Aslında geçen haftaki maçından sonra yazacaktım bu yazıyı. Kaleciyle karşı karşıya pozisyonda Umut'a 100. golü attırdığında yazmaya karar vermiştim. Bizim maçı bekledim Tay Burak. Sana nedense Beşiktaş'ta, Fener'de oynarken bile sempatim vardı çocuk, bizim maçtan sonra ise söylemem vacip oldu. Şu kahpe sezonun finalinde, nefretle hatırlanacak, futbolu sevdiğime lanet ettiren futbolcular arasından sıyrıldın ve sana sempatimi, büyük bir sevgiye dönüştürdün.
Şu an faal futbolcular içersinde üç futbolcunun futbolundan nefret ettim. Biri Fenerbahçe'li Servet Çetin, diğeri Beşiktaş'lı Gökhan Zan'dı. Diğerini tanımıyordum, ilk çıktığı maçtan beri nefret ettiğim Mustafa Sarp'la birlikte bu üç kişi, canımızdan can bellediğimiz, uğruna ölümlere gidip geldiğimiz sevgili Galatasarayımızın formasını giydiler.Ve bu üçü beraber aynı takımın ilk lig maçında oynadılar Burak. Son maçta da vardılar ne yazık ki. Galatasaray'ın tüm zamanlardaki en kötü neticesinin baş sorumluları Galatasaray'ın son maçında da oynadılar. Daha ne kadar oynarlar, daha ne kadar dip yaptırırlar 45 senedir çırak bile bile olamamış emanetçi ağır abinin kişisel zevkine kalmış. İşte Burak, bizim demeye dilimin varmadığı kazmaların arasından sıyrılıp bize gol attın ya ne kadar sevindiğimi anlatamam. Yanlış anlama Burak sevindiğimiz şey yediğimiz gol değil. Bana bu yazıyı yazdıran şey attığın gol değil tay, golden sonra 52.000 boş koltuğun olanca sessizliğinde, olanca haykırışınla ''anneeeee'' diye bağırışın var ya Tay Burak, o an gözümden yaşlar süzüldü, yediğimiz gole bin şükür ettim. O attığın şey, bizim ağlarımıza mıhladığın şutun adı gol değil, senin adamlığın, futbolculuğundu lan. İsyanı, azim ve kararlılığı, kazanma isteğini, uzun yıllardır hasret kaldığımız hasleti, Zapata'nın solundan ağlara giden topun yazdığı yazıyı yedik biz.
Burak Yılmaz, Alpaslan Dikmen'i kaybettiğimiz hafta Erhan Albayrak'dan yediğimiz gole de çok sevinmiştim ben. Kapalıya doğru koşmasaydı, Alpaslan'ın resmine doğru selam durmasaydı, velhasıl o golü atmasaydı biz nerden anlayacaktık onun da adam futbolcular arasında olduğunu. Halbu ki ben ne golcülerden nefret etmiştim. Necati Ateş, Semih, Nihat gol attığında yüzüklerini öpüp golü karılarına hediye ederlerken nasıl içim acırdı anlatamam. Sen annene verdin golünü. Aslında attığın golün gerçek sahibine yani. Seni doğuran mübarek kadına.
Şampiyon olamazsanız önemli değil Burak, sen kahramansın, geçen yılın son maçında Şampiyonluğu Kadıköy'den koparabilen yiğitsin. Bu sene şampiyon olursanız önemli olacak, eğer olursanız da senin heykelini hala dikmemişlerse Sümena Manastırının yanına o uzun yıllardır esemeyen Kuzeyin Fırtınasına, Karadeniz'in deli dalgalarına, hamsi yüklü takaların reislerine yazıklar olsun.
En son oynanan ulusal maçta canlı izledim seni Burak. Tay gibiydin, bin türlü dümenin düzenin dolabın döndüğü ortamda ulus takımın en uçtaki adamı oldun. Yerinde duramayan, bıraksalar tribünlerde bile top oynayabilecek kuvvette, sevimlilikte yeni doğmuş bir tay.
Sevgili Burak, yarın at olacaksın mutlaka, ve mutlaka çok daha yükseklere çok daha büyük yarışlara çıkacaksın, çok daha fazla takipçin olacağım senin. Elbet sen de çıktığın gibi ineceksin ama ne olur köpekler istedi diye olmasın sakın bu düşüş.
Yolun ve bahtın açık olsun kardeşim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder