12 Nis 2008

Arda Boyları; Galatasaray 1- Trabzonspor 0


Takım Galatasaray, saf kan Türk, forma parçalı, tribünler tıklım tıklım. Futbolcu devriminin 2. maçı. Hocanın rolünün hiç önemli olmadığının darbesinin ertesi maç. Kalli olsa bu oyunla , o kısmetle 5 tane atardı. Ayhan yönetti takımı, muhteşem oynadı. Sol taraf Arda Boylarıydı. Aman bre deryalar, kim bilir kaç Galatasaray'lı ben demedimmi dedi. Gol atacağını sanki hepimiz biliyorduk.


Bu maçta Dgitürk'e, maçı anlatan adama ettiğim küfürü duysalar beni ömür boyu maça sokmazlardı. Biliyorum Ali Sami Yen yıkılıyordu, bir kere bile göstermediler. Hangi teknikle sesi kısabiliyorlar anlayamıyorum. Sanki 5 kişi bağırıyor gibi yapmışlar. Spiker ah bir Trabzon gol atsada kıçımı yırtsam diye bekledi. Kabak gibi ofsayta, değildir yorumu yaptı. Galatasaray adına yorum yapan Hakan Ünsal'a neden bir idareci tokadı basmaz. 60. dakikadan sonra Galatasaray yorulur, tabzona avantaj olur diye kustu.


Bu galibiyet bütün Galatasaray'lılara armağan olsun. Onun dışında kalan satılmış Galatasaray'lılar(Hakan Ünsal, Bülent Tulun Ayhan Akbin, Aziz Üstel.... gibiler), İttihat ve Terakkici yalama (Osman Tanburacı) dahil, Digitürke, spikere, düşmesini bekleyenlere gitsin.


Haftaya 80.000 kişi takımı almaya gidiyoruz, sonrası kolay. Analar ne takım ne taraftar doğururmuş dosta düşmana göstereceğiz. Helal olsun.

11 Nis 2008

Cefa'nın İkiz Kardeşi; Sefa


Yeni kuruldu bu takım. Belki şampiyon olacak, belki de olmayacak. UEFA'da da pek başarısız oldu bu sene. Ama yeni kuruldu işte. Elbette çekeceğiz cefasını. Daha seneye Avrupa'ya çıkacağız, orada başarısız olup döneceğiz. Belki en güvendiğimiz Servet'in ve Emre'nin büyük hatalarıyla olacak bu, belki Arda'nın çok kötü oyunuyla, belki de Mehmet Topal savunmadan çıkarken top kaptıracak, son anda veda edeceğiz Avrupa'ya. Hakan Balta ve Uğur hayal kırıklığı yaratacak. Balta'nın yerine Volkan'ı deneyecek yeni hoca, o daha da kötü oynayacak. ''Bu muydu öve öve bitiremediğiniz Linderoth, sakatlıktan sonra bitmiş bu.'' diyeceğiz. ''Ulan Hasan, 2002'den beri top oynamadın, haybeden yer kaplıyorsun bu takımda'' serzenişinde bulunacağız. Ümit'in yine vurdumduymazlığa başladığından dem vuracağız, Barış'ın toplu oyunu hâlâ öğrenememiş olmasından, Ayhan'ın bir türlü istikrarı sağlayamamasından yakınacağız. Serkan da çeviremedi hiçbir maçı, gitsin! Nonda zaten en kolay golleri atamıyor, bak o golü atsaydı kesin elemiştik, ne zaman gelecek bu takıma bulduğunu atan forvet? Ya da Lincoln gruptan çıkma maçında yerlerde sürünecek, üstüne bir de penaltı kaçıracak, üzüleceğiz, ''Küstü Hoca'ya bu, küstü. Bilerek oynamıyor.'' olacak. Takasta kullanalım. Yazık oldu Galatasaray'ın paralarına.

Ama sefasını sürdüğümüz vakit, bu takımın stoperleri yine Servet'le Emre olacak, sağlarında yine Uğur, solda yine Volkan yahut Hakan Balta olacak. Ön liberomuz yine Mehmet Topal, sol açığımız Avrupa'nın önemli takımlarını peşinden koşturan Arda olacak ve bu takımı saha içinde Lincoln yönetecek. Ulan Linderoth, ne adammışsın sen de, aylarca oynamadın, formsuz döndüğünde korktuk ama bak ne işler başardın. Cezalı olduğun o maçta da hiç sorun yaşamadık, Ayhan tecrübesiyle iyi kapattı orayı. Nonda'yla Ümit'ten hangisi oynasın seçemeyeceğiz, kim yedek kalsa yazık olacak ama onlar kulübedeyken bile bir diğerinin attığı gole sevinecekler. Barış güçlü takımlara karşı savunmayı kuvvetlendirmekle kalmayacak, sağda Uğur'la iyi bir ikili oluşturacak. Serkan sağ kanada hareket getirecek. Maç kötü mü gitti, yenik miyiz? Kenarda Hasan'ım var, iyice yaşlandı ama delirmiştir şimdi o, oyuna alalım yine çevirir maçı. Ya tek tek bahsettik ama şu Mehmet Topal - Linderoth ikilisinin uyumu da ayrı bir güzellik, ne güzel oturdu şu takım be!

Evet. Aşağı yukarı böyle olacak.

Başarıyı, istikrar getirecek. Kadroyu yakaladık, revizyonlara operasyonlara gerek yok. Başarıyı bize bu çocuklar getirecek.



Not: Nazmi Abi şehir dışında, ben de blogu öksüz bırakmayayım deyip karınca kararınca bir şeyler koyuyorum daha önce benim blogda yayımlanıp da henüz güncelliğini kaybetmeyenlerden...

9 Nis 2008

Kezban Paris'te


Şurada ve şurada bir ''haber'' var. Ne kadar haber demeli bilinmez. Anadolu Ajansı geçmiş, Doğan Medyası kapmış. Neymiş? Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi'nde Galatasaray'ı geçmiş. Neymiş? Zico, Lucescu'yu geçmiş.

Önce takımlar bazındaki değerlendirmeleri geçeyim buraya;

"Devler Ligi'nde bugüne dek toplam 34 maç yapan ve bunların 11’ini kazanan sarı-lacivertliler, maçlarının yüzde 32.35’ini kazanarak, Türk ekipleri içinde en yüksek kazanma oranına sahip takım olarak dikkat çekti.

Bu sezon 4. kez Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde mücadele eden Beşiktaş ise 24 karşılaşmada 7 galibiyet elde ederek, yüzde 29.16’lık galibiyet oranına sahip oldu ve ikinci sıraya oturdu.

10 kezle, Şampiyonlar Ligi’ne en çok katılan Türk takımı unvanını açık ara elinde bulunduran Galatasaray ise, 74 maçta 19 galibiyetle, yüzde 25.67 galibiyet oranıyla Türk takımları içinde son sırada yer aldı."


Vay be! 34 maçla geçmiş Fener Galatasaray'ı. Hakikaten büyük başarı. Kıskandım. Serdar Turgut gibi Galatasaray'ı bırakıp Fener'i mi tutsam, onu bile düşündüm. Ama sarı kuşum, şanlı kanaryam, kuşumbahçem, tarif edilemez büyüğüm... Senden de büyüğü var be. Kayserispor mesela. Müthiş bir Avrupa defterleri var. Kayseri'nin istatistiği, Manchester United'da bile yok. Adamlar yenildiklerinin 4 katı galibiyet almışlar. 1 mağlubiyete karşılık 4 galibiyetleri sözkonusu. Bu bakış açısıyla dünyanın en büyük takımı Kayserispor.

Türkiye'nin UEFA Kupası'nda en başarılı takımı da Denizlispor zaten. Denizlispor 8 maçta 12 puan almışken, biz 42 maçta yalnızca 63 puan toplayabilmişiz. Toplamda da öyle, tarihteki 10 Avrupa Kupası maçında 18 puan toplayan Denizlispor'a karşı, 207 maçta topladığımız 306 puanla rezil durumdayız. Kupa'yla falan avunmaya çalışıyoruz ama nafile. Ne diyor Büyük Türk Düşünürü Aziz Yıldırım? Tekrar edilemeyen başarı, tesadüftür. Bak Kuşumbahçe'me; 96'da Manchester United'ı yendi, gitti 2004'te bir daha yendi. Demek ki tesadüf değil. Ne Boliç'in kıça başa çarpıp giren golü, ne de Manchester'ın son maça turu garantileyip gençlerle gelmesi tesadüf. Bunların hepsi, Fenerbahçe'nin tarif edilemez büyüklüğü.

Haberi incelemeye devam ediyorum.
"Fenerbahçe, Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde gol yollarında da Galatasaray ve Beşiktaş’ı geride bırakmayı başardı. Sarı-lacivertliler, 34 maçta 38 golle, maç başına 1.11 gol atarak Türk takımları içinde liderliği ele geçirirken, Galatasaray 74 maçta 73 golle maç başına 0.98, Beşiktaş ise 24 maçta 19 golle maç başına 0.79 gol atma oranı tutturdu."

Doğru. Lukunku da Galatasaray tarihinin maç başına en çok gol atan futbolcularındandı, neden yolladığımızı bir türlü anlayamıyorum. 2003-2004 sezonunda %100 gol ortalamasıyla oynuyordu, 1 maçta 1 gol. Dünyanın en büyük takımı nasıl Kayseri ise, dünyanın en büyük futbolcusu da Lukunku'ydu. Bilemedik kıymetini.

Maç başına gol yeme oranlarını, en az gol yiyen takım Fenerbahçe değil de Galatasaray olduğu için ''Beşiktaş maç başına 2 gol yedi'' başlığıyla vermeyi tercih etmişler. Burada da yanlış yapmışlar esasında. Fenerbahçe'nin Galatasaray'dan daha az gol yediğini belirtmeleri gerekirdi. Fenerbahçe 59, Galatasaray ise 115 gol yemiş. Galatasaray'ın yarısı kadar bile maç yapmamış olması önemsiz bir ayrıntı sadece.

Haberin son bölümünde ise Lucescu - Zico karşılaştırması var. Lucescu'nun Galatasaray'a 2001 yılında Şampiyonlar Ligi'nde oynattığı 14 maçı, galibiyet oranı açısından Zico'lu Fenerbahçe'nin bu yılki 10 maçıyla karşılaştırıyorlar. Zico'nun Lucescu'yu geçtiğini ve rekorun yeni sahibi olduğunu söylüyor, hemen aşağıda ise Daum'un gruptan çıkamadıkları 2004 sezonunda aynı galibiyet oranını yakaladığını söylüyor, bir anlamda kendilerini tekzip ediyorlar.

Ya. Ayıptır. Avrupa'da çok başarılı bir sezon geçirdiniz. Kendinizi aştınız. Bizi de ilgilendirmez, tebrik ederiz. Aklı başında olan hiçbirimizin (ki bu oran çok yüksektir Galatasaray'da) niyeti yok sizin Avrupa maçlarınızla ilgili konuşmaya. Şahsen ben Fenerbahçe 10-0 da yenilse kendimde hiçbir şey söyleme hakkı görmezdim. Biz kendi işlerimizle meşgulüz. Gerçek yerimize dönmenin çabası içerisindeyiz, ki az kaldı. Peki neden bizi kendi meselelerinizin içine çekiyorsunuz? Nedir alıp veremediğiniz Galatasaray'la? Binbeşyüzellisekizinci defa soruyorum, nasıl bir komplekstir bu? Neden başarılarınızı Galatasaray'ınkilerle karşılaştırıyorsunuz? Neden bu aşağılık kompleksi? Bari bir şeyin ilkini yapın, gelin ondan sonra karşılaştıralım. Kendi ilkiniz değil, Türk futbolunun ilki olsun bu. O güne kadar lütfen bize bulaşmayın, kendi rekorlarınızla idare edin. Sene 2002. 6 maçta 0 puan.

Sinirlendiriyorlar adamı durduk yere. Ne güzel iş be! 24-34 maçla, birkaç tane kıçıkırık galibiyetle, 74 maçı silip at. Hayır, bizim elimizde Şampiyonlar Ligi'nde 1 yarı final (1988-89, o zamanki adıyla Şampiyon Kulüpler Kupası), 4 çeyrek final (1692-63, 1968-69, 1993-94, 2000-01); 1 UEFA Kupası (2000), 1 de Süper Kupa (2000) varken, Dünya Kulüpler Şampiyonu olmamız da Türkiye Futbol Federasyonu tarafından dünyada görülmemiş bir şekilde engellenmişken bu adamların yıllarca Boliç'in attığı golden başka hatırlayacakları hiçbir şey olmadı. Beşiktaş desen bir çeyrek finali var, ha tabii bir de Barcelona, Chelsea galibiyetleri var 100 yılda biriktirdikleri. Beşiktaş'ta çeyrek final var, Fener'de o da yok. Göztepe'de var, Fenerbahçe'de yok. Göztepe'ninki yarı final bir de, UEFA Kupası'nda (o zamanki adıyla Fuar Şehirleri Kupası). Hakkını yemeyelim, 1963'te Kupa Galipleri Kupası'nda çeyrek finale çıkmış Fenerbahçe. Durun bir dakika ya. Fener? Kupa Galibi? Dünya nasıl da değişiyor...


Katkıların için teşekkürler Genç Hasdemir.

Mayıs Ayların Gülüdür


Bu sabah yağmur var İstanbul'da. Şanlı, şerefli ezilmeden elenişin hüzünlü sabahı. Herkes Fenerlimi olacak bilinmez ama Polianna yaşasa kesin Fener'li olurdu. Ne çok mutlu olma kapıları varmış, daha dün Chelsea'nın patronunu yağmalamaya gidenler dönerken bir sonraki senenin Şampiyonlar Ligi hesabını yapmaya başlamışlar.


Mayıs'ta maça çıkmak nedir bilirmisiniz siz. Siz hiç Avrupa'nın herhangi bir şehrinde Şampiyonluk Turuna çıktınızmı. Unutturmaya çalıştığınız takım kupayla dönerken siz daha yola bile çıkmamıştınız. Avrupa'da destan yazıldı diye yutturmaya çalışıyorlar, kimi yendiniz de Avrupa'da destan oldunuz. Ha ,İstanbul'da Volkanın yıldızlaştığı maçlarda yazılan hikayelere destan adını veriyorsanız başka.


Fenerbahçe'li Türk oyuncular kendilerini aşağılayan hocalarını ne yaparlar bilemeyiz. Bizi ilgilendirmiyor. Yabancı oyuncu kısıtlaması yüzündenmiş elenmeleri. Bugün le beraber 4 takım elenecek acaba elenen takımlarda Türk oyuncumu var.


Bu kadar şımarmanın cezası budur, yat kalk dua et son yılların en kötü takımıyla oynadın. Şanlı tarihinize geçirin Nisan'da elendiniz. Şimdi sıraya girerler başarınızı yazmak için.


Ama birde Mayıs var be Fener'li dostlar. Mayıs'ta top oynamak vardı Avrupa'da. O ne büyük bir zevk, heyecan, gurur ve onurdur anlatamam. Anlayamazsında zaten.


Mayıs ayların gülüdür, hele birde 17'si

Game Over İnsert Coin


Ah ulan ah, sakatlanan kalecinin yerine geçip sakatlanarak çıkan kalecinin yerine geçen kaleci Kazım'ın şutunda taş kesilseydide şu Fener tur atlasaydı. Dah önce atlanmışmıydı acaba bu düzeyde bir tur. Atlayan varsa da unutuldu gitti varsa yoksa Fener şimdi moda.


Millet ölmeyi bayılmak sanıyor, kaleci Volkan her maçın yıldızı ola ola bu noktalara taşıdı ya takımı. Gerisi gelirdi, ne vardı ki şunun şurasında. Maçtan sonra hocası konuşuyor, bir yabancı futbolcu daha sahaya sürebilsem elerdim gibisinden tercüme ediyor Samet. Bu maçı oynamasını bir Türk'e borçlu olduğuna şükredecek değildi ya. Züğürt tesellisi yapıyor şimdi ekranlar, cımbızla bulunup çıkartılıyor mutlu olunabilecek şeyler. Aslanlar gibi oynadılar, daha önce kupayı getiren takım ne kadar şanslı ise kendileri o kadar şanssızdı işte.


Neyse yok aslında birbirimizden pek farkımız, bizim aldığımız iki Avrupa Kupasını saymazsak. Bu sene için oyun bitti seneye jeton atarsınız, geçmiş olsun. Sakın ha Galatasaray'ı ağzınıza almayın.

8 Nis 2008

Selahattin Beyazıt Stamford Bridge'de


Galatasaray'ın efsanevi başkanıymış. Ne efsanesiyse ben şahit değilim 40 yıllık Galatasaray'lı olarak. Dağbaşı, başımıza bela Riva'yı Galatasaray'a kazandırmaktan başka efsaneliği yoktu sanıyorduk. Her seçimde ismi geçer, her Başkanın raconunu keser ama bir türlü nedense Başkan olmaz. Kulube bu kadar yakın fakat bu kadar uzak bir adam olabilirmi. Gökte ararken Stamford Bridge'de bulduk kendisini. Modaya uyup Fener'li olmuş. En kısa yol, yap yalamalığını Fener'e yürü gitsin. Ey şerefsiz eski Galatasaray Başkanı, senin için övünülecek ne var. Senki en ağlaması gereken adam olmalısın. Bu gün sahada Galatasaray'ın yerine Fener varsa utanmalısın. Testismi geçiyorsun milyonlarca Galatasaray'lıyla. Ol başkan, paran var, efsaneymişin, daha önce kaç kere yaptın başkanlığı. Kur takımını, oyna çeyrek finali, orada televizyon hokkabazlığı yapacağına otur Abramoğlu'nun yanına yak puronu. Kalli'nin çıkıp Fenerbahçe amigoluğu yapması gibi bir şey. Ben Galatasaray başkanı olacağım, olma olasılığım olacak Fener maçında yorumcu olacağım. Fair playmidir, dostluk mesajımıdır nedir gösteri yapacağım. Embesil Özhan Abinin ne suçu vardı. Fener gol attı alkışlamıştı. Başına iş almış taraftarla küsmüştü
Diyalektiğin temel maddesidir. Her şey olması gerektiği için olur. Vardır bir bildiği Galatasaray ex Başkanının. Yaşı genç olsa kesin Fener'li olurmuş. Yakında ismini daha sık duymaya başlarsanız şaşırmayın. Yok canım Galatasaray'ın menfaati uğruna değil elbette.

Futpolitik;Fado, Fiesta, Futbol






Demirel futboldan anlamazdı, kendi adına düzenlenmiş kupa törenlerine bile katılmazdı. Siyasetten de anlamazdı, anlasaydı Salazar gibi düşünür halkı eğlence, din ve futbolla uyuturdu. Özal'da bilmezdi futbolu, oğulları bilse gene iyiydi ama onlar paradan başka bir şey bilmediler. Gerçi büyük oğul bir ara Cem Uzan'la ortak kurdukları çanaklı kanalla naklen futbol yayınladılar ama onların amacı futbolu değil hamudu kaldırmaktı.

Sonrasında futboldan anlayan bir başbakan çıka geldi. Galatasaray'lıydı ne hikmetse. Futbolla çok ilgilenmeye başladı. Ona yaranmak isteyenler sıradaydı, en alakasız Galatasaray'lılar tribün amigosu olmuşlardı sanki. Mehmet Ağar, Işın Çelebi bu zamanda filiz gösterdiler. Şaşılası bir şekilde Galatasaray yükseliyordu. Devlet mekanizması Galatasaray'ın arkasında olduğundan, bütün kurum ve kurullar sindirilmişti. Sıkımıydı bir hakem çıkıpta misal Kayseri maçında Fener'e o penaltıyı çalacaktı. Teşvikler, krediler aktı Florya'ya. En büyük futbolcular transfer edildi, zaten kadrosunda da en büyük Türk futbolcuları barındırılmaktaydı. Sıkımıydı bir yere kaçsınlardı o zamanlarda Emre'ler, Arif'ler, Okan'lar, Fatih'ler, Ümit Davala'lar. Seferberlik vardı ve Avrupa Kupası gelmeden tezkereye izin yoktu.

Sonrasında Mesut Yılmaz ve kadrosu tasfiye edildi. Ecevit Başbakan oldu. Zavallı Ecevit topu karakola bomba niyetine teslim etmişti. Rafa kalktı Galatasaray, kimse topla, eğlenceyle, dinle uğraşmaz oldu. Galatasaray efsanesi tarihe karışmıştı, dolayısıyla Türk Futbolu'da. Ecevit'i yoğun bakıma aldılar. Bu kez Başbakanlık sırası hem fadocu hemde gerçekten futbolcu İrecep Hoca'daydı. Başbakan koyu Fener'liydi, Genelkurmayda öyle. Emniyet Müdürü'de. Hatta İstanbul patladığı zaman Emniyet Müdürü Fener maçına dışarı gitmişti. Fener'i kıpırdatmanın zamanıydı. Zengin biri Başkan oldu. Çok büyük stad yaptılar, fiesta başladı önce. Formalar, star futbolcular, hakemler, ceza kurulları. Bütün iş Fener'i en önde yapmaktı. Haklıydılar. Galatasaray forması 1 milyon satılıyorsa Fener forması 20 milyon satılıyordu. İplikçi, boyacı, düğmeci, tezgahtar, televizyon decodercisi, gazetecisi, turizmcisi, lokantacısı....., aklına ne geliyorsa futbolda ki ekonominin amiral gemisi Fenerbahçeydi. Herşey normaldi yani. Bu gün Feneri kollamayan adamı(Galatasaray'lıyı bile) televizyona çıkarmazlar, gazeteci yapmazlar, hakem yapmazlar, gözlemci yapmazlar, daha açık futbolcu yapmazlar. Sıkıysa Kayseri Fenerin tekerine çomak soksaydı. Parası yok denilen Galatasaray yağdırmıştı dolarları Pastırma sucuk yapsınlar diye Erciyes Eteğine.

Kızmaca darılmaca yok. Gün Fener'li günü. Otur oturduğun yerde seyret akşam maçını. senin bildiğin futbol 11-14 kişinin 7 dönüm tarlada oynandığı ayak topu değil. Bir Galatasaray dirilişi, şahlanışı olmaz ise umudun ancak maç bazında kalacaktır. Başındaki adamların bu büyük donanmayla başa çıkacak ne aklı ne vizyonu ne parası var. Ne yaparsan tribünlerde o da cezalı değilsen sen yapacaksın ve senin gibi düşünen bir kaç Galatasaray'lı futbolcu.

Buluştuğun maçlarda çağır topçuları önüne, dizilsinler. Onlar sana sen onlara bağır.'' Cim Bom Bom'um Benim, Biricik Sevgilim.Söyle Senden Başka Kimim Var Benim''

7 Nis 2008

adam Sandıklarımız ; Sanlı Sarıalioğlu


Kel Sanlı olarak anılırdı top oynadığı zamanlarda. Birde Kör Tuğruk vardı Beşiktaş'ta. Keller, körler atağa kalktı denirdi zamanın behrinde. Asıl ününü 1975 yılında kazanmıştı Kel Sanlı. Rakip Romanya'nın Kızıl Yıldız takımı. Ben Romanya'da iken 2.ligteydi belkide 3 e düşmüştür. İstanbulda Beşiktaş 2-0 galip gelmiş, Romanya'da dakika 88 durum 0-0 dı. Seyirciler yavaş yavaş stadı terkediyordu ki ''durun şu son atağıda seyredip öyle çıkalım'' diye beklediler. O atak gol oldu, olsun tur Beşiktaşın'dı. Kaptan Sanlı niye olduğunu bugün hala açıklayamadığı bir acelecilikle topu ağlardan aldı, koşa koşa santraya getirdi. Santra yaptı ve topu kaptırdı, o topta gol oldu durum 2-2. Stadın çoğu çıkmıştı, koşarak yeniden giriyorlardı. Sanlı maç uzatmaya gitmesin bari diyerek yine koşa koşa santra yaptı. İnanmayacaksınız ama o topu da kaptırdı o topta gol oldu. 3 dakikada 3 gol yiyerek elendi Beşiktaş.


Beşiktaş tarihinin bu en salak futbolcusu, nasıl bir uyanıklık yapmışsa kendini televizyonda yorumcu olarak buldu. Ve yıllardır bir bok sandığımız adamlar listesinde yorumunu dinletmektedir. Yine Beşiktaşın unutulmaz elenişlerinden birinde yorumculuk yapmıştı. Beşiktaş Valeranga adlı bir takıma 3-0 galipken kendi sahasında 3-3 berabere kalarak elenmiş Sanlı Kaptan şöyle kusmuştu'' İnsan biraz dayanır be, bu kadar kısa zamanda 3 gol yenirmi'' yenmez Kel Sanlı yenmez, senin son 3 dakikada 3 gol yedirdiğin maçı saymazsak tabi.

İstisna Yok!




İstisna olmak güzeldir, heyecan verir. İstisna olmak sıra dışılıktır. Ne kadar istisna olursan o kadar kişilik sahibisindir. Sürüden olmaktansa, kurtlarla boğuşmayı tercih edenlerdir istisnalar.


Aslında pek okumam spor yazarlarını, sıra dışı bir şey olmamışsa. Hele Fenerbahçe'li olanlar benim için yok hükmündedir. Üstelik Fenerbahçe kazanmışsa sayfası bile açılmaz gazetelerin, kanalı bile görüntülenmez televizyonların.


Pazar günü okudum bütün Fenerbahçe yazarlarını. Tam bir sürü edebiyatı yapmışlar. Yukarıdan sanki bir emir almışlar ,ve hakeme, pozisyonlara hiç değinmemişler. Yalamanın biri istisna olsa çıksa deseki penaltı penaltıdır, hakem haklıdır ona bile razıydım. Yok istisnasız tam kadro içtimaya çıkmışlar ve hakem hakkında en ufak bir yorumda bulunmamışlardır.


Az önce yine takip ettim yazaralar!ımızı. Omurilik soğanı oluşmadan dünyaya gelmiş mikroorganizma Sabri, ısrarla rakibini itti. Hakem yalvarıyor nerdeyse bırak Sabri çalacağım diye. Yok arkadaş bırakmam, birde kafa atarım gerekirse düşüncesinde. Zavallı hakem dünkü maçın etkisinde, verse başına iş alacak vermese Fener'linin saunma avukatları Sivriservi'yi beraat ettirecek. Ben orasında değilim, benim işim bugün istisnalar. Aynı yerden emir alınmış, bu sefer tam tersi bir sürüyle karşı karşıyayız. Doğrucu Davutluk yapma sürüsü. İstisnasız bütün Galatasaray'lı yazarlar, hakemin üstüne saldırmış, penaltı demeyen ya da bahsetmeyen bir kişi yok. Bu kadarmı Fener'e yaranarak tutunuyorsunuz, Fener aleyhine yazmak için yaşı yetmiş işi bitmiş Hıncal'mı olmak lazım. Bir tek o mu saldıracak.

Evet o saldıracak tabi ki. Neden seviyoruz, senelerdir ne yazmışsa okuyoruz. İstisnadır kendisi, sürüden ayrılıp çakallarla savaşmayı tercih etmiştir. Çoğu yazısını beğenmesek bile saygımız, hürmetimiz, sevgimiz bu yüzdendir.

6 Nis 2008

Kan işedik Gençlerbirliği 0- Galatasaray 1


Teknik direktör yok, Taraftar 19 Mayıs'ta. Lincoln sözünde durdu. Feldkamp'ın düşmanı Lincoln. Çok daha kolay geçer diye beklediğimiz maç son dakikalarda gelen golle çözüldü. Derler ya hocalar son haftalara girerken iyi futbol beklemeyin diye. Tamam beklemeyelim, hava kötü, saha kötü, bir keşmekeşlik var futbolcularda. Hangi duygularda maç yapılır bu durumda tecrübemiz yok. Takım maçlarını kazanırsa şampiyon olacak hocası kovulacak. Kimin geleceği belli değil, kim oynayacak bilinmez. İş artık büyük Galatasaray Taraftarında. Bundan sonrası kolay, bu maçtan hem çok umutluydum, hemde bir taraftan korkuyordum. Gol olmasa bırakmıştık herşeyi. Şimdi elimize aldık emaneti. Bu saatten sonra Sivas maçına kadar kimse korkmasın. Bu haftadan başlayarak Ali Sami Yen taraftarı kendini gösterecek, sonrasında deneyimli olduğu Olimpiyatta, arkadan ölüm kalım maçında imtihanımız var. Dersine iyi çalış Galatasaray'lı, bu sene şampiyon olursan bundan öncekilerin hepsine bedel unutma. Lincoln senden umudu asla kesmedik, daha büyük futbol bekliyoruz. Şimdi düşünme sırası Fener'de. Düşenedursunlar.

Diriliş Maçı; Gençlerbirliği- Galatasaray(maçtan önce)

Kurtuldu futbolcular, üzerindeki ölü toprağı atıldı. Şimdi bu akşam zincirden boşanmış gibi oynarlar. Nasıl ki Gerets'in ilk senesinde sazı almışlardı elllerine. Şimdi daha bir başka eylemle takım ele geçirildi. Yıllardır yazar söyler dururum, bu takım 30-40 liseli fosilin değil aktif olarak oynayan futbolcular ve taraftarlarınındır. Futbolcular taraftardan gelen mesajı alarak devrim yapmışlardır. Hepsi Taraftar sitelerini takip etmekteler ve ne yapılması gerektiğinide bilmekteler. Operasyonun ilk ayağı geçte olsa yapıldı. İlk yarı sonunda yapılsaydı, bu gün Avrupa maçları oynuyor olacaktık. İkinci ve en büyük ayağı bundan sonraki maçlardır. Bu günkü maç dirilişin, yeni Galatasaray'ın ilk maçıdır. Heleki dün akşamki Fenerbahçe'ye hediye edilen maçtan sonra kudurmuşçasına oynayacaklar. Çok rahat geçilecek, ve en büyük futbolu'da Lincoln oynayacak. Ümit Karan'dan, Nonda'dan gol bekliyorum. Bu maçı alacaklar ve Florya'ya kapanacaklar. Hayatlarının kumarını oynadılar, kazanacaklar. Her zamankinden daha çok arkalarındayız. Yürüyedur.

5 Nisan 2008 Devrimi


19 Mayıs 2007 de taraftar devrimi gerçekleşmişti. Başta Başkan olmak üzere(Başkan o maçta değişti) Hoca, ve nerdeyse bütün takım değişti. Ne varki bu değişim taraftarı mutlu etmeye yetmedi. İhtiyar gelmeseydi edecekti belki de. Sezon başında, hoca hasta değilken, Lincoln, Linderoth, Ayhan sakatlanmamışken bayağı bir yol alınmıştı. Lig uzundu, gittikçe boka batıyordu takım. Kimse gerçek oyununu oyna(ya)mıyordu. Düştü düşecekti potadan. Üstelik rakibe yapılan kıyaklar taraftarı sinir krizlerine sokmaktaydı. Ve 5 Nisan sabahı Galatasaray'ın önder futbolcuları darbeyi gerçekleştirdi. Aslında deneyimleri vardı, bir önceki sezonda Gerets'e karşı son haftalarda Hasan Şaş, ile Hakan Şükür bayrağı alıp son dakikalara taşıdı umudu ve şampiyonluğu.
Şimdi değilse ne zamandı. Kovdular, helal olsun. Hocaya falan gerek te yok. Kapanacak 15-16 kişi. Floryadan maça maçtan Floryaya. Eve gitmek, çarşıya çıkmak yok. Dünya Kupası statüsü uygulanacak. Sezon sonuna kadar oynayacak futbolcuların dışındakiler memleketlerine gönderilecek. Ajanlık, muhbirlik yapmasınlar diye.
Evet bu gün futbolcu devriminin ilk günü. Huzur ve coşkuluyum. Devrimler tarihin lokomotifleridir. Galatasaray tarihi bu devrimi yapanları minnetle anacaktır. Bundan sonra geleceklere de ibret olacaktır. Bu gün Galatasaray'lı olmanın saygı doruğundayım. Defoldu gitti, unutun gitsin, Hagi''yi bekliyorum.