7 Ara 2013

Ziraat Türkiye Kupası Kepazeliği

79 kışında İsparta 40. Alay'da askeriz, hava -20 derece. Tecrübeli çavuşlardan biri mahalle arkadaşım büyük futbolcu Seçkin. O zamanlar futbolcular da askere giderdi. Takımın komutanı üsteğmen topu hiç bilmeyen ama topu çok seven biriydi. Seçkin'e yeni gelenlerden takım kur, pazar günü Eğridir Dağ Komando taburuyla maç var emrini verdi. Seçkin'e yalvardım beni alma diye. Aldı, pazar günü parkalarla erat donarken biz şortla o ayazda, buzun üstüne maç ettik. Daha doğrusu üsteğmen maç etti tek başına. Biz küfür yedik, üstüne yenildik diye sopa. Top en az 20 kilo, buz tutmuş, her hangi bir yerine gelse orası felç olacak. Hayatımda o maçtaki gibi üşüdüğüm, yaşadığıma pişman olduğum bir an yoktur.

Bu hafta sırasıyla büyük takımların Ziraat Türkiye Kupasında futbolseverlerle dalga geçerken ki kepazeliklerine şahit olunca aklıma geldi. Üsteğmeni eğlendirmek istemiyorlardı belli ki. Her şey para olan günümüzde, bu kupanın getirisi, götürüsünden azdı onlara göre. Eskiden Türkiye Kupasının bir ayrıcalığı vardı. Alan takımların Avrupa'da oynadığı bir turnuva düzenlenirdi. Şimdiki gibi Avrupa Liginde kaynayıp gitmezdi. Ve eskiden kupa almak gibi ulvi bir hedef vardı. Şimdi para kazanmak gibi şerefsizce bir bahane kaldı.

Kupa, Fenerbahçe'nin uzun yıllar sonra kazanmasıyla motivasyonunu kaybetti. En azından bu sene de Fener elendi diye gülünüyor, bir iddia makamı olarak varlığını sürdürüyordu. Bu arada, geniş kadro yapısıyla forma şansı bulamayanlar veya gençler için bir fırsat kapısıydı. Eskiden yedek kalan futbolcu utanırdı. Şimdi bırak yedek kalmayı, pişmiş kelle gibi sırıtarak futbol hayatını tribünde geçirenler bile var.

Bir de son senelerde şu maskaralık çıktı. Esas takım oyuncusu, bizim üsteğmenin maçında oynamak istemiyor. Düşünebiliyormusun? Eray İşcan 1 ay içinde kendisini 10 sene içinde göremeyeceği makamda buldu. As kaleci sayıldı, dandik kupa maçında yedeği Ufuk, onun da yedeği Aykut'la Galatasaray, maça çıktı. Ne büyük bir onur Eray İşcan için. Ne var ki Yekta için aynı şey söz konusu değil. Bilemedin 1 ay ömrü kalmış bir futbolcuya, ne kadar kötü olduğu kendisine tabelaya ilk 11 yazıldığı zaman tebliğ ediliyor. Ağzıyla kuş tutsa, o maçta Maradona olsa hikaye, forma şansı yok, hangi moralle, hangi motivasyonla oynayacak?

A2 takımları gebermiş durumda. Sabri'nin yarısı kadar bile futbolcu yok. Hani denersin en yakın birisini, taraftar cismini görür. Bizim gençliğimizde kupa maçları en az lig maçları kadar değerliydi. Maçlar tıklım tıklım seyirciyle oynanırdı. Yeni birisi var mı, nasıl oynayacak diye merak içinde beklentiye girerdik. Şimdi taraftar keriz mi? Takımda kimi seyretsin de o soğukta it gibi titresin.

Peki ne olacak, bu mecbur turnuva oynanacağına göre yoğun bakımda gebermeye mi terk edilecek. Hiç bir kurumun başında hak eden olmadığından, bu iş bilmez, daha doğrusu işi tersinden çok iyi bilen oligarşiye bırakılırsa angaryadan öteye gitmeyecek. İş gerçek futbolsevere bırakılsa, sorulsa mutlaka çıkış yolları vardır. Bizimde katkımız olsun diye bir kaçını yazacağız. Ama önce turnuvanın sponsorlarına bir akıl vereyim. Gidip Lig TV'de Şansal BüyükA'ya danışsaydınız en azından izinden gidebilseydiniz, kara kara düşünmezdiniz şimdi. Yalama medyalarınız aracılığıyla Fenerbahçe kar etti diye yazdırıp, taraftarı kandırmak durumunda kalmazdınız.  Şebekler, bir maça denk gelse, Galatasaray-Fenerbahçe bırak finali ilk maçta bile karşılaşsa o paralar çıkar. O hesabı bile yapamadınız. Bakın lig tv, ligin en berbat senesinde süper final icat etti, ülkenin 4 büyük takımını lig bitiminde hizaya sokarak kapıştırdı.

Bir kere ismini değiştirin turnuvanın. Ziraat Kupasını alsam ne olur almasam ne olur. Her sene önceden belirleyin bir ismi. Misal, 2013-14 Ali İsmail Korkmaz kupası deyin, finali Eskişehir'de oynatın. Mesela Mevlana kupası deyin Konya'da oynatın. O kupadan 1 tane olsun. 2006 kupasını kim aldı diye sorsan kimse bilmez, ama 50 sene sonra Ali İsmail Kupasını kim almıştı diye sorsan bilinir.

Kota koyun, büyük takımlar kaçamasın. En son lig maçında oynayan takımdan en az 7 futbolcu oynayacak deyin. Sakat ve cezalılar dışında son maça çıkan kadronun 7 si oynasa, üstüne  A2 mecburiyeti olsa, 7 as futbolcuyla 2 genç futbolcunun armonisini millet merak eder maça gelir. Önü açılsın çocukların.

Statü nedir bilmiyorum yapılabilir mi? Kupayı alan takımla, ligi 2. bitiren takımı Şampiyonlar Ligi 2. takımı için bir final maçı oynatın. Kupayı alan takıma küme düşmeme kaskosu yapın. Her şey para değil, kupayı alan futbolcuları, hayatları boyunca unutamayacakları şekilde onore edin. Türkiye kupasını alan takımın futbolcularına emekli maaşı bağlayın.

Kupa maçlarına gidecek taraftarları teşvik edin. Kumanya verilebilir, bayrak, forma,atkı, şapka gibi ekipmanlar hediye edilir. 12 yaşından çocuklara bedava denebilir. Her maçı bir festival, o ilin ilçenin bir barış dostluk, kardeşlik günü havasında oynatın.

Bir önceki ligi 8. bitirenlere kadar bekletin. Diğer 8 takım ülkedeki tüm profesyonel takımların katılacağı tek maç usulü elemeyle gelsin. Şimdi aklıma geldi eskiden amatörler şampiyonası vardı, Türkiye Şampiyonu olan amatör takım 3. lige çıkardı. Değişti mi bilmiyorum, en azından değişmese bile gözümüzden kaçırmayı başarmışlar, takip eden yok.

Çoğaltılabilir, maksat turnuvanın cazip hale getirilmesi. Baronların yaptığı nedir. Büyük takımları kaçırmak. Galatasaray elenmeyi bile beceremeyerek devam kararı aldı. Muhtemelen, Balıkesirspor maçında aynı hatayı tekrarlamazlar, onlar da kaçar turnuvadan. Bir getirisi yok onlar için, nasıl olsa en kötü Avrupa Ligine gitmeleri garanti. Götürüsü olsun bakalım elenecek mi şerefsizler. Koy Gestapo kuralını, bir önceki sezonun Şampiyonu elenirse 100 milyon, 2. si elenirse 80 gibi, ilk 8 e kademeli para cezasını kes. Topladığın parayı Şampiyona dağıt bakalım elenecekler mi?

Leş kargalarının önüne leşi koymazsanız, bunlar karar alır, maçlara hiç çıkmazlar. Hükmen yenilir, bir sonraki sezon da cezalı olacaklarından işlerine gelir. Nush ile uslanmazlar, bunların hakkı kötektir.

6 Ara 2013

Teşekkürler Madiba; Galatasaray 2-0 Elazığspor

Ben artık dayanamayacağım çocuklar, kusuruma bakmayın. Bugün Burak'a küfür etmekten hala çenem ağrıyor. Ne çok severdim oysa, Ta, Beşiktaş yıllarından en sevdiğim 3 5 futbolcudan biriydi. Bugün Ayı Eboue ile birlikte sadece bizde değil, tüm Dünya üzerindeki en nefret ettiğim futbolcudur. 4 pozisyonda görünüyor. 1- Ofsayt; onun yüzünden Hocalarla papaz oluyorum. Bir futbolcu bu kadar çok ofsayta düşer mi? Adı üstünde ofsayt yaşamın her alanında kullanılan bir kelime. Utanmaz arlanmaz, bencil, iğrenç bir futbolcusun sen lan. 2- Faul; Her hareketi faul. Bu gece faulü kendisi yaptı, hakem yedi, rakibe sarı kart verdi. Hakemler hepiniz salaksınız, Burak'ın girdiği ikili mücadele varsa, mutlaka faulü Burak yapar, görmene gerek yok, çal, faul biraz tehlikeli ise çıkar sarı kartını, korkma, arkandayım. 3- Gol kaçırma; İddia ediyorum, bu sene kötü oynamamızın tek sebebi bu sahtekar futbolcudur. İstatistiğe oynar, en çok koşanlar listesine girdi, bir de gol attı, ondan mutlusu yok. Galatasaray'ın her maç en az 2-3 golüne mal oluyor.4-Gol; Bütün takım ne hikmetse Burak bey gol atsın diye uğraşıyor. Dünyada üstüne var mıdır bilmem, bu kadar çok pozisyona girip bu kadar az atan bir golcü. Net yazıyorum, bu sezon çok yazdım. Galatasaray'da 3 takım yaparım, birinde bile Burak'ı top toplayıcı yapmam. İğrendim, teşekkürler Burak.

Eboue ayısı ilk devre yere yatmadı. Pozisyon yoktu. Az daha beni yanıltacaktı, ama başaramadı. Dom dom kurşununu yedi böğrüne. Domuz avı yapanlar bilir, en ağır, en tesirli kurşundur. Koca domuzun böğrüne geçirirsin, hemen ölmez mübarek hayvan. Ön ayaklarını yere vura vura cekişerek ruhu teslim eder. Ne zaman sivrisinek vızıltısını hissetse, domuzun vurulma anını seyrediyorsun sanki Nasyonel Coğrafik kanalından, çırpınıyor sahtekar oğlu sahtekar.

Takım kadrosu bir garipti. Hazırlık maçlarımız tamamlanmadı demektir. Melo ve Selçuk dışında banko futbolcu yok. Ligin yarısı bitmiş, her maç başka futbolcu sahada. Ne bulunmaz bir sol bek mevkimiz varmış. Açık artırmayla futbolcu seçiyoruz. Sonunda hocalar benim fikrime yaklaştılar. İptal ettiler  bek futbolcularını. Yaptıkları en iyi hamle budur. Koskoca Galatasaray'ın beki olur mu? Neyi bekleyeceksin. Topa en yakın kimse o bek olsun o kadar. Böyle olunca hamle futbolcusu Semih'e ihtiyaç yok. Ceyhun libero oynadı, iyi mi kötü mü tespit edemedik, oynadıkları takım çok zayıftı. Zayıf olunca Şecu sahanın en iyi futbolcusu oldu bana göre. Muslera da taarruz geçince iyileşmiş, hiç gerek yokken gene kaleye geçmiş. Hayatının maçını oynadı.

Bu kez bütün çer çöp ayırımı yapılmadan bütün orta saha futbolcuları sahadaydı. Maradona Yekta bile oynadı. Mustafa Sarp muamelesi yapacağım ama gerek yok, üst üste 2 maç oynaması imkansız. 20 metre depar atmadan, 10 metre ileriye pas vermeden maçını tamamladı. Daha doğrusu tamamlayamadı, foseptik çukurunda koku salacak oyuncu biter mi bizde. Emre Çolak'la değişti. Zaten 2 duble rakı içmişim, son dubleyi de Yekta-Emre değişikliği ile götürmüş saydım, kafayı buldum.

5. dakika pozisyon yok, pas yok, koşu yok 2 farkla öne geçmişsin. Üstünde leş toprağı var, kireçsiz. Oynadığın takım PTT liginde bile oynayacak kapasitede değil. Taraftarın biraz gönlünü alsanız olmaz demi şerefsizler. Boşuna kızıyoruzi ama Fenerbahçe yakalasa böyle bir pozisyonu, bütün bir sezonun gazını alırlar. Biz ne yapıyoruz? Juventus maçını düşünüyoruz. Tamam, haklılar, biz de düşünüyoruz. Gereksiz efor istemiyoruz. Futbol oynayın diyoruz lan futbol oynayın. Ofsayta düşme, faul yapma, pas ver, verkaç yap, şut çek. 85 dakika daha oynayacaksın. Daha ötesi seneye Juventus maçı oynayabilmek için bu maçları geçmen gerekiyor. Bu kadar kötü oynayarak ilk yarıyı bitirdiniz. Taraftarı kanser ettiniz.

Bu maçta beni umutlandıran tek şey, Tugay'ın artık sahaya indiğini görmüş olmamdır. Her an maçın içindeydi. Yalama medya, Tugay'a oynamaya başlayınca, antenleri daha bir başka çevirdim. Medyanın Galatasaray yararına bir şey söylemesi imkansızdır. Mancini yolcudur, Tugay hancı. Bu takımın bir sonraki hocası Tugay olacak.

Yavaş yavaş oluyor belki bazı şeyler. Ama oluyor, zararın neresinden dönersek kardır mantığı. Drogba artık serbest vuruşlarda araziye uyuyor. Atış kaptanı Selçuk, ister kendi atar, isterse de kim isterse o atar. En azından bu belirsizlik kalktı, bu maçta da somut etkisi görüldü. Serbest vuruştaki ortak sayısı azalınca Burak bey, kankası Selçuktan izin alarak topun başına geçti. Güvenli bir vuruştu, iyi yere gitti.

Maçtaki tek güzel şey, Güney Afrika'nın peygamberinin ölümüne, Drogba'nın Eboue'nin kayıtsız kalmamasıydı. Bizde onların vasıtasıyla gençliğimizin profesyonel hapisi Mandela'ya ve onun davasına saygılarımızı ilettik.

En komedi şey ise. Profesyonel yedek Hakan Balta'nın oyuna girerken ki kepazeliği. Maçtan o kadar uzak ki, hangi renk şort giyeceğini bile bilmiyor. Akıl alır gibi değil, takımın malzemecisi hazırlar benim bildiğim ekipmanları. Takımın hangi formayla, hangi şortla çıkacağını biz bile resmi siteden öğrenirken, bu şebek, bu Galatasaray Kaptanı nasıl tedarik edebilmiş başka renk şortu? Biri uyandı da, daha fazla rezil olmadan gitti şortu değiştirdi. Yedek bile olması mucize kanalizasyon futbolcularından kurtulmamıza az kaldı. Dayanın çocuklar. Beni beklemeyin, benim dermanım kalmadı.

Takımın en az yarısı sensin, Teşekkürler Melo, diğer yarısının öncüsü de sensin Drogba, adamsıni sana da teşekkürler. Sana da Nelson, devrimler tarihinde sonsuza kadar yaşayacaksın.



4 Ara 2013

Nerede O Şevk O Heyecan, O Güler Yüzlü Adam Ben Değilim Sen Şampiyon Olmazsan


''Ben, Okan, Emre, tek tek bakıldığında belki çok şey ifade etmiyorduk, ama üçümüzün ortasına düşenlere dünyayı dar ederdik'' Suat Kaya bir programda geçmişteki takımı anlattı. O takımdı, şimdi ki de takım. ''Bizim işimiz , top bizdeyse kazasız belasız, tam konsantre durumda, en diri pozisyonda topu Hagi'ye aktarmak, top rakipteyse topu kullanan futbolcuyu canından bezdirmekti'' Belki tam olarak böyle demedi, ama ben böyle anladım. Suat Kaya hiç bir şey söylemese bile ben böyle olduğundan emindim.'' O sezon, ben ve Okan 65'er maç oynadık'' Türkiye'de değil bir futbolcu, bir takım bile hazırlık maçları dahil o kadar maç oynayamadı, bir daha da asla oynamayacak.

O takım dağıldı, dağılan futbolcular değildi, sonuçta futbolcular elbet bir gün doğal olarak ortadan çekilecekti zaten. Dağılan futbolcular olsaydı işimiz kolaydı, toplardık, toplayamıyoruz, acı çekiyoruz, çünkü takım dağıldı. Ben imkansız diyorum da, aramızdaki iyimserler için zorluyorum kendimi, Galatasaray geri gelir mi? O büyük takım(ruhu) hadi bizden geçti, yeni nesilleri, küçük Galatasaray'lı çocukları coşturabilir mi? Misal şimdinin 5-10 yaşındaki çocuklarının 10-15 sene sonraya taşıyacakları Galatasaray nasıl olacak?

Bu sene 13 lig, 5 Şampiyonlar ligi ve bir kupa maçı izlettirdiler bizimkiler, bize. Geldiğimiz, getirilen nokta, gidilecek yollar bizi mutlu ediyor mu? Umut var mı? Seyrettiğimiz takım mı? Takım diyorsak sorun yok, o zaman hedefimiz iyice küçülmüş sayarız kendimizi. 30 sene geriye gidilerek de Galatasaray'lı olunur. Ara sıra gelen şampiyonluklarla, ara sıra atlanan turlarla avuturuz kendimizi. ''En büyük biziz, en çok taraftar bizde'' deriz, havaya laflar eder, yürür gideriz. Bir de başka bir görüş var elbet, en azından daha önceki büyük maceraların baş aktörü sayıyorsak kendimizi, söyleyecek çok şeylerimiz var. Ve ben işte çok şeyler söylemek isteyen, bıraktığımız takımı tekrar çağıran, oynanan futboldan bağımsız, futbolculardan soyut, Galatasaray'lılık la ilgili varsa bir şey imbiklerle süzüp başkalarına aktarmak istiyorum.

10 sene önceki bir tribün resmini, televizyonlarda gösterilen eski bir maçtaki kapalı tribünü seyredin, çünkü lafın tamamını anlatmak istemiyorum. Lafın tamamı akıllıya anlatılmaz. Hepiniz ne demek istediğimi ben demeden de anlarsınız. 300 prostatlının seçtik dediği, bizden tek farkları çok paraları olan Galatasaray'lıların yönet(eme)tiği sevgili takımımız, seneler geçtikçe bizden uzaklaşmaktadır. Aynı zamanda biz de takımdan uzaklaşmaktayız. Artık tribünlerde gol sesi neredeyse hiç çıkmamaktadır. Nerede o gol olduğu zaman kendimizi yerlere attığımız maçlar? Nerede o bağırdıkça coşan, coştukça bağırttıran takım. Ne yazık ki artık o takım olmayacak. Galatasaray elbet şampiyon olacak, elbet elediğimiz Avrupa Takımları sıraya girecek, ama sokağa döküleceğimiz günleri beklemeyin arkadaşlar.

Umutsuzluk aşılıyorum, moralinizi bozuyorum diye düşünmeyin sakın. Ben böyle düşünüyorum diye doğru olmayabilir bütün bunlar. Ben kafaya taktığım şeyleri bir kez daha anlatmak istiyorum sizlere. Bu günkü kadro yapısıyla, bu futbolcular bütünlüğüyle ben takım olamazlar tezini savunuyorum.

Düşünün futbolcumuzun biri, tanjantla, hipotenüsle, pergelle, iletkiyle, mikroskopla, cetvelle, şeffaf minkaleyle maç oynarken, aynı maçta başka bir futbolcumuz tamamen iç güdüyle futbol oynuyor. Bir futbolcuda Alberto Ainstain beyni varken, bir diğerinde beyin bile yok. Nasıl bir armoniyle birlikte takım oyunu oynayacaklar? Sıralamayı oluşturan rakamlara bakarsak, çok önceden çeşmeye yolladığımız çocuğu dövmüştük, testi kırıldı artık. Bir tarafta ligin en pahalı takımı olup, aynı zamanda ligin en çok gol yiyen takımı nasıl olabiliyor? Sneijder-Melo-Drogba-Selçuk-Bruma-Burak'ın oynacağı maçlarda mutlaka gol atarız, Dany, Şecu, Hakan Balta-Sabri-Semih-Riera-Gökhan içinden oynayacak 4 futbolcunun oynayacağı her maçta da gol yeriz.  Ben hala buradayım, isterseniz bana iyice kızın, bu defansla bu forvetin oluşturduğu takım, takım falan olamaz. Kimseye zevk vermez, atılan gollere coşkuyla sevinilmez, yenen gollere, alınan yenilgilere fazlaca üzülünmez. O zaman da takım ruhundan bahsedilemez.

İstatistikler tutuluyor artık milimetrik hem de. Futbolcuların koştuğu kilometre bile yazılıyor. Bu şartlarda bugün var yarın yok olan futbolcular, kendi istatistiğini geliştirmeye çalışıyor. Kaç maç oynamış, kaç gol atmış? Son anda acaba bunlar mı geliyor futbolcuların aklına? Futbolcuları arasındaki uçurum kalite farkı var. Senede 4.5 milyon yuro artı 15.000 maç başı alan Drogba'nın kalesini, senede 30.000 lira alan Eray İşcan koruyamaz. Bu nasıl bir kadro planlaması, nasıl bir oyun kurgusu, nasıl bir hoca taktiğidir? Diyelim ki taktiğin başarılı oldu ve 3 puan kazandın, ne kaybettiğinin farkındamısın?

Başa dönelim isterseniz, Okan, Suat'ın gerisinde kalmamak için iyi oynamak mecburiyetindeydi. Suat, Emre'den daha çok koşabildiği sürece o büyük takımın değişmez futbolcusu olduğunu biliyordu. Hakan Şükür, en umutsuz anlarda Hagi'nin bir şeyler yapabilme ihtimalini hiç aklından çıkarmıyordu. O yüzden hep diri kalıyordu. Takım yenilse de teslim olmuyordu. Şimdi bakıyoruz takıma, Ceyhun'un Melo'dan, Aydın'ın Drogba'dan daha iyi futbolcu olma ihtimali var mı? Olmayan ihtimal, verimi düşürüyor olamaz mı? Yani bir yarışta, geçemeyeceğin garantiyken canın koşmak ister mi?

Takım olmak demek illa ki oynayacağın her maçı kazanmak demek değil, ben takım olalım da şampiyon olalım demiyorum. İnanın umurumda bile değil şampiyonluk, netice, skor tabelası. Galatasaray'ın farkı var başka takımlardan, olmalı. Galatasaraylı tuttuğu takımı, takım olarak görmediği zaman mutlu olamıyor. Takım içerisinde çeteleşmeye, adam seçmeye, adam dışlamaya karşı çıkar. Ruhsuz, gamsız futbolcuyu sevmez. Selçuk tekmeyi yediği zaman, Sneijder '' aaaahhhh'' diye bağırmalıdır onun gözünde.

Mancini'nin geldiği takıma bakın bakalım, Manchester Şehri'nin sağ beki ile Teves arasındaki fark, Sabri ile Drogba arasındaki fark kadar mıydı?

Yapılacak iki şey var yani bana göre, yapılmayacak olan tabi ki,

1- Ya mevcut bütün savunma futbolcularını, atak futbolcuların kalitesine getireceksin.
2- Ya da daha kolay yolu seçip, büyük futbolcuları küçük futbolcular seviyesine düşüreceksin.

Sneijderle- Drogbayla, Hakan Balta- Sabri aynı takımda olmaz, olursa o takım takım olmaz. İyi oynayamaz, yener yenilir ama iddia ediyorum iyi oynayamaz.

Bir gün eğri doğruya gelir de, takımı üst düzey 5- 6 futbolcuyla beraber, onlara en azından asistanlık edebilecek klasta diğer bir 5-6 kişi oynadığı zaman seyredersen beni hatırla. Ya da aç eski defterleri, tarih kitaplarını 2000 yılındaki takımla övünmeye devam et.

2 Ara 2013

Kurumsal Köy Bakkalı; Kasımpaşa 1-1 Galatasaray

300-400 okuyucum var, sıkılmışlardır. Abi dönüp dolaşıp aynı yere geliyorsun diye çıkışanlar bile var. Onlar için yazıyorum. Hiç bir yere dönüp dolaşmıyorum, hep aynı yerdeyim, ve ne yazık ki bulunduğum koordinattan yakın zamanda ayrılma ihtimalim bulunmuyor.

Maçlar oynanmasa hayat ne güzel olacaktı. Kurum görünümlü köy bakkalının ceoları, müdürleri, baronları, sülükleri, hainleri, gaflet içindekileri, hokkabazları, kurdukları ŞEBEKE'nin şaşalı hayatı içerisinde ahir ömürlerini ne güzel geçireceklerdi. Kombineler, borsalar, kara borsalar, storlar, sömürün milyonlarca taraftarın(müşterinin) vazgeçilmez sevdalarını.

Futbol baronlarının şoförlerinin kazandığı kadar bile kazanamayan bizler, yıllardır bunlar bir bok bilmiyoruz dedikçe, onlar bize o koca götleriyle gülüyorlar. Aslında biz bir bok bilmiyoruz. ''teslim olun'' diyorlar, ateşle karşılık veriyoruz. Sehpaya çıkarıyorlar, her seferinde bir yol bulup ipten dönüyoruz. Ve bir kere daha, yoğun ateş altındayken, yaşam kalitemizin genleriyle oynanmışken, çakallara maskara edilirken, taraf olduklarımız tarafından rencide edilmişken, son nefesimizde çıkaracağımız avazı yineliyoruz. Galatasaray; Kayıtsız, şartsız, kongresiz, seçimsiz, milyonlarca Galatasaraylı nezdinde, Arena Tribünlerinin tabyalarında, siperlerinde, savaş alanlarında naralar atan Büyük Galatasaray Taraftarınındır. Ezberlerinizi, oyunlarınızı bir kere daha bozacaklarından, uykusuz geçen gecelerinde hiç birinizi rahat uyutmamanın yeminlerini ettiklerinden, huzurlarınızı kaçıracaklarınızdan şüpheniz olmasın.

Sultan Süleyman biraz eğlenecek, Sümbül Ağayı çağırtır divana.'' Sümbül Ağa, öyle bir kabahat işlemiş ol ki, özrün, kabahatinden büyük olsun'' der. Sümbül Ağa;''Hünkarım tamam düşüneceğim de zaten ben büyük bir kabahat işledim, nasılsa öğreneceksiniz, bari ben söyleyeyim, ne olur kellemi bağışla'' Söyle lan der Hünkarımız. '' Hünkarım ben gece Hürrem Sultana pandik attım'' Neeee, Ağalaaaarrr, diye bağırınca da,'' ''Hünkarım vallahi Hürrem Sultanı sen zannettim''

Mancini takımı tanımıyorum dedi Real Madrid maçından sonra. Anlaşılan biz sezon öncesi hazırlık maçları yapıyoruz. Sümbül Ağa gibi kurnaz değilse, özrü kabahatinden büyük. Hiç mi kimseyi tanımıyorsun? Tanıyor, Drogba'yı, Sneijder'i, belki Ayı Eboue'yı tanıyorum diyecektir. Nereden tanıyorsun, babanın oğlu mu? Sen Çinli Drogba'yı, Türk Drogba'yı seyrettin mi? İnter'de kupa ellemiş Sneijder'le, Dünya Kupası öncesi idman yapmak üzere gelen, idman yaptığı için Galatasaray'ı soyan Türk Sneijder'i aynı futbolcu mu? Bir maçını izledin mi?

Dünya'nın en kolay işi halbuki Galatasaray Teknik Direktörlüğü. Keşke onları da tanımasan. 30 Galatasaray futbolcusunun hiç birinin ismini bile bilmesen daha iyi. En azından etki altında kalmadan, en son oynadıkları futbol üzerinden bir takım çıkarma şansın olurdu. İmtihan olmaya razıyım, 10 üzerinden 8 alamazsam Boğaz Köprüsünden atlarım. Beni Kamerun Liginin en baba takımın başına verin. Hepsi bir birinin aynı 100 tane futbolcuyu da teslim edin. En kuvvetli 11 i çıkaramazsam asın. Bu ne lan, taşak mı geçiyorsunuz koskoca Galatasaray kalesine hıyarı koyuyorsunuz. Hadi kalede hıyar var, cacık malzemesi olarak Sabri'mi olur tezgahta?

Kenardaki ceset Tugay'a söyledik söyleyeceğimizi. Çok iyi bir Galatasaray futbolcusu diye, hiç bir işe yaramadan maaş mı alacak Köy Bakkalı Anonim Şirketinden? Ha itirazım yok, orada bir ekmek varsa, Tugay alsın, Çaycı Ahmet alsın, Büyük Savaş alsın, şu anda zor durumda olan eski futbolcular alsın. Hayrettin zengindir ihtiyacı yok, Nezihi ile Eser kısa çöpleri de, uzun çöpten hakkını aldı, sırasını savdı, arayın bulun, muhtemelen sürünüyorlardır, Şampiyonluksuz geçen çocukluk, delikanlılık yıllarımızın sorumluları kalecileri, Haydar'ı, Bahattin'i çağırın, hiç bir boka yaramadığı tescilli Taffarel'i sepetleyin. Biz de hayatımızı kurduğumuz takımın kurum değil de hala bir köy bakkalı olduğunu kabul edip susalım.

Mancini skout ekibiyle gelmiş. Ne gerek var oysa, milyonlarca Galatasaraylı senin yerine bütün futbolcuları skoutlamış. Çağır 2 kişi, şu Galatasaray topçuları hakkında taraftar ne yazmış, son 100 er giriş ortalamasını çıkarın diye tarat. Göreceksin ki, Aydın, Hakan Balta, Sabri, Yekta, Emre Çolak için giriş yapanların en az % 90 ı küfür yazmış. Senin bokunda boncuk mu var, bu adamları sihirle, illizyonla futbolcu mu yapacaksın? İsimlerinin üstüne bir çizik at ayır. Semih için en kötü yazanlar bile temkinli, üzerinde oynanabilir, Hoca Hüneri bir işe yarayabilir, işle. Gökhan'a hastane sponsoru diye bakılır bu ülkede skout getireceğine bir baytar getir, adamı at muayenesine soktur. Demek ki bu ülkenin doktorlarının okuduğu tıp bu adamı, sağlıklı bir şekilde yaşlandıramayacak. Ceyhun için de adam olabilir diyenler çıkar, sümen altına at bekle, işe yarar bir maç nasıl olsa çıkacak. Engin Baytar'ın futbolundan çok, nörolojisiyle ilgili bu taraftar. Biraz da yediğinde gözü var, şişmanlıyor şerefsiz, diyetistenin yok mu? vardır.

10 yabancı futbolcu var elinde. En kolay ameliyat yabancıya yapılır. Sırayla oku bakalım, Melo için ne demişler? Zorla bonservisini aldırdıklarını görürsün, tek geçtiklerini, Florya'da yangın çıksa ilk kurtarılacak futbolcu olduğunu anlayacaksın. Sana kalsa İtalya'da yılın bidonu olarak transfer edilmişti, çok bilir ya yabancılar, sen de kıyacaksın biz olmasak. Kur takımı ve oyunu Melo'nun üstüne. Amrabat'tı bilezik gibi geçir diklerini anlaman için Real Madrid maçında kepaze olmayı bekleyecek kadar da mı bilmezsin bu işi. Dany için defter-i kebirimiz, saat koyulmayı unutulmuş saatli bombası olduğunu yazıyor, okutmadın mı? Bir maç patlamaz ise bir sonraki maç garanti gümleyecek.

Taraftarın yazdıklarını okusan en azından şu son iki lig maçını kazasız belasız atlatacaktın. Her iki maçta da Eboue'ye yapılan %100 lük penaltı vardı. Hiç bir Galatasaraylı hakem hata yaptı demedi. Galatasaray tarihi çok kötü futbolcular gördü, katlanabilir, ama sahtekara katlanamaz. Tugay söylemez, dili yok, senin okuman da mı yok. Bu ülkede ceza sahasında ayağı kırılsa bile Eboue'ye penaltı çalacak hakem çıkmaz.

Ya Burak'a yazılanlar. Sadece benim yazdıklarım kitap olur. Ofsaytı bilmiyor, tabelaya oynuyor, en çok koşan listesine girip, 5-1 yenildiğimiz maçın golünü atıp mutlu olmaya bakıyor. Her hareketi faul, sahtekarlık karakteri olmuş. 1 gol atabilmek için her maç Galatasaray'ın en az 4-5 golüne mani oluyor.

Takımı tanımıyormuş bey efendi. İkinci yarıda gol atıldı, 2 gol kaçırıldı ya iyi oynadık sanmış. Gol anında elini bile kaldıran Galatasaraylı yoktur, kendisi dahil. Yatsın kalksın Eray'ın kaleci olmadığına dua etsin. Yıllar önce Ali Sami Yen'de Romario aynı pozisyonda Hayrettin'le karşı karşıya kaldı. Feyk attı, Dünya'nın her kalecisi bir tarafa uçardı, Hayrettin kaleci olmadığından feyke cevap veremeyip ayakta kaldı. Üstten aşırtmak  isteyen Romario bom boş topu Hayrettin'e teslim edip, iki eliyle yüzünü kapadı. Dün o pozisyon aklıma geldi o an. Kelde Muslera olsa, Babel o golü atardı. Kaleci olmadığı için öylece kalıp, feyki yememiş oldu Eray. Yese oyun 2-0, sonrası hezimet. Mancini oyunu beğenmiş, bir gün önce 10 kişiyle can çekişen Fenerbahçeyi bile seyretmemiş anlaşılan.

Mancınık kuruluyor haberin olsun Sinyor Mancini. Kaybolan eşşek bizim eşşek, bakma sen şimdilik velvele koparmadığımıza. Hala umudumuz var, şu karşı dağın ardına, Juventus maçına da bir bakalım. Eğer orada da çıkmaz ise, mancınığın, yaylarını yağladık bekliyoruz.

Bu takımın canı gitmiş çocuklar. Cebelleşemiyor, saldıramıyor, can çekişecek bile dermanı yok, ölüm zamanını bilen hasta gibi bırakmışlar. Futbol ölümleri gerçekleşmiş. Fakat bütün bunlar ne yazık ki, planlanarak gerçekleşmiştir. Baronlar mutlaka bir plan çerçevesinde Galatasaray'ı, ligi kurmuşlardır. Bence bu sezon, tüm zamanların en büyük şikesi yapılıyor. Bütün takım aynı anda ölemez, bu işte bir bit yeniği var. Bu kadar kötü futbolu hiç bir hoca oynatamaz. Durum vahim, gözünüzü dört açın.

Büyük Galatasaray Taraftarı her zaman son çağrım size olmuştur. Çakallar ulumaya başladı, ışıkları sakın kapama. Aslan ocağının bacalarından çıkan ateş yetmez, meşaleleri hazırla, kuşan. Bu takım senin, bu futbolcular emrindedir. Juventus maçı imtihan günündür. Gazan mübarek olsun.