9 Mar 2011

Ne Yapmalı?

Koskoca Galatasaray başkanından, koskoca Hagi'den umudunu kesmiş bir kaç kişiden birinin, bana son Gaziantep maçından itin götünde çıkarken sordukları soru. Yazdıklarımı okuyan, yazdığım zamanda bana küfür eden, hiç bir şeyi beğenmediğimi söyleyen, sapına kadar Galatasaraylı olan ve tarihin beni haklı çıkardığında da gelip büyüksün abi diyenlerden söz ediyorum. Ön görülerimizin isabetine mi sevinelim, yaşam biçimimiz, en büyük maceralarını seyretme bahtiyarlığına eriştiğimiz, futbol denince hayatta tek sevdiğimiz Hagi'nin ağzımıza sıçtığına mı üzülelim.

Aslında şu son hafta dikkatle incelendiğinde bile hemen herkesin ne yapmalı? sorusuna net bir cevap verebilmesi lazım. Beşiktaş Başkanı, Trabzon'un verilmeyen penaltısına, Rüştü'nün kırmızı kart almamasına, Fenerbahçe'nin 3 top direkten, 2 top Volkan'dan döndüğü, 5 metre ofsaytın gol verildiği, olmayan penaltıyla kazandığı maçtan sonra isyan bayrağını açtı. Ve bizim maçta 2 tane net penaltı verilmemişken, Galatasaray cephesinde, siperlere çekilen bir yönetim.

Yıllardır maç seyrederim, hakemlerle hiç bir zaman işim olmamıştır. Hatta son gittiğim maçta hakemin Cüneyt Çakır olduğunu inanın 35. dakikada anladım. Ben şunu bilir şunu söylerim, bu ülkenin majör takımı Fenerbahçe'dir. Bu kadar yoğun manüpilasyona karşın çocukların, daha doğrusu onların babalarının nasıl Galatasaraylı oldukları inanılır gibi değildir.  Bu yüzden belki hakem ben olsam, ben de Fanerbahçe'ye meyilli çalacağım düdükleri. Büyüksen hakemi de yeneceksin. Bu Fenerbahçe soytarılığına seyirci kalanlar, bizim baş çelişkilerimizdir. Bunlar başımızdan gitmeden, Dünyanın en büyük 5 hocası birden bizde olsa sonuç değişmeyecektir.

Ne yapmalı? Milyonlarca Galatasaraylının cevabını beklediği can alıcı soru. Lisede en sevdiğim dersti, ispat geometrisi. Teorem, analiz, sentez.... metotlardan biri olmayana ergi metoduydu. Benim hayatın her alanında kullandığım şaşmaz metot. Şimdi teoremi ortaya atıyorum. Bütün bu gelinen nokta, tam da Adnan Polat'ın beklediği, istediği öngördüğü noktadır. Ancak böyle iğrenç sezonlar geçirdiğinde para alış verişi doruğa çıkar. Aldığı, gönderdiği bütün futbolculardan, hocalardan komisyon almıştır. Almamıştır diyenlerinizi duyuyorum, öyleyse teoremi geliştiriyorum. Bütün bu alınan, gönderilen hocalar ve futbolcular, Galatasaray'ın ali menfaatleri düşünülerek, isabet kaydedilerek yapılmıştır. Yaptığımız bütün icraatlar doğrudur. O zaman benim için daha vahim bir sonuç ortaya çıkıyor. Adnan Polat'ın bu işi bilmediği, bilmediği halde kulübün onca parasını sokağa attığı, takımı kepaze ettiğini kabul etmesi gerekiyor ki bunun adı ihanet oluyor ve de ihanetin cezası, ihanetin boyutuna bağlı olarak kesilecektir.

Bir Lindroth'a harcanan parayla hastane açılırdı. Bayern Münih doktoru Volfart vardır. Ben çocukken de vardı, şimdi de var. Tek bir futbolcu alma, bu işte Dünyanın en büyük Volfart'ını al getir. Dört bir kıtadan gelen sakat futbolculara bakarak kendi parasını fazlasıyla çıkartır. Galatasararay'ın başına gelen şeyin çoğu sakatlıklardan geldi. Düşünün 2000 yılında, Taffarel'in, Hagi'nin, Hakan Şükür'ün sakatlandığını. Takımın yarısı sakat ve iyileşemiyor. İlk yapılacak iş, budur.

Takımın kadrosunda en fazla 5 tane yabancı futbolcu buklundurulacaktır. Şimdi 6 sı sahada, 2 si kulübede, 2 si diskotekte hatta en az 2 si hastanede, 10 yabancı bulunduruyorsun. Bütün yabancılar bir birinin düşmanı. Sen İnsua'nın yerinde olsan, Galatasaray'ın kazanmasını, Hakan Balta'nın iyi oynamasını istermisin. Koşuların, asistlerin, sayıldığı, ona göre fiatın belirlendiği ortamda sana puan kazandıracak pozisyonları, düşmanın rakibinle paylaşırmısın. Düşünün Mehmet Topal'ı bugün Valencia'da oynatan şey, kendisi hakkında tutulan mizandır. Biz ileriye doğru niye pas vermiyor diye küfür ederken o maçta en çok koşan adam olarak hissesine tavan yaptırmış. Aynı yollardan Mustafa Sarp'da gidiyordu ben olmasam.

Takımın iskeletini, Türk futbolcular, hatta uzun yıllar bir bir birleriyle oynayan, alt yapıdan gelmiş futbolcular oluşturacak. Yazık bizim öğrettiğimiz yoldan gidenler varken, biz doğru yoldan sapmışız. Alt yapıdan bir Servet, bir Serkan çıkaramamışız, çıkardıklarımızı da harcamışız . Çıkmıyorsa da kapatacaksın kardeşim alt yapı birimini. Bu yüzden eldeki somut verilerden yorumlarsam, Sabri, Mehmet Güven, Uğur Uçar, Ferhat Öztorun, Serdar Eylik, Oğuz Sabankay, Arda Turan, Yekta Kurtuluş gibi Galatasaraylı bir omurga kurulacaktır.

Kadro yapılanmasında, topu oyuna elle sokabilecek, kaleci değilde topu elleme oynama hakkı olan bir futbolcu geçireceksin kaleye. Gerektiğinde gol atmak için karşı kaleye gidebilecek bir kaleci oyuncu. Aklımda biri var, 10 tane futbolcu alacağına onu al. Akınfeev'i getir, geçir kaleye. Taffarel'den bahsediyorum. İki stoperden biri, teknik olacak, diğeri istediği kadar kazma olabilir. Gözünü budaktan sakınmayan, topa götünü dönmeyen bir kazma. Yani, Popescu'yla Bülent Korkmaz geldi aklıma. Sağ bek, sol bek pek önemli değil. her iki tarafa 2 şer has Galatasaray'lı yerleştirsen tamam. Capone, Fatih Akyel- Ergün Penbe, Hakan Ünsal.

Bir oyun kurucun, serbest vuruş, penaltı kullanan, ben yenilmem diyen, yenildiğinde ağlayan bir Hagi'n olacak. Vardı kazma Bülent kovdu, Lincoln'ün, Elano'n olacak. Ona top taşıyacak Okan, Suat, Emre, Ümit bulunacak kadronda. Baros'un sahtekar olmayanı, sarı kart almayanı, topu ellemeyeni, ofsayta düşmeyeni, sakatlanmayanını bulacaksın.

Yani demem o ki çocuklar. Bütün ligler dahil, bütün takımların 2000 senesi kadrosunu bir kağıda yazıp torbaya atsak, rastgele çeksek, biz istisna bütün takımların şimdiki kadrosu mutlaka daha kuvvetli çıkacaktır. İnanmayan alt liglerden deney yapabilir, git sıradan bir takıma bak şimdiki takımda mutlaka tanıdık birine rastlarsın. Ama bizim şu para olarak belki 10 misli değere sahip takımdan 2000 senesi takımında kimi oynatırsın. Ben hakan Şükür yerine Baros'u bile oynatmam misal. O kadar zorlarsam, belki Arif'in yerine Arda'yı koyabilirim sadece.

Gelelim zurnanın zart dediği deliğe. Hani şu kale arkasında konuşlandırılan, her kes gider biz kalırız diye bağıran taraftar dediğimiz  sürüye. Halbuki  ilk gitmesi gereken onlardır. Galatasaray serbest vuruş kullanıyor, onlar bağırıyor''elimde sigara , deplasman yolunda, seeeen var ya seeen'' Sorsan maç kaç kaç diye bilmez en az yarısı. Maçı da seyretmezler zaten. Gelen ağam giden paşamcılar. Galatasaray'a en çok zarar verenler, Fatih Terim'i, getiren, kovan, Lincoln'e küfür eden, Arda'yı bitiren, asıl dolandırıcı Kewell kolpasını yiyen, benim uzun yıllar aralarında bulunduğum, çoğunu tanıdığım sürü. Tribün kültürü değişmeden, o kale arkasında bulunanların başındaki çete dağıtılmadan, beleş bilet olayı kalkmadan, ne kadar iyi takım kurarsan kur, diken üstündesin demektir. Çanağı dolduranın vereceği bir talimatla, Morinho olsan palavradır. Bir olayı anlatmanın zamanı geldi. Hagi'nin 2. senesinde, Kocaeli'ndeki kupa maçının 60. dakikasında Petre'ye küfür edilecek haberi geldi maçtan önce. Petre'nin oynatılacağını bilen, hatta en iyi topunu oynadığı halde 60. dakikada Petre dışarı diye tezahürat yapan satılmıuşları hatırlayanınız vardır.

Toparlarsak, suçluyu biliyoruz hepimiz. Gerisi teferruattır. Bizim sıradan bir taraftar olarak bildiğimiz şeyleri bu kodamanların bilmemesi imkansızdır. Bizim tuttuğumuz, iyiliğini istediğimiz takımla, bunların yönettiği,  yönetmek uğruna yedi ceddine küfür yediği takım aynı takım değildir. 2000 tane kongre üyesi dedikleri, eski sporcu,  prostatlı lise mezunu, yeni zengin'in sahibi olduğu söylenen takım bizim değildir. Onlar öyle sanmaktadır, öyle olsun istemektedir. Ama kazın ayağı bildikleri gibi değildir. Galatasaray, milyonlarca Galatasaray taraftarınındır. Seçilmek, başa geçmek, geçtikten sonra istediklerini yapma hakkı elbet onlarındır. Ama gelenlerin dönüş bileti taraftarındır. Galatasaray Başkanı bile taraftar istemediği sürece başkanlık yapamaz. Nitekim şimdi yapamadığı gibi.

Ne yapmalı? Ne yapmalı yı bir kere daha dikkatle okumalı. Kulübü Adnan Polat haininden kurtarmalıdır.