4 Eki 2008

Futbola Lanet Ettirenler; Feti Okuroğlu


Falco ve Stump vatani görevlerini yerine getirip, Galatasaray tarihinde yerini alıp terhis olduktan sonra büyük bir şamatayla takıma katıldı. Bursaspordan transferi olay olmuştu. Ali Sami Yen stadına helikopterle indirdiklerinde hepimiz iddialara girmeye başlamıştık. Kalede Steuce ve yedeği Nezihi idi. Ve Galatasaray bu sene toplamda 10 gol yemezdi. Ne de olsa Şampiyon takımın devamıydı.

Saftig Hocamızdı, Feti'nin geldiği sene 38 gol yiyerek ve sezonu 3. bitirerek kapadık. Olsundu ilk sene Feti'nin uyum sorunu vardı inşallah bu sene gösterecekti Falco'luğunu. Topu her pozisyonda taca atma becerisi vardı. Bülent kaptan'la müthiş uyum içersinde geçirdiler sezonu!. 8 defa yenildiler. Bu arada Saftig kovulmuş, Skibbe gelene kadar adı anılmaz olmuştu. Ulubatlı Souness'in başında olduğu takımın Feti'li defansı 24 puan geride yine 38 gol yiyerek taraftara kan kusturarak kapamıştı sezonu. Fenerbahçe stadına dikilen bayrakla ölümsüzleşti sezon. Feti kazmasıyla sorunumuz gittikçe büyümekteydi. Top geçer adam geçmez baltalı ilah bizi futbılu sevdiğimize bin pişman edenler ekibinin vazgeçilmez topçusu olacaktı.

Galatasaray için muhteşem yılların başı, Feti için felaket olacaktı. Fatih Terim'in teslim aldığı takımın defansında ilk sene 13 ikinci sene 4 maç oynayabilecek ve aramızadan ayrılacaktı. Hatırlamyanlar için söyleyelim İsmail Güldüren'in daha beteri, Can Arat'ın daha sakarı, Gökhan Zan'ın sakatlanmayanı, Servet'in Fenerbahçe'deki kazmalığı, Cihan'ın futbolu bilmeyeni, taraftarın baş çelişkisiydi.

Şimdi nerde bilinmez, ne kademede olursa olsun eğer futbolun hala içindeyse biz kurtulduk, kurtulamayanlara gök tanrıdan sabır dilerim. Bizden ayrıldığı güne bin şükür olsun.

3 Eki 2008

Meşe Odunu Hazır


Maçlardan önce yazdım, bu turu kıl payı geçersek beni kimse tutamaz diye. Ben bu çaylağı sanal alemde eşşek sudan gelene kadar dövdüm arkadaşlar. Saftigibe Hoca geçen sene bizi nasıl eledi hatırlayın. Ali Sami Yen'de Estergon Kalesi taktiği ile sıçan gibi oynadı. Berabere kalıp giderken bir gün başımıza geleceğini bilseydik suratına bakardık. Muhtemelen ağzı kulaklarındaydı. Götünü evliyalar yalamıştı takım Konya'dan gazi olarak geldi kucağına. Baş belası Orkun kaleye gelen bütün topları içeri aldı ve hezimet skorla koskoca Galatasaray'ı eledi. Bu eleyişle bokunda boncuk hesabı tarihin kurulup kurulacak en büyük kadrosuna Hoca yapıldı.



Ne beklenirki, adam küçük takımların patronu olarak küçük beyin sahibi. Deplasmanda berabere kalırsa iyi sonuç, Avrupa takımı maçında ne yapıp yapıp turu geçerse iyi sonuç. Biz neticenin değil haticenin peşindeyiz oysa. İçimize sinmeyen bir penaltı golüyle anlamsız bir futbol oynayıp takım bile sayılmayacak bir futbol mangasını elemişiz diye sevinelimmi.



Yolun başındayken yazıyorum, bu takıma yazık olacak. Bir ara kapalının önünde Serkan'la Yaser'i 1 metre arayla seyrederken tuhaf oldum. Yaser Kartal'da simit yediği günleri aşamamış, bu acemilikle en tecrübeli taraftarın olduğu tribünlerin önünde adeta gladyatör görevi üstlenmiş. Ayakları titriyor, bağıra çağıra Yaser'i ileri gönderebildik. Kafasına çarpan top kaleye girdi. O gölü biz attık, kimse leşe konmasın.



Serkan Kurtuluş Galatasaray'ın sağ beki olamayacak. Bu futbolla sakatların geri dönüşü onun sonu olur. Çaylak 3 sol bekle oynuyor, sanki voleybol takımı gibi sanıyor futbolcuları. Nereye koyarsa oynayacak. Balta oyun kurucu, Servet santrafor, bir gol atsa da kurtulsa bari.



Ne günlere kaldık. Milan'ı ,Real Madrid'i evire çevire yenen takımın tribünlerinde yırtınmış biri adını bir daha hiç anmayacağımız bir takımı sidik zoruyla elemiş takımın tribünlerinde aynı coşkuyla yırtınamaz. O maç Alpaslan'ın hatırına, gömüldüğü gün üzüntüden maça gelemeyenlerin icabeti sayesinde tıklım tıklım oldu. Bir de 3 gün önceki Baros-Kewell-Lincoln-Arda forvetinin resital verme ihtimali için coşkuluydu. 1-0 öne geçmiş ve kötü oynamaya devam eden takıma Nonda'yı sokamayan hoca beni korkutuyor.



Bu hocayı kovalım demiyorum. oldu bir kere sene sonuna kadar katlanacağız. Buraya yazıyorum Şampiyon bile olsak bu Hoca seneye yok. Başkan işi ona bırakmayacak kadar tecrübelidir. Gerekirse kadroyu da yapar. Yapamazsa durumdan vazife çıkarır olaya el koyarız. Nitekim geçen sene koyduğumuz gibi.

2 Eki 2008

Çaylak tur atlattı; Galatasaray 2-Belinzone 1


Maç öncesi Ali Sami Yen'in önü hala travmayı atlatamamıştı. Bu gidişle en azından bu sezonu yas tutarak geçireceğiz. Ve bundan sonra da Galatasaray var oldukça Alpaslan Dikmen'de var olacaktır. Tribünlerdeki seyirci Milan, Real Madrid seyircisiydi. Uzun yıllardır ilk defa tıklım tıklım ve coşkulu taraftar unutulmaz tezahürat yaptılar. Ne yazık ki bu taraftara yakışır bir futbol ortaya koyamdı takım.

Arda 3 gün önce gönülsüzdü, cenazeye bağladık. Devam ediyor durgunluk. İsteksiz yorgun Arda rakibi ısıramıyor, beklentilerimize cevap veremiyor. Herhalde sakatlıktan çıkamadı hatta yeniden sakatlandı. Bu kaçıncı yazım, bizim sağlık ekibi var olduğu müddetçe, yakında sahaya çıkaracak takım bulamayacağız. Darbeden sakatlanan Uğur haricinde bütün sakatlıklar şüpheli. Biz anlamadığımız işten ahkam kesmiyoruz ama bu doktorlara ben bile muayene olmam.

Lincoln şov yapmaya devam ediyor. Top ayağına gelsinde bir şeyler izleyelim diye yalvarıyoruz. Lincoln'e top gelsinin dilencisi olduk. Sağ taraf lanetli bizim. Sakatlıkları geçtik, genç bir futbolcu oynuyor, hayatının taraftarı önünde bir sıra takımına karşı. Heyecandan ayakları titriyor, Galatasaray sağ tarafına emanet baktığını o da biliyor. İtikbali yok, yakında kaybolur bizim için başlamadan biten hikaye olur.

Çaylak hala büyük takım hocası olduğuna inanamıyor. Balta oynayacak diye olmadık yerden ekmek çıkarmaya çalışıyor. Ne işi var oyun kurucu mahallinde. İpini koparan kendini Maradona sanmış, topla çıkıyor. Servet bu tekniği ile ver kaça giriyor, gol pozisyonlarında saçmalayıp rezil oluyor.

Adamımız beraberliğe razı, hatta bir gol yese bile olur bir futbol oynatıyor. Yardımcısı Ümit Davala elini bağ yapmış oyunu seyrediyor. Bizim kadar bile katkısı yok takıma. Bizler en azından kapalının önünden Yaser'e bağırarak golü attırdık.

Son yıllarda oynadığımız belkide en kötü takımla oynadık. Avrupa kupası maçı demeye dilim varmıyor. Bu takımı eledik diye de ben sevinecek değilim. Saftiggibe sevinsin. Bu maç gol yemeyiz diye beklentimiz vardı, muhtemelen yemeyecektik. Olurmu kazmanın biri (Serkan) taktı adama penaltı yaptırdı. Olur şey değil pozisyon yok, tehlike yok garezin mi var be çocuk ne tekme atıyorsun adama.

Ben bu sene nankörüm. İyi oynarsak futbolcudan oynayamazsak hocadan bilirim. Bu takımın her oynadığı maç en kötü maçıdır. İstesen de daha kötü oynatamazsın. Paf takımını çıkarsak yine elerdik. Kimse kendine pay çıkarmasın. Şova devam, en önemli mesele bu.

30 Eyl 2008

Alpaslan'la Bayramlaşma



Alpaslan- Hasdal mezarlığında her yanım kara,
Şimdiden Cim Bom hasreti kanayan yara
Vazgeçilmez bir sevdadır özlenen burda
Yüreğim sizde kalsın öldükten sonra


ultrAslan- Alpaslaaaan, bu bayram kötü haberin geldi
3 gündür ağlıyoruz gözlerimize karalar indi.


Uyu Alpaslan sen rahat uyu yarın yine bayramdır,

Alnımıza yazılanlar kara yazıdır.


Alpaslan- Sen ağlama büyük taraftar her maç yine doğarım
Trübünlerin başına geçer bayrak sallarım.

Alpaslan- Hurda arabanın içinden aldılar beni,
Sarı Kırmızı bayrağa sardılar beni,
Ağıtlara türkülere yaktılar beni,
Bir bayramın arifesiydi gömdüler beni.

ultrAslan- Alpaslaaaaaaan, bu nasıl bayramdır,
İçimiz ağlıyor, karalar bağlıyor.

Alpaslan - Sen ağlama büyük taraftar, her maç yine gelirim,
Kapalının önüne geçer halay çekerim.

Lincoln Derhal Şutlanmalı!


''Bunların hepsi söylenecektir ama Lincoln derhal şutlanması gereken bir oyuncu. Lincoln'den Galatasaray'a hayır yok. Bunlar söyleniyorsa zaten bitmiştir. 'Şuyu vukuundan beterdir.' Bunu sana sık sık söylüyorum. Galatasaray'ın bu futbolcuya güveni yok. Futbolcuların da yok, yönetimin de yok. En kritik maçlarda oynamayan, toz olan bir futbolcuya tribünler tezahürat yaptığı için takım içinde tepki de var üstelik. Bu da insancıl bir tepki.
Benim 35 maç anam ağlasın, Lincoln 30 maç yatsın, gelsin oraya '1 maçta, 1 pozisyonda gol attı' diye tribünler 'Lincoln' diye ayağa kalksın!.. Ben o adama tepki duyarım. Duymazsam zaten ben insan değilim. 'İnsancıl değerlerim eksik' demektir. Onun için bu Lincoln'den Galatasaray'a hayır gelmez. Zaten oynadığı hangi takıma gelmiş!.. İnsancıl değerler olarak da futbolcu değerleri olarak da on para etmez''. Hıncal Uluç

Büyük düşünür Hıncal Uluç'u bi bok sanıp Lincoln'ü şutlasalardı bizle bu hafta fantastik pasları göremeyecektik. Hıncal Abi'ye göre yatan Lincoln oynayacağına koşan Mehmet Güven oynasın dı. Açın bakın son 1 sene ne demişse tam tersi çıkmıştır Usta'nın. Bu adam boşuna Denizli takımın başına gelsin diye sakalını sıvazlamıyor. Mustafa Denizli Hıncal ne derse onu yapar. Bu adamlar bir de en çok okunan yazarlar. Toplumu etkileyebiliyorlar, bizim gibilerin yazdıklarını takip edip, çalıp yazıyorlar. İsabet ettikleri yazılar işte onlardır. Ne anlar futboldan, futbolcudan. Taraftar ona göre çapulcu, gördü işte bir çapulcunun cenaze törenini. 100 tane Hıncal gitse bir Alpaslan edermi. Milan Baros ona göre bitmiş, Kewell tatile gelmiş. Varsa yoksa Galatasaray devrilse Hoca kovulsa ve şu ölümlü dünyada Florya'daki eski odasından bir puro tüttürse. Dürüllü'lü arkadaşını Galatasaray'ın başında görmeden giderse gözü açık gidecek üstadın.

Sen kimsin be Hıncal Uluç, koskoca Lincoln için racon kesiyorsun. Burası aslan yuvası, Ertekin'in barı değil, güzellik yarışmaları salonu hiç değil. 19 mayıs 2007 devrimi karar verir kimin oynayacağına,kimin gideceğine. Daha Lincoln'le çok işimiz var bizim. İlaçlarını muntazam almaya devam et Hıncal Abi, Linconl pas atarken yavşak yavşak gül, Baros doksanın tozunu alırken viskini yudumla, Kewell orta yaptığında köse sakalını kolla. Kolpadan da olsa Galatasaray'lısın.

Yazdıklarını nerene mi sokacaksın?. Boşver seni adam yerine koyan yok zaten.

Sizin Hiç Alpaslan'ınız Öldü mü?


Futbol nedir? Takımınıza maçı kazandıran şey nedir? İnce ince düşünülmüş, özenle uygulanmış bir taktik mi? O taktiği yaratan ‘beyin’ mi? Uygulayan futbolcular mı? Taktik maktik hak getirdiğinde sahneye çıkan yıldızlar mı? Yoksa lehinize aleyhinize, artık Allah o gün ne verdiyse, ince ince düdük çalan hakemler mi? Hepsinin özü şans mı yoksa? O topu direkten döndüren ya da filelerle buluşturan, son saniyede dünyanın en iyi kalecisine elinden kaçırtan, yaradana sığınıp vurduğunuzda 90’a takan? İyi bir zemin yeter mi kazanmaya, sadece inanarak kazanılıyor mu gerçekten yoksa? Taraftarı neresine koyuyorsunuz futbolun peki? Birbirine denk iki takım 4-4-2 oynadığında maçı kim kazanacak, söylesenize hadi? Ben, uzun seneler önce, futbolun taraftar olduğuna inandım... O maçı güzelleştiren, nefis bir stadyum, güzel bir zemin, iyi bir kadro, limonata gibi bir hava kadar, dolu tribünler oldu benim için... Hatta tribünler olduktan sonra, onlar olmasa bile oldu zaman zaman... Ben tribünde edinilen arkadaşlıkları, o haftadan haftaya, 90 dakika için bir araya gelmeleri, tribünde gülme krizine girmeleri, devre arasında maç geyiği yapmaları, kim var kim yok diye bakmaları, tekrarı olmayan pozisyonu kaçırdığında yanındakine ‘Kim attı, kim attı?’ diye sormaları sevdim...
En çok arkadaşlarımı sevdimAynı anlamsız tezahüratı, bir profesöre ve bir ilkokul mezununa, bir üst düzey yöneticiye ve kapıcısına omuz omuza yaptıran neydiyse artık, benim sevdiğim tam da oydu... Soğuk havalarda tribünde bir avuç olmanın hissettirdiği ayrıcalığı sevdim ben... Soğuktan donmaya ramak kala patlayan ve tek amacı bizi zıplatarak ısıtmak olan “Çıldır, çıldır, çıldırmayan...” tezahüratını sevdim... Hava ne kadar soğuk olursa olsun, tribünde hissedilen ‘Aslında o kadar da soğuk değil!’ duygusunu sevdim... Yağmurda ıslandığını fark etmeden ıslanmayı, güneşte yandığını anlamadan yanmayı sevdim...İlk defa çıktığı kız arkadaşını maça getirip, galibiyet sonrası tezahürat yapa yapa eve gittiği için kızı statta unutan salak tribün arkadaşımı sevdim... Her maçı falancanın sağında filancanın solunda, sezonlardır yıkanmayan kokuşuk (aka uğurlu) formasıyla seyretmezse o maçın kesin kaybedileceğine inanan naif erkekleri sevdim... “Bu erkekler neden sadece statta naif?” diye düşünmeyi sevdim... Gittiğimiz fasıllarda bazı şarkıların ‘orijinal’ versiyonunu hatırlamamayı, büyük bir ciddiyetle, kimseye fazla çaktırmamaya çalışarak tribün versiyonunu söylemeyi sevdim... Alelade bir şarkı radyoda çalarken içimden, sırf o şarkı bizim takım gol attığında statta çalan şarkı olduğu için kendimi ‘Gooool’ diye bağırırken yakalamayı sevdim... Maç öncesi tahmini 11’ler yapmayı sevdim... Maç sonrası ev yolunda maç kritiği yapmayı da... Hagi’yi sevdim ben... Hooijdonk’u sevdim... Nouma’yı da...Ama ben en çok tribünde edindiğim arkadaşları sevdim... En sağından başlayıp, ortasından geçip, en solunda karar kıldığımız tribünde yanında oturduğumuz Sarı’yı, Nevzat’ı, Bülent’i, Emin’i, Zafer’i, Burak’ı, Alpaslan’ı...Maça gidince orada olduğunu bildiğin bir şeydi Alpaslan... Nasıl Galatarasay’ın tam kafandaki olmasa da öyle ya da böyle bir 11’le sahaya çıkacağı kesinse, Alpaslan’ın da orada olacağı kesindi... Aşağıda durur, pankartları tek tek astırırdı... “Kanka, üst üste gelmesin” derdi... Tribünde kavga da gördüm, korkunç yenilgiler de, ama Alpaslan’ın gülmediğini hiç görmedim ben.... Basketbol maçında da oradaydı, deplasman maçında da... Bursa deyince Ebru telefonda, “O maç haftaya değil miydi?” diye düşündüm anlamsızca...Bizim arkadaşlarımız daha hiç ölmemişti Alpaslan... Annemlerin uzaktaaaan ahbaplarının başına gelen bir şeydi ölüm... “Kaç yaşındaydı?” diye sorunca “83” cevabıyla gizlice iç rahatlatan bir şeydi... Ama meğer ölüm varmış, korku varmış, bu dünyanın sonu varmış... Sayende onu da öğrendik Alpaslan...

Futbolu Sevdirenler;Erhan Albayrak


Adamlık parayla satın alınmıyor. Biz ne maymunlar gördük gol attığında kapalının önüne gelip şov yapan. Belki de ilk defa gol yediğimize sevindik. Erhan Albayrak beraberlik golünü attığında önümüze doğru koşarken önce şaşırdık, bir hareket bekliyorduk şu acılı günümüzde. Ne de olsa alışkınız kötü şeyler görmeye. Bir baktık bir elini kalbine bastı, diğerini kapalının tavanına asılmış Alpaslan'a kaldırdı.
İyiki gol yemişiz, yoksa Erhan Albayrak'ın adamlığını nereden anlayacaktık şu kahpe futbol piyasasında.
Alpaslan kardeşimizin ölümü bundan böyle Fenerbahçe taraftarına ve camiasına bakışımızı değiştirdi. Artık ağır küfür olmaz, hafifide olmaz belki. Yıllardır kimsenin yapamadığını Alpaslan'ın tabutu yaptı. Taraftarlar barıştı, keşke ilk maç Ali Sami Yen'de olsaydı Fener'le.
Erhan Albayrak gibi futbolcuların çoğalması, var olanların kendini göstermesinin zamanıdır artık. Futbol sizlerle güzel Albayrak, teşekkürler bize gol attığın için.

29 Eyl 2008

Futbolu Sevdirenler; Yusuf Altıntaş(Köylü)


Ali Çoban,İviç zamanında taraftarla atıştı yanlış hatırlamıyorsam. Biletini kestiler, o sırada Körfez ekibinde bir cengaver nam salmaya başlamıştı liglerde. Tekmeye kafa atan, adama kafa atan, sert, sinirli, Köseköylü Yusuf. Yusuf, o sezonun bitiminde kendini Galatasaray'ımızda buldu. Bülent Korkmaz ile birlikte Galatasaray defansı artık yeni bir model oluşturmuştu. Ben yenilmem diyecek, savaşacak, boğuşacak iki Rambo dosta güven dost olmayana korku salıyorlardı. 186 lig maçına çıktı Köylü Yusuf, 6 kere atıldı tonla sarı kart gördü.

Banik Ostrava'ya uzaktan attığı gol bize turu getirmişti. Rıdvan'ın , Metin Tekin'in belalısıydı. Sözleşme zamanları köyünde mangal yapardı. Galatasaray'da çaycılık yaparım diyecek kadar Galatasaray'lıydı.

Galatasaray'ın şampiyonluğu garantilediği bir maçta boş kaleye topu atmamış, Tanjuyu beklemiş, Metin Oktay'ın rekorunu kırdırmıştı. Bereket Hakan Şükür, Tanju'nun da rekorunu kırarak Köylü'yü iyilik yaptığına pişman olmaktan kurtarmıştı.

Köylü Yusuf'un abisi de futbolcuydu, o abisini sakatlayacak kadar maça konsantre olurdu. Gariban babasıydı, yardımseverdi. İnsan gibi insandı. Unutulmaz Galatasaray'lılar arasında adı sonsuza kadar yaşayacaktı.

Yusuf Altıntaş; Galatasaray'a gelişinden gidişine kadarki duruşun, futbolculuğun, adamlığın bizi biraz daha Galatasaray'lı yapmıştır. Galatasaray'ı sevdirenlere bin selam olsun.

Alpaslan; Tribünlerde Gömülü


13.11.1965 te oynanan Altay maçında Alpaslan Dikmen
yoktu. 28.9.2008 tarihindeki Konyaspor maçında da olamadı. Bundan sonra hiç bir maçta olmayacak. Hiç bir gole sevinemeyecek, Galatasaray yenildiğinde, elendiğinde ağlayamayacak. Aslantepe'yi göremeyecek, formayı giyemeyecek. Tribünleri öksüz bırakıp, bilinmeze gitti Alpaslan. Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Galatasaray var oldukça, kurucusu olduğu ultrAslan onu hiç bir zaman unutmayacak.


O kendisinden büyüklerin bile Alpaslan Abisiydi. Tribünlerdeki her kademedeki taraftarı bir çatı altında birleştirebilmeyi başardı. Hayatı Metin Oktay'dı sanki, gidişide onun gibi oldu.


Alpaslan; tribünlerin gülü, Hasdal'da sarı kırmızı mezardaki ulu ölü,

Alpaslangülü, ölümdür işte böyle bazen, Galatasaray'lılığın en büyük ödülü.

Alpaslan Dikmen, gözpınarlarımıza gömülü.


Ağla ultrAslan Ağla; Galatasaray 4-Konyaspor 1


Galatasaray tribünlerinin verdiği en büyük kayıptı Alpaslan. ultrAslan öksüz kaldı. Maçtan önce stad civarı cenaze eviydi. Maç, Alpaslan'ın veda maçı oldu. Bundan sonra Galatasaray maçlarını Alpaslan'sız oynayacak. Ateş düştüğü yeri yakar, başkaları pek anlamaz ama bizim acımız çok büyük. Bundan sonra tribün jargonu eskisi gibi olmayacaktır.


Takım sahaya aynı bizim gibi acılı çıktı. Özellikle Arda gollere bile sevinemeyecek kadar acılıydı. Tribünler 10 dakika bağırmama kararı aldığı için sanki seyircisiz gibi oynandı ilk dakikalar. Sonrası zaten Alpaslan'ın ağıtı oldu.


Defansta kademe hataları devam ediyor. İtalyan, Portekiz ve Türk'ün ortak bir dilde tez elden alşamaları lazım. Her maç 4 tane atacak değiliz. Belki de Dünya'nın en teknik sağbeki bizde oynuyor. Varsa da ben bilmiyorum Hasan'ın tekniğinde sağbek. Servet'te geçen yılki futbolundan çok uzak. Kulübeye de çok yakın. Bu kadar çok sakatın olduğu takımda hastaneden taburcu olan unuttuğumuz Mehmet Güven vardı orta sahada. Kesin sakatlanmıştır yeniden. Futbolu bir gram ileri gitmemiş. Böylesine büyük futbolcuların arasında bu kadar kötü nasıl oynayabilir bir futbolcu. Bir daha ne zaman takıma girer bilinmez.
Keweel çıkıp Yaser girerken tuhaf oldum. 6 ay önce Kartal'da simit ye, 6 ay sonra Kewell'in yerine oyuna gir. Bu adam kolay kolay motive olamaz. Motive olana kadar da iş işten geçmese bari.
Galatasaray büyümeye devam ediyor. Gol yediğinde kimse korkuya kapılmıyor. Bu kadar usta ayak varken nasıl olsa atarız diye rahatlar. Lincoln'ü biz kötü gününde yazdık, şimdi sıra yalamalarda iyi günlerini onlar yazsın. Lincoln varken oynatmayan, atı varken eşeğe binen köylü gibi bir şeydir. Korktuğu başlarına geldi yavşakların, Lincoln başlarına bela olmaya devam edecektir. Baros'un gol krallığı şimdiden kutlu olsun. Bu takım bu yıl gol rekoru kıracaktır. Kewel'li, Baros'lu, Lincoln'lü, Arda'lı forveti zevkle hayranlıkla gururla seyretmeye devam.