24 Eki 2013

Ustalara Respect; Galatasaray 3-1 Kopenhag

Kuralar çekildiğinde yüzümüzü ekşitmiştik. Çok daha kolay iki takımın olduğu guruplar vardı. Şimdilik, Şampiyonlar Ligini almaya oynayan takım olmadığımızdan, hesap kitap yapıyorduk bir yerde. Haddimizi bilecek, oynayabileceğimiz kadar maçı oynayacaktık. Ne var ki fikstürümüz çok iyiydi. 4. torba takımıyla 3-4 maçı oynamak, 1 ve 2 torbanın kapışması, son maçı Arena'ya taşımak, muhtemelen 2. torba takımıyla yapacağımız maç, şu ana kadar işler yolunda gitti. Juventus'tan deplasmanda aldığımız gollü beraberlik, bizi geçen yıldan çok daha rahat kalifiye yapacak gibi görünüyor.

Bu gece ki maçta kazaya uğrama ihtimalimiz çok düşüktü. Takım sakatsız, cezasız, tam kadro hazır kıtaydı. Hakan Balta'nın sakatlanması bile sıkıntı değildi. Sağlam bile olsa  muhtemelen oynatılmayacaktı. Hakan Balta'nın gamsız, hissiz bir futbolcu kişiliği, oynasın oynamasın hiç bir sorun çıkarmaz. Geçen yıl sol açığı yerine oynattılar, bu maçta da stoperi sol bek yaptılar. Bakalım daha ne kadar dayanacak, topu sol ayağı ile dürtebildiği için zengin olan biri olarak idare etmeye.

Galatasaray güzel bir oyun oynamış, farklı ve kolay galibiyet almış. Yani bana fazla ekmek çıkmaz bu maçtan. Kötü oynayan yok, eleştirilecek bir diziliş yok, oyuncu değişiklikleri önemsiz, oynamayan futbolcularda yüzde yüz aynı fikirdeyim hocayla, ne yazayım? İyi ki bir gazetede yazmıyorum, sabah patrondan kesin fırça yerdim.

Tam kalenin arkasında maçı izledim. Attığımız 3 gole de top kaleye girmeden gol diye sevindim. Orta sahamızın savaş tanrısı Melo, topa en az 10 metre kala hareketlendi, vuracağından emindim, vuruş anında eller havaya. Aynı şekilde, Sneijder'in, Drogba'nın ustaca vuruşları da gol olmadan tabelaya yazılan vuruşlardı. Goller, yapıldı, bilerek kurgulanmış, seyir zevki olan gollerdi. Uzun zamandır, Galatasaray'ı ilk yarıdaki gibi istekli oynarken, bir Avrupa maçında rahat galibiyet alırken seyretmemiştik.

Rakip kötü denebilir belki ama değil. Önümde ısındılar, dikkatle izledim, hepsi fit, uzun boylu, fizikli adamlar. Yani sıraya dizildiklerinde Drogba ile Emre Çolak gibi şekil bozukluğu yok. Fizikleri de futbollarına yansımış, ayağa top yapan,oynarken sırıtmayan, kazmasız, acemi oyuncusuz bir takım seyrettik. Pozisyon bulamamalarının 1. numaralı sebebi, Melo'nun bizim takımda oynuyor olmasıydı.

Bizim yalama, yalaka spor medyamız boşuna kötülememiş Melo'yu. Melo'yu getirtmemek için az daha Alper Potuklanıyorduk. Melo demek yarım takım demek, kadroda varsa 1 kişi fazlasın, yoksa 1 kişi eksiksin. Bir kere daha hayranlıkla izledim.  Timsahın avını beklediği gibi  bekliyor ilk topa basacağı zaman. Topun nereye gideceğini tahmin edip, kafa göz ne verdiyse dalıyor. Melo gibi bir hiltiyi verip, Vidallarla takım çantası yapan hocaların aklına tüküreyim. Bu Melo'yu milli takımda oynatmayan hoca da futbolu biliyorum demesin. Eğer bilerek, izlenerek alınmışsa helal olsun, Hagi'den sonra bu takımda oynayan en büyük yabancı futbolcudur. Bütün takım bir yana Melo bir yanadır benim için. İstatistikçiler kimi seçer bilemem ama Melo her maç maçın adamıdır.

Hayranlıkla seyrettiğim bir usta daha vardı. Sneijder takımı muhteşem yönetti. Sanki arkada da gözleri varmış gibi, bakmadan uzun menzilli paslar attı. Sneijder'in attığı yanlış pas olmaz, olsa olsa pas atılan adam yanlış yerde duruyordur. Serbest oynayınca, istediğine pası ver denilince, top kullanmakta özgür olunca, etrafında da ustalar olunca Sneijder tadında futbol seyrettik. Attığı gol usta işiydi. Burak'ta olmayan vuruş standartına sahipti. Aynı pozisyonda yüz defa bulunsa, yüzünde de aynı vuruşu yapacaktı. Burak gibi, bir ayağının içiyle, bir burnuyla, bir abanayım, bir plase yapayım diye satranç oyuncusu gibi düşünürsen, attığından misli misli gol kaçıracaksın Tay Burak.

Yalnız Tay Burak bu akşam unutulmaz maçlarından birini oynadı. Kopan maçta, ikinci yarı kendisine gol attırmak için seferberlik ilan edilmemiş olsa, belki de Galatasaray Şampiyonlar ligi gol rekorunu kırardı. İlk yarı biterken başta Burak'ın ve bütün takımın yaptığı pres, yıllar önceki, Okan, Suat, Ümit, Emre presini hatırlattı. Burak golün dışında mükemmel oynadı, muhtemelen maçın en çok koşan adamıydı. Sneijder'in, Drogba'nın gollerinde ters tarafa giderek gollerin asistçisine asist yapmış oldu. Çok zaman almaz, en fazla 2 maçtan birinde bir takımı fena yakacak, golsüz geçen maçlarının diyetini ödetecek.

Drogba, kendine özgü çift tıklama çalımıyla önüne aldığı topu, kaleciye çarptırdı önce, sonra fazla çarpraza girmesine rağmen yokladı bir kere daha. Gölün öncü depremi oluyordu, 3.sünde Fenerbahçeyi yakaladı. İkinci yarı o da Burak'a yardımcı olanlar safındaydı. Burak, gözü kapalı atacağı golleri yine atamadı. Şansla açıklanamaz, kolaycılık olur. Bilimsel bir kılıf uydurmak lazım, bence vuruş tekniği ve standartının olmaması, veya gereğinden çok koşup, gol postta tam kapasiteyle hamle yapamıyor olmasındandır.

Şecu, Eboue, Dany beklenenden çok daha iyi oynadılar. Dany'nin sol bek pozisyonu Mancini'nin başını ağrıtır. Avrupa kupası maçında sorun yok ama ligte bakalım hangi 6 çıkacak. Bir kişi daha oluştu Dany'le kafa bulandıracak olan. Kalecilerden biri azıcık kaleci olsa, ben Muslera'ya kıyarım ama dedik, kaleci yok, Muslera bile her maç gol yediğine göre, Ufuk'la, Eray'la ligten erken terhis oluruz.

Takım nihayet Bruma'nın gelmesiyle açıklardan birinin işin halletti. Bruma, her oynadığı maçta, bir önceki maçta kötü oynadı dedirtir bize. Danimarka'daki maçta çok daha iyi oynayacağının garantisini veririm. Oynayacağı alan bulsun yeter ki, Ribery'yi geçer.

Maç kopup, ikinci yarı Burak'a abdest aldırma mücadelesine dönünce, Ustalar'da zevk yapmaya başladı. Melo, Lincoln pasları attı, Drogba göğüs futbolu oynadı, Sneijder, uzun menzilli pas denemeleri yaptı. Bir türlü Burak'ın cenabetliğine çare bulamadılar. Burak'tan umut kesilince de, Mancini ustaları onarer değişikliklerle alkışlatarak çıkardı.

Ve deforme diskler omurlara baskı yapmaya başladı girer girmez. Melo ile Ceyhun arasındaki fark, Ceyhun'la benim aramdaki farktan çok daha büyük. Sneijder ile Amrabat arasındaki futbol akıl farkı, Aynştayn'la, tımarhanedeki bir deli kadar temiz var. 5 dakika oyunda kalsınlar, gol yemeyeceğin takım yok. Maç 10 dakika daha oynansa 3-3 olması içten bile değil. Gerçekten kadro yapımız çok kötü. 10 numaralık futbolcular, 2 numaralık futbolcularla aynı takımda oynamak durumunda kalıyor. Takımın 10-11 futbolcusu var, gerisi çöp.

Şampiyonlar liginde sıfır çekeceğimizi bekleyenler, toteme yatanlar, daha çok bekleyecekler. Aslolan Galatasaraydır, ustalara saygı ve selam, şova devam.

2 yorum:

zachpaulsen dedi ki...

Abi çok güzel yazmışsın yine. Aslolan galatasaraydır, dünkü istek arzu dolu oynayalım ymeyeceğimiz takım yok. Ben bir barnebeu zafei bekliyoum bu takımdan.
İlk yarının sonundaki o pres o baskı beni de yıllar öncesine götürdü. Okurken gözüm doldu. Ulan galatasaray 3 gün önce üzüyorsun nefret ettiriyorsun bugün de ağlatıyorsun sen nasıl bir takımsın

sembolist dedi ki...

usta eline sağlık. ligde yerli futbolcuların(sabri-aydın vs) kalitesizliği büyük futbolcularımızın(snejder-drogba-melo) dengesini de bozuyor..
Tüpçü önümüzü kesmek için yabancı sınırnı getrdi..