31 Ağu 2013

Vatan Sağ Olsun Biz Hasta Olalım; Eskişehir 0-0 Galatasaray

Bir önceki hafta Ameliyat haftasıydı, bu hafta da CAS haftası. Futbolcu Başbakan, futbolu kurtarsın görünümünde başta Ulusal takımı, devamında Galatasaray’ı batırsın diye Fatih Terim’i futbolun başına getirdi. UEFA’dan yıkım kararı çıkacağı netti, buna rağmen ilgili takımlar, maç yaparak iki Türk takımının daha şovun içinde kalmasına müsaade etmediler. Aslında yok ama eğer kırıntısı varsa, adalet dediğimiz kanun kural hukuk diye bellediğimiz sistemin zerresi olsa Aziz ve Tüpçü ’nün vatan futboluna ihanetten yargılanması gerekirdi. Eğer başımızdakiler, kurmak istedikleri rejimi kurmuş olsalar bu yargılama sonucunda, dün şafak vakti de idam edilmiş olacaklardı. Yatıp kalkıp Yüce Gök’e dua etsinler ki ülkemiz henüz kör topal da olsa hala Cumhuriyet’le yönetilmekte ve büyük baş hırsızlığın cezası yok.

Futboldan anlamayan Ecevit zamanının Avrupa Şampiyonu, bilmem kaçıncı defa şahlanmış nurlu ufuklara doğru uçuyordu bu hengâmede. Yukarıda birleşme küçük beyinlilerin yapabileceği, isteyebileceği bir şey olamazdı. Olsa şaşardık zaten, öyleyse aşağıda birleşelim kararı verdiler. Fenerbahçe ve Beşiktaş batmıştı, futbol oligarşisi Galatasaray’ın çıkmasına izin vermedi. Pisliğin içinden bulaşmadan kurtuluş yoktu tek başına.
Fatih Terim bu ülkede futbolu bilen tek kişidir. En büyük hoca falan değildir, başka hiç kimse futbolu bilmediğinden, kimse kendisiyle yarışmadığından bütün yarışları kazanmaktadır. Bu yerlere de tek başına, tırnaklarıyla kazıyarak geldiğini sanmaktadır. Yukarılara gün be gün taşınmış, sistemin futbol şubesindeki bir numaralı savunucusu vakti zamanı gelince, yol kavşaklarına girince kendisini buralara getirenlerin, getirilmesine yol verenlerin verdikleri emirleri yerine getirmek için tereddüt göstermeyeceği açıktır. Biz bu toplantılarda değiliz, ne kararlar alındığını bilemeyiz.  Biz sadece Galatasaray açısından duyduğumuz kaygıları, birkaç kişiye aktarmaya, tarihe not düşmeye çabalıyoruz.

Düşüncemiz, sistemin iki büyük başından birinin düştüğü telafisi uzun yıllar alacak durumun tersine, diğer sistem takımı Galatasaray’ın önlenemez doğal sıçramasıyla, hassas dengeyi bozacağı, futbol endüstrisinin sonunu getireceği korkusudur. Beşiktaş’ı takımdan bile sayan yoktur. Aynı suçu işledikleri, aynı cezayı aldıkları halde Beşiktaş’ın haber bile olmaması bu yüzdendir.
İlerleyen günlerde Fenerbahçe’den puanlar silinecektir. Galatasaray istediği kadar kötü oynasın, istediği kadar puan kaybetsin sonunda Galatasaray Şampiyon ilan edilip, Şampiyonlar ligine gidecektir. Bari bu arada kâğıt üzerinde Fenerbahçe Şampiyon olsun veya sırası geldi aradan Beşiktaş’ı çıkaralım denmiş olması muhtemeldir.

Dünkü Galatasaray kadrosuna bu kadar kötü futbol oynatmak için elit Hoca olman lazım.  Oynatamazsın, oynamazlar. Kenarda hiç kimse olmasa, Drogba’ya takım yaptırıp, sahaya çıksalar kötü oynayamazlar. Kötü oynamak için kenar müdahalesi gerekir. 90 dakika boyunca bir an bile dikkatini sahadan ayıramazsın, olur da o an Dünya çapındaki futbolcular Dünya çapında gol atabilirler. Gaziantep’e, Bursa’ya attıkları goller gibi. Sonra uğraş o golü çıkarmak için, Emre’yi mi soksam, Erman’ı mı soksam diye. Terim 1 saniye gözünü maçtan ayıramıyor, istediği zaman atıp istediği zaman yiyecek bir görüntüsü var.

Maça formsuz Hamit’i İstanbul’da unutup, Engin Baytar’a bir hamle şansı vererek başladık. En azından kendimizle hem fikiriz, Galatasaray kadro derinliği 11 kişiyle sınırlı. Oynayanları değiştirecek, girdiğinde katkı yapacak tek bir oyuncu yok. Olsa olsa Engin Baytar olur diye düşünmüş olabilirler, biz de maçın başında öyle düşündük. Maçın adamı olur dedik, Sen misin Engin Baytar’a güvenen.

Amrabat’ı at diye aldılar eşek çıktı. Kayseriliden mal alınmaz, bilezik gibi geçirirler. Onca parayı verdiren Terim mutlaka bir maç iyi oynayacak olan Amrabat’ı o maç belki de bu maçtır diyerek, padokta bekletti. İstediğin kadar usta joker binsin, eşek, eşektir, nal toplayacak. Bereket altılıda tek geçmemiş, kupon sadece Amrabat eşeğinden yatmadı.

Burak Yılmaz Terim’in başına bela bir futbolcu. Oynatsan,1 gol atacak diye potansiyel 10 gol pozisyonunu harcamış oluyorsun. Oynatmasan o maçı kumar oynamışsın demektir. Burak Bey küser, takım gol atamazsa sebebi sen olursun, sonradan soksan guruna yediremez, faydası olmaz. Takımdan ayrılsa üzülmem, ayrılmasa yedek kaldığında üzülürüm.  

Galatasaray maçları 90 dakika oynanmıyor. Dün saniye tuttum. Taçlarda, serbest vuruşlarda, kornerlerde, Ayı Eboue’nin yalandan yerde yattığı dakikalarda, değişiklilerde, Kronometreyi durdurdum. İsteyen maçı tekrar seyredip aynı şeyi yapsın, 1 saniye eksik söylemişsem şerefsizim. Tam 22 dakika oynanmadı. Semih-Gökhan-Semih paslaşmaları, topun 1 metre bile ileriye taşınmadığı görece maçın oynanmadığı dakikaları saymıyorum. Her maç 0-0 a razı Muslera’nın geçirdiği vakitleri de hesaba katmadım. Top Melo’ya gelmeden, santrayı geçemiyor.
Maçı Türkiye’nin en kötü hakemi yönetti, Cüneyt’in yönettiği hiçbir maç zevkli olmaz, avantajı oynatmaz, çok düdük çalar. Bu handikapla kötü bir maça hazırlıklıydık, ne var ki takımın bu kadar da kötü oynayacağını açıkça öngöremedik. Sadece maçın ilerleyen dakikalarında Semih’in Kartalspor günlerini özler oyununu görünce kendi kalesine gol veya bir penaltı yaptırır kehanetinde bulunup tevatür attık, az daha kehanetimiz gerçekleşecekti.

Bu Semih’ ki Galatasaray adına en çok koşan 3. Futbolcusu çıktı. Servet ’de her maç listeye girerdi. 5 defa korner, 8 defa serbest vuruş için ceza sahasına gidip geldiğinde 5 km yol kat etmiş oluyorsun zaten. Boş koşu, tırıs gidip, tırıs gelmeyi, hatta yürümeyi bile koşu mesafesine ekliyorlar. Palavra Semih dünkü maçta 500 metre bile koşmamıştır benim hesabıma göre.

Galatasaray kurgulanırken savunma milinde savunulduğu gibi 4 değil 5 futbolcu var. Melo nerdeyse iki kazmaya yapışık oynuyor. Ne Semih, ne Gökhan topu oyuna sokmuyor, sokamıyor, bu yüzden Melo savunma oyuncusu pozisyonunda görünüyor. Gol atmak için yoğun bir çabası yok takımın. Nasıl olsa bir gol atarız, sonrası Estergon Kalesi taktiğiyle idare ederiz maç taktiği geçerli. Koskoca ilk yarı heba oldu. İkinci yarı hamle bekliyorduk, biz anlamadığımız gibi vatanda Terim’den başka anlayan yoktu.  Burak çıkar, Ceyhun girer, Ceyhun Melo’nun pozisyonuna geçer, Melo Drogba’nın dibinde gole yardımcı olur diye umduk. Anlamıyoruz, anlayan hocamız, Burak’ı çıkardı hamleyi yaptı, ama Melo yine gol yemeyelim pozisyonundaydı. Buna rağmen aynı dakikada 3 gol pozisyonuna girdik. Yani maçı 5 dakikada oynadık ve bitirdik. Atamazsak yemeyelim hocamızın mottosudur. Atamayacağımıza karar verdi ve yemedik. Muslera’ya ve Necati’ye dua ederek maçı bitirdik.

Devletimizin, futbol bakanlığının bekası için puan veya puanlar kaybetmemiz gerekiyordu, kaybettik. Yapılan anlaşmayı görmediğimizden daha ne kadar kaybedeceğimiz konusunda bilgimiz yok. Galatasaray’ın hatırı sayılır bir puan farkıyla çok daha fazla kaybetmesi futbol oligarşisinin ali menfaatinedir. Yarın maçlar kızıştığında, lekelenmiş takımlarla burun buruna gelindiğinde Galatasaray taraftarının olası haklı isyanının önüne Fatih Terim barajı kurulması da yine aynı gerekçelerdir.

Vatan sağ olsun.   

29 Ağu 2013

TÜH Size(Taffarel-Ümit-Hasan Sayz)

Önce Yüce Gök'e tapınarak başlayalım. Çok şükür ki, başımızda futbol oynamış, hatırlayanlar var iyi de oynamış dolayısıyla futboldan çok iyi anlayan bir Başbakan var. Hatta az daha Fenerbahçe'ye bile transfer oluyormuş. Konu bu değil ama keşke olsaymış, en fazla şimdi bir Penguen kanalında Fener geyiği yapan onlarca şebekten biri olurdu. Totemin etrafında dans etmeye devam edelim, ya futboldan anlamayan, topu görse bomba diye karakola götüren Ecevit Başbakan olsaydı. İyi ki Ecevit futboldan anlamıyormuş, devrinde Galatasaray Dünyanın en büyük takımı, Milli Takım Dünya 3.sü olmuştu. Bereket şimdi çoğu veteran futbolcudan daha fit Tayyip var, her şeye karıştığı gibi futbolumuzu da kendisi idare ediyor. Etmese Geçen yıl Galatasaray çeyrek finali, Fener bir gol daha atsa veya yemese finali görmüştü. Toteme yüz sürün Milli takım son 4 maç kala hala umudunu sürdürüyor. Diğer sporlarla ilgilenmediğimizden bilmiyoruz, muhtemelen madalya koyacak büfe bulamıyoruzdur.

Ve Tayyip futbolda son kumarını geçen hafta oynadı. Maksat ulus sporunun zirvelerde dolaşması değil, nerede bir hatırı sayılır bir kademe varsa oraya mutlaka şeriatçı birini yerleştirmek. Kendisi bulunduğu yere başkalarının planlamasıyla geldiği için, her durakta bir ricayı emri yerine getiriyor. Futbol para etmeye başladı başlayalı da kontrolü altında. CAS dan takımların kasılarak gönderileceğini herkesten önce ve daha iyi biliyordu. Gezipark olaylarının patlayacağını bilse, kendisi sırça köşkte otururken, Fenerbahçelilerin gecekondusunu taşlamazdı. Başına iş aldı, şimdi eğer futbol yasalarını az buçuk bile işletse Fenerbahçe'nin amatör kümelere kadar düşürülmesi gerekecekti. Futbol oligarşisinin sonu demekti bu ameliyat. Daha kolay bir yol buldular. Ve birazdan gerekçelerini yazacağım ameliyatı geçen hafta yapıp, hastayı yoğun bakıma aldılar.

Başbakanın futbol, takımlar, milli takım umurunda bile değildir. Hikmetyar'ın önünde namaz kıldığı zaman muhtemelen futbol hayatı bitmiştir. Daha ciddi misyonu vardır.Şu an kontrol edilemez biçimde sürüklenmektedir. Aklı selim Fenerbahçe Taraftarı, başlarına sebebi mutlaka anlaşılacak felaketi açanın Tayyip Erdoğan olduğundan emindir. Artık her maç bu daha başlangıçtır. Fenerbahçe Avrupadan kovulmuş, ligten düşürmek de Şebeke'nin işine gelmemektedir. Böyle idare edelim desen hadi Beşiktaş'ın da yarası var gocunuyor, Galatasaray taraftarını nasıl zapt edeceksin. Milletin balık hafızalı olduğu konusunda hem fikiriz de, yine de bir zaman ihtiyaç var. Başka zaman olsa, Galatasaray hocasını aynı anda Milli Takımın başına getirmeye kim cesaret edebilir. Geçen yıl, Aykut aynı anda Milli takım hocası olsa biz kıyameti koparırdık. Fenerlilerin koparmaması garip değil mi?

Fatih Terim'in Milli takımın başına getirilmesi, bir anlamda Fatih Terim'in Şebeke'nin başına getirilmesi demektir. Şimdi hangi Galatasaraylı, hangi, maçta Fatih Terim orada reisken, Feneri düşürün diye bağırabilecektir. Sistemi kuranların içinde olmadığımızdan ancak olaylar bittikten sonra yorum yapabiliyoruz. Belki de bu sezon Galatasaray'a, nasıl olsa Fenerbahçe Şampiyonlar Ligine gitmeyecek, Galatasaray'ın gitmesi garanti, bari Şampiyonluğu Fener'e verin de hassas denge bozulmasın diye rica ettiler, pardon emir verdiler. Belki de 10 yılda bir Şampiyon olmasına izin verilen Beşiktaş'a sıra gelmiştir. Ben bu sezon eğer Başbakan taklaya gelmezse, Galatasaray'ın Şampiyon olmayacağına(olamayacağına değil) bahse girerim.

Biz kendi kapımızın önünü süpürelim bari. Bu sütunlarda onlarca yazı yazdım, Fatih Terim Hoca değil diye. Bahtiyarım ki şimdi bütün futbol milleti benimle aynı fikirde oldu. Milli takıma Hoca lazım olsa, 2 ay önce yarı final görmüş koskoca Aykut, seneler önce yarı final oynamış, 3 takımda Şampiyonluk yaşamış Dürüllülü, Dünya 3.sü Şenol Güneş, Milli Takım hocalığı seçimle olsa uzak ara seçilecek Yılmaz Vural hocalar boştayken, tuvalete gidecek vakti olmayan Fatih Terim'e görev veriliyor. Yani hocalık görevi değil verilen anlatmaya çalıştık. Bir başka ifadeyle Fatih terim Hocaysa bu saydıklarım, ve şu an o takım senin bu takım senin Evliya Çelebi gibi dolaşanlar ne. Kaldı ki Galatasaray ve Fenerbahçe'ye hoca lazım değil. Olsa Reykart geldi, teneke bağlandı arkasına. Oligarşinin iki yağlı kazığı hocalarla idare edilemez. Fenerbahçe idare edilir sandığı için başına bu felaketler geldi. Fatih Terim olmasa bizim başımıza da gelmesi işten bile değil. Fatih Terim Galatasaray'da futbol takımı hocalığından çok daha başka işler yapmak mecburiyetindedir. Kuşkularımız, kuruntularımızın sebebi budur. Yol yakın, uyarıyorum, Galatasaray, yapılan ameliyatla steril odaya alınmış serum bağlanmıştır. Bakalım Fatih Terim hem Musa'yı hem İsa'yı nasıl memnun edecektir?

Bu kadar yazdığımız yazı giriştir. Okunacağından emin olsam 100 sayfa devam ederdim kesiyorum, ana fikre giriş yapıyorum. Taffarel'e, Ümit'e, Hasan'a yani Grande'nin yardımcılarına. Galatasaray tarihinin en büyük macerasını yaşayan, yaşatanlara. En sevdiğim Galatasaraylılardır, bunu peşin yazayım. Yardımcılık adında bir ekmek varsa bu çocuklar yesin, helal olsun. Ne iş yapar bu yardımcılar bir bilene soralım. Taffarel kalecileri çalıştırıyor, acaba Rüştü bir takımdan kaleci hocalığı teklifi alsa kabul eder mi? Taffarel etmiş, sorun yok devam etsin. Fatih Terim'in destanlar yazdığı maçların büyük kalecisiydi, minnet borcumuz vardı, ödüyoruz. Ümit Davala, Milan maçında son saniye penaltısını atmış, Terim'i Danimarka trenine bindirmişti. Arsenal'e bir penaltı golü daha atmış, kupayı elletmişti. Hasan Şaş o unutulmaz maçın, 10 kişi kalan takımına sonradan girmiş, son saniyelerde saldıran Galatasaray'ın bir neferi olmuştu. Hasan'ın sonrasını da hepimiz biliyoruz. Fatih Terim'e apolet takıp İmparator yapan futbolculardı onlar. Sırası geldiğinde de terim onları koruyup kollayacaktı. İş futbol takımı hocalığı yardımcılığı değil, herkes kendi kesesinden yesin içsin saltanatım var benim işiydi. Yardımcılara verilen para, Galatasarayın parasıydı. Gözümüz yok, baştan da dedik tekrar edelim böyle kolay bir ekmek kapısı varsa, Galatasaray'ın efsane futbolcuları yesin ekmeği, doğrusu budur. Ne var ki efsaneler TÜH le sınırlı değildir.

Hakan Şükür'ün ihtiyacı yok, palazlandı, zaten yapmaz onu bırakalım. Suat Kaya var, Arif Erdem var, Hakan Ünsal var, Vedat var, Emre aşık var. Madem adalet dağıtıcısın sırayla yaptır bu işi. Ne yapıyor yardımcılar? Antrenmanlarda hafif düz koşu yapılır, Hasan'la, Ümit manga komutanlığı yapar koşarlar, çift kale maçta hakemlik yaparlar. Canları isterse oynarlar. GS tv izleyicileri merak eder, bekler programlara çıkarlar. Futbolculara sessiz film oynatırlar. Maçlarda Fatih Terim'in yanında oturur, gol olduğunda sevinirler. Değişecek futbolcuyu çağırırlar, formu doldurup yan hakeme verirler. Bunlar yardımcı hocanın işleridir. Bu işi her Galatasaraylı en az Hasan kadar yapar. Patagonyaca'dan tut Urduca'ya, Çince'den Rusça'ya her dili konuşan, Ümit'in aldığının onda birine razı olan, kendi ligimizi geçtik, Dünya'daki bütün futbolcuların ayakkabı numarasını bile bilen Galatasaraylı yüzlerce vardır. Almazlar, niye çünkü onlar Fatih Terim yürütülürken, koşturulurken bir emeği geçmemiştir. Nitekim Avrupa Şampiyonluğundan bir önceki sezon Atletik Bilbao maçında son saniyede golü atamayan Burak Akdiş takımı guruplardan çıkaramamış, Fatih Terim'e bir yıldız da o koyamamış, sonrasında Florya'dan içeri bile girememiştir. Burak'a Terim'in borcu yoktur.

Bütün kurumlarda yardımcının işi, rüyası günün birinde yardım ettiği kişinin yerine olabilmektir. TÜH'ün bu anlamda bir beklentisi yoktur, asla da olmayacaktır. Ellerine büyük bir fırsat geçmişti oysa. Fatih Terim'in başına iş gelmiş uzunca bir süre takımın en azından 90 dakikalığına sevk ve idaresi kendilerine verilmiş. Baş cümleye dönmek gerekiyor ki, Fatih Terim'den başka futbolun dümenine geçebilecek hiç kimse yoktur. Eğer vakti varsa Federasyon Başkanlığı, hatta boş zamanlarında da Spor Bakanlığı yapabilir. Ne acıdır ki ülke Fatih Terim'e bir yardımcı bile yetiştirememiştir. Bizim yardımcıların ustalarından öğrendikleri tek şey ego olmuştur. Tıpkı Bülent Korkmaz'ın Lincoln'ü çıkarıp, Yaser'i oyuna alıp küfür yemesi, tıpkı Ersun Yanal'ın Hakan Şükür'ü ilk maçtan rencide etmesi, tıpkı Apo'nun Selçuk İnan'la dalaşması gibi. O kadar büyük futbolcularla  oynadınız, o kadar büyük hocalarla çalıştınız icraatınız Drogba'yı çıkarıp, Emre'yi oyuna almak oldu, tüh size.

Dünyada hiç bir mal yoktur, 1.89 luk ölçü biriminde olup, 1.65 lik ölçü birimiyle değişilip karlı çıkılan. Bir önceki maçta Selçuk'u çıkarıp aynı haltı yediniz. Emre Çolak'ı 2-0 galip takıma aldınız, maç 3 dakika daha olsa berabere kalacaktınız. Takım Bursa'da ligin başı itibarıyla en unutulmaz maçını oynuyor, galip, 2.ciyi atsa ligi daha 2. maç koparacak, top direkten döndü, uyarıyı bile anlamadınız, Muslera adam basana kadar topu tutmayıp vakit geçiriyor, Bursa düştü düşecek 2. yemeyip maça tutunmaktan başka bir planı yok, siz panik halindesiniz. Daum'a sorsan o bile akıl edemez, siz ediyorsunuz Drogba'yı oyundan alıyorsunuz. Tüy siklet Emre Çolak'ı oyuna soktunuz. 3 senedir takımın içindesiniz hangi maça Emre girdi de maç girdiğinden daha iyi bir sonuçla bitti? Özürünüz kabahatinizden büyük, orta sahayı 5 lemişsiniz. 3 lediniz haberiniz yok. Madem yatacaksınız, Drogba'yı beke alın. Drogba sizi dövse haklı. Bakın çocuklar Drogba kendi istemediği sürece oyundan çıkmaz. Yorulursa söyleyin otursun orta sahada 5 dakika dinlensin.Maç kopana kadar Drogba çıkmaz. Drogba çıkarsa Sneijder oyuna girer, en kötü Melo girer. Büyük takımların yedek futbolcusu olmaz. Yedek ne demek? sakatlanırsam, maçta hastalanırsam çıkacağım yerime o girecek.

Yedek sadece Eray İşcan'dır. Onunda kaleci olup olmadığını kimse bilmiyor. Muslera sakatlanmadığı, atılmadığı sürece o sandalyede oturacak. Diğerleri eğer yedekse dediğim olasılıklar da oyuna girecek. Yok illaki Emre Çolak, Erman Kılıç oynayacaksa ilk 11 başlatın. Kenarda yedek futbolcu olmasın midem bulanıyor. Onlar çıktığı zaman Selçuk girsin, Drogba girsin, taraftar heyecanlansın, rakip ürksün. Bir şeyler yapabilme ihtimali belirsin. 2000 senesinin takımında yedek mi vardı?. Kimi oynatırsan oynat cehennem gibi cezalandırıyorlardı.

TÜH, size söylüyorum. Hamit'in 90 dakikanın tamamında iyi veya tamamında kötü oynayamayacağını bile bilmiyorsunuz. Hamit kötü başlarsa sonradan açılıyor, ivme kazanıyor, vitesi artıyor. Haberiniz var mı? bu yönde bir uyarıyı Usta'nıza yaptınız mı? ya da her hangi bir durumda hiç uyarıda bulunuyor musunuz, yoksa Tayyip'in yardımcıları gibi el kaldırıp indiriyor emredersiniz efendim mi diyorsunuz.Fatih Terim takımı size bırakıp tuvalete bile gidemeyecek mi? Yarın hocaya bir şey olsa, maça bile gelemese ne yapacaksınız bir planınız var mı?

Geçen yılı saymıyorum. Arada puan farkı vardı eğer maç içinde Terim bir şekilde size talimat vermemiş de takımı siz yönlendirmişseniz bile benim için ölçü değildi. Bu sene 3 maça çıktınız, kupayı Fener'den aldık ama biz Hatice'ye bakanlar yusuf yusuf maçı seyrettik. Hiç bir maçı koparamıyor, öne geçince sıçan gibi yatıyorsunuz, daha doğrusu yatamıyorsunuz bile. Bursa maçında son dakikalarda ceza sahası çizgisinden çaprazdan serbest vuruş kazandı Bursa. Tek kişi baraj kurdurdu Muslera, kimdi gördünüz mü? 1.65 boyundaki Erman Kılıç. Zıpladığında Drogba'nın ancak çenesine geliyor. Kıl payı gol olmadı, Aleks olsa, Hagi olsa, Selçuk olsa, Sergen olsa, önünde Erman varsa affetmezdi, görmediniz mi?

Sizin sayzınıza, bedeninize bu takımın umarım bir daha ihtiyacı olmaz. Galatasaray'a, Fatih Terim marifetiyle yapılan operasyondan endişe duyduğum için uyarmak ihtiyacı hissettim. Her şey her gün değişiyor, gelişiyor, bakarsın takım yoğun bakımda tahmin edilenden  çok daha uzun kalır, kim bilir Terim yardımcım var zanneder de takım size kalır.. Nasreddin Hoca'lık yapalım, su testisi kırılmadan suya gi
derken sizi dövelim. Şu büyük takımla şu iki maçı yönetemediniz ya, tüh size TÜH Sayz üçlüsü.

26 Ağu 2013

Emre Çolak- Erman Kılıç; Drogba'nın Takım Arkadaşları ; Bursaspor 1-1 Galatasaray (83. dakika)

Türkiye futboluna hafta içinde yapılan balans ayarından sonra bu maç için beklentim kaybedeceğimiz yönündeydi. Milli takım kod adlı 28 şubat futbol darbesinin Galatasaray'ın hayrına olmadığına, Galatasaraylı olduğuma nasıl eminsem o derece eminim. Yarın lig kızışınca en ufak bir lehimize hakem hatasında, nasıl kurduracaklarını hep beraber göreceğiz. Biz maça dönelim.

Maç oynanmadan, biri bana dese ki 1-1 e razı mısın? El sıkışır, Yalova İDO iskelesinden takımı döndürürüm. Önce rakip Bursaspor, en önemli başaltı takımıdır. Şehriyle, taraftarıyla, yakın tarihteki mucize Şampiyonluğuyla benim için Kadıköy'de, Trabzon'da oynamaktan çok daha zor bir maçtır Bursa maçı. Üstelik şanssız bir biçimde sezona yenilerek başlamış, gireni çıkaracak bir motivasyon maçına denk gelmiş, ligi en iyi tanıyan kurt bir Hoca ile değişim yapılmış bir Bursaspor'un, Gezipark gençliği gibi direneceği aşikardı.

Üstüne Terim operasyonunun , Galatasaray'ın dengesini mutlaka bozacağını öngörmüştüm. Az daha yanılıyordum. Az daha bütün bir hafta boyunca bana küfür edenler, üstüne alay edeceklerdi. Ben ameliyat ekibinin varlığından emindim, ama maskeleri vardı, kim olduklarını çıkaramıyordum. Meğer çok uzakta aramamak lazımmış,  bizim yedek kulübesi, Fatih Terim'in çırakları ve hayat boyu çırak kalacakları varken, tekere başka bir çomak sokucu aramak beyhudeymiş.

Maç beni tamamen yanıltacak şekilde başladı.( bu arada her ne kadar yenileceğimiz tahmin ettiysem de iddiada 2 oynamadıysam şerefsizim). Bursaspor beni yanıltmadı, ama Galatasaray yanılttı. Muhteşem bir tempoyla maça başladık. Top ustaların ayaklarında dolaşırken top olmanın zevkini çıkarıyordu. Burak biraz dikkatli olsa, kıl payı ofsaytlara yakalanmasa, daha 2. haftadan  ligi bitirmesi içten bile değildi.  Cadu'yu ilk maç beğenmemiştim, neredeyse beni cortlatacaktı. Hata yapmıyordu, topları gelişigüzel kullanma dışında. Cadu bu arada her topu taca atabilme yeteneğinde bu güne kadar Galatasaray'a gelmiş geçmiş en büyük futbolcudur, hakkını yemeyelim.

Unutulmaz maçlardan biri oynanıyordu bana göre. Gol an meselesi, gurbet treninden çok sevdiğin birini bekler gibi bekleniyordu.. Şüpheli tek futbolcu Hamit. Muhtemelen Grande maçtan önce Taffarel gile, Hamit'i iyi seyredin yine kötü oynarsa ilk onu çıkarın diye talimat vermiştir. Diğer değişiklikler saati, saniyesine konuşulmuştur. Emre Çolak girecek, Erman Kılıç girecek, Hamit dışında çıkacaklar için şifremiz şudur! Biriniz tribünün çatısına baksın, camdan kafesteyim Milli Takım hocası olarak maçı buradan seyrediyorum. Sağ elimle kafamı kaşırsam Drogba'yı, sol elimi alnıma koyarsam Sneijder'i, yanımdakini tokatlarsam Selçuğu çıkarın.  Aman ha kendi başınıza bir iş yapmayın, siz anlamazsınız, sadece siz değil Türkiye'de futbolu benden başka hiç kimse anlamaz, bu ispat edildi kayda geçildi.

Hamit çıkmayı 15 dakika erteleyebildi. Beklenmedik bir anda çalımlarla ceza sahasına daldı, Burak'a saniyenin milyonda biri kadar geç verse Burak yine ofsayttaydı. Fizik, tanjant, kotanjant hesabı Burak topla buluştu, penaltı atar gibi kaleciyi terse attı. Hem kendini hem de 10- 15 dakikalığına Hamit'i kurtardı. Muhteşem bir futbolla ilk yarı bitti.

Beklendiği gibi, yaptığı muhteşem asist, Hamit'in sahada bir müddet daha can çekişmesini sağladı. Bu arada Galatasaray, 2 yi, 3 ü arıyor tam bulacak geri bırakıyordu. Bir taraftan da vakit daralıyordu Emre Çolak açısından. Muhtemelen Emre antrenmanlarda ağzıyla kuş, kıçıyla balık tutuyor olmalıydı. Başka bir durumda değil Grande,  Dünyanın en aptal hocası bile Drogba'yı çıkarıp, Emreyi oyuna almazdı. Futbolu geçelim bir an. Bir kasaba tüccarına gidin. 1.85 lik el dokuma Hereke halım var, 1.65 lik kilimle değişelim deyin, sopa yer kovulursunuz. Hangi ölçü birimi olursa olsun, uzunluk, ağırlık bir mal değiş tokuşu söyleyin ki, 1.85 i verip, 1.65 i alınca karlı çıkalım. Drogba çıkıp, Emre oyuna giriyorsa taraftarın rahat olması için en az 3-0 önde olman lazım. 2-0 yetmez, nitekim geçen hafta 3 dakika daha olsa yetmeyecekti. Madem Drogba ile Emre değişerek oynayacak, kafadan Emre oynasın bari. Geçen sene Akhisar maçında Drogba'nın berabereyken, oyuna girişini hatırlayın. Hepimiz maçı şimdi aldık demedik mi? 1-0 yenikken, Drogba çıkıp Emre oyuna girerse, maçtan umudu  olan en iyimser bir Galatasaraylı varsa Allah için söylesin.

Emre oyuna girdiğinde maç bitti. Şimdi soruyorum, 1-0 galipsin Emre'yi oyuna almanın ne sebebi vardır? Ya 2. yi atacaksın, ya 1-0 a yatacaksın. Diyelim atacaksın, adamı döverler bu fikirdeysen. Ben Daum'un yerinde olsam ki o da aynısını yaptı zaten. Drogba çıkar çıkmaz stoperlerden birini sürekli ileri çıkardı. Gol yemeyeceğim diye soktuysan, yazıklar olsun o zaman. Yedekler içinde en büyük topu hazırlık maçlarında Ceyhun oynamıştı. Eğer Grande iddia edildiği gibi adalet dağıtıyorsa, Emre Çolak yerine hiç olmazsa tabelayı korumak için Ceyhun'u oyuna alırdı.

Direkten bir top döndü. Futbol tanrısı öncü depremin fay hattını yoklamıştı. Ama kim anlayacaktı ki. Maç önceden kurulmuş, 65 de Emre, 75 de Umut, 80 de Erman oyuna girecek. Tabela ne olursa olsun, kim nasıl oynarsa oynasın. 5 değişiklik hakkı olsa, Sneijder çıkacak, Yekta girecek, Muslera çıkacak Eray girecek, bütün futbolcular maç başı cukkayı indirecekler, vikipedya'da sicillerine işletecekler..

Kurgulandığı gibi Umut oyuna girdi. Oynamasın mı çocuk, o kadar para verdik. Oynasın da, ne yapacak? 2. golü atacak. Bildiği oyunu da unutmuş çocuk, diyelim ki attı haftaya ne olacak? Drogba'yı kesip Umut'u mu oynatacaksınız? Adam kulübenin paspasçısı olarak bonservisinin alındığını biliyor. Buna razı bir programa sokmuş kendisini. Garanti sözleşmesi var, kiralık olduğundan bin beter kötü bir sezon geçireceği garanti. Hiç bir maçı çeviremez. Çevirmek için gerekli mental, Burak varken Umut'ta hiç bir zaman olmayacak.

Maç yerine korku filmi seyrettiğimiz dakikalardı. 16 yaşında bir çocuk girdi, 36 yaşındaki Drogba'nın çıktığı oyuna. Halı saha golü attı. Öncü deprem yerini gümbür gümbür sallayan hakişi bir depreme bıraktı. Artçı geldi geliyordu, Maradona'yı oyuna aldılar. Zavallı çocuk acaba hangi görevle oyuna girdi? Dikkatle bakayım dedim. Hafta içinde onunla da uğraşmış okuyuculardan fırça yemiştim. Topla buluşmaya korkuyordu, maksat Galatasatray'da oynamış olmak. Çaprazdan ceza sahası çizgisi civarı, kazma Cadu bir faul yaptı. Barajda tek futbolcu  bıraktı Muslera. O da Maradona Erman'dı. 1.65 boyuyla barajdaydı. Futbol tanrısı,sevgili peygamberine acımıştı, kıl payı gol olmadı. Bende maçı izlemeyi bıraktım.

Maçın kaç kaç bittiğini hala bilmiyorum. Özellikle tv seyretmiyorum, kimseyle de görüşmedim, belki de 2-1 yenmişizdir. Belki de yenildik. Tabelayla işim yok. Galatasaray dünya çapında 11 e sahip, ama 12. adam sahaya girdiğinde Bank Asya takımına dönüşüyor. Hele Emre, Umut, Erman'ın aynı anda oynadığı bir Galatasaray maçı, benim için insanlıktan çıkma, ağız ishali olma sürecidir. Bugün son 7 dakikayı seyretmedim, yarın ilk 11 çıksınlar maçın tamamını seyretmem.

Maçın,
Altın adamı; Melo
Gümüş Adamı; Eboue
Bronz adamı; Hakan Balta
Teneke adamlar; Taffarel, Ümit, Hasan