27 Ara 2014

Galata SARAY'a Çıktı Açık Alınla; Gençlerbirliği 1-1 Galatasaray


10 larca havuz gazetesi, yüzlerce Medya Sülüğü var, maçı yazdığını sanan, bizi de okuyorlar mı diye bin türlü hokkabazlık yapan. Onlara bırakalım sahayı. Onlar sahaya bakıp yazsın, 4321 taktiğiyle oynadılar, Alan daraltamadılar, bloklar arası mesafe açıktı, gibi saçma sapan önermeleri.

Biz maçı tribünlere bakarak yazan taraftayız. Hatta maçı maçtan önce seyredip, tabela ne olursa olsun yazdığımız şeyi değiştirmeyenlerdeniz. Başlıyoruz,

Galata bu sefer Saray'a çıktı dediler. Bedreddin Dalan'ın şoförüne rastlamasa muhtemelen hala Edirnekapı-Habipler minibüs hattında çalışıyordu Şebek. Hasta Galatasaraylı, minibüsü sarı kırmızı atkılarla süslü, Şampiyon yazıyor ön camın üstü boydan boya. Kaputun üstünde bozuk para bölmeleri hapishanedeki bir Galatasaraylının hediyesi boncuklarla bezenmiş. Maç anında belki arabayı başkasına emanet edip, güzergahtaki bir kahveden maçı seyrediyor. Belki o büyük, unutulmaz günlerde hat dışına çıkıp, tura çıkmıştır. Ama kader, ama düzen bu, bir bakmış ki, 2014 sonlarına doğru koskoca Galatasaray'ın CEO'su.

Alp Beyden 5 cm uzağa işeyebildi diye adını bilmediğimiz, yolda görsek tanımayacağımız bir prostatlı Başkan yapılmış. Dürüstlüğün yanından bile geçmemiş Ali'yi de alarak sac ayağı oluşturmuşlar, 100 sene daha geçse sportif olarak asla yanımıza bile yaklaşamayacak rakibimizle, Canımız, Ciğerimiz Galatasaray'ımızı, sistem çanağı yalama yarışmalarında eşitlemişler, belki de öne geçirmişler..

Galatasaray Cumhurbaşkanı'nın ayağına ancak Avrupa Şampiyonu olduğunda, Süper Kupayı aldığında Devlet Üstün Madalyası almak için gider. Bu mübarek günlerin dışında futbol sahası dışında gideceği tek bir rotası vardır. Aslanlı Yoldan ilerleyerek Ata'sının huzuruna çıkmak.

Keşke Galatasaray 5-0 yenilseydi de bu ayıbı bana yaşatmasaydı. Bu ayıbı yaşatan Şebeklerin de son kullanım tarihi olan 5 ay sonrasını göreceklerini sanmıyorum. Olanca kinimle saldıracağım. Ben Galatasaray futbolcusu olsaydım, ya Saray'a çıkmazdım, ya da maçta oynamazdım, oynayamazdım. Eğer Ülkenin yarısının nefret ettiği bir Cumhurbaşkanının tarafıysan, maç senin için teşviktir. Gönlün beynin diğer yarısında kalmışsa ters teper oynayamazsın. Alakan yoksa da, çıkar dün gece oynadığın gibi oynarsın, gelen ağam giden paşam. 30 sene önce Kenan Evren'in huzuruna çıkarılan futbolcular resimleri çöpe attılar, umarım dün Saray'a çıkarılan futbolcularımız bu kadar uzun süre beklemezler.

Maç yazamayacağız, yenemedik diye değil. Biz Galatasaray forması seyrediyoruz, yenerse maçın geometrik değerine göre mutlu oluyoruz yenemezse moralimiz bozuluyor o kadar. Bizim Galatasaraylılığınız esas maçtan sonra başlıyor, 24 saat, 365 gün, nerede bir Galatasaraylı çocuk görsek ateşini harlandırırız. Bir tek bir Galatasaraylının boynunu eğen, bizim baş düşmanımızdır, zaten öyleydi, bu gün katmerli bir nefretle uyandım. Minibüsçü, dünya ahret düşmanımsın, tek başıma ben olsam bile bir Galatasaraylıyı utandırdın.

Aslında Aziz'e kızıyoruz da bir taraftan adam haklı. Hocaya, futbolcuya gerek yok. Şu şikeyi de yapmamış olsaydı ülke için rol model bir Başkan'dı. Mancini yerine Hamza'nın gelmesi daha iyi oluyorsa, bu ülkede futbol konuşulmaması lazım. Biz de futbol analşzine girmeyi gereksiz buluyoruz. Olur şey değil, Mancini, Prandelli kovulup 40 yıl düşünsek aklımıza gelmeyecek Hamza Galatasaray'ın başına geliyor, Galatasaray daha iyi oynuyor, daha iyi sonuç alıyor. Mancini ile Hamza İnter'i değişse acaba onlarda da bir değişiklik olmaz mı? Futbol yazmamaya çalışıyoruz, bilmediğimizden, anlamadığımızdan değil, Tiyatro seyrediyoruz, bir sonraki sahnede ne olacak, oyuncular, oyunu kuranlar biliyor, biz bilmiyoruz. Heyecanlanmaya, üzülmeye, sevinmeye gerek yok. Biz eskiden tribünlerde maçın, Şampiyonluğun kaderini değiştirebiliriz sanırdık. Bu yüzden 10 yıllarca gırtlaklarımızı parçaladık, kısık seslerle gezdik. Şimdi eminiz, bu yüzden tribünleri tek ettik. Gitmek isteyeni de engelleyemediler dün gece gördük. Tribünlere alınmayan Galatasaray taraftarı( ne kadar taraftar diyebilirsek) 90 dakika bağırdı.

Seyrettiğimiz Galatasaray maçı için söyleyecek hiç mi bir şeyin yok diyenler için bir şeyler yazıp, Hisseli Harikalar Kumpanyası'nın önümüzdeki perdelerinde  ne seyredeceğiz acaba diye istiareye yatıyoruz.

Muslera bu sezon ilk defa benim görmek istediğim büyük takım kalecisiydi. Maymuni bir suplaj(uçarak kurtarış) yaptı, kenardan gelen öldürücü gol ortasında da insanlık dışı bir plonjon(uçarak topu tutmak) seyrettik. Estetik, görsel zevk açısından muhteşemdi.Beğenim bu yüzden değil ama. Topları çok çabuk ve seri olarak adama pas olarak kullandı. Semih'ten çok daha teknik bir futbolcu, çoğu pozisyonda liberoluk yaptı. Kötü oynayan takımın en iyi futbolcusuydu(kalecisi değil)

Semih Kaya keşke fakir olarak kalsaydı. Kaybedecek hiç bir şeyi olmasaydı da toplara ölümüne girseydi. Her oynadığı maça son maçım diye çıkabilseydi. Florya'ya metrobüsle gitseydi. Ay be Asimo senin de pantolonuna cep diktiler, cebi yurolarla doldurdular, 4 sene önce trenle gelip gittiğin Kartal'a şimdi uzay mekiği gibi arabanla gelmeseydin keşke. Hiç bir futbolcudan umudumu kesmemiştim senden kestiğim kadar. Şimdi kaybedecek çok şeyin var, neştere kafa atmıştın, şimdi topa götünü dön. 5. cm sıçrayama, gelişi güzel uzaklaştırdığın top bile 20 metre uzağa gidemesin. Top Galatasaray çerçevesinden içeri girerken felç geçir, ayakta kal. her girdiğin ikili mücadelede asırlık çınar gibi devril. Maç, antrenman olmadığı zaman, atla Lombardicine köyüne git balık tut, mangal yap. Sakın Terry ile, Pike ile, Maskerano, Compani gibi stoperle tanışıp arkadaş olma, Abidal futbolu bırakmış, gidip akıl danışma. Ne gerek var lan, nasıl olsa görünmez bir el  ilk 11 i yapıp sahaya sürüyor ve sen varsın o sayının içinde. Devam et, bu sistem sen futbolu bırakana kadar değişeceğe benzemiyor, senin gibi kaç kazma daha kaldırır.

Burak'ı ofsayttan, hücum faulden Hz. Hamza'nın dahiyane buluşuyla kurtardık. Bir akıl da ben vereyim kesin çözüm için. Burak'ı kaleye geçirin hiç ofsayta düşmez. İşin kolayı buymuş, Burak geriden gelecek, az pozisyona girecek ama çok atacak. Dolayısıyla nöbetçi golcü, asıl golcü olarak oynayacak, Galatasaray hücum gücü, ofsayt handikapı yüzünden düşürülecek. Nasıl olsa yediğimizden fazlasını atıyoruz, prim Hamza'ya yazılacak. Bruma'yı banko oynatıp, maç be maç güven, güç, form kazandırmak, Burak'a ofsayta düşme demek daha zor. kim uğraşacak? Yürü be Fath Terim'in Çırağı. Hayatının kumarını oynamıyorsunnasıl sa, şu ana kadar Dük yaptık zaten, Beşiktaş'a koyarsan Arşidüksün, Kadıköy'den sağ selamet çıkarsan, 4. yıldızı takarsan Kralsın.  Uyarına gelmez ya, Nasrettin Hoca gibi maya çaldığın göl yoğurt tutarda Avrupa Şampiyonu olursan İmparatorsun. Aksi mi? korkma kardeşim, Kravatlı Eşkiyalar köşe başlarını tuttuğu sürece, seni tekrar Ramiz Köfte'ye usta başı yaptırmazlar.

Bir günlük beylik beyliktir deyin, keyfinizi çıkarın, cebinizi doldurun. Kulüplerin başına gerçek sahipleri gelene kadar, bayramınız olsun.

25 Ara 2014

Neden Maçlara Gitmiyorum?

WATERLOO savaşında Napolyon Bonapart, bataryalardan birinin saatlerdir ateş etmediğinin farkına varır. Kurmaylarıyla batarya yuvasına gider, komutana neden ateş etmediklerini sorar.
-''9 önemli sebebimiz var efendim''
-'' Neymiş bunlar say bakalım''
-'' Biiiir; Cephanemiz bitti, İkiiiiiii'.
- ''Tamam diğerlerini saymanıza herek yok''

Leş kokan ligimizin ilk yarısı bitmek üzere, neredeyse maça gitmek yasaklanmış gibi bir şey. 10 larca kanalda 100 lerce şebek var, bu konuya değinen kimse çıkmadı. Bir program yürütülüyor ki, durumundan şikayetçi olan bile yok. İş başa düştü, tarihe not düşmek için yazıyorum.

Böyle bir soruyu soracak Napolyon bu ülkede yok, çıkacağa da benzemiyor. Öyleyse kendimize soruyoruz, cevaplamaya çalışıyoruz.

Biz taraftarlar neden  maçları stadyumlarda seyretmiyoruz? 

Bizim de 9 sebebimiz var,

Napolyon'un batarya komutanı gibi 1 den başlayıp, sorgudan kurtulabilirdik, ama biz her zaman ki gibi meşakkatli yolları zorlayacağız. Sondan başlıyoruz.

9- Maç Enflasyonu Var; 

Herhangi bir mal, talepten daha fazla sunuluyorsa o mal çöpe çıkar. İsteyen Japon ligini bile izleyebiliyor, 100 lerce tv kanalı var, isteyen bir günde 10 maç seyredebilir. Seyredilen bütün liglerde oynanan futbol, bizim ligde oynanan futboldan daha iyi. Aptallar kendi mezarlarını kazmışlar, farkında bile değiller. Hele İngiliz, Alman ligini bir kaç hafta izle, mutlaka bir takımın taraftarı olursun. Galatasaray veya Fenerbahçe taraftarı değilsen, seç bir yabancı takım kendine, ol onun taraftarı, sinirlerin bozulmaz, küfür etmezsin, kafayı yemezsin, maçına gitmeyeceksin nasılsa, formasını almazsın, paran cebinde kalır.

8- Maçlar 90 dakika değil; 

Ayıplı mal satıyorlar. 90 dakika diye aldığımız seyir malı aslında çok daha az. Üşenmeyen ilk seyrettiği maçın kronometresini tutsun. Fauller, taçlar, autları saymıyorum, onun hesabını tutan var. Geriye yana, verilen paslar, kalecilerin çaldığı dakikalar, yatan takımın iğrenç vakit geçirmesi. bir maç en fazla 30-35 dakika verimli olarak oynanıyor. Devre arası en az 18 dakika. Futbolcular kötü niyetli, 3 puanı almak için hileye başvurmayan takım yok gibi. Medya sülükleri taraflı, devamlı negatif enerji yayıyorlar. Maçların cazip yönlerini işleyen yok. 40 metreden gol oluyor, atanı öveceklerine yiyeni yeriyorlar.

7- Maç Bileti Pahalı;

Biz Real Madrid taraftarından daha pahalıya maç seyrediyoruz. Hayatlarında az para ile işi olmayanlar için kale arkası kombinesi olan 800 lira, bahşiş bile değil. Bu yüzden onlar şaşırıyor, Örnek ,Tüpçü ben senede 20 milyon dolara Beşiktaş maçlarını izliyordum, çarşının boyacısı 500 lirayı nasıl vermiyor diye şaşırıyor. Aziz'in köpeğinin aylık masrafı, bizim pahalı diye alamadığımız kombine parası kadar. Hem Almanlardan az maaş alıp, hem Bayern taraftarından daha pahalı maç seyredeceksek, bizim gibi kerizi zor bulursunuz artık.

6- Futbol Kötü;

Maçların hemen hemen tamamı kötü, risk alıp maça gitmeye değmiyor. Büyük takımlar zaten bir şekilde kazanıyor, küçükler de yenileceğim maçı, üstelik kötü olacağını bile bile neden gidip seyredeyim? diyor. 1 gol atan, yatıyor, çoğu takım beraberliğe fit. Kıran kırana bir maç izlemeyeli seneler geçti. Büyük takımlarda monşer futbolcular oluştu, taraftar yenilik peşindedir, hep aynı, kötü oynasa da kesilemeyen futbolcuları seyretmekten bıktılar.

5- Futbolcular Orantısız Ücret Alıyor;

Götze'nin 80 işçi maaşı aldığı futboldan, Selçuk 900 işçi maaşı kazanoyor. Tıklım tıklım tribünlerin olduğu yılları oranlayın, maçı oynayanla, maçı seyreden arasında korkunç yaşam standartı oluştu. 18 yüzü görmeyen bir futbolcu bile Mercedes arabayı beğenmiyor. Daha dün Kartal'da pide yiyen futbolcu, uzay mekiği gibi arabalara biniyor. Bir de takımı netice alamayınca ister istemez futbolcuya kin besleniyor. Futbolcuların aldığı paraları, taraftar ödüyor, daha doğrusu ödeyemez duruma geldi. Pamuk ipliği koptu.

4- Passolig Garabeti;

Futbol taraftarının artık kanını emiyor yamyamlar. Sana ne kardeşim bir kombine bir kişi için değil mi, adam büyük maçlara giderim, diğer maçlarda kiralarım diyordu. Bütün maçlara gitmeye mecbur mu? Akılları sıra kart vererek, taraftarı zapt altına alacaklar. Zaten maçlara kimse gitmiyor, 3-5 kişi yüzünden tribüne komple ceza veriyorlar. Madem bunun için uygulamayı değiştirdiniz, bulun o zaman. Tribüncüler bilir, çoğu kendi yerine oturmaz zaten. Küfür maçın halk edebiyatıdır, küfürden ölen, kötü oynayan futbolcu görülmemiştir. Hadi edeni buldun, o başkasının yerinde tepiniyor zaten. Maksat birilerine kart parası adında soygun imkanı, yutmadık. Alsak bile sadece büyük maçlara gideriz.

3- TÜP Federasyonu; 

Ceza üstüne ceza yağdırılıyor, hadi tribünleri cezalandırıyorsun, futbolcular doğranıyor. Tweet attı diye 3 maç ceza, lan dedi diye 5 maç ceza, hakemi itti diye 2 maç. Bu konuda çalışmam yok ama eminim, 10 sene önce toplam futbolcu cezasıyla, bu sezon ki leri karşılaştırın bakalım ne sonuç çıkacak. Hiç bir takımı tam kadro maça çıkarmıyorlar. Bütün maçların sonunda aynı hikaye, hakkına razı olan takım yok. Güven sıfırlandı. Sevk ve idare edemiyorlar.

2- Avrupa Kupası Hayal;

Takımlarımız bu gidişle  30 sene öncesine dönecek. Avrupa Şampiyonluğuna oynayan takımımız yok. En kralı 3 senede uçurumdan düşer gibi düştü. önce 10, sonra 8, en sonunda da mecbur 6 maçı oynayıp, kepaze oldu. Taraftarlığı forse eden takımlarımızdan, Galatasaray taraftarını, Şampiyonluk kesmiyor. Gördüğünden geri kalmayı içine sindiremiyor. Bir Juventus golünü bir daha yaşayamayacığına inanıyor, Fenerbahçe taraftarı, yeteri kadar keriz yerine kondu. Her sene Avrupa'ya gideceğiz diye dolandırıldı. Beşiktaş taraftarı Evliya Çelebi'ye döndürüldü. Trabzon taraftarı sanki her maç cezalı, 100 kişi bağırsa sahası kapanıyor. Bursa, Eskişehir taraftarı da nasıl olsa Şampiyon olmayacağız diye modaya uyuyor. Lige siyaset bulaşmış, seyircisi olmayan takımlar cirit atıyor. taraftarlık bir alışkanlıktır, modadır, bir birini tetikler. Arkadaşın gidiyorsa sen de maça gidersin.

1- ŞİKE;

Aslında mesele budur, diğerlerini saymaya bile gerek yoktur. Şike yaptığı sabit olan takım, Başkan ceza almamıştır. Futbola güven sıfırlanmıştır. Suç üstü yapıldığında bir şey yapılamıyorsa, her sene şike yapılmadığının garantisini kim verebilir. Ligin zaten kendisi, Fenerbahçe- Galatasaray Şampiyonluğuna kurulduğu için de facto şikedir. Hiç bir takımın Şampiyon olma şansı yoktur. Bütün takımlar nedense Fenerbahçe Şampiyon olsun, Galatasaray olamasın üzerine motive edilmektedir. Lig doğal seleksiyonuna bırakılmadan kim Şampiyon olursa olsun şaibe vardır. İmalat hatası Şampiyon olan Bursaspor, tıpkı 40 sene öncesinin Eskişehirspor'u gibi cezalandırılmıştır. Trabzonspor'un şampiyonluğu sayılmamıştır. Bu sezon zaten oynanan maçlar senaryosu belli tiyatrodur, kombine alan taraftarlar pişman olmuş, almayanlar almadığına şükretmiştir. Bir sonraki sezon bu kadar seyirci bile maçlara gitmeyecektir. Fenerbahçe ve pisliğe bulaşan takımlar ceza almadığı sürece taraftar tribünlere dönmeyecektir. Belki de istenen budur.

Seyirci gelmiyor bahanesiyle kulüplere el konulacak, Arap'lara, Rus'lara, Çin'lilere satılacaktır. Varsa Gök Tanrı sonumuzu hayır etsin.






21 Ara 2014

Ramiz Köfte Şövalyesi; Galatasaray 3-2 Mersin


Uzun zamandır maç yazısı yazmıyoruz, neden? Çünkü artık çok iyi belledik, ülkemiz futbolu büyük bir lağım akvaryumu, bir tane çöpçü balığı var ki 17 takımın baş belası aslında. Pislikten besleniyor, içeride temiz balıklar da var elbet. Ne var ki sadece biri şikayetçi akvaryumun pisliğinden. Diğerleri, yüzüyor, bekliyor çöpçü balığı önce doysun diye, onun pisliğinden geçiniyor. Bir anlasalar, o olmasa, akvaryum tertemiz olacak, huzur içinde salınacaklar, yüzecekler, seyretmeye gelenler gözlerini alamayacak.

Diye uzar gider de biz kısa kestik, senaryosu belli maçları yazmaya değmez dedik. Bizim için futbol sadece mübarek sarı kırmızılı formanın maçını izlemekle sınırlı kaldı. Kesin hüküm verdik ki, Türkiye'de de facto bir futbol sözleşmesi imza edilmiş. 17 takım var gücüyle Galatasaray'ı Şampiyon yapmamak için oynayacak. Galatasaray'a karşı kötü oynayan futbolcu aforoz edilecek, Galatasaray lehine hata yapan hakem idam sehpasına çıkacak, Galatasaray'la oynayacak takımın bir önceki, veya bir sonraki maçı garanti altına alınacak. Galatasaraylı medya maymunları dahil, yazılı ve görsel basın Galatasaray yense bile kötü oynadı algısı yapacak, negatif enerji salacak.

16 takım ise tam tersi Fenerbahçe nasıl Şampiyon olur diye kafa patlatacak. Hakemi, medyası, gözlemcisi tam tekmil, kazasız belasız Fener maçı atlatmanın çaresini arayacak ve bulacak. Fenerbahçe ile oynayacak takımın varsa iyi futbolcusu bir önceki maçta iptal edilecek, sakatlanacak, ceza alacak. Fenerbahçe maçlarının sonucu belli, kendiliğinde atamazsa, Şebeke bütün organlarıyla seferber edilecek. Son çare Hakem atacak.

Geçen sezon Şebeke'yi yenemedik. Bu sezon gücüne güç katan Şebeke 4. yıldızı Fenerbahçe'ye taktırmak üzere meydan savaşı başlattı. Üstelik çok daha güçlendi, Galatasaray'ı savunabilecek bir Başkan'ı geçtik, köstek olacak bir prostatlı geldi. Alp Yalman Bey'den 5 cm uzağa işeyebildi diye 80 yaşındaki fosili Başkan yaptılar. Yetmedi, Galatasaray tarihinin belki de tek Dürüst olmayan adamıyla, hasta Galatasaraylı Edirnekapı-Habipler Minibüs Şoförünü futbolun başına memur ettiler.

Kötü Başkan, kötü Başkanı kongrede düdüklermiş. yıkılış, teslim oluş senaryosunu uyguladılar. Adnan Polat, Reykart'ı kovdu, yetmedi, Hagi'yi kovdu anca devirebildi koca Galatasaray'ı. Polat Rönesansın yükselmesi, çekleri yazılan Ege Seramik'in ayağa kalkmasının bedeli de nasıl ödetilirdi ki? Aynı yollardan geçtiler, Devletle belediyelerle işi olmayan Ünal Aysal Şebekeyi çok rahatsız etti. Dövdüler olmadı, sövdüler kesmedi, kovdular. Şebeke'nin bir numaralı evladının emir erini Galatasaray'a hoca yaptılar. Hesaplarına göre şu an 8. falan olmalıydık. Lağım suyunda oynanan ligi canlı olarak kimse seyretmiyordu, televizyonlardan seyredecekler için de, Beşiktaş'ı ayakta tuttular, maksat heyecan sürsün, Beşiktaş görev talimatı alır almaz kendiliğinden 3 maç yenilir çekilirdi, istendiği an Fenerbahçenin altına uzanırdı.

Gel gelelim tuzaklar aslana sökmedi. İçten dıştan esir alınması için bütün bir orman satın alınmıştı ama görünen o ki yine başarılamayacaktı. Biz alışkınız ÖKÜZ'e tuzak kuracak değiller di, elbet ASLAN'a kuracaklardı. İşte Galatasaray bundan büyüktü, çıktığı maçlarda karşısında bir rakip yoktu. Tehditle, teşvikle, kinle, motive edilmiş 17 takımın karmasına karşı oynayacaktı her maçını. Galatasarayla oynayan takımın bir sonraki maça çıkacak dermanı kalmamasının sebebi buydu. Biz memnunduk, biz isteriz ki daha iyi oynasınlar, bilsinler ki, bizi rakip kalenin ağlarına bırakılan toplar artık kesmiyor. Hakemi de, basını da, federasyonu da yenmezse ben artık alınacak 3 puanları saymıyorum. Hodri meydan.

İşte dün oynanan maç işte tam böyle bir maçtı.

Ders niteliğinde, futbol seminerlerine okutulması, idmanlarda çalışılması gereken Galatasaray 3.golü, Rıza tarafından sıradan gol olarak değerlendiriliyorsa bizim maçı yazmamız gerekiyor. Tavşan dağa küsüyor, dağın haberi yok. Çuvaldızı batırmaya devam edeceğiz, sahiplerinin medyasında istedikleri kadar kan emsin sülükler, sosyal spor medyası bizimdir.

Semih Kaya'ya kesin bir şeyler oldu. Yok maçta gelen top yüzünden hastanelik olmasından söz etmiyorum. 18 yaşında neştere kafa atan adam, her topa kıçını dönüyor. Kendi pozisyonunda çok rahat topa müdahale edebilecekken, avuta refakat etmeyi tercih etti, ayakta kalamadı. Telles'in pozisyonunda kıçını döneceğine Hakan Balta gibi yatıp hedefi küçültse o pozisyon yaşanmayacaktı bile. 10 cm sıçrayamıyor, vurduğu kafa topu 20 metre uzağa gitmiyor. Geçmiş olsun diyoruz, ve futbol dışı ne sorunu varsa da çözülmesini diliyoruz.

Bir pozisyonu daha yazalım sonra maçın kahramanını geleceğiz.

Sokakta köpekler korkmasın diye yolunu çeviren, sevmeyenlerini korkutmak için köpek olan Pitbull, General Melo'nun, topa unutulmaz dokunuşunu yazmasak olmaz. Öyle şiirsel dokundu ki, biraz daha ayağını uzatsa tekmeyi tarak kemiğine yerdi, ilk yarıyı kesin kapatırdı.Sarı kartı yapıştırmış hakem ikinci için fırsat kolluyordu, topla beraber dokunsa, sarı kart penaltı cepteydi. Galatasaray'ı mutlak bir golden kurtardı, ilk yarı herkes gibi kendisinin de oynadığı kötü oyunu bir pozisyonda sildi.

Gelelim Hz. Hamza'ya. Galatasaray'ı batırsın diye getirilmiş vasat Hoca'ya. Ramiz Köfte Şövalyesiydi, Fatih Terim'in yardımcısı olarak Baron yapıldı. İlk çıktığı Galatasaray maçında Vikont, Konya'da Kont oldu. Dün gece Prens gibiydi.

Telles'i yaptığı ölümcül hatasından sonra çıkarıp, Bruma'yı alabilirdi. Almadı, ikinci yarıdaki oyunuyla Telles, bir sonraki Dünya Kupasında Brezilya sağ beki ben olacağım diye uzun bir yolculuğa başladı. 3 maç daha banko oynasın, 4. maç artık kimse kesemezdi.

İlk yarı takım can havliyle sanki son maçını oynayan Mersin'e karşı bir türlü oyun tutturamadı.Kötü oyunun bir numaralı sorumlusu Emre Çolak'tı. En kötü maçlarından daha kötü bir maç çıkarıyordu, son 3 maçın en iyi futbolcusu. Prens Hamza, ben döndürdüm hayata bu adamı deyip, oynatabilirdi, biz ne EGO'lu çakma İmparatorlar gördük kulübede. Devre arasında atarım bir fırça, ikinci yarı düzeltirim kumarını oynamadı. Ne gerek vardı ki, elinde ası olan biri için jiletle oyna devam etmek. Bacağı atıp, ası aldı eline, all in i çekti Şebekeye. 

Sabri'yi öne çıkardı. A2 de futbol oynamasını öğrenmiş Galatasaray sağ bekini tanımasak, Dany Alves transfer edildi, Türk yapıldı sanırdık. Tipsiz Sabri, tribündeki Dünya yakışıklısı oğluna tezahürat yaptırıyordu.  Umut-Burak gol tandemini bozmadı Hamza. İnanıyordu, gol yakındı. 2-2 olduktan sonra başka bir hoca olsa kesin bulaşırdı ön tarafa. Çok da iyi oynamıyorlardı zaten. İnanılmaz bir 3. gol geldi. Konya maçının 4. golünün benzeri, çalışılmış, ezberlenmiş halı saha gollerinden biriydi. 5 futbolcu bulaştı gole. Hücum pres, derin pas, verkaç, geriden bindirme, usta işi bir kesiş, boş kaleye dokunuş. Sevinç bizim, gurur Prens'in.

Şimdi önünde bir Beşiktaş maçı var, Stefan Duşan'ın torunu Biliç'i  yenerse Ortaçağda Dük'lüğe terfi eder. Kadıköy'de Fener'i indirirse Arşidük, 4. yıldızı takarsa Kral olur. Olur da bir Avrupa macerasından daha muzaffer çıkılır İMPARATORluğunu ilan eder.

Ya da çok kısa bir yol daha var, Şebeke sandığımızdan çok daha güçlü, kazanıyoruz diye olayları doğal seleksiyona bırakırsak, Büyük Galatasaray Taraftarının gözleri önünde bir maç boğazlanır, giyotine vurulur. Tarih, kahramanları yazacak.  

Yazmaya, konuşmaya değmez, atladım sanılmasın. Sümüklü kazmanın, ''fak yuuuuuu, hassiktiiiuuruuur lauuuan'' casından  bir şey anlamadım, anlasam yazmaz mıydım?