23 Ağu 2013

Şebek(e) nin 2. Galatasaray Ameliyatı

Bu Resmi bize gösterdin ya, helal olsun GRANDE

1.sini kısaca hatırlayalım, 2.sini çok daha sağlıklı analiz edebilmek için. Galatasaray 4 sene üst üste şampiyon olmuştu, yetmedi Avrupa Şampiyonluğu kupasıyla bir bahar sabahı Atatürk Hava Limanına indi. Bu kadarı da fazlaydı. Gerçi o zaman futbol henüz şimdiki gibi para etmiyordu ama edeceği günler yakındı.

Ülkeyi derin devlet idare ediyordu, futbolu da derin devletin futbol bakanı Mehmet Ağar. Zavallı Faruk Süren, kapısını çalmadan Fatih Terim'in odasına giremezdi.. Hele ki soyunma odasına girecek, yumruğu yerdi gözünün üstüne. Soyunma odasına girme serbestliği olan tek sivil, daha doğrusu tek memur Mehmet Ağar'dı. Bir yere kadardı Galatasaray'ın varacağı zafer noktaları. Bıraksalar bir sonraki sezon Şampiyon Kulüpler kupasını alacaktı. Nitekim aynı takımla Lucescu, Real Madrid'i indirerek Süper Kupayı aldı, iki defa guruplardan çıkıp çeyrek finalde Real Madrid'e averajla elendi. Üstelik Galatasaray başıboştu, Başkanı bile yoktu.

Operasyon başladı, Faruk Süren'i iflas ettirdiler. Gelmiş geçmiş en karizmatik Galatasaray Başkanı, kendi fabrikalarının lojmanlarında kalacak kadar battı. Tam o zamanlarda Apo meselesi yüzünden İtalya ile aramızda kriz çıktı. Güzelim Versace kravatları yakılıyordu sokak ortalarında. Derin devlet bir taşla iki kuşu birden vurmak istedi. Fatih Terim'i Galatasaray'dan kopartarak, Galatasaray'ın kafasını koparmak, hem de İtalya ile siyasi ilişkileri düzeltmek amacıyla dandik bir İtalyan takımından gelen hocalık teklifine izin verdiler.

Biz Fierentino maçlarını seyrederken İtalya ile barıştık, ne var ki Galatasaray'ın ilerlemesinin önüne takozu bir türlü yerleştiremiyorlardı. Derin devlet içeriden Okan ve Emre'yi satın alarak veya emrederek, Lucescuya ilk tokadı yapıştırdılar. Fenerbahçe sırasını savdı kalleşçesine. Sonraki sezon işi sağlama aldılar, takıma ''dağılın lan'' dediler. Arif'inden, Fatih Akyel'ine kadar bütün takımı sağa sola savurdular. Ne var ki Lucescu, Çavuşesku zamanını yaşamış kaşardı. Derin devleti falan tanımadı, tarihin en berbat futbolcularıyla en kolay şampiyonluğu aldı. Hasta bir türlü narkoza cevap vermiyordu. Galatasarayı bayıltamıyorlardı.

Sefer görev emrindeki Fatih Terim'i geri çağırdılar, Lucescuya bir sopa daha atıp Florya'dan kovdular. Terim Galatasaray'ın belasını vermek üzere 2. defa geri geldi. Ameliyat gerçekleşmişti, uzun yıllar Galatasaray sendeleyecek, aradaki açılmış olan fark kapattırılacaktı.

Türkiye'de 2.3 takım var. Ve futbolu da artık derin devlet değil, ülkeyi yöneten KÜS oligarşisi yönetecekti. K(Koç Ali, Migros) Ü(Ülker)in racon kesiciliğiyle S(Sabancı Ali, Pegasus) futbolda dengeyi sağlama görevini derin devletten teslim almıştı. 100 sene sonra Galatasaray'ın 40, Fenerbahçe'nin de 40 Şampiyonluğu daha olacaktı. Hesaba herkes razı olacaktı. 15 kere Beşiktaş'ı şampiyon yapacaklar, 5 kere de Bursaspor, Trabzonspor gibi imalat hatası bir takım Şampiyon olacaktı. KÜS'ün programı budur.

Galatasaray'ın ameliyatından sonra Fenerbahçe'ye bir kaç Şampiyonluk verip,Galatasaray'ın Avrupa Şampiyonluğunu sümen altı yapmaya çalıştılar. Fakat Fenerbahçe de cevap veremiyordu bir türlü operasyonlara. Galatasaray henüz tam iyileşemeden  Şampiyonluklar kazanıp, KÜS'ü küstürüyordu. Arada bir imalat hatası Bursaspor çıktı, son maçta yine mucizevi şekilde Fenerbahçe Şampiyon olamadı. Artık sıra kesin Fenerbahçedeydi, Tüpçü ile Seramikçi anlaşarak erken çekildikler şebekenin olay mahallinden. Bu seferde Hamsi'nin kılçığı takıldı Fener'in boğazına. Fenerbahçe bir türlü şampiyon olup sırasını savamıyordu, ne olacaksa olsundu artık.

Her maç garantiye alınacak Fenerbahçe Şampiyon yapılacaktı, yapıldı. Ama yakalandılar. Sonrasını herkes biliyor.

Biz 2. Galatasaray ameliyatını bekliyorduk. Ama bir sene önceye almışlar demek ki. Galatasaray 100 senede geldiği varış noktasına son 2 sene bir tur daha bindirdi. Muhtemelen Fenerbahçe ve Beşiktaş'ı büyük belalar bekliyor. Nitekim KÜS son nefesine kadar dayanarak, futbol endüstirimizin iki majör takımından Fenerbahçe'yi küme düşüremedi. Fakat Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın Avrupa'dan atılacakları garanti olmalı ki, Galatasaray'ın 2. ameliyatını 1 sene önceye aldılar.

Pisliğe buladıkları futbolu, denize düşerken yılan dedikleri Fatih Terim'e sarılarak kurtaracaklar ve dengeyle oynayıp Terim'in konsantrasyonunu bozacak, Galatasaray'ın yolunu bir kere daha kesecekler. Galatasaray'ın başında, Ünal Aysal değil'de, Adnan Polat'ı denedik geçelim misal Abdurrahim Albayrak olsa bir emirle Galatasaray'ı tekrar kümeye oynatacaklarına garanti verirdim. Ünal Aysal'ın oligarşiden bir beklentisi, göbek bağı yok. Bir ihtimal ona güveniyorum. Eğer çözülmezsek, yıkılmazsak bu sadece Ünal Başkan olduğu içindir.  Ama Fatih Terim şebekenin 1 numaralı altın çocuğudur. Fatih Terim'in idealleri, geçmişi, geçmişindeki derin ilişkileri her zaman Galatasaray'ın bir adım önündedir. Bu idealler bir gün hiç beklemediği bir anda kendisini çağırırsa, Galatasaray'ı öksüz bir çocuk gibi bırakıp gitmekte tereddüt etmeyecektir. 2000 senesinde Sami Yende 30 bin, Dünya'da 30 milyon Galatasaraylı salya sümük ağlarken bir an bile arkasına bakmadan kaçmıştır. Kendisini ailesinden bile fazla sevmekle, nefret duygularım arasındaki git gellerimin sebebi budur.

4 maçın tamamını kazansa bile Dünya Kupasına gidilemeyecekken, bu operasyonun gerekçesi nedir? Tüpçünün kararı, fikri olamaz, bu kadar büyük bir ameliyatı yapacak ne bilgisi, ne gücü, ne vizyonu vardır. Mutlaka Başbakan tarafından emirle yapılan yaptırılan bir ameliyattır. Başbakan kimi isterse o takım Şampiyon olacaktır. Milli takımı düşünen kimse yoktur. Başbakan'ın hangi takımın Şampiyon olacağına karar verdiğini bilemeyiz. Ama Galatasaray olmayacak dediği kesindir.

Ülke futbolu, Çavuşesku zamanının Romanya futboluna dönüşmüştür. Diktatörün oğlu hangi takımı tutuyorsa o takım Şampiyon olacaktır. Maçlar Zafere Kaçış filmindeki maç gibi oynatılmak istenmektedir. Tribünlerden yükselen siyasi sloganlar, Başbakan'ın sinir katsayısını artırmıştır.  Ülke bombardıman halindeyken hiç değilse spordaki rezilliklerini Fatih Terim'e emirle kabul ettirdikleri, Milli dava süsü verdikleri makamla bir sis perdesiyle örtme çabalarıdır olup biten.

Çok rahat geçmesi beklenen sezon sıkıntıya girmiş demektir. Fatih Terim direnememiş, Galatasaray'ı ateşe atmıştır. 2 maç kaybetsek neler olacağını da yazayım da bana küfür edecekleri fazla bekletmeyeyim. İki maç kaybedersek Fatih Terim kaçar, huzur içinde Milli Takım teknik direktörü olarak Galatasaray Başkanlığını bekler.

Ey Büyük Galatasaray Taraftarı, direnin, masaya yatmayın, narkozu yemeyin. Şebeke'nin oyununu bozun. İmparatoru veririz belki, ona engel olamayız. Ama biz
Tevfik Fikret'lerin,  Ali Sami Yen'lerin, Metin Oktay'ların torunlarıyız. 1 yılda Kral olmadık, 1000 yılda tahttan inmeyiz.

21 Ağu 2013

4.Takım Yıldızının Yörüngesi; Galatasaray 2-1 Gaziantep.

Gittiğimizde takım Şampiyon, Sabri tribünde, Fatih Terim locadaydı. Muslera'nın önündeki tandemin rengi sarı siyahtı. Döndüğümüzde, ülkede kıyamet kopmuş, gazı, copu, dayağı sadece futbol takımı taraftarları değil, bütün halk hep beraber yemişti. İki kupa daha sergilendi Arena çimlerinde. Sabri yine tribünde, Sabri'nin eşi yeni aldığı kırmızı Ferrariyle gezmede, Terim locada, Muslera'nın önündeki tandem yine sarı siyahtı.

Bir bakıma lige ara verilmemiş, Galatasaray'a 2 kupa daha alması için sefer görev emri çıkarılmıştı. Transfere gerek de yoktu zaten. Kimin yerine kimi alacaksın ki? Dany'nin kör topal gidişi ve çakma sol bek Riera'nın dışında sıkıntımız yoktu.

100 Galatasaraylıya sorsak 100 ü de aynı takımla çıkardı. Bu alışılagelmiş Fatih Terim kadro yapısına ters bir durumdu. Terim ne yapar yapar, herkesi ters taklaya getirir, mutlaka kimsenin tahmin edemeyeceği bir futbolcu oynatırdı. Üstelik, Galatasaray geleneklerine ters bir kamp yaşandı bu sene. Hiç bir genç oyuncu kamp yaşamına dahil edilmedi. Galatasaray kulübesine bile oturmayacak alt yapımız var ise, gidiş hayra alamet değil. Galatasaray ilk 11 inde çocukluğunu bildiğimiz mutlaka bir kaç oyuncu olacak biz buna alışkınız.

Galatasaray benim için, taraftarı, stadı, yönetim kademeleri, Hocasıyla Dünya çapında bir takımdır. Futbolcuları da Dünya çapında olmalıdır. Galatasaray 100 senede geldiği noktaya son iki senede bir tur daha bindirmiştir. Şimdiki kadro yapısında banko oynayan yabancıları zaten Dünya çapındadır. Hemen hemen tamamı, uluslararası turnuvada final görmüş, kupa ellemiş futbolculardır. Bu kadroya Selçuk İnan'ı da rahatlıkla koyarız, belki bir tek Semih Kaya'yı (o da bu ilerlemesiyle bir kaç sene sonra garanti girecek) belki bu sene geçen yılı sollarsa Burak Yılmaz'ı ihmal edersek, geriye bir tek Semih'in mesai arkadaşı kalıyordu.

Cadu geldi, Dany el bombasına emniyet pimi olarak. Görünen o ki ilk maçta ve oynanan hazırlık maçlarında kimse Cadu için fikir sahibi olamamış. Ben oldum, küfür yeme pahasına görüşümü yazacağım. Neticede ben futboldan anlamam, tek avantajım 1000 den fazla maça gidip, 1000 lerce futbolcuyu canlı seyretmiş olmam. Bütün mevki futbolcular için bir algoritmam var, tanımadığım bir futbolcuyu sokarım labaratuara, çekerim röntgenini.

Stoper, ilk topu kullanıp, en kestirme ve fizibil oyun kuruculara aktaracak. Kafa topu vurdurmayacak, sezonda en az 5 gol atacak, yenilen golde ayakta resim çektirmeyecek.

Gaziantep, bir gol attı, bir de gol pozisyonuna girdi. Gol pozisyonunda bir metreden vuruş yapan oyuncuya müdahale etmedi, gol olan pozisyonda da kısmi felç geçirdi. Rövaşata kalkan futbolcuya Semih yakın olsaydı, o topla tekme arasına kesin kafasını sokardı. Yediğimiz gollerin fotoğrafına bakın bundan sonra. Gol atan oyuncunun hemen yanında hareketsiz bekleyen Cadu'yu göreceksiniz. Kafa topu yok, kenarlardan gelen toplara Cadu'da diğer stoperlerimiz gibi kafa vuramıyor. Topla çıkışı vasatın altı, risk alma hiç yok. Biraz klas konuşturup mücadeleyle topu bizde tutmak varken, sıçan gibi topu taca atıyor. Kademe sıfır, maçta bir kaç kere Semih'le çarpıştı. Topla santraya yaklaşmadı, yana geriye garanti oynama yolunu seçti. Bizim kullandığımız serbest vuruşlarda dostlar alışverişte görsün hesabı, ceza sahasına gitti, hiç birinde topa yaklaşamadan döndü. Kazmadır, ilk maçtan kelle koparmak belki nankörlük ama Servet'in siyahisi. Büyük takım stoperi olamaz. Belli ki CV sini küçük takım kazma beki olarak oluşturup, futbol komisyoncuları tarafından kendini Galatasaray'da bulmuş. Hazırlık maçlarının Ceyhun'u ilk kaybedeceğimiz maçtan sonra kendisini tribüne gönderir.

Selçuk çıkıp, Erman oyuna girince Ümit'le, Hasan'a sitem gönderdim. Değişikliğin maçı sıkıntıya sokacağından emindim. Meğer sakatlıktan çıkmış Selçuk ve ben boşu boşuna hocalara yüklenerek, kısıtlı da olsa okurlarımdan küfür yedim. Erman Sivas'ta sevdiğim bir oyuncuydu. Memleketimin takımında fark yaratıyordu. Gördüğü en büyük hocalar, Rıza ve Bülent uygundu. Beraber oynadığı en kariyerli futbolcu da Eneramo'ydu. En büyük zaferi de ben hatırlamıyorum ama eğer varsa Fenere, Galatasaraya galip gelen golü atmış veya attırmış olmasıydı. Iraklı Ali Adnan kadar olamamış belli, oynayamayacağı takıma gelmiş. Alanlar çocuğun istikbaliyle oynamışlar, oynatmayacakları adamı transfer etmişler.

Son senelerde bir de bu moda çıktı. Yedek futbolcu transferi. Eğer son 20 dakika ustaların yerine ihtiyaç halinde biri girecekse en kariyerli yedek futbolcu, Gerets'i, Reykart'ı, Hagi'yi görmüş, Elano'dan, Lincoln'e, Baros'tan, Kewell'e onlarca kupa kaldırmış adamla oynamış Aydın Yılmaz'dır. Bu boyda, bu kariyerde bu fizikte, bu yaşta bu kadar maaş verilerek alınmış Erman'a da yazık. Ben Drogba ile Erman Kılıç'ı aynı takımda görmekten hicap duyarım. Nitekim Erman sahaya yanlışlıkla girmiş kedi gibiydi. Uğultulardan nereye doğru koşacağını bile kestiremedi. Galatasaray futbolcusu değil.

Ustaların resitaliyle gelen golle başladı sezon. Bu senenin banko yıldızı, Sneijder'in fayk çalımıyla, top Drogba'nın, Burak'ın ve tekrar Sarı Ejder'in ayakkabılarına temas etti. Hagi'nin ters taraftan ancak atabileceği delikten topu önümdeki kale direğinin dibine bıraktı. Dünya çapında bir takımın Dünya çapında bir golüydü.

Kontenjan senetörü Hakan Balta inanılmaz bir ilk yarı performansı gösterdi. Belki de hayatının en büyük futbolunu oynadı ilk yarı. İki muhteşem asist yapıp, iki gol atması içten bile değildi. Drogba biraz yardımcı olsaydı Hakan Balta sol bek transferi yapacak insan tüccarının can düşmanı olacaktı. 2 maç daha böyle oynarsa, yabancı sol bek seyretmek isteyenler bir kaç sene daha beklerler.

Hamit'in, son iki maçını izleyenler, bu adamın nasıl olur da Bayern'de, Real'de oynadığını sorgularlar. Haklılardır da sapına kadar. Benim aklıma geldi acaba bunların bir üçüzü daha mı var? zaman zaman çıkıp Halil'e, Hamit'e yardımcı oluyor. Hamit'le, Emre Çolak veya Engin Baytar maçı değişerek bitireceklerse, Hamit'in sonradan girmesi, kafadan oynamasından daha iyi. Hamit çıkıp, Emre girerse, takımın futbol aklı, kalitesi artmaz, rakip takımı ürkütmez, taraftarın beklentisi, heyecanı olmaz. Ama Emre veya Engin Baytar - ki ben Engin Baytar'ı isterim- ilk 11 başlayıp, Hamit'in sonradan oyuna girmesi Galatasarayı daha da büyütür. Bu Hamit bu hantal yapısıyla, sürüngen Ebeoue'yi de sıkıntıya sokar.

Eboue'den bahsettik, yerden kalkmayan, faul, penaltı arayan, dokununca bacağı kopmuş gibi bağıran Kara Boğa'nın başına bir gün harbiden bela gelecek o zaman da kimse inanmayacak. Aynı sahtekarlık devam ediyor. Asimo Semih, her geçen maç kendini yeniliyor, 30 maç sonra çok daha büyük futbolcu olur. Bir 30 maç daha oynarsa da ismini bilmeyen kalmaz Avrupa'da.

Galatasaray taraftarının sol koridorundan da elbet bahsedeceğiz. Futbola bu sezon bir başka pencereden de bakacağız. UltrAslan tarafı hariç her yer Taksim her yer direnişti. Galatasarayın Tevfik Fikret'lerden gelen hasleti vardır, memleket yangın yerindeyken, biz golümüzü atar geçer gideriz diyemez, demez, demedi. Bizde(Tüm takımlarda) bu taraftar varken bu ülkede ne devrim olur, ne şeriat gelir, ne diktatörlük uygulanır herkes rahat olsun. Kimse de halkın en dinamik yapı taşını oluşturan 3 büyük takım taraftarının tezahüratlarından kendine memuriyet çıkarmasın. Bu ülke can alıcı bir dönemece girdiğinde son sözü büyük takım taraftarlarının tribünlerde söyleyeceğinden kimsenin şüphesi olmasın.

Galatasaray, her şeye alışıyor insan, bir tek senin yokluğuna alışamadık. Her şeyi aştık, aşabiliriz ama Galatasaraylılığımızı aşamayız. Bütün her şeyin bulanık hale geldiği bir anda bir maçına denk geldiğimde, kendimi kırmızı trübünlerin içine attığımda 30-40 sene öncelerine gidiyorum. Bilmem başka takım taraftarı olsaydım aynı şeyler olurmuydu? belki de olurdu ama ben hiç bir zaman başka takım taraftarı olamazdım. Çok yaşa, 4. yıldızını şimdiden göklere yolladık, PARLAYADURSUN.

Altın Adam; Hakan Balta
Gümüş Adam; Melo
Bronz Adam; Asimo Semih
Teneke Adam; Hamit Altın
top