22 Ağu 2009

Ağırol Memet, Başka Kapıya


Zorunlu Açıklama
Galatasaray Futbol A.Ş.’nin oyuncu Mehmet Aurelio ile hiçbir ilgili ve ilişkisi yoktur, oyuncunun adı gündemimize hiç gelmemiştir. Son günlerde spor basınında bu konuda yayınlanan asılsız haberlerin yoğunluğu bu duyuruyu yapmamız ihtiyacını doğurmuştur.Kamuoyuna saygılarımızla duyurulur.Galatasaray Futbol A.Ş.

Ağırol Mehmet'in bize geleceği haberlerine hiç bir zaman inanmadım. Ayda 1000 dolarlık adamken, birilerinin basiret bağlanması sonucu kendini Fenerbahçe'de bulmuş ve o zamanlar bir ihtiyaç bir ekmek kapısı aralanmak üzere devşirilmiş, Milli Takım'a alınarak nice futbolcuların önü kesilmiş bir futbolcudur kendisi.

Menager dolandırıcılarının dolduruşuna gelmiş, kendini bi bok sanıp, Fenerbahçe ile sözleşme yenilememiş, çocuklarının okulunu bahane edip İspanya'ya uzamış. Çocukları Trabzon'da doğdular, Kadıköy'de büyüdüler, tam okul zamanı Endülüs'e gönüllü sürgün.


Diğer kaçak futbolcular gibi oynadığı takımlar küme düşünce kapağı tekrar Türkiye'ye atmak için cambazlık yapmaktalar. Sülükler takım bulamadılar kendisine, Fener almadı, Beşiktaş'a geçirecekler muhakkak ancak iyi bir geçirmece yapmaları için bizi kullanacaklar. Akıllarıyla bin yaşasınlar, Mehmet Topal varken, Sarp form tutmuşken, Barış, Linderoth 18 e bile giremezken çuvalla para döküp Ağırol Mehmet'i alacağız ha.

Ne yazarlarsa tersi çıkıyor, bu kadar isabetsiz, bu kadar yalana rağmen ceplerine para dolduruyorlar bu işlerden. Bakalım bu kolpa düzen daha ne kadar sürecek?

Başka kapıya artık dolandırıcılar, bizden size ekmek yok. Seriye bağladık biz, bizden size haber bile yok. Sizin haberiniz olmayan transfer yapılacak, sizin tahmin edemeyeceğiniz takım sahaya çıkacak. Siz hep salya sümük zehir akıtacaksınız.

Afrika'da gezsen, Brezilya'da sokakta takılsan top oynayan çocuklar görsen aralarında yüzlerce Ağırol Memet çıkar. O kadar çok bunalttı ki sülük medya Galatasaray resmi sitesinden yalanlama yayınladılar.

Ne istersem oluyor, ne istemezsem olmuyor. Sanki Galatasaray başkanı benim. Sanki benim dediklerimi yapıyorlar. 40 sene önce maça gitmek için nasıl günler haftalar sayarsak şimdi de aynısı oldu. Galatasaray maçlarına gitmek için gün sayıyorum. Bu sene hiç bir maçı kaçırmam her halde.

Ellerinde patladı tapon Ağırol. Bu karambolde Nihat'ı kakaladılar, 15 maçta 90 kaika forma giysin ben bu yazdıklarımı yerim. Tuncay'mı, beklemede Bokludere'de alıcı bekliyor.

21 Ağu 2009

Sülüklerin Ardından #2


Ali Sami Yen'deki maçlarda görevli taraftar olduğumuzdan televizyon sülüklerinin ne dediğini sonradan öğreniyoruz. 1 numaralı Galatasaray sülüğü, hezimetten sonra''Ben çok iyi alan savunması yapan bir rakip bekliyordum maalesef Galatasaray hep topa hakimdi'' şeklinde kusmuş. Vah vah ne üzülmüş Galatasaray'ın farklı galibiyetine. Kuduracaksınız şerefsizler kuduracaksınız. Biz attıkça, biz yendikçe, Surinam'lı kalplere girdikçe sizin asla giremeyeceğiniz yerleri zaptettikçe ağızlarınızdan salyalar, köpükler şaçılacak kuduracakasınız.

Ahmet Çakar'ın başına gelenleri gördünüz, her maç adı artık lanetle, pislikle anılacaktır. Her kim Galatasaray'ımıza saldırırsa gereken cevap ilk maçta er meydanı tribünlerde verilecektir. Olası puan kaybını bekliyor 1. sülük. Bir tribün dolusu insanın kendisine küfür etmeyi beklemesiyle aynı şey. Onlar kinlerini kusacak, bizde cevap vereceğiz.

2. Sülük rotasyona takmış kafayı. O kadar futbolcu olursa dedemde değiştirirmiş. Kuvvetli bir takımla karşılaşsın da o zaman görelim hikmetini der gibi bekliyor o da olası puan kaybını. Elbet puan kaybı olacak, altın yere düşmekle değerini kaybetmez. Biz gördük kardeşim gerçekleri. Sizin yalanlarınız bizi etkilemez. %71 ortalamayla maçı bitiren bir takımın taraftarıyız biz. Pas manyağı, gol manyağı yaparız. Mert değilsiniz, delikanlı değilsiniz. Galatasaray'ı sevmiyorum diyemiyorsunuz. Bakın biz her daim Fenerbahçe'den nefret ediyorum diye haykırıyoruz. Galatasaray Vanspor'u yendiğinde bizi tebrik eden Fener'liler vardı geçmişimizde. Yalancılardı, söyleyemiyorlardı hem senden hem Galatasaray'dan nefret ediyorum diyemiyorlardı. Biz ise bütün kazandıklarımızı bir anda feda edebilme riskini göze alarak haykırıyoruz. Fenerbahçe'den nefret ediyoruz, Dünya'da hangi takımla oynarsa oynasın o takımın en az Galatasaray kadar taraftarıyız. Bize hayatımızı bile bağışlasalar, hediyelere boğsalar sonuç değişmez. Galatasaray gol yediğinde sağımızda solumuzda bu güne kadar sevinen adam görmedik. Bundan sonra da görmeyeceğiz varsa yanımızda Galatasaray'ın yenildiğine sevinecek bir babayiğit, hodri meydan. Göremeyeceksiniz aslaklar, Galatasaray'ın ve Galatasaray'lının düştüğünü, Surinam'lıların ezildiğini. Sizleri kahrolurken görmek(Chao Grey Kardeşime sevgilerimle) en büyük zevkimiz olacak şerefsizler. Çekin gidin artık aramızdan, başkalarının mutsuzluğunu kollayan asalaklar, çıyanlar.


Surinam'lının yetersiz bulup oynatmadığı Elano'yu Dünyanın en büyük milli maçı için Dunga, Ulus takımı kadrosuna davet etti. Siz bok atmak için maç kollayın. Elbet Elano oynayabilirdi dünkü maçta. Yetersiz olduğu için değil emeğe saygı için oynatmadılar. Bütün bir yazı plajlarda geçirip tek idmanla sahaya çıkan Lugano'nun takımı değil bizim takım. Bizim başımızda da kovuldukça kıymete binen Gazi yok. Bizim sahaya çıkan 11 imiz o an en iyi oynayan 11 değildir. Sahaya çıkan 11, Galatasaray kadrosundan sahaya salınan her hangi bir 11 dir o kadar.


3. sülük hiç seyretmeden Keita'ya bok attı. Biz 2 maç seyrettik canlı olarak. Notumuzu verdik sülüklerin hilafına. Geldiğinde Anelka'nın bonusu gösterilen Ribery'den kat be kat büyük futbolcudur. Ribery geldiğinde futbolcu olduğunu bizlere ispat edene kadar haftalar geçti. Adamlığını da gösteremedien kaçtı gitti. Keita hem futbolcu hem adam, çatlayın sülükler. Sol tarafınızı kollayın.


4. sülük maçı kör döğüşü diye tanımlamış. Dikkatli çıkabilselermiş vay Galatasaray'ın halineymiş. Unutulmaz serbest vuruş tekniğine şapka çıkaracağına dilini çıkarıyor. Görülmemiş şeyler oluyor, biz görüyoruz, sülükleri korku saldı. Aslında onlar hepimizden daha iyi görüyorlar, hepimizden akıllılar. Ancak varlık sebepleri Galatasaray'ın tökezlemesiyle doğru orantılı olduğundan, tökezletmek için ellerinden gelmeyen şeyleri bile yapmaya çalışıyorlar. Elinizden geleni ardına koymayın.


Hocalığı bunlara Coşkun Özarı öğretimişti yıllarca. Ona kim öğrettiyse bilmiyoruz o kadar eskiyi. Coşkun Özarı'dan sonra da Güntekin Onay'ın babası öğretmişti. Fubolu bırakmış hoca adaylarının gittiği kursun amentüsünde 1. madde şuydu. Kazanan takımı değiştirmeyin. taraftarın sevdiği futbolcuyu sevmeyin. Ben takımın patronuyum deyin. Büyük takıma giderseniz şampiyonluk sözü verin. Küçük takıma giderseniz küme düşürmem deyin. yenilince hakeme bok atın. Yine yenilirsenin bir futbolcuyu kadro dışı bırakın, yine de yeniliyorsan istifa et kovuldum deme. Milletimiz balık hafızalı nasıl olsa diğer takımın hocası seninle aynı yollardan geçerek kovuldu, değişin şehirleri olsun bitsin.


Şimdiye kadar hocalar böyle idare ettiler, artık maskeler düştü. Bakın Bülent Uygun'un haline. Yok öyle kolpadan hocalık, layık olduğun yere dönmen an meselesi. Layık olmadığı yerlere dönenler televizyonlarda köşe kapıyorlar. Türkçe konuşmaktan aciz Bülent Korkmaz'ı yakında göreceksiniz. Hakan Ünsal'dan aşağı kalır tarafı yoktur. Surinamlı koydukça Bülent Korkmaz'ın felç geçirmediğine beni kimse inandıramaz.


Bizler sülüklerin düşmanı olduğumuz için buralardayız. 300-500 Galatasaray proleteryasına hitap ediyoruz. Bir iki ve daha fazla Galatasaray'lıya deneyimlerimizi anlatabilmektir amacımız. Açıyoruz Hürriyet Gaztesinin spor sayfasını, koskoca sayfada golleri kim atmış okuyamıyoruz, kale arkasına bir muhabir gönderip gol resmi çekemiyorlar. Takla atan Keita bile ilgilerini çekmiyor. Amaçları kendilerine sövdürmek olsa bu kadar olur.


Ey büyük Galatasaray taraftarı, yıllardır bu günleri bekledin. 90 dakikanın ne çabuk geçtiğini şimdi öğrendin. Galatasaray'ın şovunun Galatasaray taraftarı için olduğunu bu sene öğrendin. Maç bittiğinde elleriniz yüzünüze götürüp oturduğunuzu gördüm. Elinizde olsa hakeme yalvarıp bir kaç dakika daha oynatacaksınız. Bundan böyle maç koptuktan sonra sıra şova gelecektir. Bu sene Galatasaray'ın gollerini bütün futbolcular atacaktır. Yetmedi gollere rakip de yardımcı olacaktır. En az 10 kendi kalesine gol bekliyorum. Takımınla ne kadar övünsen azdır. Aman ha, sülükler saptırmasın yolunu. Oynanan oyundan oynayanlar, seyredenler, kulübedekiler zevk alacaklar. Gerisi spordur, 3 ihtimallidir. Ne mutlu bizlere ki tarihe tanıklık ediyoruz. Gelecek nesiller Galatasaray tarihini yazarken Surinam'lıdan önce ve sonra diye ikiye ayıracaklardır. Ne kadar çok maç seyrederseniz o kadar iyidir.


Galatasaray, sana doyamıyoruz, Kayseri maçında görüşürüz.

Kara Jilet; Galatasaray 5- Levadia 0


Ali Sami Yen'deki 4. resmi maçımızı seyrettik. Bahtiyarız ki beklentilerimiz doğrultusunda takım gittikçe ivme kazanıyor. Oynadığımız takımlar her ne kadar 5. sınıf takım olsa da oynanan oyun, taktik, beklenti, şov, gelecek büyük maçlarda da pek fazla bir değişiklik olmayacağının müjdecisidir. Biz daha önceleri ne dandik takımlarla oynanan oyunlar gördük. Hatta ne dandik takımlara elendiğimizi seyrettik. Bütün bunlar gerilerde kaldı artık.

Ali Sami Yen'in önü maç öncesi bu sene her maçta olduğu gibi çok renkliydi. Yönetimin bu sene yeni başlattığı olay, maçlara hangi formayla çıkacaklarını önceden beyan etmeleri ve taraftarı da mümkünse aynı formalarla maça davet etmeleri çağrısıydı. Taraftar taraftar icabet etmişti. Orjin Köfte'nin sokağı Metin Oktay formalı, ellerinde biralı coşkulu taraftarla maç saatine doğru iyice kalabalıklaştı.

Geçen yıllardan farklı olarak, bu yıl taraftar maça erken giriyor. Takımı ısınmaya çıkarken de görmek istiyor. Arda Turan Kaptan'ın tribünlere şanla şerefle koşmasını, yumruk sallamasını kaçırmak istemiyor. Ben de öyle, maça erken girdim. 1 saat öncesinden stadın her zaman ki gibi mahşer yeri olacağı belliydi. Takım ısınmaya çıkarken bir baktık ki yalancı iş bilmez, sülük medyanın yazdığının aksine Kaptan en öndeydi. Galatasaray'dan haberi olmayan Galatasaray muhabirleri Arda'nın yerine Elano'nun oynayacağını, Aydın'ın oynamayacağını yazdılar. Kimse okumadı zaten önemli değil.

Takım sahaya Arda Turan'ın arkasında sahaya çıkarken bütün stad ''istersen donatalım dört bir yanı bayraklarla, istersen oynayalım davullarla zurnalarla'' sesleriyle yeri göğü inletti. Lig 5. liği ceza maçlarımız nihayet bitti. Perşembe oynayacakları maç istatistik maçı artık. Kapalının önünde Kara Jilet'i seyrettik. Hüseyin Bolt'un sağaçık oynayanı. Ribery'nin olmuşu, bizden kaçmışı. Gollerden sonra takla seyretmek ücrete tabi değil. O takla atarken benim midem bulanıyor, korkuyorum düşer müşer diye.

Hagi Baba'dan beri bizim maçlardaki ölü toplar bir türlü dirilemiyordu. Bu seneyle beraber bütün maçlarda duran toptan gol attık. Hepsi çalışılmış, tekniğe dayalı vuruşlar. Sabri'den kurtarılmış toplar artık ölüm tehlikesi. Milli takım defansına gelişi güzel top çıkarmak yasaklanmış. Mutlak oyun sete dönüştürülerek top kullanılıyor. İki kule hava toplarında geçit vermedi. Surinam'lı da oynattığına göre bize artık laf düşmez, Sabri'ye Messi muamelesi yapıyoruz. Vuruş mahalline girdiği zaman bütün tribünler vuuur diye bağırıyor. Geçen sene vurmaaaa diye bağıranlar bizlerdik.

Arda Turan kendini kasmadı, seyircinin gol atmasını istediği Baros'dan başkası da pek zorlamadı. Seri pas trafiğiğ ancak Sabri'ye sıra geldiğinde bozuldu. Oleyy, Oleey yaparkan Sabri'ye topu vermemek lazım demek ki.

Kara Jilet'in uzun tartışmalar, hesap, denge, fizik matematik çalışmalarından sonra ki vuruşu, Prekazi'yi hatırlattı. Topun içerde olduğuna emin olduktan sonra sevindim. Kaleci göremedikten sonra ben görememişim çok mu?

Devre arasında yedekler ısınırken baktık kimler var diye. İki Türk, 1 Kongo, 1 Avustralya, 1 Brezilya milli takımı oyuncusu Deli Orkun'la beraber ortada sıçan oynuyordu. Nöbetçi Çavuşu Emre Aşık, Barış Özbek tribünlerdeydi herhalde.

Taraftarın yoğun arzusu üzerine Kaptan durumdan vazife çıkardı. Baros'a gol attırılacaktı. Hani halı saha maçları vardır, ne kadar farklı yenik oynarsan oyna, karşı taraftan birine gıcık olur ona gol attırmazsın ya, aynısıydı sanki. Leş gibi takımın bütün futbolcuları, gerekirse biz kendi kalemize atarız, ama Baros'a kıl kaptık ona attırmayacağız der gibiydi. Neticede oluşan penaltıda bu kez kaptan topu Baros'a verdi. Terse attı kaleciyi ve yerini büyük Elano'ya bıraktı. Çok az topla buluştu Elano, kendini bize ispat edecek değildi, biz biliyorduk nasıl futbolcu olduğunu. Ali Sami Yen'in havasını koklattılar, şov Kayserispor maçında diye haber yolladı.

Kewell bir başka futbolcu. Hiç kimseye benzemeyen bir stili var, bu sene sözleşmesi bitiyor, gitme gibi bir niyeti olma ihtimaline karşı doya doya seyredelim. Baros çıktıktan sonra takımın dizilişin ne olduğunu sülüklerden öğreneceğiz. Bakalım rakamlarla nasıl izah edecekler? Biz santroforsuz oynandığını sanıyorduk, ancak hücum anında 3 santrafor olay mahallindeydi.

Kara Jilet'e 3 lük yaptırmadılar. Arda'nın ters kesmesine voleyi yapıştırmak üzereyken maça çeşni katmak isteyen biri kafayla kendi kalesine 5. golü bırakırken Arda Turan tribünlerle şakalaşıyordu. Mehmet Topal emaneti teslim aldı, Mustafa Sarp Topal'ı aratmadı. Estonya takımı 6.yı yememek için çabaladı. Galatasaray'lı futbolcular da gol atmak yerine zevk yapmayı tercih ettiler.

Kaleci Leo'yu henüz test edemedik. Yanlız söylemedi demeyin çok aşırtma golü yer. Yesin önemli değil, kale çizgisinde bekleyen kalecileri sevmem zaten. Bıraksalar kendisi de kafa golü atmak için rakip kaleye gidecek gibi. Maç bitiminde Kaptan'ın 3 lü çektirmesi görülmeye değerdi.


Emin ellerdeyiz, huzurlu ve güvenliyiz. Artık ciddi Avrupa'lı rakiplerle oynamaya hazırız. Perşembe şu angarya maçı da kazasız, sakatlıksız atlatalım önümüze bakalım.

20 Ağu 2009

Seviyorum Seni


Bu sene tribünlerde inanılmaz şeyler oluyor. Her maçımızı hınca hınç taraftar desteğiyle oynuyoruz. Baskın olan taraftar kale arkasında. Ve çok güzel besteler çıkıyor. Gün be gün artan bir şekilde hocaya tezahürat yapılıyor. Henüz duyuramadık sesimizi, ancak tercümandan rica ediyoruz en kısa zamanda mesela bu gece hayata geçsin. Tribünlere kulak versin, Rijkaard'a söylesin.


Kıvırcık saçlarına, ak düşmüş uçlarına, Cim Bom taraftarına, el salla Frank Rijkaard. Hocam el salla, sen el salladıkça motivasyonumuz daha bir artacak.


Nevizade geceleri'nin patentini aldık. Her maç daha büyük bir kitle tarafından söylenmekte. Israrla söylenmediği zaman, sıkmadan, karambole uğramadan yerinde yapılırsa müthiş bir tezahürat. Maçlar ilerledikçe şarkı rotasyona uğrar, en kolay bir şekilde benimsenir ve tribünlerin tamamı tarafından ezberlenip söylenir.


Alpaslan Tribünlerinden bir büyük beste daha filizlenmekte. O şarkı da yavaş yavaş benimsenecek ve söylenecektir.


Seviyorum seni;Ekmegi tuza batırıp yer gibi.Geceleri ateşler içinde uyanarak Defalarca su içer gibi. Devamı da bizden kıyak olsun.


Ağır posta paketini neyin nesi belirsiz. Telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi. Seviyorum seni. Denizi ilk defa senle geçer gibi, İstanbul' da yavaşca kararırken ortalık. İçimde kımıldayan bişeyler gibi.SEVİYORUM SENİ...


Hoca'ya Surinam'lı dediğime bazıları alınmış. Sanki Surinam'lı olmak utanılacak bir şeymiş gibi. Ben Rijkaard'a Surinam'lı diye hitap ederken onore etmek istiyorum. Gidebileceği çok daha büyük takımlar varken, Avrupa'nın, Hollanda'nın futbol endüstrisine muhalefet ederek bize gelmiş. Mazlum ülkenin bir kahramanı benim için. Misal Surinam'lı olacağına keşke Küba'lı olsa, Kenya'lı olsa, Eitopya'lı olsa. Herkesin aslı, geçmişi şerefidir. Surinam'lı çocuklar ne kadar övünseler azdır.


Skibbe'ye bile Hoca diye hitap etmiştik. Gerçi ben, uçaktan iner inmezden, kovulduğu maça kadar çaylak diye çağırdım ama netice de onlarda hocaydı. Ziya Doğan'da hoca, Erdoğan Arıca'da. Bülent Korkmaz'a da hoca diyoruz, Ersun Yanal'a da. Peki Rijkaard'a ne diyeceğiz. Bunlar hocaysa kimse kusura bakmasın ben bizim hocamıza Surinam'lı diyeceğim. Artık benimde vatanım olan Surinam'lı kardeşlerime sevgilerimi ileteceğim.


Seviyorum seni Surinam'lı.

18 Ağu 2009

Futpolitik




Bu sene görünmez bir el düğmeye bastı sanki. Bizim maçları örnek vererek dalalım mevzuya. Tamam, Suriam'lı takımın başına geldi ama sebeb sadece bu olamaz. Ona bakarsan geçen yıl da Kewell, Baros inmişti Havalimanına. Galatasaray'ın en basit, en dandik maçında Sami Yen tıklım tıklım. Ligi tarihinin en büyük kadrosuyla, en kötü performansla bitirmiş takımın maçları tulum çıkarıyor. Ligin en kötü stadında kombine kartlar tükenmiş durumda. Açık tribünlerde bile yer yok. Kupa maçı bile oynasalar yine dolu olacak stadyum. Kombineler tükendiğinde Keita ve Elano'dan haber yoktu. Yeni stada geçsek aynı olacak. Hadi biz menager kadrosuna güvenerek gaza geldik, Sami yen'in son senesi dolduruşuyla hepimiz tribünlere doluştuk. Diğer takımlara ne oluyor böyle. Kayserispor Real Madrid'le oynasa önceki sezonlarda maça kimse gitmezdi. Bakıyorum bu hafta Kadir Has dolu. Fenerbahçe Stadını saymaya gerek yok. Onlar zaten kombine fazlası olan takımın taraftarları. Ancak bakın geçen seneki bu hafta oynanan Fener maçına. Kombinesi olanlar bile maça gelmiyorlardı. Kimi tatilde, kimi sıcak, kimi maçların pek elektriği yok diye henüz seaonu açmamışlardı.




Bu sene marşa basıldı. Millet delirme noktasında maçlara koşuyor anlaşılan. Aynı yoğunluk 1980 li yıllarda olmuştu. Gençliği politikadan kovan güçler, stadyumlara dolduruyordu. 90 lı yıllara kadar bütün maçlar dolu tribünlerde oynanırdı. Apolitik yığınlar kademelerde yerini aldıktan sonra futbolu Endüstrilileştirdiler. her şey borsaya, paraya tahvil edildi. Gençliğini ülke sorunlarından bi haber tribünlerde geçiren yığınlardan bazıları başka alemlere daldılar, Stadyumlarda maç seyretmek yerine televizyonlardan seyretmeyi yeğlediler. Ülkenin ve ülke futbolunun gelişimine ters orantılı bir takım(biz) Avrupa şampiyonu oldu. Hiç bir zaman olamayacak olanlar futbola küstüler, olan takımın taraftarları her sene beklenti içine girdi. Olamadıkça soğudu, stadyumlardan kaçtı. Geçen yıllarda neredeyse bedava bilet fiatına bile Fener maçı hariç stadı dolduramadık.




Portekizli Salazar 3 F ile yönetmişti ya bir zamanlar ülkesini. Şimdi belki derin güçler aynısını uyguluyorlar. Cuma namazından, maça, maçtan diskoya. Ekonomi iflas ettikçe, halkımızın ümidi azaldıkça, geçim sıkıntısı arttıkça, bunalıma düşen gençliğin tek gideceği adres bağlı olduğu takımın tribünleri. En azından maç günü hepimiz dertlerimizi bir tarafa atabiliyoruz. Maça mı gidiyoruz depresyon hapımı içiyoruz belli değil.




Belki takımlar teşvik aldılar. Aynı kanaldan beslendiklerini defalarca yazdım. Hepsi çok klas, Türkiye'ye gelmesi imkansız futbolcular transfer ettiler. Her maç kaliteli geçecek, her kes bir birini yenecek. Ben bu sene golsüz bitecek maçların sayısının azlık rekorunu kıracağını düşünüyorum. Her takımda yıldız var.




Fado vardı zaten yıllardır. Biz ülkemizde ona Feto diyoruz. Futbol da vardı ama can çekişiyordu. Bu sene balans ayarı yaptılar. Fiestanın adı bizde yöresel, Karadeniz de kolbastı, Ege'de harmandalı, Doğu'da halay, Sorti'de rock. Morfini verdiler çocuklar. Kurban olayım uyumayın, uyuşmayın. Bizim gençliğimizi çaldılar, sizin geleceğinize göz koydular. İzin vermeyin, sevgili takımınızın maçlarına koşarken geleceğinizi sakın kaptırmayın bunlara. Tanıyın bunları, bunlar engereklerdir, bunlar çıyanlardır. Aşına ekmeğine, gelecekte kazanacağın paraya göz koyanlardır.


Kim mi bunlar? Eğer kim diye soruyorsan geçmiş olsun. Sana 3F yi damardan vermişler.

16 Ağu 2009

Sülüklerin Ardından #1

Bu sezona biz de 2 haftalık bir gecikmeyle de olsa bir yenilikle giriyoruz. Bundan böyle maç yorumundan sonraki gün, yani medya maymunlarını, sülüklerini dinledikten okuduktan sonra( ki benim için en zor kısım budur, genellikle seyretmem okumam) ve de maçta bizim gözden kaçırdığımız bir şey varsa yeniden maça dönmek üzere yeni bir sayfa açıyoruz. Malum ilk vazifemiz maçtan hemen sonra eğer gitmişsek eve gelir gelmez herkesden önce maçı sıcağı sıcağına yazmak. Hal böyle olunca yayından sonra aklıma başka bir şey geliyor ve onu ilave etmek için geç kalmış oluyorum.


Misal dünkü maç yazısına ilave edecektim atladım. Milyonlarca dolar verilerek, taraftarın büyük beklenti içinde olduğu ve en azından bir devre bile olsa Elano'yu seyretmeyi çok isterdik. Bir de baktık midesini üşütmüş, zehirlenmiş, yani sakatlıktan falan değil oynamaması. Doktor tayfasına, aşçı tayfasına kime giydireceğimizi bilmiyoruz. Ne yedirdiniz de adam oynayamayacak duruma geldi. Bu ne acemilik ya, bütün futbolcular aynı şeyleri yemez içmez mi kampta? Futbolcu midesini üşütür mü?

Bütün Galatasaray uzmanı sülükler maç kadrosunu yazmışlar kendi tahminleri üzerine. Ona değindik, ancak maçı televizyondan yorumlayan sülükleri dinleyememiştik. Bugün öğrendik, Galatasaray sülüğü kem küm etmiş kadroyu görünce. İstediği, beklediği olası bir puan kaybında Gerets'le Surinam'lıyı kafa kafaya getirmekte sakınca görmeyecek. Sanki Emre Aşık, Gökhan Zan'dan kötü bir futbolcu da niye oynatıldığını sorguluyorlar. Yok dinlendirmiş, yok Denizli'yi küçümsemiş, yok Estonya takımından tırsmış da asları dinlendiriyormuş. Hiç bir şey yapmıyor adam merak etmeyin. Eldeki tüm futbolculara aynı mesafede olduğundan bir kaygısı yok. Onun için sistem önemli, Emre Güngör'ü, Gökhan Zan oynasaydı hiç bir şey değişmeyecek olması ihtimali olduğu için oynattı. Eğer ihtimalde bir risk görse (Volkan'da gördü) anında müdahele ederdi. Bunlar antrenman maçları daha. Yenik duruma düştüğümüzde, Estergon Kalesi taktiğiyle oynayan takımlara, kasap futbolculara karşı ne yapılır uygulamalı seyrediyor. Bizim fosil antrenörlere bedava kurs aslında. Ben hoca olsam Galatasay'ın hiç bir maçını kaçırmam.

Alpaslan Tribününün gözdesi Servet, 18 kişilik kadroda yok, buna rağmen yırtınıyor taraftar Servet buraya diye. Kimse farkında değil mi yahu, hadi Serkan Çalık olsa neyse Ayıbıoğan Servet'iben 500 metre uzaktan görsem yine tanırım.
Takım 2000 lerden daha beter bir ruha büründü. Arkadaşlık, yardımlaşma sevgi saygı üst düzeyde. Hiç bir futbolcu bencil değil. Gol olduğunda kulübedekiler daha fazla seviniyor. Demek bütün futbolcular için söz konusu değilmiş. Penaltıyı nedense atmak isteyen Barış Özbek'in elinden topu alıp Kewell'e verdi Arda. Zaten o sırada kenarda Ayhan bekliyordu oyunun durmasını. Barış penaltıyı atamadı, oyundan çıktı ve 150 metre koşarak soyunma odasının yolunu tuttu. Penaltıyı falan seyretmedi. Ulan belki penaltı gol olmayacak, sonra al başına bela her an puan ve prim kaybetme ihtimali var maçta. Bu coşku, bu heyecanı yakalamak için, ruhu Ali Sami Yen'e inderebilmek için 10 senemizi yaktık biz, içine sıçılmasına müsade etmeyiz. Oyundan çıkan maç bitene kadar kulübede oturacak, ruhsuzluk istemiyoruz.

Keita pas verip boş kaleye Baroş'la beraber topu sokma hokkabazlığını yapacaktı ki, Denizli'li futbolcu şova izin vermedi. Top gitti gol oldu, yalama sülüklerin kimisi golü kendi kalesine attı diye yazmışlar. Ne olacak Keita attı diye yazsa. Çok şey olacak, adam daha seyretmeden yapıştırmış yaftayı, o kadar iyi futbolcu değilmiş, olsa Galatasaray'da işi neymiş. Kötü çıkarsa ben demedimmi diyecek. Gol Keita'ya yazılsa, yarın golün nasıl olduğu unutulur gider istatistiği kalır. Atılmamış bir gol, atılmamış goldür sülük için. Galatasaray futbolcusu ne kadar başarısız olursa o kadar iyi.

Ayı Gökmen zırvalamış, maç biletlerinin pahalı olması iyi bir şeymiş. Çapulcu stada giremiyormuş, iyi bir şeymiş onun için. Parası olmayan, fakat takımına yürekten bağlı gençler Ayı Gökmen'e göre çapulcu. Çapulcuların peygamberleri esas onlardır. Maça devamlı giden, statüsü ne olursa olsun asla çapulcu değildir. Çapulcu başka bir şeydir, menfaati takım sevgisinden önde gelen adamlar da olur stadlarda. Maçı seyretmezler, kartlarını satarlar, kavga ederler, küfür ederler ve her maçları olaydır. Gökmen bunları kastetmiyor tabi, ona kalsa 22.000 Hıncal Uluç maça gelecek, pis pis sırıtacak, maçtaki olumsuz şeyleri yakalayıp, yazıp söyleyip cebine para indirecek. Esas çapulculara maç be maç cevap veriyoruz (dün Ahmet Çakar sırasını savdı), mücadele sürecek.

Volkan Yaman, artık sende gönül rahatlığıyla Yaser Yıldız gibi bu takımdan gidebilirsin. Kabiliyetim bu kadarmış diyecek, gittiğin takımda kalıcı olmak için uğraşacaksın. Bir zamanlar Galatasaray futbolcusuydum diye ne kadar övünsen azdır.

Arda Turan gol atınca depar attı tribünlere. Annesine koşmuş, elini öpmüş. Ey mübarek ana, Arda Turan gibi bir çocuğu bizim başımıza Kaptan olarak, 10 numaralı formayla hediye ettiğin için hepimiz ellerinden öpüyoruz. Her maça bekleriz ana.

Kıvırcık Saçlarına;Galatasaray 4- Denizli 1


Taraftar çağrımıza kulak vermiş, teşekkür ederiz. Bi bok sandıkları Ahmet Çakar'a gereken küfürü ettiler. Arda'yla uğraşanı ben bile zapt edemiyorum demek. Ne mutlu olmuştur, ismini 25.000 kişi lanetle anarken. Demek sokakta Arda'ya biri sataşsa 10 Galatasaray'lı girişecek.


Maçı stadyumda izlemeyenler için giriş yapalım. Hani geçmiş yıllarda Sami Yen bize dar geliyor diye bir tezahüratımız vardı. Uzun yıllardan sonra bu sezon gerçekten dar geliyor. Ya stad küçüldü ya biz büyüdük. Her maçımız dolu tribünlerde oynanacak ve seyirci coştukça coşacak. Tribünler bu maçta tezahürat bütünlüğü içindeydi. Gereksiz, kulak ısıran tezahürat olmadı. Bu sezon dominant taraftar kale arkasında alışmak bir kaç maç alır. Maçlar ilerledikçe seyirci zevki de artacak. Maça geldiğimize bin pişman olduğumuz maçlar artık geride kaldı.


Yazmaya doyamadığımız maç başını yazıyoruz. Arda'nın önderliğinde ısınmaya çıkan takımı bile seyretmek büyük zevk. Taraftar artık maça 1 saat kala içeri giriyor. Maçı 90 dakikadan fazla seyretmek istiyor. Elimizde olsa Florya'dan başlayacağız maç günü. Ve ben sanıyorum Fenerbahçe maçı Florya'dan başlayacak. En az 10.000 kişi takımı oradan alıp gelecek mabede.


Başlayalım maça, Medyamızın maymunları maç kadrosunu yazdılar gazetelerinde. Ezberlerinde vardı ya, klasik hocaların uğur bozulmasın, kimse kızmasın mantığıyla yenen takım değiştirilmez taktiği. Neme lazım, bir önceki maç yenmişim, takımı değitirip kazayla yenemezsem başıma iş alırım. Bir baktık savunma tamamen değişik. Hem de Milli takım uzun aradan sonra iyi oynamış farklı kazanmış, o takımın bekleri yedekteler. Hatta Servet kadroda bile yok. Yüzsüzler, hiç bir şey olmamış gibi davranırlar yine. Amaç araştırmadan, analiz yapmadan kafasına göre merdiven altı yazı yazmak. Bizde foyalarını çıkarıyoruz işte.


Kötü bir hakem vardı sahada. Top oynatmamak için uğraşanlarla, oynamak için uğraşanların mücadelesinde racon kesemedi. Kendisi tanınmayan hakem olduğundan bol düdük çalarak yüzünü, daha doğrusu kelini ezberletti. Çaldığı penaltıyı yan hakem verdi. Bu arada santra yaparken sarı kart alan ilk takım biz olduk.


Keita, Kewell, Arda, top bunların ayaklarında olduğunda bir başka oluyor. Akrobasi yapıyorlar sanki. Maçta muhteşem hareketler oldu. Fantastik goller kıl payı kaçtı, 2 penaltı golü ve ikide adama çarpıp giren gol, maça biraz limon sıktı. Denizlispor maçtaki ilk ve tek atağında golü buldu. Yandan gelen ortaya Emre Güngör kafaya çıkmadı ve biz bu maçta seyredemedik Leo'yu.


Boş geçmediler, duran topran bir gol daha attılar. Gol olsun olmasın bundan böyle bizim kornerlerden çok çekerler. Keita'dan daha çok çekecekler. Bu sevimli siyahi oyuncumuz Baros'a attırmak üzere verdiği pas dandik bir şekilde içeri girince ellerini yana açıp gol benim değil der gibiydi. Mustafa Sarp için başlarda pek iyi yazmadım ancak Topal'ın bir benzeri. Her topa müdahele etti. Yanlız pasları verirken sanki arkadan biri gelip yetişecekmiş gibi. Emre Aşık, defansın nöbetçi çavuşu, belki 5 sene daha oynatsalar oynar. Tam bir Galatasaray futbolcusu. Volkan Yaman esas adama yerini bırakıp çıktıktan sonra Kewell saz çalmaya başladı.


Galatasaray'dan en kısa zamanda rekor bir paslaşmadan sonra sahalarda görülmemiş goller bekliyorum. Manda Yiyicisinin beklenmedik formu Baros'u sıkıntıya sokuyor galiba, haydi hayırlısı. Golcüler böyle, seriye bağlar yakında. Arda Turan Messi'nin tek bacağı olmazmış, böyle buyurdu ulamalar. Gerçi biz kıyaslamamıştık ama bundan sonra kıyaslarız.


Ve taraftar bir şarkı tutturmaya çalışıyor, bende iştirak ediyorum.


Kıvırcık saçlarına, kar düşmüş uçlarına, Cim Bom taraftarına, el salla Frank Rijkaard.