7 Mar 2012

3. Grande

Mithatpaşa Stadı, deniz tarafındaki kale arkasındayım. Rapid Wien'le 1-0 yenildiğimiz maçın rövanşına çıkmışız.2-0 öndeyiz ve rakip üstümüze cehennem gibi çökmüş. Pozisyonun biri hala gözümün önünde Krankl vurdu Yasin'i geçen top ağlara gitmek üzereyken bir ayak girdi topla kale çizgisinin arasına, doksan dediğimiz yerin bir karış aşağısında. Sementa ilk adıydı, o zamanlar başı sıkışanlara yardım eden sevimli bir cadı vardı televizyonlarda. Allah'tan umudun kesildiği anlarda kendisinden umut kesilmeyenlere hep o cadının  tatlı ismi verilirdi.

Son şampiyon olduğumuz kadroya  dahil olmuştu. Unutulmaz maçlar, unutulmaz yıllar çocukluğumuzun geçtiği nesil bitmişti. Galatasaray'ın gelmiş geçmiş en büyük futbolculardan biri olarak, Kadıköy'den 40.000 kişiyle uğurlamıştık sahalardan, Büyük Galatasaray'ın büyük kaptanını. Bu onu ilk ve son uğurlayışımız olacaktı.

1996 yılının yazında  çıktı geldi, belki hiç gitmemişti, feleğin yapacağı işler vardı. Koskoca Fatih Terim'e 13 sene boyunca kaptan olarak elletmediği şampiyonluk kupasını defalarca aldırarak günahını temizleyecekti. Çok daha fazlası oldu, takım Avrupa göklerine UEFA Şampiyonu olarak yıldızlar bıraktığında artık Sementa'nın adı artık İmparator'du. Avrupa Kupası, Ali Sami Yen'e indiğinde Galatasaray son lig maçına şampiyon çıkıyordu. İmaparator'un veda ihtimaline karşı, gitme diye ağlayan 30.000 kişinin arasında bende vardım elbette. Bırakıp gitti İmparator takımı, yapacak çok daha güzel şeylerimiz vardı oysa, eminim gitmese o takım, o gün verdiği imaj, çizdiği rotayla şampiyon Kulüpler kupasını da alırdı, nitekim almaya da ramak kalmıştı.

O zaman başladı benim Fatih Terim'le kavgam. Benim Terim'e olan kinim Galatasaray'a geldiği için değil, gittiği içindi. Gidişiyle Galatasaray'a zarar vermişti. Galatasaray'a zarar veren her kimse benim için aynıydı. Galatasaraylılıktan dı bunca savaş. Ben Terim'in Florya'da olmadığı zamanlardaki zebanisiyim. Dünya'nın en büyük  5 takımından birinin başında sahaya çıktığı zamanlar da bile Fatih Terim'den nefret ettim. Ne yapalım dı, herkesin gidecek bir yeri olurdu da bizim yoktu. Biz Galatasaray'la beşik kertiğiydik. Bağrımıza taş, yaramıza tuz basacaktık.

İmparator, İtalya'da Grande'ye dönüşürken biz elde kalan kırık dökük silahlarla direnişi sürdürdük. Lucescu ölülere top oynatarak bir şampiyonluk daha aldı, Şampiyonlar Liginde Barca'ya kan kusturduk ofsayt golle elendik. Futbol tanrıları bizimle, daha doğrusu İmparator'la uğraşmaya devam etti.Şampiyon takımın hocası kovulup,2.Terim dönemi başlatıldı. Başlamaz olaydı.

Yerli yabancı 5.sınıf futbolcular cirit atmaya başladı Florya'da. İmparator değil de sanki bir yeniçeri geri gelmişti başımıza. Olimpiyat Stadında dağılan kimyamızın ardından, İmparator araziye uydu. O, milli takımın başında saltanat kavgası verirken, biz tarihimizin en berbat sezonlarını geçiriyor, can çekişiyorduk. 10 Hoca değiştikten sonra Fatih terim yeniden başımızdaydı.

Bir hışımla başladı 3. Grande sezona. Takımı değiştirdi, 2000 ruhunu geri çağırdı. Galatasaray mutlaka o olmasa da şampiyon olurdu ama o olmazsa asla 2000 li yıllardaki ruh, heyecan, coşku olmazdı. ve bizim de ihtiyacımız olan şey futboldan, futbolcudan ziyade ruhtu. Grande sanki kaybolduğu yıllarda Ganj Nehrinde yüzmüştü, Dalay Lama'ya takılmış arınmıştı. Katmandu'da, Nepal'de evliya olmuştu. Kulübede dosta güven, düşmana endişe veriyordu. Sanki taraftarın ortalama görüşünü uyguluyordu. Hepimiz hocaydık, kimi istersek o oynuyor, kimi istemezsek tribüne gönderiyordu. Ve artık büyümeyi tamamlamış, küçülmüştü.

Büyük Galatasaray'ın kaldığı yerden başlaması, çok daha büyük kupaları Arena'ya getirmesi için hocaya ihtiyacı yoktur. İhtiyacımız olan şey zaten bizde olan unutulmuş Galatasaray ruhuydu. Bu ruhu yeniden takıma, camiaya yükleyecek tek adam da 3. Grande'ydi.

Büyük Fatih, Sementa, İmparator, Grande; Sen varsan, hayatta olduğun sürece senden başkası bize kademe atlatamaz. Büyük Galatasaray'ın büyük maceralardaki kumandası sana yakışır. Hakkında çok kötü kelamlar ettim, hepsi de Galatasaray sevdası yüzündendi,  bir daha gitme. Koluna serumu, kalbine oksijen tüpünü Florya'da bağlayalım. O günlerin çok geç gelmesi dileğiyle yolun bahtın açık, gazan mübarek olsun, 3. Grande              
   

2 yorum:

ERDEM ÇETİN dedi ki...

İşte bu yazı bu sene yaşadığımız coşkunun, heyecanın dışavurumun gerçek bir göstergesi bana kalırsa. Bu sene 'evladına uzak kalmış, evladını yıllarca özlemiş ama gururu yüzünden kendini evladından mahrum bırakmış bir babanın; yaşadığı felaketlerin ardından evladına sıkıca sarılışını ve onu hiç bırakmak istemeyişini yaşıyoruz' adeta. Dediklerim biraz romantik bir Türk filmini anımsatabilir ama Galatasaray taraftarı da romantiktir hem de millete gösterme olsun diye değildir bu romantiklik. Dediğin kin olayını bizde hocada yaşadık, milli takımdayken hep yanlışlar yapsın diye bekledik. Çünkü onun yeri Florya idi, ayrılmamalıydı hiç yuvasından. Yorumu uzatmak olmaz ama bu sene de maçların büyük bir bölümünde hoca oyunu kitledi yanlışlar yaptı ama yapsın ya. O döndü ruh kendini biraz da olsun hissettiriyor ya varsın olsun şampiyonluk bu sene olmasın, oynanan futbolla yüzümüz gülsün; göğsümüz kabarsın..

Adsız dedi ki...

yazı güzel..
pazartesiden itibaren ayı sinan ve faikin başını çektiği şikebahçe yalakaları,'gs saraçoğlunda stres yaşyor' sakızını çiğnmeye başlaycaklar,eski maçların görüntüleryle destekleycekler..