2 May 2013

Global Kraliyet Ailesinin Gaz Bombası; Barcelona

Dün gecenin bitimine kadar yutturdular, ta ki bir futbol makinesi takıma denk gelene kadar. Neymiş, Dünya'nın gelmiş geçmiş en büyük futbolcuları onlardaymış, 100.000 kişiye oynuyorlarmış, top göstermiyorlarmış, falan falan uzar gider liste. Görünen, yani netice ne diyor? Barca, oynadığı bütün maçlarda oyun üstünlüğünü uzak ara elinde tutar. Sıçan gibi oynar. Topu kaptırmamak için, geçtik korneri, serbest vuruşu, neredeyse penaltıyı bile paslaşarak kullanır. Aralarında 10 metreye paslaşarak, diğer takımı kötü oynadıklarına inandırır, bütün savunma oyuncuları Messi'ye karşı maymun olmaktan korkar, dalamaz, basamaz, sinir sistemini bozmaya oynar, timsah gibi avının hata yapmasını gerekirse 90 dakika bekler ve bir delik bulduğunda da haksız kazanç golünü bulup yürür gider.

Barca futbolu budur, Dünya'nın bana göre en kötü futbolunu oynayan büyük takımıdır. Ama bizim gibi neticenin değil de Hatice'nin sevdasının peşinde olanlar için durum farklıdır.  Son 8 e kaldığımızda söylemiştim, bize çıkmasın demiştim. Eklemiştim, korktuğumdan değil, biz o maçı da çıkar oynardık. Belki elenirdik ama Melo'yu, Riera'yı Selçuk'u şehit verirdik. Bize sökmez Barca futbolu. Tribünlerde 100.000 kişi var, 100 kişi ancak bağırıyor, 50 sene önceki''tak tak taka tak, taka takak; BARCA'' başka bir melodi yok futbolseverlerin kulağına gelen, sahada oynayan futbolcuların banka cüzdanlarının toplamı Dünya'nın en az yarısı ülkenin milli servetinden fazla. Karıları, sevgilileri kralların padişahların, imparatorların rüyasında bile göremeyeceği yaratıklar. Hep bir umutla bekledim, balon ne zaman patlayacak diye? Morinho'ya güvenmiştim, İspanya'ya gittiğinde, o da kendi derdine düşmüş, monşer futbolcularıyla bu global balonu patlatamamış. Aynı damardan beslendiği için elinden bir şey gelmemiş.

İddia ediyorum, İniesta'nın istatistiğinin, Mustafa Sarp'ın istatistiğinden farkı yoktur. Elbette futbol kaliteleri aynı demiyorum, sadece istatistik okuyorum. Şu kahrolası istatistiklere oynayan futbolcuların baş çelişkisiyim.  Açın CV lerine bakın, isabetsiz paslarına bakın aynıdır, koşu mesafelerinde fark yoktur, maç başına attığı goller aynı, takımlarının yediği gollerde araziye uymaları bir birlerinin kopyası. İnanmayan iki maçta yedikleri 7 gole tekrar baksın. Hiç birinde İniesta'nın suçu yok. 100. Şampiyonlar Ligine çıkmış kalecilerinin yediği golleri Muslera yese ilk başta ben saldırırım. Milli damat Pike'nin şebeğe döndüğünü seyrederken yağlarım eridi 5 kilo verdim. Kıçlarına Münih'te nişadır sürülmüştü, Camp Noi'de maçın başlamasıyla beraber deli dana gibi koşuşturdular. Hiç birinin aklına topla fazla oynayalım, klasik futbolu sahaya sunalım, 11 futbolcu kendi aramızda paslaşalım, delik arayalım felsefesini uygulayalım fikri gelmedi. Kenarda oturan Hocalarının adını ilk defa duydum, lige yeni çıkmış Rizespor ilgilenmez. Belki de bu nesil ilk defa aslan gibi, erkek gibi top oynamaya kalktı. Alışık değillerdi, delikanlı futbol oynamayı bilmiyorlardı. Futbol Tanrısı tarafından, Bavyeralılar marifetiyle  çarpıldılar. Bir daha bellerini doğrultamamacasına.

Fubollarının hileli olduğunu en iyi Hocalar ve futbolcular biliyordu. Reykart, Şampiyon takımdan kaçıp bize geldi, Arena'ya sokmadım, teneke bağlayıp gönderdik. Gordiyola kaçıp kendini unutturdu. Futbolcuların gidecek yeri yok, Barcelona futbolcuları gittikleri takımlarda kulübe paspasçısı olur. Bugün Messi'yi milli takımlarda seyrediyoruz. Öyle az buz bir takım değil Arjantin. Portföyünde Dünya Şampiyonlukları var, ve Dünya'ya dağılmış futbolcularının klası, Brezilya'lılardan daha yukarıda. Bu yüzden Katalanya'dan ayrılmak hiç birinin işine gelmiyor.

Bavyera Münih, kağıttan kaplanın yutturulmuş, dayatılmış efsanesini futbol tarihi çöplüğüne attı. İki maçta aldıkları hezimet, sadece bu sezon onları saf dışı bırakmakla, hak etmedikleri kupalardan bir seneliğine mahrum etmekle kalmayacak. Önden giden, geriden gelene gelecekteki hayalini gösterir. Dün geceden itibaren, artık hiç bir takım, Real'den, Barca'dan tırsmaz. Hiç bir futbolcu karşımda benden zengin, benden daha iyi futbolcu var diye kendi futbolunu daha geriye götürmez. Proleter futbolun, his takımlarının yolu aydınlanmıştır. İki Ağalar, geri dönüş yapacağız diye hafta boyunca futbolseverleri son defa kandırmışlardır. Geri dönüş trenine binmişlerdir. İki takımda seneye değişir, uzunca bir süre Şampiyonlar Ligi kupasının hayaliyle yaşarlar.

1 Mayıs  2013 bir futbol devrimine şahit olmuştur. Bütün Dünyanın Şampiyon Kulüpler kupası hayali kuran takımları gözünüz aydın. Gözünüzde büyüttüğünüz kupayı daha önce de alan, şimdi finali oynayacak takımı kendi sahasında maymuna çevirmiştik bir zamanlar. Final maçları için ömrümüz yeter, Galatasaray'ı Şampiyon Kulüpler kupası finalinde seyretmek için çok uzun seneler beklemeyeceğiz.

Önce Boru  Saa 4 Mund, Kral'ın Madrid'i, sonra 7 de sana Katalanya'nın balonu Barcelona. Yepyeni bir güneş doğdu, haklı futbol filizlendi, taraftarların şanlı dalgası tri
bünleri kaplıyor, güzel futbolun, delikanlı futbolun krampon sesleri çınlıyor.

2013 Şampiyonlar Ligi Finali'nde dinleyeceğimiz marş artık, mazlum takımların isyan marşıdır.

30 Nis 2013

Futbola Lanet Ettirenler; Emre Çolak

Tatil köylerinde olurdu böyle animatörler, futbol topuyla cambazlık yaparlardı. Geçen yıl Beyoğlu'nda görmüştüm, çocuk topla kedinin yumakla oynadığı gibi oynuyordu, top sektirirken takla atıyordu, daha geçen maç Arena Aslanlı Yolda topu iyi sektirenlere atkı dağıtıyorlardı. Biraz seyrettim atkıyı alabilmek için saatlerce top sektirebilecek taraftarlar vardı. Biri 20 dakika sektirdi, sıkıldım izlemeyi bıraktım, koy 1 saat sonra oynayacak takıma banko oynasın şov yapsın o derece. Yıllar önce Karaköy'de banka memuruyduk, peşine takılırdık öğle paydoslarında rastlarsak. Hava güzel olduğunda bir deli peyda olurdu. Eskiden milli olmuş falan derlerdi, kafasında top sektirerek Galata Köprüsünden geçer, Cağaloğlu'na çıkar İstanbul turu atardı. Hatta top sektirirken gazete verirler eline okurdu. Bu yaşıma kadar unutulmaz top cambazları seyrettim. İddia ediyorum hala her mahallede sirklerde gösteri yapacak yetenekte çocuk bulursunuz.

Beşiktaş'lı Muhammed misal, 8 yaşındaki Muhammed, 8 yaşındaki Messi'den  daha aşağı değildi. Bir Oğuz Sebankay vardı Galatasaray'da, çocukken seyretmiştim, her sezon kendisini ilk 11 yazardım. Bir Serdar Özkan, bir Özer Hurmacı, şeytanla maç etseler kramponu ters giydiriler. Emre Çolak'tan bahsediyorum aslında. Galatasaray'da her znesil imam futbolcu kontenjanı olmuştur. Senaryoyu her zaman tersten okuduğum için içimden vesvese eksik olmaz. Hagi'nin gelişinde bile kıllanmıştım, bizimkiler Hagi'yi hacı sandı diye. O zamanki büyük takım Cuma namazı mürettebatıydı, Arif, Hakan'lar, Emre, Okan...., Acaba Emre Çolak'ta bu kontenjandan mı takımda tutuluyor diyeceğim ama değil. Adam imam ama top cambazı.  Maçlar teker kişi oynansa ben Galatasaray futbolcu gurubundan Emre Çolak'la oynarım. Kafasında beyin olmadığı için pas verme, şut çekme, çalım atma, ver kaça girme gibi seçenekleri işaretleyemeyeceğinden  yeteneğiyle baş başa kalacak. Bitmez tükenmez enerjisi, her topa bulaşması, en az top kadar mesafe kat edebilmesi, rakibe illallah dedirtir.  Maçlar 20 kişi oynansa takıma almam. Kafatasının içinde beyni olmayan futbolcuya limon taşıtmam. 

Ben hoca olsam, Emre Çolak'a idman falan yaptırmam, takımla çalışmasına izin vermem. Gönderirim Tübitak'a Matematik, Fizik, Biyoloji, Geometri, Tanjant, Kotenjant,,, ne varsa, hangi pozitif bilim varsa öğrensin. Adam topla oynamasını biliyor, ama futbol oynamasını bilmiyor. Bilimden başarıyla diploma aldıktan sonra, vereceksin bir kumarbazın yanına staj yapacak. Sergen'den, Tugay'a, Rıdvan'a büyük futbolcularımız aynı zamanda iyi birer kumarbazdı. Kumarı herkesin sandığının aksine akılsızlar değil, akıllılar oynar, akılsızların parasını almak için. Satranç, briç bilmeyene forma vermem ben hoca olsam. Tanımam etmem ama iddia ediyorum Emre Çolak hayatında iskambil kağıdını eline almamıştır. Tavla oynamasını bile bilmez.

Geçen yıl gözümüze perde inmişti. Tarihinin en kötü futbol takımın seyretmiş taraftar, kim olsa, oynayanları Maradona tadında seyredecekti. Engin Baytar, Emre Çolak' biraz da bu yüzden idare etti. Avrupa kupası maçları yoktu, Galatasaray ligi forselemiş gidiyor, kendinden daha iyi takımla karşılaşmıyordu. Bu sene kısmen er meydanlarına çıktık, Eğer Sarı Ejder, Parçalı Fil gelmeyip de, Emre Çolak'a Engin Baytar'a kalsaydık, biz bu ligi Şampiyon falan bitiremezdik.  

Bu boyda bu fizikte futbolcu olacaksan adın Maradona olacak, Saviola olacak, Messi olacak, değilse başka bir yolu daha var. Adın Emre Çolak'sa Fatih Terim'in manevi oğlu olup yürüyeceksin. Bir patronum vardı, kovacağı, sevmediği adamı, yükseltir, maaşına  4 misli zam yapar, müdür, genel müdür yapardı. Altına şoförlü araba verir, emrine sekreter bağlar ne oldum delisi yapardı. Altındaki elemanlar başlarındaki bu yeteneksiz müdürün şansına küfür eder, kendilerinin ne kadar bahtsız olduğuna hayıflanırlardı. Hak etmediği lüks yaşama anında konsantre olan eleman, boyut değiştirip sınıf atlardı. Geri dönüşün imkansız olduğu bir anda patron işten kovar, eleman bir daha iflah olmaz bir sefalete düşerdi. Emre Çolak'ın ayağına top geldiği anda inanın aklıma bizim Servet müdür aklıma gelir, adı aklımdan asla çıkmaz. İddia ediyorum Emre Çolak Galatasaray'dan ayrılsın PTT liginde bir takımda banko oynasın, Nurettin yüzünden Arena'da anırmıştım ya, Emre için  danalar gibi böğürürüm. 

Emre Çolakspor futbolcuları Antrenör travmasıdır. Reykart'tan, Hagi'ye, Bülent Ünder'i saymıyorum, Fatih Terim'e kadar hangi hoca olursa olsun beynini bunaltır. 24 saat hafta boyunca beraberler, kim bilir neler yapıyor antrenmanlarda ki hocalar mecbur kalıyor oynatmaya. Top kaptırma ustası, istatistik tutulsa kesin Dünya rekoru kendisinindir. Her maç dikkat edin her maç, üstelik çoğu maç biterken kaptırdığı lüzumsuz toplar kalemize gol pozisyonu olarak döndü. Bunlardan 2 tanesi daha girseydi şimdi Şampiyon olabilmek için kan işiyor olacaktık.  Yerden kalkmıyor, ikili mücadelelerden ya faul alarak, ya faul yaparak ayrılıyor. Pas vereceği yerde şut çekip, şut çekeceği yerde pas veriyor. Korneri yetiştiremiyor, serbest vuruş kullanamıyor. Penaltı olsa attırmazlar. İhtiyaç olsa kaleye geçiremezsin, taraftarın çoğu kendisinden nefret ediyor, Galatasaray formasını giymeyi bıraksa bir kişi aramaz hatırlamaz. Oyuna girerken umutlanan tek bir Galatasaray taraftarı olmaz. 

Kafa ütülemediysem çocuklar, Emre Çolak Galatasaray futbolcusu değildir, bereket yolu ve ömrü Galatasaray'da bitmek üzeredir. Önümüzdeki sezon kesin olmayacaktır.  Ben dayanamıyorum, dayanabilen taraftarımıza da Eyüp Sultan sabrı için şükran ve minnetlerimi sunuyorum. 

28 Nis 2013

Gavur Eziyeti Devam Ediyor; Gaziantep 0-1 Galatasaray

Maç kadrolarına baktığımızda akılları sıra, Boklu Dere yedek takımla çıkmış. Önemsemiyorlar artık Şampiyonluğu, kaybetseler bahaneleri hazır. Galatasaray kollanıyor, saha içinde geçtiler de saha dışıyla baş edemedikleri için puan farkı açıldı. Fenerbahçe kapasa bile, hakemler izin vermiyor, dahası Galatasaray'la oynayan takımlar oynamıyorlar. Maç başı Uğur Meleke'ye söyletiyorlar. Galatasaray'ın fikstür avantajı varmış, Belediye'nin oynadığı takımlarla oynuyormuş, Belediye'yi yenen takım ya rahatlıyor, dolayısıyla Galatasaray'a asılmıyor. Çok yazık, Yüce Gök'ten bu hafta oynadığımız takım her ne kadar geçen hafta Belediye'yi yenip mayınlı bölgeden uzaklaşmış Gaziantep olsa da, başlarında azılı Fenerbahçeli var. Galatasaray'ın puan kaybetmesi için bu adamlar hayatlarını ortaya koyarlar. Seyrediyorsam şerefsizim ama işte mecburen öğreniyoruz. Büyük Fenerbahçe kemik yalayıcısı Ümit Özat yorumculuğu bırakmış. Bu sene için yorumlanacak maç kalmamış kendisine göre. Ulan şebek oğlu şebek, Fenerbahçe'ye bir hizmetin dokunsun istiyorsan hiç kimsenin izlemediği programda, mide bulandıracağına git bir takımın başına geç de, delikanlı gibi Galatasaray'ı yenmeye oyna.

Ben aslında bu gece oynadığımız maçı çok iyi oynasak bile yazmayı düşünmüyorum. Son yılların en berbat maçını oynadığımızı yazıyorum. Tek tek iğrenç oynayanları yazmayacağım da, şunu söylemeden geçemeyeceğim. Hamit sıfır olumlu pas trafiğiyle oynadı. Bence kariyerinin en kötü maçını oynayarak inanılması güç bir rekor kırdı. Yalama Türk Spor medyasının Melo'dan korktuğu için parlatmaya çalıştığı Yekta veremi, ikinci yarıya yerini Emre Çolak kolerasına bıraktı. Biz yazmaktan bıktık, aslında yazmaya bile gerek yok 3 maç daha katlanacağız sonra unutup gideceğiz de biraz ayıp oluyor. Bu takımda Emre Çolak adında bir futbolcunun forma giymesini benim içim kaldırmıyor. Adamda omurilik problemi var, denge sorunu var. Futbol aklı zaten sıfırın çok altında, yine son saniyede bom boşken kaptırdığı top gol oluyordu. Bilerek yaptığını düşünüyorum, bu sene her maç banko oynasaydı, kesinlikle Şampiyon olamazdık.

Boklu Dere son dakika penaltısıyla galip gelmiş. Pozisyona baktığımda Bobo, sisteme bir kıyak yapıp topu ellemiş. Baroni topu bu sefer yatır tarafındaki kaleye atmış ve cehennem azabını 1 hafta daha çektirmek istemiş. Ben kendi payıma ilk defa Fenerbahçe kazandığı için üzülmedim. Bu gece Şampiyona yakışmayan bir futbol oynadık, bu oyunla, bir balık golle gelen galibiyetten sonra Şampiyonluk sevinci yaşamak istemezdim. Belki de futbolcular bile aynı fikirdeydi. Olamaz mı? bence öyledir. Yolda, uçakta geçecek bir Şampiyonluk sevinci, karşılamaya gelmeyecek coşkusuz bir taraftar bir hafta daha beklesin. Arena süslensin, Şampiyonluk bayrakları İstanbul'a dalga dalga yayılsın. Barlarda eğlenilsin, büyük ayranlar devrilsin, sazlar çalsın, takım biraz daha büyüsün.

Galatasaray 19. Şampiyonluğu aldı, önümüzdeki sezon 4. yıldız takılacak da bu sene ben 3. yıldızı takıyorum. 15. Şampiyonluğuma çıkıyorum.