sampiyonlar ligi maçı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sampiyonlar ligi maçı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ara 2016

Abbasağa Tinercileri


Dolmabahçe Sarayı'nın atlarına, arabalarına bakarlardı 1 asır önce. Yaşı 40-50 den yukarı olanlar hatırlar Kara Kartal'dan çok daha fazla Arabacılar diye anılırlardı. İnönü Stadı oturdukları semte yürüme mesafesi olmasa, çoktan Sarıyer Gençlik, Beykoz Spor olmuşlardı. Ya da İsmet İnönü, stadı Gazhane'ye değil de Haliç'e yaptırmış olsa, ülkenin 3 numaralı takımı muhtemelen Alibeyköy Adalet veya Vefa olacaktı. Daha büyük olasılıktı, Adalet, Mensucat fabrikasının takımıydı, Şeref Stadı'nda Baba Hakkı balık ekmeğe top oynarken, Dimitri Sütlüce'de uykulukla rakı içiyor doğmamış çocuklarını Hasköy'den Haliç'e bırakıyordu. Beşiktaş'ta gençler Jimnastik beygirlerinde takla atarken, Vefa Lisesi'nın zamparaları kızlarla boza içiyordu, Beko, Beşiktaş Çarşısında gaz ocağı satarken Karagümrük'lü bitirimler Piyer Loti'de üçlü nargile sarıyorlardı. Statları yürüme mesafesi olsa koskoca Konstantinapolis, şimdilerde  Kara Kara Gümrük, Vefa ya da A-da-let diye 50.000 kişiyle üçlü çekiyor olacaktı.

Yıldırım Demirören ülkenin en zenginlerinden ilk 5 e girer mi? girer. Fikret Orman illa ki Global Kraliyet Ailesinin içinde olacaksa, kendi beyanıyla yakışıklıymış en fazla bu ailenin playboylarına avcılık yapabilirdi. Ver parayı gitsin barlara, gece kulüplerine avlansın getirsin. Demem o ki iş servet beyanına kalsa, yaşam liyakata göre belirlense  Fikret Orman'ın, Yıldırım Demirören'in yalısındaki müştemilatta kahya olarak çalışması lazımdı. Peki nasıl oluyor da daha dün Yıldırım Demirören'le menemen yiyen futbolcular, Fikret Orman'la pirzolaya, antrkot, havyara dönüşüm yapabiliyor. İnönü Stadı tarihe gömülürken hafriyattan Vahdettin'in çalamadığı altınlar mı çıktı da biz bilmiyoruz.

Konjonktürün bu Beşiktaş sevdasının sebebi ne ola ki? Bir bakıyoruz bütün lağım medyası Beşiktaş Maymunlarıyla istihdam edilmiş. Gazetelerde 3. sayfada bile yazılmayan Beşiktaş 1. sayfalara transfer olmuş. Ülkenin en temiz, bana göre tek teknik direktörü Şenol Güneş'in Beşiktaş'a memur edilmesinin futbolla açıklanabilir tarafı var mı? Yolda görsem tek bir futbolcusunu tanımam, maçını seyretmem, en kuvvetli oldukları periyotta elimizden zor kurtulmuş, Arena'da yensek altımıza alacağımız bu yere göğe sığdırılamayan takımın bizim görmediğimiz ne özelliği olabilir?

TRT 1 maçı verdi, yine de seyretmeyecektim başka takımla oynasalar. Bir zamanlar Dünyanın en büyük takımı, Labonovski'nin Dinamo'su olmasa, bir de Dinyeper Nehri'nin hatırı kalmasa. Bana ne Beşiktaş'tan,

Aşağılık kompleksimize bakar mısınız, Beşiktaş tur atlasaymış, bir sonraki sezon 2.takımımız ön eleme olmadan Şampiyonlar Ligi oynayacakmış. 1. Takımımızın oynadığı mecbur 6 maçı gördükçe şerefsiz evladıyım, 1. takımımızın da ön eleme oynamasını istiyorum. Varsa cesaretin, büyük takımsan ön elemeden korkmayacaksın. Elalemin Bayern'i 5 ön eleme maçı oynayacaksın deseler tırsar mı? Oynasanız ne olacak, sıçan gibi maçlarla bala kısmete ağlaya yalvara 6. maçı kazanırsan kalifiye olacak duruma gelebiliyorsun. Dua edin Abbasağa'da tiner çeken gariban Beşiktaş'lılara. Dua edin onlara acıyan Devrimci Enternasyonalizm bayrağını biteviye sallayan Kuzey'in Menekşe'lerine. Messi gibi, Ronaldo gibi açlara denk gelseydiniz 15 tane atarlardı. Kiev'de votka içmek Abbasağa'da tiner çekmeye benzemez.

Benfica 2. golü atamamışş, son saniye serbest vuruşuyla 1 puanı almışsın, 3-0 geriye düştüğün maçta mucize olmuş. Random adil işlese en fazla 2 puanla son maça çıkman gerekirken, grubun en kötü, iddiası kalmamış takımını yensen lider çıkacağın bir maçı oynayacaksın. Daha maçı oynamadan kaybetmişsin, 3 gün önce oynadığın aşağılık lig maçından sonra zırlamaya başlayacaksın. Ölmeyi bayılmak sanan zift medyasının nankör maymunları Şampiyonlar Ligini ülkeye getirmiş takımın zaferlerini yok saymış, unutturmaya soyunmuş. Daimi 3. küçük boy başaltı takımına sermayeyi yüklemiş.

Maça baktık, maçtan sonraya bakıyoruz. Görünmez bir el butona basmış. Koruma altına alınmış Beşiktaş'ın rezil ötesi futbolu, aşağılık tabelası yok sayılacak, elenme hakeme, dış güçlere, bahis lobisine yıkılacak. Hakemin tek hatası 6. golde yan hakeminin kaldırmadığı bayrağa uymak ve Türkçe bilmemek. Ben hakem olsam Türkçe bilen birini pis futbol akvaryumunda yüzen bir zamanlar temiz olan balığının arkasına dikerdim. O zaman o tek hatayı da yapmaz, anama avradıma söven Şenol Güneş'e kırmızı kart çıkartır, anasından doğduğuna pişman ederdim. Her hakemi Cüneyt Çakır, Mete Kalkavan sandınız. Ne var o pozisyonda, Kazma Bek kendi kendine düşüyor, düşerken de adama takılıyor, %100 penaltı, topa dokunmaya çalışsa sarı kart, topla alakası yok kırmızı kart. Delikanlıysanız, o pozisyonda penaltıyı Beşiktaş'a verse yine saldırırdık dersiniz. Demezdim diyorsanız, ya hakem haklı ya da biz şerefsiziz diyeceksiniz.

Beşiktaş'ın gerçek sahibi Abbasağa'lı Tinerciler, bir kaç nefes ara ver beni dinle. O golleri Tolga Zengin yeseydi bugün ne yapıyor olacaktınız. Delikanlılığınızdan şüphem yok, ölmüş anasına küfür ederdik dediğinizi duyuyorum. Sarı kartı varken, takım ölüm kalım maçına çıkmışken topa dokunamayıp faul yapan, sonra da topu Ural Dağlarına atıp maçtan kaçan şerefsiz özürlü, Ebu Bekir değil de Necip Uysal olsaydı ne yapardınız? Çocuğu hava alanında linç etmiştiniz.

Ey Aşağılık Türk Futbol Lağım Medyası, bu maçı bu futbolla bu sonuçla Galatasaray kaybetseydi de, lig 2.nizi şimdiden Şampiyonlar Ligi dışına atsaydı ne yapar, ne yazar, ne söylerdiniz? Söyleyemezsiniz, biz söyleyelim. Galatasaray kazansa gruptan çıkacağı 5 Şampiyonlar Ligi maçı oynadı.5inden de muzaffer ayrıldı. Yense UEFA kupasına gideceği maçta Milan'ı yenip yürüdü, UEFA Kupasını alıp, Dünyanın en büyük takımı olup döndü. Hiç kuşkunuz olmasın, Galatasaray köpeklerin ulumasına izin vermezdi, bu maçı kazanmadan ülkeye giriş yapmazdı. Topyekun unutturmaya çalıştığınız yakın tarih şahittir o büyük maceralara. Sami Yen'de 5 tane yemişti Chelsea'den en unutulmaz senesinde. Real'den 6 yeyip başladığımız grup maçlarına, rövanşta Ronaldo'yu korkudan sol bek oynarken seyrettik, bir sonraki sezon final oynayacak olan Juventus'u eledik.

Konu Galatasaray değil, konu Beşiktaş bile değil. Gerçek olan, bu ülkede futbol can çekişme seanslarını tamamlamış morga kaldırılmıştır. Bu ülkede Şampiyonlar Liginde oynayacak 2 takım zaten yoktur. 2. takım maçlarını tamamlamış, rezil olmuştur. Ölüyü diri gibi göstermeye çalışmak beyhude uğraştır. Hakkını verelim bahsi kapalım. Beşiktaş Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük 3.südür. Olması gereken olmuş grubu 3. tamamlamıştır. Beklentiyle doğru orantılı düşünürsek başarılıdır.

Gerisi laf-ü güzaf

2 Kas 2016

RESPECT; Beşiktaş 1-1 Napoli



Ufak bir gazelleme yapayım.

Çocukluğumun geçtiği İnönü Stadı tribünlerine, Beşiktaş'a tahsis edildiğinden beri en son Fevzi'nin geri pasını ıskaladığı maçta çıkmışım. Beşiktaş benim ne rakibim ne maçlarını izlemeye değer bulduğum bir takımdır. Nitekim önceki Napoli maçını Salı-Çarşamba Beşiktaş'a Avrupa Kupası maçı yakıştıramadığım için Perşembe oynayacak sanarak kaçırdım. Hoş kaçırdığım da bir maç olsa gam yiyeceğim o ayrı.

Beşiktaş'ın Alibeyköy Adalet yerinde olmasının tek nedeni stadın, semte yürüme mesafesi olmasıdır. İnönü Stadı Haliç'e yapılmış olsa devrin önemli takımları Vefa veya Alibeyköy şimdiki Beşiktaş'ın yerini, yani küçük boy başaltı takımı unvanını alacak, ülkemizin 5. büyük takımı olarak anılacaktı. Demem o ki, maç yaptıkları stad İkitelli'de olsa ki-oldu- hiç bir Beşiktaşlı oraya isterse Şampiyonluğa oynasın maçını izlemeye gitmez, gitmeyince de Sarıyer gibi, Kasımpaşa gibi bir takım olarak kalır alt liglerde sürünürdü.

Gazele devam ediyoruz, toplasan TV dahil 10 BJK maçı izlememişimdir. Bizim maçları da mı izlemedin abi? diyen çıkarsa evet izlemedim. Bizim maçta rakibin oyununa bakmam. Dolayısıyla Galatasaray-Beşiktaş maçlarında bile Beşiktaş'ı seyretmem.

Yıldırım Demirören'mi zengin Fikret Orman'mı diye sorsam böyle soru mu olur diye odunla döversiniz. Soruyu değiştireyim, hangisi Saray'a daha yakın olabilir peki? Hangisi futbolumuzu yöneten Global Kraliyet Kardinalizmi içinde olabilir? Yıldırım Demirören zamanında 3-5 sene önce menemenle beslenen, Samet Aybaba'yla jimnastik yapan takım, ne oldu da Fikret Orman'la pirzola yemeye başladı, Şike var diye, hakkım yendi diye bağıran tek temiz balık Şenol Güneş'i Araba'ya! sürücü yaptı. 10 yılda bir payına düşen Şampiyonluğu yeni stadın bitimine denk getirip, hem sırayı savdırdılar, hem de Şenol Güneş'in ne dediği anlaşılmayan cırtlak ağlamalarını kestiler.

Gazeli kesiyorum, fazla uzattım. Bana ne, ne işim olur Beşiktaş maçıyla diyeceğim de, Şampiyonlar Ligi'ni biz kurduk, Logo'daki 8 yıldızdan biri biziz, marşı biz bestelettik. Yıllarca bu ülke maç seyredicilerine ister tüyler diken diken, ister kıskançlık krizlerinde biz dinlettik. Bu sene yokuz diye malımıza sahip çıkmayalım mı? Bakalım 6 mecbur maçlardan birini Ülkemiz adına Beşiktaş nasıl oynuyor diye, yapacak da en ufak bir şey olmaması sebebiyle maçı izledim.

Altan Tanrıkulu bana Türk hoca, Türk futbolcu düşmanısın der devamlı. Dün gece oynayacak, ve sonradan gireceklere baktım. Brekisafal Kafatasçı Şenol Güneş'in, Türk Hoca ve Türk Futbolcu dostu, arkadaşı Zift Medyasının aksine takımda ülkemizden yetişmiş tek bir Türk futbolcu olmadığına üzüldüm. Yazık, Galatasaray'a Fransız tohumu diyen Türk Sevicilerinin takımında bir tane Türk yok. Dışarıda üst düzey top oynayan iki halis malis Türk'ün Bizden değil, yabancı dedikleri takımın alt yapısından çıktıklarını söyleyemezler. Beşiktaş takımı caddede yürüyüş yapsa Quarizma'dan başkasını tanımam. Çoğunun ismini ilk defa duydum.

Dün geceye dönüyorum,

Maçı dikkatle izledim. Adını ilk defa duyduğum, bu yüzden tweeet atarken yanlış yazdığım Atiba adlı birine taktım. Meğersem Beşiktaş'ın kaptanıymış, en eski ve en vazgeçilmez oyuncusuymuş. Uzatmayacağım bizde olsa topa ayağını ilk değdiği andan itibaren kovana kadar savaşırım. Biz Koskoca Selçuk İnan'ı yana pas veriyor diye itin götüne sokuyoruz. Atiba, Mustafa Sarp'tan bile korkak futbolcu. Takometreciler, Beşiktaşlı futboldan anlamıyor diye kakalamış. Maçtan sonra pas hareketlerini gösteren bir grafik gördüm. Adam sanki İstanbul'un Fethi'nde savaşan Yeniçeri. Kendi hava sahasını, gerideki kendi futbolcularını ok yağmuruna tutmuş. Rakip futbolcunun ikramıyla bala yakaladıkları tek gol pozisyonunda da, futbolcu dışı bir vuruşunu izledik, TürkSever lağım spor medyamızın yere göğe sığdıramadığı top tepicisinden.

Not alın diye yazıyorum. Şenol Güneş Beşiktaş Arabası'nı sürdüğü sürece ki-ben çok uzun seneler kalacağını sanmıyorum- yeni açtıkları İnönü Stadında hiç bir büyük maçı kazanmaya oynamayacaktır. Veri tabanı oluşacak maçlar oynandığında bir bakacağız ki, Beşiktaş belkide bu stadyumda hiç yenilmemiş, ama beraberlik rekoru kırmış olacak.  O da aynı yanlış pas vermeme korkusuyla takometreciyi memnun eden futbolcu gibi, yenilmemeye oyun kuruyor. Yenilmekten korkuyor. Tarih,yenilmeyi, kaybetmeyi göze alamayan hiç bir komutan zaferini yazmamıştır. Türk Futbolu'nun en büyük macerası Ali Sami Yen'de alınan 5-0lık Chelsea hezimetiyle başlamış, utkuya ulaşmıştır. Dinemo Kiev'i bile yenmeye oynamaya cesareti yok ki, Necip'in sakatlığına ağlıyor. Şansa da olsa deplasmanda yendiğin takımla erkenden Final maçına çıkmışsın. Bir daha bulamayacağın coşkuda taraftarın var, Büyük Hoca olsan, takımın büyük takım olsa çullanır, İnönü'yü dar eder zaferle gruptan çıkarsın. Duymadın mı,Napoli Hocası kendi söyledi taraftardan tırstım diye.

Televizyondaki Beşiktaş Maymunları beraberliğe el sıkışırım diye böğürdüler maçtan önce. Deplasmanda yendiğin takımla kendi sahanda beraberliğe razı olarak mı Büyük Takım olacaksın. Neren büyük? övündüğü şeye bak 4. maçlar sonunda Şampiyonlar Ligi tarihinde yenilmeyen tek Türk Takımıymış. Sadece buna cavap vermek için tiksindiğim takımın maçını izledim ve şu an yazıyorum. Topunuzun oynadığı Şampiyonlar ligi maçını sadece Selçuk İnan tek başına oynadı lan. Kaç kere Şampiyon oldun, kaç maça çıktın ki istatistiğin oluştu. Şampiyonlar Ligi maçı oynamaya İstanbul'a gelen takımlar Galatasaray'la oynuyoruz sanıyorlar. Oynadığın takım İtalya'nın Maradona'nın Dünya'nın en büyük şehir takımı yaptığı 5.büyüğü. Bizdeki muadili Trabzon, Bursaspor. Aslında aynı kategorideki takımların maçıydı, bulaşmayacaktım da futbolcuların formalarının kolundaki yazıdan dolayı takımlardan bağımsız maça duyduğum saygı olmasaydı.

RESPECT

Büyük Takım neferi olarak son sözlerimi söylüyorum.

Bu maçı Galatasaray oynayacak da, o Napoli Arena'dan canını kurtarıp sağ selamet Çizme'ye dönecek.

Ağaları Juventus olsa kurtaramazdı be!


26 Kas 2015

Zift Medyasında Göbek Havası; Atletico 2-0 Galatasaray


Endülüs'te halay çekmeyi beklemiyorduk elbet. Bakmayın siz maçtan önce verdiğimiz ara gazlarına.Raksa meze olmayalım yeter de artardı. Neyse ki Galatasaray'ın ölüsü bile Flemenko'ya tıngırtı olmadı.Artık bir daha ki sefere beklesin yamyamlar, Galatasaray'ın rezil kepaze olacağı sıfır çekeceği, 8 yiyeceği sezonları.

Biz dinlemeyi, okumayı seyretmeyi bırakalı yıllar oldu. Ne var ki haberimizin olmamasına imkan yok. Zift medyasındaki Galatasaray şebekleri, muz ormanına, fıstık tarlasına düşmüş gibiymiş. Arkadaşları Hamza kovulduğunda aldıkları ağır yaradan sonra Denizli'nin gelmesini içlerine sindirememişler belli. Maçtan sonra da Sneijder'in konuşmaları zehirlerini akıtmaları için sebep olmuş. Ulan Galatasaray Başkanı, çık konuş delikanlı gibi, biz nasılsa biliyoruz gerçekleri. Sneijder istedi Hamza'yı kovdum de çiftliğinde köpek olmazsam Galatasaraylılığımın hayrını görmeyeyim.

Maçtan önce beyan etmiştik, Sonuç umurumuzda değil di. Sezonun ve son yılların en kötü futbolunu oynayarak 2 farklı yenilgiye hiç üzülmedim, hatta memnun oldum desem bile kızmayın. Gözünü yum düşün, futbolu çoktan bırakmış Semih Kaya'nın, kadro dışı kalması an meselesi Sabri'nin, ve daha beteri Jem Karaca'nın hayatlarının en büyük futbollarını oynadığını, ve hiç bir işe yaramayacak Atletiko beraberliğini aldıkları aklına getir.Atsan atamazsın, kesemezsin, oy birliği yerine oy çokluğuyla seçilen Denizli'nin sırtında  kafadan ağır bir yük. Hamza'nın daha doğrusu Fatih Terim'in hipnotize ettiği taraftarın, olası her kötü sonuçta Taffarel idare eder diye maç be maç Denizli'ye böğürdüklerini hayal et. Korkulu rüya göreceğine uyan aldığın yenilgiye sevin.

Sonuç olarak bence bitebilecek en mükemmel tabela oldu. Kötü futbolcular için umut kalmadı, Denizli'de, Galatasaray beter olsun diye irin saçan Galatasaray menşeili Galatasaray maymunlarını Florya'ya sokmaz artık. Yapacakları tek şey kaldı, bu gece bol bol yapmışlar, zift spor medyasında dansözlük. Aslında yazdıklarımı okuyorlarsa çok utanırım. Adam yerine koyup haklarında çok yazdım, biri beni tanır teşekkür eder diye de saklanırım. Şunu da yazmasam olmaz.

Ey Galatasaray olmasa otoparkçı olacak Fatih Terim'in itleri. Marakeş'te tatil ısmarlattığınız Selçuk-Burak yerine, Sneijder'le Podolski bu maçtan kaçsaydı zehir kusma yarışında hanginiz öne fırlayacaktı?

Çok daha ağır küfür yazmamak için maça dönüyorum.

Muslera 2 gol yemeden büyük maç çıkaramıyor. Bilen bilir pek sevmem, kurtarış kalecisi olarak çekilen şutlarda hiç korkmam. Kenarlardan gelen ortalar yok mu? Hani Semih'in, Shedju'nun, Hakan'ın bir türlü vuramayacağı garanti olan kafa topları. Bilmiyorum, belki bizim çocuklar vurur sanıyor, bir panter konsantresine geçemiyor, onlar vuramayınca da top gol alanına geldiğinde kısmi felç geçiriyor. Hayatı boyunca degaj yapmamış Taffarel'in Muslera'nın hocası olması inanılır gibi değil. Denizli ilk buradan başlayacak.Muslera hala gelişigüzel degaj yaparsa bilin ki Shedju devre arasında yolcu. Topu teknik bir libero oyuna sokacak, ben sokamam, risk alamam diyen stoperi oynatmaz.

Bakmayın maç yazıyorum dediğime. Magazine takılıyorum. Biri Semih Kaya'nın bu maçta özel olarak filmini çekmiş olsa, ben satın alırım. Üşenmeden 90 dakika izlerim. Kemal Sunal'ın boşluğunu Cem Yılmaz dolduramadı, eminim Semih doldurur. Komedi tutkunlarına öneriyorum. Çocuğun da hakkını yemeyelim. Çünkü bir zamanlar en sevdiğim futbolcuydu. Florya'da yangın çıksa Melo'yla beraber ilk kurtarılacaklar arasındaydı. Bitmiş, Kartalspor'da oynasın balıkçılardan her maç dayak yer. Dedim yiğidin hakkını verelim. Muslera'ya çok güzel pas veriyor. İnanmayan eğer oynarsa ki- sanmıyorum- bir daha ki maç dikkatle izlesin. Tekniğini konuşturuyor, yüzde bir milyon isabetli, Sneijder bile kaleciye böyle güzel pas veremez. Bence bu alanda Dünya'nın en büyük stoperi bile olabilir. Shedju'nun verdiklerine bakın bir de, Hakan'ınki lere de, sanki şut çekiyorlar.

Bir hak da Hamza'ya vermem lazım. Denge kuracağım diye tahterevalliye çıkardığı adamlar mezarını kazdı. Haklıymış. Sneijder'le Jem Karaca'yı aynı takımda oynatırsan, omurilik soğanını kıymalı pide yaparlar. Sen kalk Bilal'le Cem'i ön libero oynat, sonra Podolski'ye top gelmeyince dengesini kaybedip düşen cambaza kız. Çok ararız çoook!

Sabri'ye bu maç ikramiye verdim.Eğer isterse seve seve bir defa Ferrari'sinin tozunu alabilirim. Top benden çıktı diye hakemi uyardı. Biz işte bunun için Galatasaraylıyız. İsterse o top dönüp gol olsun, yine de Galatasaraylı duruşu yaptı diye tebrik ederdim. Adamlar aç kurt gibi, centilmenlikle alınan korneri gol atmak içim kuduruyorlar. Tersi bize olsa, korneri Sabri kullansa şerefsizim topu onlara verirdi.

Fener maçından sonra ben Olcan'ı 3-4 maçlığına unutum. Emin olun nasıl oynadığını bile bilmiyorum. Bu maçla birlikte kotası doldu. Önümüzdeki maç sıfırdan başlatıyorum takometreyi. Ulu Kaptan'da söylemiş Cuma'ya yeniden başlıyoruz.

Hayırlı yenilgilerden birini aldık. Milyonlarca Galatasaray'lı da benim gibi düşünüyor biliyorum. Kimse kalifiye olamadık diye üzülmesin, altın boka düşmekle değerini kaybetmez. Astana maçıyla beraber uzun yolculuğa çıkıyoruz, maça gidecek olanlar arkasından su döktürmesin, bu defa da çabuk gelmeyeceğiz.

Yensen de büyüksün Galatasaray yenilsen de. Bizler Denizli'yle 88 lerde Sami Yen kapalısında sabahlayan,  3-0 lardan dönen, stadın ismini Cehennem yazdıran, yarı final seyreden Galatasaraylılarız. Ne diyorsak o, Önce Avrupa Avrupa duy sesimizi diye uyardık, sonra kim oynadı yarı finali dedik, kafi görmedik, Cim Bom sana final yakışır diye anırdık. Sonrası yakın tarih, hepiniz şahitsiniz, 4 sene üst üste şampiyon, Avrupa'nın kralı olduk diye tribünleri gelecek kuşaklara teslim ettik. Şimdi görev sizin, Nasıl ki biz tezahüratları tarihe gömüp, revize ettiysek şimdiden beste düşünün.

Orient Ekspres'in daimi yolcusu bileti rezerve etti, Son durağı görmeden inmek yok, Uğurlar Olsun.

4 Kas 2015

Zayiat Yoksa Zafer de Yok; Benfica 2-1 Galatasaray


Astana-Atletico maçı berabere bitmiş, Kümeste ötüyor sanki Real Madrid Horozu; ''Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan ben ilgilenmiyorum, basar geçerim'' Beni başka maç ırgalamaz kendi maçıma bakarım. Sen bir garip çingenesin nene gerek gümüş zurna be Akhisar Hocası,. Rahat ol biz korkumuyoruz, sen de korkma asla hezimet yemezsin, Öküz misali nodul dürtülmeden, gol yemeden harekete geçmezsin, sen küçük bir Anadolu kasabası takımı Hocasısın. ne var ki biz büyük takımız, hezimet yemeyi göze almadan zafer kazanılamayacağını da tarih yazıcılarımız defalarca zapta geçirdi. Sen tarih yazamazsın, korkaksın, Aslana sıçan gibi oynayın emri verirsin belki bir maçlığına bir sezonluğuna. Genlerimizde var saldırırız, tutamazsın bizi. Yem olacağımızı bilsek bile avcıyız biz. Bırak şu takımın gemlerini tez zamanda.

En büyük rakibin 2 puan kaybetmiş, senin onla maçın var, 15 gün önce indirdiğin takımla oynuyorsun. Tribünleri bom boş, 3 gün önce hezimet yemiş, tam bir zafer maçı. Ne gerek var değil mi? kal berabereni Pinokyo Galatasaraylıları dolandır. Bu futbolla yensen ne olacak? Bana küfür ediyorlar, Galatasaray'ın yenilmesini kolluyorsun diyorlar. Galatasaraylılığı bilmiyorlar, onlara öğretemedim. Galatasaraylılık, sonuçtan, kupadan bağımsız bir bilimdir, huydur, gelenektir, kültürdür. Bir Galatasaraylı takımının ezildiğini son dakikalarda bile olsa (Arsenal maçı 10 kişi kalmış takım son topu hücumda kullandı) 10 kişi gol yememeye direndiğini seyretmeye dayanamaz, isterse o maç hezimet yesin. Zaferler zayiat ister, göze alamayanları büyük Galatasaray Taraftarı da gözünden çok çabuk düşürür.

İşte bizim Galatasaray kazansa da söylediğimiz, bellettiğimiz şiar budur. Bir küçük takım hocası tarafından menej ediliyoruz, katlanamıyorum. Her maç beraberliğe oynayan, araya ustalarla 1 gol sıkıştırabilirse de tabela yapan bir Hocaya eyvallah diyorsanız, daha dün seçim oldu aynı şeyi söyledim pes ettim, sıkarım elinizi benden bu kadar derim sistemden çıkarım. 25 milyon Galatasaraylının en kerizi ben miyim? İçimdeki feri aldı tek başına, ben bu yaşta Galatasaray gol attığında yerlerde takla atan adamdım, inanın Fener maçındaki gol de bile yere coşkuyla kapaklanamadım.

Gram kafa çalışsa, futbolu azıcık bilse, beraberlik golünü bulur bulmaz, takımın o ana kadar ki en iyi oyuncusu Olcan'ı ileri çıkarır, Sabri'yi sağ beke, Hakan'ı sol beke Denayer'i stopere voleybol maçı gibi kaydırır, o şokla 2. yi bulurdu. Tek bir maçta önceden risk alma tecrübesi olsaydı, Burak'ı sarı kart aldığı pozisyondan sonra çıkartır, devre arasında İstanbul'a yollardı. Hayatını metafizikle kazanmış, tam maçına denk gelmiş, doğarken götünü yalayan Gümilcine'li Evliyalara Lizbon'da olduğunu hatırlatır, daha önce bu sahada 2 gol atmış yine atabilme ihtimalli has adamı Umut Bulut'la oyuna başlardı. Bilim yok, mitoloji, teokrasi yok, karizma yok, tahsil hak getire, CV bok getire, kalenin burcunda Muslera, Koca Topçu Sneijder, Ağrı dağına bıçak çekmiş. Şu Avrupa yangele, ustasından öyle öğrenmiş. Benfica sefilesinin su kesimi vahreş-i fitte, depreşdurun çocuklar. 70 dakika dayan, sonra iki bıyık bükümü sağa, 3 kişi öne, bir topçu 2 evlek ortaya, mevcut ruhla beraber 2 gülle tık, ıkıla sıkıla, Podolski'yle, Sneijder'le Allah rast getire, Getirir getirmez de cümbür cemaat sığınaklara, Kanije Kalası savunması tarihe bir çentik daha. Hadi lan!

Rotariu son saniyede Verder Bremen ağlarına topu dürtememiş, Galatasaray zaferinin 20 yılına mal olmuştu. Maçtan sonra Denizli ''İkimizin de Galatasaray ömrü bitti'' demiş Roti'yi imha etmişti. Her şeye rağmen bir zafer şansı daha gelmişti son dakikada. Yasin kale yerine Benfica Kartal'ını vurmayı denedi. Florya'dan içeri sokmam, sokarlarsa da ben sildim, dün geceden itibaren benim için yok hükmündedir. Çabuk kalktı bir tarafı, kendisini banko futbolcu görüp sonradan girmeyi içine pek sindiremiyor. Burası ana kucağı değil çocuk Aslan Yuvası, biz neler gördük, ne futbolcular feda ettik. Çıkma karşıma bir daha.

Daha önce söyledim gibi, Galatasaray'ın top oynaması için golü ne kadar erken yersek o kadar iyi. İstanbul'daki maçta gölü yiyebileceğimiz en erken dakikada yediğimiz için sürekli oyunu biz forselemiştik. Dün gece ilk yarıyı harcadı. Bir ara Podolski'yi sağ bekte, Sabri'yi sol açıkta gördük. Burak klasik maçlarından birini oynadı, top havadayken kadrajda Burak'ı gören kadınlar bile ofsayt diye bağırdı. Faulünü yaptı, atılmak için, Atletico maçından kaçmak için, ben yoksam Galatasaray tufanda boğulsun demek için elinden gelenin bile fazlasını sahaya koydu. Çıkarken tribini attı. Taraftarın Qral'ı benim baş çelişkim.

Yediği iki golde de sol tarafına felç indi, ama olsun. Takım tek farklı yenik durumdayken Muslera'ya doyamıyorum. Tam bir büyük takım kalecisi oluyor. Takımı oyundan koparmamak için maymuni kurtarışları başlıyor, topu acele elle ayakla oyuna sokuyor, Vakit geçirmiyor, şişirmiyor. Sade bir Galatasaray futbolseveri olsam  her maç Galatasaray'ın yenik olarak maça devam etmesini isterdim, Ama hasta taraftarım, Galatasaray gol yemiyor, ciğerime hançer saplanıyor. Maçta olsam yine sorun değil, bağırırım, tezahürat yaparım, gireni çıkarmaya savaşırım, ne var ki televizyon başında taraftarlık çekilmiyor. Acınla baş başasın, küfür etmekten başka yapacak bir şeyin yok. Narkozu yemiş ameliyat masasına yatmış gibisin, yapabileceğin hiç bir şey yok yok, bildiğin tek şey acemi bir baytara bağlı uyanabilmen.

Bir sonraki maç Burak yok, Burak'ın olmadığı hiç bir maç Galatasaray için kayıp değil, ancak Umut'un oynayacak olması kayıp ki, Burak'la Umut'u nefret terazisine koymuşlar, Zerre gram ağır gelmiş Burak Yılmaz. Artı hiç bir beklentisi olmayan bir maça çıkıyoruz, ve sonrası Arena'da baştan söyledim bizi ilgilendirmez dediği maça bağlı olacak kaderi, Avrupa Ligi yürüyüş parkuru hikayesi.

Benden başka kimsenin dikkatini çeker mi, yazsak gereksiz mi bilemedim. Ama not almışım, taç atmasını neden bilmiyoruz. Futboldaki en kolay top kullanma aksiyonu bizim için kontra atağa dönüşüyor. Sabri'ye boşuna sövmüşüz, Olcan'da Denayer'de taç atamıyor.Ya da taç atılırken kime topu almak istemiyor.

Şampiyonlar Ligini biz kurduk, Logo'daki 8 yıldızdan biri biziz. Bu ligin olsak da olmasak da daimi üyesiyiz, Kim oynarsa oynasın Şampiyonlar ligi içtimasındaki müziği her duyan Galatasaraylı övünebilir, Mançester Birliği maçlarını oynayan futbolcularıyla, o maçı Ali Sami Yen'de Cehennem'de oynatan abileriyle, gurur duyabilir.

Neyimiz doğru ki futbolumuz doğru olsun. Bir an gözünüzü yumun Galatasaray'ın da olmadığını düşünün. Dehşet içinde kalacaksın, yaşadığına kahredeceksin, hayatın bir anda bom boş kalacak, bütün izlenimler silenecek, akıp giden gerçeğin dışında kalacaksın, İdeallerine sahip çık, başka Galatasaray yok, yenilse de büyük yense de.

Bu gerilemenin bir nedeni var, sonu da olacak inanın çocuklar. Diren GALATASARAY, Bayrağındaki 4 yıldızdan da büyük Galatasaray taraftarı her zaman her yerde yanındadır. Terketmedi, terketmeyecek sevdan bizi.

22 Eki 2015

Biz Bitti Demeden Bitmez; Galatasaray 2-1 Benfica



Önce taraftardan başlıyorum. Bu maç, eksi 10 derecedeki buzlu sahada oynanan Juventus maçından daha mı önemsiz. Tamam kabul, Dünya'nın belki de en pahalı Şampiyonlar Ligi maçını Arena'ya gidenler izliyor, Juve maçı beleşmiydi. Hadi geçtim,takım haftalardır kazanıyor, 3 gün sonra Fener maçı var, takımı şanla şerefle göndersenize. Taraftarıyla bütünleşmiş Galatasaray'ın yenemeyeceği takım mı var? İstanbul'da yaşayan Galatasaraylıları dışarıda nasıl kıskanıyorlar bilen var mı? Arena'da bir maç bağırabilmek için atını arabasını satacak adamlar var. Ali Sami Yen taraftarının tamamı tribünlerde lafım yok, ama Arena'da oluşan 20-30.000 yeni sempatizanların taraftar olabilmesi için demek ki daha çok zaferlere ihtiyaç olacak.

Bilal Kısa ile de ilk düdüğü çalıp, maçı başlatalım. beğenen çıkar, çok iyi oynadığını söyleyen de. Çok iyi futbolcu olduğuna ben de eminim, Ne var ki Galatasaray futbolcusu değil. Galatasaray orta saha oyuncusu, marketing olacak, sarı kart alacak, oyundan atılacak,taraftarı ateşleyecek, bir iki ve daha fazla çocuğun Galatasaraylı olmasına sebep olacak, rakibi ürkütecek, rakip hocayı önlem almaya zorlayacak, eksikliği hissedilecek, oynatılmadığında hocaya küfür edilecek, forması satın alınacak, cezalı olduğunda rakip takım camiası sevinecek, hakem oyundan atmak için kollayacak,yolda gören Galatasaraylılar etrafında kümelenecek, evini barkını Galatasaraylılar bilecek, takım tatildeyken bile ne yaptığı takip edilecek. uzattım, mevzu Melo'ya doğru gidiyor, ben zaten Melo'dan sonra hiç bir orta saha oyuncusunu sevemem artık. 

Yaptığı faulden sonra topun önüne geçse, o pası attırmayacaktı. Ama çok iyi oldu gol yediğimiz. Golü yemesek ilk yarıyı 0-0 a bağlayacak bir oyun oynatacağı garanti. Futbolcular belki de hocadan bağımsız 10 dakika takıldılar, Benfica'nın tırsılacak bir takım olmadığına kanaat getiirince de oyunu yıktılar. Peş peşe gelen kornerlerden sonra, gol ben artık geliyorum dedi. Beklenen gol, beklemediğimiz bir pozisyondan sonra doğdu. Bilal'in anlamsız, gelişigüzel vurduğu top gitti penaltı oldu. Penaltıyı da Selçuk mükemmel yere vurdu. Gol olmasa bile çok iyi vurdu yazardım. Gençler maçındaki penaltıyı atan Burak'ın o an sada olmadığına şükür edelim, topu bırakmaz % 100 kaçırırdı. Penaltıdan sonra taraftarla şahlanan takımı Hamza dahil kimse durduramayacaktı. Gittikçe canavarlaşan Podolski canını artık Hamza'dan kurtarmıştır umarım. Burak sakatlanmasa şimdi kendisi yedekte çürüyordu.

Bir an düşünün, Podolski, Muslera,Sneijder Banfica'da oynuyor olsa ne olurdu. Korku filmi görürdük. Bu adamlar bizde kardeşim Hamza, nedir bu küçük takım hocalığı kompleksi. Nedir bu Yasin'den alıp veremediğin? Yasin eğer 90 dakika oynayamıyorsa at gitsin arkandayım. Bir dakikada silerim, ne demek koskoca Galatasaray'ın 25 yaşındaki bir futbolcusu 11 km koşamayacak. Çıkar tribüne, yok eğer aynı tempoda oynayabiliyorsa da, onu oyundan çıkaran Hoca'ya hesabını sorarız. 

Son yılların en büyük futbolunu oynuyor takım. Hamza'daki kısmetin % de 1 i Podolski'de olsa bugün 3 top çataldan içeri girerdi. Brezilya Ulusal Takım kalecisi o topları kurtarmaya kalksa kendisi de gol olurdu. Sneijder'in vurduğu direkten döndü, futbol topunun ırz düşmanı 1 metreden yerdeki kaleciye topu çarptırdı, Podolski'de cenabet gününe denk gelince kenardaki küçük beyinli, yine unuttu büyük takım hocası olduğunu. Belki de son dakikaları oynuyorum sandı, atamayacağına inandı ve futbolun idam fermanını verip sehpayı tekmeletmek üzere Olcan'ı oyuna soktu.. Bilmediğimiz bir şeyler olduğuna ikna olmaya başladım. Metafiziğe zerre kadar inansam yukarıyla konuştuğuna da inanacağım. Belki de Miko, korkma Hamza gol yemeyeceksin, al taraftarın en sevmediği oyuncuyu, ben yaptım oldu dersin demiş olabilir. Bize her maç kapak taktırıyor. Hiç maç oynamamış futbol topu tecavüzcüsü Olcan'ı oyuna alıp, taraftarı kendisine küfür ettiriyor. Ne dedi acaba? 3. golü aramadığına göre 35 dakika sol tarafta kimi bulursan özellikle bizim 18 e yaklaştıklarında bas tekmeyi mi demiş olabilir. nasıl olsa gol yemeyeceği vahiy edildi, istediği kadar milyonlarca Galatasaraylıya travma yaşatabilir. yürekleri ağızlardan kusturabilir

Fenerbahçe'yi yenerse de Hamza yenecek. İzah edilemez bir doğa üstü gücü var. Boğaz köprüsünden düşse, Beylerbeyi'nden yüzerek sahile çıkar. İş futbola kalsa ne maçlar oynadık, Lucescu'larla, Mancini'lerle Reykart'la, Terim'le, Hagi'yle yenemedik. Futbolla yine yenemeyiz, bakın göreceksiniz eğer yenersek yine bizi mars edecek bir hamle ile yeneceğiz. 

Astana maçında Semih'in somut hataları olmasa da o maçı bala kısmete kazansak çoktan lige havlu atmıştık. Bu gece ki maçı da Semih'li defans hezimetle bitirirdi. Kötü dediğimiz her şey dönüp dolaşıp hayrımıza oluyor. Semih iptal edildikten sonra Shedju-Hakan Balta son yılların en iyi ikilisi olarak takımın güzel futbol oynamasını sağlıyorlar. Her iki kaledeki kafa topuna dokunuyorlar, Hakan Balta bugün gol atıyordu, Umut çapsızının önüne düşen topu da o verdi. Takım artık kolay kolay gol yemez. Burak sakatlandığından beri bütün maçları kazandık. Milli Takım da o yokken kazandı,kalifiye oldu. Hayırlısıyla şu Umut Bulut'tan da bir kurtulsak, her maç 3 er 5 er atmaya da başlarız.

Vebadan kurtarsak sıtmaya yakalanıyoruz. O çıkıp Burak oyuna girdikten sonra Benfica ofsayt kazanmaya başladı. Burak'a top atılırken içim cız ediyor, ilk defa atılan uzun topta ofsaytta değildi. Onda da demek hakem dersini çalışmış, neme lazım bu adam devamlı ofsayta düşüyor, yine ofsayttır diye çekti bayrağını ki haklı. Ben hakem olsam Burak en az 1 metre geride değilse ofsaytı kaldırırım. İkili mücadelede kim düşerse düşsün çalarım Burak aleyhine faulü. Penaltılık pozisyon bile olsa görmem. Gerçi ofsaytı kaldırmasa ne olacak. Burak 50 metre top sürecek de  o topu golmü yapacak. Kenardan gelen topu futbolcu gibi önüne düşürdü, fizik dışı bir vuruşla üstten auta attı. 

Benfica'yı yenmişiz, çok iyi oynamışız, önümüzdeki Fener maçına gidebileceğimiz en yüksek moralle gidiyoruz, nedir bu Gamlı Baykuş'luk diyen de çıkar. Biz tabelaya bakmıyoruz, tabelaya bakıp sevinebiliriz de işin kolayına kaçarak. ne var ki yeni çocuklar sevinedursun, övünedursun. Biz eski kaşarlar çeşmeye giden çocuğu dövelim. Ki testiyi kırmadan gelsin. 

Umut Bulut hariç, Sabri dahil herkes iyi oynadı. Maçın adamı Podolski'ydi.

Zaferiniz kutlu olsun.

1 Eki 2015

Yol Yakın, Silkinin, Atın Şunları; Astana 2-2 Galatasaray



Yalçın Küçük, ODTÜ'de öğrenci lideriyken devamlı eylem yaparlarmış. Okulun kantinini de Satılmış adında biri işletirmiş. Bir gün rektörlüğe karşı yürüyüş planlanmış, başta Yalçın Hoca ''satılmış Rektör, satılmış Rektör'' sloganlarıyla yürüyüşe geçmişler.Kantinin önünden geçerken kantinci Satılmış öne fırlamış, Yalçın Hoca'ya yalvarmış eylemi durdurun diye.''ben rektörlük yapamam''

Bir tane Satılmış yüreği taşıyan var mı ? lan içinizde satılmış, satılık Galatasaray Vatan'ı hainleri. Ben anlamam, ben yapamam, Şebeke beni buralara getirdi, dayanamıyorum, Galatasaray Taraftarı dışarıda gördüğünde hepimize sövüyor, deyip, defolup gidecek olan lan. Neyimizi sınıyorsunuz, dua edin Kravatlı Eşkıyalar, tribünleri kuranlar yaşlandı, pes etti, çekilip gittiler. Yeni gelen nesil de maçlara maç başladıktan 5 dakika sonra gelip, 5 dakika kala maçtan gidiyor. İsteseler tribünden gelen güçlerini kullansalar, sizi Florya'da bile gezdirmezler, ama hepsi başka dertlerin sahibi yapıldı. Çoğu maç bile seyretmiyor, seyretse gole sevinmiyor, yenilse küfür bile edemeyecek kadar mayıştırıldılar.

Biz kaynar suya atılan kurbağalardık, atılır atılmaz sıçrar kurtulurduk. Şimdiki taraftarın kazanını ılık ateşte ısıttılar, yoldaş genç kurbağalar, Drogba'ları, Elmander'i seyrederek ılık suda yüzdüler, yavaş yavaş ateşi harlandırdılar. Şimdi kaynadı su, kurbağaların sıçramaya dermanı yok.

Küçük takım Hocası oynattığı oyuna bakmaz, aldığı 3 puanı sayar, bu yüzden o 3 puanı kim almış, ömrünü 1 hafta daha kim uzatmışsa aynı takımla sahaya çıkar. Şebeke'nin as adamı Selçuk için, yenen takımı değiştirdi sayılmaz. Cipsi o gelene kadar idare etti, ağası dönünce de kenarda zurna çaldırdılar. İt gibi biliyorlar 25 milyon taraftarın her birinin düşüncesini, Selçuk döndüyse, sözleşmesinde yedek bırakılamaz, bırakılması teklif bile edilemez yazıyorsa Bilal'in beklemesi lazım. Büyük futbol düşünürü Hamza, Bilal'i uzaktan şut atar kilidi açar diye oynatıyorum açıklaması yapmış. Gene lütfetmiş, size ne lan? ben istediğimi oynatırım, patron benim dememiş. Neyse ki köre atıp topalı vurmuş, İlahların himmetiyle, Sneijder'in vurduğu değil de Bilal'in vurduğu girmiş, tam isabet kaydetmiş. Kilidi açmış- ne demekse- Cengiz Han'a karşı savaşıyor sanki. Devreyi de unutulmaz, vazgeçemediği lanet olası 1-0 önde kapamış. İkinci yarı, açılmış kilitten içeri sızmalar beklemez mi? kafa tasında beyin olan yaratık. Beklemez, brekisefal kafa sandığımızdan başka işlere çalışmaya başlıyor. Hazır Turan Ellerde, Alman'ı, Hollanda'lıyı, Portekizli'yi maçın sonlarında nasıl oyundan çıkarır, bu maçı 1-0 nasıl bitiririm diye düşünüyor. O sırada Kazaklar Şampiyonlar Liginde ilk golü atıp tarih sayfası açmak istiyor, saldırıyor. Canlı bahis şirketleri Hamza'ya ana avrat söverek bize yardım etseler de takımı bir türlü öne çıkaramıyor. Maçtan sonra galibiyeti koruma iç güdüsü demiş, kime? Arsenal maçında 10 kişi kalmış, 120 dakika savaşmış, son topu kullanan takımın Büyük Taraftarı'na.

Sen Podolski'yi çıkarıp, oyuna korkudan Cipsi'yi alırsan, canına minnet, Bilal'in, Selçuk'un, hakan Balta'nın, Muslera'nın. yatıyoruz arkadaşlar, Yüce Gök yardımcımız olsun. Şansla alınan şeyler şanssızlıkla kaybedilir. Kazaklar'ın 2 golünü de kendimiz attık, şanssızlık deyip geçiştirilebilir tarafımdan, doğrudur, kazanılan 3 kupa maçını da kapsarsa tabi ki.

Semih Kaya 3-4 sene önce Akbil'le antrenmanlara gelirdi, maaşı da 5 bin TL idi. Neştere kafa atardı. Önce pantolon diktiler, şalvar gibi bol, cepleri de büyük biçtiler. İçine dolarları doldurdular, şimdi kaybedecek çok şeyi var, zengin oldu. şebekeye biat etti, direnişten vazgeçti. Atılan şutlara götünü dönüyor. ne gerek var, kötü futbolcu olman Galatasaray'da oynamana engel değil. Burak'a, Selçuk'a yakın ol, aldığın topu, Muslera'ya geri ver, 10 sene idare et. Hamza gitse bile yerine gelecek olan da aynı tekerin kestiğidir nasılsa.( yaşlı, köyde yaşayanlar bilir, kağnı tekeri öküzün bokunun üstünden geçince bok ikiye ayrılır, her iki tarafın da bileşimi aynıdır). Sen ya istifa et Asimo, ben kantinci Satılmış'ım de memleketin de güzel yerde, dön köyüne balık tut ızgara yap. ya da gel bizim ilçeye tekrar geri, Kartalspor senin göz ağrın, balıkçılar anana avradına küfür etsinler.

Beraberlik golünü yediğimizde mutlaka duymuştur, içinizde Hamza'ya küfür etmeden, vakurlukla maçı seyretmeye devam eden var mıydı? Korkudan Sinan Gümüş'ü soktu. Çok daha kolay maçlarda yavaş yavaş oynatarak sokuyorum diyen kafa, gir beni kurtar diye sahaya iteledi. Gölü attığında çıkan ses, gol sesi değil Hamza bu gol bir tarafına girsin diye atılan naralardı. Artık gol sesleri böyle çıkıyor.

Kesin bilgi; Sabri'nin aldığı para 3 e taksim ediliyor. 1/3 ü zift medyasındaki Galatasaray Maymunlarına gidiyor. Misal maçtan önce Hasan Şaş konuşmuyor, kusuyor. Burak'ın oynamaması dezavantaj diyor, meğer oynarsa penaltı aldırabilir, faul kazandırabilirmiş. Demek ki bunlar hakemi kandır talimatı veriyorlarmış. Sabri'yi övüyor ki haklı! Sabri 3, Denayer 1 asistle oynuyor. Hak Sabri'nin, 1/3 ten de hak edişi var. 1/3, Hoca, yönetici dediğimiz Kravatlı Eşkiya payı. 1 dakika oyuna girdi, 15.000 yuro muhasebeden çıktı, bu sabah hesaplara yatmıştır. 1/3 de Sabri'nin karısına Lombarcini, Ferrrari satan galericilerin payı. Son model arabaları parlatmaya başlamışlardır bile.

Hiç bir şeye yanmıyorum da, yarın antrenmana Sabri'nin kırmızı Ferrari'yle gelecek olmasına yanarım. Bu yangın, bu kin beni yer bitirir.

Umut Bulut maçtan önce ısınıyordu, biri top atıyor o stop ediyor, sonra ayağının içiyle pas veriyordu. maç seyretmeye giderken bahçede çocuklar top oynuyordu. 57 yaşındayım 5 dakika onlarla oynadım, daha estetik stop yapmadıysam namerdim. 2 metre eninde 100 metre boyunda bir alan düşünün, kenarları elektrikli çite kaplı. başlangıcına Umut Bulut ve sadece top koyun, 100 metreyi çarpılmadan kat etsin daha beter namerdim. Futbol topunun ırz düşmanıdır. Bilerek yapılıyorsa top yapım mühendislerine bilim ve topun ahlakı açısından binlerce teşekkür. Pakistan'lı top fabrikaları top siboplarını olabildiğince küçük imal ediyorlar.

Bir açıklaması vardır elbet, maç seyretmeyi bıraktık hesap soruyoruz. Sabri'yi, Olcan'ı, Burak'ı Selçuk'u neden oynatıyorsun, Yasin'i, Sinan'ı, Podolski'yi neden oynatmıyorsun. Bizim bildiğimizin dışında daha naif taraftarları tatmin edecek bir savunma vereceksin. Başarısız oldum, istifa ediyorum denekle de kurtulamazsın. Kirlettiğiniz futbolun hesabını hepiniz birlikte ödeyeceksiniz.

Yol yakın Galatasaray taraftarı, 1 kaç maç sonra derenin ortasında olacağız, atı değiştirsek bile boğulup gebereceğiz. Son çağrıyı yapıyorum. Alt yapısı  Türkiye'de bir takımda geçmiş, Fatih Terim'le şu ya da bu şekilde muhatap olmuş bütün Türk futbolcular kadro dışı bırakılacak. Kömürlü, toprak bir sahada antrenman yapmaya mecbur bırakılacak. Dayanamayan üstüne para vererek kaçacak, Hamza'nın Florya'ya girişi bile yasaklanacak.

Aksi takdirde bundan sonraki maç yazıları, kes kopyala yapıştır şeklinde yayınlanacaktır.

Şebeke'yle, Galatasaraylılığımın olanca kiniyle, tek başıma da kalsam savaşacağıma inanınız.



27 Kas 2014

Çok Paralı Adamları Musallat Ettik Başımıza,

P
14-15 sene önce, Belçika, Avusturya, İsviçre  Şampiyonları bize ön eleme maçlarında çıkardı. Yeni transferlerin galası gibi bir maç olurdu, maçtan bile saymazdık. 3 avans verir 5 de bitirirdik. O zamanlar Almanya Şampiyonuna yolda rastlardık, 2 kafa bir yumruk mola bile vermezdik. İngiltere Şampiyonu Final'de çıkar, dur ulan derdik, İspanyollar'ın bir takımı kesmemişti, doyamamıştık, Endülüs'te halay çekecektik daha,. Hagi'nin Roberto Carlos'u gelmişti, Şampiyonlar Ligi Şampiyonuna mendil sallamanın başka yolu yoktu.

Bedeli ağır oldu, şimdiki nesiller ödeyecekti.

Maceradan muzaffer çıkanların yolları Dünya Kupasına açıldı. Başlarında vizyonsuz, sistemin esir alamayacağı uzun eğri burunlu, konuşmayı şefkatle sevse bile ne dediğini anlatamayan, hamsi balığının ve mısır ekmeğinin zaferi için gözünü kırpmadan ateşlere yürüyen biri vardı. Dünya Şampiyonluğunu kaçırdı, dövdüler, Çin'e sürdüler, her seferinde bir delik buldu çıktı, Şampiyonluklarını saymadılar, TFF binasının yanından geçirmediler.

Bedeli çok ağır oldu, bugün Milli takımın oynadığı maçlarda karşı takımı tutanların oranı % 90.

Futboldan anlamayan Ecevit'in takım tutmayan Spor Bakanı'nın, futbolcu Tayyip'e teslim ettiği enkaz buydu. Her şeyin bir nedeni vardır, bu gerilemenin de elbet.

Bugün ülkemizde kamuyu ilgilendiren veya ilgilendirmese de parasal boyutu çok büyük olan bütün kurum ve kuruluşlar çürümüştür. Tamamının başında hak etmeyenler, bilmeyenler, ihanet şebekeleri vardır. Ve ne yazık ki tamamı tek elde tek nefeste toplanmıştır. Niçin, ne karşılığı olduğunu belki gelecek kuşaklar analiz edeceklerdir, ama bugün bütün bu olanları futbolun doğal seleksiyonuyla açıklamak olanaksızdır. Futbolun başındaki maaşlı en büyük yetkilisine bu ülkenin % 80 i beddua etmektedir. Zengin olmasa en fazla Şeref Stadın'da antrenman yapan Zekeriya'lara, Vedat'lara çamurlu Beşiktaş formalarını vermesi için yalvaracak Embesil bugün Futbolumuzun başındadır.

Edirnekapı-Habipler arası çalışan hasta Galatasaraylı Abdurrahim'in minibüsüne Bedreddin Dalan binmese, bugün en fazla Florya'da A2 takım otobüsü şoförü olacak Şebek, koskoca Galatasaray'ın, koskoca Futbol Takımının karar vericisi, Ceo'su. Bunlar iyi günlerimiz.

43 senedir tribünlerdeyim, bu sezon hariç. 1000 den fazla Galatasaray maçını canlı izledim. Artık Büyük Galatasaray Taraftarı sıfatını kullanırken içim acıyor. Şu anda hiç bir futbolcunun alacağı olmasa, önümüzdeki 55 ay boyunca Selçuk İnan gittikçe artan miktarı saymasak bile ayda 900.000 lira alacaktır. 900 işçi maaşını kimden, hangi işletmeden, almaktadır inanılır gibi değildir. Bu büyük manipülasyonun yeni yeni farkına varmış taraftar önlem almak için cılız seslerle homurdansalar bile, simit alacak parası olmayan, maç çıkışı metroya kaçak binen taraftar Selçuk İnan'a moral tezahüratıyla onları bastırmıştır. Bu gerilemenin en somut eylemi budur aslında.

80 yaşındaki adamların, para kazanmayacakları bir işe talip olmasının, icra, haciz memurlarıyla, banka müdürleriyle, insan satıcısı menajer adlı tüccarlarla, taraftarla, devletle muhatap olmak için yarışmasının sebebi nedir. Hangi zengin, hangi makam mevki sahibi insan bu işi kabul eder. Tefecilere borç veren tefecinin biri gelir, olmayan paradan gelecek nesil Galatasaraylıları borçlandırır (Burak-Selçuk ikilisine toplam 50 milyon dolar borcunuz var) kaçar, 2 prostatlıdan, çişini daha çok tutabileni Başkan yaparlar, zavallı adam bereket hukukçuymuş, kulüpten daha fazla para gitmesin diye duruşmalara kendi girer. Zır delinin birine takımı emanet ederler, zaten diken üstünde futbolcular, 20 metreye pas atamaz hale gelir. Elimi vicdanıma götürüyorum, Burak'a küfür etmekten çenem felç oldu, hala açılmadı. O gölü 2 sene önceki Burak kaçırır mı? Ödü kopuyor çocuğun topla buluşmaya, İddia ediyorum Messi bir tarafta, Ronaldo bir tarafta oynasın ama maskeyle, kim olduğu belli olmasın, yine başlarına maskeli Morinho'yu geçirin sonuç değişmez. Gaz yok, ruh yok, çok para alıp, netice veremeyen futbolcular ezik.

10-15 sene önce zengin dediğimiz adamlar, onların çocukları, Mercedes'e binerlerdi, bugün bakıyoruz garip garip arabalara biniyorlar. Düğmeye basınca tekerlek tavana fırlıyor, kapı yere doğru açılıyor,İnsan binmeye korkar, 280 km hızla giderken yanlışlıkla bir tuşa bassan atmosfere fırlarsın, uzay mekiği gibi arabalar. Sabri'nin garajda 5 tane var, Mercedes'i karısının şöförü, çocuğu ana okuluna götürüp getirirken, manava giderken kullanıyor. Bugün Başak Şehir Spor'da oynayan bir futbolcu bile Mercedes'e, BMW'ye binmeye utanıyor. Milli takımın yenilmesini isteyenler, yavaş yavaş kendi takımlarının da yenilmesini isteyecekler, Kravatlı eşkıya, hırsız, dolandırıcı yöneticiler, sırtlan futbolcular defolup gidene kadar ben de Galatasaray maçlarına gitmeyeceğim. Bugün Burak-Selçuk felç olsa Galatasaray taraftarının en az yarısının sevineceğinden şüphem yok. Bu adamı nasıl top oynatacaksın, bu yazdıklarımızı bunlar okumuyor mu?

Bu ne kepazeliktir, Sedju son dakikalarda isyan etmese 1 maç kala Fenerbahçe'nin rekorunu averajla kırmış olacaktık. Gelecek Galatasaraylı kuşaklar bu kara lekeyi boyunlarında bir zincir gibi taşıyacaklardı. Tarihiyle, imajıyla, Dünya'nın her stadında üçlü çeken taraftarıyla her turnuvada oynanabilecek son maçı oynama ihtimali olan Aslan Takımı, 10 senede sıçana dönüştü, kim yaptı, kim çaldı? Niçin? daha ne kadar çalınacak?, Nerede durulacak? Her ilçeye stad yapılıyor niye, kim seyredecek futbol diye yutturulan orta oyununu. 40 sene öncesinin Güney Amerika takımı olsak, futbolcuların can güvenliği yok. Bir daha Arena'da 50.000 kişinin Pınar Başı çekmesi için en az 20 sene geçmesi lazım. Düzelmez, düzeltmek kimsenin işine gelmez. Ortada kamuya ait bir cinayet var, katil bulunamıyorsa sebebi Devlettir, Devlet'in bu işten çıkarının ne olduğunu da zaman gösterecektir.

Bizleri bir zamanlar, hükümetlere küfür etmeyelim diye stadyumlara tıkanlar, şimdi sizleri hükümetlere küfür etme ihtimaliniz var diye stadyumlardan attılar.

Hepimize geçmiş olsun, atkılı, bereli, meşaleli taraftarları, kravatlı, parmak arası terlikli, şortlu, metroya kaçak binmeyen, her maça yeni forma alıp, giymeyen, yerine oturan, ayağa kalkmayan, üçlü çekmeyen, futbolcusuna kızmayan, attığı golü alkışlayan, yediği gole tepki vermeyen, 20 dakika kala maçtan çıkan seyirciyle değiştiriyorlar. Futbol ölmüştür, iti kim öldürmüşse, leş ona taşıtılmaktadır. 17.5.2000 gecesi, Galatasaray Avrupa Kupasıyla göklerde süzülerek Ülkeye dönerken planlanan operasyon dün gece tamamlanmıştır.

Parası çok olan adamları musallat ettik başımıza, bundandır böyle dibe vuruşumuz.

Dua bilen 3 Kulhu bir Elham okusun, bilmem diyen bu gece az meze bol rakıyla arınsın, Ortalık leş kokuyor, çöplükten uzak durun, bekleyin. Tribünleri biz kurduk, bu oyun bizim, bu gerilemenin de elbet bir sonu olacak, tekrar Re Re Re Ra Ra Ra diye gırtlaklarımızı parçalayacağımız, kısılan seslerimiz için annelerimizin çiğ yumurta içireceği günler elbet gelecek. Tez elden gelmesini gönülden dilerim,

Hepinizi, hiç bir kimsenin, kurumun, futbolcunun, fosilin, sonucun bitirmeye gücünün yetmeyeceği Galatasaraylılığımın olanca ateşiyle bir kere daha gönülden kucaklıyorum.

2 Eki 2014

Arsen Wenger 4-1 Kovduğu 14.Galatasaray Hocası;

17.5.2000 gecesi, Arsen Wenger'den kupayı alıp vedalaştığımızın 14.sezonu. 2 Fatih Terim, 2 Hagi, Lucescu, Gerets, Skibbe, Kalli, Cevat Hoca, Bülent Korkmaz, Bülent Ünder, Lucescu, Reykart, Mancini, toplam 13 Hoca kovup, 14. kovulacak Hoca Parandelliyle tekrar karşısındayız. Aradan geçen bunca yıl içerisinde biz 5, Arsenal 2 Şampiyonluk yaşamış. Halbu ki, 100 senede bir finale çıkmış takıma kupa kaptırdı diye daha 2000 senesinde kovulmalıydı. Onlar işi bilmiyor, biz biliyoruz.

Bir nedeni olmalı? Biz daha zenginiz, her sene bir hoca değişikliği, her sene heyecan, zevk yapıyoruz desek olmaz. Götümüzde donumuz yok, küçük bir Muz Cumhuriyeti ülkesi merkez bankası serveti borcumuz var. Her yeni Hoca bir oyuncu yetiştiriyor, biz Dünya futbol pazarına oyuncu ihraç ediyoruz desek, Veysel'le, Yekta'yla ölüm kalım maçına çıkıyoruz millet götüyle güler. Bizim için Avrupa maçları önemli değil, biz yetişen oyuncularımızla Milli Takımla destan yazıyoruz diye zırvalasak, hassiktir çekerler. Biz 14 senede 14.cü Hocayla çıkıyoruz da diğerleri farklı mı, Beşiktaş 16, Fener 11. hocayla sezona başladı. Sistemin dışında kalamıyorsak sistemin içine bodoslama dalacağız başka yolu yok. Başka yol bırakmıyorlar.

Bizim Şebeke gerçekten çok aklıllı. Sahibi, patronu olmayan bir iş kolunda çok büyük paralar dönüyor. Başındakilerin zarardan hiç bir sorumluluğu yok. Nasıl olmuşsa bu büyük pazar oluşmuş. Bizim ülkede olmayan ürüne para veriyoruz. İşletmelerin ürünü futbol, futbol var mı? yok, peki neyi satın alıyoruz biz? formayı çocuklar, mübarek formayı. Çok daha beter futbolcular vardı içlerinde, Servet'ler, Mustafa Sarp'lar varken 55.000 kişi seyrettik. Barca, 90.000 kişiye oynuyor, yetmemiş, 20.000 ilave daha yapıyorlar, dün oynayan Galatasaray kadrosunu 5 sene Barca'ya ver, maçlarına 5.000 kişi gitmez. Adamlar ürün satın alıyor, forma değil.

Bulmuşlar bir sağmal inek yıllardır sağıyorlar. Bittik oğlum, bitince de aklımız başımıza geldi, bir daha 55.000 kişimizi bir arada nah bulursunuz. Türkiye'de futbolcular arasında en fazla +,- %10 luk fark, ya var ya yok. Selçuk yerine , Yekta oynasa, Burak yerine, Mustafa Pektemek oynasa değişen bir şey olmaz. Son 20 senede fark yaratan 3 futbolcumuz çıktı, Emre,Hakan Şükür,Arda Turan, Sistem, fark yaratan futbolcuları kustu. Küçükten büyüğe bu istifra eylemi sürüyor, Eskişehirspor'da Tarık biraz fark yaratsa, Eskişehir, Salih, Kayseri'de öne çıksa Kayseri kusuyor. Galatasaray'da Arda Turan çıktı, Şebeke'nin ödü patladı. Tez elden kovduk. Biz bir garip çingeneyiz, nemize gerek gümüş zurna. Arda'dan aldıkları paranın 3 mislisini harcadılar, Arda'nın gözü kapalı oynayacağı kadar bile oynayan birini bulup getiremediler. Getiremediler, yanlış oldu, getirmediler. Kıravatlı Eşkiyalar kulüpleri işgal etmiş, insan satıcıları cirit atıyor, öz sermayesi olmadığı halde borçlanıp, her sene yarım takım çöp transferi yapabiliyorlar. Kendileri çalmadıkları, veya yakalanmadıkları için hesap soran yok. Prostatlı fosillere soruyorlar, eller havaya İbra edilmiştir, yeni Eşkiyalar göreve.

Çıkıyor bir fosil yönetici kredi buldum diye seviniyor. İnsan borç alabilmeyi hüner diye nasıl yutturabilir. Nazım Hikmet'in şiirinde geçer, Amerikan Generali Türkiye'ye borç verdik diye ağzı bir karış açık seviniyordu. Bankalar borç verebilmek için ne şaklabanlıklar yapıyor, bizim fosil, ben senden daha fazla borç buldum diye Başkanlığa adaylığını koyuyor. Benim bir patronum vardı, Yaşıyor mu bilmem, Galatasaray'ın maçını televizyondan bile seyretmezdi, elinde sidik torbası, hiç bir Divan toplantısını kaçırmazdı. İnsanın aklı almıyor, ben golf'den anlamam, golf sopası görmemişim hayatımda, kim oynar, golf sahası nerededir bilmem, Türkiye'de Golfün idaresi için talip oluyorum, ve beni seçiyorlar. Yarın Galatasaray'dan 1 tane futbolcu ismi bilmeyenler, 3-4 sene için kaderimizle oynayacaklar. Muhtemelen Alp Yalman Başkan olacak. 78 li yıllara döneriz, o zamanlar 2 yabancı vardı, şimdi 8, Futbol Enternasyonel oldu. 2 yabancı bulmak için çıktığın pazarda, doğruyu bulmak kolaydı, şimdi öyle mi? Onunda var kendisinden öncekişlerin olduğu gibi insan satıcısı tanıdığı. Onlara danışacak, gidene kadar en az 2 Hoca, 20 futbolcu alacak çöplüğe, borçlanacak, sonra ki ben daha fazla borçlanırım deyip gelecek. 110 senedir böyle, yine öyle olacak.  Ayhan Akbin futbol şubesinin başına geçer, Hıncal Uluç'a antrenman sahası manzaralı oda verirler. Biz ne mi yapacağız?

Yaptık yapacağımızı, kestik raconumuzu. Biz bu soytarılıkta artık yokuz. Maça gitmeme sebebimiz de PASSOLIG falan değil, hepimizin kombinesi var. En kötü yere 800 lira veren, 25 lira daha verir. Siz pis liginizi oynatın, İstediğiniz takım Şampiyon olsun, Şampiyonluk kesse bizi keserdi, 4. Yıldızınız da başınıza çalınsın. Gidin şimdiden Boklu Dereye bırakın o yıldızı. Motor Sanat Terk bir Kıro'yu futbolun başına getirin, Getirin ki, her gece Papermoon'da yemek yesin. Yesin ki her sabah uyandığında Futbolumuzun klozetine sağlam işkemeyle otursun, Otursun ki, sıkı bir ıkınmada, klozetin çeperine 2, 3 tur daha attırsın. Ne kadar pisletirse o kadar iyi. O kadar çok Galatasaraylı oluyoruz, son kuruşlarımızı da size teslim ediyoruz.

Getirmiş giderayak bir İtalyan Çöp'ü, adam bizim sabrımızı sınıyor. Sabri-Eboue'ye yemek verdirmiyor, 3 çöp sağ bek aldırıyor, sol açığı sağ bek deniyor, olmadı sezonun en büyük maçına Veysel'le çıkıyor. Tercümanı yok, Selçuk'u taraftara yem ediyor, Yekta denen ruhsuz, hissiz, bir halı saha emekli futbolcuyla maça çıkıyor. Hamit gibi Dünya çapındaki sağ kanat oyuncusunu 4-0 olunca sahaya sürüyor. Kabahat onda değil ki, o olmasa hırsızlar yerine başka bir çöp bulurlar, nitekim arayış çoktan başlamıştır bile. Galatasaray tarihinin Sigi Held dahil görüp görebileceği en kötü Hoca tiyatronun bir parçası.

Tiyatro bitti, yol kavşağındayız, futbola ikimizden biri fazla. Ya sizi o yarattığınız bok çukurlarında boğacak, global bir temizlik yapıp yeniden başlayacağız, ya da biz yokuz, bizim için yok hükmündesiniz, sizin oynattığınız turnuvaları tanımıyoruz, tabelasıyla da ilgilenmiyoruz. Sizi kokmuş karanlıklarınızla baş başa bırakıp çekiliyoruz. Bu temiz futbol sevdalıların pasif bir direnişi değil, devrimci bir çekimserliğidir. Sebep olanlara Galatasaraylılığımın olanca nefretiyle en ağır küfürleri ediyorum.

19 Mar 2014

Stamford Köprüsü; Chelsea 2-0 Galatasaray

Ceddin, deden, neslin, baban pek kahraman Türk Milleti'yle buraya kadar gelmek bile büyük bir savaş ganimetidir. Öp başının üstüne koy, yeniçerilerle bölüş. 99 sene önce İngiliz'i boğazlardan sokmamak için 250.000 şehit verilmiş, 3 sene sonra aynı İngiliz'in torpili yemeyen aynı gemileri, kıyılardan selam durularak, resmi geçitler düzenlenerek, tek bir çipura kaybı verilmeden İstanbul'a girmişler. Aklım tarihe oldum olası yatmazdı da, dersimiz buraya kadar.

Maç başı Şampiyonlar ligi marşını elleri kalbinde dinleyenlerden, Türk olanlarından biri, iddia ediyorum Çanakkalespor'da oynayan kaptanı dahil şehitliklere gitmişse ben şehit olmaya gönüllüyüm.

Rizespor'a oynayan kadro, aynı oyun planıyla kader maçına çıktı. Futbolcuları değiştiriyorum, Etto bizde, Drogba onlarda, Lampart bizde, Sneijder onlarda, Ramirez bizde, Melo olanlarda olsa, bizim kalede Peter, onların kalede Muslera olsaydı bu maçı çok daha büyük hezimetle kaybederdik. Başka da tanıdığım futbolcu yok, Hazard'ı duymuştum, Burak'la değişsek Burak bize bu gece yazmıştı. Oyun, oyuncu farkı yok, mantel farkı var. İngiliz takımında 2 İngiliz,  Türk takımında da 4 Türk var. TFF ye saydırıyorlar, 11 yabancı futbolcu hakkı olsa ne olacak? Drogba Çelsi'de oynasa o serbest vuruşu o derece laubali kullanır mı?

Yenersin yenilirsin, maç bittiği zaman futbol der, yenmişsek, zafer kazanmışsak seviniriz, yenilmişsek futbol bu der üzülür geçer gideriz. Ama bizim takımı Dünya'nın bütün takımlarından ayıran hasletini riske atanları affetmem. Benim için Selçuk uzaydan balıklama atlayan Felix'ti bir kaç maç öncesine kadar, bu gece itibarıyla çakıldı. Bir daha doğrulmaz, iddia ediyorum, son Şampiyonlar ligi maçını oynadı. Helke ki takım lige tutunma halatını bıraksın, taraftarın ilk saldıracağı, ilk alacağı kelle Selçuk olacaktır.

İstatistik futbolcusu, topu Muslera'ya ver o şişirsin, nasıl olsa kalecinin isabetli pas çetelesi tutulmuyor. Kankası Burak'da Stamford Köprüsünde Times nehrinin gel gitlerini seyre dalmış. Utanın lan, Seyit Onbaşı'yı oynatsak en azından bir kaç İngiliz'in kafasını kopartır, Türk'le taşşak geçilmeyeceğini bir asır sonra bir kere daha 7 düvele gösterirdi.

Bizim Çılgın Türk'ler atalarına yaraşır bir futbol oynayamadılar, ama biri vardı ki, her saha bir savaş meydanıydı onun için. Conk Bayırında Mustafa Kemal'in askerleri gibiydi, Stamford Köprüsünde. Felipe Melo aslanlar gibi savaştı. Kaleye Muslera'yı geçirmiş adeta Çelsiyle maç yaptı. İkisini Çanakkale gazisi sayıp, olası bir büyük hezimeti önledikleri için bir kere daha minnetle övünüyorum.

Bir de Büyük Galatasaray Taraftarıyla övünüyorum, uçaklarını karşılamaya gitmek lazım.  92 ülke televizyonu maçı canlı yayınladı, bu mu mazlum ülkenin bir zamanlar Avrupa'yı titreten Şampiyonu demişlerdir. Ne yazık ki futbol seyrettiremedik, sıçan gibi oynadık, ama bir büyük Şampiyon takım taraftarı seyrettirdik. Maç bitiminde yenilen taraftarın alkışlandığını ilk defa gördüm. Taraftar, Melo, Muslera'ya  teşekkürler, kenar yönetimi ve diğerleri de Galatasaray çöplüğü.

604 kuralından en çok memnun olanlar, futbolcuların ta kendisi. Yabancıysa, yatarak, maç bile oynamayarak yarısı ceplerini dolduruyor, Türkler'de nasıl olsa 5 kişinin yeri garanti olduğundan ortaklaşa idare ediyorlar. Rize maçında oynatamadığın Şecu, Eboue bir bakıyoruz İngiltere'de. Şecu çimento yutmuş, içi beton tutmuş, beli ağrıyor. Benim ömrüm yetmez, çocuklar yazın bir tarafa 30 sene sonra arayın bulun bu kazmayı. Tekerlekli sandalyeye düşmemişse, şimdilerde moda laf, gelin benim mezarıma işeyin. 30 yaşında eğilemeyen adam 60 ında felç olur kardeşim.

9 futbolcu transfer edildi, şaka gibi, Haramzadelere şikayet edeceğim. Konuşmaların tapelerini yayınlasınlar, içimizdeki dolandırıcıları çıkarsınlar. Geçmişte Fatih Terim'den bilirdim şebekeyi, o gittiğine göre hırsız kim çıksın ortaya. Bu Hayroviç denen imamı kim aldırdıysa boşalan Silivri'ye atılması lazım. Adam iş geçmişine 2 Şampiyonlar ligi yazdırdı. Rize maçında, Konya maçında oynaması sakıncalı bulunan hıyar, Şampiyonlar ligi kader maçlarında oynatılıyor. Ne dedin acaba oyuna sokarken Mancini. Kadraja bile giremeden maçı tamamladı. Ya veba Burak'ı çıkarıp, Verem Umut'u almandaki sebep ne ola ki? İtalya'da eline düşse oynatırmısın?

Ayakları dışında her uzvuyla top oynayabiliyor Burak bey. Beleş bir pozisyon bulamadı bu maçta yazık oldu, gol kaçıramadı. Sahada gezindi durdu, faulünü yaptı, ofsayta bile giremedi. Yediğimiz golü sahanın en güzel yerinden seyreden 4 lünün içinde bulundu.  Siyah zeytin çuvalına bir tane yeşil zeytin atın, 2-3 gün sonra onun da karardığını göreceksiniz. Sneijder çöplükte oynamaktan kendisi de çöp oldu. Muhtemelen hayatının en kötü futbolunu oynamıştır. Drogba'da zevk yaptı. Kendisi için hazırlanmış Jübile maçını oynadı. Adamlar akıllı, biz eşşeğiz, hoşaftan ne anlarız. Onlar tanesini yemiş biz suyunu içiyoruz. Drogba'nın en fazla 4-5 maçlık ömrü kaldı. Ligin sonuna doğru götüne teneke bağlanır. İngiltere'den efsane olarak ayrılmış, Türkiye'den masal olarak gönderilir.

Koskoca Galatasaray maçı şeref şutu atamadan bitirdi. 18 e giremedi.  Biz ne maçlar gördük, ne hezimetler seyrettik. 45 senenin en kötü, en ruhsuz, en futbol hezimeti Avrupa Kupası maçı oynadık. En üzüldüğüm şey, yenildiğimiz, elendiğimiz bir maçtan sonra canınız sağ olsun, yenseniz de yenilseniz de büyüksünüz diyememek oldu. Geçen yıl kan kusturarak veda ettiğimiz şovdan, bu sezon sıçan gibi ayrıldık.  Maçı Mancini'ye yazıyorum. Selçuk ve Burak'ın üstüne yıkıyorum. Drogba'nın da elini sıkıp vedalaşıyorum. Bir büyük eski  futbolcu seyrettik, yeter, git, sana küfür ettirmeden. Sen Dünya futbolcususun, her zaman saygı duyacağım, ama Galatasaray futbolcusu değilsin, bitmişsin.

7 banko oyuncumuz vardı, azalarak bitiyorlar, şu maçlar tamamlansa da sıfırlamadan çaresine baksak. Muslera, Melo, Semih, Telles, Sneijder dışındakilerin tamamı çöp. Değiştirip 50 futbolcu daha transfer etseler, bu kafayla, bu işleri kim yapıyorsa içlerinden en fazla 1 kişi oynar, forma ağırlığıyla gelebildiğimiz yere kadar gelir, kendi kendimizi avuturuz.

Hazır Fener Abbas yolcuyken, biz de bütün çöpleri gönderip, Fener gelene kadar Avrupa'ya bile gitmeden bir futbol devrimini girişmemiz lazım. Bizim futbol dışı şeyleri temizlememiz lazım. Kafa yapısı değişmediği sürece kaldı 90 senemiz. 200. seneye girdiğimizde belki bir Avrupa Kupası daha kazanmış oluruz.

Biz bir garip çingeneyiz nemize gerek gümüş zurna. Kayseri maçına bakalım.

Not; bu resimde, Muslera nasıl uçuyor bakalım diyen 4 kişi kimlerse, mümkünse siktirsin gitsin bu takımdan.

27 Şub 2014

Ah Ulan Gaassaaayyy; Galatasaray 1-1 Chelsea

Ne güzel başlamıştı her şey, Kuralar çekildiğinde cillop gibi guruba düşmüştük. Real Madrid'in yanında Juventus'a yem olmak, arkadan Kopenhag'a da ezilip sonuncu olmak vardı. Ne güzeldi. Hatta, büyük Türk futbol düşünürü anında ürmüştü, Devletspor'un, TüpKardeşliğinin, Medya SülükBahçe'nin unutulmaz rekoru kırılır demişti. Gerçi imkansızdı, hiç kimse kıramazdı ama onlar 3 gol atmışlardı, Galatasasaray 2 gol atıp sıfır çekebilse, Futbol Federasyonumuz 40 gün 40 gece Peypır Muun'da ziyafet verecekti. Fakat o zaman da Drogba'yla Sneijder el ele Boğaz Köprüsünden atlamış olurlardı ya, onların çok da umurundaydı.

Maçlar başladı, ilk maçta Kralın Madrid'i 6 tane atıp kına satışlarına tavan yaptırdı. Üstüne Motor Sanat Terk Mühendis de kaçınca kolladıkları o sezon bu sezondu işte. Aç kurtların iştahıyla beklediler Juventus maçlarını. Galatasaray, büyük taraftarıyla mecbur maçları tamamladı. Sonuncu olur dedikleri eleme maçlarından İtalyan Şampiyonu'nu Arena Kabristanı'na gömerek sıyrıldı.

Köpeklerin duasının kabulü, gelecek sezonlara kalmıştı,

Arena, Juventus maçlarıyla Sami Yen Kapalısına evrilmişti, dün gece itibarıyla da Cehenneme. Bundan böyle Aslanların yuvası, Ali Sami Yen Cehennemi olarak anılacak, şanlı tribün tarihinin anısını sonsuza kadar yaşatacaktı.

Çelsi yatsın kalksın  Canterbury Başpiskoposluğu na mum yaksın, başlarında Morinyo vardı. Morinyo gitsin 1. İzabel'in eteklerini yüz sürsün, geçen yıl, koskoca Real Madrid'le, 3-0 yendiği maçın rövanşında, kan kustuğu dakikalardaki tecrübesine dua etsin. Galatasaraylı olduğum kadar eminim Morinyo hariç kim gelirse gelsin dün gece o cehennemden çıkamazdı. 

O büyük seyircinin gürültüsünü kesmek için maçın başında Ağrı Dağına bıçak çekti. Oyun ritmini arayan Galatasaray'ı hataya zorladı. Golden önce Muslera'nın kaza golü geliyordu. 604 taktiğinin büyük mağduru Eboue, götürdüğü topları, son anda kaptırıyordu. Futbol tanrıları hatanın cezasını kesmek için fazla beklemedi. Sonrasında şoku atlatmasına imkan vermemek için, Usta bütün bildiklerini sanki bu maçta kullanacaktı. Bu ne korkuydu? maçın ikinci yarısında anlayacaktık.

Mancini yeni alınan yabancılardan Hayroviç'i tribünden indirip Şampiyonlar ligi müziğini sahadan dinletti. Büyük futbolcular, büyük maçlarda doğardı. hayırlı futbolcuysa o büyük maç da bu maçtı. Sağ tarafımızın geçirdiği felç çözülecek gibi değildi. Hepimiz Eboue'yi çıkar diye kulübeye sinerji gönderdik. Mesaj alınmış, kenara Yekta gelmişti. Eboue yerine Hayro elini sıktı ilk olarak Tugay'ın. Hayırlı bir transfer değildi, Elazığspor'u, Rizespor'u yenmek için de bir yabancıyı transfer etmek fazla lükstü.  Üzerinde durmaya bile değmezdi.

Brezilya Milli Takımı açıklandı listede Pitbull yoktu, ve son iki maçta da Melo sanki Melo gibi oynamamıştı. 180 km hızla giden araba gibi, 160a, 140a düşüyordu. Yine de hızlıydı, ama araba Melo markaydı, görece düşüş vardı. Dün gece kan davalısı! Ramirez'e ikimizden biri fazla raconu kesmesi bekleniyordu. Erken gelen şok golle, Pitbull'un da savaş gücü düşüktü. Yekta'nın girmesiyle pansumanı yapıp kanamayı durdurduk. 

Maça hezimet veren Medya Sülükleri erken gole, çok erken sevindiklerini nereden bileceklerdi ki? Takım çabuk toparlandı, Muslera'nın 2. gole izin vermediği anda da geri dönüş başladı. Drogba'nın, Sneijder'in kolay teslim olacağı maç değildi. 

İkinci yarıyla beraber Cehennem azabı başladı Morinyo'nun. Orta sahada yaptıkları sarı kartsız faullerle sıçan gibi oynamaya başladılar. Kalecileri, daha 40 dakika varken vakit geçirmekten sarı kart aldı. Hezimet bir türlü gelmiyor, Türk Futbolseverlerinin nabzı 3.5 atıyordu. İstermisin şimdi Galatasaray öne geçsin de hepimiz kahrolalım demeye başladılar, olmaz demeyin sakın, eminim. Direniş sürüyordu, Drogba'nın kafasından seken topa Selçuk can havliyle dokunmuş, direk, korner bir pozisyon doğmuştu. Önce Drogba, sonra Sarı Ejder ultrAslan tribününe amigoluk yaptı. Kornerle gelen gol Galatasaray'ın büyük takım ruhuydu.

Galibiyet golü için tribünle saldırdık, ama bütün delikler kapalıydı. Sanki iki kişi fazla kalelerini savunuyorlardı.  1-1 e bayram ederek Boğazdan ayrıldılar. Şecu geldiğinden beri en büyük futbolunu oynadı, takıma uyum için belki de bir sezonun 3 de 2 sinin geçmesi gerekiyordu. Sol tarafımızda da bir büyük futbolcu boy veriyordu.  Telles için elde var 1 di, çok daha büyük Şampiyonlar Ligi maçlarında Galatasaray'ın askeri olarak savaşacaktı. Dünya'nın oynayan en büyük liberosu bizim Felipe Melo'ydu. Moralini bozmak için seferberlik ilan edilse bile o tribünden beslenen Pitbull'du. 

Ve biz de maçın bitiş düdüğüyle Galatasaray'a hep birden sitemlerimizi gönderdik. Ah ulan Galatasaray! Yine yaptın yapacağını, ne İsa'ya, ne Musa'ya yaranabildin. Biz yatırdığımız İngiliz'in işini bitiremedik diye beraberliğe üzülürken, bizim dışımızdakiler hezimet olmadı diye dövünüyorlardı. Sandılar ki, 2. sınıf başaltı takımlarının yaptığı gibi elindeki topu içeri bırakan Terry'i bahane edip ağlayacağız. Sandılar ki kendi sahamızda berabere kaldık, artık elendik, lige döndük diye kaderimize razı olacağız.

Oysa anlayamadıkları bir şey var, biz Galatasaray'ız. Bu pislik içindeki ülkemizin, çok daha beter pisliğe bulanmış futboluna çok fazla olduğumuzun bilincindeyiz. Bizim için langırt liginin, gazoz maçlarının tek sebebi, Avrupa'nın burnu büyük takımlarını Ali Sami Yen Cehennemine getirmek, şovun içinde olmak, bir iki veya daha fazla çocuğun Galatasaraylı olabilmesini sağlamak için araç olmasıdır. 

Şampiyon bile olsalar, Bulgaristan tel örgüsünü görmesi bile yasak olanlarla aynı mahallede spor yapıyor olmanın derin üzüntüsüyle bir kez daha naralar atıyorum. Galatasaray yeter ki oynayacağı maça taraftarı taşısın, yeter ki hiç bir maça umutsuz çıkmasın. Yeter ki, 3-0 yenildiğimiz maçın rövanşında bile 4-0 yenebilme ihtimalimizi ortadan kaldırmasın. Gerisi maçtır, 3 ihtimallidir. 

Geçen yıl aynı düzey maçta, Şalkeyle 1-1 berabere kaldık, onlarda Maviydi. Yensen de büyüksün, Yenilsen de.

11 Ara 2013

Burası Cehennem; Galatasaray 1-0 Juventus

Bu bir maç yazısı değildir.

Bu, 2 gün süren finalin, şahidi, neferi, her biri bir kahraman olan, Büyük Galatasaray Taraftarının, ileride çocuklarına, torunlarına anlatılmak üzere yazdığı bir destandır. Ne mutlu bizlere ki, Neuchatel maçında Sami Yen'de, Arsenal maçında Parken'de burçlara diktiğimiz Büyük Galatasaray sancağını, gelecek nesillere vukuatsız teslim ettik. Kutlu olsun,

Ölüm grubuna düştüğümüz kura çekiminde hepimiz hesap yapmıştık. Son maç final maçı olacaktı, yeter ki maçı Cehenneme getirebilelimdi. Ve bugün o mübarek Ali Sami Yen kapalısı, Arena'yı da mübarek bir Galatasaray stadına dönüştürdü. Artık Arena, adıyla değil, göbek adıyla Cehennem namıyla anılacaktır. Ne kadar övünsek azdır.

Başta Türk Futbol Federasyonu, onun da başında motor sanat terk kadro mühendisi, onların güdümündeki Türk Spor Medya şebekleri ve en acısı da prostatlı Galatasaray fosilleri, hepinize geçmiş olsun. Sizin sevgili takımınızın kar topu oynadığı dakikalarda, ne suç işleyip de düşmanı olduğunuz bu yalnız takım, Dünya üzerine dağılmış milyonlarca seveninin öncüsü büyük taraftarıyla bütünleşen ASLANlarıyla bir savaş veriyordu. Hiç biriniz maça bile gelemediniz. Galatasaray tarih kitapları, bu büyük muharebeyi kanla irfanla kazananları yazarken, Sarı Ejder'in topu ağlara gönderdiği an ki mahvoluşunuzu da unutmayacak.

Maçtan sonra, sahanın kahramanı Gökhan Zan'ın konuşması başlı başına bir destandı. Boğulursak büyük denizde boğulalım dedi, biz UEFA ligi takımı değiliz dedi. Aslında leşimiz o turnuvayı oynayacaktı. Onların dirisi, o turnuvayı bile televizyondan seyredecekti. Bizim dirimizin kim olduğunu, Ümit Burnu'ndan Sibirya Bozkırları'na kadar bir kere daha gösterdik.

İnsan sıcağı sıcağına anlamıyor, çocuklar bu zafer en az Uefa kupası finali kadar yaldızlıdır. Bu gün bu maçta olanların taşıyacağı onur, Galatasaraylı olmanın saygı doruğudur. Bugün bu büyük zaferi kazandıran şey futbol değildir, unutturulmaya yüz tutmuş Galatasaray ruhudur. Sezon başında Galatasaray'a kurulan tuzaktan kurtuluş maçıdır. Aslında onlar haklıdır, tuzak aslana kurulurdu, kurdular. Öküze tuzak gerekmezdi, başı boş bıraktılar. Her büyük takım gibi sıra Juventus'taydı, yaralı aslanın gazabından kurtulmak için 1 saatlik zaman dilimini yatarak geçirmeye uğraştılar.

Galatasaraylılık budur, umut kesmemektir. Bir imajdır, yol göstericiliktir. Galatasaraylılık, saygıdır, vakurluktur, yüzyılda oluşmuş haslettir. Ali Sami Yen'lerden, Metin'lere, Hagi'ler'den Arda'lara, Arda'lardan Drogba'lara, bugünün öğleden sonrasının soyunma odasından sonsuzluğa akıp gidecek olan harstır.

Galatasaraylılık teslim ol çağrılarına ateşle cevap vermektir.

Biz hayatta en çok seni sevmedik, sadece seni sevdik.


28 Kas 2013

Teşekkürler Ronaldo; Real Madrid 4-1 Galatasaray

Aslında muhteşem bir sonuç aldık, ben şükrediyorum. Ronaldo oynasa, Umut Bulut'un sahtekarlığıyla adam atılmasa, Şampiyonlar ligi maskarası olurduk. Abartmıyorum en az 15 tane yerdik. O yüzden çok önemli bir yenilgi aldık, üzülmeyin sakın, hatta sevinin bile.

Takım lige başladığı ilk maçta büyük bir kaza geçirdi. Aslında takım pert oldu, ama sanayide tamir edilmeye çalışılıyor. Kaportayı düzeltiyorsun, silecek çalışmıyor, lastiğin biri yarılıyor, stepne yok. Tamiri imkansız, kasko da yok, battı Galatasaray'ımızın paraları. Bir ensesi kalın çıkacak, Melo, Selçuk hariç bütün futbolcuların tazminatını ödeyip sepetleyecek, Mancini'yide mancınıkla postalayacak.

Baştan dedim, ben sonuçtan memnunum. Tespitimi de yaptığımdan hiç bir şey beni fazla sinirlendirmiyor. Futbolcu gurubu çöp olan bir takımdan iyi futbol beklenmez. Benim saldıracağım kişiler, futbolcular değil bu maç için. Başta Taffarel'e saydıracağım. 7-8 sene Türkiyede kalıp, ''coguzeeell''den başka kelim bilmeden, giden ağadan sonra gelen paşanın kuyruğuna takılan, şu Eray denen adamı koskoca Galatasaray kalecisi diye hazırlayan, kaleye geçiren adamdan başlıyorum.

Ne suçu var Eray'ın? Kaleci değil, gol yediği için değil, estetik yok, eğilirken bile sanki beli ağrıyor görüntüsü veriyor. Duruş, uçuş, sıfırın altı. Serbest vuruş olmuş topun başında Bale var, barajımız 3 kişi. Top kale hizasına gelince de eğilip yere oturdu. O top kafayla bile kurtarılır kalede kaleci olsa. Takım kötü ama bu kadar da rezillik olmaz. O yüzden ucuz atlattık diyorum, 4 gol bu takıma çok az. Taffarel'i acil paketleyin gitsin. Hanry'nin kafasını kurtardı diye ölene kadar biz bakacak değiliz.

Tugay Kerimoğlu'na dikkatini çeken var mı? Sanki silah zoruyla hoca yapılmış gibi. Adete bir ceset hareketsizliğinde maçı izliyor. Attığımız golde bile dikkat ettim zoraki ayağa kalktı. Ne işe yararsın kardeşim sen? Zorla mı çalışıyorsun. Ağzın dilin var mı? Hiç gülmez, sevinmez, hiç üzülmez misin? Adın yardımcı, hangi konuda Hoca'ya yardımcı oluyorsun? Sen bilmiyormusun bizim burada futbol oynanmadığını, başka dümenler döndüğünü. Devre arasında kovulacağı garanti, Dany ve Amrabat'ın futbol oynamalarının artık imkansız olduğunu söylemedin mi Mancini'ye.  Ortalamanın altı bir Galatasaraylı taraftar, Amrabat'ı takım otobüsüne şoför bile almazken, siz nasıl oynatıyorsunuz? 3 gün önce seni yakan Dany'nin oynayacağı en güzel mevki tribünde oturmak iken hangi düşünce ilk 11 çıkartıyor, dalga mı geçiyorsunuz?

Bakın seneye 5 yabancı olacakmış ya, bana göre en fazla 2 yabancı olması lazım. Her takım aynı şartlarda olacağı için kendi ligimizde sorun yok, en az bir 50 sene daha Avrupa Şampiyonluğuna da oynamayacağız, ne diye emekli, sakat, menecerlerin kakaladığı, hırsızların alıp sattığı çöp futbolculara boşuna  para veriyoruz? Hele yabancı Antrönere para verme salaklığı.

Kağıt üzerinde Mancini maça, maça tutunacak bir dizilişle başladı. Ne bilsin Şecu'nun felçli olduğunu. Bu adamı transfer edenleri Galatasaray tarihi elbet cezalandıracak, Yetmedi, Dany, az geldi Amrabat, Tekelistan İmparatorluğu.  İki açığı var Mancini Usta'nın. Biri bizi kanser etti, diğeri Bruma. Bilmiyoruz, büyük futbol ulamaları 13 milyon yuro bayılarak aldı. Her halde staj yapıyor çocuk, muhtemelen ben bu yazıyı yazdığım anlarda karısına tweet atıyordur. Şu kahpe kader işte, Dany ile Şecu bizim paralarımızla koskoca Kamerun'u doyuruyorlar. Git Eminönü'ne saat satan Senegellilerden, fiziği düzgünleri al takıma koy, fark edersen şerefsizim. O zavallı çocuklar 5 liraya saat satıp 10 kişi aynı evde kalırken, bu şanslı yaratıklar merkez bankasını fazla mesaiye getiriyorlar.Haklılar, maç başı paralarını alacaklar, ne güzel çalım yediler, ne güzel 5 metre pas atamadılar, bizim gibi salakları tokatlayıp çekip gidecekler.

Daha maçın başı, bir kişi atılmış, oyuncu kalibresi olarak anca yaklaşabilmişsin, oyuna ortak olabilme ihtimaline. Aynı anda Ancoletti bir adam da kendi çıkarıp, başka birini sahaya sürüyor. Belli ki atılanın oynadığı yer, ihmale getirilecek bir yer değil. İşini şansa bırakmıyor, bizimkisi adam değiştirme ihtiyacı hissetmiyor, fakat içeride oyunlar oynuyor. Jübile maçlarını oynayan joker Dany, sağ beke geçiyor, Eboue öne salınıyor. Umut Bulut it gibi koşuyor, Drogba atmış sandalyeyi orta saha oturuyor, Selçuk maçı istiyor, Melo savaşıyor, 3.faulü yaptığında 4. de çakacam sarıyı diye hakemden uyarı alıyor. Ve o an geliyor. Melo'nun yaptığı faul 40 metreden. Kalede panter Eray var. Baraj kurdurmaya bile utanıyor, usulen 3 uzun boylu topun önünde. Biz kaleyi tutmaz inşallah diye totem yapıyoruz. Top kaleyi tutuyor, kafayla vuracak sanıyoruz, çünkü elini bile kaldırmıyor. Kafasının hizasına gelince de yere çömelerek, son maçının keyfini çıkarmaya başlıyor. Sanrım kupa maçlarında bile kaleye geçemez bundan sonra. İleride çocuklarına anlatacağı çok şeyi olacak, 4 maça çıktım, 3 ü büyük maçtı diyecek. Geçmiş olsun, elveda çocuk, yolun açık olsun.

Berabere kalmanın yenilmekten bir farkı yoktu. İkinci yarıya herhangi bir değişiklik yapılmadan çıktık. Mancini biraz bizim gibi düşünebilse, takımın topu bilen futbolcusu Riera'yı, kendi memleketinde direk oynatırdı. Sneijder sakatlıktan çıkmış, 1-1 oynanan maça girip, maçı alması mı daha kolay, 2 tane daha yedikten sonra çıkarması mı? 1-1 e razıysan, Ceyhun'u da al, hatta Drogba'yı da stopere çek. Değilsen, indirecem diyorsan, iş işten geçmeden oyuna sok.

2 maçta 10 tane yedik, bir mucize olur da Juventus'u yenersen bu kadar eksi averajla çıkan takım olarak anılacaksın. Devre arsasında bütün takımı değiştiremeyeceğine göre eldeki çöplerle oynayacaksın.  Bence bu takım Juventus'u yenemez, ahı gitmiş Real Madrid'i de Kopenhag yener. Biz 3. lüğü kovalayalım, nemize gerek gümüş zurna.

Geceyi Ronaldo'ya teşekkür ederek kapatalım. Oynasa yarın sabah milyonlarca Galatasaraylı kendisine hapis cezası verecekti, sokağa çıkmaya utanacaktı. Yine de utanacak ya neyse.

6 Kas 2013

Parken Stadı Hayula Belası; Kopengahen 1-0 Galatasaray

Orada bir ruh, bir hayalet bırakmıştık, Parken'de. Her yerde başımıza bir iş gelir, Tivoli'de gelmez diye garanti bile vermiştik. Ve hatta çok daha ileriye gidip, son Konya maçındaki sakatlıkların, eğrisini doğrusuna denk getirdiğini bile düşünmüştük. Öyle ya, yıllardır, kaleci mi değil mi? Muslera için bir yabancı hakkı kullanmaya değer mi demiştik? Yerine geçecek, sepetin, çuvalın, cesedin olsa olsa bir gol daha fazla yemesine razı olup, Bruma'nın oynamasıyla takımın 5-6  gol pozisyonu daha fazla üreteceğini hesaplamıştık.

Tribünlere bıraktığımız, Galatasaray Taraftarı hayaleti, bu kez tam karşıda bela olarak yerini almıştı. Ve maç kadrosu tam da bizim arzuladığımız, Sinyor'la tam isabet sağladığımız 11 di. Oyun olarak da karşılığını göreceğimizi öngörmüş, o duygularla televizyon başındaydık. Eray için de tarihe geçme ile, kulübe pas pasçılığı arasındaki araf maçıydı. Büyük futbolcular, büyük kaleciler için bulunmaz bir fırsattı. Aydın için de aynı şeyler söz konusuydu. Gerçi Aydın yıllardır oynadığı veya oynayamadığı futbolla taraftar için bilmece bir futbolcu değildi, ama bu kez bir başka hocanın tevhidi tedrisatından geçiyordu. Haydi hayırlısıydı.

Kopenhag'ın öyle dandik bir PTT ligi takımı olmadığına yendiğimiz maçta dikkat çekmiştik. Avrupa Şampiyonu olmuş, Laudrup gibi, Şımaykıl gibi dünya çapında futbolcular çıkarmış bir ülke takımıydı. Belli ki 4. torba takımı olmayı içlerine sindiremiyorlardı. Biz ise başka hülyaların peşindeydik, stadın nostaljisi, futbolculara da yansıyacak, zorlanmadan bir galibiyetle ruhlara birer fatiha okuyarak döneceklerdi. Şu ilk topu atlata bilseydik bari be çocuklar. Nerdeee! ne zaman atlatmışız? Kalemize gelen ilk topun gol olmadığını en son hangi maç görmüşüz? Hatırlayanımız yoktu beraber maçı izlediğimiz 5 kişi içinde.

Alakası olmayan top alakasız hayalet adamların arasından arka direğe kadar geldi, adam topa dokunduğunda kaledeki ceset felç geçirmişti. Bir bakıma haklı çıkmıştık ilk cümlemizde. Tribünlere bıraktığımız metafizik, sahadaydı. Gereğinden fazla evliya, ruh, hayalet sarı kırmızılı mübarek formanın içindeydi. İlk yarı biterken takımın en iyi oyuncusunun Aydın olmasını bile 2000 ruhuna bağladık. Bir Galatasaraylı çocuk belki o gün kısa pantolonuyla, Popescu'nun attığı penaltı gölünde sümüğünü silmiş, şimdi maçtaydı, olamaz mı?

Israrla sürdürüyoruz, ruhla oynuyoruz. Ne yapacağını bilemezsin, göremezsin, düşüncesini okuyamazsın. Bazen kaleye geçer, koskoca Şuker'in penaltısını kurtarır, bazen Burak olur, 2 metreden kafasındaki boynuzla topa dokunur. Bazen bir hayalet, Taffarel kılığına girer, Hanry'nin vurduğu, eminim hala şaşkınlıkla düşündüğü kafaya uzanır, bazen Avarel olur, 2 metre  boy + yarım metre eller+ yarım metre sıçrama yapıp 3 metre havadan giden topu elleyemez, yarım metrelik cüce olarak görünür.

İkiniz yarı maç kilitlenmeye doğru gittiğinde bir büyük takım hoca hamlelerini peş peşe gördük. Kopenhag ısrarla dengesini bozmamayı başarıyordu. 1-0 lık galibiyeti yeterli görüp, UEFA turnuvasına gitmeyi hesap bile etmiyordu. Kalemizin, savunmamızın Yüce Gök'e emanet olması bile iştahlarını kabartmıyordu. Deniz Kızı'nı seyrede seyrede, her biri Deniz Kızına evrim geçirmiş, bizim hayaletleri süzüyordu. Mancini adam değişikliğinden önce, sahada bir şeyler yapmayı denedi. Kanatları makas yapıp, delik aramaya çalıştı  önce, olmayacak kararını verdiğinde, Aydın'ı çekip, Bruma ile saldırmaya geçti.

Geriye yaslanıp, rakibi üstümüze çekmek gibi klasik 100 senedir kullanılan kapan taktiğinin modası çoktan geçmişti. Adamlar korner atmaya bile 2 dakikada geliyorlardı. Yutmadılar, 1 porsiyona razı geldiler. Sen olsan gelmez misin? Gözünü yum düşün, oynadığın takımın santrforu Drogba, yetmemiş, yanlarına Türk Ulusal Takımının gölcülerini almışlar, ön libero Melo, sağ bek sol bek Dünya çapında futbolcu. Kenarlarında geleceğin Ronaldo'su dedikleri biri var, 18 yaşında, Portekiz Merkez bankası rezervine hatırı sayılır katkı yapmış. Ben olsam yarım sıfıra bile razı olurum. Rüyamda sevimli hayalet göreceğime, sahada şeytan göreyim.

Şeytanı bırak, Melek gibi oynuyoruz, sanki biz de razıyız 1-0 a. Hani kenarda Teknik Direktör olmasa UEFA muhasebesi bile yapıyor derdim, neredeyse diyecektim ki, Semih için tabela kalktı. O an Sinyörün büyük bir futbol doktoru olduğuna karar verdim. Sahanın en gereksiz adamıydı Semih. Her oynadığı maç, bir önceki maçını aratan genç Asimo. Meğer Ufo, onu işçiliğe gönderirken ne kadar haklıymış. İlk topa çık, nerenle dokunursan dokun, gerisini bana bırak diyen Big Shef. İyi ezberlemiş olalım ki, Semih ancak büyük bir süpürücüyle iş yapabilir. Tekniği yok, topla oynama kabiliyeti sıfır. Top ayağına gelince ya kaleye, ya 20 metre yana atabiliyor. Yandan gelen toplara kafa vuramıyor, hele ki rakip takım kalesinde 100 defa görünse birinde bile topa dokunamayacak görüntü çiziyor. Yani bildiğin düz işçi, çırak. Razıyız, ama yanındaki Şecu'da demek başka birinin çırağı, işçisi olarak gelmiş. Şecu'ya da bir usta lazım.

Ve müşteri gelmediğini görünce, Doktor, çıraklardan daha kıdemsizini kenara aldı. Ama hasta öyle bir hasta ki, ne yaparsa yapsın tedaviye cevap veremiyor. Pitbull sezonun en kötü futbolunu oynadığı halde, takımın en iyi oyuncusuydu. Sinyor, serumu bağlayıp, narkozu verip son bir şoklamayla Umut'u oyuna aldı. Evliyaların, huzur içinde yattığı kaleye saldırttı. Onun da suyunu yemini fazla vermiş dozunu ayarlayamamıştı. Umut deli danalar  gibi, kıçına nişadır sürülmüş gibi topa ayağını değemeden koştu durdu. Acaba bir sonraki maç, Galatasaray atletizim takımın 100 metrecisini yedek kulübesinde oturtsak mı?

Acı ama gerçek, kabul edelim ki takım  ağır hasta, iyi futbol oynaması imkansız. Ölüsü olan bir gün, delisi olan her gün ağlarmış. Takımda Melo hariç, son demlerini oynayadığı için ihmal edilebilir Drogba hariç, Burak, Selçuk dahil futbolcu, Galatasaray'a layık futbolcu yok. Son dakikalar, İtalya'da senin işine gelmiş tabela var, bir cebelleş, bir debelen, bir can çekiş. O oynadığın stadyumdan,  futbolcu sanılarak içine sokulduğun için Katar Emir'i hayat yaşadığın forma, koskoca Arsenal'e kan kusturup muzaffer çıkan formaydı. Yenmek için elimizden geleni yaptık demeyin, elinizden ne gelir önce onu ispat edin. Ne zaman? mezara kadar tahammülümüz yok, Pazar'a kadar vaktiniz var.

Sen de Sinyor Mancini, bence bavulunu açma, ev falan ayarlama, çoluğu çocuğu Boğaz'da balığa, Reyna'da viskiye bulaştırma. Burası Tekelistan Cumhuriyeti, burada oynanan futbol size uymaz, buradaki futbolcular hele hiç senin sandığın gibi futbolcular değil. İsterlerse ömrün, istikbalin koskoca Reykart gibi olur, teneke bağlarlar, isterlerse seni İmparator yaparlar. Git, kurtar kendini, bizden bir bok olmaz.

Yenilmeyin dememiştik size çocuklar, Metin gibi oynayın demiştik. Hepinize yazıklar olsun.

24 Eki 2013

Ustalara Respect; Galatasaray 3-1 Kopenhag

Kuralar çekildiğinde yüzümüzü ekşitmiştik. Çok daha kolay iki takımın olduğu guruplar vardı. Şimdilik, Şampiyonlar Ligini almaya oynayan takım olmadığımızdan, hesap kitap yapıyorduk bir yerde. Haddimizi bilecek, oynayabileceğimiz kadar maçı oynayacaktık. Ne var ki fikstürümüz çok iyiydi. 4. torba takımıyla 3-4 maçı oynamak, 1 ve 2 torbanın kapışması, son maçı Arena'ya taşımak, muhtemelen 2. torba takımıyla yapacağımız maç, şu ana kadar işler yolunda gitti. Juventus'tan deplasmanda aldığımız gollü beraberlik, bizi geçen yıldan çok daha rahat kalifiye yapacak gibi görünüyor.

Bu gece ki maçta kazaya uğrama ihtimalimiz çok düşüktü. Takım sakatsız, cezasız, tam kadro hazır kıtaydı. Hakan Balta'nın sakatlanması bile sıkıntı değildi. Sağlam bile olsa  muhtemelen oynatılmayacaktı. Hakan Balta'nın gamsız, hissiz bir futbolcu kişiliği, oynasın oynamasın hiç bir sorun çıkarmaz. Geçen yıl sol açığı yerine oynattılar, bu maçta da stoperi sol bek yaptılar. Bakalım daha ne kadar dayanacak, topu sol ayağı ile dürtebildiği için zengin olan biri olarak idare etmeye.

Galatasaray güzel bir oyun oynamış, farklı ve kolay galibiyet almış. Yani bana fazla ekmek çıkmaz bu maçtan. Kötü oynayan yok, eleştirilecek bir diziliş yok, oyuncu değişiklikleri önemsiz, oynamayan futbolcularda yüzde yüz aynı fikirdeyim hocayla, ne yazayım? İyi ki bir gazetede yazmıyorum, sabah patrondan kesin fırça yerdim.

Tam kalenin arkasında maçı izledim. Attığımız 3 gole de top kaleye girmeden gol diye sevindim. Orta sahamızın savaş tanrısı Melo, topa en az 10 metre kala hareketlendi, vuracağından emindim, vuruş anında eller havaya. Aynı şekilde, Sneijder'in, Drogba'nın ustaca vuruşları da gol olmadan tabelaya yazılan vuruşlardı. Goller, yapıldı, bilerek kurgulanmış, seyir zevki olan gollerdi. Uzun zamandır, Galatasaray'ı ilk yarıdaki gibi istekli oynarken, bir Avrupa maçında rahat galibiyet alırken seyretmemiştik.

Rakip kötü denebilir belki ama değil. Önümde ısındılar, dikkatle izledim, hepsi fit, uzun boylu, fizikli adamlar. Yani sıraya dizildiklerinde Drogba ile Emre Çolak gibi şekil bozukluğu yok. Fizikleri de futbollarına yansımış, ayağa top yapan,oynarken sırıtmayan, kazmasız, acemi oyuncusuz bir takım seyrettik. Pozisyon bulamamalarının 1. numaralı sebebi, Melo'nun bizim takımda oynuyor olmasıydı.

Bizim yalama, yalaka spor medyamız boşuna kötülememiş Melo'yu. Melo'yu getirtmemek için az daha Alper Potuklanıyorduk. Melo demek yarım takım demek, kadroda varsa 1 kişi fazlasın, yoksa 1 kişi eksiksin. Bir kere daha hayranlıkla izledim.  Timsahın avını beklediği gibi  bekliyor ilk topa basacağı zaman. Topun nereye gideceğini tahmin edip, kafa göz ne verdiyse dalıyor. Melo gibi bir hiltiyi verip, Vidallarla takım çantası yapan hocaların aklına tüküreyim. Bu Melo'yu milli takımda oynatmayan hoca da futbolu biliyorum demesin. Eğer bilerek, izlenerek alınmışsa helal olsun, Hagi'den sonra bu takımda oynayan en büyük yabancı futbolcudur. Bütün takım bir yana Melo bir yanadır benim için. İstatistikçiler kimi seçer bilemem ama Melo her maç maçın adamıdır.

Hayranlıkla seyrettiğim bir usta daha vardı. Sneijder takımı muhteşem yönetti. Sanki arkada da gözleri varmış gibi, bakmadan uzun menzilli paslar attı. Sneijder'in attığı yanlış pas olmaz, olsa olsa pas atılan adam yanlış yerde duruyordur. Serbest oynayınca, istediğine pası ver denilince, top kullanmakta özgür olunca, etrafında da ustalar olunca Sneijder tadında futbol seyrettik. Attığı gol usta işiydi. Burak'ta olmayan vuruş standartına sahipti. Aynı pozisyonda yüz defa bulunsa, yüzünde de aynı vuruşu yapacaktı. Burak gibi, bir ayağının içiyle, bir burnuyla, bir abanayım, bir plase yapayım diye satranç oyuncusu gibi düşünürsen, attığından misli misli gol kaçıracaksın Tay Burak.

Yalnız Tay Burak bu akşam unutulmaz maçlarından birini oynadı. Kopan maçta, ikinci yarı kendisine gol attırmak için seferberlik ilan edilmemiş olsa, belki de Galatasaray Şampiyonlar ligi gol rekorunu kırardı. İlk yarı biterken başta Burak'ın ve bütün takımın yaptığı pres, yıllar önceki, Okan, Suat, Ümit, Emre presini hatırlattı. Burak golün dışında mükemmel oynadı, muhtemelen maçın en çok koşan adamıydı. Sneijder'in, Drogba'nın gollerinde ters tarafa giderek gollerin asistçisine asist yapmış oldu. Çok zaman almaz, en fazla 2 maçtan birinde bir takımı fena yakacak, golsüz geçen maçlarının diyetini ödetecek.

Drogba, kendine özgü çift tıklama çalımıyla önüne aldığı topu, kaleciye çarptırdı önce, sonra fazla çarpraza girmesine rağmen yokladı bir kere daha. Gölün öncü depremi oluyordu, 3.sünde Fenerbahçeyi yakaladı. İkinci yarı o da Burak'a yardımcı olanlar safındaydı. Burak, gözü kapalı atacağı golleri yine atamadı. Şansla açıklanamaz, kolaycılık olur. Bilimsel bir kılıf uydurmak lazım, bence vuruş tekniği ve standartının olmaması, veya gereğinden çok koşup, gol postta tam kapasiteyle hamle yapamıyor olmasındandır.

Şecu, Eboue, Dany beklenenden çok daha iyi oynadılar. Dany'nin sol bek pozisyonu Mancini'nin başını ağrıtır. Avrupa kupası maçında sorun yok ama ligte bakalım hangi 6 çıkacak. Bir kişi daha oluştu Dany'le kafa bulandıracak olan. Kalecilerden biri azıcık kaleci olsa, ben Muslera'ya kıyarım ama dedik, kaleci yok, Muslera bile her maç gol yediğine göre, Ufuk'la, Eray'la ligten erken terhis oluruz.

Takım nihayet Bruma'nın gelmesiyle açıklardan birinin işin halletti. Bruma, her oynadığı maçta, bir önceki maçta kötü oynadı dedirtir bize. Danimarka'daki maçta çok daha iyi oynayacağının garantisini veririm. Oynayacağı alan bulsun yeter ki, Ribery'yi geçer.

Maç kopup, ikinci yarı Burak'a abdest aldırma mücadelesine dönünce, Ustalar'da zevk yapmaya başladı. Melo, Lincoln pasları attı, Drogba göğüs futbolu oynadı, Sneijder, uzun menzilli pas denemeleri yaptı. Bir türlü Burak'ın cenabetliğine çare bulamadılar. Burak'tan umut kesilince de, Mancini ustaları onarer değişikliklerle alkışlatarak çıkardı.

Ve deforme diskler omurlara baskı yapmaya başladı girer girmez. Melo ile Ceyhun arasındaki fark, Ceyhun'la benim aramdaki farktan çok daha büyük. Sneijder ile Amrabat arasındaki futbol akıl farkı, Aynştayn'la, tımarhanedeki bir deli kadar temiz var. 5 dakika oyunda kalsınlar, gol yemeyeceğin takım yok. Maç 10 dakika daha oynansa 3-3 olması içten bile değil. Gerçekten kadro yapımız çok kötü. 10 numaralık futbolcular, 2 numaralık futbolcularla aynı takımda oynamak durumunda kalıyor. Takımın 10-11 futbolcusu var, gerisi çöp.

Şampiyonlar liginde sıfır çekeceğimizi bekleyenler, toteme yatanlar, daha çok bekleyecekler. Aslolan Galatasaraydır, ustalara saygı ve selam, şova devam.