30 Nis 2011

Derbi Maçı; Beşiktaş 2- Galatasaray 0

Sezon başı ne güzel başlamıştı oysa. Bir tarafta Tüpçü'nün, Guti'li, Karizma'lı ,başında Şuster olan uzay takımı. Bir tarafta Seramikçi'nin, koskoca Reykart'lı, Misimoviç, Cana takviyeli büyük Galatasaray'ı. Ve bu iki takım adı derbi olan, bitime 4 maç kala oynanan maça çıkıyorlar. Fenerbahçeli olanların bile ilgilenmediği bir derbi işte. Derbiyi oynayan bizim takım, iki hocası kovulmuş, sonrasında hoca diye bir çapulcuya emanet edilmiş, başkanı derdest olmuş bir enkaz  olarak İnönü'ye çıkmış.

Kale sırayla, bu sefer golü gelmiş olan kaleci, saçı tokalı, olanca sakin ve soğukkanlılığıyla geviş getiren Aykut. Serkan, Zan, Servet, Çağlar savunması bugün Bank Asya Liginde sıradan bir takımın savunması bile değil. Bu savunmayla erkekse Barcelona oynasın görelim. Bülent Hocam daha ne yapsın. Yabancılar kapacağına varsın bizimkiler bölüşsün parsayı. Ben olsam ben de onları oynatırım. Pino'dan, Cana'dan, İnsua'dan bana ne fayda var. Yarın ihtiyarladığımda Servet'in kapısını çalsa yardım etmez mi? Eder, Gökhan'da, Serkan'da bu 45 senelik çömez abilerini açıkta bırakmazlar.

Hepiniz bilirsiniz, Mustafa Sarp'ın düşmanıyım. Ama hakkını vermem lazım, bu maçta seyrettiğim en iyi oyununu oynadı. Kendisi futbolcu olmadığından, 2 senede ilk defa benim gözüme  ancak kötü bir futbolcu olarak görünebildi. Artık Mustafa Sarp'ın arkasındayım. Oynatmazlar ya, oynatırlarsa son 3 maçını doya doya oynasın, benden helal olsun.

Biri var ki yazık oldu. Ayhan Akman, o Şampiyon olduğumuz Sivas maçından sonraki en büyük futbolunu oynadı. Benim babam komadaydı, gün sayıyorduk evde, birden dirildi bir günü çok sıhhatli geçirmişti. Acaba Ayhan'ınki de böyle bir diriliş maçı mı? Babam ertesi gün öldü. Golü yiyene kadar, hayranlıkla izledim kendisini, ama çok geç artık eski kaptan. Bir önceki paragrafı işgal eden yaratık olmasaydı, inan ömrünü en az 2 sene daha uzatırdın bu takımda.

Baros'u görür gibi oldum ben en uçta. Futbolcudan çok sıçana benziyordu. 3 maç sonra olmayacak adam, topu ayağına sürmedi. Ofsayt ve sarı kart krallığı bu kadar az oynamasına rağmen onun. Oynayamayınca da pislik yüzü ortaya çıkıyor.

Arda'ya acıyorum bu takımda. Keşke iyileşmeseydi, şu takımda, içler acısı durumda insan nasıl top oynayabilir?

Aslına bakarsak yüz yılın en kötü kadrosu, beklemediğim kadar iyi futbol oynadı. Bir ara 10-15 pasa çıktılar. Gol de bas bas bağırıyor ben geliyorum önlem alın diye. 2 defa gök tanrı yardım etti. Baştan söyledik ya, takımın, hocası yok, başkanı yok, gelecek korkusu hakim, futbolcular kötü, eller ayaklar felç geçiriyor. Bereket Beşiktaş bizden bile kötü. Mucize 2-0 olunca topa basıp, tabelayı korudular. Bizim çapulcu, 2-0 yenik takıma hakan Balta'yı sokuyor, Hakan Balta durumu 5 dakikada 2-2 ye getiremeyince de kovduğu, arkasından emirle geri aldığı Pino'yu alıyor. Tercüman marifetiyle taktiğini veriyor.'' Hadi Kolombiyalı Pino, seni affettim git şu 5 dakikada Beşiktaş'ın işini bitir''  Sonrasını Musa Çözen gösterdi zaten.

Bitmiş bir iş, sinmiş bir kulübe, çökmüş iki hoca, koskoca bir leş.

Büyük Galatasaray'ın son hali, ulu bir ölü.

Ve bütün bu kepazeliği seyreden, yazan, zapta geçiren, bitik bir Galatasaraylı,

25 Nis 2011

Olay Yeri İnceleme

Bu sene hiç Fener maçı izlememiştim. Bizim maçlarda da Fenerbahçe'ye bakmam bile. Aslında dünkü Buca maçını da izlemiyordum. Usulen televizyona bakıyor, bir taraftan da başka şeylerle meşgul oluyordum. izlemeye gerek bir şey yoktu çünkü. Olay yeri tertemizdi. Polis Bünyamin Gezer yönetiyordu operasyonu. Bir önceki hafta bitime 5 saniye kala gelen 3 puan, ve kanka Bülent Uygun'un Eskişehirspor'unun Trabzon'a taktığı çelmeyle yüksek moral egemen olmuştu İzmir'e.

Rakip Bucaspor, haftalar öncesinden dönüş biletini cebine koymuş, her ihtimale karşı hafta içinde futbolcuların kafaları karıştırılmış şekilde olay yerine getirilmişti. Aziz Yıldırım'ın işbirlikçileri Tüpçü ile Seramikçi, takımlarını çoktan uzaklaştırmıştı olay mahallinden. Geçen sene bir imalat hatasına kurban giden ligimizin master takımının bu kez işi her hangi bir kazaya kurban verilmeden halledilmeliydi. Galatasaray'a ve Beşiktaş'a yapılan, yapılmak istenen zulüm elbet bu kadar değildi. 3. 4. olsalar yeterdi Fenerbahçe için, ne var ki narkozu gereğinden fazla vermişler lig bitti  hala uyanamamışlardı.

Dedik ya, mahal temizdi bu sene Fener için. geçen yılın Şampiyonu, aldığı mucize abdestle artık bir 100 sene namaz kılabilirdi.  Galatasaray- Beşiktaş erken derdest edilmişti, Kayserispor, Gaziantepspor cüret bile edemezdi. Ne var ki bu kez, yıllardır uyuyan Karadeniz Fırtınası uyanmış, yıllar sonra tekere çomak sokuyor, efeleniyor, Fenerbahçe Cumhuriyetine sataşıyordu, ilk yarıyı 9 puan farkla önde kapatıyordu. Olsun du, hamsiyi leş kuşları yesin di. Kalan son pürüz nasıl olsa bertaraf edilirdi bir şekilde.

Haftalar geçiyor, bir türlü sistem sonuca ulaşamıyordu. Bu sefer iş son maça kesin bırakılmamalıydı. Polis Bünyamin ligin en kolay olması gereken maçında olay yerine gönderilip, eski sabıkasının temizlenmesi sağlanıyordu. Yani nasıl olsa Fenerbahçe rahat kazanacaktı, bari bir kaç pozisyonda Fenerbahçe aleyhine kıyım yaptırılsın, üzerine yapışmış pislikten biraz arınsındı.

Maç tam bu anlattığım kurgu içersinde geçiyordu. O da ne Bucaspor can havliyle bir gol attı. O dakikadan sonra bütün dikkatimle ilk defa bir Fener maçını izledim. Lig tv spikerlerini dinledim mecburen. Aziz Yıldırım anlatsa maçı, bu kadar taraf tutarak anlatmazdı. Polis Bünyamin'in keyfi yerindeydi. Nasıl olsa Fener maçı kazanacaktı, Fener takılır diye medet bekleyenler varsın biraz keyiflensindi.

Şaka maka derken maç 3-1 oldu. Biz o anda Fener'in maçı 6-3 kazanacağını belgeleyen yorumu attık taraftar sitelerinden birine ,sonsuzluğa doğru. Aslında inanın 5-3 yazacaktım ama elim 6 ya gitmiş, sonra da değiştirmeye üşenmiştim. Spikerlerin dilleri felç geçirmiş, konuşamıyorlardı. Aykut'un mutlak bir şeyler yapması gerektiğini söyledi biri, panik halindeydiler, suçlu onlarınmıydı neydi? Bünyamin polis, parmak izlerini silmeye başlamıştı. Durduk yere serbest vuruş vermeye başladı. Bir penaltı verdi, yoruma açıktı, yani 100 hakeme sorsan en az 70'i penaltı çalmam derdi. Eğer bir pozisyon yoruma açıksa kim tarafına yorum yapılması gerektiğini en iyi Polis Bünyamin bilirdi. tereddütsüz Fener lehine benim oyum dedi.

O dakikalarda hakemin hemen yanındaki Emre futbol dışı pisliklerini kusuyordu elbet. Hakem kör ve sağır olmayı tercih ediyordu. Emre bir sezonda en fazla 4 gol attığını müjdelemişti spikerler bir ara. Daha önce bilmeyenler için İnter'de de 4 attığını söylediler. 1999-2000 yıllarında 5 gol atmış diye düzelttiler akılları sıra ama hangi takımda attığını söyleyemezler, dillerini eşek arısı sokardı.

Gökhan Gönül'e ortalık sakinken verilen sarı kart, kritik hale gelmişti. Daha maç kopartılamıştı çünkü. Polis'in gözü önünde Gökhan topu öfkeyle yere vurdu, bir topu  da bilerek elle kesmişti. İkinci sarı kartı göstermesi Bünyamin'in sonu olabilirdi. Hem bu maç tehlikeye girecek, hemde bir sonraki maç İskender Alın'ın, İbrahim Akın'ın yolları açık olacaktı. Değermiydi canım, alt tarafı bir sarı kart için Bokludere'nin kurbağalarını ürkütmeye.

Aziz Yıldırım'a anlı şanlı Şampiyonluk kutlamaları yapması için ligin son maçında stadyumda olacak kadar ceza verdiler. Hem bu süre içinde kendisi görünüp, tepki almayacak hem de ceza yumuşak geçişle örtbas edilerek geçiştirilecek 1 taşla bir kaç kuş birden vurulacaktı. Şebekenin bu kez işi şeytanlara bırakmaya hiç niyeti yoktu.

Eğrisi doğrusuna gelmiş Galatasaray'ımız bu soytarılığın dışında kalmıştı bu sene. Doya doya kutlasınlar, ben böyle Şampiyon olacaksam değil 14 , 24 sene bile beklemeye razıyım. Ey futbolun oligarkları, Majör takımınız için Şampiyonluk yolunda her yol mübahtır, onlar sizin bu kıyaklarınızla gelen Şampiyonlukta 40 gün 40 gece biz kazandık diye eğlenirler, bırakın onları kendi hallerine artık. Kadıköy'e bayraklar asılmaya başladı zaten. Siz bu olmayan vicdanınızla, Tay Burak'ın takımına, Karadeniz'in deli dalgalarına, Kazım Koyuncu'ya, Nihat Genç'e nasıl hesap vereceksiniz? onu düşünmeye başlayın artık.

Sırça köşklerde, kristal palaslarda oturuyorsunuz, Karadeniz'linin gecekondusuna taş attınız, başınıza büyük bela aldınız.

24 Nis 2011

Yaratıklar;; Galatasaray 1- Kayserispor 1

Evvel emirde yazmasam çatlarım. Ben bu maçta 50.000 kişi içerde 20.000 kişi dışarda taraftar bekliyordum. 2000 senesinde maça gitmeyen taraftarla, bu maça gitmeyen taraftar benim için aynıdır. Çok şey kaybetmişlerdir. Takım-lafın gelişi- geçen hafta hiç bir motivasyonu kalmamış Manisaspor'u uzun ip bellerinde olan kazmalarla kazanınca (arda turan istisna), kendisine beylik verilen zatı muhterem 45 senelik Galatasaraylı hoca görünümlü şahsiyet, öğretildiği gibi kazanan takım bozulmaz ilkesini uygulayacağını biliyordum. Yani Lukas Neil, Baros hocamızın yüksek egoları mucibi yanında oturacak, Gökhan, Servet, Aydın, Ayhan, Mustafa Sarp banko oynayacak. Deve güreşçisi, uzun eşşekçi gibi zeka ve yetenek gerektirmeyen sporların sporcularını aynı forma altında futbolcu kimliği içinde bir arada görmek, ancak bu gün 10 yaşında olan taraftarın, ömrünün sonlarına doğru belki bir defa seyredebileceği hadisedir. Bilet fiyatlarının bu gösteri için en az 100 lira falan olması lazım bana göre.

Midesi kaldıran bir daha seyretsin bana inanmıyorsa. Son 20 dakikayı saydım, 3 pas üst üste yapılmadı. Rekor sayıda korner ve serbest vuruş en ufak bir tehlike yaratmadan kullanıldı. Kaleye gelen ilk top gol oldu. Bu yenen golde mübalağa etmiyorum tekerlekli sandalye takımında 2 sporcu olsaydı, iki kazmanın yerine inanın o kademeye girer golü yemezlerdi. Bu kadar futbol dışı yaratığın nasıl oluyor da hala süper ligin bir takımında oynuyor olması spor akademilerinin tez konusu olması lazım, komisyonlar, kürsüler kurulup incelenmesi lazım.

20 gün sonra bir prosedür yerine gelecek sadece, başkanın kim olduğu şimdiden belli, 1 ay sonra olmayacaklar yine şimdiden belli, nasıl oluyor da müdahil olmuyorlar bu kepazeliğe? 20 milyon kişinin taraf olduğu bir takım bu kadar yeteneksiz birine nasıl teslim edilir? ligin bitimine 10 maç falan kalsa Bülent Ünder de kovulur, yerine Çaycı Ahmet gelirdi.

Taraf olduğumuz, seyrettiğimiz yaratıklara takım diyemeyeceğim için oynadıkları oyuna da maç diyemiyorum. Bu yüzden futbola bakmadım bile desem yeridir. Yalnız sayamadım bıraktım, Sabri'nin yaptığı belki 100 ortanın 95 i auta gitti. Sıkı bir Galatasaraylı olmak ve bitmek bilmeyen bir enerji, uzun yıllar Galatasaray'da oynayabilmek için yeterli mi ? bilmiyorum.

Biri artık fişimiz çeksin de kurtulalım bu acı çekilerek geçirilen yoğun bakım günlerinden. Taraftar olarak sokağa çıkmaya utanırken, hiç bir şey olmamış gibi yaşamlarına devam eden,  pahalı arabalarıyla gezen, 1 ay sonra para almak için menecerlerini muhasebeye gönderecek olan kazmalar daha ne kadar azap çektirecek bizlere. Bu nasıl bir taraftarlıktır, bu nasıl kadere razı olmaktır? Bu ne kepazeliktir, maçın bitimine 10 dakika varken bile en ufak bir çaba göstermeyenler neyin peşindedir? Anladığım kadarıyla kimse yapmayacaktır bu işi benden başka. Zaten kelle koltukta yaşıyorum hiç belli olmaz son maç belki bir odunla sahaya atlayabilirim, artık Mustafa Sarp'a olmadı yakalayamazsam Servet'e saldırabilirim. Bu da size son bir kıyağım olur, gider ıssız bir köyde hayatımın geri kalanını Galatasaraysız geçiririm.

Zaten ortada Galatasaray Malatasaray kalmadı.