Aydın futbollarına zerre ilerletme kaydetmeyen futbolcular. Hele Sabri, belkide 1000 den fazla resmi şut attı. İnsan 1000 atış yapsa tüfekle, nişancı olur çıkar. Karavana üstüne karavana. Bozuk saat hesabı, bir tane tutturdu mu, bekle bundan sonraki serbest vuruş toplarındaki rezaleti.



Bizim adamlarımıza sempatimiz daha fazla olduğundan da olabilir bilemem. Ancak ben Emre'ler dururken, Gökhan Zan kazmasının oynamasını istemiyorum. Kritik müdahaleler yapıyor bir lafım yok, ancak topu oyuna sokma işi var bir de. Hazırlana hazırlana kazanılacak meleke değil, teknik yok. Tekniğin yoksa, iş Galatasaray'lılığa kalıyor, o konuda Emre Aşık'ın eline su dökemeyeceğine göre en azından Emre Aşık emekli olana kadar o oynamalı.

Umarım Keita'yı ve Leo'yu uzun süre beklemeyiz. İstermisiniz bunların hazırlanması için 8-10 hafta bekleyelim. Geçen yıl ki kazayı unutmadık. Hazır olmayan Santchiz'in yerine hazır kaleci Aykut'la çıktık, koskoca bir sezonu çöpe attık. Aykut'un, Orkun'un hazırlanarak kaleciliklerini geliştirecekleri imkansız.

Kısaca, hazır futbolcu olmaz bana göre, yetenekli futbolculuk vardır. Onlarda girer oynarlar.

23 Tem 2009

Surinam'lıyla Kaptan Huzurlarımızda; Galatasaray 2- Tobol 0


İlk maçtaki görüşüm değişmedi. Bu maç değil, hazırlık maçı sayılacak bir maç bile değil. Gazozuna desem, bizim çocukken oynadığımız gazozuna maçlara haksızlık olur. Ne yazık ki, 5. olmanın cezası işte bu. İster istemez maç adı verilen bu angaryayı oynayacaksın. Adamlar 0-0 a elenmek için el sıkışırlardı maçtan önce.


Surinam'lı çıkacaktı Ali Sami Yen'e ilk defa, üstelik takımın kaptanı Küçük Metin'li Galatasarayla. Tribünler tıklım tıklımdı. Eğer takımın başında Surinam'lı olmasa, Arda Turan kaptan çıkmasa 3.000 kişiyle seyredilecek bu dandik maç, sanki yarı final hükmüne girmişti. Hepimiz kombine kapma yarışına girdik, benim gibi ölüye çıkacak taraftarları bile canlandırdılar. Gözüm kulübedeydi devamlı, acaba gerçekten oradalarmıydı?


Tobol takımı Galatasaray'la eşleştiği için ne kadar şükretse az. Bu gece oynayanlar hayatlarında ilk defa bu kadar seyici önünde oynamışlardır. Elenmenin böylesi ne güzel bir anı, torunlarına anlatacaklar.


Biraz maçtan bahsetmeye çalışalım bakalım neler çıkacak. Önümüzde önde oynayan çocuk, tanımıyoruz, sırtında Serdar Eylik yazıyor. Top ayağına gelsin diye yalvarıyoruz, ona topu atmayanlara kızıyoruz. Sakatlanıp çıkmasına yanıyoruz. Ben topçuyum dedi ilk resmi maçında. Arda'yla çok iyi paslaşmalar yaptılar. Çok teknik, bu sene 15-20 maçta kesin oynar. Karşı tarafta oynayan genç geçen seneden yadigar. Yaser, bende kabiliyet bu kadar kardeş, boşuna ısrar etmeyin dedi. İlk maçta idare ettik, ağalar oynamamıştı kendini gösteremedi. Sen Arda ile Ayhan'la, Baros'la bu kadar kötü takıma karşı da oynayamıyorsan bırak bu işleri dostum. Sen gel bizim Kartal'a, Bank Asya ligine.


Sabri kendisinden beklenmeyen iki güzel pas attı. İkisinde de Baros ofsayttaydı, bu arada sayamadım Baros'un ofsaytlarını. Duran topların başında yine Sabri Baba vardı. Bu kez kestiği topu Mustafa Sarp kafayı yapıştırdı. Çok daha iyilerini çıkaran kaleci, topla içeri girerken sevincimiz buruktu. Yandığımız resmidir, bundan sonra duran topun başına geçmesin. İkinci golde kornerden Ayıboğan'dan geldi.


Olsun hazırlık maçı deyip küçümsesek bile netice de Avrupa Kupası maçı sayılıyor. Puan puandır, bu maçları oynamadan, geçmeden daha önemli maçlara çıkarmıyorlar. Maçın üzücü yanı çok iyi bir genç oyuncuyu seyrederken ne olduğunu henüz bilmediğim şekilde Serdar sakatlanıp çıktı. sevindirici yanı unutulmuş Linderoth onun yerine girdi. Eğer iyileşmişse, bir daha sakatlanmazsa yeni transfer sayabiliriz.


Arda Turan'a kaptanlık, 10 numara ne güzel yakışmış. Futbol stili bile değişmiş, topları sanki bir başka kontrol ediyor. Büyümüş, karizma yapmış, Galatasaray Kaptan'ı olmuş.


Balta futboluna ilave yapmış gibi, takım hemen hemen şekillendi. Keita, Kewell, Linderoth, Topal katılınca ve ilerleyen günlerde çok keyifli maçlar seyredeceğimiz kesin. Kaleciyi unuttum sanmayın, Orkun çerçeveye top gelse kesin yiyecekmiş izlenimiyle oynadı. Bana sorarsanız ilk yarı bir tane yesin bile istedim, Galatasaray'ın oyununu seyretmek için.


Kasmadan, sıkılmadan, sarı kartsız, faulsüz bir maçı bitirdiler. Bitirdik, sezonumuzun ilk maçı geldi geçti. Sıradaki Israil takımını bekliyoruz, bu takımdan kötü olma ihtimali yoktur her halde. Tobol; 3 gün sonra hepimizin ismini unutacağımız mütevazi bir takım. Bunlarda para çok, bir kaç sene sonra kendilerini hatırlatırlarsa şaşırmayalım. Ulan doktorlar, Serdar Eylik'i çabuk iyileştirin, arada kaynamasın çocuk.

21 Tem 2009

28. Eyaletin Valisi


Bizden öncekilerin Kalkedon'u, bizim Kadıköy'ümüz, bizim dışındakilerin Cumhuriyet'i, bizden sonrakilerin Brezilya eyaleti. Eyaletin başında bir Alman Vali. Çanakkale Savaşında'da başımızda bir Alman general vardı, Liman Paşa. Demek ihitiyaç devam ediyor Almanlara. Biz sıramızı savdık, esas Alman sevdalısı bizdik ama kurtulduk şimdilik.


Biz genelde bizim dışımızdaki olaylarla pek ilgilenmiyoruz, hele ki, Bokludere dolayları bizim için yok hükmünde. Fakat ister istemez her durumdan vazife çıkarma işi, köyün delisi, Galatasaray kiziri bize düşüyor. Fransa liginin yılların Şampiyonu takımından bir futbolcu transfer ediliyor, maymun medyamız için pek önemli değil. Geçen yıl verimli olmamış, yani kısaca kovulup gelmiş Galatasaray'a.


Eyalete cisminden önce ismi gelen Brezilya'lılar konuşuluyor şimdi hokkabazların televizyonlarından. Dos Santos ve Oliveira, geleceğin süper yıldızları. Konfederasyon kupasında oynamışlar, müthiş transferlermiş. Eyalet valisinin portföyündeki futbolcular, biri gider biri gelir. Uruguay'lının gelmemesine de kafayı takan yok, ona tatil devam.

Edu, Carlos, Santos, Oliveria, Daivid, Alex, Vederson, Bilica, eyaletin elçileri. Devşirme Ağırol Memet'le bizim boşta kalmış Lincoln'üde versek bir koloni kurmaya yeter herhalde bu kadar Brezilyalı, aileleleriyle birlikte.

27 yıldızlı Brezilya bayrağına bir yıldızda bizden olsun, Fenerbahçe Cumhuriyeti'yle koaliasyon kurarlar.

20 Tem 2009

Acıbadem Sedyeleri


Acıbadem Üniversitesi kurulmuş ve bu sene öğrenci kabul edeceklermiş. Sokak reklamlarında görmesem bana ne der geçerdim. '' Sağlıktan gelen kuvvet'' miş. Yani sağlığını kaybetmişlerden kazandığımız parayla demek istemiş, sağlıksız kalasıcalar.


Acıbadem lafını duyar duymaz benim aklıma futbolcu kontrölleri, çekapları ve sahalardaki sedyeleri gelir. Başka hastane yok anlaşılan, sahibi Fenerbahçe'li üstelik ve bizim futbolcuların tüm testleri burada yapılıyor. Futbolcu transfer edildiğinde vücutlarına kablo bu hastanelerde bağlanıyor ve sağlıklı raporu verdiklerini transfer ediyorlar. Kalbi delik Washington'u, baldırı eriyen Linderoth'u, manda görüntüsünün altındaki çürük elma Appiah'ı Acıbadem doktorları kaklattılar. Kakaladıkça para kazandılar, kazandıkça hastanelerine hastane kattılar. Şimdide Üniversite açıp gençlerin nezdinde ailelerinin kanını emecekler.


İşiniz Acıbadem hastanesine düşmesin.


Konumuz maçlarda ikide bir koşan sedye taşıyıcıları. Maçları televizyondan izleyen bir arkadaşımıza benden bir görev, alsın kağıdı kalemi eline çetele tutsun. Acıbadem Hastanesi sedyeleri bir sezonda kaç defa ekrana gelecek. Ben her maç dikkat ederim, en az 5 defa sahaya sedye giriyor. Sedyeyi aşağı doğru tutarak mümkün olduğu kadar yavaş içeri giriyorlar ve çoğunda boş dönüyorlar. Yalandan sedye çağıran futbolcu reklamı yaptırdıktan sonra iyileşip yürüyerek dışarı çıkıyor ve sedyeciler çıkarken ekranlara yeniden Acıbadem reklamını gösteriyorlar. Bedava reklam, ya da biz öyle sanıyoruz ne bedavası. Eğer para almıyorlarsa sahiden ben uyarayım alsınlar.


Sakatlanan futbolcu kardeşlerimiz, işiniz Acıbadem sedyelerine düşmesin. Hakemlerimiz; Emin oluncaya kadar lütfen sedyeyi çağırıp tezgahın bir parçası durumuna düşmeyin. Sizi kandıran futbolcu, sedyeciyi içeri çağırttığı zaman görevini bitiriyor, sedyeye yatmadan kalkıyorsa basın sarı kartı. Bizimkilerden başlayın isterseniz.


Her şey delikanlıca olacak, yenmek için hile yapılmayacak. Acıbadem sedyesine bindiğin zaman biz anlayacağız ki durum vahim. Umarım bu hiç biriniz binmezsiniz.

Gitti!