Başlıkta Nonbertarafus demiştim ya, bu da benim latinceye matrakça katkımdı biraz. Ama hakikaten bu (mülkiyeli ukala!) adam durmak dinlenmek bilmiyor. Hasta ruhlu sanırım. Bertaraf edilemiyor. etkisiz kılmak bir yana, her gün yeni bir terane ile ortaya çıkıyor. Saldırmadığı bir şey kalmıyor. Hakikaten hiç görmüyor, ve yine görmediği şeyleri hiç görmüyor yeniden. Edepsiz üslubunu hiç terketmiyor. Ülkenin onca sorununa değindiğini sanıyor ama bir tek umut vermiyor kimseye. Aydınmış! Peh sevsinler seni...Aydın adam olmak kim sen kimsin. Umutsuzluk yayan bir fosilsin sen. Soğukta türkü söyleyip çöp karıştıran, ekmeğini kazanmaya çalışan çocuk bile senden daha fazla umut saçıyor. O bile bu yanıyla senden daha aydın.Mülkiyeli olmak size bir şeylerde söz, karar, yetki veriyor sanıyorsunuz ama sizlerden gerçekten bıktık. Yeter arkadaş artık. Üç kuruşluk bilgi birikiminizle, ne üdüğü belirsiz, hangi kaynaktan beslendiğiniz bile belli olmayan entellektüel biçeminizle çıkın ulan hayatımızdan.Futbol futboldur ulan. Dünyanın heryerinde budur. Sizin bildiklerinizi bizim bilmememiz mümkün bile değil. Sizden akıllıyız. Her şeyi sizden daha iyi yapanımız var aramızda. Gidin başka yerde eşelenin. Bırakın biz sevelim, biz nefret edelim arkadaş.Basit olanı karmaşık yapamazsınız! Kolay olanı zorlaştıramazsınız. Futbol basittir, basit ve şahanedir. Ulemaya ihtiyaç duymadığı için herkes bilir kendince. Sizin o küçücük dünyalarınıza sığmayacak sevgileri de üretir. Onun için de güzeldir.Bu ülke insanının elinde ne güzellik varsa yok etmeye yeminli bir güruhsunuz. Bırakın bari hakir gördüğünüz bu insanların bir tek sevgisi olsun kalsın elinde. Bir tek tutunacak dalı kalsın hayatlarında. Ne mene bir zombi kültürünüz var sizin? Yıka yıka, yuta yuta geliyorsunuz herşeyi...Yokettikçe daha da iştahla saldırıyorsunuz be arkadaş. Anlamadım sizi...Anlamak da istemiyorum, defolun hayatlarımızdan...Çetin
4 yorum:
ağzına sağlık dostum...
bu dinazorlardan kurtulmadan ne Türkiye nede Türk futbolu kurtulacak...
hatırlarsın Fatih Terim GSy egelince de demediğini bırakmamıştı çok bilen ukele
ama takım 4 sene üst üstte şampiyon oldu ve onun rüyasınd abile göremyeçeği UEFA kupasını getirdi ülkeye...
hıncalı izleyen bizde kabahat. bir de hınk deyicisi haşmetle iyicene komedi programına döndürdüler.
haşmette de hiç karakter yok a.k götü başı ağırdı hala hıncal abisinden parmak kaldırıp söz alıyor. esas ona kılım. ezik sünepe müsvette..
sevgili nazmi bey,
yazdıklarınızın çok büyük çoğunluğunu paylaşıyorum.
ancak sizin gibi entellektüel derinliği olan bir insanın,hıncal uluç üzerinden bu ülkeye 150 yıldır hizmet eden mülkiye ve mülkiyelilere çatmanızı ayıpladım.
belki makssadınız mülkiye değildi ancak iki yerde nedense şiddetle mülkiyeye saldırmışsınız.
bir mülkiyeli olarak bu değerlendirmenizi şiddetle reddettiğimi dostça bildiririr.
saygılarımla
Mustafa Bey;
Merhaba,
Çocukluktan beri, birlikte büyüdüğümüz, birlikte top oynadığımız, gülüp eğlendiğimiz arkadaşım Nazmi'nin bu bloğuna zaman zaman çocukluk aşkımız futbola ilişkin bir takım karalamalar gönderiyorum. Kınadığınız bölümlere sahip yazı da benim Klavye'ye aldığım bir yazı. Öncelikle bunu belirteyim. "Eski Tüfek" tanımlaması da kardeşim Nazmi'nin bana atfettiği bir sıfat.
E durum böyle olunca alındığınızı düşündüğüm bölümleri olan bu yazıyı savunmak da bana düşüyor sanıyorum.
Mekteb-i Mülkiye ile ilgili eleştirilerim var elbette. Kısaca belirteyim nedenini...
Niyetim asla bir toptancı yaklaşım değil elbette...
Ancak daha netleştirmek açısından, dünya aydınlanma hareketinden bir iki örnekle başlamak isterim.
Brecht kendisi ile röportaj yapan bir gazeteciye, onu hayretler içinde bırakan şu cümleleri söylüyor;
"Hitler'den yola çıkarak, Alman ulusu kötüdür düşüncesini ileri sürmek yanlıştır demek yanlıştır. Çünkü Alman ulusu boktan bir ulustur. Bende boktan olan ne varsa Almandır"
Ya da Heinrich Haeine;
"bir damla yaş yok karanlık gözlerinde
dişlerini gıcırdata gıcırdata oturuyorlar tezgahta,
acıyı, açlığı çektik yeterince;
sana bir kefen örüyoruz ey almanya
bir örüp, üç küfür sallıyoruz
örüyoruz, örüyoruz."
Dizeleri ile Almanya'ya kefen dokumuş ama, bu onu Alman kültürünün gururu bir aydın olmaktan geri bırakmamıştır.
Mülkiyelilere gelince, dediğim üzere toptancı bir tavrım yok. Ama renk nedir, bu rengi veren nedire bakmalı zannımca.
Mezunlarının pek büyük bir çoğunluğu iktidarda olagelmiş ya da ona yakın durmuş, politikaları belirlemiş, ya da uygulayıcısı olmuş bir gelenekten bahsediyoruz. Bu gelenek kısacası iktidar olagelmiş, ama ne Brecht gibi kendi toplumunun "ifriti" olabilmiş, ne de Heine gibi radikal bir söylemi dillendirmişlerdir.
Özetle, genel geçer bir durum olan, "muhaliflik güzelleştirir, iktidar kirletir" yargısını savunan biri olarak, sizin de naçizane bu geleneğe bu gözle bakmanızda fayda görüyorum.
Saygılar, sevgiler...
Çetin
Yorum Gönder