23 Ara 2011

2011-2012 İlk Yarı Sentezi



KADRO:
Muslera
8
Aboo
7
Ufo
7
Semih
8
Hakan Balta
6
Selçuk
8
Melo
9
Kazo
5
Baros
6
Elmander
7
Engin-Emre
6

ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ AN:
İlk yarının en önemli hadisesi, maalesef Sabri’nin sakatlanıp, Abo’nun geçek yerine geçmesi olmuştur. Yıllar sonra, Capone’den, Akyel’den, Ümit Davala’dan sonra hücum beki seyrettik. Bir sağbek olarak gereğinden fazla teknik, gereğinden fazla akıllı, gereğinden fazla golcü. İnsan acaba bu kadar donanımlı futbolcuyu, takımın en gereksiz, en kolay oynanabilen mevkisinde çürütmüş olmuyor mu? Galatasaray olarak, Aboo’yu sağ bek oynatma lüksümüz var mı, Sabri idare eder mi? Onu da Afrika Kupası maçları esnasında son bir kez test etme şansımız var. Daha doğrusu Sabri son bir kez daha teste çıkar bu maçlarda.   
-
VARİL:
Varil olarak ilk maçlarda Aboo’yu gösteriyorduk, haksız da sayılmazdık. Yolda görsek tanımayacağımız bir futbolcu transfer edilmişti, ya çıkacak ilk maç kendisini tanıtacak, ya da böyle bizim tanımamız için epey bir süre kan işetecekti. Kan işedik, her bölgede denedik, Sabri’ye yer bulmak için Aboo’yu piyon yaptık. Olmadı, tutmadı, sağ bek oynadığı maçlarda berabere bile kalmadığımız gibi, neredeyse pozisyon vermedik. Dolayısıyla da ilk yarının bidonluğu Riera’ya kaldı. 7. Yabancı olarak işi çok zor, ikinci yarıda da takıma fazla gireceğini sanmıyorum. Aydın Yılmaz’da en sabırlı hocanın bile taşını çatlattı, bidon kontenjanını işgal ediyordu yıllardır, artık hiç bir vicdan azabı duyulmadan Arif Erdem’e yılbaşı hediyesi olarak verilebilir.  
-
GLADYATÖR:
Tereddütsüz Felipe Melo’dur. Kendisi de tanımadığım bir futbolcu olarak gelmiştir. İlk maçta, ütelik yenildiğimiz maçta buradayım demiştir. Mustafa Sarp’tan, Barış’tan sonra Melo’yu seyreden taraftar, geçen günlere yazık demekten kendini alamamıştır. Serbest vuruş dersen atabilir, her çıktığı kafa topuna müdahele eder. Sanki takımı 12 kişi oynatmaktadır. Topun en fazla 15 metre yarıçapında mutlak vardır. Ve sanki maç bitmesin diye hakeme yalvarmaktadır. Büyük sezgileri vardır, tehlikenin nereden geleceğini herkesten önce anlayıp, müdahelesini yapar. Eğer sezon sonunda giderse çok yazık olur. Ve eğer gidecek se de şimdiden söyleseler de havlama, hırlama dersleri almasak bari. Fenerbahçe’ye attığı gol, Galatasaray jeneriklerinde yerini almış, sonsuza kadar yaşayacaktır. Beni tekrar tribünlere çıkartan, tam bir Galatasaray futbolcusudur. Keşke her maç büyük maç olsa da, sahanın içinde kudursa.   
-
BOROZANCI:
Hakemlerden, bu sene şikayetim yok. Futbol mahkeme kapılarına düşerken, onca pislik gün be gün yayınlanırken, içlerinde tek bir hakem faciası olmaması büyük mucize olmuştur. Bir tek Polis Bünyamin, araziye uyarak siper almıştır. Cüneyt’le, Fırat büyük maçları kazasız, belasız, karakola düşürmeden atlatmıştır. Hakem olaylarının en güzeli de, atılan bir golün hakem tarafından Turgay Bahadır’a sorulup, elle aldım demesinden sonra sayılmamasıdır. Fener Trabzon maçında Cüneyt Çakır, futbol seyircisine katkıda bulunamamış, Gökhan’ın bir şey yok demesini dikkate bile almamıştır. Hakemler için bence en kötü olay budur.
-
BİR SORU – BİR CEVAP:
İlk yarıda oynanan futbol, futbol severleri memnun etmişmidir?

Kesin etmemiştir. En azından beni, futbol maçı seyirinden tamamen koparmıştır. Galatasaray maçı dışında hiçbir maçı izlemedim, skorlarını ertesi gün öğrendiğim maçlar çok fazla olmuştur. Galatasaray’ı bile 2 defa protesto edip izlemedim. Nerdeyse bütün takımlar oyun planlarını gol yememek üzere kurmuşlar, en ileriye 2. Bir futbolcu sürememişlerdir. Galatasaray belki de mecburiyetten son maçlarda forveti kalabalık tutarak kolay ve gollü galibiyetler almıştır. Anlı şanlı statlara, tarafarın dışında seyişrci sokabilmenin iki yolu vardır. Ya çok büyük, Dünya’ca ünlü futbolculardan oluşan bir kadron olacak, ya çatır çatır futbol oynayacaksın. Tek gollü, anti futbolla kazanılan 3 puanlar en azından Galatasaray taraftarını asla tatmin etmez.  
-
İMPARATOR:
Galatasaray’ın başında olması gereken tek adam İmparator’dur. Futbol antrenörlüğü bu tespitimin dışındadır. Ben gol olduğunda kulübeye bakarım, neler oluyor diye? Kulübedeki hareketlenme antrenör olayı değildir, Fatih terim’in Galatasaaray’ının işidir. Gol sevinci bir takımın kalibresinin ne olduğunun göstergesidir. Galatasaray uzun yıllardan sonra takım olmuştur, takım er ya da geç beklenen futbolu oynayacak, beklenen zaferleri alacaktır.  İlk yarı maçları boyunca sitemlerimiz fazladır, sevgidendir, adamlığından beklentimizin fazla olduğundandır. İnsan olmayana, sevilmeyene sitem edilmez. Deneye yanıla kurduğunu sandığımız takımı, belki de bilerek isteyerek, her kese şans vererek kendisi planlamıştır. İlk yarı boyunca kendisinden beklemediğim tek hareketi, Gaziantep maçında takım eksik kaldığında oyuna yeni aldığı Sercan’ı çıkartıp, 5. yi yememek gerekçesiyle Galatasaray taraftarının en nefret ettiği oyuncuyu oyuna almasıdır. Fenerbahçe’ye karşı 4-0 gerideyken bile saldıran Terim’in maçtan korktuğunu, önlem aldığını görmektense, hezimete uğradığını görmeyi yeğlerim. Bütün büyük takımların tarihinde büyük hezimetler vardır, ama hepsinin müzesinde Avrupa Kupası yoktur. Var olanlarda korkmadan yürüdükleri için bu kupaları almışlardır.     

ORDAKİLER:
Ali Sami Yen taraftarı gayri mevcutsuz Arena’da yerini almıştır. Yani toplam 17-18.000 kemiksiz taraftar her maç hazır ve nazır olarak görevini fazlasıyla yapmıştır. Çok kötü oynanan maçlarda bile bu mevcudunu korumuştur. Şu ana kadar oynanan en büyük maçta da, kendisine yakışır, dillere destan bir tribün organizasyonu yaşamış, yaşatmıştır. Ne yazık ki kapasite çok daha fazladır. Şimdilik 40.000 lere varan taraftar-seyirci harmanı, tribünleri boş göstermektedir. Artık bu sezon geçti, oynanan güzel oyun, seyirci sayısını ilerleyen senelerde mutlaka artıracak, seyirciden de taraftarlığa terfiler çoğalacaktır. Biz Ali Sami Yen’i cehennem yapmak için çok uzun seneler uğraştık, şimdiki yeni nesil, Arena’yı, Sami Yen’e çevirmek için bizim kadar beklemeyecektir. Bir iki Şampiyonlar ligi takım leşi, 50.000 Galatasaray taraftarının sesini Dünya’ya duyurmaya yetecektir. Şimdiden yerimi ayırttım, leşlere konmak için ben de sıradayım.

-
ANALİZ:
Lige başlarken, çıkılan takımla, devreyi kapan takımı bir analiz edelim diyorum önce. Ufo, sağbek, Çağlar sol bek, iki kazma stoper tandem. Önlerinde zehirli sarmaşık gibi dolaşan Aboo, oynadığı futbolun adını bir türlü koyamadığımız Sabri. İlk dakikada hırlamaya başlayan Melo, futbolun Semih Saygıner’i Selçuk. Bir yanda Kazo, diğer yanda deneme tahtası, her maç başka adam. En önde de sanki kötü oynasa, atamasa da kovsak diye uçurum sessizliğine bırakılan Baros. Haliyle bu dizilişin, bu kadronun oynayacağı kötü futbolu seyretmek mecburiyetinde olan taraftarın homurtusuyla geçen maçlar. Kalecimizin bile keyfini çıkaramıyoruz, Yıllar sonra kalemize bir kedi geçmiş farkında değiliz hiç birimiz. Öndeki kazmalar, geçen yıllarda ki gibi kaşeciden pas almaktan kaçtıkları için oyun kurmakta zorlanan bir takım. Melo’nun savaşlarıyla kazanılan maçlar kimseyi tatmin etmiyor. Kazanamadıkça sinirlenen, ceza alan futbolcular. Eyvah, bu sene de mi olmayacak diye vesvese geçirenler, 4 pası peş peşe yapamayan, hiçbir maçı garanti olmayan bir takımı seyredinler, kaygı içersinde.

Umutlu olanlar yok mu? Fazlasıyla var da beni pek ırgalamıyor. Çoğu Polyanna misali, kötü olan bir şeyi sadece Galatasaray sevdası yüzünden görmek, konuşmak istemiyorlar. Ben 25 yaş genç olsam da oynasam beni bile beğenen çıkar aralarında. Kimi ısrarla inat ediyor, beğenmediğim Aboo’yu yerlere göklere sığdıramıyor. Sabri sakatlanıp, ağlayarak dışarı çıktığında anlıyoruz ki, Abo sağ bekmiş. Ufo içerde tandemdeyken, uzun süre yanında Gökhan’ın oynamasına pek kafayı takmamıştım. Benim için 76 numaradan eksiği fazlası yok, ama ben yine de Gökhan Zan’a razıyım, kolera veba tercihleri arasında. Çünkü biliyorum ki en fazla 5 maç sonra sakatlanıp, tribüne çıkacak. Ve sabırla bir diğerinin yerine çıkacak birini bekliyoruz. Verilmiş sadakamız varmış, aynı maçta iki büyük kazmadan kurtulmuşuz. Sakatlanan Gökhan’ın yerine giren 76 numaranın nasıl olduysa basireti bağlandı, futbol hayatının en büyük hatasını yaptı. Topun auta, taca gidecek bir hızı ivmesi varsa, topla adamın arasına girerek topun, taca auta çıkmasını sağlamaktan başkafutbol adına tek bir hüneri olmayan 76 numara, yanından geçen adamı yaka paça indirdi. Aslında faul bile yoktu da, maçın hakemi demek bizim yazdıklarımız daha önce okumuştu da bize acımış, 76 numaralı futbolcuyu, oyundan atmakla kalmamış, takımdan da atılmasını sağlamıştır.

O aralar oynanan maçta, sonradan giren Baroş maçı kurtardığında. İmparator’un içindeki insan sevgisi takımda bir şeyler daha yapmak zorunda bırakmıştır. Artık ne yapacak ne edecek Baros’u da oynatabilecek bir diziliş icat edecekti.  Aslında icat etmeye gerek yoktu, 10 sene öncesini hatırlaması yeter di. Kazmaların yerine ihtiyaçtan, mecburiyetten oynayan Semih Kaya, arkasında kazma stoperlerin taraftar nefretinin, kendisi lehine görülmemiş bir sevgi, ve güvene dönüşmesiyle, beklenmedik, belki de beklediğimiz şekilde Ufo’nun yanında kendine yer bulduktan sonra, Hoca’nın işi çok kolaylaştı. Muhteşem kaleci perormasyonları, büyük suplajlar seyrettik. Bizimle birlikte sahada yaşayanlar, kenardakiler kalenin çok güvenli olması sebebiyle, artık savunmayı çok ileride kurabilirler, Baros’la, Elmander’i aynı anda sahaya sürebilirlerdi.

Aslında Galatasaray’ın savunma futbolcusuna ihtiyacı bile yoktu. Koskoca Galatasaray, koskoca Fatih Terim’in savunacağı ne olabilir di ki? Kalecisi dahil, herkes gol atılması için çalışacaktı. Şimdi bu Aboo’ya sağbek demek revamıdır. Ne sağ beki, adam bildiğin sağ açık. Dikkat edin, ilk maçlarda savunma futbolcusu demeye dilimin varmadığı, en gerideki futbolcuklar la Muslera arasındaki mesafeyle, son maçlardaki mesafeyi ölçün. Son Manisa Maçında Muslera’nın kalenin yalnızlığındaki uçuşunun resmine bakın. Hemen hemen sahanın 4 de 1 i göründüğü halde, tek bir futbolcu görünmüyor. Nerdeler? Hücum bölgesindeler, Galatasaray taraftarı için, Galatasaray şovu peşindeler. Öyleyse Hoca ilerideki mile çok daha fazla futbolcuyu, gönül rahatlığıyla koyabilir. Hovca’nın kendisi bile söylese inanamam, son maçlarda en geride 2 futbolcu, ortada 3, ileride 5 futbolcu oynadı. Özellikle Fenerbahçe maçında ilk yarıda forvetin tam hizasındaydım, gözümü at gözlüğünden bakar gibi kıstığımda hizamda her zaman 5 futbolcu vardı. İşte benim görmek istediğim, tabeladan, oynadığın rakipten bağımsız büyük Galatasaray dizilişi.

Bu takım artık kimle oyarsa oynasın maçlarda kesin olarak oyun üstünlüğünü vermez. Bütün bir maça yayılacak şekilde kötü oynamaz, pozisyonsuz, kombine ataksız bir maçı bitirmez. Üstüne koyarak iyi oyunun devamı sağlayacak. Çok rahat maçlardan sonra, ligin sonundaki kıyamete hazır girecektir. Şimdilik maçlar fasulyeden maçlar kıvamında geçmektedir. Hazır, cezalısız, sakatsız oynanacak o büyük 6 maçı da şanına şerefine bir şekilde  oynayacaktır. Büyüyen takım, seneye oynanacak Avrupa maçlarında bizlere, bizi unutmak üzere olanlara tekrar Galatasaray hasletinin, alışkanlığının ne olup olmadığını gösterecektir.

Galatasaray’ın bu sene olmaz ise gelecek yaza, Avrupa’nın başına yeniden, hayula bela olarak çökeceğine asla şüphem yoktur. Hepinizi, Galatasaraylılığımın olanca ateşiyle büyük bir maçtaki gol sevinci gibi kucaklar, yeni yılınızı kutlarım.
-

3 yorum:

Adsız dedi ki...

çok güzel yazı olmuş elinize sağlık.ama fener trabzon hakemi fırat değil cüneyt çakırdı.saygılar

Unknown dedi ki...

Güzel analiz olmuş. Yalnız Fener-Trabzon maçında Fırat değil Cüneyt dinlemedi GG'yi.

Adsız dedi ki...

güzel ve hakiki bi analiz olmuş abi..
Kazımın yerinde Keita olsaydı,5 puanımız daha olurdu,iddialyım..
servet-gökhan-aydın vs.
devre arasında takasla floryadan atılsalar ne iyi olur..