2 May 2009

Futbolu Sevdirenler; El Clasico'ya Çıkanlar

Maradona'yı seyretmemişler için;
Ben futbolu sevmiyorum, o yüzden Galatasaray'ın maçlarından başka maç seyretmiyorum. Galatasaray'ın son haftalarda, futbolu iyi ki sevmiyorum dedirten futboluna lanet edince bu hafta iki defa Barça'yı seyretme bahtsızlığına uğradım! Klasik maçın devre arasında yazıyorum. Binlerce pas yapıldı maçta, ilk golü yiyen Barça 3 tane yolladı, İlker'in kalesine. İlker 4 tane de çıkardı. Bildiğimiz ortada sıçan, Erman Toroğlu İspanya'da yorumcu, Rıza ile Bülent Hoca olsalar, Messi'den çalım yiyenler bir araba dayak yemişlerdi daha şimdiden. Cannavaro'ya ''neden Hanry'nin ayağını kırmıyorsun, böyle gol amatör maçta yenmez'' şeklinde fırçalarını, fetvalarını dinleyecektik maç sonunda.

Yalvardık hakeme maçı bitirme diye. Ben futbolu sevmekten vazgeçtikçe, Barça çıkıyor ortaya, çocukluk aşkım Liverpool çıkıyor, beni sehpadan alıyor. Merak eden var mı? Bu maçı acaba bizimkilerden kaç futbolcu seyrediyordur. Bülent Korkmaz bu maçı seyrediyorsa ben eşşeğim. Şampiyon olamıyoruz diye üzülüyoruz, sen yat kalk sevin şampiyon olamadım diye. Ya bize denk gelse şu maç. Koskoca Raul topla buluşamıyor, İniesta (Dünya'dakien sevdiğim orta saha oyuncusu) kedinin fareyle oynadığı gibi, Messi dalda maymun düzer gibi oynuyor.

Tabela mı? ne tabelası, ne önemi var golün. Salı gecesi atamamıştı ölüm üçlüsü Etto-Hanry- Messi aynı oyunu oynuyorlar. Niye değişik oynasınlar ki. Top aynı, saha aynı, arkadaşları aynı.Koskoca Barcelano her maç aynı forvetle sahaya çıkarken ,Galatasaray iki hafta aynı forvetle oynayamadı henüz. Onlar da hoca bizimkiler de, onlar da profesyonel biz de. Onların da taraftarı var biz de taraftarız. Gördünüz kartonları, biz de dağıtıldığı zaman yarımız uçak yapıp atarız aşağıya.

Neyse hepiniz maçı seyrediyorsunuz, seyretmeyen futbolsever varsa içinizde kaçırdınız kardeşim şovu. İkinci yarı başladı,çok şeyler daha yazmak istiyorum ama dedim işte Barça benim futbolu sevmememi istemiyor.

Ah Messi, ah İniesta siz varken ben nasıl futbol maçı seyretmem.
İki hafta önce bizim El Clasico oynanmıştı. Hatırlatırım, rezil olmuştuk seyredenlere. Bu da El Clasico, bizimki de!
Biz bir garip çingeneyiz, nemize gerek gümüş zurna.

Futbola Lanet Ettirenler; Onlar Kendilerini Biliyorlar








Ne çok sevinmiştik, Skibbe kovulurken, geçen yıl Feldkamp kovuldu diye bizi 5 leyen Leverkusen'e teşekkür bile etmiştik. Kocaelispor 5 lik yapınca kapalıdan haykırdık, ''Çaylak istifa'' Sevindik, ancak gitti diye sevindik. Hagi'yi bekliyorduk en azından, ya da en azından geçen yıl ki gibi 5-10 maç idare edilecek futbolcu-yönetim-taraftar üçlemesine güveniyorduk. Geçen seneden eksiğimiz vardı, Hakan Şükür yoktu, Hasan Şaş iyileşmiş, yuhalanmak için gün sayıyordu. Keşke Hasan'ın sakatlığı geçmemiş olsaydı.




Bülent Korkmaz'ı getirdi Monşer'ler. İpleri elde tutmak esastı, bu tezgahta. Tezgahta demişken, tezgahın kralını tezgahlayanlar hedef saptırıp tezgaha getirildik diya ağlıyorlardı. Ne tazgahı kardeşim, senede 3 hocayla çalış, iki maç üst üste aynı takım çıkama, sıra takımlarına elen, küme düşen takımlardan hezimet ye, futbolcu al, sat komisyonu indir. Tezgah diye kıçını yırt. Kimseyi kandıramadığını yakında anlayacaksın. Dua et takım cezalı, bu hafta da yırttın.




Bülent Korkmaz'ı biz efsane belledik. Hayatını Galatasaray'la geçirmiş, en büyük maceralarda kupa kaldırmış kaptan, sonsuz kredisiyle, Adnangiller'in imdadına yetişti. 17 defa süper ligte bir takımın başında maça çıkmış, takımı küme düşürmüş, allahı var estergon kalesi taktikleriyle büyüklere kök söktürmüş Avrupa tecrübesi olan, vizyonu geniş, Galatasaray'ı 2050 lere taşıyacak çakma Guardialo geldi takımın başına!



Saldık çayıra koskoca Galatasaray'ı. 3. gol görülmedi henüz. 2. gol tek bir maçta görüldü. 20 pasla atılan goller unutuldu gitti. Takım 3 pas yapamaz duruma geldi. Bu kadar üstüste bu kadar kötü oyunu hiç bir taraftar görmemiştir. Geçen hafta son dakikada Ankaraspor'lu futbolcu kaleciyle karşı karşıta kalınca hepimiz ''at lan'' diye yalvardık. Bu hafta Hacettepe 2. golü erken bulsun diye totem yaptık. Gol gelince sevindik hepimiz, en azımız üzülmedi yediğimiz gole. En kötüsü de bu işte artık yenilgiye üzülmüyoruz. İşi bok edenler iyi bilsinler, bizi takımdan soğutmaya kimsenin gücü yetmez. Seneye de maça gidecek olanlar bizleriz, ancak futboldan soğuttular hepimizi. En güvendiğimiz futbolcular bile iğrenç oynuyorlar, daha dün gırtlağımız parçalanana kadar tezahürat yaptığımız sembol futbolcularımızı yuhalıyoruz.




Ne yapıyorlar acaba, ne yediriyorlar. Sezon ortasında gelen klasik hoca yorumu yapılıyor. ''Enkaz devraldım, takımı çalıştırmamışlar''. Mutlaka eşşekçesine idman yaptırıyorlardır, yetmedi 1 saat önceden çıkarıp katır idmanı sonra dermanı kalmıyor futbolcuların. Uyum yok aralarında, neticeye gidecek futbolcuların yanlarında her maç değişik adam oynuyor. Bir önceki maç banko olan bir sonraki maç kadroya giremiyor. Değişiklikler kurayla yapılıyor sanki. Sonuç maça gidenleri, maçı seyredenleri canından bezdiren futbol.



Bu gece El Clasiko var, maçların anası var. Onların oynadığına futbol diyorsak eğer, bizim oynadığımıza ne diyeceğiz. Seyredin bakın, oynanan oyunu, futbolu. Rıdvan Dilmen hafta arası iki Galatasaray'lı futbolcuya, bu hafta maçınız kimle diye sormuş. İkisi de bilememiş. Soğuduk, lanet ettik futboldan sayenizde, teşekkür ederiz.



Tek tesellimiz Fenerbahçe'nin bizden beter olması.


1 May 2009

Dümbüllü Sahada; Hacettepe 2- Galatasaray 0


Artık sinir olmayı bıraktık, Galatasaray maçlarını gülmek için seyrediyoruz. Televizyon Ankara'ya bağlandığında başladı orta oyunu. Hacettepe Hocası Ergün, kulubede oturmakta olan Hasan Şaş'la sohbet ediyordu. Neşelerine diyecek yok, biri küme düşmeyi garantilemiş, biri futbolu bırakmayı. Hasan Şaş cep telefonuyla konuşuyordu, konuşmuyor sanki fıkra anlatıyordu. Elinde tesbih vardı Hasan Dede'nin. Ne işim var burada der gibi, göbek lime lime, saçlar dökük, iş bitmiş, veteran olmuş.

Ankara seyircisi, umulandan fazla ve coşkulu. Skibbe'yi biz göndermiştik, Bülent'i göndermek de onlara nasip oldu. Kadroda Yaser'i görünce orta oyunu seyredeceğimiz belli oldu. Ata Demirer oynasa Yaser'in yerine beni bu kadar güldüremezdi. Amatör takım düzeyinde bir futbolcu, kimin basiret bağlanması sonucu kendini Florya'da bulmuş inanılır gibi değil. Bunu getiren, oynatan hırsızdır, dolandırıcıdır, Galatasaray'ın milyonlarca taraftarıyla alay etmektedir. Taç atmasını bilmeyen, futbolcu diyaframı olmayan, kafası çalışmayan Yaser tam bir komedi oyuncusuydu. Ama suçu yok, ne yapsın zavallı çocuk, kabiliyeti bu kadar. Maskara olarak oynayacak bundan sonra.

Yaser, Kewell'i marke etmekle görevliydi. Lincoln ilk yarıda yüzde yüz 3 gol pası verdi. Bunlar atılmadığı için sayılmadı tabiki. Unutuldu gitti. Lincoln'e küfüre devam edilebilirdi, ayağına geldiğinde topa futbol topu olduğunu hatırlatan tek Galatasaray futbolcusuna. İlk yarı golsüz kapandı her zamanki gibi. Olsundu, koskoca bir ikinci yarı daha vardı, hem ne güzel gülüyorduk işte.

Ben Galatasaray taraftarının ciğerini bilirim. Bu maçı kazanalım isteyen tek Galatasaray taraftarı çıkmaz. Hepimiz hayatımızda ilk defa bu maçta yenilmesini istedik takımın. Bizlerin başındaki çobanlar, başka türlü görmezler doğru olanı. Tabelaya bakarlar, tesadüfen gelen galibiyeti kafi görürler. Saldırmayınca bunlar yerlerinden kımıldamazlar.

İkinci yarının başlarında gol gelmeyip, Yaser'in maymunlukları bizleri güldürmeye devam edince deha Teknik Direktörümüz oyuna müdahele etti. Ben bu kadar somut oyuna katkısı olan bir hoca görmedim. Seneye lige yeni çıkmış takımlardan birinde olmasına kesin gözüyle bakılan Volkan'ı çağırınca yanına, fal tutmaya başladık. Lincoln çıksaydı bırakacaktık komedi filmini seyretmeyi, bir baktık Emre Aşık çıkıyor. Milyon tane antrenöre sorsalar bu değişikliği yapmaz. Ama Bülent yaptı, skora anında yansıdı. Soldan gelen ortayı, bizim gibi seyreden Volkan müdahele etmedi, top hayırlısıyla ağlarımızda. Bastık kahkahayı, televizyon Bülent'i gösterdi, ayrık iki dişinin arasından 2 metreye bir tükürük fışkırttı, gülmeye devam ettik. Hazır iki stoper var, sol bek kendi yerinde oynuyor zaten. İki sol bek de yedekte. Sol bek sokmanın alemi ne oyuna, ha Balta'nın oyunundan memnun değilsen tamam.

Yaser yuhalanarak oyundan çıkınca sahne bir müddet dramaya döndü. Zavallı Baros, her hafta başka adamla, üstelik bu hafta adam bile olmayan biriyle oynayarak oda maymun oldu. Ne yapsa acaba da gollere devam etse. Geçen hafta kendisini oyundan alan hoca yerine Yaser'i sokmuştu. Ümit Karan'ı Fener maçında ilk 11 oynatan kafa, bu maçta oynatmıyor, bizleri güldürmeye devam ediyordu. Demiştik acıklı sahneler devam ediyordu, taraftar hocayı kovma işini henüz aklına getirmemişti.

Sabri maç başından beri yuhalanıyordu. Yuhalandıkça maskaralığa devam ediyordu. Yaser'in yerine tribünleri, taraftarları güldürme görevi Sabri'deydi. Bülent bunu bile çok gördü bize, Sabri'yi çıkarıp, kulubede tesbih çekip uyuklamakta olan Hasan'ı soktu. Eh be koca Hasan, kurt kocayınca köpeklere maskara olurmuş. Kırk yıllık taraftarım maskara olarak oyuna gireceğini aklıma bile getirmedim. Niye oyuna giripte kendini yuhalatıyorsun. Senin ayağına top geldiği zaman biz komedi filmimi seyredecektik? Bak koca Hasan Şaş, veteran takımında bile oynayamazsın biraz daha kilo alırsan. Sen ordan Adana'ya geç, Karataş'da balık rakı yap takımıı bekle. Top seni bırakmış, askerlik arkadaşının torpiliyle oynamak sana yakışıyor mu?

Komedi devam ederken, taraftar durumdan vazife çıkararak Bülent'i istifaya çağırdı. Ne güzel, gidişi sessiz olmuştu, gelişi sürprizdi tekrar gidişi de hakkettiği biçimde oldu. Bir takımı bir insan, ancak bu kadar bokun içine sokabilir. Büyük Hocaymış helal olsun. Ömer Çavuşoğlu hoca olsa bu kadar kötü oynatamaz takımı. Bazı tavlacılar vardır, marstan çok iyi kurtulurlar. Bülent'de aynı, takımı bitirme ustası. Düşmanın takım varsa, başına Bülent'i geçir küme düşürsün.

İstifa sesleri dramasıyla, Hasan şaş komedisi devam ederken, bir emekli daha çağrıldı saha kenarına. Ümit karan giriyordu oyuna. Hasan'la beraber düet yaptılar, komiklik gösterileri muhteşemdi. Cem Yılmaz'la Ata Demirer oyunda, kahkahadan geçilmiyor ortalık. Hasan bir ara orta yapamadığı topu tribünlere attı. Ümit Karan beyniyle kafaya çıktı bir kere. Topla buluşamadan maç bitiyor derken. Dahi hocamızın, takıma monte ettiği Volkan kanadından biri koptu geliyordu, bir orta kesti, bir kafaaaaa ve goooool. İkinci gole mutlu olmayanınız varsa utanmadan yazın bana.

Küme düşen takımın 3. kalecisini gördünüz. Maça konsantre olmak böyle bir şey işte. Kewell'i bu kadar kötü seyrettiniz mi? Bülent geldikten sonra Kewell'de kaybolup gitti. İyi oynayan bir futbolcu çıkmadı işte. Kimse iyi oynayamıyor, takım tam kadro, bahane de yok. Üstelik yalan söylüyor, eski hocayı suçluyor takımı çalıştırmamış diye. Demek sen hafta içinde adamların pestilini çıkarıp öyle çıkartıyorsun sahaya.

Ama asıl suçlu Bülent değil. Olsa olsa Bülent ben yapamam abi deyip Galatasaray'lı duruşunu gösterebilirdi. Anıları güzel bırakabilirdi. Aldı o güzel hatıraları koydu bavuluna, bundan sonra izleyin Hakan Ünsal'ın yörüngesine girip bundan sonraki hayatını Galatasaray'a söverek geçirecektir. Dedik işte tek suçu budur Bülent'in. Asıl suçlu hedef saptırıp locadan maçı seyreden Monşer'dir. Ne kadar saklansa da görünmektedir kendisi. Galatasaray'ı ,senede iki antrenörle çalışmaya alıştıran Başkan bu gidişle, senede iki Başkan'la idare edilen takım yapacaktır. Bu nasıl iştir, yüksek dolandırıcılıktan yargılanması gerekirken her türlü pişkinliğiyle yaptığı yanlışları anlatmaktadır.

Bülent Kaptan'a son bir söz daha söyleyip bundan sonra adını anmayacağım. Bundan sonra benim Kaptan'ım, Hocam değildir. Galatasaray'a zarar veren benim düşmanımdır, Metin Oktay olsa, hatta Ali Sami Yen bile hortlayıp gelse Galatasaray'a ihanet etse ben ona da saldırırım. Evet Bülent senin için son sözümü söylüyorum. Bir an için Ergün'le yerini değiştirmiş olsaydın da sen yenseydin Galatasaray'ı, Ergün gibi üzülürmüydün, yoksa takla mı atardın? Bu soru aynı zamanda benim sevgili Galatasaray'lı taraftar kardeşlerimedir.

Yazıklar olsun diyorum sadece, yenildiğimize sevindik, son perde kapandı, bütün bir sezonu tiyatro seyrederek kapadık. Sorumluları Galatasaray tarihi affetmeyecektir.

Şampiyon Olmak İstemiyoruz


Bu kadar kötü futbol oynanan sezonda, Bu Galatasaray Şampiyon olamıyorsa bilinki şampiyon olmak istemediğindendir. Hemen hemen geçen seneyle aynı durum söz konusu. Başkan aynı başkan, takım daha güçlü, kalan maçlar daha kolay. Şampiyon olmak isteseydiler, geçen yıl ne yapıldıysa aynısını yaparlardı. Biz nasıl şampiyon olamayızın şifresini vereli, 2 maç oynandı , gözlemlerimiz bakalım nasıl? Ne yapmışız geçen yıldan farklı.

1- Adnan Sezgin Florya'da çaycı bile olsa, bizim belimizi doğrultmamız imkansız. Ya adam hiç kimsenin bilemediği sırları biliyor, ya da hiç kimsenin yapamadığı gayri resmi işleri yapabiliyor. Şu bir gerçek ki futbolla ilgili bilgisi orta düzey bir taraftar kadar değil. Galatasaray'a bağlılığı ise Tanzanya'daki sıradan bir Galatasaray'lı kadar bile değil. Versinler parayı gider Fener'e menager olur. Bu Adnan Sezgin'i, bu Adnan Polat yanında tutuyorsa, mutlaka futbolun dışında bir nedeni vardır.

2- Bülent Korkmaz'la ilgili arkasındayız mesajı veriliyor hala. Hala, Lincoln'e saldırtıyorlar durup dururken. Hatta yakında Kewell ve Baros'a da taktıracaklar. Düşünün ki, takımın gol kralı yabancı futbolcusu banko değil. Yerine Yaser giriyor. Niye? niye olacak kazayla galip geliriz diye korkuyorlar da ondan.

3- Biz efsane futbolcuları maça beklerken, onlar hazır seyirci olmayan stadyuma, monşerleri çağırıyorlar. Dalga geçer gibi purolar, viskiler. Ne işe yarayacak Alp Yalman'ın, Mehmet Cansun'un maça gelmesi. Abdurrahim Albayrak'ı çağırsalar hepsinden daha fazla motive ederdi takımı.

4- Her maç değişik takım çıkarmaya devam edin sayın karar vericiler. Sivasspor koskoca sezonu 14 kişi oynarken siz 25 kişi oynayın. Yetmez oynayanların mevkilerini değiştirin. Kimse kimseyi tanımasın, verkaça giremesin, orta yapmasın, yapsa bile kimse topa dokunamasın. Bir birlerini tamamlayamayan futbolcular kombine atak yapamasınlar. Birden fazla gol atmayın, atarsanızda daha sonra yatın.

5- Taraftarımızın önünde oynayamayacığımız ilk maçı atlattık. Son dakikada gelen gole bozulan kimse olmadı. Kimse takımı ıslıklamadı. Adana'da oynanacak maç da inşallah! istedikleri gibi geçer de hala hesap yapıyorlarsa bile artık bırakırlar. Bir sonraki sezonun hesabını yaparlar, ne olacak canım ellerine mi yapışacak?

6-İki maç oynadı Galatasaray biz hesaba oturduğumuzdan beri. Birine beyaz formayla çıktılar, diğerine kalın çubuklu formayla. Muhtemelen bu akşamda turuncu formayla çıkartır takımı büyük kaptan. Büyük kaptan dedikte, konuşmayı bile bilmiyormuş bizim kaptan ya. Yeni öğrendik, Türkçesi yok, cümle yapısı hak getire. Kurduğu cümlenin başı sonu belli değil. Anlatım bozukluğu var. Konuşmasa daha iyi yani. Muhtemelen bulmaca çözmeyi bile bilmiyordur. Gazete kitap okuduğunu da sanmam. Taraftar sitelerini bile okusa yeter di aslında. Aman Bülent Kaptan, Metin Oktay'ı hatırlatacak bir icraata sakın girme.

7- Beşiktaş maçına kadar teslim olmaya bak. O maçın önemi falan kalmasın. Hatta Beşiktaş açısından bile maçın önemi kalmaması için ne gerekiyorsa yapmaya bak. Totem, uğur ne yaparsan yap bizi Beşiktaş maçına iddialı durumda sahaya çıkarma. O maçta hezimet falan olursa seni kimse kurataramaz Kaptan'ım.
8-Bu 7 maddelik şampiyon olamama reçetesini çok güzel uygulamaya soktuğunuz için ne kadar övünseniz azdır. Çıkmış, televizyonlara, Skibbe'yi getirmemiz hataydı diyor. O zaman parasını sen ver. Skibbe'yi getirmen nasıl hataysa Süper Lig'de o da küme düşen takımın başında 17 kere maça çıkan birini Galatasaray'ın başına getirmek suçtur, ihanettir, gelecek nesiller Galatasaray Divan-ı Harb'inde yargılayacaktır. Hadi biz sadece futbolculuğunu tanıyoruz, bir kere bile konuşmadık, kendisini dışarda görmedik. Bilgisini sınamadık, 1 ayda gördük ki PAF takımını bile yönetecek karizması olmayan Bülent Korkmaz'ı siz de tanımıyormuşsunuz.(Tabi kötü niyetiniz yoksa!) Bu kadar da dalga geçilir mi? Burası deney masasımı, doktorlar, fizyoterapistler, çaylaklar, acemiler, acemi topçular, dandik menagerler, bilgisiz yöneticiler, dolandırıcı futbolcu pazarlamacıları. Hepiniz Florya'damı eğitim göreceksiniz. Defolun lan.

30 Nis 2009

Maçlarda Gol Olmadı


İki yarı final maçı izledik. İki maçtan sadece bir gol sesi çıktı. Biz de kızıyoruz bizim maçlarda niye gol olmuyor diye! Ne olacak canım Barcelona da atamıyor, Galatasaray'da. Van Der Sarr'da yemiyor, Santciz'de!

İki büyük maç izledik, gol olmadı, büyük futbolcuları seyrettik, atamadılar. Sabaha kadar oynansa seyrederdim. Belki 500 pas yapıldı, 10 larca verkaça girildi. Şutlar çekildi, kaleciler kurtardı, her iki maçı toplam 200.000 kişi canlı, milyarlarca insan televizyondan izledi. Yenemeyene kızmadılar, yenileni alkışladılar.

Hocaların taktik savaşı vardı, üstünlük kurabilmek için beyinlerini patlattılar. Hesaplar haftaya kaldı, biz de merakla bekliyoruz. Bir taraf olduğumuzdan değil, futbola lanet ettirenler yüzünden bozulan sinirlerimizi gevşetebilmek için. Birazcık güzel futbol ne olur diye yalvardığımız için.

Yusuf Şimşek aynı adamı 3 kere, diğerini iki kere çalımlayıp boş kaleye gol attırdı. Hayatında çalım atamamış, Rıza'lar, Erman'lar Yusuf'tan çalım yiyenlerin kellelerini istediler. Böyle çalım yenirmiymiş, adam elini kolunu sallayarak geçiyormuş, mahalle maçında olmazmış böyle gol. Kolaysa sen geçsene o adamları.

İşte tam da buradayız, olur, mahalle maçlarında olur asıl böyle goller. Delikanlıca oynar herkes, hile yapmaz, çalım atanın bacağına tekme atmaz, yalandan düşmez, kimseyi incitmez. Siz ne anlarsınız baltalar. Size kalsa bütün maçlar 0-0 bitecek. Daha ne olsun, bir Beşiktaş'lının aldığı zevki sen nereden anlayacaksın. Bundandır işte bunların büyük futbolcular takıntısı. Kendileri olamadıkları için, Lincoln'e, Alex'e, Hagi'ye, Delgado'ya, Tugay'a, Yusuf'a saldırırlar.

Messi çalım atıp geçse, niye indirmedin diye defans futbolcusuna kızarlar. Rıza, yıllarca futbol oynadı. Sağ taraftan, santraya kadar gider, durur içeri şişirirdi. Metin-Ali Feyyaz'a. Tıpkı Bülent Korkmaz gibi evinden antrenmana, antrenmandan eve. Saat 10 da yatarlar, kimseyle sosyal ilişki kurmazlardı. Vizyon aynı, namuslu, dürüst, profesyonel. Kamptan kaçıp zamparalığa gitmezler, Fatih Terim gibi, Batuhan gibi. Kumar oynamazlar, Tugay gibi, Sergen gibi. Başkanlar, taraftarlar sever böyle futbolcuyu. Ama sadece futbolcuyu, futbol oynadığı sürece. Tam burada bir soru, bir anket yapılsa Sergen'imi daha çok seven vardır, Bülent Korkmaz'ımı?

Hoca olunca işler değişik. Hayatında rakip 18 e girmemiş hocalardan takımlara güzel futbol oynatmasını bekliyoruz. Oynatanlar yok mu? var tabi ki. Onlar geniş, gelişmeye açık, dünya futbolundan haberleri var. Şu son Avrupa Kupası Finallerine Rıza, Bülent gitmişmidir acaba. Sanmam, gitseler belki Platini'yle tanışırlar, belki bir futbolcu bellerler. Bir taktik öğrenirler.

İki gece iki büyük maç izledim. Toplam 1 gol oldu. Bizim maçların tamamını izliyorum, bütün bir sezonda yapılan pas kadar adamlar bir maçta yapıyor. Yazıklar olsun dedim, futboldan soğudum. Bizim son maçımıza iyi oynadık, şanssızdık diyen Hoca'ya bin türlü lanet olsun. Yusuf'u kıskananlara da lanet olsun. Yusuf'tan onca çalım yemesine rağmen, gidip tekme atmayan, rencide olmayan, tebrik eden Doğa'ya da bin selam olsun.

28 Nis 2009

Antrenörlüğün Can Alıcı Sorunları


İnanmayan gitsin baksın, Pendikspor'un antrenmanı nasılsa, Barcelona'nın antrenmanı aynıdır. Biri düğmeye basıyor uzaktan, bundan böyle takımlar böyle çalıştırılacaktır. Düz koşu, ısıtma gerdirme, hunilerden, sırıklardan geçmeler, taraftara kapalı antrenman, maçtan bir gün önceki taktik antrenmanı, kamplar, maça geliş........

Maça gidenler bilir, takımlar 1 saat önceden çıkıyor sahaya. Defans bir renk, forver başka renk yelek giyip, artada sıçan oynuyor. Sonra huniler diziliyor sahanın bir yerine. Hızlan, yavaşla, yalpa yap, bacakları gerdir, esne, yaylan. Sonra yardımcı ceza sahasının önünde duruyor, sırayla topu ona atıyorlar, o veriyor topu sonra kaleye şut. Hayatında kaleye şut atmamış Servet'e de aynı, Baros'a da aynı şut çalışması. Koş allah koş, bir de taraftarın oley çektirmesi, sahayı tavaf etme. Yani kısaca yarım maç.

Arda, Lincoln, Kewell, Nonda, Ümit gibi futbolcuların dermanının yarısı gitti. Sonra takımlar saha çıkıyor, arkadan kuralmış gibi baş antrenör görünüyor. Genelde takım elbiseli havalı, sanarsın ki içerden bilimsel bir deney yapmışta öyle geliyor. Varsa tribünde karısı, kızı akrabası onlara bir yan bakıştan sonra kulubeye oturuyor.

Kimisi kulubeden çıkmaz, kimisi bir an oturmaz. Bir an kaçırsa oyunu ne olacak, kontrol altında tutması lazım, hangi altyapı bilgisiyle, hangi zekayla oyuncuları takip ediyor sonra anlaşılacak. Okey oyununda çıkmış taşları aklında tutamayan hocalar, kimin topla ne kadar oynayıp oynamadığını, üstelik karşı takımınkileri de aklında tutacak.

70. dakika değişiklik dakikası. İyide oynasalar, kötü de oynasalar geldi değişiklik zamanı. Kimi sokacağını biliyor da, kimi çıkarsa acaba. Aşağı tükürse sakal yukarısı bıyık. Tabela 1-0 , dakika 70, ne yapsa acaba. Bir gol daha atıp yan gelip yatsamı, yoksa şimdiden bütün takımı yatırsamı. İkinci şık en iyisi, her zaman gol atmak gol yemekten daha zor. Sen yersen pozisyon hatası, şans, hakem, federasyon, atarsan taktik, teknik, beceri.

Matematikte toplamadan başka işlem bilmiyorlar. Alınacak 15 puan var ve rakiplerin kaybedeceği de 15. Bu hesaba göre niye şampiyon olamasın. İhtimal yok mu? Saati göster, totem yap eski Monşerleri çağır. Hatta geçen sene hangi kıravatı taktıysan aynısını tak. Evliyalara güven, karşı takıma beddua et yenilsinler. İş bitince bir müddet görünme, yalan transfer haberi yay, seneye Avrupa Şampiyonu olacağız de. Kandır bizi.

Ulan sizden ne istedik biz be, de yapamadınız. Bizim kadar emeğiniz bile yok şu takımda. Para almasanız maçını bile seyretmezsiniz. Başta yazdık, bütün takımların hocaları aynı, 5-10 ordinaryusu saymazsak, hepiniz aynısınız. Alt tarafı lig tarihinin en kötü futbol oynanan sezonunda, en iyi kadroya sahip takıma iyi futbol oynatmak. Kendini kasacağına, hiç bir şey yapmadan Florya'da otursaydın bundan daha çok puanımız vardı. Evi tesislerle yan yana, hayatı evde, antrenmanda, kampta, maçta, defans bölgesinde geçmiş. Hiç bir sosyal faaliyetin içinde olmamış, vizyonu, karizması yok. Onca sene kaptanlık yapmış, bir tane seveni yok. Hakan Ünsal'ı saymazsan, hiç bir takım arkadaşı sevmez. Ersun Yenal Hakan Şükür'ü sildiğinde Bülent'i fasulyeden çağırmıştı, hatırlayın, koşa koşa gidip kampta yatmıştı. Dayanışma yok, sahanın içindekini sayma, onlar mecburi. Servet'de yapıyor aynısını.

Takım belli, oyuncuların hepsini tanıyorsun. Git evine yat, kadroyu 16 kişiye indir, gerisini sepetle, mikser yapmasınlar. Arda'yı, Lincoln'ü hafta içinde Bolu Dağı'na gönder, orada dinlensin, koşsun, kondisyon kazansın. Maç günü kampa gelsin. Ver Sabri'ye 100 tane top, geçir PAF takımın kalecisini haftada 500.000 şut atsın kaleye. Barış'ı, Topal'a top sektirt, tekniklerini geliştirsinler. Stoperlerin tepesine topları as, zıplasınlar vuramasınlar, vurana kadar sıçrat. Nonda akşam az yesin, onun tayınından Topal'a ver zayıf kalmış çocuk. Daha bir sürü şeyler....

Bütün futbolcular aynı idmanı, aynı yemeği yiyorlar, aynı saatte yatıp kalkıyorlar. Askerde olur, çünkü gelenler aynı yaşıt, futbolda olmaz. Bırak yan gelip yatsın futbolcular, biliyormusunuz bu hafta Sivasspor, Fener maçından sonra hiç idman yapmadı, dinlenen sadece masaj yaptırılan futbolcular sahayı Trabzon'a dar ettiler.

Velhasıl, iş patladı. Bu işin okulu olması lazım. Öyle yalandan kurs falan olmaz. Sanki kurs veren adam Capello, Trapattoni. Yıllarca Güntekin Onay'ın babası kırmızı yeleğiyle öğretti bunlara, şimdi kim veriyor bilmem ama öğrettikleri adamlar sahnede. 2 sezonu bıraktık, baştan sona aynı takımda kalan yok.

Zafere Kaçış diye bir film vardı. Orada antrenör taktik verirken Pele aldı tebeşiri eline, tahtaya çizdi. Çalım, çalım, çalım bir daha çalım şut ve gollll. (Örnek, Yusuf Şimşek). Denizli mi dedi, hadi gir oğlum 5 kişiyi çalımla golü attır. Yusuf 6. da takılıp pas yerine çalım atıp kaptırsaydı vay dı haline.

Biz daha çok ağlayacağız anlaşılan. Biraz Polliana olalım. İyiki yenildik, iyiki şampiyon olamadık. Bu sene de bu şekilde şampiyon olsaydık, bir 10 sene daha kaybedecektik. Bülent'in foyası ortaya çıkmayacaktı, Adnan Sezgin'in palavraları ihanetleri de. Polat Başkan günü kurtaracak, karanlıklara doğru yürüyecektik.

Amaç, bir iki ve daha fazla Galatasaray'lıyı uyandırmak, Yıllardır bizlere yutturulagelen oyunları bozmak, sırtımızdan daha doğrusu kalbimizin çarpıntısından geçinenlerin maskesini düşürmektir.

Galatasaray,2 senede bir değişen, rozet takan, alaylı, alaysız zenginlerin, kongrede oy verenlerin değildir. Galatasaray o takıma gönül bağıyla bağlı olan, hiç bir karşılık beklemeden seven milyonlarca Galatasaray'lınındır.

Egemenlik , kayıtsız şartsız, milyonlarca Galatasaray'lıyı temsilen stadyumda maç seyreden büyük Galatasaray taraftarınındır.

Futbola Lanet Ettirenler; Sabani Nonda


Şampiyonlar ligi finalinde oynamış diyorlar Cv.sinde. Mehmet Yozgatlı'da UEFA kupası finalinin kadrosundaydı. Yani Fener'li Guiza İspanya'da gol kralı olup geldi ya. Bir zamanlar Zafer Biryol, Gökhan Ünal, Serkan Aykut da olmuştu. Yani demem odur ki, bir takımın final kadrosunda olmak pek önemli değil. Önemlisi o düzeyde kaç maç oynadığındır.

Hakan Şükür'ün futbolu bırakması olasılığı karşısında kendisini önce Florya'da, sonra Ali Sami yen'de buldu. İlk gördüğüm maçta dikkatle izledim. Ofsayttan çıkmayan, ağır, kıl bir görüntüsü vardı. Bizde siyahi futbolcular nedense oynayamaz. Bari Mapeza gibi sevimli olsaydı manda yiyicisi.

Geçen yıl forvetteki rotasyon, etkili olmuş, bütün golcüler 11 er golle bitirmişlerdi sezonu. Bizim kansız da 11 gol attı yani. Hakan Şükür bırakabilirdi artık. 30 santimlik Kongo'lu alıştığı ligimizde ağları sallayacaktı bundan böyle. Sezon başladı, ha bugün ha bundan sonraki maç bekledik patlamasını. O patlamadı ama bizler çatladık.

Tırıs bir koşu stili var. Dünya umurunda değil, maçın skoru ne olursa olsun hızını ne artırıyor, ne yavaşlatıyor. Ben depar attığını görmedim. O tekme atsa boğayı devirecek baldırlar, bir şut çekiminde yırtılıyor. Belki bu yüzden hızlı koşmuyor yaratık. Koşsa daha koşarken sakatlanacak. Kim bulmuş getirmiş diye soracağım ama gereksiz, kim olacak Adnan Sezgin haini. Sözleşmesini uzatmışlar apar topar. Kimse farkına varamasın diye çok gol atar atmaz vermişler parayı Kongo'ya. Yanlış yazıyor olabilirim Oerfa diye bir futbolcumuz vardı, zenci, Mustafa Denizli zamanında. Hatırlayan varsa mukayese etsinler bundan daha iyiydi.

Topu iyi saklıyormuş. Meziyete bak, niye saklıyorsun topu kardeşim. Topu saklamak iyi bir şeyse Messi'yi kovmak lazım, topu devamlı ortaya çıkarıyor çünkü. Lincoln'ün gözden düşmesinin baş sorumlusu da bu Nonda'dır. Hamburg maçında al da at dediği pozisyonu atsa çeyrek finaldeydik.

Ben Nonda oynayacaksa takımın 10 kişi oynamasına razıyım. Onu seyretmek zorunda kaldığım için futbolu sevdiğime lanet ediyorum. 2 yıldır burada daha sırtında Nonda yazılı bir formalı görmedim. Nonda; Defol git futboldan soğuttun bizi. Ruhsuz, kansız, sevimsiz herif.

27 Nis 2009

Bülent Kork(ar)maz'la Uçurumlara Yürümek





erciyesspor 1 - 1 fenerbahçe
bursaspor 0 - 0 erciyesspor
erciyesspor 1 - 0 ankaraspor
kayserispor 1 - 0 erciyesspor
erciyesspor 1 - 0 manisaspor
gaziantepspor 0 - 1 erciyesspor
erciyesspor 2 - 0 denizlispor
beşiktaş 1 - 0 erciyesspor
erciyesspor 0 - 1 trabzonspor
galatasaray 0 - 1 erciyesspor
erciyesspor 0 - 1 ankaragücü
konyaspor 1 - 1 erciyesspor
gençlerbirliği 1 - 2 erciyesspor
erciyesspor 1 - 1 çaykur rizespor
sakaryaspor 1 - 2 erciyesspor
erciyesspor 0 - 0 antalyaspor
sivasspor 2 - 1 erciyesspor

konyaspor 0 - 1 galatasaray
galatasaray 2 - 1 bursaspor
trabzonspor 2 - 2 galatasaray
galatasaray 0 - 1 eskişehirspor
gaziantepspor 0 - 1 galatasaray
galatasaray 0 - 0 fenerbahçe
büyükşehir bld. 0 - 1 galatasaray
galatasaray 1 - 1 ankaraspor

Sıfırcı hocanın not defteri değil bu rakamlar. Bülent Korkmaz'ın ligdeki hocalık karinesidir. Erciyesspor'u hakkın rahmetine kavuşturmuş bu skorlar. Pek ilgilenmedik o zamanlar. El elin eşeğini türkü söyleyerek arar hesabı. Bizim gibi Galatasaray faşistlerinden başka Bülent Kaptan'ın hocalığıyla ilgilenen de yoktu. Gençlerbirliği'nde Bakkal çıraklığı yaparken Galatasaray'a atılan goldeki maymunluğuna üzülenleri, sinirlenenleri saymazsak tabiki.

25 lig maçına takım hazırlamış, oyuncu seçmiş, oyun yönetmiş, fırça çekmiş, ceza vermiş, kıyak yapmış, oyundan adam çıkarmış, velhasıl padişahlık yapmış. Ben yanlış görmediysem bu rakamların içerisinde 3 rakamı yok. En çok ise 0 rakamı var. Hadi Erciyes kötü takımdı, kim olsa aynı neticeyi alırdı. Yanlız, bakıyoruz da adı Galatasaray olan takımın yanında 1,lerin 0,ların fazlalığına ne demeli? Beni bilen bilir 1-0 lık sonuca ben inanmam, yensek bile sevinmem, son saniyede geri dönüş ihtimali vardır ve son maç nitekim çekirge-ki ben sıçan diyorum- havaya zıplayamamış, kulübeye kös kös oturmak durumunda kalmıştır.

Hocanın gördüğü tek 3.gol, Sabri'nin yanlışlıkla, ilahların, evliyaların yüzü suyu hürmetine çerçeveyi bulan şutunda topun ağlara değdiği an olmuştur. Ve bir daha da olmamıştır. Bu gidişle de olmayacaktır. Her biri ayrı takım olan mahşerin 4 atlısına sahip takımın, ilk yarı gol rekoru kıran takımın son düzlükteki üretimi yazıklar olsun seviyesindedir. Saydığımız 4 kişiden biri başka takımda olsa, o takım şampiyonluğa kesin oynardı oysa.

Bahaneye sığınmak kolay. Çok sakatımız var, sayın taraftarlarımız. Sanki hepsi aynı anda sakattı, bilmiyormuydun kardeşim revirde de bir takımın yattığını. Gelmeseydin o zaman. Ne ala, bu takımla Şampiyon olsan demek yanına kimseyi yaklaştırmayacaksın. Küçük dağları sen yaratmış oldun çünkü. Senden önceki Kaptan'ın İmparator'un, Hagi'nin, Popescu'nun, Taffarel'in ekmeğini ne kolay mideye indirmişti. Kimden öğrendin hocalığı, hocam.

Bir kere aynı takımda beraber oynadığın futbolculara hocalık yapamazsın. İnsan olan kimse yapamaz. Ben olsam ben de yapamam, hangi iş olursa olsun. Ben yıllarca Hasan Şaş'la Ayhan'la top oynayacağım, onlarla beraber tarih yazacağım, onların sayesinde hep beraber kupalar kaldıracağım, sonra hoca olunca da onları bir kalemde sileceğim. Olmaz, Hagi'de arkadaşı Arif'i oynatmak için sarı kramponlu Ümit Karan Ağayı sürgüne gönderip, kendi kellesini vermişti. Koskoca Lincoln'ü maymun yapabilir ama aynısını Ayhan'a yapamaz, Sabri'ye yapmaz. Dolayısıyla ahbap çavuşluk yapacaktır. Bülent Korkmaz'ın dışında, Hasan Şaş'ın babası bile hoca olsa onu oynatmaz. O maçta, tabela o şekildeyken olmaz. Maç garantiye girecek o zaman alacaksın. Ama o zamanda ben Hasan olsam oyuna girmem. Koskoca Hasan şaş bu takımda Bülent'in kıyağıyla fasülyeden oynayacaksa onada yazıklar olsun.

Bayburt'luların futbol turnuvası var şu sıralar. Üşenmeyen gitsin seyretsin, her maçta bir iki tane Serkan Kurtuluş, onlarca Yaser, onlarca Ferdi var. İddia ederim bunlar o turnuvada oynasınlar, seyredenler farkına varırsa adam değilim. Zaten kendilerini kimse tanımaz. Biz bir kaç sene önce bizim sahada Ahmet Dursun'la top oynamıştık. Birisine desek bu adam Beşikataş'ta oynuyor diye, bizi direk tımarhaneye gönderirlerdi.

Takımın oynadığı oyunu seyrederken insan utanıyor. Taç atışı yapamıyoruz, dikkat etmeyen varsa ilk maçta seyretsin, alsın kalemi defteri çetele tutsun. Bütün taç atışları rakibe gidiyor. Serbest vuruşları saymıyoruz bile. Baros'da bundan sonra atamaz, belki ona da ceza verir, vermesi gerekir. İyiki kadroda Ergün Penbe yok. Olsa kesin sol bek olarak sahadaydı.

Oyuna sonradan girenlerin hiç bir katkısı yok. Sadece maç primi alsın diye sokulan adamlar. Beşiktaş'a bakın, sonradan giren Yusuf tek başına ortada sıçan oynuyor. Bizde Yaser girdiğinde takımın kalibresi düşüyor. Galatasaray'a yenilen hocayı dövmek lazım. Zaten yenilenlerde şansına yenildi. Bursa'ya iki dandik gol, Belediye'ye, Konya'ya şansına gol. Utanmadan serbest vuruştan gol yediğine yanıyor, attığı gol kendi taktiğiyle 15 pastan sonra atılmış gibi.

Bu günleri gördükten sonra Skibbe'yi kovarlarken ki sevincimden utanıyorum. ''Skibbe istifa'' diye gırtlağımı parçaladım, pişmanım.

Toplamışlar eski monşerleri, sanki stadı kapatmışlar, kendilerine özel maç tertip etmişler, sigara içilmesi yasak olan yerlerde Nonda! ebadındaki purolarını yakmışlar, Adnan Polat'a desteğe gelmişler. Birbirlerinden farkları yok, sırayla yapıyorlar Galatasaray'lıları canından bezdirme görevlerini. 40 senedir aynı adamlar, fosiller, dolandırıcılar.

Defolun gidin başımızdan, sülükler, yok artık kanımızda hemoglabin, çektiniz, omurilik soğanlarımızı çürüttünüz. Babalarımızın parası kalmadı kombine almak için, forma almak için. Ancak bilmiyorsunuzki bizim asıl servetimiz kalbimizdedir. Satın aldığınızı sanıyor, pis pis sırıtıyorsunuz şeref tribünlerinde, alamıyorsunuz bir türlü. Satılık değil çünkü. O sevgi renklere, armaya sevgidir. Birileri gelir gider ama o sevgi kalplerden asla gitmez. Maç sonuçları gelip geçicidir, görecelidir, üzüntüsü sevinci geçicidir.

Galatasaray sevgisi geçici değil bulaşıcıdır, seneler geçtikçe çoğalan, etkisi artan sizin asla anlayamayacağınız huzurlu bir hastalıktır. Bir gün gelecek o gün gelecektir. Haklı, büyük, sevgi günleri. Ve o gün zaten sizler olmayacaksınız.

26 Nis 2009

Atar Yatamaz Spor; Galatasaray 1- Ankaraspor 1


Geçmiş olsun hepimize. Lig 4. lüğümüz hayırlı olsun.


Nasıl Şapmiyon olmayacağımızı ne güzel uyguladılar. Hazır seyirci yok, bağıran çağıranlar televizyon başında sinir krizi geçirmekteler. Klasik Galatasaray formasıyla çıkmana gerek yok. Turuncu, beyaz, çizgili, seneye eflatun forma. Maksat yenilik olsun, forma satılsın, kombinelere hücum edilsin.

Hocamız karizma kıyafetlerini terk edip, formayla, eşofmanla kenarda. Çırak olduğunu kabul etti nihayet, gördüğümüz kadarıyla, artık ıslıkta çalmıyor. Serkan Kurtuluş sağbekte. Birinci ligte hiç bir takımda oynamayamayacak olan Serkan oynasa ne olur oynamasa? Ya da onun yerine PAF takımdan biri beklese de arada sırada oynasa dahamı kötü olur.

Korner olmayan pozisyonda, attığımız kornerden gelen balık golü çok erken bulduk. Nonda ilk 11 de. Acaba Nonda'dan daha kötü zenci futbolcu varmıdır Avrupa'da. Geçen hafta bozuk saat misali kendisi bile inanmadığı bir şekilde adamı geçip, Baros golü atınca içimizden bir eyvah dedik. Şimdi banko oynayacak. Maça gidenler, gitmeyenler Nonda'nın depar attığını gören varmı içinizde? Adamın sabit bir hızı var cruise kontrole bağlamış, gamsız, kansız, sonuçtan bağımsız, hiç bir şey umurunda olmayan adam. Oynadığı her maçtan sonra yazmaktan bıktım. Sakatlandı çıktı, insan olarak değil elbet ama bir Galatasaray'lı olarak inşallah Linderoth'dan beter olmuştur. Oynamadığı zaman çok daha fazla faydası olmuştur. Gittiği gün bir büyük rakı içeceğim.

İkinci gol gelmedi bir türlü. Gelseydi, ya da son dakikada yemeseydi, çekirgeydi işte kendisi. Oynarken cesur ,oynatırken sıçan yürek. At bir tane yat ondan sonra. Koskoca Galatasaray son yarım saati Estergon Kalesi taktiğiyle oynuyor. Maçtan sonra da iyi oynadık şansımız yoktu diyor. Ben maçlarda 1-0 ı saymam. Son saniyede bir gol yeyip herşeyi berbat etme ihtimalin varsa o golü sayma.

Baros'u çıkarıp asker arkadaşı Hasan Şaş'ı oyuna alırken ne düşündüğünü söyledi. Kanatlardan geliyorlarmış, kapatmak için Hasan'ı almış. İtiraf ediyor yattığını. Heleki Yaser oyuna girince bu takımın bizim takım olduğuna kimse inandıramaz dı beni. Son dakikada 1-1 olmuş, Yaser çekirgelik yaptıracak bize öylemi? Giden hangi takımın hocası olduğunu bir türlü öğrenemeden uzadı. Gelenin Galatasaray'a oynattığı, daha doğrusu oynatamadığı futbolu içimiz acıyarak izliyoruz haftalardır. İyi ki ceza almışız, rezaleti canlı görmedik en azından.

Manda yiyicisi, bir şutu atamadı, baçağı çıktı, sevindik çıkarken, yerine giren Ümit'i görünce de acıdık. Hasan'la Ümit bir ara aynı kadranda göründüler, Jübile maçı sandık, saçları beyazlamış, olanlarda dökülmüş, içeri girerken görünen göbeği katmanlaşmış Hasan'ımı ben böylemi görecektim? Ümit Karan'ın futbolu unutmuş olduğuna kanaat getirmiştik daha önce, bu maçın son dakikalarında gördüğümüz Ümit Karan, Galatasaray'da bir zamanlar oynadığını bile unutmuş.

Takımın gerisi her maç başka adamlarla kurulmuş, seyirci de yokken neler konuştuklarını da duyduk. Kaleci maç boyu spiker gibi saydı durdu futbolcuların adlarını. Uyum yok, ilk yarıda Semih'le Topal aynı topa vurarak bir birlerini sakatladılar. Son dakikada ''bıraaaak'' diye yırtınan Santciz'i duymayan Topal kornere gönderdi topu. O top pahalıya patladı. Koskoca bir sezonda, daha 5 maç varken şov dışı kaldık.

Hayatını 18 içinden topu dışarı çıkarmak için savaşmış, çoğundan da galip çıkmış ve haklı olarak cengaver adını almış büyük kaptanımızdı o. Takımın başına geçince ne çok sevinmiştik. Biz nereden bilecektik ki, 2. golü bulabilecek bir taktik, teknik hak getire birini bulacağımızı kenarda. Kişisel kaprisleri, cin olmadan adam çarpmaya kalkışması takımı gün geçtikçe ufaltması hem kendini hem bizi bitirdi. Bari bıraksaydı da naılar güzel kalsaydı.

Suçlu, sorumlu aramak gerikir bu saatte. Tek bir suçlu vardır, Avrupa Şampiyonu takımı teslim alıp 10 senede bitirenlerdir. Yönetim kadrolarının tepesinde otıuranlardır. En çok mesai harcayan Adnan Polat'tır en büyük suş onundur. İçimizdeki hain Adnan Sezgin'dir. Milyonlarca Galatasaray'lıya yazık olmuştur. Gidin bakın salı günü idmana, oldukça neşeli geçecektir.

Aslında kurtuldular bir yerde. Bu kadar kötü futbolla Şampiyon olsak şehirde bir tane Galatasaray bayrağı asılı olmayacaktı. Şimdi rahat rahat istirahata çıkabilirler. Stres yok, hedef yok, küfür yok(Bizde Fener'li gibi küfür olmaz takıma) dayak yok. Gazozuna maçları oynarlar, yorulmadan sakatlanmadan sezonu bitirirler. Sözleşmesi bitenler menecerlerini gönderir, devam edip kovulanlar avukatlarını. Biz müşterilerden artık ne kadarını karşılarlarsa yeni tapon futbolcuları getirirler.

Yazık, vuslat bir daha ki sezona kaldı. Feda olsun, artık delikanlılık bekliyoruz tepedekilerden. Suçluyum diyen gitsin, ben bilmiyorum diyen gitsin. Bu sezon bizden bu kadar.