22 Eyl 2013

Provokasyon; Beşiktaş 0-3 Galatasaray

Maç yazıları artık maçtan sonra yazılmıyor benim için. Hidayete erdim, vahiy geliyor kimsenin görmediği şeyler bana görünüyor. Ne yazsak, mecbur da değiliz, ama bir kaç kişi merak ediyor diye yine de yazacağım.

Yazacağım şey maç analizi değil. Fakat en net bir şekilde yazabilirim ki, sistemin, egemen sınıfın, yani iktidar mekanizmasının Beşiktaş Taraftarına, Çarşı gurubuna karşı yapılmış aleni bir ameliyattır. Sen kimsin de benim adımı taşıyan stadyumda, sen bana karşı slogan atamazsının, cezalandırılışıdır.

Beşitaş semtinin bütün gençlerini toplasan 80.000 kişi etmez. Desibel rekoru, seyirci rekoru diye yağlanıp koyun sürüsü gibi stada sokuldular. 43 senelik tribüncüyüm, Beşiktaş taraftarından da nefret ederim, ama hiç bir takım taraftarı, mağlupken, son dakikalarda serbest vuruş kullanmak üzereyken sahaya girmez. Üstelik sahaya girmesi muhtemel pislik Beşiktaş taraftarı Olimpiyat Stadını bilmeyenler için yazayım uçması lazım. Ya da merdivenleri arkadan dolaşıp sahaya girmesi en az 5 dakikasını alırdı.

Ben maçtan önce tevatür atmıştım, maça gelecek olanların en az 30.000 i Beşiktaşlı değil, desibel metreyi boşuna çalıştırmayın, gürültü rekoru kıramazsınız. Eğer kıracaksanız da 34. dakikada açın ve taraftarın tamamının sesini ölçebilin diye.

Bu saatten itibaren herkes konuşacaktır. Ben kimseyi dinlemeden yazayım. Sahaya girenlerin sivil polis olduğunu düşünüyorum. Hele kuzey tarafındaki kale arkası, maçın sonlarına doğru neredeyse boşaldı. Melo'nun pozisyonundan önce tribünler zaten karışıktı. Uzatmayayım, polisti, palalıydı, iktidar yalamasıydı her neyse, net olarak eminim. Ali İsmail'i kim dövdüyse, sahaya girenler onlardı.

Bir Galatasaraylı olarak kazandığımız maçtan sonra olumsuz şeyler yazmak, okuyanları üzebilir belki. Sanki Galatasaray yenilse daha çok memnun olacakmışım gibi düşünenler de olabilir. Değildir, inanın. Galatasaray, bırakın futbol maçını, rüzgara karşı işeme müsabakası bile yapsa kazansın isterim. Hatta bırak Galatasaray'ı, iki kişi kavga etse, sarı kırmızı kazak giyen biri varsa onun tarafından olurum.

Maç için yazabileceğim şeyleri Terim'in vatan millet Sakarya, bayrak Conk Bayırı, Estergon muhabbeti başladığında yazmıştım. Yendik, yenildik inanın hiç önemli değil. Görüşüm aynı, futbolu artık gizli bile olmayan eller yönetiyor. Beşiktaş bugün bizi yenseydi bile en fazla bir kaç maç sonra operasyona muhatap olacaktı. Taraftarı iktidara efelenmiş, ülkenin baş altı takımı, para etmez, şampiyonluğa yürüse futbol ekonomisi zarara uğrar. Lucescu'yu dövenler, Biliç'i falakaya yatırırlar.

Maç kadrosuna bakınca yenileceğimizi öngördük. Beşiktaş'ın çok iyi oynayacağından değil, bizim çok kötü oynayacağımızdan dolayı böyle düşündük. İki ayrı kanatta iki 100 metreci açık oyuncumuz varken, yine o lanet olası orta sahayı kalabalık tutan, para cebi pantolonundan büyük olan Sneijder'le başladı ve bitirdi. Burak gol atacak diye daha kaç maçı rulet masasına yatıracak belli değil. Dünyanın en büyük hacı yatmazı. Yenilmek için elinden geleni yaptı.

Ben Galatasaray Başkanı olsaydım, Fatih Terim'i ikinci yarıya çıkarmazdım. İlk yarı Muslera farkı önledi. İkinci yarı açıklardan Bruma'yı oyuna aldı. Zır deli olsa yapmaz, önce yenik duruma düşüp, sonra çıkarmaya çalışmaktan mazoşist bir zevk alıyor. Unutmayayım diye not almıştım. 55. dakikayı üşenmeyin seyredin yeniden. Topu Galatasaraylı futbolcu sakatlık dolayısıyla taca attı. Beşiktaşlılar da topu Muslera'ya verdiler. Basan yok, savunmamıza en yakın Beşiktaşlı futbolcu 40 metre mesafede. Muslera, topu önündekilere vermedi, topu dürtemiyorsunuz diye 60 metre ötedeki Bruma'ya isabetli pas olarak kullandı. Ben Galatasaray savunmasında oyuncu olsam o pozisyonda utanırdım.

Sneijder'i çözdüm.Oynatmanın bir yolu var. Terim'e bir kyak daha yapayım. Yolante'midir adı, sevgilisini farkedilir bir kıyafetle rakip kalecilerin tam arkasında oturtacaksın. Başka türlü kaleye gitmiyor, belki sevgilisini daha yakından görmek için gider. Mustafa Sarp'ın zengini, daha önce büyük takımlarda oynamışı. Korneri, serbest vuruşu bile yetiştirecek dermanı yok. Yüklendiği tek sorumluluk Selçuk İnan'ı bitirmek. Uyarıyorum, bir kaç maç daha Sneijder bu pozşsyonda oynarsa Selçuk İnan devre arasında transfer olur. Olsun zaten olmazsa kovulur. Şu andaki takımda gereksiz eleman pozisyonunda.

Burak'a gelince, Fatih Terim omuzuna bir apolet daha taksın diye helak oluyor koşmaktan. Çok gol kaçırmasının tek sebebi çok koşmasından. Gol anında zinde değil, güçlü değil, o kadar net belli oluyor ki kötü vuracağı. Bir de Drogba gibi rahat vuruş yapamıyor. Yedek kalırım endişesi çok rahat atacağı golleri kaçırmasına neden oluyor.

Kötü oynadığımız bir maçı kazandık. Kazandığımız maçın Beşiktaş maçı olması görüşümü değiştirmiyor. Bu Beşiktaş'ı, bu Galatasaray'ın yenememesi için büyük bir kenar müdahalesi gerekir. iTek futbolcuları Fernandez'in işini Melo bitirdi, Melo'nun şirretinden adam kornerleri bile kullanamadı. Drogba iki kötü vuruşla iki gol atarak Terim'in koluna serumu bağladı.

İlerleyen haftalarda bu geceki olayların benzerlerini göreceğiz. Hele lig burun buruna giderse, sistemin işi çok zor. Geçen senelerde ligin burun buruna gitmesini kuranların, bu sene aynı taktik işlerine gelmeyecek. Ülkede isyan var, isyancıların men direği
de büyük takım taraftarları. Muhtemelen Şampiyon ligin ilk yarısı bitmeden belli olur. Seçimlere yaklaşırken seyirci gazı alınır.

Bitirirken, bu sinirle şunları da yazayım hadi. Bir maçımız vardı, ona da darbe yapıldı. Biz küçükken topu halk çocukları oynar, halk çocukları seyrederdi. Şimdi zenginler oynuyor, zenginler seyrediyor. Çocukluk hastalıklarından kurtulamayan halk çocukları da maçlara gitmeye devam ettiği sürece, burnundan gaz, götünden cop eksik olmayacak. Yazık oldu güzelim oyunumuza.

Hiç yorum yok: