26 Mar 2010

Fener Maçına Çıkarken

Galatasaray maçlarında hiç heyecenlanmadan çıktığım tek maç Fenerbahçe maçıdır. Bana göre her maç Fener maçı olsa, hiç itiraz etmem. Hele ki, Kadıköy'de oynanan maçlar, benim için sıradan, Ankaraspor maçı hükmünde bile değildir. Sonucun belli olduğu tek maç her halde o maçlardır çünkü. Şimdi ise yeni bir Fener maçına çıkılacak Pazar günü. Bu maç bizim çöplükte, ötmemizin muhtemel olduğu kendi çöplüğümüzde.

Ne umutlarla başlamıştık sezona her zamanki gibi. Takmın başında Dünya'nın en elit hocalarından biri, üstüne Keyta, üstüne Elano, kaleye Leo, kulubeye Neeskens. Sezon başladı, kayıpsız geçilen haftalar. Yenilenden çok atılan golle bitirilen maçlar. 15-20 pasla oynanan oyun, bir birinden fantastik goller. 7 maç sürdü hüküm. Top elle oyuna sokulurdu, Kewell sonradan girerdi oyuna, yeni kurulan takımda herkes kendine bir delik bulma mücadelesindeydi. Top çoğunlukla bizdeydi, ilk toplara devamlı biz basıyorduk. O lanet Ankaragücü maçında değişti herşey. 3-0 kaybedilecek maç değildi, arkasından Trabzon maçında da 3 gol yenince bütün taktik değişti. Koskoca Reykart takımı sıçan gibi oynatmaya başladı. Lanet, kahrolası ön liberolar takımın en önemli iki adam yerini işgal ettiler. Gerideki kazmalardan ikisi bir adam etmemeye başladı. Kaleci kendine gelen bütün topları taca şişirmeye başladı. Baros sakatlanıp, Kewell banko oynamaya başladı. Üsütüne fazla yük binince kronik sakatlığı baş gösterdi, ve o günlerden bu günlere gelindi.

Bu arada, Avrupa liginden elendi takım, yetmedi, Antalyaspor'a kaybetti kupada. Elimizde tek hedef kaldı, taraftarı oyalayabilecek. O da geçen haftaki tabeladan sonra başka takımların hikmetine, himmetine kaldı. İyi oyun mu dediniz? hak getire, bu oyuncu kadrosu, bu oyun taktiğiyle Galatasaray'ın Diyarbakırspor önünde bile iyi oynaması imkansızdır. Takımın başında Reykart değilde, Tınaz Tırpan olsa şu anki puanlardan daha az puanı olamazdı takımın. Bu saatten sonra Şampiyon bile olsak ne yazar, ben bayrak bile asmam.

Bursaspor'la 5 puan fark oluşmuş, yarın kapanabilir de hiç önemli değil. Şampiyon olmak sadece Fener olamadı motivasyonu için bir anlam taşır benim için. Aradaki fark, ön liberolardaki futbolcular ile, teknik kaleci farkıdır. 16 numaralı futbolcuyla, kaleci verilip, benim ligimizde tek geçtiğim İvankov'la biz oynasak bu fark bizim lehimize oluşurdu. O kadar fantastik futbolcu alıp, bir tane topa basacak, oyuna topu sağlıklı sokabilecek birini almayanlar, transfer ustası olarak yeniden seçilmiş olacaklar yarın akşam. Ben de diyorum ki, Haldun Üstünel, transferin T'sini, takımın ruhunu, eksiğini gediğini bilmeyen biri. Vermişler eline mühürü, git ucuz iyi futbolcu avla. Doldur 7 tane forveti takıma, yesinler bir birlerini takıma girmek için.

Gelelim Pazar günkü maça, ne olur sorusuna cevap bulmaya. Başta dedim, hiç heyecan duymuyorum, muhtemelen maça bile gitmeyeceğim. Langırt maçına çıkılacak, kalecimiz kendisine gelen her topu taca atacak. Tactan rakibe geçen topu kapmak için, paralele bağlanmış, hayalet 16 numara top ayağında olan futbolcuyla aynı hızda bizim ceza sahasına kadar refakat edecek. O anda kısmı felç geçirerek duracak, topun kaderini metafiziğe bırakacak. Top bizde mi, ön liberolar araziye uyacak, bana atma diye toptan kaçacaklar. Kaçmayan usta Elano buluşacak mecburen topla. Attığı topa koşan, koştu, koşmadığında Elano kötü pas vermiş sayılacak. 60-70. dakikada oyundan çıkacak.

Yaptığı hatadan dolayı, muhtemelen Emre Güngör oynamayacak. Yerine oynayan Ayıboğan, her topta ayakta kalacak. Topuz, Emre, Alex şut falan çekmeye kalkarsa götünü dönecek, şut kaleyi tutarsa, kaleci zaten o anda taş kesildiğinden gol olacak. Gol olunca Daum yatmaya başlayacak, o arada bir gol bulduk bulduk, bulmadık önümüzdeki maça, hatta önümüzdeki seneye bakacağız.

Şut çekmeyip, kenarlardan gelirlerse işimiz nisbeten kolay. Hızlı koşan Sabri, Caner oyunu yandan kurmalarına müsade etmezler. Arda Turan şu ana kadar hiç bir Fener maçında iyi oynamadı. Pazar günü için de durumu kahve falı. Ya çok iyi oynayacak, ya her zaman ki gibi. Maçta en büyük, belki de tek koz Keyta, karşısındakini perişan edebilir. Sanmayın ki takımdan ümidim yok da böyle yazıyorum. Galatasaray, hangi kadroyla, hangi hocayla, hangi kademede maç oynarsa oynasın o maçta mutlaka ümit vardır. Ben sadece bu seneki oyun ortalamasıyla bir tesbit yapıyorum. Körün taşı köre denk gelipte hiç ummadığımız adamlar, hayatının topunu oynarlar belki. Olasılık yok mu? var! bir maymunun bilgisayar başında tuşlara dokunarak evrim tarihini yazması olasılığı kadar. 16 numaranın, Mehmet Topal'ın, Servet'in olduğu takımın iyi futbol oynayabilme olasılığı, bana göre daha az bir olasılıktır. Ama adı üstünde olasılık hesabı. Ligin belki de en kötü futbol oynayan takımı Fenerbahçe'yi yenemezlerse de, demektir kimseyi yenmeye hakları yok.

Maç Ali Sami Yen'de, üstelik Özhan Başkan'ın anısına centilmence geçilmek isteniyor. Hakem en güvendiğim hakem, maçın önemine bakmaz, ben bilmem merkez bilir diyen Cüneyt Çakır. Kırmızısız bitmez, penaltı muhtemel. Fener maçılarında taraftarı hiç beğenmem, karaborsa, pahalı bileti alan çekirdekçi tayfası dolar tribünlere böyle maçlarda. Dolayısıyla, ürkütücü bir tezahürat olmaz.

Peki, bunun dışında, bir mucize olup, Reykart'a vahiy gelse de başka bir yol bulsa,  ya da bize müracat edilse de, ne yapsak diye sorsa. Ben bu maçı farklı kazanırım. Bizden çok daha kötü olan fakat, bizim maçlarda aşırı motivasyonla çıktıkları için ezilmeyen Fenerbahçe'yi hezimete uğratmazsam, Ali Sami Yen'de kellemi ortaya koyarım.

1- Parçalı formayla sahaya çıkılacak.
2- Maça gelenlerin tamamı parçalı forma giyecek.
3- Ne yapıp edilecek, maça giremeyen profesyonel taraftarın girmesi sağlanacak. En az 5.000 kişinin daha olmalı.
4- Maça, Leo- Sabri, Hakan Balta, Emre Güngör, Caner- Ayhan, Lukas, Elano- Keyta, Baros, Arda ile çıkılacak.

Maç taktiği; Oyun kaleciden başlayacak. Kaleci topu kesinlikle elle oyuna sokacak. İlk devre Ayhan, ikinci devre barış oynayacak. Önceden anons edilecek bu durum. Ayhan yarım devre kanının son damlasına kadar koşup, ilk yarı bitiminde 20 metre koşacak dermanı kalmayacak. Aynı şeyler, ikinci yarıda Barış için geçerli olacak. Sıradan bir galibiyet bu durumda taraftarı kesmez, evire çevire yenmek lazım bu saatten sonra. Maçın başında seyirci gazıyla çullanılacak, gol bulunduğu zaman, sanki biz yemişiz kabul edilecek. İkinci için fazla vakit kaybedilmeyecek. Velev ki ikinciyi bulduk bulur bulmaz, biri feda edilecek Jo oyuna girecek. Nefes bile aldırmadan hezimete gidilecek.

Olmadı, golü biz yedik o zaman kaleci oyundan çıkarılacak. Aykut'a gol yemek serbest olacak. Jo ve El çiko dahil bütün yabancılar sahada olacak. Ya herro ya merro düzenine geçilecek. Nasıl olsa takımın başında karizmatik sistem adamı Reykart yok, ben varım.

Maçı kafamızdan böyle oynuyoruz işte. Her büyük maçı olduğu gibi. Ne yazık ki, biz sıradan çapulcu bir taraftarız. Yarın yönetim yeniden seçilmiş olacak, Galatasaray'ın  yeni sahipleri belli olacak. Bu söylediklerimizin hiç biri olmayacak. Elden geldiğince her iki takım kazmaları sahada olacak. Maçın başında yapılacak saygı duruşunun saygısı 10. dakikada son bulacak. Bizim kazmalarla, onların kasapları arasında 90 dakika boyunca gelişi güzel dolaşacak olan topun canı kimi istemişse tabela onun adını yazacak. Belki de ikisini birden cezalandırıp, hadiyin lan, bunca yatırıma, bunca taraftara, hileye dolapa rağmen şu Bursa'nın yarısı kadar bile olamadınız diyecek.

Yani çocuklar, ben bu maçtan hiç bir şey beklemiyorum, tam bir Türkcell langırt ligi maçı olur. Ve ben bir kez daha hiç heyecanlanmadan bir Fener maçı izlemiş olurum.

23 Mar 2010

Reykart'ın Kulaklarına Küpe Olsun


3 puanlı sistem işte, ne demekse başka sistem var sanki. Başkanından, futbolcusuna, hocasına herkes böyle diyor. Biz başka bir şey diyoruz adına. Türkcell langırt ligi diyoruz. Her hafta her maç langırt. Bu maçta langırt topu, Emre Güngör'e çarptı. Daha önce her maç başkalarına çarpıyordu. Artık bitime yaklaşıyoruz, bizim söyleyecek pek az şeyimiz kaldı. Onları da söyleyeleyelim ve sezonu kapatalım.

Sezon demişken, açılır en büyük umutlarla, tonlarca para verilerek takım kurulur. En kral yerlerde kamp yapılır yenir içilir. Sezon başlari iyi oyun hak getire, hocalar kandırır bizleri. Takımın oturması için 10 hafta beklemek lazım derler. Madem 10 haftada oturuyor, o zaman 10 hafta erken açın kardeşim sezonu. Sonra, sakatlıklar, cezalar, kötü hava şartları denir. Devre biter, bir kaç transfer daha yapılır, yalandan bir iki maç oynanır. Bitime doğru zaten iyi oyun aranmaz, at o lanet olası golü yat üstüne al 3 puanı. Böyle yürür kervan.

Reykart yazmamışsa yazabilir. Futbol hakkında ciltlerce söz söyleyebilir. Ancak burası başka bir yer, başka bir lig. Nişantaşı Lisesinden bir ingilizce hocasını Şemdinli Lisesine tayin edin bakalım öğencilere nasıl öğretecek ingilizceyi? Gelmişler Dünyanın en büyük takımından, açmışlar defterlerini, bizimkilere bir şeyler öğretmeye çalışıyorlar. Her maçı maç sanıyorlar, her futbolcuyu futbolcu.

Rıza'ya karşı oynarsan, oynadığının maç olduğunu unutacaksın. O büyük seyirciye oynadığı oyunu gördük, o bandoyla bir zamanlar şanlı ordu Zigetvar'a, Plevne'ye, Estergon'a ölüme giderdi. Eskişehirspor beraberliğe el sıkışırken kendi kendimize yenilmiştik.

Erdoğan Arıca Lincoln'ü dövüyordu güzel oynuyorsun diye, Ziya Doğan, Mehmet Özdilek, Samet Aybaba... Bunlara karşı oynarken galip gelecem diye oynamayacaksın. Sinirlerini alırlar adamın, timsah gibi beklerler avlarını, berabereliğe yatarken bir anlık hatanla golü yedinmi geçmiş olsun.

Kasımpaşa maçında Caner'in serbest vuruşunu hatırlayan var mı? Reykart Yılmaz Vural'ı tanıyor olsa, Cener'e içeri doldurma, yandan koşana pası ver derdi. Caner ne yaptı? içeri ortaladı, 9 kişi ofsayt. Dürüllülü bu hafta 2. golü Yılmaz'ı tanıdığı için buldu. Aynı yerden Tello ofsayttaki adama ortaladı, ofsaytta olmayan Bobo kafayı dokundu. Ofsayt taktiğiyle oynayan Yılmaz Vural'ı bilen Dürüllülü, Holosko'yla 3 defa burun buruna kaleciyle karşılaştı.

Çok basit bir şeyi hocanın uygulamaması beni kahrediyor. Takım balta'dan geçilmiyor, sezon başından beri yırtınıyorum 16 numaralı futbolcu şampiyonluğa mal oldu. Dikkat edin, her topta paralele bağlanmış. Top ayağında olan adamla aynı mesafede koşuyor sadece. Galatasaray'da oynamasın, ligte herhangi bir takımda bir sezonda 8 maça çıksın, bu yazdıklarımı yerim. Lanet olsun, bu ön libero denen kazmalar bir tane dönen topa basmadılar.

Sahanın en iyi futbolcusu Emre Güngör'dü. Yatarak kayarak hedef küçülten stoperimize patladı kabak. Servet olsa hezimetle dönülecek bir maç sonunda bakalım bu maçta oynatılacakmı? Kaleciye ne demeli? Görünmez bir Fener maçından sonra ultimatom vermiş sanki. Bütün gelen topları şişiriyor, lanet olsun. Bursayla olan fark, kaleci farkıdır. Dün İvankov eliyle Volkan'a, Volkan'dan Sercan'a, 10 saniye sonra gol oldu. Bizim kaleci 10 saniye satranç oyuncusu gibi düşünüyor nereye atacağını.

Kalemize atılan kornerleri izleyin. Tamamı gol tehlikesi. Ön direklerde kimse yok. Sabri, Caner dahil herkes kafaya çıkıyor. Kalecinin bir maçı ipten alma ihtimali sıfır. Oyun sıkışmış, Reykart'ın tek yaptğı şey Elano'yu yanına almak. Bıktık hocam bu hamleden. Takım çok iyi oynuyormuş gibi, değişiklik yapmadan maçı bitirdin. Saha içi değişikliğe bile gitmedin. Sistem diyorsan adına, burada sistem sökmez. Bu futbolcularla bildiğin oyunu oynatamayacaksın. Koy İniestafa'yla, Topal'ı Barcelona orta sahasına görelim bakalım kaçıncı olacaksın. Bak bakalım Messi topla kaç defa buluşacak?

Taç kullanırken gol yiyoruz, topu elle bile oyuna sokamıyoruz. Taç atmayı bilmemekten değil, topa kimse sahip olmak istemiyor. Hayalet futbolcular cirit atıyor orta sahada. Aman top bana gelmesin hesabı.

Fener maçı ne olurun nöbetine yatıyoruz. Bilmiyorum, senelerdir Galatasaray maçlarını bilemiyorum. Hiç bir maçı bilemedim bu sene. Hiç bir maçın garantisi yok, hele geriye düştüğümüz zaman, gireni çıkarma ihtimali çok az. Bildiğim bir tek şey var, orta sahada bu kazmalarla oynamaya 2 maç daha devam edelim 4. lük hayırlı olsun. Çare yok mu? var, Lukas'ı orta saha çekeceksin. Ayhan, büyük maç futbolcusudur onla başlayacaksın. İlerde Keyta, Baros, Arda oynayacak. Elano'yu kendi istemediği sürece asla çıkarmayacaksın. Kaleciye degaj yapmayı yasaklayacaksın. Eğer geriye düşersen ki muhtemeldir çıkar kaleciyi, farketmiyor nasılsa al El Çiko'yu oyuna. Fazla yabancım var diyorsan, Balta Hakan'la başla, Caner'i ver ileri dövüşsün dövüşebileceği kadar. Yorulunca çıkarırsın. Servet, Topal, 16 numaradan ikisi oynarsa maçı unutun. Biri oynarsa maç langırt maçı, her sonuca gebe. Hiç biri oynamazsa, hatta kadroda bile olmazlarsa( Servet'in yedekte oluşu Emre Güngör'ün oyununu yarıya indiriyor) hiç bir maçı kaybetmez Galatasaray, hatta kazanır. Hatta Şampiyon olur olmasına da ne yazar? Bütün rakiplerine yenilmişsin bir kaç maçın bir kaç dakikası hariç iyi futbol oynamamışsın.

Servet daha dün GS televizyonunda çocukluğundan bahsediyor. 11 kişilik fakir ailesinden, muhtemelen Topal'da, 16 numara da sefil çocukluk geçirmişler. 15 yaşına kadar yedikleri bulgur pilavı, nişastadan sonra gelsin pirzolalar, baklavalar, ilaçlar, gıdalar. Kas kas olsa dayanırmı? patlıyor işte bir yerde. Takm 30 kişi, aynı idmanı yapıyor, aynı besini alıyorlar, saha çıkan 11 kişi. Diğerlerinın aldığı fazla enerji başlarına bela oluyor, oynadıkları ilk maçta sakalanıyorlar. Türk futbolcularının genç takımlardaki başarısını ileriye taşıyamamalarının sebebi budur.

İşte böyle, her sene böyle çocuklar. Bizim masum sevgimiz sömürülür gider, bu devran bu düzen asla değişmez. Yarın şampiyonluk kaçar, şampiyonlar ligi ile avunursun. O da kaçar Avrupa Ligi ne güne duruyor. O da kaçarsa mı? yok artık bunu Reykart istese bile yapamaz.

21 Mar 2010

Ön Liberoların Laneti, Trabzonspor 1- Galatasaray 0

Bari takıma faydan yok, zararın olmasın be adam. Topal, topçu bu kez kaptanı sakatlamış. Maç kadrosunda Arda'yı görmeyene kadar inanmamıştım. Tabi pabuç pahalı, forma aslanın ağzında, saldır antrenmanda sakatla kendi futbolcunu.

Neyse, biz alışkınız zaten sakat kadroyla mücadele etmeye. Cesaret formasıyla sahaya çıkıyoruz, baltalardan biri daha yok yerine Emre Güngör var. İyi futbol oynayacağımız kesindi, Trabzonspor'un hızlı forvetine karşı yatarak, kayarak oynayan Emre iyi bir tercihti.

Maç maç gibi başladı. Bu hafta iki büyük takımın maçını da seyretmemiştim. Kasımpaşa maçını kaçırdığıma üzüldüm gerçi ama dün kü Fener maçında pozisyon bile yokmuş. Pozisyon yok ama 3 puan var. Ensemizde boza pişiririyorlar.

Elano, Caner, Lukas, Emre Güngör çok iyi müzadele ediyorşardı gole kadar. Lanet olası, defans hatası işte. Aynı hatayı Servet yapsa edeceğim küfürü hepiniz duyacaktınız, sevdiğim, iyi oynayacağına inandığım adamdan gelince  hata, bir şey yapamadım.  

Topu kaptırdı Emre, tamam adam bom boş, bir top ta kurtar be kardeşim. Bir maçı da sen al, aykut bile şampiyon olduğumuz sene Servet'in kaptırdığı topu çıkarmıştı. Beklemiyoruz elbet Leo kardeş, çerçeveyi bulan topu biz santraya götürürüz sen zahmet etme. İlk yarı güzel oyun zayi oldu, soyunma odasına yenik gittik.

İkinci yarı takımdan bir canlanma bekliyorduk, tam tersi oldu. Nedense, sanki galipmişiz gibi oynamaya başladık. İniestafa'mız her zamanki gibi büyük futbolunu oynuyor. Araziye uymuş, topla buluşmamaya oynuyor. Nefret ettiğim bu futbolcudan kurtulduğumuz maçta horoz keseceğim. Derken Baroş oyuna girmek üzere, fal bakmaya gerek yok. Takımın en büyük futbolcusu Elano dışarı alındı. Demek artık, topu pasla içeri sokmayacağız.  7. yabancı olarak baros'u oyuna sokmak mı istersin hocam, çıkar kelciyle, lanetli ön liberolardan birini sok içeri Baros'u. Bu kadar mı zor?. El çiko oynamaya başladı sonlara doğru. Bu adam kalelere alışana kadar lig bitecek ne yazık.

Şu kornerlerde neden hala direk dibine bir adam vermezler inanılır gibi değil. Trabzonspor'un atakları mucize golle sonuçlanmıyor. Keyta baskıya gelemiyor, etkisiz eleman olarak oynuyor. Denge yok, ya çok iyi ya çok kötü, artık torbadan ne çıkarsa.

Sabri kaptanlığın keyfini çıkarıyor, etliye sütlüye karışmadan bir maç çıkarıyor. Şampiyonluk tehlikeye giriyor, yarın Bursaspor kazanırsa 5 puan fark olacak. Ne yapsak olmuyor işte, biraz da şans olacak. Galatasaray ancak çok iyi oynarsa kazanabiliyor, aslında kötü de sayılmayacak bir oyundan sonra yenilmek koyuyor.

Evet bir maçta daha milli takım kalecisi yarattık. Trabzonspor kalecisi Onur, bir maçı kaleci nasıl alır gösterdi bize. Şu ön libero işini icat eden hoca eğer yaşıyorsa lanet olsun ona. Elano yok, iki tane kazma ön libero oyunda. 16 numara, İniestafa, seni Galatasaray 'a getiren kimse ona da lanet olsun.

Geçmiş olsun, şu maçı da kaybettiniz ya yazıklar olsun.

Reykart'ın Reykartlığını Fenerbahçe maçında bekliyorum. Sahanın Lukas'la beraber en büyük oyuncusu Emre Güngör'e ceza kesip yerine Servet'i oynatırsa ben maçı seyretmeden stadyumdan çıkacağım. Maçın pozisyonlarını bir kez daha seyredin en az 3 tane topu kaleci gibi yatarak kurtardı. Eğer Servet olsaydı, Lukas o topu kazmaya vermeyecekti tamam ama maçı  en az 3-0 kaybederdik.
Bir kez daha bütün kalbimle yazıyorum, iki tanesinden kurtulduk, 3. sünden de kurtulamazsak, 3. veya 4. olacağız benden söylemesi.