13 Şub 2008

Ben Futbol



Ben gazete kağıdı.. Bazı gazetelerde futbolla ilgili üzerime yazılanlara bakıyorum. Yüzüm kızarıyor. Yalanlar, hakaretler, abartılar peşpeşe.. İşin tekniğini, taktiğini önemseyen yok. Beni okuyanların bunlara inandığını görünce daha da kötü oluyorum. Beni hazırlayanların “Okuyucu böyle istiyor” dediklerinde ise deliriyorum. Bazen ilkokul çocuklarının defterleri olan akrabalarıma imreniyorum, benim oluşum için kesilen ağaçlara acıyorum.. Artık kendimi eskisinden yorgun hissediyorum.. Yine de futbolu seviyorum..Ben futbolcu.. Küçük bir çocukken, hayal ettiğim takımın formasına, hatta kaptanlığına yükseldim.. Paraya değil, insanlığa ve dostluğa önem veren bir insanım. Terimin son damlasına kadar mücadele ederim. Benim için gol atmak, popüler olmak, konuşulmak, çok para kazanmak önemli değil. Kazandığımız zaman çocuklar gibi seviniyorum, kaybettiğimiz zaman ise oturup ağlıyorum. Ama benim hakkımda olmadık şeyler söyleyip, yazıyorlar. Takım arkadaşlarımla, antrenörümle iyi geçinemediğimi lanse etmeye çalışıyorlar. Hem Milli Takım’da hem de kendi takımımda aralıksız oynadığımı, burnum kırıkken bile sahaya çıktığımı, en kötüsü benim de insan olduğumu unutuyorlar. Bunlar beni futboldan soğutuyorlar. Ama yine de futbol oynamayı seviyorum.. O benim yaşam biçimim..Ben yabancı futbolcu.. Ülkenizde çok para kazanıyorum. Ama liginizin çok kaliteli olduğunu söyleyemem. Çok çabuk havaya giriyorsunuz. İyi oynayıp, oynamadığıma değil, tribünlere yaptığım şovlara göre beni kahraman yapıyorsunuz. On maçta bir gol atıp aylarca kahraman gibi dolaşıyorum. Dilinizi anlamadığım için çok mutluyum. Çünkü Türk meslektaşlarım televizyon programları ve gazeteler yüzünden bunalıma giriyorlar, sahaya çıkınca da elleri ayakları tutuluyor. Futbolu çok seviyorum, ama ülkenizi daha çok..Ben yerli teknik adam.. Ne yapsam eleştiriliyorum. Yenilgilerde hep ben suçluyum. Hangi futbolcuyu oynatırsam, oynatayım kendimi beğendiremiyorum. 4 aydır maaş almadan görev yaptığımı, maçlardan önce gözüme uyku girmediğini, kazandığımız zaman bile sevinemediğimi bilmeden benim görevi bırakmamı istiyorlar. Sonra da kalkıp, “Özümüze dönelim, yöremizin futbolcusu ve teknik kadrosu ile çalışalım” diyorlar. Benim takımıma gol atmaya çalışanlar artık futbolcular değil, eli kalem tutan eleştiri makinaları..Ben Anadolu Takımı.. Bazıları beni küçük görüyor, onlara gereken dersi sahada veriyorum. Bazıları ise benim sayemde ün ve şöhret peşinde koşuyor. Benim taraftarımı kışkırtıyor. Hiç merak etmeyin onlara gereken dersi vermek için de hazırlanıyorum. İstanbul’da oynadığım maçlara dostluk pankartlarıyla çıkacağım artık. Çünkü ben Anadolu’yum, mertim, sevecenim ve akıllıyım. Kimsenin oyununa gelmem.. Ben hem futbolu seviyorum hem de ülkemin bütünlüğünü..Ben futbol hakemi.. Bir meslek olarak kabul edilmeyen bir işle uğraşıyorum. 90 dakika deli danalar gibi koşuyorum. Tribünlerin ismime affettikleri tezahüratlarla kulaklarım çınlıyor. Yöneticilerin verdikleri beyanatlarla sokağa çıkamıyorum. Bir anda oluveren, televizyonda saatlerce tartışılan bir pozisyon için anında karar vermek zorundayım. Neden bu işi yaptığımı bilmiyorum. Galiba futbolu seviyorum..Ben yönetici.. Takımı yönetmeye çalışıyorum. Ara sıra teknik kadro ve futbolcularla görüşüyorum. Sadece onlara moral vermeye çalışıyorum. Kamplara ve antrenmanlara gitmek gibi alışkanlıklarım yok. Benim işim kulüp binasında. Kulübümüzün futbolda olduğu gibi diğer branşlarda da başarılı olmasını bekliyorum. Çoğu arkadaşım bu işi vergi kaçırmak ya da popüler olmak için yapıyor. Futbolcu transferlerinde, şike dedikodularında isimlerin çıkması onların hoşuna gidiyor. Sırf bu yüzden işimden nefret ediyorum. Ama futbolu çok seviyorum..Ben taraftar.. Futbol benim her şeyim. Ailemle aram bozuk. Çünkü okulda derslerim iyi değil. Zaten diploma alsam da torpilli tanıdıklarım yok. İş bulamayacağım. Kız arkadaşımla aram iyi değil, çünkü tüm paramı maç biletlerine yatırıyorum, ona zaman ve para ayıramıyorum. Sinema, tiyatro, kitap, bilgisayar gibi kötü alışkanlıklarım yok. Gazete sayfalarında bizim takımın futbolcularının hayat hikayeleri, takımın attığı goller bana yetiyor. Zaten yenilsek de yensek de sevinecek bir şey buluyoruz. Bazen bizim oyunculara çok kızıyorum. Yazar ağabeylerimizin de kışkırtmasıyla kulübün camlarını kırıyor, birkaç futbolcuyu tartaklıyorum. Bunlar doğru mu yanlış mı hiç düşünmüyorum. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bile bilmiyorum. Sadece yaşamımdaki eksiklikleri maçlarda giderdiğimi düşünüyorum. Bizi yetiştirenlere biraz kırgınım. Futbolun bir spor olduğunu söylemeyi unuttukları için..Ben futbol.. Aslında beni bulanların amacı boş zamanlarını geçirmek, eğlenmek ve insanlar arasındaki iletişimi kuvvetlendirmekti. Ancak zamanla ipin ucu kaçtı. Tam bir para makinası olup çıktım. Herkes benim üzerimden para, rant, şöhret kazanma çabasında. Özellikle de üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkenin insanları benim bir spor dalı değil, kendi kişisel duygu ve komplekslerini tatmin aracı olduğumu zannediyorlar. Benimle yatıp benimle kalkıyorlar. Benim için kavga ediyorlar, küfürleşiyorlar, savaşıyorlar. Bu insanlara önerim, bir sözlük almaları. Çünkü ben sporun bir dalıyım… Sevgi, dostluk ve barış için varım…Ama artık yoruldum…Yavaş yavaş tükeniyorum…


Arkadaşım Altan Tanrıkulu'na sevgilerimle,

Kale Arkası'na teşekkür


Altan TANRIKULUSERBEST VURUŞ10 KASIM 2004 / ÇarşambaPAS&FOTOMAÇ

Hiç yorum yok: