5 Oca 2011

Karşı Devrim

Ey büyük Galatasaray taraftarı;
Kim bilir bu kaçıncı çağrımdır sizlere? ve ömrüm ne kadar vefa ederse yine yapacağım çağrılardan sadece biridir.

Vakit ne zamandır? harekete geçmek için neyi bekliyorsunuz? Kazım, Galatasaraylı olmuş haberin var mı? Taş mısınız oğlum siz, yoksa sürüye katılıp gururla mezbahaya koşan koyunmusunuz? 15.000 kişiydiniz şu ana kadar maça giden, şimdi 40.000 e çıktınız. Her birinize tek tek yapacak bir şey bulurum ben, ne olur tek bir sene maça gitmeseniz. Kol kola girmiş staratejik ortaklar bizim Arena'da. Peşpeşe 10 defa şampiyonlar ligi marşı çalmış stadı gezerlerken, unutturulan marş boş koltuklara çalarken, aynı anda Kazım Galatasaraylı yapılıyordu görmedin mi? Çalan marş Galatasaray'ın cenaze marşıydı, duymadınız mı?

Ey Galatasaraylı ulu ölüler, Metin Oktay'lar, Ali, Sami Yen'ler...daha ne kadar uyuyacaksınız,  ne zaman dirileceksiniz?

Elimizden bir şey gelmiyor, savunamıyoruz burçları, kaleleri, tabyaları, kurduğunuz büyük Galatasaray siperlerini. Hiyanet şebekesi artık işlerini gizli yapmaya bile lüzum görmüyor.

Bu kaçıncı yazışım? Başında Adnan Polat'ın olduğu, futbolcu kadrosu içerisinde bulunanların topuna lanet ettiğimiz, değişenin yerine daha beterinin getirildiği takım bizim değil. O yüzden üstüme alınmıyorum, yeni geleni tanımıyorum, bu Galatasaray'ın alacağı neticeler beni ilgilendirmiyor. Şampiyon olursa sevinmem, küme düşse inanın zerre kadar üzülmem. Ben büyük Galatasaray'ı kalbime gömdüm, Galatasaray'sız yaşamayı da öğrendim. Bu sene hiçbir maçına gitmedim, hiç bir maçını tam olarak televizyondan seyretmedim. Attığı hiç bir golde yerimden kıpırdamadım, Kolin Kazım transferinde de taşın, toprağın kuru tahtanın hissizliğine büründüm. Yarın Necati gelince de, gelmeyince de aynı duygularda olacağım.

Bütün bu olanlar karşı devrimin aşamalarıdır. Hareket henüz son bulmamıştır, o güzelim stadın o lüks koltuklarında ayakta hiç kimse kalmayana, isyancı tek bir taraftar olmayana, Galatasaray'ın alacağı neticeye, oynatacağı şimdikinden daha kalas futbolculara bile ıslık çalan son Galatasaraylı'da tribünlerden atılana kadar devam edecektir. Bunlar, seçilmiş,(seçilmiş derken kongre dedikleri prostatlıları kastetmiyorım,) sistem tarafından deneye deneye son şeklini almış asla bertaraf edilemeyecek olanlardır. Bu büyük şovu bizim gibi saflara, karşılıksız bir sevgiyle alt tarafı iki renge bağlananlara asla seyrettirmeyeceklerdir. Pasta büyüktür, taliplisi fazladır. Nitekim beni kovanlar,yarın benim peşimden yürüyerek gelişen, tribünlere, dolayısıyla takıma sahip çıkanları kovmakta tereddüt etmeyeceklerdir.

Yarım sezonun gazıyla, takımdan, tabeladan bağımsız bir kitle maçları izleyecektir. Muhtemelen, kombineleri aldıkları için seneye de aynı taraftar profiline katlanacaklardır. Ama daha fazlası yoktur işte, sonraki senenin kombinesini alabilecek Galatasaraylı içerisinde muhtemelen olamayacaksınız. Alabilecek kapasite de olanlar da lanet edip, beyaz bayrak çekip zaten almayacaklardır. Daha sonrası da, aynı kongre üyesi gibi, 40.000 prostatlı, takım elbiseli, parfümlü,  ömür boyu kombine sahibi insanlardan oluşacak bir Galatasaray seyircisi oluşturulup karşı devrim tamamlanacaktır.

Nasıl ki bu memleket coğrafyası, milyonlarca senedir başka başka halklara yurt oldu. Aynı öyle düşünün, bu Galatasaray markası da 100 yıldır başka başka insanlar tarafından öyle ya da böyle taşınarak bu günlere geldi. Nasıl ki bizim Galatasaray'ımız öldü, sizinde kardeşten öte bağlı kaldığınız taraftarlık kimliğiniz. Yok artık, kabul edin ona göre gidin ya da gitmeyin yeni Galatasaray'ın peşinden.

Yapılacak tek bir şey vardı elbette. Tabi gidişten eğer memnun değilse bu büyük Galatasaray taraftarı. Ne var ki yeni kadrolardan bunu beklemek imkansız. Mutasyona uğrayan taraftardan, ılık suya atılmış kurbağalardan su kaynayınca zıplama bekleyemeyiz. Bizim de cenazelerimiz, sloganlarla, zafer ve alınan kupaların naralarıyla kalktığına göre, köy köpeksizdir artık. Değil Kazım'ı, sistem eğer gerekli görürse, eğer küfür katsayısı henüz istenilen seviyeye ulaşmamışsa, Cihan Haspolatlı, Orhan Ak ve diğerleri daha futbolu bırakmadılar, onları da alıp getirirler.

Yapılması gereken şey devrimdi. Bir gece sabaha karşı bir gurup azılı Galatasaray taraftarı Florya'da kampı basacaktı, bütün futbolcuları bir salona kilitleyip odunlarla girişecektiç. Bir gurup, Galatasaray Televizyonunu ele geçirip Galatasaray manifestosunu okuyacaktı, aynı anda birileri Adnanları alıp, bir ormana kaldıracak 5-10 sene misafir edecekti. Ve milyonlarca Galatasaraylı adına, maça giden, gidecek olan taraftar yönetinme el koyacaktı.

Devrimin şartları ortadan kalktığına göre, 68 lilerin ütopyaları misali, Galatasaraylıların güzel hayalleri de bulut olmuştur. Bu mübarek takım gözümüzün önünde eriyerek bitmiştir, son izleri de Ali Sami Yen Stadı toz toprak haline gelince hiç olacaktır. Bundan sonrası da Galatasaray değildir zaten.