28 Oca 2010

Güle Güle Manda Yiyicisi

İlk çıktığın maçta, kapalının önünde kabak gibi ofsaytta kımıldamadan durup felç geçirdiğin maçtan, son oynadığın maça kadar son 2.5 yıldır en çok küfür ettiğim adamdın kusuruma bakma. Şimdi gittin ya, artık bu saatten sonra sen benim Kuna Kinte'm, kardeşim, yoldaşım, arkadaşımsın. 

Çıkmaz yolları zorladın, sakattın gelmeden önce söyledin, dinletemedin. Almayın beni, ben oynayamam, ben bittim, adelelerim beni taşımaz dedin. Gel bizde idare edersin dediler, ettin, 4 santraforla oynadığımız sezon sana da sıra geldi 11 gol attın. Fenerbahçe'ye attığın dandik golün hatırına katlandı kimi taraftar sana.  Yadigarın ''30 santim'', bizim için gol ölçü birimidir artık.

Benim blogun gugulına ''Nonda'' yadığında çıkan yüzlerce sonuç var, ne yazık ki hakkında hiç olumlu bir şey yazamamışım. Bu kadar gaddar davrandığım için umarım beni unutmazsın. Hele şu son maçlarda gol atacaksın diye ödüm koptu. Penaltıyı kalecinin ayağına nişanladığında sevinçten zıpladım. Böyle de bir şerefsizim işte. Senin futbolundan nefret ettim. En yakın arkadaşımla senin yüzünden papaz oldum.

Nonda, bugün en büyük, benim tek sevindiğim golünü attın. Bu gibi durumlarda sevineni sevmezler bizim mahallede, başkalarının mutsuzluğundan mutlu olmak bize yakışmaz. Ne var ki en son gelen çocuk(hakkında yakında yazacağım) benim için gelenlerin en iyisidir. Dos Santos'un yerine de feda edilecek adamın Kewell olmasını kaldıramazdım. Galatasaray anayasasının teklif bile edilemeyecek maddesidir Kewell'e sen gidermisin diye teklifte bulunmak. Kewell gidecekse kendi istediği zaman gider, gitmeyecekse de istediği kadar kalabilir.

Kendimi haklı çıkarmak için seninle geçirdiğimiz 2.5 sezon boyunca sana saldırılarımın nedenlerini sıralayacak değilim. Nasıl ki önemli bir transfer yapıldığı zaman yapanlara minnet duyuyorsak, seni Galatasaray'a layık görenlere de kızmak hakkımız. Doldur boşalt yöntemiyle yapılıyor bizde transfer. Tutarsa aslan Haldun, sihirbaz Haldun, tutmazsa yenisini getir, tutmayanı gönder. O zaman yine aslan Haldun.

Neyse Nonda, Kongolu kardeşim, beni boşver, ben senin yediğin pirzolaları bile saydım, attığın gollere sevinmedim, belki de senin için en olumsuz düşünen Galatasaraylıyım. Ancak bu taraftar seni unutmayacak elbet, hele mazlum bir ülkenin vatandaşısın ya, nereye gidersen git arkanda, yanındadır.  Yalandan ağlıyorum sanma, çok kötü davrandım. Beni tek kurtarır kıstas, Galatasaray'ın çıkarlarıdır.  Eğer Galatasaray için bir şey iyi olacaksa o şey olmalıdır.

Yeni bir takım kuruluyor, Aslantepe'ye çıkmak için gün sayıyoruz. Başımızda Surinamlı, dosta güven düşmana korku salan bir takım istiyoruz. Yöneticilerle aynı görüşteyiz, ufuktaki takımda sen olamazdın.

Güle güle Nonda, nesli tükenen mandaları kurtardın, yolun ve bahtın açık olsun kardeşim, tekrar kusuruma bakma diyorum, Galatasaray'lılıktandı bunca savaş.

24 Oca 2010

Kış Mesaisi Başladı; Galatasaray 1- Gaziantepspor 0


GalatasarayIn bu maçı erteletmeye niyeti yoktu. İstese oynamaz, sahayı, doğayla başbaşa bırakır maçı oynatmazdı.Yakışanı yapıp, her ne koşulda olursa olsun bu maçı oynayacaktı. Üst düzey Galatasaray taraftarı tribünlerdeydi her zamanki gibi. Ve maça gelenlerin tamamının söylediği şarkılar hem kendilerini, hem futbolcuları ısıttı. Hava güzel olsa da tribünler tıklım tıklım olsa desibel bundan daha fazla olmazdı zaten.

Sahanın zeminini futbol oynanır hale getirebilmek için harcanan yoğun çaba sonuç verdi ve yeni transferimiz Lukas'lı Galatasaray kış günü beyaz formayla tünelden göründü. Beyaz zeminde, beyaz forma bizim gibi gözlerinden sorunlu olanların sorununa sorun kattı. Zor görüyorduk futbolcuları. İkinci yarı için yaptırılan kırmızı forma tam zamanında görücüye çıkacaktı, ama Gaziantepspor'un başka renk forma getirmemiş olması yüzünden klasik defileyi izleyemedik.

Maça Galatasaray büyük bir tempoyla başladı. Ben de küfürle başladım. Bu Manda Yiyiycisi bizle dalga geçiyor herhalde. Saç baş yoldurdu, bunca sakatın içinde en sakat futbolcumuz ne yazık ki Nonda idi. Bu adam penaltı bile olsa atamaz, belki Reykard üşümesin diye ilk 11 de oynattı çuvalı. Isınmak için koşar bir işe yarar sandı!. Topla buluşmamak için elinden geleni yaptığı halde olmayan beynini iki kere, demir bağlı ayaklarını 1 kere gol pozisyonuna soktular.

Aslında ikinci devre için en büyük transfer Caner'di. Her işte bir hayır var misali Kewıl'ın sakatlığı, Kara Şimşeğin yokluğunda ilk yarı muhteşem bir futbol oynadı. Sol tarafın karları, Balta, Arda, Caner'le erimesine rağmen sağ taraf ilk yarı için aynı üretkenliği gösteremedi. İki baskın oyuncuyu aynı kanatta oynatmak bence de akıllı işi bir taktik bu sahada bulduğun yerden yükleneceksin.

Gaziantepspor'lu futbolcu hakeme ağır küfürden atıldı. Atılınca maç 10 a 10 oynanmaya başladı. Biz de Nonda yüzünden 10 kişi oynadık ilk yarıyı. Hatta Nonda'dan dönen topları hesaba katarsak, onlar fazla bile sayabiliriz. Lukas ilk yarıyı hatasız kapadı, defansa gelen güven Servet'in de hatasız oynamasını sağladı, İlk yarı itibariyla herhangi bir acemilik yapmadan oynadı. Ve ilk yarı olumsuz koşullara rağmen  takım, beklenen de güzel futbol oynayarak soyunma odasına yöneldi.

Ben bu yazdıklarımı devre arasında yazdığım için tabelaya göre bir değişiklik yapmadım. Nonda, penaltıyı atsa bile görüşüm değişmeyecekti. Yanlız Arda nasıl olur da penaltıda topu Nonda'ya verir? Eminim tribündekilerin çoğu atamaz demiştir.

İkinci yarı aynı tempoyla oynandı oyun. Nonda penaltıyı kaçırdı, kaleci topu kurtarmasa bile sanki top çizgiye kadar bile gitmeyecek gibiydi. Penaltıdan sonra bir gol daha kaçırınca homurdanmalar başladı tribünlerden. Koskoca Surinam'lı taraftarın dediğini yapacak değildi, Elano çıktı. Co'yla beraber yüklendikçe yüklendik. Taraftar ve televizyondan seyreden Galatasaray'lılar rahat maç seyrediyorlardı. Gol nasıl olsa gelecekti. Arda topun başına geçtiğinde arka direkte Reykard'ın cini, Mustafa bitiverip topu tavana asıverdi. İkinci gol bir türlü gelipte rahat bir Nevizade Geceleri şarkısını söyletmedi taraftara. Bu gidişle melodisini unutacaklar. Yine de ürkerek de olsa söylendi bu şarkı.

Son saniyelerde atılan  korner acabamı diyen Galatasaray'lıları heyecanlandırdı. Haklılık payı vardı, maç başından beri kardan adam formasıyla dikilen Leo, bi sakatlık yapsa ne olacaktı? Neyse ki savaş hali haftası geçirilen İstanbul'da puan kaybetmeden lige giriş yaptık. Oynanan oyun umut vericiydi, maçın adamı Caner'di. Arda sakınarak oynadı ki bence çok iyi yaptı.

İlk maçın ardından, ben umutlu yazılar yazarak noktalıyorum. Güzel futbol bekliyorum, pozisyon verilmeden maç tamamlandı. Sezon sonuna kadar ilk yarı yediğimizin yarısını bile yemeyiz. Keyta, Kewıl, Baros'un katılımıyla takım dahada büyüyecektir. Haydi bakalım gazamız mübarek olsun.

Kral Hakan Şükür!


Geçen akşam Saba Tümer'in konuğu Hakan Şükür'dü. Bazen iyi oluyor magazin seyretmek, dinlemek. Konuk Hakan Şükür olunca, yapacak bir şey de yoksa takıldık işte ekran başına. Daha önce Arda Turan'la yaptığı programı da izlemiştim. Medyanında kralı Hakan Şükür'müş meğer

Hakan Şükür, Türk futbolu ve Galatasaray'ın gelmiş geçmiş en büyük futbolcusudur. Sarı kırmızı formanın içinde geçirdiği yıllar boyunca verdiği imaj, yazdığı tarihle sonsuza kadar bu sıfatı devam edecektir. Futbolun ticaret olduğu günümüzde artık hiç bir futbolcunun, Hakan Şükür'ün istatistiklerini geçmesi mümkün değildir. Ne var ki Hakan Şükür'ü , formanın içinden çıktıktan sonra ki yaşamıyla da takip etmek, sevmek isterdik.

Yazıklar olsun ki, şu dandik magazin programında bile Galatasaray'lıların gönlünü alamıyor. Dikkatli izleyiciler tarafından küfür yiyor, hiç haketmediği halde.

Galatasaray'a üye yapılmış, kendisini üye yapana oy vermeyeceğini söylüyor. Çok umurumuzdaydı Hakan Şükür. Sen vermesen, Galatasaray'ın başına bir şey gelir sanki. Türkiye'de hiç kimseye nasip olmayacak bir noktaya geldin sayemizde. Galatasaray'lı olmasan sana onca sene o formayı giydirlermiydi?

Galatasaray'ın oynadığı en büyük maçın ilk 11ine bakın. Yücegök bize acımış, Arsenal maçına  çıkan takımın fotoğraflarını  duvarlarına asanlar, indirmek mecburiyetinde kalmamışlar. Fatih Akyel yok, Hakan Ünsal yok, Emre Belezoğlu cezalı o da yok. Kenardan sevindiler, ihanet ettiler, çıkabilecekleri en büyük maça çıktıkları takımı sattılar. Bundan sonraki nesiller başta Küçük Hakan olmak üzere bu saydığım futbolcuları lanetle anacaklardır.

Ancak bunlar neydi ki, Kaptan Hakan Şükür'ün yanında. Çocuklarımın tutacağı takıma karışmam diyor. Bundan daha büyük lanet olabilir mi? Düşün baban karışmamış, dayın seni Fener'li yapmış ve sen bir bakıyorsun ki senin baban Galatasaray'ın en büyük futbolcusuymuş. Bundan daha büyük Galatasaray nefreti olabilir mi? Hakan Şükür. Bırak senin gibi sporcuyu, sıradan bir Galatasaray'lı baba, çocuğunu Galatasaray'lı yapar. Aynı şekilde Fener'li de Fener'li.Senin çocuğunun başka takımı tutması imkanı var mı? Tanju Çolak, Fener'e gittiğinde oğlu Anıl ağlıyordu, yıllarca konuşmadı babasıyla. Sapına kadar Galatasaray'lıydı. Ve babası da döndü dolaştı aslan yuvasına katıldı, arkasında mecbur kaldığı pişmanlığı her fırsatta dile getirerek.

Son oynadığın sezondan önceki sezon aslında son senendi Hakan Şükür.O sezonu tarihinin en kötü sezonu olarak bitirdin. Bence bilerek yaptın bunu. Sadece 4 gol atabildin ve Galatasaray yönetimi, o beğenmediğin, nankörlük ettiğin Adnan Polat seni 1 sene daha oynattı. Elini öpmeye koştuğunuz Canaydın Başkan'a kalsa o akıl edemezdi.Kırılması gereken rekorlar vardı. Gerçi senden önce kıranlar da Galatasaray'lıydı ama olsundu. Tanju Çolak'ın attığı goller topaldı. İcabında, haklı olarak Fener'li de sahip çıkacaktı. Seni 1 sene daha oynatıp, bir daha asla kırılamayacak bir rekoru Galatasaray formasına kırdırdı ve duvara astı. Yoksa sen o formsuzluğunla, o yaşta 1 sene daha oynayabilecek durumda değildin. Nonda'yı getirmişlerdi, Hasan Kabze vardı, Ümit Karan'ın en verimli sezonuydu.

Saba Tümer'e dışarda Galatasaray'lı gördüğünde saatlerce konuştuğunu, imza verdiğini falan söyledi. Ben çok denk geldim, misal Milano'nun Bağdat Caddesinde maçtan sonraki gün bütün futbolcular kafelerde taraftarla takılırken Hakan Şükür ortalıkta yoktu. Ha hakkını yemeyelim bir de Popescu yoktu. Otellerin lobilerinde Hakan Şükür bir idareciyle, ya da o şehrin kodamanıyla, tarikatçısıyla oturur da asla taraftarla oturmazdı. Sahada 100 kişi çağırınca gelen adam dışarda taraftar gördümü öcü muamelesi yapardı.

Tutulmuşlar, şimdi basındaki Hakan Ünsal'ın peşine takılmışlar, inceden Galatasaray'a sövüyorlar. Galatasaray'lıyım diyemiyorlar, Kenan İmirzalıoğlu kadar bile Galatasaray'ı sevmiyorlar. Görevli değillerse Galatasaray maçlarına gelmiyorlar. Ne yalan söyleyeyim şu son Hakan Şükür magazin programını seyrettikten sonra keşke Hakan Şükür'de Fener'e gidip 1 sene oynasaydı diyorum.Nerden nereye 15 sene önce Televole maymunu iken şimdi ülkenin spordaki en büyük, en ciddi adamı haline gelmişin. Tek bir sıfatın var oysa o da Galatasaray'lı oluşun. Acaba ne diyecek diye hiç sevmediği programı, sadece sen varsın diye seyreden milyonlarca Galatasaray'lıya ayıp ettin. Ben dayanamadım, sonuna kadar seyredemedim o yüzden burada kesiyorum.

Geçen yıl, futbolu bırakalı  2 ay olmuşken takım Kadıköy deplasmanına yol alırken favori Fener diyebilen bir Hakan Şükür'sün. Yani ne değişti, tamam bildin hezimet yedik ama ne değişti? de sen varken yenmeye gittiğiniz takım sen yokken yenilmeye gidiyordu.

Formanın içindeyken en büyük Galatasaray futbolcusuydun Kral Hakan Şükür, seni formanın dışında da aynı duygularla sevmek isterdim.Formanın içindeyken hiç seyretmediğimiz, formanın dışında ise her zaman en tepelerde taşıdığımız, ve Galatasaray var oldukça taşıyacağımız Metin Oktay gibi olsaydın keşke.

Galatasaray hakkında ne olur konuşma Hakan Şükür, bırak bari anılar güzel kalsın.