7 Tem 2011

Büyük Fenerbahçe Taraftarına Açık Mektup

Ey Büyük Fenerbahçe taraftarı;

Lafımız elbette, sarı lacivert forma giyerek Caddebostan'da dolaşan tikiler, yavşaklar, şebekler, statü sahibi görünmek için kombine almış, trafiğe yakalanmamak için 10 dakika önce maçtan çıkan, yenildiğinde kendi futbolcusuna küfür eden, fazla oran var diye kendi takımının yenilgisine bahis oynayan, galibiyet için her türlü pisliğe razı olan, kısaca bir halt olabilmenin tek yolunun Fenerbahçe'li gözükmek olduğunu sanan mikroorganizmalara değil.

Lafımız, aynı bizim gibi  bir renge tutkun olan, tribünlerde bir ömür tüketen, yenildiğinde ağlayan, yendiğinde vakur durabilen, rakibi rencide etmeden sevinmesini bilen, canımız her şeyimiz Fenerbahçe'miz diye her maç bağıran, cebindeki son paralarla maça gidenleredir.

Başkalarının mutsuzluğundan mutlu olmak, artık mutlu olamayacak olanların mutluluğudur. Fenerbahçe yenildiğinde benden daha fazla mutlu olan belki de yoktur. Yenile yenile küme düşseniz deli gömleği giyer Beyoğlu'nda sevincimden teneke çalarım. Ne var ki şimdi düştüğünüz duruma kendi payıma en ufak bir sevinç duymuyorum. Eğer Fenerbahçe'nizi küme düşürürlerse sizlerle beraber ağlayacağımdan emin olunuz.

Ben bu sütunlarda sahanın dışında dönen dolapları defalarca yazdım. Hatta bu sezon ilk defa bir maçınızı Buca maçınızı bütün dikkatimle izledim ve yazdım. Bir şey bildiğimden değil,  o maçta  bir kez daha futbola lanet ettim.

Her güzel şeyi olduğu gibi, futbolu da biz kurduk. Halk çocukları yani. Hani mahalle takımı nasıl kurulur aynı. Mahallenin abileri ön ayak olur, formalar toplar alınır, en yakın mahalleyle maç yapılır. Maçlar ölümüne oynanır, çoğunda kavga çıkar, ertesi gün herkes yine arkadaştırlar. Fenerbahçe taraftarı; belki çoğunuzun haberi bile yok ama , bizden bile önce kuruldunuz. Daha doğrusu teşebbüs ettiniz.  Papazın Çayırı'nda top oynayan ilk Türkler, kurucularınız Fuat Hüsnü, Reşat Danyel ve arkadaşları Black Stocking adını verdiler ilk önce Fenerbahçe'nize. Devrin monarşi rejimi siyah renk protesto rengidir bahanesiyle dağıttı. 3 yıl sonra aynı adamlar bir kez daha kurdular Fenerbahçe'yi Kadıköy Futbol Okulu adı altında. Bu takımı da dağıtıp, kurucuları gözaltına aldılar. Almasalar bizden önce kurulmuş olacaktınız yani. O sıralar belki de Ali Sami Yen, sizin yapamadığınızı yapıp bizi kurdu. Sonra sizin atalarınız gizli gizli oynadılar bu güzel oyunu yıllarca. 1907 lere gelindiğinde 3.defa teşebbüs edilerek bu sefer Fenerbahçe adını verdiler kurdukları takıma. Yani artık kapatılamayacak olan büyük Fenerbahçe'nize, canınız ciğerinize.

Takımın saha çıkarken ürkütücü marş çalar. Biz, taraftar olarak bile o marşı dinlediğimizde maça bir süreliğine yenik başlarız, sesimiz soluğumuz çıkamaz olur, boğazımız düğümlenir. Cihat'lar, Lefter'ler, Can'lar, Fikret'ler. Şanla şerefle bugünlere getirenlerin ismi haykırır Kadıköy'den sonsuzluğa. Bu isimlerden en genci Can Bartu futbolu bırakalı 40 seneyi geçmiş, şanlı tarihinize, şanlı marşınıza ekleyecek birini çıkaramamışsınız. Bir Cemil Turan deseniz yıllar sonra, elinde şike parası dolu çantayla yakaldınzız. Bir Rıdvan diyeniniz çıksa, dinliyoruz senelerdir, çete reislerinin en büyük evladı olarak televizyonlar da, gazeteler de sizleri geri dönüşü olmayan mecralara sürükledi.

Ağla Fenerbahçe taraftarı, ama sakın utanma. Takımını Bank Asya liginde izlemeye hazırla kendini. Hainler, alçaklar Fenerbahçe'yi pisliğe düşürdüler, bu öyle ufak çaplı bir çöplük değil, temizlenmesi zaman alacak ama temizlenecek merak etme. Galatasaray'lılar seviniyor diye üzüntün katlanmasın, sevinmiyoruz. Fenerbahçe'yle oynayamadıktan sonra beni Arena Stadın'da kim motive edecek. Büyük maç oynamadan, Fenerbahçe'yi altıma alamadan gelen Şampiyonluğa sevinemem, bayrak sallayıp coşamam. Hafta sonları Fener ne yapmış diye sormadan geçer mi? Fenerbahçe'nin, Kartalspor'dan yediği gol bizi ne kadar neşelendirecek bu saatten sonra? Şampiyonlar Liginde oynarken yenildiğiniz maçlardan mutlu olurduk saf bir tatminle, artık inşallah  Real Madrid çıkar da rezil olurlar diye bir beklentimiz de yok. Sizin başınızı belaya sokanlar, hayallerinizi yıkanlar inanın en az sizin kadar bizlere de zarar verdiler.

Ağla, ama utanma Fenerbahçe'li kardeşim. Eğer senin o büyük takımın Buca'yı, Belediye'yi yenebilmek için her ihtimale karşı futbol dışı bir müdahele de bulunmuşsa, Korcan'a o gölü yesin diye para gönderilmişse, artık ağlamayı da bırak eyleme başla. Hemen şimdi gidin Federasyon'dan savcılardan önce davranın büyük Fenerbahçe taraftarına yakışanı yapın o lanet olası kupa nerdeyse alın ve Boklu Dere'ye atın. O pislikten onu ancak  o pis adamlar geri çıkartır. Bir kaçınız gidin Samandra'ya Emenike'nin, Sezer Öztürk'ün sırtından o büyük formayı çıkarttırın. Tesislere girişini engelleyin. Yönetim Kurulunuz da muhtemelen çok dürüst adamlar vardır, onların dürüstlüğü sizi kurtaramamıştır, sessiz kalmak suçsuz olmak demek değildir, tarih sizi bataklığa götürenler kadar sessiz kalanları da suçlayacaktır, beklemeyin hepsini kovun. Fenerbahçe'nin sahibi onlar değil, kayıtsız koşulsuz, kongresiz seçimsiz  Büyük Fenerbahçe Taraftarı olarak sizsiniz. Gücünüz her şeye yeter, kimse de taraftar selinin önünde duramaz. Emre Belözoğlu'nu acil takımdan gönderin. O lanetli bir futbolcudur, yeni tertemiz Fenerbahçe'de yeri, forması yoktur.

Büyük Fenerbahçe Taraftarı; Bu güne kadar takımınız hakkında, camianız hakkında defalarca nefret yazımı okudunuz. Hepiniz küfür ettiniz, canınız sağ olsun. Sizin takımıza karşı edilen top yekun küfrün nedeni anlaşıldı sonunda. Sizin taraf olarak baktığınız pencerenin dışında her şey o kadar net görünüyordu ki. Sıraya giriyorlardı hakemler, diğer futbolcular, federasyonlar size kıyak yapmak için. Bir geçim kapısıydı Fenerbahçe'ye yaranmak. Eldeki kanunlara göre polis arabasına onlar binmedi, ama benim gözümde en büyük suçlu onlardır. Takdir hakkını Fenerbahçe'ye kullanan hakemdir esas şike yapan. Esas suçlu aman Fenerbahçe'ye karşı iyi oynayıp başımı belaya sokmayayım diyen futbolcudur. Haksız kazandığı bariz maçtan sonra bile gerçeği yazmayıp sizlere yalamalık yapan medya mensubudur haksız kazanç sağlayan. Senelerdir televizyonlardan dünyanın parasını alan şebeklerin ki şike değil mi? Bal gibi esas suçlu onlar, tetiği onlar çektiler, onlar olmasa bu pislikler o tetikleri  kendileri çekemezlerdi. Çekemedikleri için de var oluş sebepleri bulunmadığından sessiz sedasız aramızdan çeker giderlerdi. Kim bilir kimlerin niyet edip yapamadığı, yapıp da yakalanamadığı, yakalansa bile ört bas edildiği gibi.

Şimdi arınma vaktidir. Aslında bütün renkler aynıdır ama kirlenme hakkı en az beyaza verilmiştir. Sarı lacivert renkler kirlenmiştir, pislikler kirletmiştir siz değil. Savcının yakaladığı ve yakalayamadığı bütün pislikler artık kendilerini nasıl temizleyeceklerinin derdine düşsünler. Futbol bizimdir, Galatasaray kadar, Fenerbahçe'de bizimdir, emin olunuz ki büyük temizliğinizde bir süpürge de ben alıp en ön saflarınızda olacağım. Bizi Kadıköy'de bir kez daha yenebilme ihtimaliniz oluşuncaya kadar, Fenerbahçe nefretimi naftalinliyorum, rafa kaldırıyorum.

Ey Büyük Fenerbahçe Taraftarı; Acınız acım, üzüntünüz üzüntüm, mücadeleniz mücadelemdir. Spor birlik, dostluk dayanışmadır. Onlarcasını seyrettiğim, erkekçe kapıştığımız o büyük maçların tez elden en kısa zamanda geri gelmesini diliyor, hepinizi Galatasaray'lılığımın olanca ateşiyle kucaklıyorum.

3 Tem 2011

Bilmediğimiz Oyun

Başta ben, az saldırmadım bizim prostatlılara, liseli fosillere. Milyonlarca Galatasaraylı adına karar veren, maça bile gelmeyen akil, akıllı, muteber, mübarek adamlara. Vay efendim siz ne karışırsınız, ne anlarsınız futboldan diye. Bırakın biz çapulculara bu işleri. Hayatımız tribünlerde geçmiş, gözaltı, karakol, mahkeme yüzü görmeyenimiz yok. Polis copu yemeyenimizi, kavgaya bulaşmayanımızı, küfür etmeyenimizi, biber gazını solumayanımızı aramıza almayız. Ah, sizin yerinize biz yönetseydik bu takımı, masa başında ezebilirlermiydi bizi? Biz yumruk yerken, siz purolarınızı, viskilerinizi içtiniz, sesinizin tonunu bile yükseltmediniz, hayatta hep vakur durdunuz. Biz olsak yumruğu yediğimizde kafayı yapıştırır 5 maç ceza alırdık.

Biz Kadıköy'de, tel kafesin içindeki 2500 sarhoş, kolpa bir cumhuriyete! küfür edip coplanırken, rahmetli monşerimiz yediğimiz golleri atanları tebrik etti diye etmediğimizi bırakmamıştık. Yenildikçe başkana, yenemedikçe hocalara, futbolculara saldırdık. Önümüzde, göz göre göre dönen dolapları görmediğinizi sandığımız, ilgisiz kaldığınız için sitemler ettik.

Hakkımızı yemeyelim, hiç birimiz siz de şerefsizlik yapın demedik. Gidin hakemlere baskı yapın, soyunma odası basın, hakkımız olmayan puanları alın diye baskı yapmadık. Sizler de bilirsiniz ki, eğer bizim tespit ettiğimiz bir kalleşliği yapan olursa aramızda asla barındırmayız, haksız attığımız bir golü istemeyiz. Hele ki hak etmediğimiz bir şampiyonluğu bile kabul etmeyiz.

Belki de Adnan Polat'ı bu yüzden derdest ettiniz. O içimizdeki en meyilli olanıydı belki bu işlere. Belkiden daha fazlası, koltukta oturmaya direnmesi bu yüzdendi. Nitekim kankası nasıl bu işleri öğrenmiş ve yürürlüğe koymuşsa o da koyabilirdi. Bu sene kalsaydı biz yine kesin şampiyon olacaktık. Ama bırakmadı derin Galatasaray oligarşisi. İçlerinden birisinin yapacağı hata, yüzyıllardır biriktirip övündüğümüz değerleri bir anda silip savurabilirdi. İzin verilemezdi, vermediniz.

Gerekirse yine şampiyon olunmayacak dediniz ve bildiğiniz ilkelerden, hasletlerden geri adım atmadınız. İçinde olmak zorunda olduğunuz şebekenin bir gün elbet patlayacağını, ayrık otlarının temizleneceğini, bağırsakların içerideki ishali elbet dışarı atacağını biliyordunuz. O yüzden ısrarla, her fırsatta, Galatasaraylılığın erdem olduğunu ispatlamakla geçti ömrünüz.

Bağdat caddesine asmışlar afişlerini. Sanki bu caddede oturanları tapu kayıtlarına Fener'li olduklarını yazdırmışlar gibi.''Bildiğiniz başka oyun var mı?'' Yok kardeşim, biz oyun bilmeyiz, oyun yaptığını anladığımızda içimizdekine cümbür cemaat saldırırız. Siz anlayamazsınız, Galatasaraylı tarihinin en kötü sezonunu geçirir ama yine de sarı kırmızı formasıyla sokakta gezer. Siz olsanız sarı ve laciverti renklikten atardınız. Sizin için varsa yoksa o lanet olası kupa. Her türlü hokkabazlık, hile meşru. Oynadığın futbol, her maçı kazanmana yetiyor mu? başındaki hoca 18 maçın tamamını kazanacak kadar profesör mü? eğer öyleyse anlı şanlı baba takımlar neden transfer edip götürmezler.

Sen ölüm kalım maçına çıkacaksın, bir taşra şehrimizin mütevazi takımında 1000 dolarlık bir şebekken şişirilen balonla birden ligin en önemli santraforu olacaksın, adam yerine konmadığın, önlem alınmadığın için gereğinden fazla gol attığında seni bir bok sanacaklar, tehlikeli bulacaklar ve o kritik maçta oynamayacaksın. Gerçi oynasan ne olacak o ayrı da, oynamadığın için sezon sonunda 8 milyon yuroya kendini boklu derede bulacaksın. Artık gözaltında yusuf yusuf olursun, korkudan bembeyaz çıkarsan delikten hiç şaşırmam Fenerbahçe'li amanuel amınakoyim emi.

Eskişehirspor'un Trabzon'la oynadığı maçı seyrettim. Ağızlarından salya akıyordu Asker'in! askerlerinin. Bir medet, bir çelme, hep böyle oynayabilseler keşke. Es Es in eski abileri gibi esselerdi. İstanbul'a kan kusturmuşlardı bir zamanlar, tıpkı bir maçlığına Trabzonspor'a kusturdukları gibi. Barutları bir maçmış demek, Fener maçında esmek yerine kavak yeline dönüverdiler. Artık ucuz numaraları yemiyorlar, açın Fenerbahçe'nin son 30 senesinin transfer listelerine. Almış oldukları oyuncuların kendi maçlarında nasıl oynadıklarına. Daha dündü ya, en büyük Galatasaraylı olduğunu iddia ettiğimiz Arda'nın üstelik kiralıkken bize karşı nasıl oynadığına. İşte bu yüzden seviyoruz biz onu, bize böyle futbolcu lazım.

Bu sabah Galatasaraylı uyandığımıza bir kez daha şükredelim çocuklar. Pislikten uzak durduğumuz ve kupa alamadığımız her sezon bizim iftihar sezonumuzdur. Masa başı oyunlarını bilmediğiniz, bilenleri aranızdan atıp bizi tertemiz bir takımın büyük taraftarı olarak gururlandırdığınız için saygılar sunuyorum sevgili fosiller, sevgili prostatlılar.