30 Kas 2012

250. Kere Canın Sağ Olsun Hocam!; Galatasaray 1-1 Gaziantep

Maç kadrosu belli olduğunda suratımı ekşittiğim tek oyuncu Amrabat'tı. Neyse dedik, geçen hafta mucize alınan 2 puandan sonra bu takım, bu kadroyla da bizi Gaziantep önünde sıkıntıya sokacaksa, sistemden çıksın daha iyi. Sokmazdı ya, neticede haftayı para alamadıkları için tek idmanla geçirmiş, çakma Fatih Terim'in takımı, ne kadar direnecekti ki?

Maçın başlamasına 2 dakika kala, tribünleri gösterdi kameralar. Bizim ülkemizde futbol yok diyorum kimse inanmıyor. Bir tane 50.000 kişilik stad bu ülkeye çok bile. Bütün takımlar orada oynasalar, eskiden olduğu gibi 2 büyükler sırayla aynı gün maç etseler bile Arena dolmaz. Bizim monşer taraftar metrodan indiğinde dakikalar 35 i falan gösteriyordu. Takım, taraftarının tribüne girmesini beklediğinden acelesi hiç yoktu gol atma konusunda. İlk pozisyonlar Gaziantep'ten gelmeye başladı. Topun çerçeveyi bulmaması için ateist Galatasaraylılar bile bu durumdan vazife çıkarıp imana gelmiş, dua ediyordu. Yüce gök, duaları kabul etti, ilk yarı top çerçeveye gelmedi. Bizim de kendimizi kasmamıza ne gerek vardı canım. Kaplumbağa hızıyla yarı sahayı geçiyorduk. İlk yarı dikkat ettim, Asimo ve Dani orta çizgiyi hiç geçmediler. İkinci yarı dikkat etmeyi unuttum.

Bu maç Muslera'nın bence bu sene en büyük maçıydı. Öyle ya da böyle 28 kere top geldi, sadece 2 tanesini olumsuz kullandı. Uyarılarımızı dikkate almış, topu büyük takım kalecisine yakışır biçimde oyuna sokuyordu. Gerisi zaten kurtarış kalecisiydi, istedikleri kadar vursunlar kurtaracaktı. Galatasaray'a gol atamayanı bu sezon sıra dayağından geçirdiler. Boşnak futbolcunun taca vurduğu topu Dani düzeltti, tıkladı, Muslera'nın sağından içeri bıraktı. şanssızlık diyenle kavga ederim, duruş hatasından gelen aptalca bir goldü. Sakatlanan Muslera'dan da kurtarış beklemek ne haddimizeydi canım, bırakalım yesindi.

İlk yarı pozisyonsuz, futbolsuz geçti. Her iki kanadımızda birer yarım futbolcu olduğundan toplamda 1 kişi eksik oynadık. Sağda Eboue, solda Amrabat takım oyununun vitesini küçülttüler. İki kötü adam aynı kanatta oynasa, ya da iki iyi adam aynı yerden saldırsa bir anlamı olacaktı oynanan oyunun. Bu Amrabat'ın tahsili nedir çok merak ediyorum? Kafasının içinde beyin olmadığına bahse girerim. Belki ileride çok büyük futbolcu olacak, Real Madrit'te oynayacak, ama aptal bir futbolcu olarak anılacaktır. Sol tarafta oyun aklımıza mal oldu, faydası sıfır, zararı büyüktü.

İkinci yarıya hoca müdahale etti. 9 numara çıktı, 9 numara girdi. Amrabat yerine de ıslah olmuş, Engin Baytar sahadaydı. Oyuncu değişti, ama oyunda hiç bir değişiklik yoktu. 20 dakikalığına maça gelmiş Galatasaray taraftarı bir gol görüp, metroya yetişecekti. taraftarın acelesi vardı da, takım deniz anası yavaşlığında, sakinliğinde süzülüyordu. Bu oyun şekliyle Galatasaray hiç bir küçük maçta iyi oynayamaz. İyi oynamanın tek yolu, gol bölgesine rakipten fazla adamla gidebilmektir. Bunun da en kolay yolu adam eksiltmektir. Adam eksiltici futbolcumuz Amrabat ise ateşlere yandığımızın resmidir. Hiç sevmem, bana kalsa takımda limon taşıtmam ama oyuncu gurubumuzda adam eksiltme yeteneği olan tek futbolcumuz maalesef Emre Çolak'tır. Onda da beyin sıkıntısı olduğundan, eksilttiği adam 2 saniye sonra tekrar karşısına çıkmaktadır. Dolayısıyla kör topal, devre arasına kadar idare etmekten başka yol yoktur. Serbest vuruş golü, ya da dandik kaza gölünü erken bulamadığımız her maç aynı sıkıntıları yaşarız.

Melo niye atıldı ben televizyon başında bile anlamadım. Tribündekiler hiç çözememişlerdir. Hakemleri hiç izlemem, benim için maçta hakem yok hükmündedir. Sanırım beter bir hakemdi, öyleyse Melo'yu bu hakemden korumak kaptanın göreviydi. Kenardan da hiç bir müdahale gelmedi, Pitbull atıldı. Yine bir dandik, Galatasaray savunması golü gördük. Çok geç geldi gol, keşke ilk yarının ortalarında yeseydik. Büyük takımlar, geri dönüşleri kadar büyüktürler. Galatasaray'ın bu sezon ki futbolu, geriye düştüğü bir maçı kurtarmaya yetmez. Hiç bir umudum kalmadı, ötesi normal bir 2. golü bile bekledim. 2 sürüngen futbolcumuz var bizim. Biri öküz vursa yıkılmayacak Eboue, ayakta durmak yerine dokunsalar da yere yatıp dinlensem derdinde. Diğeri Emre Çolak, faul yapma makinası, ona dokunmaya bile gerek yok, yanından geçerken üfle yeter. Burak kafayı çaktıktan sonra, ölüye çıkmış taraftar biraz canlanır gibi oldu. Onlar için bir zahmet Antep'e de koysundu takım, eline mi yapışacaktı. Takım koyacak koymasına ama uçkuru çözecek derman, koyacak heves kalmamış. Koyabilecek, koydurmak için savaşacak tek adam Melo'nun atılmasıyla da kısmet başka takıma bırakıldı. Taraftar kaderine razı olup, sehpaya çıktı. Galatasaray 10 kişi kalmış, ne günlerdi be 9 kişi kan kusturduğumuz maçları hatırlıyorum. 15 kişi oynasa bile nafile dakikaları beklemeden metroya koşturmaya başladılar. Beraberliği adam atılmasına bağlayanlarla kavga ederim.

250. maça çıkmış İmparatore. 250 defa Galatasaray'ı yönetmiş biri gözü kapalı bile olsa bu Gaziantep'i yenerdi. Gaziantep'i yenmek için hocaya, hele İmparatore'ye gerek yok. Bu takıma bu kadar kötü futbol oynatmak için çok büyük hoca olmak lazım. Bu yüzden ne yaparsa yapsın veya yapamasın Hoca benim gözümde hep büyüktür. Takımın futbolcu görünümlü tek futbolcusu (Asimo hariç) Hamit'ti. İkinci yarı değiştirir dedim, beni yanıltıp biraz daha oynattı. İlk yarı bu kadar kötü bir Galatasaray'ı gören hoca eğer kelle değiştirecekse, Eboue'yi çıkartacak, Hamit'i beke alacaktı. Diğer tarafta yaptığı değişiklik çok yerindeydi. Aslında değişiklik değildi, olması gerekendi. Elmander kenardayken, Amrabat bu takımda ilk 11 ancak kupa maçlarında oynayabilirdi. Antep fazla adamla geride bekliyor, seni yenmeyi düşünmüyor, sen ise ileriye fazla adamla topu taşıyamıyorsun. Ölürmüsünüz lan, 20 dakika oyunu forseleyecek kadarda mı dermanınız yok. Saldırın atamadınız mı, kenarda Hoca yok mu? 70 e kadar tabela gelmediyse işin kolay, bir hafta önce futbol tanrısının sana öğrettiği taktiği kullan. Çıkar Muslera'yı, geçir kaleye Melo'yu, oynat elindeki son kozunu. Yok mu hocam, vah vah. ara sıra televizyon gösteriyordu, Sercan, Çağlar, Aydın; Ceyhun, Sabri ne güzel oturuyorlardı tribünlerde. Baros'u sorma, ellerinden öpüyor, maç seyretmesi bile yasaklanmış. Bizden tek farkları, biz para vererek oturuyoruz, onlar eşşek yükü para alarak oturuyorlar. Senin suçun yok be hocam, 250 defa maç yönetmiş Grande'ye sitem etmek ne haddimize.

Keşke her maç büyük maç olsa. Ben şebekenin organize ettiği ligimizin küçük maçlarını seyretmekten tiksiniyorum artık. Galatasaray'ın hiç bir oyun planı yok. Futbolcular kendi kendine konsantre olup oynuyor. Küçük maça taraftar da gelmiyor, Galatasaray his takımı, his yüklemeden koşturamazsın. Keşke Akhisar'la, Karabük'le oynayacağımıza her maç Fener'le oynasak. bakın görün Çarşamba günü bu futbolla alakası olmayan bir oyun seyredeceğiz. Hele ki Kluj'un İngiltere'de galip haberi bir gelsin, Braga'lı futbolculara futbolu bıraktırmazlarsa ben Galatasarayımı tanımamışım.

Şaşılası bir şekilde takıma kızmadım. Belki de beklentimin olmaması yüzündendir. İlk defa bu maçta Muslera'ya bağırıp çağırmadım. Amrabat'tan, Emre'den aynen böyle bir oyun bekliyordum, şaşırmadım. Umut'un attığı balık goller her maç atılmazdı zaten. var mı yok mu dikkatimi bile çekmedi. Riera, Terim'in şapkasından çıkardığı tavşan kıvamında. Seneler sonra kafasının içinde beyin olan bir sol bek seyrediyoruz, sol açık seyretmek için alınan İspanyol sayesinde.

Son bir söz de Galatasaray Başkanına söyleyelim. Sayın Başkan, çok akıllı biri olduğun tartışılmaz, bu akılsız, çapulcu taraftarın sana akıl verecek değil elbette. Söylesem olmuyor ama, söylemezsem çatlarım. ben senin yerinde olsaydım Abrabat'ı almazdım, ona vereceğim parayı hesapladım 1500 bahçevan parası ediyor. 7.5  dönüm tarla nihayetinde saha dediğin, adam başı 5 metre kare çime bakacaklar. Bu kadar pahalı futbolcuları bu sahada oynatıyorsun ya, kabahat senin demeye dilim varmıyor, ama kabahatin çoğu senin Başkan.

26 Kas 2012

Futbolu Sevdirenler, Asimo; Semih Kaya

2010 Yılıydı, Kartal'da çocukluğumuzun geçtiği ilçemizin takımının maçına gitmişim. Sağ olsunlar Kartal'da itibarımız vardır, yalandan havamızı da atıyoruz tribünde. Sanki futbolcu bakmaya gelmiş gibi takılıyorum. Savunmadaki gözünü budaktan sakınmayan, savaşan sarı çocuğa diktim gözlerimi. '' Adı ne bu çocuğun, Galatasaray'a aldıralım'' dedim yanımdaki simitçiye. Abi dedi, zaten Galatasaray'dan geldi, kiralık adı Semih Kaya. Hadi yaaa! İkinci yarının ortalarıydı sanki, kaptığı bir topu ileriye çalımla taşırken kaptırdı. maçın sonlarına doğru çıkardılar. Kartalspor yenikti, bir kaç balıkçı kendisine küfür ediyordu. kenara doğru geliyordu, hatırlar mı bilmem? Göz göze geldik bir an, o an, hayatımda ettiğim en ağır küfürleri ettim Bülent Korkmaz'a. Ettiğim küfürün de hala arkasındayım.

Semih Kaya namlı bir futbolcumuzun olduğunu biliyordum ama tanımıyordum. Kewell'i stoper oynatan Bülent Korkmaz, Semih'e güvenememiş, olası 2. UEFA kupasından etmişti takımı. Sonrasında kaç şampiyonluğa, kaç hocaya mal olacaktı kazma stoperler, Semih Kaya, kimbilir kaç Kartallı simitçiden fırça yiyecekti? Zavallı çocuk, genç yaşında Batuhan Karadeniz'le çarpışmış, beyin ameliyatı geçirmişti. Ameliyat öncesi hemşirenin'' iyileştiğinde Fenerbahçeli olacaksın'' esprisine,'' o zaman iyileştirmeyin'' diyebilecek kadar büyük bir Galatasaraylıydı. Gaflet, delalet ve hatta hiyanet içinde olan yöneticilerimiz, kendisini ve yanında yarım takımı Çağlar Birinci'nin transferinde kullanmak istemiş, Semih bir taraftar gibi direnmiş, gitmemişti.

Takım, tarihinin en kötü sezonlarından birini yaşamış, neredeyse tamamı değişmişti. İmparator, sezonun ilk maçına, Sabri- Servet- Gökhan- Hakan Balta savunmasıyla başladığında, Servet'in kovduracağı 8. hoca olacağından belki de bihaberdi. Biz de kadromuzda Semih Kaya var mı yok mu?  bihaberdik. O büyük maç başka türlü cereyan etseydi, Futbol Tanrıları, sevgili Peygamberlerine bir kıyak daha yapmaya kalkmasaydı da, Gökhan Zan sakatlanmasaydı, hadi sakatlandı yerine Galatasaray tarihinin en kazma futbolculardan biri Servet Çetin girmeseydi, hadi girdi, hayatının tek hatasını yapıp da atılmasaydı, olur mu olur? kıçını dayaya dayaya Gaziantep forvetlerine o golleri attırmasaydı da biz Gaziantepspor'a 4-2 yenileceğimize maçtan galip çıksaydık. Galatasaraylı olduğuma ne kadar eminsem Semih Kaya'nın devre arasında Kartalspor'a yeniden kiralık gideceğine o kadar emindim.

Jon Teri'nin 26 numaralı forması var sırtında. Galatasaray savunmasının mendireğidir. Tarafımdan ASİMO olarak anılmaktadır. Tam donanımlı, el üstünde tutulan, nadide bir robot. İyi yönlendirildiğinde hata oranı sıfır, akıl Aynştayn aklı, güç Spartaküs gücü, Galatasaraylılık, Metin Oktay Galatasaraylılığı, taraftarın göz bebeği, şah damarı, bir iki veya daha fazla çocuğun Galatasaraylı olmasının sorumlusudur. Futbolu, Galatasarayı biraz daha fazla sevdiren romantik, melankolik devrimci bir numaralı futbolcusudur. Florya'da bir afet olsa ilk kurtarılacak futbolcudur.

Takımın stoperleri kötüyse, maç kazanır elbet, hatta Şampiyon bile olurlar. Ama benim için futbolun mottosudur, stoperi kötü olan takımın iyi futbol oynamasına ihtimal yoktur. Papaz'la Cüneyt'le yarı final oynayan bu takım, Falko'larla Stump'larla Şampiyonlar ligini kurmuş, Bülent'le Popescu'yla tarihinin en büyük maceralarını yaşamış, muzaffer dönmüştür. Song'tan, Emre Aşık'tan sonra alınan onlarca kazma stoper, Galatasaray şovunun vitesini küçültmüştür. Tarihimizin en beter sezonlarına bakınız, sebebi kazma stoperlerdir. Asimo, bütün bu unutulmaz stoperlerimizin ortalamasıdır sanki. Emre Aşık gibi dalan, Bülent gibi savaşan, Popescu öz güveniyle oynayan top Galatasaray kalesi civarındayken taraftara huzur ve güven veren şimdiden adını Galatasaray tarihine yazdıran büyük takım futbolcusudur.

Büyük Galatasaray taraftarının sevgili Asimo'su; Bu taraftarın tamamının kayıtsız, şartsız sevgi ve güvenini kazandın genç yaşında. Bu güne kadar oynadığın maçlar antrenmandı. Çok daha büyük takımlara, çok daha büyük forvetlere karşı oynayacaksın. Böylesi maçlarda yüksek Galatasaray karakterini, o çocuk yüreğini sahaya süreceğine inancım tamdır. Çocukluk edip de büyüme hemen. Galatasaray kalesi önce sana, sonra Futbol Tanrılarına emanet olsun.