1 Ağu 2008

Bükreş Yıldızı (Steaua Bükreş)

Ayaktaki Becali, direğin arkasındaki ben, yanımda Ökkeş Polat. 1996 Şampiyonluk Yemeği. Bükreş.

5.4.1989 unutulmaz Yarı final maçı Bükreşte. Hayatımda ilk kez yurt dışında Galatasaray'ı seyredeyorum. Rotariu'lu, Lakatus'lu, Muntiano'lu, Dimitrescu'lu, Hagi'li efsane Steaua Bukrasti ile Simoviç'li, Bülent'li, Prekazi'li Tanju'lu efsane Galatasaray'ın maçını.

Nikolai Cavuşescu'nun son zamanlarıydı. Maçtan önceki şehir turunda Dünya Harikası Herestrio gölünde balık yemiştik. Maçta ne olduğunu anlayamadan 2-0 geriye düştük. Hagi Simoviç'e takmıştı. Tam önümüzden şimdi olsa ofsayt olmayan pozisyonda Tanju atmış, hakem saymamıştı. 4-0 yenilerek döndüğüm ülkede iki şey için dilek dilemiştim.
1- Hagi Galatasaray'da oynasa

2- Bu ülkeye yeniden gelsem
Ben Hagi buraya daha gelmeden Romanya'da buldum kendimi. 1994 de Balkanların Başkentindeydik artık. Ekmeğimizin başkenti. İkinci vatanım romanyada kaldım 2000 yılına kadar. Steaua Bukresti'ye sevdalandık artık orada. Lung'lu, Filpescu'lu, İlie'li artık solmaya başlayan büyük Bükreş Yıldızını.

Sonra ben oradayken Hagi buradaydı. Hayallerimin futbolcusu Galatasaray'daydı. Hagi'li Galatasaray maçlarını izlemeye denk getirirdik seyahatlari. Oradayken denk gelirsek mutlaka Steau maçına giderdik. Hatta biz oradayken Fenerbahçe gelmiş biz kendi takımımızı tutmuştuk elbette. Kırmızı- lacivertli Rumen takımını.

Hep isterdim Steaua Galatasaray'la eşleşsin bir kere. Bu gün sabah takımlara baktığımda Steaua çıksa dedim. Gök tanrı beni bu kez sevindirdi.

3 senedir gitmediğim Bükreş'e yollara düşmenin vaktidir. Galatasaray- Steaua Bukreşti maçı beni ağlatır. Bekle beni bir zamanlar padişah hayatı yaşadığımız Balkanların Las Vegas'ı Bükreş, bekle beni kale arkanda Rumence tezahürat yaptığım Bükreş Yıldızı. Sonsuza kadar parlayadur

Bekle Beni Tuna Nehri




Tunanın minik diyagonal dalgaları.
Uçuşan yelkovan kuşları,
Tanırım onları.
Nedense alçaktan yavaş uçarlar. Yıldızlar gözükmedi henüz. Hava hafiften esintili.
Acaba meltemli mi?
Tanıyamadım rüzgârı.
Utandım bu yüzden. Henüz üşümüyorum.
Çingene müziği dinliyorum.
Bir puro içimi oyalanıyorum.
Geceyi bekliyor, hülyalanıyorum.
Nasıl ki Bükreş cennet hayatı sürdüğümüz, ekmeğimizin başşehri,
Bu nehir de öyle. Gözbebeğimizin nehri.
Daha sayamadım. Karpat Dağları var, kayalarında kurt, doruklarında kartal olduğumuz.
Etrafında dolanıp ıskaladığı
Eflak Boğdan’ı var, Çadır kurduğumuz kırları var boydan boya suladığı.
Şarapları var tadına doyulmaz. İçeni azdıran,
Deli dolu şeyler yazdıran.
İşte ben de yazıyorum. Acep olacak mı?
İçimdeki cevher akacak mecra bulacak mı?
İşin özü mü?
Doğrusu ağır bir denklem çözümü.
Bilemiyorum.
Öyle şeyler var ki içimde, silmek istiyorum da, silemiyorum.
Ey TUNA. Neren durgun senin? Kim duymuş akmam dediğini.
Akmasan kim taşıyacak, ileriye doğru umutlarımı.
Umutlarım olmasa kim yaşayacak başka dertler için benim yerime?
Etrafımızı yıkmadıysak,
Bu güne kadar kimseyi yakmadıysak,
Gücümüzün yetmediğinden, aklımızın yatmadığından değildi.
Biz söz vermiştik bir kere, bizden zarar gelmeyecekti.
Varsın kimse bizi iyi bilmesindi.
Yeter ki namımız düvelde böyle anılsındı.
Ben şimdi deltanın hemen gerisinde,
Sondan bir önceki şehrinin berisinde,
Düşünürken, senin taa nerelerden,
Ülkeleri sayarak, Kayalardan kayarak
Kopup geldiğini.
Sen var mısın yokmusun, Senden haberi bile olmayan birisi, hatta ikisi ve hatta sığır sürüsü, Nereden bilecek senin neler görüp neler bildiğini.
Özgürce akabilmek, Karadeniz'e bakabilmek için kaç dere çoğalıp, kaç dere öldüğünü,
Kaç şehri kaç ülkeyi ortadan böldüğünü.
Hâlbuki bu olay ne de kolay görünüyor. Hayatında hiç akmamış,
Yatırıp da ufuklara buğulu gözlerini hiç bakmamışlar için.
Biz yine de onların adına, kılımızı kıpırdattığımız,
Yüreğimizi hoplattığımızda.
Bizim içimize inme inerken, ölümlerden dönerken.
Ne zor geliyor insana, onların velvele koparması..
Ciğeri beş para edenlerin en ufak bir esintiyi fırtına sanması..
Bir gün TUNA, inan bana, Eğer sen akamaz, ben sana bakamaz olsam; o birileri hatta ikileri ve hatta sığır sürülerinin varsa yürekleri, bil ki yağ bağlayacak.
Hadi herkesin de hakkını yemeyelim. Bizden yana birileri de elbet...
Üç ülke, iki deniz, dört tel örgü uzakta. Bizim için ağlayacak.
TUNA sen bilmiyorsun. Nehir olduğun, doğduğun yerden bir kibrit çöpü atılsa, kendi haline bırakılsa, benim onu bizim buralardan karşılamam olası.
Şaşılası değil mi?
Hâlbuki ben yapsam aynı eylemi. Senin suyuna karışması ihtimali o kibrit çöpünün; o sürülerin kalplerinin bir başkası için bir kere bile çarpması ihtimalinden daha büyük. İnan daha fazla.
İşte TUNA ben bu gazla,
Yeniden uçmak istiyorum. Bu kinle,
Bu birikimle, koşmak, coşmak istiyorum.
Bıraktım geride ilkokul günlerim gibi, dar günlerimin firarilerini,
Bol günlerimin riyakârlarını, haramilerini.
İçim buruk. Çok şeyler öğrenip, hiçbir şey öğretemedim. Suçum yok, çakılmışlar.
Aynı koordinatta kodlanıp, aynı çayırda otlanıyorlar.
Vaktim yok beklemeye.
Hakkım yok dertlerime dert eklemeye.
Ahval ve şerait böyle TUNA.
Yanlış anlama.
Ben sana yarama tuz basasın diye değil; koskoca bir deresin ya; bir racon kesesin diye geldim.
Şimdi sen dinlemeyecek misin bu deliyi?
Yoksa işine bakacak, sakin sakin taşıyacak mısın bir limandan bir limana şu üzerindeki,
Tomruk taşıyan sarı uzun gemiyi.
Sevdiğini biliyorum TUNA. Ağaçlardan kayını,
Balıklardan yayını...
Çünkü sevgi yoğunlaşmış emektir.
Sevgi emekse eğer, en çok emeğin onlara geçti demektir.
Bir de beni çok sevdin. Bende çok hakkın, hatıraların var.
Hani yıllar önce bir köprünün üstünde, arabadan inip de üstüne işemiştik.
Yol boyu bir bağdan üzüm çalıp yemiştik.
Bir keresinde de mezemiz lahana salatası ve havyar,
Şarabımızın markası Murfatlar idi.
Kıyında tüfek çatmış, etrafı yıkmıştık.
İçtikçe kusmuş, kustukça içmiştik.
Kendimizi Osman Paşa sanmış, sıçtığı taşı minnetle, şükranla anmıştık.
O günler attığımız naralar olmasaydı,
Biraz da yukarıdaki, çoluk çocuğun yüzüne gülmeseydi..
Şimdi sırıttığımıza bakma, Marmara çırası gibi yanmıştık.
Ben şimdi pek inanmam ama,
Bir şey dilesem mi acaba.
Hazır yıldızlar parıldarken, Kıyıların sularınla şarıldarken,
Şu en öndeki, kaymak üzereki yıldıza diktim gözlerimi,
Döktüm son sözlerimi.
Yeniden halayların başına geçip mendil sallayacağım.
Kurtalan Ekspresi'ne binip, ıssız bir istasyonda inip köy çocuklarına gazete yollayacağım.
Serin yayla rüzgârı olup ortalığı yine ben yelleyeceğim.
Dileğim olursa yoldaş TUNA söz, seni kardeşim belleyeceğim...

NAZMİ HASDEMİR
20.07.2003 GALAT-ROMANYA Tuna kıyısında bir akşam

Sarı Odalar



“Benim için önemli olan Fenerbahçeli Emre olmak değil, Fenerbahçeli Emre olarak anılmak. Bu nedenle Fenerbahçe’de Cemil ağabey, Can Bartu ağabey gibi sembol olmak istiyorum”
Oldun oğlum, Lefter oldun, Can Oldun, Cemil oldun. Büyük Mehmet oldun, Tanju Çolak oldun. O sarı formayı çıkardığın zaman ne olamadığını anlayacaksın.
Sen bizim hayatımızdan çıktın oğlum, yerimize şimdilik euroları koydun. Daha kalabalıklar sarı tribünler, daha zenginler, daha çok sahip çıkarlar. İlk yenilgide sakat ol istersen oğlum, sana yıkacaklar, hele ki frikiklerde topun başına geçme oğlum, atamazsan maç anlatan yalama spiker kıçını yırtacak Alex'e bırakmadın diye. Bizim maçta kolunu göster oğlum, Ali Sami Yen'e denk gelirse daha iyi olur. Daha çok sevilirsin.
Real Mallorca yerine MTK yı koy oğlum, oda yabancı takım o da. O takımda da vardın bu takımda da. O sarı tribünlerde dur durabilirsen oğlum. Unut unutabilirsen, yaptığımız kinaye değil biz sen sen diye bitmedik oğlum. Biz seni çoktan unuttuk. Bizim hayatımızdan çıktın oğlum, yerimize koy başkalarını koyabilirsen. Eskisi gibi ol olabilirsen. Bizden uzaksın artık, inan içimizde fesatlık yok. yerine kimleri koymadık biz. Alır başımızı gideriz Arda Turan'la efeler gibi hey. Aslanlar gibi.

Burası Sami Yen


Üzmeyeceğim...’Yıldız futbolcu, Fenerbahçe’ye transfer olup olmama ihtimali ile ilgili olarak şu ifadeyi kullandı: “Kadıköy’e giderim; ama sadece deplasmana!..” Konu hakkındaki en net cevabı veren Arda, sözlerini şöyle sürdürdü: “Galatasaray benim ailem, yuvam, her şeyim... Defalarca söyledim, yine tekrarlıyorum. Aslantepe’deki yeni stadımıza Galatasaray formasıyla çıkmadan hiçbir yere gitmem. Ben doğuştan, ölene kadar Galatasaraylı’yım. Beni sevenleri asla üzmeyeceğim...”
Kim gelirse, kim gelmezse, kim oynamazsa farketmez. Bizim bu sene kadromuzda bir dünya yıldızı oynayacak. Tam kapalının önünde, işte bu taraftar gözleriyle görecek kendisini. İçim rahat, Arda'ya güveniyorum, Galatasaray'lılığına inanıyorum. Yalandan dolandan değil, içten söylediğinden eminim. Kendisini Hagi'nin golünde kale arkasında top toplarken tanıyoruz. Bu sene gol kralı olursa demedi demeyin. Bize profosyonel futbolcu lazım değil, biz profosyonel futbolcuyu ancak kontratı süresince severiz. Öyle amatör futbolcular gelip geçmiştirki adlarını andıkça tüylerimiz diken diken olur. Hagi, gibi Taffarel gibi, Bülent Korkmaz gibi, Hasan Şaş gibi. Ve elbette Arda Turan gibi. Böyle futbolcular tarafındayız ya ne kadar övünsek azdır.

Oynamayan Oyuncu


Eğer yeni transfer(ne demekse ayrıca, transfer dediğin zaten yenidir) tanıdık bildik değilse hep kıllanmışımdır. Benim bu durumlarda Gamlı Baykuş öngörüm vardır. Olmayana ergi metodum. Bu metodumda büyük ihtimal yanılmam.

Ben gelmeden önceki sezon kaç maç oynamış ona bakarım arkadaş. Barusso geldiğinde kim ola ki bu hıyar diye baktım istatistiklere, adamımız kavun karpuz hesabı. Yata yata büyütmüş götü. Bu blogta yazdım daha hiç görmeden. Çarşamba gelmiş, perşembe kovun gitsin diye. Boşuna yarım sezon baktık ırgat Iseora'ya. Lincoln'e bi bok diyemedim kendisini tanıdığım için. Keşke tanımadığım biri olsaymış. O zaman banko oynayamaz derdim ve bilmiş olurdum. Linderoth'u kakalamışlar bize. Adam sakatlanmadı, meğer hastaymış. Milyonda bir olan kemik hastalığı seni bulacak, akla hayale gelmedik bir ameliyat olacan, sonra çıkacan top oynayacan. Olmaz arkadaş sakın bel bağlamayın toplamda 10 maça çıkarsa öpün başınıza koyun.

Kewell geldiğinde bizim gençler fazla heyecanlandı. Hürriyet'in treni sandılar. İngiliz ligini izleyenler ve de Leeds'ten tanıyanlar banko koydular takımın soluna. Arda'ya yer aradılar. Ben ise kuşkulandım ve baktım kara kaplı deftere. 2 senedir topa ayağını değmemiş bu uzak diyarların büyük futbolcusu. Rehabilitasyona geldiği belli. Sakatlığı geçtikten sonra çıkacağı ilk maçta sakatlanır.

Futbolculukta büyük bir sakatlık geçirmişsen geçmiş olsun. Artık bacağın yalama olmuştur. Kırılsa daha iyi, kaynar oynarsın ama bizimkilerin sakatlığı başka. Adalede, kasta. Aynı bela Emre Belozoğlunda gçreceksiniz kaç maç oynayabildiğini. Bizim Hasan Şaş'a bakın bir futbolcuda olmaması gereken ne hastalık varsa onu bulmuş. Bel fıtığı, migren, grip, sinir ne ararsan. Koltuk değneğini eline almadan bir sezon geçirebildimi. Uğur Uçar'ıda maalesef silin defterden iyileşemez. Serkan Çalık zaten diken üstündeydi, patladı çocuk. Sezon açıldı, resmi maç yok takımın yarısı ağır sakat.

Meira; onu da tanımıyorum. Araştırdım ki senelerdir banko. Tamam seyretmeye gerek yok bizde de banko.
Gelen kaleci için bir şeyi ancak ilk seyrettiğim maçta ilk geri pasında söylerim. Eğer kendisine gelen pası kapalı üste atabiliyorsa tamam, bir bok çuvalımız daha peyda oldu. Adını duymadım, Udinese'nin maçını izlemedim. İtalyan kaleciler teknik olur diye bir his var içimde. Velhasıl çocuklar, Sanço panço, Linderoth, Nonda, Lincoln, Kewell, Meira aynı maçta bir kere oynasın hepinize Adam Usta'dan 1.5 köfte.

31 Tem 2008

5. Haftanın Galatasaray 11'i


Fazla coçmayın sakın yeni transferlerle. Galatasaray kalecisi olarak Aykut'a güvenemem. Topu oyuna sokma şeklini beğenmedim. Ürkekliğine, kararsızlığına tutuldum. Teknik bir kaleci olsun istedim hep kalemizde. Taffarel misali. Sanchis namlı bir kaleci alınmış kiralık. 10 gün sonra ölümlerden ölüm beğeneceğimiz maça çıkacağız. Hiç kimsenin tanımadığı biri geçecek kaleye. Ne dafans oyuncuları tanıyor, ne taraftarlar. Ben Gamlı Baykuş yenilerden umutsuzum. Fakat takımdan asla umutsuz olmam. Kim gelirse gelsin 3- 5 maç sonra oynayacak olanlar asla ilk maçlarda oynayanlar olmaz. Kaleye yine Aykut geçer. Meira teknik adam oynar. Linderoth 3. maçta, Kewell 2. maçta iptal olur. Lincoln 5. maç öncesi takımdan ayrı düz koşuya çıkar. Hiç ummadığımız adamlar milli takıma seçilir. Hatırlayın geçen yılın Mehmet Topal'ını. Bizde bu sağlık ekibi varken her hafta en az 5 futbolcumuz ortopedi servisine gider.

Ben size 5. hafta sahaya çıkacak olan Galatasaray11'ini sayayım.

Aykut, Emre Güngör, Meira, Servet, Balta

Aydın, Mehmet Topal, Arda, Barış Özbek Hasan Şaş

Ümit Karan.

Bu takımda zorlama yoluyla Meira'yı oynatıyorum. Oda olmazsa kimse şaşırmasın. Bu takımı işte bu yüzden seviyoruz. Kim oynamazsa oynamasın, oynayan yeter.

30 Tem 2008

Umarım Gider

Bir de bu çıktı başımıza. İnşallah gider. Biz Galatasaray'lı futbolcu Hakan Şükür'ü çok sevmiştik. Sonrası bizi ilgilendirmez. Futbolcu olarak Galatasaray'dan başka bir takımda tek bir maç oynarsa futbolcu Hakan'ı da siler bitiririz işi. Demek ki iş sadece futbolculukla alakalı değil. Futbol dışında sevmediğimiz Hakan Şükür konusunda haklılığımız ortaya çıkar. Hakan ne düşünür bilmem ama kardeşi ve babası böyle düşünmüyorsa eşşeğim.

Sami Yen'in Önü


Burası Ali Sami Yen. Burada 15 gün sonra ölüm kalım maçı oynanacak. Kim bu hale getirdi lan burasını. Metalcilermiş, madencilermiş. Stadın dışı bu şekilde, içi kimbilir nasıldır. 50 bin kişi işemiş, sıçmıştır. Kim temizleyecek bu çöplüğü. 15 gün sonra biz bu stadın tribünlerinde tepineceğiz, milletin sidik kokusu çıkmamış olacak daha. UEFA yetkilisi gelmişse konsere, yada koserden sonra teftiş etmişse burada maç oynatırmı.
Kim izin vermişse bütün küfürlerim üstüne olsun. Neden böyle boktan şeyler Fenerbahçe Stadında olmaz.

29 Tem 2008

Doğru Haber

Doğru haberin kaynağı bombatransfer.blogspot.com dan alınan habere göre Fotomaç gazetesi doğru haber yazmayı garantilemiş. Aynı gün ayrı yerlerde çıkan(nasıl oluyorsa) aynı gazete. Demek sağdaki yalan haber ok yaydan çıktıktan sonra geldi ve durmuş saatin mutlaka doğru göstereceği bir an oldu, arkadan iki haberden biri doğru mantığıyla yayınlamışlar.

Bu gazeteyi gerçi okuyan falan yok. Ne yazarsalar yazsınlar önemli değil. Gazete alınır içinden at yarışı sayfası çıkarılır eğer alanlar inşaat amelesiyse sofra bezi yapılır değilse direk atılır. Bu gazetenin hammeddesi olan ağaca yazık.

28 Tem 2008

Flaş! Türkiye Olimpiyatlardan Çekildi


Aslında bu haberi ilk patlatacak olanlar Bombatransfer ekibiydi. Ama ben onlardan önce haberi yayınlayarak bir bomba patlatmanın heyecanını yaşıyorum. Evet haber ne yazık ki doğru. 10 gün sonra Çin'de başlayacak olan Olimpiyat'a sporcu göndermiyoruz.


Olimpiyat Komitesinden yapılmayan yazılı olmayan açıklamamaya göre, Milletimizi aşırı ilgisi nedeniyle bu yıl taa Dünya'nın öbür ucuna sporcu gönderip boşuna masraf etmeme kararı almış bulunmaktayız denildi. Milletin sporla ilgisi olanları, sadece Aragones'in ve Dünya Futbolu'nun yeni kralı Guiza'nin Fenerbahçe'ye transferini, Fenerbahçe'nin ne kadar büyük ve zengin(Borsa verileri) olduğuyla ilgilenmekte, bir bölümü terliksi hayvan muhabbeti ettiği, kaptanlarını kovduğu, bir bölümü Lincoln acaba bu sene oynarmı dan öteye ilgi alanı bulamadığı bir ortamda Olimpiyat Sporcu'larını tanımadığı, yok saydığı, hangi dalda yarışacağımızı bile bilmediği bir ortamda Dünya organizsasyonuna katılmayı gereksiz bulduğu vurgulandı.

Sporla alakası olmayan sevgili halkımızın bir bölümünün de başı şu sıralar Ergenekon opersayonuyla dertte. Bir bölümü ki- yüzde 60'ın üzeri- ot olduğundan ne sporla ne siyasetle ilgilenmekte bütün yaptığı iş karnını doyurmak ve abdest almak olanlardan ibaret. Geriye kim kalıyor Olimpiyat'la ilgilenen. Sporcuların aileleri, görevliler, Hıncal Uluç, Cüneyt Arcayürek ve toplasan 10 15 kişi daha.

Eskiden Olimpiyat denince 1 yıl öncesinden takip edilirdi sporcular. Elemeler, neticeler. Sporcular kıyasıya mücadele verirdi Olimpiyat'ta yarışmak için. Biz 1972 Münih Olimpiyat'larının bütün sporcularını sayabilirdik. Hala unutmadık, Mark Spitz'i, Kornelia Ender'i Aki Bua'yı, Emerson Fitibalti'yi......Varmı içinizde bu Olimpiyat'ta yarışacak rekortmenlerden en az birini tanıyan.

Ne gerek var lan bu ortamda Olimpiyat Molimpiyat. Oturun yerinizde bekleyin Fenerbahçe o tarihlarde MTK'yı eleyecek Avrupa Şampiyonluğu Final'inde kimle oynayacak onu tartışın. Galatasaray bakalım ön elemeyei geçebilecekmi. Memleket krizden çıkabilecekmi(1950 den sonra hiç çıktığı bir periyot varmı), % 60 büyük çoğunluk akşam evinde ne yiyecek, karısına suyu ısıttırabilecekmi siz ona bakın.

Biz bir garip çingeneyiz, nemize gerek gümüş zurna.