Fatih Terim vakasına ne demeli. Çeteistanımızın İmparatoru. Adamcağıza bu ülkede kelle başı 1000 dolardan işadamlarına konferans verdirdiler. Bir cümlesinde dediki”motivasyon hikâyedir, iyi bir takımınız yoksa.” Bunu duyan karını yeterli görmeyen iş adamı hemen ekibini değiştirip çuvalla tazminat ve transfer parası ödeyerek yeni bir ekip kurmaya karar verecekti ki imparatorun ikinci cümlesi patlak verdi.”iyi bir iş yapabileceğinize önce kendinizi inandırın.” Patronun kafası karıştı. Yani kötü ekiple iyi isteklendirme yapıp başarımı sağlayacağım. Ya da iyi ekip kurup ben tatilde puromumu tüttüreceğim. Her ikiside canım. Batarsan diceksinki ekibim kötüydü. Ya da iyi isteklendirme yapamadık. Her cümlesine ben diye başlayan bu adamı para vererek dinleyen sermayemizin de ne kadar üretici olduklarını görüyoruz yıllardır. Konumuz değil ama milyonlarca işsizi çalıştırıp sömüremeyen kapitalist mi olur.
İmparator Milana çalıştırıcı atandı. Muhabir sordu. Nasıl bir duygu efendim. Şaşırmadı bu makamlara toprakları tırnaklarıyla kazıyarak geldiğini, çalışan her Türkün gelebileceğini falan söyledi. Sonra Milandan kovulduğunu gene muhabirden öğrendi. Anlamamıştı çalışırken kovulacağını. Gene şaşırmadı hakkının yendiğini söyledi Milan hata yapmıştı. Yerine geçen adamdan daha iyi bildiğini biliyordu nasılsa. Havası sönen Milan, Fatih Terimi kovduktan sonra, önce Avrupa sonra dünya şampiyonu olacak bizi şaşırtacaktı.
Takım UEFA kupasını kazandı. Popescu penaltıyı Arsenal ağlarına gönderdiği an az daha beni şaşırtıyordu. Futbolcular maçtakinden daha hızlı koşarak kalenin arkasındaki taraftarlara koşarken o da koşmaya karar vermişti. Son anda durdu. Şaşırmaması gerekiyordu. Kendisinin beklediği başardığı normal şey için gereksiz yere zaferi başkalarıyla neden paylaşsındı. Hâlbuki gariban bir Adana çocuğu olarak sanat okulundan atılmış her sağlıklı erkeğin oynadığı oyunu oynamış iyide oynamış Galatasaray’a gelmiş yıllarca kaptanlık yapmış o takımın başına geçmiş, ülkenin en büyük derecesini yapmış bütün bu olanlara şaşırmamıştı. Şaşırsaydı şaşırmanın gerçeğe açılan kapı olduğunu o da görürdü.
Yalçın Küçük hoca gibi. Oda Alberto Aynştaynın ağzı bir karış açık şaşıran fotoğrafını görüp şaşırabilirdi. Şaşırmak veya şaşırtmak gerçeğe açılan bir kapıydı. Yıllar önce bir İstanbulspor maçının son dakikasında Galatasaray bir penaltı kazanmıştı 9 puan gerideydi liderden. Topun başına geçen Hagi penaltıyı atarak ümitlerin yeşermesini sağladı yeniden. Milan maçına Ali Sami Yende son 5 dakikaya 1-2 girilmiş Hakan Şükür karizmayı kurtaracak ama Galatasarayı kurtaramayacak golü atmıştı. Tam maç bitecekti ki bir penaltı verildi. Ümit Davala Milanın işini bitirip Galatasarayın ve Fatih Terimin başına iş açmıştı. Popescunun Danimarka da attığı son penaltı golü ise İmparatora apolet taktırmıştı. Ne yazık ki hocamızın kaderini son dakka penaltı golleri çiziyordu. Inzagi son dakikada penaltıyı atamamış Milano- Bodrum transit bileti aldırmıştı. İşin aslı astarı ise şöyleydi.
Bu ülkede her şeyin bir çetesi, kastı vardı tabiatıylada çete reislerine ihtiyaç. Futbolun getirisinin de çetelerce farkına varılmasıyla harekete geçilmişti. Çok ince ve derin araştırmalar yapılmış dünya görüşü ve en çokta sadakatiyle en uygun adam seçilmişti. Önce milli takıma, sonra da görüntüsü değişik ve büyük, olası zaferlere en yakın pilot takımın başına getirilmişti. Herkes susturulup kusturulmuş, büyük paralarla dünyanın en büyük futbolcuları transfer edilmişti. En iyi Türk futbolcularda aynı yerde konuşlandırılarak marşa basılmış, başta Hagi olmak üzere Taffarel, Popescu ve gelmiş geçmiş en büyük Galatasaray takımıyla ulaşılmaz yerlere gelinmiş, imparatora yeşil pasaport verilmiş tam isabet sağlanmıştı.
İtalya ile Çeteistan arasında Apo yüzünden husumet çıkmasaydı kimsenin aklına bile gelmeyecekti Hocayı İtalyaya sürgüne göndermek. Çeteistan başbakan yardımcısının takımından yapay bir geçişle İtalya başbakanının, dünyanın en büyük takımına getirilmişti. Ne vardı bunda büyütülecek canım. Ülkeler arasındaki gerginliği saymazsak tabi. Zavallı Fatih Terim öyle olur zannediyor. Yanına ayakkabısını valizini taşıyan Müfitide alıp kulübeye oturuyor. Aynı Hakan Şüküre hadi koçum demişti ya, Şevçenkoyada hadi aslanım üç kişiyi çalımla golünü at ben cebime para koyayım. Hani Emreyi dövmüştü ya atıldı diye. Maldiniyede fırça çekerdi canım ne olacaktı ki. Kovdular.
Zavallı Fatih, geldiği noktaya kendisinin geldiğine inandırıldı şimdi attan inip eşeğe de binemıyor. Eğer psikolojik tedavi görmüyorsa cahilliğindendir. Adanalı fakir oğlu fakir, sanat okulunu bitiremeyen cahil, mert delikanlının hikâyesi işte böyle aynıyla vakidir.
İmparator Milana çalıştırıcı atandı. Muhabir sordu. Nasıl bir duygu efendim. Şaşırmadı bu makamlara toprakları tırnaklarıyla kazıyarak geldiğini, çalışan her Türkün gelebileceğini falan söyledi. Sonra Milandan kovulduğunu gene muhabirden öğrendi. Anlamamıştı çalışırken kovulacağını. Gene şaşırmadı hakkının yendiğini söyledi Milan hata yapmıştı. Yerine geçen adamdan daha iyi bildiğini biliyordu nasılsa. Havası sönen Milan, Fatih Terimi kovduktan sonra, önce Avrupa sonra dünya şampiyonu olacak bizi şaşırtacaktı.
Takım UEFA kupasını kazandı. Popescu penaltıyı Arsenal ağlarına gönderdiği an az daha beni şaşırtıyordu. Futbolcular maçtakinden daha hızlı koşarak kalenin arkasındaki taraftarlara koşarken o da koşmaya karar vermişti. Son anda durdu. Şaşırmaması gerekiyordu. Kendisinin beklediği başardığı normal şey için gereksiz yere zaferi başkalarıyla neden paylaşsındı. Hâlbuki gariban bir Adana çocuğu olarak sanat okulundan atılmış her sağlıklı erkeğin oynadığı oyunu oynamış iyide oynamış Galatasaray’a gelmiş yıllarca kaptanlık yapmış o takımın başına geçmiş, ülkenin en büyük derecesini yapmış bütün bu olanlara şaşırmamıştı. Şaşırsaydı şaşırmanın gerçeğe açılan kapı olduğunu o da görürdü.
Yalçın Küçük hoca gibi. Oda Alberto Aynştaynın ağzı bir karış açık şaşıran fotoğrafını görüp şaşırabilirdi. Şaşırmak veya şaşırtmak gerçeğe açılan bir kapıydı. Yıllar önce bir İstanbulspor maçının son dakikasında Galatasaray bir penaltı kazanmıştı 9 puan gerideydi liderden. Topun başına geçen Hagi penaltıyı atarak ümitlerin yeşermesini sağladı yeniden. Milan maçına Ali Sami Yende son 5 dakikaya 1-2 girilmiş Hakan Şükür karizmayı kurtaracak ama Galatasarayı kurtaramayacak golü atmıştı. Tam maç bitecekti ki bir penaltı verildi. Ümit Davala Milanın işini bitirip Galatasarayın ve Fatih Terimin başına iş açmıştı. Popescunun Danimarka da attığı son penaltı golü ise İmparatora apolet taktırmıştı. Ne yazık ki hocamızın kaderini son dakka penaltı golleri çiziyordu. Inzagi son dakikada penaltıyı atamamış Milano- Bodrum transit bileti aldırmıştı. İşin aslı astarı ise şöyleydi.
Bu ülkede her şeyin bir çetesi, kastı vardı tabiatıylada çete reislerine ihtiyaç. Futbolun getirisinin de çetelerce farkına varılmasıyla harekete geçilmişti. Çok ince ve derin araştırmalar yapılmış dünya görüşü ve en çokta sadakatiyle en uygun adam seçilmişti. Önce milli takıma, sonra da görüntüsü değişik ve büyük, olası zaferlere en yakın pilot takımın başına getirilmişti. Herkes susturulup kusturulmuş, büyük paralarla dünyanın en büyük futbolcuları transfer edilmişti. En iyi Türk futbolcularda aynı yerde konuşlandırılarak marşa basılmış, başta Hagi olmak üzere Taffarel, Popescu ve gelmiş geçmiş en büyük Galatasaray takımıyla ulaşılmaz yerlere gelinmiş, imparatora yeşil pasaport verilmiş tam isabet sağlanmıştı.
İtalya ile Çeteistan arasında Apo yüzünden husumet çıkmasaydı kimsenin aklına bile gelmeyecekti Hocayı İtalyaya sürgüne göndermek. Çeteistan başbakan yardımcısının takımından yapay bir geçişle İtalya başbakanının, dünyanın en büyük takımına getirilmişti. Ne vardı bunda büyütülecek canım. Ülkeler arasındaki gerginliği saymazsak tabi. Zavallı Fatih Terim öyle olur zannediyor. Yanına ayakkabısını valizini taşıyan Müfitide alıp kulübeye oturuyor. Aynı Hakan Şüküre hadi koçum demişti ya, Şevçenkoyada hadi aslanım üç kişiyi çalımla golünü at ben cebime para koyayım. Hani Emreyi dövmüştü ya atıldı diye. Maldiniyede fırça çekerdi canım ne olacaktı ki. Kovdular.
Zavallı Fatih, geldiği noktaya kendisinin geldiğine inandırıldı şimdi attan inip eşeğe de binemıyor. Eğer psikolojik tedavi görmüyorsa cahilliğindendir. Adanalı fakir oğlu fakir, sanat okulunu bitiremeyen cahil, mert delikanlının hikâyesi işte böyle aynıyla vakidir.
3 yorum:
Hocam Sağlam Kusmuşsun kinini tebrikler. Fenerbahçeli değilsen şaşırırım valla :)
Yorumzuz Yorum
"KARIŞMA HOCAM SEN"
1980-81 yılları İstanbul'da sıkıyönetim var, Ömer Albay zamanı. Haftasonu İnönü stadında bir lig maçı Galatasaray, Eskişehirsporu konuk ediyor. Stad dolu, seyircide endişeli ve gergin bir bekleyiş, çıkış tüneli ağızında takım göründü. Saha kenarında kurban kesildi, oyuncular kurbanın üzerinden atladılar, alınlarına kan sürüldü... Çok kritik bir hafta ligin sonu görünmüş Galatasaray futbol takımı puan cetveli sıralamasında sondan dördüncü!. Bu maçıda kaybederse küme düşme potasına girecek. Tüm fotomuhabirleri Gs'nin atacağı golü fotoğraflamak için Eskişehir kalesi arkasında bende ters kalede idim. İlk devre skoru Eskişehir 2, Galatasaray 0, devre arasına bu skorla başlar önde gidildi. Seyirci şokta, suspus olmuş, kimsenin ağzını bıçak açmıyor, hava soğuk tembel bir kış güneşi var ve ikinci devre başladı. Antrönör sorunu yaşayan Galatasaray'ı son olarak Turgay Şeren çalıştırıyor. Fatih Terim takım kaptanı, defansın bel kemiği, ABD'nin Cosmos takımından transfer edilen yumruk show ile ünlü sarışın defans elemanı Güngör'ü ileri gönderiyor, forvete yardım etsin diye. Turgay Şeren çıldırıyor sacını başını yoluyor, taç çizgisi kenarına kadar gelip avazı çıktığı kadar bağırıyor "Güngör geri gellll" diye.
Güngör şaşkın geri mi gelsin ileride mi kalsın, takımla son 35 dakikaya 2-0 mağlup girilmiş. Gol fotoğrafı çekmeyi bir yana bırakıp geldim GS kulübesi önüne. Fatih, Güngör'ü ileri gönderdikçe, Turgay 3. Golü yeme korkusu ile geri çağırıyor, sürtüşme var. Fatih, Turgay hocaya en sonun da bağırmaya başlıyor " KARIŞMA HOCAM SEN " dönüyor Güngör'e git ileri diyor. Önce 2-1 bir korner bir kafa 2-2 Turgay Şeren ağlıyor gözler kıpkırmızı.
(Çocukken onu Ankara 19 Mayıs Stadyumunda seyretmiştim. Kaleciyken çok uçmazdı ama, iyi yer tutardı, Turgay Şeren, Özcan Arkoç, Necmi Mutlu, Varol Ürkmez iyi kalecilerdi. Koca dev milli kaleci Turgay'ı dolu dolu gözlerle görmek tabiki dokundu bana).
Maçın sonuna doğru Güngör'den bir kafa topu daha Galatasaray 3-2 öne geçiyor, Turgay yumruklarını sıkıp bağırıyor "İŞTE CİMBOM BU" göz yaşları yeniden akıyor, seyirci rahat bir nefes alıyor ve maç böyle bitiyor. GS tehlikeli bölgeden uzaklaşıyor, Fatih Terim ilk sinyalleri 20 yıl önce veriyor, Piontek'ten öğrendikleriylede Avrupa da kendine kariyer sağlıyor.
İt ulur kervan yürür
Ya allah aşkına bu çekememezlik niye?? Giripte çıkmayan ne var??
Senin tüm bu başarılarda ''Terim'in emeği yok'' demen ''mürekkep dolu bir kap döküldü kağıda döküldü, ortaya Gorki'nin Ana romanı çıktı.'' demek gibi birşey
Sağlam saçmalamışsın
Yorum Gönder