19 Şub 2008

Taraftar İle Seyirci


Taraftar, kimliğini yıllara yayılan alt kültüre dayalı büyük bir romantizmden alır. Sportif başarı ile seyirci yaratabilirsiniz, o başarı ortadan kalkınca seyircilerden bir kısmı taraftara dönüşür. taraftar sayısı artar, arttığı oranda da büyük takım oluşur. Taraftarın bu romantizmi, karşılıksız sevgisi bir anlamda zaten paraya dönüşür, sürekli gelir sağlar. Hiç bir başarı olmasa da gelir sağlamaya devam eder. Taraftar için başarı onun takımını sevmesinden daha önemli değildir. Hiç bir başarı taraftar kimliğinden duyulan hazın yerine geçemez. Yöneticilerin gazetecilerin taraftarı müşteri olarak görmesinden nefret eder. Seyirci başarıya endekslidir. Kombine bilet alır ,büyük maçlara gelir, takımın iddiası kaybolduğunda ilgilenmez. Maç günü önemli bir toplantısı varsa maça gelmez. Takım kötü oynarsa küfür eder ıslıklar, başarı yoksa seyredecek bir şey yoktur onun için. Kısacası kendisi müşteri olduğunu bilir ve müşteri gibi davranır. Amacı en ucuza kendisine en çok fayda sağlamaktır.Romantik taraftar ise farklıdır. O doğal bir romantizm ile takımını sevmektedir ve takım iyide olsa kötü de olsa ona karşılıksız vermeye taraftır. Bunu yapmakta onun için çok doğaldır çünkü verdiği zaten aslında ondan başkası değildir. Gelir sağladığı onun takımıdır ve kendisidir. Spor kulüplerinde gelir varsa ekonomik büyüme vardır. O yüzden seyircisi çok olan değil taraftarı çok olan kulüplerde ekonomik büyüme olur.Sportif Başarı olduğu sürece gelen taraftar bir ölçüde gelir kazandırır. Ama başarıda sürekliliği sağlayamazsanız, taraftarı kaybedersiniz. Kaybettikçe gelirleriniz düşer. İşler yolunda gittiği sürece seyircin, müşterin çoktur. Taraftarın yerini giderek daha fazla müşteri alsın istenir. Stadın en güzel en pahalı yerlerinde oturan seyirciler üste kaçan şampiyonluklardan sonra müşteri olmaktan vazgeçerler. Kendilerine yer bulamayan romantik taraftar da küserse yıkım büyük olur. Bu yüzden taraftarlar sponsorluk anlaşmalarına karşıdır. Tuttuüu takımın adına Ülker'i Efes'i yakıştıramaz. Kırk yıllık Manisasporluların Vestel fabrikalarından nefret etmelirinin sebebi budur. Taraftar ayakta maç seyreder. Mutlak sahada oyuna katkısı olduğunu düşünür ki gerçekten öyledir. Kendisine yakın futbolcuları, yöneticileri sever. Bağırmayan seyirciyi aralalarında istemezler. Taraftar mutlaka renklerden bir alametle maça gelir. Seyirci dağıtılan kartonu bile kaldırmaz. Herkese Metin Oktay forması dağıtıldığı zaman bile sadece taraftarlar giydi, seyirciler paketi bozmadılar. Taraftar son kuruşuna kadar maça gelmek için çırpınırken seyirci pahalı maçlara gitmez. Seyircinin sevinci çok kısadır gol olunca alkışlar geçer gider. Taraftar gol olunca dellenir, yenilgide kahrından sokağa çıkamaz. Taraftar futbolu sevmez, kendisinin maçı dışındakilerle seyirci olarak ilgilenmez. Rakibinin rakibinin taraftarıdır. Seyirci maçtan önce futbolcuları çağırmaz zaten futbolcularda onlara gitmez gol olunca. Taraftarın istemediği hiç bir futbolcuyu oynatamazsın. Ergün, Cihan, Orhan Ak, Necati yi kovdurur taraftar. İstediği adamıda kovamazlar. Ümit Karan'ı, Hakan Şükür'ü, Sabri'yi. Seyirci olmasada olur ama taraftar olmadan asla olmaz. Oftaş, Belediyespor, Şekerspor.....
Bakılmasın kongredir, seçimdir, divandır demokrasidir diyenlere. Egemenlik kayıtsız şartsız taraftarındır.

Hiç yorum yok: