19 Şub 2010

Heyula Bela

Marks, Engels uyanın. Avrupa'nın başında yeni bir heyula bela dolaşıyor. Galatasaray belası!

Daha önce dolaşmıştı ama bu sefer farklı. O zamanki hayaletler göründüler. Tam bir bela oldular. Hiç hesapta olmayan kupaları alıp ülkelerine getirdiler. Avrupalıların bu sarı kırmızılı hayalet belasından kurtulmaları yıllarını aldı. Aslında kurtulmuş sayılırlardı. 10 yıldan beri, hayaletler uykudaydı, hiç bir tehdit oluşturmuyorlardı. Hayırlara vesileydi, korkulu rüya görmemek için uyanık kalmayı yeğlediler yıllarca. Tam unutulmaya yüz tutmuştu ki kabus, derin hülyalara daldılar yeniden.

Dün gece İspanya göklerinde devriyeye çıktı hayaletler. Evet bu hayaletler tam hayalet, Görünmüyorlar, görülseler tecrübeli Avrupalılar önlem alacaklar. Göremedikleri şeyi, neye yoracaklar?

1-1 berabere kaldı takım. Dünya'daki bütün Galatasaraylılara sorsan bu sonuca el sıkışır. Yalama Türk spor medyası şans dedi. Ben maçı dikkatle izledim, öyle Atletik Madrid'in aman aman bir üstünlüğü yoktu. Leo'ya gelen cılız bir kaç hantal bedenine çarptı, kurtardı dediler. Buna karşın biz kale önlerinde çok daha net olarak göründük. Ve 3 gün önce Barca'yı net ve güzel oyunla yenen Atletico Madrid'lilerden, oynamadan, görünmeden, sihirle kerametle turu aldık.

İddiaya girerim, Servet, Sarp, Topal, karşı takımda oynasa, kulübede onların yerine Emre, Ayhan, Barış oynasa, hezimete uğratır dönerdik. Bu bizdeki kazma, balta adamların artık futbol dişi bir güçlerinin olduğuna inanıyorum. ya bir kozmik enerji yayıyorlar, ya pis bir kimyasal ilaç salgılıyorlar, büyü, hokkabazlık, ne derseniz deyin futbolcu demeyin de.

Koskoca Rijkaard bunlardaki kerameti biliyor onun için oynatıyor, bizlere söylemiyorsa lafım yok. Söylemesin oynatsın. Bu adamlarla bizim iyi futbol oynamamız imkansız. Bakın tur atlarız, Şampiyon oluruz, ama iyi futbol oynayamayız. Daha önemlisi hiç bir takım bize karşı iyi oyun ortaya koyamaz. Demek bu da bir taktik. Neticeye bakarsak, taktik işledi. Kötü oynayarak tur atlıyoruz, hiç oynamayarak lider oluyoruz. Eşi benzeri varsa hatırlatın yazalım.

Şu Servet'in, ligdeki en kötü takım Denizlispor stoperinden ne fazlası var acaba?. Her hangi biri o mevkide oynasa Servet'ten daha kötü ne yapabilir? Mustafa Sarp top bizdeyken, saydığım özelliği sayesinde görünmüyor, hayalet oluyor. Olumlu, güzel futbola katkısı sıfırın altında. Varsa yoksa oynatmamaya dayalı bir stil geliştirmiş, bizlere dayatılıyor.

Hayalet futbolcularla, bu kadar kötü oyunla, bu kadar berbat kazmalarla oynayan takım nasıl oluyor da tur atlayabiliyor? Araştırılması gerekir mi? yoksa spor der geçiştirilebilir mi? Ne kadar gider böyle?

Milyonlarca Galatasaray'lıya sorulsa, Gökhan Zan'ın eksikliğini hisseden bir kişi bile çıkmaz iken, Baros'un eksikliğini duymayan tek bir taraftar da bulamazsınız. Biri Galatasaray'ın kayıp puansız tepelerde olduğu zamanların stoperi, diğeri öyle böyle olmadığı zamanlar lider olan takımın santrforu. Aslında her şeyin tam tersi olması gerekmez mi? Gökhan Zan yokken bir araba gol yiyen savunmada ismi cismi hatırlanmıyor, iyileşecek diye ödümüz patlıyor.

Galatasaray oyuncu kadrosu bu haliyle, armonik gelmiyor. Bir tarafta çok klas futbolcular bir tarafta futbolcu bile sayılmayacak olanlar. Hani bir zamanlar Cihan Haspolatlı, Frank Ribery'le aynı takımda oynamıştı. Aynısı bana göre, Elano Blumer, Mustafa Sarp'la aynı takımda olamaz arkadaş, sporun doğasına ters. Arda Turan, Servet'ten iyi pas bekleyemez. Dolayısıyla bunların tamamını seyreden bizler iyi futbolu oynarken çok zor görürüz.

Gökhan sakatlanmasa, Lukas'ı göremeyecektik, Keita Afrika Kupasına gitmese, Kewell ameliyat olmasa Caner kulübede çürümüş olacaktı. Kadroyu biraz da konuya tabi güçler oluşturuyor. Bizde işin kolayına kaçıp teslim olsak mi acaba? yüce göke. Bir bildikleri vardır deyip keyfini çıkarmaya bakalım.

Sırat köprüsünün başlangıcındayız, günahlarımız, sevaplarımızla kıldan ince kılıçtan keskin günlere girdik. Bu hayalet takım, ya bize yeni bir rüya yaşatacak. Ya uyanıp gerçeklerle baş başa kalacağız.

İlker ile Erman; Atletico Madrid 1- Galatasaray 1


Sesini, görüntüsünü kesmişler bizi kurtarmışlardı. Demek insan sülük olunca kolay kolay yapıştığı yerden kazınmıyor. Bir delik bulup tekrar çıktı karşımıza. Maç anlatıcısı İlker Yasin ile yemek yedikleri kaba işediler maç boyu. Bu adamların patronu salak değilse, maç sonunda kovması lazım. Galatasaray elenirse ne kazanacaksınız ey sülük takımı, en azından kendi bol cepli pantolonlarınızı düşünün. Bir tur daha atlarsa takım siz cebinizi biraz daha dolduracaksınız. Türk takımının anlatıcıları, Uğur iyi diyemedikleri için Forlan kötü demekle geçiştiriyor. Ustaları Hıncal olan ulama takımına lanet olsun, Keita'nın golü de uykularını kaçırsın.

Ben Atletik Madrid'i severim. Slogana, saygıya bağlı kalarak maçı bitirdiler. Pisliğe bulaşmadılar, hile yapmadılar. Haftaya aynı saygıyı gösterip, eleyip gönderelim bu güzel takımı.

Emre Güngör'ü göremeyip, Servet'i görünce maçın başında endişelenmedim desem yalan olur. Tabelaya bakıp Servet'in iyi oynadığını yazacak değilim. Hatta fazla pozisyon verdiğimize bakarsak kötü oynadı bile diyebilirim. Rakip yakından şut pozisyonuna girince Servet ayakta müdahale ediyor. 40 cm vücut, 25 cm. ayakla hedefi küçültemiyor. Aynı pozisyonda yatarak, kayarak topa basan Emre, hedefi tamamen kaybedip en azından 1.80 cm kapatıyor.

Mustafa Sarp ile Mehmet Topal konusunda artık eminim ki ben hiç bir şey bilmiyorum. Bu adamlar hayalet futbolu oynuyorlar, topla buluşmaya korkuyorlar, olumlu olumsuz somut katkıları yok. Olsa da olur olmasa da futbolcular bana göre. Ama bana göre işte. Belki manyetik bir hünerleri var. Bu kadar kötü iki futbolcusu olan takıma karşı, koskoca Madrid takımı oyun üstünlüğü kuramıyorsa bu işte bir hikmet var. Bu hikmeti bilsek zaten Reykart'ı kovar, biz geçeriz takımın başına! Hüner de bu olsa gerek. Keyta gibi, Arda gibi maçı seyreden herkes tarafından tanınabilecek bir futbol oynarsan, sana önlem almak kolay. Görünmeyen adamlara karşı hoca evliya olsa ne yazar.

Leo Franko, kaleye gelen ilk topu bizim gibi seyretti. Artık  kalecimiz için beklentim değişti. Gol yediği zaman şaşırmıyor, kurtardığı zaman şaşırıyorum. Kendisine gelen topları gelişi güzel şişirmesinin dışında golden sonra eski taraftarına nostalji yaşattı. Bir çok kere yüreğimiz ağzımıza getirdiyse de, yürekler olması gereken yere geri döndüler. Tecrübesiyle ikinci gole izin vermedi. Kaleci değil diyenler, Aykut geçsin diyenler en azından kusmuklarını başka maçlara saklayacaklar.

Reykart il defa bu kadar çabuk oyuncu değiştirdi. Değişiklik anına kadar hiç de baskılı oynayamayan bir takıma yenilmeyi pek içine sindiremezdi. İlerde tek başına idare eden Arda'ya sıkı bir destek vermesi gerektiğine karar verdi. Caner kısa boyuyla fazla önde ezilecekti. İspanyolların tanıdığı bir adamı sokarak en azından ürküttü.

İlk yarı Galatasaray'lı iddiacıların tümünün kuponu yırtılarak kapandı. Eller avuçta hezimet bekleyenler, umutlarını ikinci yarıtya sakladılar. Biz ise 1 gol daha yemeye razı olarak mutlak bir golün peşine düştük. Yılların tecrübeli taraftarı olarak dışarıda oynanan maçta ilk hedef, Ali Sami Yen'e, taraftara turu teslim edecek bir skorla dönebilmektir. Ve tur bize emanettir en başta artık. Haftaya gereken yapılacaktır.

Anlatıcılar, Atletik Madrid'lilerin gününde olmadıklarından şikayetçi olduğu, Kara Şimşeğin gittikçe düşen formundan memnuniyetini kustuğu dakikalardan epey önceden kımıldamıştı aslında Galatasaray. Bu kez sağ taraf işliyordu. Kara Şimşek fantastik hareketlerle bir şeyler yapacağının sinyallerini veriyordu. Çok zor bir açıdan topu ağlara gönderdiğinde takla atacak zaman ve makan bırakmadılar kendisine. Bütün takım üstüne çullandı.

Elano çıkarken de artık ciddi, bilinçli gol girişiminde bulunmayacağımızı ilan etti kurmay heyeti. Tabelanın yeterli olacağı konusunda hem fikiriz kendileriyle. Ama insan doyumsuz oluyor işte. Acaba bir hamle daha yapıp 2. yi bulsak da şu Nevizade Geceleri'ni endişe duymadan söyleyebilsek fena mı olurdu? Neyse biz neler gördük, hazır bulgur pilavımız varken pirinç toplamaya Midyad'a gitmenin alemi var mı?

Savunmada Lukas Neil büyük futbolculuğunu, büyük bir maçta da bizlere izlettirdi. Taraflı yazarlar! bile artık Gökhan varken niye bu adamı aldılar diye yorum yapıp bizim midemizi bulandırmaz umarım.

Kalecisiz, santrforsuz takım bu kadar oluyor işte sayın Erman ile İlker. Keşke siz İspanya yerine Fransa'ya gitseymişiniz. Bakın orada Türkiye'nin en iyi kalecisinin, 3 gol kralının  maçı vardı. Ben seyretmedim, yenilmişler, yani santrforları, kalecilerin yediğinden fazlasını atamamışlar.Aslında siz şimdi kusuyorsunuz ya, bunu bile bizim sayemizde yapıyorsunuz. Sizi biz alıştırdık yıllar önce önümüze gelene geçirirken. Ne var ki o günler geride kaldı. Turlar ıkına sıkına atlanacak. Tekrarı olacaksa da başka takım yapamayacak inanın, sizin beğenmediğiniz Galatasaray gösterecek bir kez daha o büyük, şanlı günleri.

Bir Endülüs gecesiydi, beraberliğe bayram edecek değiliz. Derinden, sineden bir ''OLE'' çekelim yeter.

15 Şub 2010

Endülüs'te Halay

Ne zaman bir isyancı takımla karşılaşsak, gözlerim dolar, içerim sızlar. Hele ki bu isyancı takım kırmızı formalıysa bir başka olurum. Hele bir de beni çocukluk çığlığımı attığım tribünlere geri gönderiyorsa eğer, şimdi raksın vaktidir.Zil, şal ve gül, Arda'nın çalımı, Keyta'nın hızı ve Perşembe gecesi Endülüs'te sarı kırmızı.


Futbolun sihirli şarkısı yüzlerce dilde söylenir, bu gece şarkılarımız İspanyol ziliyledir.

Nerden nereye? 37 sene önce Atletico Madrid'le eşleştiğimizde, büyük İspanyol futbolcularını görmek için koştuğumuz tribünlere, bu gün onları yenmek elemek için koşuyoruz. En babalarına kan kusturduk. Kral'ın takımından Süper Kupa'yı aldık, averajla yarı finalden döndük. Katalonya prensine çeyrek finalde ofsayt golle geçildik. Mallorka'larını, Sosyete takımlarını saymıyoruz. Ali Sami Yen'de harman dalı, kılıç kalkan oynattık.

Bu hafta seferiyiz Büyük Endülüs'e. Atalarımız Tarık Bin Ziyad'ın cebbelleştiği kayalıklarda, yelpaze çevrilir gibi dönüşlerini, işveyle saçılış, örtünüşlerini seyredeceğiz.

Her rengi istemeyiz, bizim gözümüz, kalbimiz aldadır. İspanya, Madrid, Calderon'da çıldırmaya koşanlar, dalga dalga bu akşam şaldadır.

Televizyon başında bizler, orada olamayacak olanların kadehleri eldedir. Galatasaray'lı nerdeyse gönülleri Galatasaray'ın olduğu yerdedir. Madrid, bu akşam Galatasaray'lıların Dünya'daki baş şehridir.

Arda başta, elinde mendil, halay ortasında bir durup bir zıplar gibi, bir baş çevirmesiyle Elano, bakanı süründürür gibi. Gül tenli, kor dudaklı, kömür gözlü, sürmeli Atletik Madrid'li güzelleri. Şeytan diyor ki Kaptan, maç ne olursa olsun, sarmalı, yüz kere bin kere öpmeli.

Ben diyorum ki Kaptan Arda Turan; Atletico Madrid çocukluk aşkımdır. Elensek bile zerre kadar üzülmem. Bırakın lan maçı, bırakın raksı. Maç bitsin, topla takımı çekin bir halay.

Gözler kamaştıran şala, meftun eden güle, her kalbi dolduran kırmızı renklere, zile, her sineden, her kalpten, çekin bir ''OLEEEEEEE''