MAÇKOSKOP
KADRO:
Muslera | 5 |
Ebu | 7 |
Semih | 7 |
Ufo | 7 |
Hakan Balta | 7 |
Selçuk | 7 |
Melo | 8 |
Engin | 7 |
Necati | 5 |
Elmander | 6 |
Riera | -3 |
ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ AN:
86. dakikaydı, sarı kart almaya en yakın adam Semih, maçın kopması dolayısıyla yerini Servet’e bırakmak üzereydi. Kaç maçtır asık yüzünü unuttuğumuz Hazreti Balta sümkürerek ayakkabısını bağlıyordu. O sırada bir mucize oldu, futbol tanrısı bana acıdı, Elmander’i hafif sakatladı. Baro oyuna girdiğinde artık 76 numara için taraftarın midesini bulandırması için bir sebebi yoktu.
VARİL:
Riera; Bu kaçıncı varilliği? Tuhaf bir stili var, sol ayağıyla içe doğru falso verebilmesi dışında hiçbir hüneri yok. Kendine özgü o tuhaf pasları veya şutları yerini buldu buldu, bulamazsa kendisini varil yapıyor. Sonradan girdiğinde, rakip yorulduğu anlarda etkisini ancak gösterebilecek, Aydın’ın yabancısı, daha çok para kazananı. İlk 11 oynayacak hele ki yabancı kontenjanını meşgul edecek bir futbolcu değil. Seneye ilk gönderilen olur.
-
GLADYATÖR:
Melo; Sevgili Pitbull, bu kaçıncı gladyatörlüğün? Geçen yıl yerinde oynayan Mustafa Sarp’ı, kazma Cana’yı seyreden bu taraftar, bu sene seni seyretme onur ve güvenini yaşıyor. Ön liberomusun bilmem ki nesin? Sen bizim her şeyimiz, yüz akımızsın, hakkında ne yazsak az, yokluğuna bu taraftar alışamaz.
-
BOROZANCI:
Hüseyin Göçek; Gözleri bizim sarı kartlı futbolcuların üzerindeydi, bizim de gözlerimiz bu gece kartal gözüne dönüştü. Dikkatle kendisini izledik, her an bir kelek yapacak beklentisindeydik. İlk yarı orta sahada çok faul çalarak, akınları başlamadan bitirdi. Beklenen, daha doğrusu kendisinden beklenen olmadı, bizim sarıcılar, kartın yanına bile yaklaşmadı. Üstelik Semih birkaç topu yatarak önledi. Bulunmaz bir avdı hakem için. Kart krizinin dışında pek hakemlik pozisyon olmadı. Yan hakemi maça bulaşmasa kendisi için iyi bir maç çıkardı diyebilecektik.
-
BİR SORU – BİR CEVAP:
Emre Çolak’ın şutu neydi be?
Yazık oldu, böyle bir füzenin gol olmaması için ya sen çok şanssız olacaksın, ya kaleci çok şanslı. Futbol tanrısına sitemim var, Melo’nun ayak burnuna topu dürttürüp golü attırıyorsun da şu çocuğun sana sığınıp vurduğu topu doksan direğine nişanlıyorsun.
-
İMPARATOR:
3. Grande’nin sanki elinde bir makine var, Dünya’nın her tarafına dağılmış milyonlarca taraftarının ortalama görüşünü kaydediyor, kendisine bildiriyor ve uygulatıyor. Tribüne yolladığı futbolcular, yanında oturttukları, oynattıkları, değişiklikleri insanın içini ferahlatıyor. Her geçen maç, kumandanlığı büyüyor, kendi küçülüyor. Kendisinin çırağı bile olamayacak adamlar, şu an rakip takımların hocaları. Aralarındaki klas ve kalite farkı Galatasarayı bir kademe daha büyütüyor. Hile, entrika, cinlik, küçük hesap defterinde yazmaz. Gerekirse kaleye Taffarel’i geçirir, Ümit’le Hasan Şaş’ı oyuna sokar yine oynar. Takım eksik lafını ağzından duyamayız. Hocalığı benim için pek önemli değil ama şunu net söyleyebilirim ki, devre aralarının Dünya’daki en büyük hocasıdır.i
-
ORDAKİLER:
Büyüyen Galatasaray’ın büyüyen büyük taraftarı maça ağırlığını koydu. Beklenildiği gibi stadı doldurdu, kendine yakışır tezahüratlar yaptı. Bayanlar ve çocuklardan özür dilemeleri gerekecek, stadı bir maç ta dahi onlara bırakmaya niyetleri yok. Bu işin şakası, cıyaklaması yok. Hiçbir taraftarın bu Galatasaray’ı canlı seyretmek varken, televizyondan seyretmeye rıza göstereceğini sanmıyorum. Küfür de zaten delikanlıya edilir, şu sürünen ligde Galatasaray taraftarından küfür yemeyi hak edecek mertlikte ne bir takım ne bir futbolcu var.
Ndan küfür-
ANALİZ:
İlk 11 cep telefonuna geldiğinde ilk haykırışım Grande’ye oldu. Büyük Galatasaray’ın Büyük Grande’sinden başkası bu kadroyu çıkaramazdı. Takımın en önemli bölgelerindeki, en önemli adamları gözlem altındaydı. Yapacakları en ufak bir sertlik sarı kartları havada uçuşturacaktı. Ama takım Galatasaray, Hoca Fatih Terim olunca, basit hesaplar, puştluk, dalavere, dolap hak getire oluyor. Fatih Terim aynı takımla oynayarak Fenerbahçe’nin korkulacak bir takım olmadığını bütün futbolculara ve taraftarlara söylemiş oldu. Fenerbahçe dağlarının beklediği şeyin, bizim yanımızdan bile geçmeyeceğini dosta düşmana bir kez daha ezberletti.
Geçen haftanın iyi oynayan takımında tek sırıtan oyuncusu Emre yerine, cezası dolayısıyla oynamayan Engin Baytar vardı sahada. Artık ezbere sayacağımız bir takım, ezberlediğimiz oyun şekliyle maça başladı. Gençlerbirliği’ne Fener maçını kazasız belasız atlatan kalecilerini aradı Arena’daki aslanlar. Elbet kaleci görevini yapmış olmanın huzuruyla yerini genç arkadaşına bırakmıştı. Kalecinin ve United Gençler’in performansı merak konusuydu istim üzerindeki Galatasaray için. Sıçan gibi oynamayı yeğlediler. Hiçbir motivasyonun kalmamış, düşme korkun yok, Ankaragüçlü futbolcuların gösterdiği delikanlılığın yarısını bile gösterememişsin. Nedir, kimden bu korkunuz. Galatasaray’a zaten herkes yeniliyor, bari delikanlı gibi oynayıp yenilin. 11 kişi savunmada 90 dakika geçer mi? Bu sahada, bu seyircinin önünde bir daha ne zaman oynayacaksınız? Yazıklar olsun sizin hocanız kimse. Bir de çıkmış maçtan sonra yediğimiz goller de şanssızdık diyor. Şansın olsa yeneceksin yani. Daha nasıl şansın olacak, hezimeti hak ettiğin bir maçı senin için berabere sayılacak bir tabelayla bitirmişsin.
Galatasaray ön liberoları bir maç gecesine daha mühür vurdu. Yıllarca seyrettiğimiz kazmalardan sonra, Melo- Selçuk ikilisini seyretmek taraftar için tersine bir travma yaşanmasına sebep oluyor. Bu duruma ne denir bilmem ama sanki, Dilber Ay’ı seyrederken birden bire Adriana Lima’yı seyretmek gibi bir şey. İkisinin attığı gol ve asist toplamını geçen başka bir ön libero ikilisi var mı çok merak ediyorum?
Bu gece Muslera’yı beğenmedim. Geçen haftaki muhteşem maçtan sonra hiç tehlikeli topun gelmediği bir maçta, çok pas hatası yaptı. Kaleciyi kaleci olarak görmediğimizden, oyuncu sayıyoruz, dikkat ettim bütün attığı paslar rakibe gitti. Topu oyuna sokamadı, maça tam konsantre değildi, sanki haftaya oynanacak maçı düşünüyordu. İyi bir top çıkarsam sarı kart alırım havasındaydı. Semih- Ufo ile birlikte kendisinin da sarı kart sınırında olması üçü arasında en çok onu tedirgin etti.
Hoca, Elmander’İ gereğinden fazla mı koşturuyor acaba? Her maçın takımın en çok koşan futbolcusu Elmander oluyor, biraz daha önde kalsa da daha çok gol atsa diyeceğim ama takımda en memnun olduğum şeylerin başında da her kesin gol atması geliyor. Hakan Balta hariç gol atmayan yok. Hakan Balta demişken biraz açalım. Orta, daha doğrusu karambolde adamına pas atmasını acayip geliştirmiş. Ebu’dan sonra sol tarafta da bir hücum beki seyrettik bu akçam. Neco’ya kestiği mükemmel topta önce kafayı yana çevirip baktı, ölçtü biçti muhteşem pas attı ama Neco taraftarla kucaklaşmasını başka maça bırakmıştı.
Yoğun pas trafiğiyle oynanan golsüz dakikalarda hep son anda birine takıldı top. Takımda trafiği bozacak niteliksizde futbolcu olmadığından top bizdeyken mutlaka golün geleceğini biliyorduk. Gecikmesinin sebebi biraz şans, çoğunda da yanlış pas tercihi oldu. Takımda her futbolcu golü diğeri atsın istiyor gibi bir maç oynadı. Gençlerbirliği de Sivas gibi top oynamaya çıksaydı, bu gece inanılmaz bir maç izlenebilirdi. Kapanan rakip karşısında ne yapsalar ne etseler de ilk yarı topu içeri sokamadılar.
İkinci yarıya beklenen oyuncu değişikliği ve beklenen çullanmayla başlandı. Golün erken atılması bizden çok rakibi rahatlattı. Yoksa bu ızdırap bitecek gibi değildi. Rahatlayan Hurşit sol tarafımıza sivrisinek vızlamasıyla saldırır gibi oldu. Ağrı Dağı’na bıçak çekiyordu, haddini bildirmeleri fazla zaman almadı. Hagi Baba gitti diye ağlayanların sümüklerini Selçuk bu sene iyi siliyordu. İlk yarıda, kurtarışının resmini duvarına asacak olan kaleciye bir maçta bir poz yeter dedi. O kalenin köşesinde de epeydir örümcekler ağ örüyordu. Yazık oldu emeklerine.
Bu gecen sonra kampa giriyoruz arkadaşlar. Takım gibi biz taraftarlar da kamptayız. Bu hafta her gün stadı tavaf edip forma girmeye çalışacağım. Takımda en son Kadıköy galibiyeti yaşayan futbolcular, en son galibiyeti alan hocanın yardımcıları. Hakan Balta’dan başka Fener yenilgisi görmüş futbolcu yok. Fener yenilgisi görmemiş taraftar da tribünde olacak, yani kimse olmayacak. Meryem Ana gibi tertemiz bir takımı ağzından salyalar akıtan 50.000 kişinin önüne çıkaracağımız takıma şimdiye kadar olduğundan çok daha fazla güveniyorum.
Maç sabahı görüşürüz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder