Nedense Polonya'ya hep acımışımdır. Polonozköy'e gider üzülürümde bizim köye gidince sevinirim. İkinci Dünya Savaşı'nın savaş alanıydı, Naziler en çok bu ülkeye acı çektirdiler. Tersane işçilerinin büyük lideri Lech Walesa en büyük işçi dayanışmasıyle imtihan verdi. Acılar ülkesiydi sanki Polyanna'nın ülkesi. Sanki hep ağlarlar Polonya'da.
Dünkü maçta elbette Polonya'dan yanaydım. Polonya'yı Polonyalı Podolski devirdi. Şovenizmin tam karşısındayım fakat şu ulusal maçlarda başka uluslardan olanlara daha çok karşıyım. O yüzden Marco Aurello'yu içime sindiremiyorum. Gol attığında Podolski hiç sevinmedi, içi ağladı. Şimdi Brezilya ile Dünya Kupası finali oynasak, o unutulmaz Uruguay maçını biz oynasak misal Maracana'da. 200.000 Brezilyalı önünde Marko Memet gol atsada kupayı biz alsak. Nasıl bir manzara olurdu.
Her futbolcu kendi vatanının takımında oynayacak. Podolski aynı golü Alman kalesine yollasa böyle taş kesilirmi. Bir sonraki maçta atarsa nasıl sevineceğini hep beraber göreceğiz. Çarşamba günü karşımıza 3 Türk'lü İsviçre çıkacak. Ne kadar Türk olduklarını göreceğiz. Onların bize Podolski kadar saygı göstereceğini sanmıyorum. Gol atarlarsa takla da atarlar.
Ağlama Polonya, sevgili güzel ülke. Marifet elbette ezilmemek, ama bir punduna getiripte seni yine ezdirirlerse bile kendi evlatlarına, Podolski'ye, Klose'ye. Güzel kokacaksın her zamanki gibi. Kekik misali, lavanta misali, fesleğen misali, Tomaşevski misali, Kosecki misali, Walesa misali,
1 yorum:
Nazmi abi hakikatten güzel yazı olmuş. Aynı duyguları paylaşıyorum seninle.
Saygılar
Bülent
Yorum Gönder