24 Kas 2012

Kedi Değil Pitbull; Elazığspor 0-1 Galatasaray

Şampiyonlar Ligi maçından sonra ben bir taraftar olarak maça motive olamadım. Açıkçası futbolculardan da bir şey beklemiyordum. Ne var ki mutlaka bir kaç oyuncu, rotasyon adı verilen şaklabanlıktan yararlanacak, cillop gibi sahada, cillop gibi bir takıma karşı, cillop gibi bir hocanın oynatacağı rakibe karşı kendilerini gösterme şansı bulacaktı. Kadroda Kel'i görünce beynimin tası attı. Mutlaka bir aptallık yapacağından emindim. Ama bu kadar da karamsar olmaya ne gerek vardı? Elazığspor'dan daha kötü bir takım yok şu anda hantal ligimizde. Demek varmış, takımın futbol aklı yarı yarıya inmişse endişelenme hakkımız saklıymış.

Galatasaray çok kötü oynadı diye yazacağım ama,  aması var. Bir cümlede ama varsa o cümlede ama dan önce söylenenleri dikkate almayacaksın. Ama bu oynayan takım Galatasaray'ın lige devam edeceği Galatasaray değil. maçı yorumlamak beyhude. Dersler çıkar mı ona bakalım?

Maçın kötü geçmesinin bir numaralı sorumlusu kaleci Muslera'dır. Yaptırdığı penaltıyla alakası yok, onu da saysam yazdıklarımı okuyan Galatasararaylılar beni idam sehpasına çıkartır. Ligin en kötü takımına karşı son dakikalarda balık bir golle önde giden büyük takım kalecisi topa öyle çıkmaz. Çıkarsa beni haklı çıkartır, kaleci değil diye bütün bir sezon kafa şişiririm. En kısa zamanda bir şeyler daha gelişir, kaleye Eray İşcan geçer ne demek istediğimi anlarsınız. Büyük takım kalecisi değil diyorum ısrarla. Saydım, 25 defa topla muhatap olmuş. Yaptırdığı penaltıyı geçtik, Pitbull kendini yakma pahasına, sorunu geçici olarak sümen altı yaptı. 7 defa topu eliyle yakınındaki futbolcuya aktarmış yani topun bizde kalmasını sağlamış. 18 defa şişirmiş, 18 de 18 isabetsizliğe uğramış. Elimizdeki topu kazasız belasız rakibe teslim etmiş. Zaten tekniği, zeka seviyesi sınırlı adamlarla oynuyoruz, gereksiz top kapma mücadelesi verip, boşuna enerji tükettik.

Bir tehlike bekliyor, Galatasaray muhasebecisini. Kel'in kotası dolmak üzere. 25 maç oynarsa ki- bu oyunla 250 kere oynayabilir- başımıza 1 sene daha bela kalacak. Böyle bir şey olursa anam avradım olsun elimde sopa Florya'ya dalarım, güvenlikleri aşamazsam, Arena'da bir maç kollarım. Bilen bilir önceki sene Servet'i dövmek için sahaya girecektim bir maçta. 20 yaşındaki Ceyhun, tribünlerin tozunu alıyor, 35 yaşındaki kazma kotasını doldurmayı planlıyor. Merak ediyorum, Brezilya doğumlu futbolcular içinde Kris'ten daha kötü bir futbolcu varmıdır?

Emre Çolak'ın neden oynatıldığını, takıma ne gibi bir katkısı olduğunu Hoca milyonlarca Galatasaraylıya açıklamak mecburiyetindedir. Ben koydum oynuyorla geçiştirilecek bir mevzu değildir. Terim'i tanımasam, misal hoca Reykart olsaydı, kesin Emre'nin parasının yarısını alıyor diye iftira atardım. Hadi beni iddia oyununda handikaplı 2 den edip 220 lirama mal oldu, haram ederim gelir geçerim. Milyonlarca Galatasaraylıyı dinden imandan çıkarmanın sebebi nedir? Küçük beyniyle düşünüyor, takımın banko futbolcusu ya, rotasyona uğramamış, dandik bir maçta oynatılmış tafrasından geçilmiyor. Kaçırdığı golleri kaçırmak için futbolcu olmaya gerek yok ki. Ruhsuz, kansız, şımarık, twitterin başından kalkmayan, Galatasaray futbolunun vitesini küçülten, yıllar geçse de futbolcu olamayacak olan bu cılız, silik adamda bizim göremediğimiz ne var acaba? Hoca bu maçta kendisine küfür etti, bence Hoca'nın bu maça tek olumlu katkısı bu andı.

Manu maçından sonra bir kaç futbolcuyu korumaya almıştım. Amrabat'ı da yaz diyenler oldu. Yazdım, okumayanlar için yeniden yazayım. Kafasının içinde beyin yok. Belki çok büyük futbolcu olur, ama  beni haksız çıkarmaz, beyin ameliyatı yapılacak değil ya. Bir maçı aldırırsa 10 maçta saç baş yoldurur. Kayserililerin bize geçirdiği bileziktir. Takım Şampiyonlar Liginde yürüyecekse, futbolcudan ziyade akıla ihtiyacı vardır. Bizim lig, langırt ligi sonuçta, tımarhaneden adam getirip, Galatasaray forması giydirsen bu ligte en kötü 2. olur. Bizim şampiyonlar liginde oynayacağımız takımların çoğu, bizden daha kaliteli takımlardır. Bizden daha iyi futbocuları vardır, onları geçmek için onlardan akıllı olmak durumu vardır. Varsa iddiaya giren ben varım, Umut, Emre, Amrabat, Sabri, Yekta, Aydın tavla oynamasını bilmiyorlardır. Satrançtan vazgeçtim, bu saydığım adamlarda tavla oynayacak kadar bile zeka yoktur. Hamit, Selçuk mutlaka satranç oynamasını bilir.

Asimo her maç olduğu gibi, yine kusursuz oynadı. Tabi bu oyun bana yetmiyor, savunmada yaptığı hamleler tamam. Ben gol yollarında, topla oyuna çıkmalarda daha fazla beklentim var kendisinden. Çok sevdiğimizden belki böyle görünüyor bilmiyorum, kendisi takımda en çok memnun olduğum oyuncudur. Melo'nun, maçta penaltı kurtarması, futbol tanrısının bir marifeti elbette. Ona yakışırdı böyle bir unutulmaz paye, nişan. Pitbull futbolcu ötesi bir adam benim için. Bunca parayı har vurup, harman savuranlar, artık Melo için de karar versinler de bu adamın tapusunu alsınlar. Ben razıyım, Melo bonservisiyle alındıktan sonra kötü çıkarsa aramızda parasını toplar kulübe ödetiriz. Bir futbolcuyu da biz alalım, o kadar da hukukumuz olsun bu takımda.

Hocaya söyleyecek lafım yok, yine de başa dönüp kaleciye saydıracağım. Hagi'den hoca olmadı, Taffarel'den de kaleci antrenörü olmamış demek ki. Kaleci gün geçtikçe kötüye gidiyor, geçen sene topu oyuna elle sokuyordu, bu sene Galatasaray şovuna engel oluyor. Taffarel yüzünden ise yazıklar olsun, Taffarel için sorun yoksa daha beter yazıklar olsun.

Umut içinde bir şeyler yazalım. Böyle maçlar angarya demek oluyor bazıları için. Kendisi oynamayıp, Burak oynasa aynı sebepten Burak küsecek. Sanki Elazığ maçını oynayanlar, 2. sınıf futbolcu. 35. dakikaya kadar topa ayağını değmedi. Golü başkası attı diye neredeyse ağlayacaktı. Sabri reis'de futbolu bırakmak üzere olan futbolcu tadında bir maç çıkarınca, bir Melo'nun inatla maça asılması takımın iyi oyun çıkarmasına yetmedi.

Yıllardır inatla beklediği olay kısmende olsa gerçekleşti. Takım kötü oynadığı zaman kaleciyi çıkarıp, yerin oyuncu alacak Hocayı gözledim yıllardır. Son 5 dakika da olsa benzer şey kendiliğinden gelişti. Bir sonaki maçta Melo kaleye geçerse benim itirazım olmaz. O topu, Aykut'la Ufuk aynı anda kalede olsa yine çıkaramazdı. Maç çoğumuz için önemsiz bir maç gibi görünse de hesap maçıydı. Avrupa takımlarıyla oynamak için bu angarya maçları oynama, kazanma zorunluluğu var. Maçı Melo'ya yazıyoruz, çıkarılacak dersleri iyi çalışıyoruz, şakası yok, arkadan Beşiktaş geliyor. Şebekeyi işin içine karıştırmaya mecbur bırakmayın, adam gibi oynayın.

21 Kas 2012

DNA'sındaki Çift Sarmal, Avrupa Kupaları; Galatasaray 1-0 Manu

Boyut değiştirdik, sıradan ligimizden bir an için kendimizi olmamız gereken yere attık. Kurucu ortağı olduğumuz Şampiyonlar Ligine yeniden tutunduk. İstesek Avrupa ligine girmek için bu kadar korkulu rüya görmezdik. Fakat gurup öyle bir hale geldi ki, dün gece maçı berabere bile bitirseydik, bütün şovlardan uzakta kalacaktık. Öne geçmişken kaybetsek, son maçta Braga'ya beraberlik bile yetecekti. O moralsizlikle bu takım ölüm kalım maçını biraz zor oynardı. Korktuğum, an be an yaptığım hesap, Büyük Galatasaray'ın ödeyemeyeceği hesap olmaktan çıktı da, rahatladık. Bir Galatasaray taraftarı olarak, en az Nisan'da Avrupa kupası maçı izleyemez isem, kahrolurdum. 17 Mayıs'da canlı maç seyretmiş biri olarak bu beklenti, milyonlarca Galatasaraylı gibi benim de en büyük hakkım.

MANU'nun işi garantileyip, bize posasının gelmesi inanın beni fazla rehavete sokmadı. Hatta gönlüm  göğüs göğüse bir Aslan-Şeytan maçını bir kere daha seyretmek isterdi. Benim böyle maçlardan korkum yok. Kendi hantal ligimizde oynana oyunları, oynayan futbolcularımızın böyle maçları çok rahat oynayacaklarından emindim. Yeter ki, Galatasatay o an kadro gurubu içerisinde, oynayabilecek en kuvvetli 11 le sahada olsun. Belki vasat altı lig maçlarında alınan kötü sonuçlardan, belki İmparator'un, adrenalin yaşama,  yaşatma bağımlılığından, Kel'in derdest edilip, Galatasaray tarihinin aslan kayası ASİMO, bir daha asla oturtulmayacak şekilde, savunmanın mendireğine dikildi. Takımın ilk bankosudur, yangın çıksa, bomba atılsa, yanardağ patlasa, Galatasaray'da kurtarılacak ilk futbolcudur. Yanındaki Dani'nin oyunu yetmez, bakın oynayamaz demiyorum, çok da iyi oynadı, ama beni kesmez. Galatasaray eğer her oynadığı turnuvada en az yarı final kovalamaya mecbur sa bu Dani'nin oynadığı bu futbol yetmez. Olur mu olur, gözünü budaktan sakınmayan, kornere, geriye pas atmayı ayıp sanan, topla güzel çıkmayı hedefleyen, hız, denge, akıl, kuvvet, futbolcu aklıyla beklenen seviyelere gelebilir. Asimo'yla ikisi eğer değilse oda arkadaşı yapılmalıdır. aynı masada yemek yiyecekler, aynı kahvede okey oynayacaklar, aynı anda tuvalete gidecekler. Kavga çıksa beraber dalacaklar, biri cezalı, ya da sakatsa diğeri de oynamayacak, aynı yumurta ikizi gibi yaşasınlar, seneye kalmaz, bu ikisi Galatasaray savunmasının Kanije Kalesi olur.

Galatasaray taraftarı için Manu maçı, sadece maç değildir. Manu'lu biriyle sokakta karşılaşsam ben bu yaşta güreşirim. Kavga ederim demiyorum, o nostaljik, romantik, unutulmaz maç bizi geçinemeyen iki kardeş yapmıştır. Bizim Manu maçları, bu saatten sonra futbol tarihten silinene kadar, uzun zaman görüşemeyen kardeşin kardeşle yaptığı kavgadan öteye geçmez. Gerek gelişleri, gerek uğurlanışlarında estirilen hava bu havadır. Bazı medya maymunlarının sandığı gibi değildir olay. Biz bu turnuvayı, Manu'yu eleyerek, titreyerek, ağlayarak, Sami Yen'in kapısına Cehennem tabelası asarak kurduk. Aynı hislere onlar da sahiptir. Bu yüzden sahada hangi takımla oynarsa oynasınlar yenmeye konsantre olurlar. Hiç bir Mançester Birliği taraftarı, Galatasaray'a yenilin gelin demez. Normal maçta oynamayanlar, bu maçta kendilerini tanımayanlara gösterme şansı bulurlar. Nitekim bana göre asla kötü oynamadılar. Topları direkten dönmese, biz o gireni biraz zor çıkartırdık. Yedek kalecileri buysa yandığımızın resmiydi.

Maçın adamı Riera idi. Gel şimdi Hoca hakkında karar ver. Böyle bir sol bek var takımda, sen bizi Hakan Balta'ya mahkum et, onun kötü oynayacağı, taraftarın kucağına atılacağı bir maçı kolla, mecburiyetten oynat. Çok büyük bir öngörüyle, takımın en ihtiyaç duyulan bölgesine, kazasız belasız, yeni bir maddi külfet getirmeden, bu güne kadar gördüğümüz en iyi oyununu oynayan Riera'yı devşir. Bu kez dolu tarafından bakıyorum, İmparator'a saygı duyuyorum, bakalım başıma neler gelecek. Riera sol kanatta devrim yapar gibi oynadı. Zaten kendisi hücum oyuncusuydu, savunma taktik ve stratejilerini de geliştirmiş, hatta belki de ilk defa bizde kullandığı taç atışlarını bile geliştirmiş. Beke yabancı adam getireceksen, yabancın  en az bu futbolu oynayacak.

Bu maç Pitbull ile Selçuk'un geri dönüş maçı olarak hatırlanacak bu sezon için. Attığımız gol öncesi Melo'nun uçarak, inanılmaz kafa vuruşunu kaleci kurtardıktan sonra ki an, benim maçı kazandığımıza inandığım andı. Büyük maçları büyük futbolcular kazanır. Bir takım orta sahası kadar racon keser. Bu sene kötü oynadığımızın, kötü oynuyor göründüğümüzün sebebi budur. Orta saha maçı istemiyor, savaşmıyor du. Futbol oynamıyordu demiyorum, savaşmıyor du diyorum. O kafayı Yekta'da vururdu belki, ama 50.000 kişinin ağzına salya süremezdi, kimse Melo gibi taraftarı kudurtamazdı. Kuduran Galatasaray taraftarı, artık ölüye top oynatır, ben bu yaşıma kadar taraftarın kaybettiği bir maç görmedim. Bazen büyük bir maç oynarsın, o maçta futbolcudan başka bir elemana ihtiyacın olur. Taraftar bir türlü top yekun coşamamaktadır, kenar yetmez, oyuncu değişikliği çare olmaz, bir adam çıkar, havlar, hırlar, delirir,''ben yenilmem bu maçta'' diye kudurur, o maç döner, o adam futbolcu değildir, o adam Pitbull'dur, Melo'dur, yangından kurtarılacak 2. futbolcudur.

Selçuk Usta koşarken Pitbull'un nefes sesini duyacaktır. Duysun ki, sırtını bir kahramana dayadığını hissetsin. Çalım, atma, dikine pas atma, şut çekme riskine girebilsin. Top kaybedildiğinde, 2, olmadı, 1 numaralı futbolcuların bir şeyler yapacağına emin olsun.  Böylesi bir özgüvenle oynayacak olan Selçuk İnan şüphemiz olmasın, bu maçta oynadığından daha kötü asla oynamaz. Bir takım kuruluyorsa hala, bir savaş timi oluşturuluyorsa, siren sesi duyulur duyulmaz, Florya'dan çekip alacağınız 3. futbolcumuzdur, gözünüz gibi kollayın, Galatasaray Taraftarını Selçuk'un özel koruması görevine tayin ettim, bundan sonra Selçuk'un arabası çizilse sizden bilirim çocuklar.

Tay Burak ile Beşiktaş yıllarından kalma ufak da olsa bir hukukum vardı. Hem kendisini, hem futbolunu sevdim. Fenerbahçe'de oynarken bile bana hiç batmıyor, itici gelmiyordu. Bizim takıma geleceği günleri kolladım, ihtimal doğduğu günlerde bilenler hatırlar, herkesten önce bize geldi dedim. Kötü oynasaydı, yani atamasaydı beni çok üzerdi. Sağ ayak, sol ayak, kafa golleriyle, attıklarından çok, atamadıklarıyla da bir golcü, bir büyük takım golcüsü olmuş durumda. Belki Umut Bulut'a yazık olacak ama, takımın santraforu Tay Buraktır. Gol olan pozisyonda, Melo, Burak'la aynı koordinattaydı. Aynı açı, aynı yüksekliğe, geçen sene Beşiktaş maçında Elmander'le, Baros gibi yükseldiler. O kafa vurulacak, o gol girecekti, kontra- garantiye gittiler, büyük takım golcülerinin kafa topuna laf olsun diye değil, gol atılsın diye çıktığı, vurduğu, attığı andı o an. Burak'da diğerleri gibi, felaket anında ilk kurtarılacak 4. futbolcumuzdur.

Diğerlerini bırakacak değiliz elbet. Galatasaray'ın çaycısını bile kurtaracak gücümüz var evelallah. Futbolcuları kurtarıp, Grande'yi yakacak kadar nankör olamayız. Hoca takımın son oynanan lig maçına göre % 40 ını değiştirmiş. Önemli değil futbolcu değişikliği, kendi kafasını değiştirmiş miydi acaba ben ona bakıyordum. Dün gece kendi oyun planını da değiştirmiş. Topu gelişigüzel oyuna sokturmadı, gol atıldıktan sona, muhtemelen integral, sinus, kosünüs, uzay geometrisi, atom fiziği hesapları yaptı. 9 numara çıkartıp, 9 numara almadı oyuna. Hatta bu maça kadar görmediğim bir şey yaptı. Gol atılır atılmaz adam değiştirdi. Bizi beraberlik turnuva ve şov dışına atabilirdi. Braga'nın bizle berabere kalıp, delikten çıkma durumu vardı. Bu yüzden ucuz kahramanlık yapıp, yatırdığı Manu'yu, tükürüksüz yıkama yoluna gitmedi. Engin Baytar'ı oyuna alıp, oyunu tuttu. Maçı, büyük takımların hocasına yakışır şekilde regule etti.

Galatasaray tarihinin en şanssız futbolcusu Erdal Keser'dir. Eski taraftarlar hatırlar, Eşşek Saffet, kaval kemiğiyle vurur, top çatala takılır, Erdal vurur çataldan dönerdi. Ben Hamit'i gördükten sonra, artık Erdal'ın rekorunu kırdığını söyleyebilirim. Hamit'te birazcık kısmet olsaydı, şu ana kadar en az 7-8 golü, kimsenin unutmayacağı bir biçimde kaleye mıhlardı. Her maç mı olur? Vurduğu bir top da girmez mi? Büyük futbolcudur, büyük maçlarda oyunundan çok, aklına ihtiyacımız vardır. Futbol aklı da kendisinde fazlasıyla mevcuttur.

Galatasaray bu sonuçla guruptan kalifiye olmuştur. Kluj, İngiltere de berabere kalıp, bizim yenilmemizi bekleyecektir. Bu ihtimal yoktur. Bundan sonrasına bakalım biz. Acaba daha mı kötü oldu deyip, küçük düşünmeyi bırakalım. Avrupa Liginde çok rahat bir kaç tur daha atlar bu takım elbette. Biz büyük takımsak, büyük takım taraftarıysak, hiç bir duruma razı göstermemeliyiz. Galatasaray refleksi, Dünya'nın en mamur takımlarıyla süngü süngüye mücadele edebilecek kabiliyettedir. Galatasaray'ın bu unutulmuş karakteri, Avrupa sahalarında yeniden hayula bela olacaktır. İki elim yakandadır İmparatore, Şampiyonlar şampiyonu olmadan benden kurtulamayacaksın.

Yolun ve bahtın açık olsun canımdan çok sevdiğim düşmanım!

93  Sami Yen kulübesinde görüp, 2012 Arena kulübesinde tekrar görmekten onur duyduğum Sör Aleks Ferguson'a, ve Dünyada tuttuğum bütün kırmızı takımlardan biri olan sevgili Mançester Birliğine saygılarımla,

19 Kas 2012

KÜS Liginin Tophane Tayfun'u; Beşiktaş

Bu hafta sonu 3 maçı da izledim, hatta Kayserispor maçını bile takip ettim. Yıllardır kendim yazıp kendim okuduğum tezlerimin ispatını bir kez daha gördüm. Türkiye'de futbol falan yok, futbol oyununu idare eden, sebeplenen şebeke var. Eğere Türkiye'de futbol olsaydı, Anadolu'nun en büyük maçı Kayseri- Gaziantep maçı 3.000 kişiye oynanmazdı. Eğer oynanan, sergilenen, bize yutturulan tiyatronun adı futbol olsaydı, dün gece acaba birine takılırmıyım diye bütün televizyon şebeklerini taradığımda, en azından biri, Caner'in haksız yere atıldığını saatlerse konuşmak yerine, bu ülkede son 10 yılda oynanmış en büyük maçı konuşurdu.

40 sene önce maç seyredenler ne demek istediğimi anlayacaklardır. O zamanlar, taraftarlığın yanında bir de futbolseverlik diye bir şey vardı. Galatasaray maçları dıuşında maçlara da giderdik biz. Benim İzmit'e, Kocaelispor PAF takımında oynayan Metin Tekin'in maçını izleemeye gitmişliğim vardır. Kendi oğluma sordum, 25 yaşında 26 senedir maça gider, Galatasaray maçı dışında tek bir maç seyretmemiş. Hepinize soruyorum çocuklar, siz hiç hayatınızda maça gittiniz mi? Galatasaray maçını saymayın, o görevdir, gönül verdiğin takıma saygıdır. Bizde saygı mecburdur. Sevgi ise özgürdür, gitmesen de olur ama hiç gidip başka bir takımıun başka bir futbolcusunu seyrettin mi? İşte o yıllar önceki çocukluk günlerimizin, büyük takımları vardı. Misal Kadırga, misal Tophane Tayfun...Bunlardan birinin Kartal'da maçı olduğunda tribünsüz toprak sahada en az 10.000 kişi maç seyrederdi. Bugün Kartalspor, Galatasaray'la hazırlık maçı oynadı 2.000 kişi yoktu maç seyreden.

Şebeke bizim güzel oyunumuzu elimizden aldı. Tophane Tayfun'un maçlarında en fazla ayva satanlar, şam tatlıcı, simitçi, turşucu evine biraz daha fazla para götürebilirdi. Şimdi pay büyük, bir maçtan, bir futbolcudan kazandığını, Dünya'daki bütün turşuları satsan kazanamazsın. Böyle bir leşi başka biriyle paylaşmak büyük aptallık, ülkemizi yöneten KÜS( Koç-Ülker-Sabancı) oligarşisi, bitmek tükenmek bilmeyen, gün geçtikçe artan futbol pastasını başkasıyla bölüşemez. Fenerbahçe'yi Koç'a (Migros tribünü, Mustafa Koç) Galatasaray'ı Sabancı'ya(Pegasus tribünü, Ali Sabancı) peşkeş çeken oligarşi, Ülker Abi'nin hakemliğinde futbolu yönetmektedir. Beşiktaş'ı sistemden attılar. Beşiktaş, para kazandırmıyor, Beşiktaş tarihinin en büyük maçını oynadı belki ama konuşulmadı, son iki maçında 14 gol atıldı, futbolseverlerin ilgisini çekmedi. Palyaçolar gece fazlla mesai yaptılar. Her kanal, Fırat Aydunus'u, ülkenin gelmiş geçmiş en büyük hakemini sehpaya çıkardı. Kimi evine muhabir gönderip apartman aidatını ödeyip ödemediğini sordu. Hiç kimse Fernandez'i, futbol tarihinin gelmiş geçmiş en büyük gol pasını konuşmadı. Konuşmaya kalkan televizyon kanalının patronu fırçayı basardı. Sıkılan Fenerbahçeli, sıkılan Galatasaraylı anında Yeteneksizsiniz kanalına geçip Acun şebeğini seyetmeye başlardı.

Biz fosil, bir zamanlar futbol seyretmiş, hala tarihin çöplüğüne atılmış, gömülmüş futboldan kalan çanak çömlek kırıntılarını çıkartmak için ömür tüketen taraftarlar, beyhude uğraşıyoruz. Hepimiz kurulmuş bir ligin faktörleriyiz. KÜS aynı suda bir daha yıkanmaz. Bir Anadolu takımına şampiyonluk falan vermez. Ligin son maçının son dakikasına Fenerbahçe ve Galatasaray at başı girer. Kimin şampiyon olacağına henüz karar vermediler. Karar verici ben olmadığım için bu kararı ne zaman verecekleri konusunda bir tahmin yapabilir, her zaman ki gibi çocuğu su almaya giderken dövebilirim. Testiyi kırmadan getirebilirse ne ala. Galatasaray- Fenerbahçe maçlarından kim yara alarak çıkarsa o takımı şampiyon yapacaklar. İti öldürene taşıtma mantığını işletecekler. Şebeke'nin esas evlatlarından biri diğerini yendim diye sevinirken, diğeri Şampiyon oldum diye sevinecek.

Patagonya ligi dahil, bizim ligden daha kötü bir lig lideri yok. Bütçesiyle, tarihiyle, alt yapısı, stadyumlarıyla, bu kadar çok bileniyle, bunca soytrarısıyla her sene bu iki büyük takımızıdan birinin final oynaması gereken Avrupa Kupası turnuvalarında sıradan takımlara karşı tur atlamak için yapmadığımız şeytanlık yok. Sonuç bizim için felaket olsa da Şebeke için tam isabet. Çünkü her sezona, yetmedi her sezonun ortasına yeni bir futbolcu pazaraı açmak, bu güzelim ülkenin, romantik taraftarlarının paralarını çaldırmak, çalmak futbol oligarşisinin birinci vazifesidir.

Benim futbolseverliğim uzun yıllardır idam sehpasında can çekişiyor. Geçen senenin başında çıktığım sehpadan beni Pitbull kurtarmış, futbolu sevmeye devam et abi demişti. Bile bile de çekilmiyor, Galatasaray gol attığı zaman bile yerimden kıpırdayamıyorum, futboldan tiksiniyorum. Son haftalarda şampiyonumuzun oynadığı futbolu mecburiyetten seyrettikçe tekrar çıktım sehpaya. Son sözlerimi söyleyip kendi sandalyemi kendim tekmeleyecektim ki, bu kez Fernandes çıktı sahneye. Tophane Tayfun'un idealist, romantik, futbol endüstrisine direnen, direnenlerin yolunu aydınlatan, biraz daha dayan diyen bir futbol devrimcisi.

Peşindeyim Fernandez, peşinizdeyim sadece futbol oynamak isteyen futbolcular. Ömrüm vefa ettikçe Fernandesspor'un maçlarına gideceğim. Sizin de peşinizdeyim kan emiciler. Bugün 5-10 kişiyiz belki, ama maskenizi tamamen düşürünceye kadar, ölümüne savaş açtım size. Tüpçüler, Seramikçiler, İnşaatçılar. Saklandığınız deliklerden çıkacaksınız,  kaçacak yer bulamayacaksınız. Mühür şimdilik sizde, zevkini çıkartın. Tribünler bizimdir, futbol halk çocuklarınındır. Emanetimizi geri alacağız.