4 Ara 2013

Nerede O Şevk O Heyecan, O Güler Yüzlü Adam Ben Değilim Sen Şampiyon Olmazsan


''Ben, Okan, Emre, tek tek bakıldığında belki çok şey ifade etmiyorduk, ama üçümüzün ortasına düşenlere dünyayı dar ederdik'' Suat Kaya bir programda geçmişteki takımı anlattı. O takımdı, şimdi ki de takım. ''Bizim işimiz , top bizdeyse kazasız belasız, tam konsantre durumda, en diri pozisyonda topu Hagi'ye aktarmak, top rakipteyse topu kullanan futbolcuyu canından bezdirmekti'' Belki tam olarak böyle demedi, ama ben böyle anladım. Suat Kaya hiç bir şey söylemese bile ben böyle olduğundan emindim.'' O sezon, ben ve Okan 65'er maç oynadık'' Türkiye'de değil bir futbolcu, bir takım bile hazırlık maçları dahil o kadar maç oynayamadı, bir daha da asla oynamayacak.

O takım dağıldı, dağılan futbolcular değildi, sonuçta futbolcular elbet bir gün doğal olarak ortadan çekilecekti zaten. Dağılan futbolcular olsaydı işimiz kolaydı, toplardık, toplayamıyoruz, acı çekiyoruz, çünkü takım dağıldı. Ben imkansız diyorum da, aramızdaki iyimserler için zorluyorum kendimi, Galatasaray geri gelir mi? O büyük takım(ruhu) hadi bizden geçti, yeni nesilleri, küçük Galatasaray'lı çocukları coşturabilir mi? Misal şimdinin 5-10 yaşındaki çocuklarının 10-15 sene sonraya taşıyacakları Galatasaray nasıl olacak?

Bu sene 13 lig, 5 Şampiyonlar ligi ve bir kupa maçı izlettirdiler bizimkiler, bize. Geldiğimiz, getirilen nokta, gidilecek yollar bizi mutlu ediyor mu? Umut var mı? Seyrettiğimiz takım mı? Takım diyorsak sorun yok, o zaman hedefimiz iyice küçülmüş sayarız kendimizi. 30 sene geriye gidilerek de Galatasaray'lı olunur. Ara sıra gelen şampiyonluklarla, ara sıra atlanan turlarla avuturuz kendimizi. ''En büyük biziz, en çok taraftar bizde'' deriz, havaya laflar eder, yürür gideriz. Bir de başka bir görüş var elbet, en azından daha önceki büyük maceraların baş aktörü sayıyorsak kendimizi, söyleyecek çok şeylerimiz var. Ve ben işte çok şeyler söylemek isteyen, bıraktığımız takımı tekrar çağıran, oynanan futboldan bağımsız, futbolculardan soyut, Galatasaray'lılık la ilgili varsa bir şey imbiklerle süzüp başkalarına aktarmak istiyorum.

10 sene önceki bir tribün resmini, televizyonlarda gösterilen eski bir maçtaki kapalı tribünü seyredin, çünkü lafın tamamını anlatmak istemiyorum. Lafın tamamı akıllıya anlatılmaz. Hepiniz ne demek istediğimi ben demeden de anlarsınız. 300 prostatlının seçtik dediği, bizden tek farkları çok paraları olan Galatasaray'lıların yönet(eme)tiği sevgili takımımız, seneler geçtikçe bizden uzaklaşmaktadır. Aynı zamanda biz de takımdan uzaklaşmaktayız. Artık tribünlerde gol sesi neredeyse hiç çıkmamaktadır. Nerede o gol olduğu zaman kendimizi yerlere attığımız maçlar? Nerede o bağırdıkça coşan, coştukça bağırttıran takım. Ne yazık ki artık o takım olmayacak. Galatasaray elbet şampiyon olacak, elbet elediğimiz Avrupa Takımları sıraya girecek, ama sokağa döküleceğimiz günleri beklemeyin arkadaşlar.

Umutsuzluk aşılıyorum, moralinizi bozuyorum diye düşünmeyin sakın. Ben böyle düşünüyorum diye doğru olmayabilir bütün bunlar. Ben kafaya taktığım şeyleri bir kez daha anlatmak istiyorum sizlere. Bu günkü kadro yapısıyla, bu futbolcular bütünlüğüyle ben takım olamazlar tezini savunuyorum.

Düşünün futbolcumuzun biri, tanjantla, hipotenüsle, pergelle, iletkiyle, mikroskopla, cetvelle, şeffaf minkaleyle maç oynarken, aynı maçta başka bir futbolcumuz tamamen iç güdüyle futbol oynuyor. Bir futbolcuda Alberto Ainstain beyni varken, bir diğerinde beyin bile yok. Nasıl bir armoniyle birlikte takım oyunu oynayacaklar? Sıralamayı oluşturan rakamlara bakarsak, çok önceden çeşmeye yolladığımız çocuğu dövmüştük, testi kırıldı artık. Bir tarafta ligin en pahalı takımı olup, aynı zamanda ligin en çok gol yiyen takımı nasıl olabiliyor? Sneijder-Melo-Drogba-Selçuk-Bruma-Burak'ın oynacağı maçlarda mutlaka gol atarız, Dany, Şecu, Hakan Balta-Sabri-Semih-Riera-Gökhan içinden oynayacak 4 futbolcunun oynayacağı her maçta da gol yeriz.  Ben hala buradayım, isterseniz bana iyice kızın, bu defansla bu forvetin oluşturduğu takım, takım falan olamaz. Kimseye zevk vermez, atılan gollere coşkuyla sevinilmez, yenen gollere, alınan yenilgilere fazlaca üzülünmez. O zaman da takım ruhundan bahsedilemez.

İstatistikler tutuluyor artık milimetrik hem de. Futbolcuların koştuğu kilometre bile yazılıyor. Bu şartlarda bugün var yarın yok olan futbolcular, kendi istatistiğini geliştirmeye çalışıyor. Kaç maç oynamış, kaç gol atmış? Son anda acaba bunlar mı geliyor futbolcuların aklına? Futbolcuları arasındaki uçurum kalite farkı var. Senede 4.5 milyon yuro artı 15.000 maç başı alan Drogba'nın kalesini, senede 30.000 lira alan Eray İşcan koruyamaz. Bu nasıl bir kadro planlaması, nasıl bir oyun kurgusu, nasıl bir hoca taktiğidir? Diyelim ki taktiğin başarılı oldu ve 3 puan kazandın, ne kaybettiğinin farkındamısın?

Başa dönelim isterseniz, Okan, Suat'ın gerisinde kalmamak için iyi oynamak mecburiyetindeydi. Suat, Emre'den daha çok koşabildiği sürece o büyük takımın değişmez futbolcusu olduğunu biliyordu. Hakan Şükür, en umutsuz anlarda Hagi'nin bir şeyler yapabilme ihtimalini hiç aklından çıkarmıyordu. O yüzden hep diri kalıyordu. Takım yenilse de teslim olmuyordu. Şimdi bakıyoruz takıma, Ceyhun'un Melo'dan, Aydın'ın Drogba'dan daha iyi futbolcu olma ihtimali var mı? Olmayan ihtimal, verimi düşürüyor olamaz mı? Yani bir yarışta, geçemeyeceğin garantiyken canın koşmak ister mi?

Takım olmak demek illa ki oynayacağın her maçı kazanmak demek değil, ben takım olalım da şampiyon olalım demiyorum. İnanın umurumda bile değil şampiyonluk, netice, skor tabelası. Galatasaray'ın farkı var başka takımlardan, olmalı. Galatasaraylı tuttuğu takımı, takım olarak görmediği zaman mutlu olamıyor. Takım içerisinde çeteleşmeye, adam seçmeye, adam dışlamaya karşı çıkar. Ruhsuz, gamsız futbolcuyu sevmez. Selçuk tekmeyi yediği zaman, Sneijder '' aaaahhhh'' diye bağırmalıdır onun gözünde.

Mancini'nin geldiği takıma bakın bakalım, Manchester Şehri'nin sağ beki ile Teves arasındaki fark, Sabri ile Drogba arasındaki fark kadar mıydı?

Yapılacak iki şey var yani bana göre, yapılmayacak olan tabi ki,

1- Ya mevcut bütün savunma futbolcularını, atak futbolcuların kalitesine getireceksin.
2- Ya da daha kolay yolu seçip, büyük futbolcuları küçük futbolcular seviyesine düşüreceksin.

Sneijderle- Drogbayla, Hakan Balta- Sabri aynı takımda olmaz, olursa o takım takım olmaz. İyi oynayamaz, yener yenilir ama iddia ediyorum iyi oynayamaz.

Bir gün eğri doğruya gelir de, takımı üst düzey 5- 6 futbolcuyla beraber, onlara en azından asistanlık edebilecek klasta diğer bir 5-6 kişi oynadığı zaman seyredersen beni hatırla. Ya da aç eski defterleri, tarih kitaplarını 2000 yılındaki takımla övünmeye devam et.

2 yorum:

sembolist dedi ki...

Aydın yılmaz-Sabri-emre çolak_ yılda 5 milyon euro.
Amrabat=8.5 milyon euro
Yiğit:3.5 milyon euro
Sercan:3.5 milyon euro
Kalecisiz-solbeksiz bir takım..
Teşekkerler ''imparator''

Cadikos dedi ki...

"O sezon, ben ve Okan 65'er maç oynadık'' Türkiye'de değil bir futbolcu, bir takım bile hazırlık maçları dahil o kadar maç oynayamadı, bir daha da asla oynamayacak." Demişsin aga ama Fener o rekoru kırdı geçen yıl.