2 Kas 2016

RESPECT; Beşiktaş 1-1 Napoli



Ufak bir gazelleme yapayım.

Çocukluğumun geçtiği İnönü Stadı tribünlerine, Beşiktaş'a tahsis edildiğinden beri en son Fevzi'nin geri pasını ıskaladığı maçta çıkmışım. Beşiktaş benim ne rakibim ne maçlarını izlemeye değer bulduğum bir takımdır. Nitekim önceki Napoli maçını Salı-Çarşamba Beşiktaş'a Avrupa Kupası maçı yakıştıramadığım için Perşembe oynayacak sanarak kaçırdım. Hoş kaçırdığım da bir maç olsa gam yiyeceğim o ayrı.

Beşiktaş'ın Alibeyköy Adalet yerinde olmasının tek nedeni stadın, semte yürüme mesafesi olmasıdır. İnönü Stadı Haliç'e yapılmış olsa devrin önemli takımları Vefa veya Alibeyköy şimdiki Beşiktaş'ın yerini, yani küçük boy başaltı takımı unvanını alacak, ülkemizin 5. büyük takımı olarak anılacaktı. Demem o ki, maç yaptıkları stad İkitelli'de olsa ki-oldu- hiç bir Beşiktaşlı oraya isterse Şampiyonluğa oynasın maçını izlemeye gitmez, gitmeyince de Sarıyer gibi, Kasımpaşa gibi bir takım olarak kalır alt liglerde sürünürdü.

Gazele devam ediyoruz, toplasan TV dahil 10 BJK maçı izlememişimdir. Bizim maçları da mı izlemedin abi? diyen çıkarsa evet izlemedim. Bizim maçta rakibin oyununa bakmam. Dolayısıyla Galatasaray-Beşiktaş maçlarında bile Beşiktaş'ı seyretmem.

Yıldırım Demirören'mi zengin Fikret Orman'mı diye sorsam böyle soru mu olur diye odunla döversiniz. Soruyu değiştireyim, hangisi Saray'a daha yakın olabilir peki? Hangisi futbolumuzu yöneten Global Kraliyet Kardinalizmi içinde olabilir? Yıldırım Demirören zamanında 3-5 sene önce menemenle beslenen, Samet Aybaba'yla jimnastik yapan takım, ne oldu da Fikret Orman'la pirzola yemeye başladı, Şike var diye, hakkım yendi diye bağıran tek temiz balık Şenol Güneş'i Araba'ya! sürücü yaptı. 10 yılda bir payına düşen Şampiyonluğu yeni stadın bitimine denk getirip, hem sırayı savdırdılar, hem de Şenol Güneş'in ne dediği anlaşılmayan cırtlak ağlamalarını kestiler.

Gazeli kesiyorum, fazla uzattım. Bana ne, ne işim olur Beşiktaş maçıyla diyeceğim de, Şampiyonlar Ligi'ni biz kurduk, Logo'daki 8 yıldızdan biri biziz, marşı biz bestelettik. Yıllarca bu ülke maç seyredicilerine ister tüyler diken diken, ister kıskançlık krizlerinde biz dinlettik. Bu sene yokuz diye malımıza sahip çıkmayalım mı? Bakalım 6 mecbur maçlardan birini Ülkemiz adına Beşiktaş nasıl oynuyor diye, yapacak da en ufak bir şey olmaması sebebiyle maçı izledim.

Altan Tanrıkulu bana Türk hoca, Türk futbolcu düşmanısın der devamlı. Dün gece oynayacak, ve sonradan gireceklere baktım. Brekisafal Kafatasçı Şenol Güneş'in, Türk Hoca ve Türk Futbolcu dostu, arkadaşı Zift Medyasının aksine takımda ülkemizden yetişmiş tek bir Türk futbolcu olmadığına üzüldüm. Yazık, Galatasaray'a Fransız tohumu diyen Türk Sevicilerinin takımında bir tane Türk yok. Dışarıda üst düzey top oynayan iki halis malis Türk'ün Bizden değil, yabancı dedikleri takımın alt yapısından çıktıklarını söyleyemezler. Beşiktaş takımı caddede yürüyüş yapsa Quarizma'dan başkasını tanımam. Çoğunun ismini ilk defa duydum.

Dün geceye dönüyorum,

Maçı dikkatle izledim. Adını ilk defa duyduğum, bu yüzden tweeet atarken yanlış yazdığım Atiba adlı birine taktım. Meğersem Beşiktaş'ın kaptanıymış, en eski ve en vazgeçilmez oyuncusuymuş. Uzatmayacağım bizde olsa topa ayağını ilk değdiği andan itibaren kovana kadar savaşırım. Biz Koskoca Selçuk İnan'ı yana pas veriyor diye itin götüne sokuyoruz. Atiba, Mustafa Sarp'tan bile korkak futbolcu. Takometreciler, Beşiktaşlı futboldan anlamıyor diye kakalamış. Maçtan sonra pas hareketlerini gösteren bir grafik gördüm. Adam sanki İstanbul'un Fethi'nde savaşan Yeniçeri. Kendi hava sahasını, gerideki kendi futbolcularını ok yağmuruna tutmuş. Rakip futbolcunun ikramıyla bala yakaladıkları tek gol pozisyonunda da, futbolcu dışı bir vuruşunu izledik, TürkSever lağım spor medyamızın yere göğe sığdıramadığı top tepicisinden.

Not alın diye yazıyorum. Şenol Güneş Beşiktaş Arabası'nı sürdüğü sürece ki-ben çok uzun seneler kalacağını sanmıyorum- yeni açtıkları İnönü Stadında hiç bir büyük maçı kazanmaya oynamayacaktır. Veri tabanı oluşacak maçlar oynandığında bir bakacağız ki, Beşiktaş belkide bu stadyumda hiç yenilmemiş, ama beraberlik rekoru kırmış olacak.  O da aynı yanlış pas vermeme korkusuyla takometreciyi memnun eden futbolcu gibi, yenilmemeye oyun kuruyor. Yenilmekten korkuyor. Tarih,yenilmeyi, kaybetmeyi göze alamayan hiç bir komutan zaferini yazmamıştır. Türk Futbolu'nun en büyük macerası Ali Sami Yen'de alınan 5-0lık Chelsea hezimetiyle başlamış, utkuya ulaşmıştır. Dinemo Kiev'i bile yenmeye oynamaya cesareti yok ki, Necip'in sakatlığına ağlıyor. Şansa da olsa deplasmanda yendiğin takımla erkenden Final maçına çıkmışsın. Bir daha bulamayacağın coşkuda taraftarın var, Büyük Hoca olsan, takımın büyük takım olsa çullanır, İnönü'yü dar eder zaferle gruptan çıkarsın. Duymadın mı,Napoli Hocası kendi söyledi taraftardan tırstım diye.

Televizyondaki Beşiktaş Maymunları beraberliğe el sıkışırım diye böğürdüler maçtan önce. Deplasmanda yendiğin takımla kendi sahanda beraberliğe razı olarak mı Büyük Takım olacaksın. Neren büyük? övündüğü şeye bak 4. maçlar sonunda Şampiyonlar Ligi tarihinde yenilmeyen tek Türk Takımıymış. Sadece buna cavap vermek için tiksindiğim takımın maçını izledim ve şu an yazıyorum. Topunuzun oynadığı Şampiyonlar ligi maçını sadece Selçuk İnan tek başına oynadı lan. Kaç kere Şampiyon oldun, kaç maça çıktın ki istatistiğin oluştu. Şampiyonlar Ligi maçı oynamaya İstanbul'a gelen takımlar Galatasaray'la oynuyoruz sanıyorlar. Oynadığın takım İtalya'nın Maradona'nın Dünya'nın en büyük şehir takımı yaptığı 5.büyüğü. Bizdeki muadili Trabzon, Bursaspor. Aslında aynı kategorideki takımların maçıydı, bulaşmayacaktım da futbolcuların formalarının kolundaki yazıdan dolayı takımlardan bağımsız maça duyduğum saygı olmasaydı.

RESPECT

Büyük Takım neferi olarak son sözlerimi söylüyorum.

Bu maçı Galatasaray oynayacak da, o Napoli Arena'dan canını kurtarıp sağ selamet Çizme'ye dönecek.

Ağaları Juventus olsa kurtaramazdı be!


Hiç yorum yok: