8 Ara 2012

Galatasaray Forması; Sivasspor 1-3 Galatasaray

Maçın sonundan başlayalım yazmaya, bakalım başına doğru ne çıkacak? Son düdük çaldığında net olarak söyleyebilirim, son 10 yılın en kötü Galatasarayını seyrettim. Ve Fatih Terim'e bir soru sormak durumundayım. Sorumdan önce görüşümü yazayım, eğer Hoca Reykart veya başka biri olsa kesin hırsız derdim. Bu Kel'i durum 2 farklı lehineyken son dakika niçin oyuna aldın? ben bilirim, sen anlamazsınla geçiştirilecek bir şey değil. Futbol hayatını bitirmiş emekli bir hokkabazın 25 maçlık kotasını mı dolduruyorsun Hocam? 2 tane yerim diye  tırsacak adam olmadığına göre, Galatasaray'ımı soyduracaksın?

Ligin en zor deplasmanından çok kolay bir galibiyet almış takımı eleştirmek adaletli değil. Halimize şükredelim, Fener maçı öncesi takımın olmasa bile taraftarın motivasyonunu tavan yapan tabelayı bu maç için dikkate alalım. Ve filimi geriye doğru sarmayı deneyelim. Bol bol taç atışı seyrettik. Daha çok sağ taraftan, Eboue'nin kullandığı uzun taçların tamamı rakibe gitti. Ne işe yaradığını bir bilen bana anlatsa şu uzun taçların?  Sol taraftakinin Galatasaray kaptanı olduğunu da midem kaldırmıyor. Top kaptırma rekoru kırdı bu maçta. Onunda kullandığı bütün taçlar rakibe gitti. Maçın ortalarına gitmeden bir teorem ortaya atalım. Bu ligin en kötü teknik direktörü Rıza Çalımbay'dır. Bu kadar kötü bir takıma, bu kadar kötü bir sol beki olan takıma yenilen hocayı, ben başkan olsam maçtan sonra kovardım. Kaleci mi değilmi belli olmayan biri var karşı kalede, attığın tek şut tabelaya gol olarak yazılmış, daha sonra tek şut çekemediğin gibi, şut çekme ihtimali olan tek futbolcunu da oyundan alıyorsun. Fenerli olsam şike yaptı diye iftira atardım.

Gözümü açık tutmak için viskiye saldırdığım dakikalarda Emre Çolak'ı gördüm oyunda. Uyukluyordum, her halde yanlış gördüm, televizyonu da kapattığım için emin değilim. Eğer oynadıysa, Galatasaray futbolunun hali içler acısıydı. Hani zengin adam bir toplulukta itibar görür, anlattığı fıkraya gülünür ya, aynı o hesap. Emre Çolak koskoca Galatasaray'da forma giymeyi, para sahibi kıro gibi görüyor. Havasından geçilmiyor, etrafındakilerden de itibar görsün istiyor. Delikanlı bir kasap futbolcuya şimdiye kadar rastlamamış olması büyük mucize. Kocalispor'da 25-30 sene önce Soner diye bir futbol kasabı vardı, Emre topla bulaşamadığı anda aklıma geldi. Eğer oynuyor olsaydı kulakları çınlasın, şerefsizim o taç çizgisi civarını ona mezar ederdi.(Hatırlayan hatırlar, hatırlamayanlar eğer ulaşabilirler ise İlyas Tüfekçi'ye, Uğur Tütüneker'e sorsunlar)

İyi bir kumarbazsan, Aydın'ı ne zaman oynatacağını bileceksin. Maçlar 20 dakika olsa Dünyanın en büyük futbolcusu her halde Aydın Yılmaz olurdu. Maç bitti, yarım saat geçti, biri sorsa ilk 11 oynadın mı? diye sorsa, emin olarak cevap veremez. Ruletteki çiçek, geldi mi servet sahibisin, büyük ihtimal gelmez ocağına incir ağacı diker. Hocaları maymun eden futbolcuların başında geliyor. Tam kovulacak, tarihi bir gol atıp futbolcu esami listesini yeniden yapılandırır. Nurettin'i yazmıyorum bile, bomba yüklü kamyonet. Kötü desek, golü attırdı ya nankör bunak derler. Benim için değişmez bir kolpa bilezik. Büyük kazık.

Selçuk İnan sanırım futbol hayatının en kötü maçını oynadı. Büyük bir zaferden sonra, küçük bir muharebeyi kaybedecek kadar kötü olmaya hakkı yok. Fener maçını düşünüyorsan çok daha kötü. Nesini düşüneceksin? Bu takımın oynayacağı en kolay maç olacak. Aklın hala Şampiyonlar Liginde ise, aman aklından sakın çıkarma. O düzey maçları oynamanın tek yolu, bu düzey maçları kazanmaktan geçiyor çünkü.

Elimde imbik var, çok dikkatli süzüyorum futbolcularımızı. Deplasmanda, hele o unutulmaz Şampiyonlar Ligi macerasından sonra rahat galibiyet alan takımdan iyi oynayan yok mu diye? Top oynamadan, pas yapmadan, pozisyona girmeden, şu çekmeden bu kadar rahat kazanan takım haftaya ''Yeteneksizsiniz'' programında yarışsın, orada birinci olur. Asimo bu maç Dani'ye geçildi. Dani sanki iyi oynadı gibiydi. Topla az buluşmasına rağmen Yekta dokunduğu topları genelde olumlu kullandı. Golcüler işini erken bitirip, istirahate çekildi. Golcüler derken Umut'a dokunalım. bir futbolcu o pozisyonda o topa vurup o golü atabiliyorsa, çok daha kolay pozisyonlarda gol beklemek hakkımız.

Maçın başlama düdüğüne yaklaşıyorum. Galatasaray kalesi Allaha emanetti. Maç başlamadan 1-0 yeniktik zaten. Bu durumu bilen Futbol Tanrısı marifetiyle maç başlar başlamaz öne geçtik. Yani siz öyle sandınız, aslında metafizik olarak maç eşitlenmişti. Sonrasında da o turu atlayan takımı cezalandırmak, Tanrılığa sığmazdı. Kaleye itici bir mıknatıs yerleştirildi, girmeyen topları Ufuk, kendisi kurtardı sanarak rahatladı.

Maç kadrosu önümüze geldiğinde yabancı futbolcuların alayının olmadığını gördük. Maç sıradan bir lig maçı olmasa, misal Barca'ya karşı bu takımla oynasak, bir düşünün tam bir korku filimi gibi. Hoş oynamayan o yabancılar bu gece oynasalar ne değişecekti oyun olarak? Taraftarız işte sanki biraz daha güvendeyiz sanacağız.

Neticede oynanması, kazanılması gereken angarya maçlardan birini kazasız atlattık. Sakın biz kazandık diye böbürlenmeyin. Sırtınızdaki o mübarek forma gerektiği bir maçta daha devreye girdi ve 3 puanı aldı. Lanetli liderliği kimselere kaptırmadı. Şimdi sıra sizde.  Sezonun en büyük maçını oynayacağız bu hafta. Takım istediği kadar kötü oynayabilir, bu maç taraftarın maçıdır. Taraftarın bu güne kadar kaybettiği maçı da kolay kolay seyretmedim. Evelallah bu maçta da seyretmem. Toparlanın çocuklar, ne olur biraz da futbol. Biz futbol dilencileri için.

6 Ara 2012

Galatasaray YILMAZ, Yıkılmaz; Braga 1-2 Galatasaray

''Olan olmuş, şimdi önümüze bakalım, ne görünüyor aktaralım. Biz bu Kluj Demirspor'u deplasmanda yeneriz, Braga'yı'da yeneriz, hatta işi bitmiş Mançester'i bile yeneriz.''

Arena'daki Kluj maçının son satırlarını böyle yazmışız. Ne mutlu ki Galatasaray bir kez daha bizi haklı çıkardı. Mükemmel bir Hoca hamlesiyle  Galatasaray şovun içinde kaldı. Galatasaray, bizi haklı çıkartırken kaç kere ağzıma gelen yüreğimi geri yuttum, bir ben bir Fatih terim biliyor.

Maç tahminimin çok ötesinde zor geçti. Öngörülerimizde  isabet ettik etmesine de oyun  olarak bu maçın bu kadar belalı geçeceğini beklemiyordum. Belli ki hoca da beklemiyordu. Rahatlığı biraz da kankası Ferguson'un bir kıyak daha çekeceği beklentisiydi belki. Bizim oraların bir lafı vardır, ''el elin eşeğini türkü söyleyerek ararmış'' Baktı ki Galatasaray'ın Galatasaraylıdan başka seveni yok, unutulmaya yüz tutmuş büyük karakterini sahaya aktarmak gerekiyor. Gerekeni yaptı, unutulmaz bir geri dönüşle, kurucu ortağı olduğumuz turnuvada Galatasaray'ın o büyük ismini bir kez daha soy kütüğüne yazdırdı. Büyük takımlar yaptığı geri dönüşler kadar büyüktür.

Maç başı kadrosuna kimsenin itirazı yoktu. Galatasaray'ın oyuncu gurubu içerisinde en kuvvetli 11 le sahaya çıktı. Emre Çolak için mırın kırın eden vardı ama bence de doğru tercihti. Emre Çolak ne kadar kızarsak kızalım, bu takımda oyuncu eksilterek topu 3. bölgeye taşıma ihtimali olan tek futbolcusuydu. Braga yaslanarak oynamayacak, mutlaka üzerine gelecekti. Boş alan fazlasıyla bulacaktı, top tekniği, çalım atma yeteneği yüksek olan Emre, 10 maçta bir defa da oynasındı artık. Fakat o da ne? ilk yarı beklentisinin çok üzerinde top kaybetti takım. İleride istediği gibi çoğalamıyor, gol tesadüflerle aranıyor, İngiltere'den gelecek iyi haber bekliyordu. Takımın en tecrübeli futbolcusu Hamit'in, kesin olarak futbol hayatının en kötü maçını oynayacağını nereden tahmin etsindi. Üstüne Elmander'in bu düzeydeki maçta kendisine yardımcı olamayacağını nasıl bilebilsin. 

İlk yarı oynanan kötü futbol, Braga'nın iştahını kabartmış, yüklendikçe yükleniyordu. Golün gelmesi an meselesiydi. Kaleci sakat sakat oynuyor, geriye pas atılması risk taşıyordu. Çok tehlikeli pozisyonları savuşturduk. Asimo insan üstü, futbolcu üstü savaşıyordu. Riera'nın da sol bek kariyerindeki kötü maçı, hepimizi korkutmaya yetiyordu. Ters bir Dani hamlesi bekleyenler yanılmadı, bu kez top çerçeve yerine kornere gitti. Ama topun canı karar vermişti bir kere, kalemize bir türlü girecekti. Bu kez Pitbull ıskaladı, Dani'den seken topu. Muslera'nun uzanamadığı yerden tabela değişti. Yine de bu yenen gol bizi fazla endişeye sokmadı. Nasıl olsa el oğlu, kaybettiğimiz eşeğimizi bulmamıza yardımcı olurdu. Pozisyonsuz, kötü futbolla ilk yarıyı kapadık.

İkinci yarı kulübeden Terim'in hayaleti göründü. Son sözümüzü sehpada söyleyecektik. 2 kötü adam çıktı, 2 yazı tura futbolcusu girdi. Haydi hayırlısıydı, kul daralmayınca hızır yetişmezdi. Büyük takım dizilişine döndü hoca yaptığı hamlelerle. Melo- Selçuk savaşacak, topu sağ açık ve sol açıktaki hızlı adamlara aktaracak, gol bölgesinde fazla adam bulunduracaktı. Ferguson'un kelek yaptığı haberi geldi iki dağ arasındaki stada. Selçuk'un,büyük futbolcu olduğunu birileri daha görmeliydi. 100 futbolcudan 99 u o pozisyonda geri dönerdi, Biri olanca tekniğiyle topukladı Rieran'ın önüne doğru. Tay Burak'ın kafasıyla topun buluştuğu andaki filmi daha önce de seyretmiştik. Çalışılmış bir kafa vuruşuydu, İmparator dengeyi sağladı. Oyun olarak öne geçtiği maçı, tabela olarak eşitledi. Bizi rahatlatacak golün Yaşlı Trafold'dan gelmeyeceğini anladığımız dakikalarda, saatine baktı.

Son sözünü Umut'la söyleyecekti. Büyük Galatasaray taraftarı Dünya'nın her stadında meşale yakmıştı. Bu şovun dışında kalmamıza Platini'nin de rızası yoktu. Biz olmayacaktık da, kendi sahasında bile seyircisi olmayan Kluj Demirspor'mu devam edecekti. Futbol tanrılarının sevgili Peygamberi hücum emrini vermiş, askerleri siperlerden fırlamıştı. Bıraksa tek başına Asimo fethedecekti Portekiz kalelerini. Böyle maçların bu dakikalarında futbolcu yerine delilere ihtiyaç duyulurdu. Pitbull ben yenilmem diye direniyor, takımı Şubat'a taşımaya söz veriyordu adeta. Vurduğu top, Aydın'ın önüne düştüğünde, Cehenneme gelecek takım ölümlerden ölüm beğenmek üzere Cuma günü masanın üzerindeki kavanoza isminin yazılı olduğu tüpü bırakıyordu.

Fatih Terim'in aldığı bir maçın kısa hikayesiydi. Galatasaray, stadı, taraftarı, imajı, karizması, bütçesi, tarihi ile bu turnuvanın majör takımıdır. Şampiyonlar Liginin lokomotifidir. Sarı Kırmızı renkler bu büyük organizasyonunun yılbaşı süsüdür. Final takımıdır, teke tek dövüşte kaybetmezler, Allah'tan umut kesilir Galatasaray'dan kesilmez. Bu saatten sonra Avrupa Ligi bizi kesmez. Ülke futbolunun yüz akıdır, Öyleyse çok daha büyük maçları oynamak üzere yolları, bahtları açık olsun. Taraftarıyla birlikte savaşsın. Yarın sabah okul servislerinde sarı kırmızı formaları, bayraklarıyla savaş ve zafer naralarıyla çıldıracak Galatasaray'lı çocukların bayramı olsun. 

İmparator, zaferin kutlu olsun, Gaaaassaaaay! bir gün beni kalpten götüreceksin, eminim, o gün geldiğinde şimdiden vasiyet ediyorum, canın sağ olsun, çok yaşa. Ne mutlu Galatasaraylıyım diyene.

Not; Maçın heyecanı ile attığımız golleri bir birine karıştırmışız, sonradan değiştirmek de yazı ritimimi bozacaktı, kıyamadım yazdıklarıma.