17 Eyl 2014

Türkiye Futbol Şebekesi'nin Kodları;1

Futbolumuz, tüm zamanların en kötü geçmesi muhtemel sezonunu açtı. Gelinen nokta, yıllardır, futbolun kirli yüzünün izini sürenler için sürpriz değil. Ne var ki getirdikleri noktayı yeterli görmeyeceklerine inandığım için güzel, haklı, delikanlıca, tertemiz bir futbol seyretmek, tuttuğu takımın aldığı dereceye razı olmak isteyenleri bir kez daha uyarıyorum.

Futbolumuzu, futbol para etmeye başladığından beri kirli bir Oligarşi idare etmektedir. Günümüzde bu oligarşinin KOD adı KÜS, açılımı Koç(Ali Migros Tribünü) Ceo, karar verici son sözü söyleyici Ülker, Sabancı(Ali Pegasus Tribünü) dür. Ve bunların tuttukları takım, bizim uğruna ölümleri bile göze aldığımız, hayatımızdaki değişmez sevgilimiz takımlar gibi değildir. Şampiyon olmasını istedikleri, EuroFener, olamadı, kardan zarar GalataDolardır.  Ve bu görünmez Global Kraliyet Ailesinin kaybetmeye tahammülü yoktur.

Şebeke diye isimlendirdiğimiz bu kan emici aile, futbola somut müdahale etmeye Galatasaray'ın seri Şampiyonluklar aldığı zamanlarda karar vermiş, ilk büyük operasyonu 17.5.2000 gecesi, Galatasaray Kupa ile Avrupa göklerinden, İstanbul'a süzüldüğü an başlatmıştı. Faruk Süren ve Hagi görünmez, kutsal ortaklığı bozmuş, tahterevallinin sportif tarafını lehine çevirdiği gibi, ekonomik bacağını da çevirmek üzere tarihin en büyük macerasından muzaffer çıkmıştı. Faruk Süren'i derdest ettiler, tehditle Başkanlıktan uzaklaştırdılar, sanıyorlardı ki bu kapanamaz ivme Hoca'yı da ayırınca kapanabilir hale gelecekti. Planları tutmadı, Galatasaray, sadece bir spor kulübü değil, yüzlerce yıllık bir hars, hulus ve hasletti. Her ne kadar sırtından palazlananlara yapacak bir şeyi yoksa da, yapılacak haksızlıklar karşı da bir duruşu vardı. Tribünlerden gelen gücünü kullanmakta hiç bir zaman tereddüt etmedi. Aslan ağzını açmış, Şampiyonluklar kazanmaya devam ediyordu, onlar gülüyor sanıyorlardı, ki Fatih Terim'i geri çağırdılar. Takımın kimyasını bozdurdular. Rezalet sezonlar başladı, yine de arada Galatasaray Şampiyon oluyor, bir türlü Fenerbahçe'yi hiç olmaz ise Şampiyonluklarda öne geçirmeyi başaramıyorlardı.

Peki, madem bunlar için Şampiyonluk sadece Euro ve Dolar demek idiyse neden Fenerbahçe üzerinden futbol endüstrisini dizayn ediyorlardı? İş kelle sayısı olsa Galatasaray Taraftarı yapılan bütün anketlerde Fenerbahçelilerden daha fazlaydı. İş karizmaya kalsa Galatasaray UEFA ve SÜPER kupalı bir Türk takımıydı. Neden siyasi ve oligarşik düzen Galatasaray'ı değil de Fenerbahçe'yi kolluyordu. Yapılan fizibiliteler şampiyonluğu satmak için Fenerbahçe'nin ligi önde bitirmesinin daha karlı olduğunu gösteriyordu. Avrupa maçlarının getirisi, Şebeke için ihmal edilebilinir boyutlardaydı. Nasıl olsa bir daha asla bir Türk takımı Avrupa kupası almayacak, oynayacağı mecbur maçları oynayıp elenip kürkçü dükkanına dönecekti.

Futboldan para kazanmayan kişi sektör yoktur. Tuvalet işletenden, köftecilere, otelcilere, otobüsçülere, tombalacılara, hırsıza, arsıza, orospuya,  Adana'da pamuk toplayan ırgata kadar aklınıza ne iş gelirse az ya da çok futbol satışına bulaşıyor, çaylar dereler oluşturup, Şebeke'nin havuzuna akıyorlardı. Şampiyonluğu Fenerbahçe'ye sattıklarında 100 para puan alıyorlarsa, direnip Galatasaray olursa kardan zarar ediyor 80 alıyorlardı. Beşiktaş şampiyonluğunda ne kar ne zarar edip, Trabzon Şampiyon olursa zarar edecekleri kesindi. Hele ki bir de Bursaspor olduysa iflas etmiş demektirlerdi.

Yaşı 50 civarında olanlar, Bursasporun Kupa Galiplerinde elediği Dandi United maçını hatırlardı da, oynayıp oynayacağı tek Şampiyonlar ligi maçlarını Bursalılar bile unutup gitmişti. Trabzonspor en son kimle Avrupa maçı oynadı diye anket yap, bilen çıkmaz, yıllar önce Liverpool'u yendiği maçı daha dün gibi hatırlardı. Kıyametin çıkma sebebi de tam bu kurtlar sofrasına davetsiz ortakların çıkması yüzündendi. Bir imalat hatasına kurban gitmişlerdi Bursa'da. Bursalılar yatsın kalksın son haftaya lider girmediğine dua etsindi. Son hafta Bursaspor'un mutlak puan kaybetmesi gerekiyor olsaydı, Şebeke'nin üvey evladı Beşiktaş memur edilir o puan mutlaka kaybettirilirdi. Fenerbahçe'nin 50.000 kudurmuş taraftarı önünde Trabzonspor'a puan kaybedeceğini hesap edemediler. Tay Burak'ın beraberlik golüne cevap verme işi uzayınca, Uludağın eteklerinden medet beklemek için de zaman daralmıştı. Ölmüş eşşek Beşiktaş'a ancak 1 gol attırabildiler, ve mucizevi bir şekilde Şampiyonluğu ilk defa kaybettiler.

Üretim zayiatına saydılar, Bursaspor'un Şampiyonlar ligi maçlarını kimse seyretmedi, reklam bile vermediler, ve bu cüretini de pahalı ödeteceklerdi. Bursaspor'a büyük ceza kestiler, bundan böyle lig 5. liği bile göstermeme kararı aldılar. 40-45 sene öncesinin en büyük takımı Eskişehirspor'du, her yıl efelenir az daha Şampiyonluğu alacak noktaya gelirdi. Kafalarını kopardılar, senelerce alt liglerde süründürdüler.Bursaspor'un Şebeke'ye verdiği zararı kompanse etmek için Reykart'ı Şuster'i kullandılar. Galatasaray'a, Beşiktaş'a çok büyük transferler yaptırıp kombineleri, formaları, dekoderleri sattırdılar. Sıra Fenerbahçe'nindi, Tüpçü ve Seramikçi Şebeke'de değilse bile girmeyi sonuna kadar hak edecekler, avı Fenerbahçe'ye bırakıp kaybolacaklardı.Hatta Seramikçi ilacın dozunu fazla kaçırmış, Fenerbahçe Şampiyon olsun diye, az daha koca Galatasaray'ı küme bile düşürecekti.

Trabzonspor ilk yarı arayı açmış olsa da Şebeke aynı suda ikinci defa yıkanacak değildi. Nasıl olsa tökezler, erken devrilen Galatasaray- Beşiktaş'a Trabzon maçında büyük toplar oynatılır bir çelme takılırdı nasıl olsa. Trabzon devrilmeyince Şebeke devreye girdi. Herkesin bildiği süreç başladı. Aziz Yıldırım'ın 15 yıllık devri iktidarında söylediği bir doğru var aslında. Konuşursam yer yerinden oynar, tek suçlu ben değilim, hepimiz pisiz. Doğrudur, Şebeke 2. defa zarar edeceği bir Şampiyonluğu kaptırmamak için Aziz'e yol verdi. Şampiyonluğun nasıl alındığı önemli değildi, Fener alsın da ne olursa olsundu. Kıyamet koptu kopmasına da bundan şimdilik Şebeke'ye neydi. Şampiyonluğu satmış, Galatasaray'ı darbeye zorlamış, neredeyse bütün takımı değiştirtip, voliyi vurmuştu. Fatih Terim'i tekrar takımın başına memur edip, Galatasaray'ı futbolun hapiste olduğu zamanlarda kontrölsüz güç olma riskinden çıkarmıştı.İstedikleri an düğmeye basacaklardı, nitekim bastılar. Beşiktaş'a menemen yedirdiler, Galatasaray'ın rekor puan farkıyla Şampiyon olma ihtimaline karşı Süper Final icat ettiler.Planları az kalsın tutuyordu, son maçın son saniyesine bıraktılar Şampiyonluğu, işleri tıkırındaydı. Medyayı, siyaseti kullanarak Fenerbahçelileri algıyla uyutup, şike yapılmadığına inandırdılar. Sonraki senede gelen Galatasaray Şampiyonluğu operasyona bir kere daha mecbur bıraktı Şebeke'yi. Her zaman kullandıkları maşaya bir kez daha sefer görev emri çıkardılar. Son 4 maça gurup 4. sü giren Milli Takıma, şapkadan tavşan çıkarıp bir taşla iki kuş vurduracakları Fatih Terim'i CEO yaptılar. En iyi gurup 4. sü olarak İmparator omuzuna bir yıldız daha aldı.  ne var ki diğer kuş vurulmuş, daha doğrusu Aslan yaralanmıştı. Tuzağı öküze kuracak değillerdi ya, Aslana kurdular. Resmi şikenin yapıldığı sezondan bin beter bir lig turnuvası sonucu rüşvetle, tehditle, en kolay Şampiyonluğu Kadıköye verip Fenerbahçelileri kuduz aşısı yapıp sakinleştirdiler.

Başbakan'ın tuttuğu takımın başı beladaydı. Etraf kemik yalayıcı doluydu. Galatasaraylı Medya Maymunları bile Galatasaray'a küfür etmeleri karşılığında çanaktan beslenebiliyordu. Son 50 Futbol yılının en adil, en mertçe yılları Başbakan'ın takım tutmadığı, futboldan anlamadığı yıllardı. Futboldan anlamayan Ecevit, futbolcu Tayyip'e, Dünya 3. sü Milli takım, Avrupa ve Süper Kupalı Galatasaray'ı teslim etmişti. Futboldan anlayan Başbakanın icraasındaki Milli takım, son İzlanda maçında hezimete uğradığında bu ulusun en az yarısı bayram etmişti.

Şebeke'nin hassas kuyumcu terazisiyle dengede tuttuğu Şampiyonluk sayısı aynı olan 2 takımın, Avrupa karnesi ülkedeki futbolun tahmin edilenden, bilinenden çok daha kirli olduğunun belgesiydi. Bu işte bir terslik vardı, Ya Galatasaray Avrupa'da kollanıyor, şike yapıyor, rakibinden fazla maç oynayarak daha fazla tanınıyor, ya aksi Türkiye'de Fenerbahçe'ye yapılıyor hak ettiğinden fazla Şampiyon olması sağlanıyordu. KÜS'ün şifresini kırıyorduk. Futbolseverler uyanmıştı.

Trabzonspor onca baskıya, rüşvete, Başbakan, Cumhurbaşkanı tehdidine rağmen manevi kazancının peşini bırakmamış, Galatasaray, büyük taraftarının baskısıyla hiç olmadığı kadar Şebeke'yi deşifre ediyordu. Ve bu pis kanı temizleme davasıyla sezon başladı. Hodri meydan çekildi, arık ne olursa olsundu. Passolig icat edip taraftarı, seyirciyle değiştirme yolunu buldular. Yabancı sayısını indirerek takımları birer ikişer kademe daha kötü oynamasına sebep oldular. Takım severleri, futbol severleri tribünlerden kaçırıp, televizyondan seyretmeye zorladılar. Futbolun kanını emmeye bütün vahşetiyle devam ediyorlar. Yakın zamanda da doyacakları pek görünmüyordu.

Bu sezon muhtemelen tüm zamanların en kötü maçları oynanacak, en pis, en iğrenç sezonu yaşanacak. Futbol Federasyonu Şebekesi dediğimiz suç örgütü, her hafta bir takımı şikesi sabit, olmaması gereken takımla maç yaptırarak suçuna ortak ediyor.  Ve bu süreç, kulüplerin başından kıravatlı çeteler, Futbolun başından biatçı, muktedir kemik yalayacısı, eğitimsiz, çakma Krallar,Padişahlar,İmparatorlar, Şebeke'nin tetikçileri Medya Şebekleri, Embesil Başkanlar, hukuk cellatı Disiplin, Tahkim kurulu avukatları, ve her kim varsa bu lağıma gün be gün tıksırıncaya kadar yediklerini boşaltanlar dağılmadıkça son bulmayacaktır.

Bu gerilemenin de elbet bir sonu vardır. Futbol, eninde sonunda gerçek sahiplerinin, taraftarların egemenliğine girecektir. Girene kadar savaşa devam, umarım ömrüm vefa eder, çocukluk tribünlerime döner, setlere çıkar, omuz omuza halayların başına geçer atkı sallarım. Hepinizi Galatasaraylılığımın olanca ateşiyle bir kere daha kucaklarım.