5 May 2010

Sarayın Bahçesindeki Taş; Şebeke

Şu an en mutlu başkanlar, bulut olmuş Ankaraspor, duman olmuş Diyarbakırspor, zamansız öten Denizlispor başkanları  dahil uzak ara bizim mahallenin Seramikçi'siyle, aşağı mahallenin Tüpçüsü olmalı. Düşen başkanlar da çok önceden hazırlandıkları için kazasız belasız düşebildiler. Böyle düşmeye can feda, biz neler gördük, son maçta, son saniyede ölüm kalım golleriyle ipe giden başkanlar. Şikeler, dönme dolaplar, uzun yıllara yayılan düşmanlıklar(Rize-Beşiktaş maçı örnek) şehre rezil olma, bin türlü kepazelik.

Tepeye bakarsak, bin tane prefosör gelse ligi böyle kurmayı başaramazdı. Son beş maçı gazozuna oynayan Seramikçi ile Tüpçü ellerini ovuşturuyorlar. Gitsin geçen sene 5 kupa alacağız diye aldıklarımız, gelsin yenileri, insin komisyonlar.

Kurbağayı kaynar suya atarsan sıçrar kaçar, atacaksın ılık su dolu kazana, verecen alttan ılık ateşi yavaş yavaş ısınacak zavallı yoldaş kurbağa. Su kaynayınca artık çok geç olacak onun için. Önce 5 idi alacağımız kupa, öyle ya, bir takım kurulmuş, başına Dünyanın en elit hocalarından biri getirilmişti. Yani ilk okul talebelerinin fizik hocası Aynştayn Alberto'ydu. Eline verdiler 8 ayrı ülkenin milli takım futbolcularını. Bir bok sandı oynattı, önce 4 sonra 3 sonra tek kupa derken, geçen yılda alınan 5.likten daha iyi bir dereceyle avuttular biz kurbağaları. Aylar öncesinden kapandı bizim dükkan. Benim sayfaları bile okuyan yok. Galatasaray'lı televizyon seyretmiyor. Alıştıra alıştıra tansiyonu düşürdükleri için hiç birimizin tepki verecek hali, ruhu yok. Şampiyonluk son maçta kaçsa, ah vah çekeceğiz, biraz ağlayacağız, olmadı seneye deyip aynı takımla devam edeceğiz. Fakat Seramikçi'nin işine gelmeyen bir final olurdu böylesi. Tıpkı geçen yıl olduğu gibi olunmalıydı, Şampiyon olamıyorsan 5. olmak daha iyiydi. Hazır Reykart'ta takımda fazla kazma olduğunu beyan etmişken futbolcu pazarlamacıları Florya'da, Haldun Ağa Premiyer Ligte, Adnangiller küme düşmüş, rezil olmuş takımların bonservis parası olmayan baltalarını toplamak için bit pazarında cirit atabilirlerdi.

Futbol son 10 senede para etmeye başladı. Önceki 10 yıl böyle olsaydı Faruk Süren batarmıy dı? Misal bir Hagi'yi alıyorsun, 16 numaraya verdiğin parayı veriyorsun adam 5 sene aralıksız oynuyor. Takımda alt yapıdan 7 oyuncu var, her sene şampiyon olduğun için ne gelen var ne giden. İşler kesat yani, komisyon yok. Ya bir devlet manüpilasyonu bekleyip büyük bir Avrupa takımına hoca moca olacak, peşine 2 maç oynayamayacak futbolcuyu takıp dümeni Bodrum Limanı'na çevireceksin, ya da Faruk Başkan gibi fabrikanın işçi lojmanında yatacaksın.

Bu pazarda en şanslı başkan Tüpçü'dür. 2.5 unucu takım olmanın avantajını çok iyi kullanmaktadır. Dünyanın en akıllı insanlarıdır bunlar, bakmayın suratının embesil gibi göstermesine. 10 senede 2 şampiyonluk hakkı vardır ve bu hakkını kullanmıştır. Şimdi 8 sene taransfere doymasındır Fulya Deresi. Bir demet yabancı gidecek, tazminatlar ödenecek sonra takım yenilenecek komisyonlar indirilecektir.

Bu senenin fakir başkanları, imalat hatası olarak şanlı direnişini son maça kadar sürdüren, defoya ayıramadıkları ve cezasını seneye kümeye oynayarak çekecek olan Bursaspor Başkanı ile, sırası gelmiş de geçiyor olan Yıldırırım Başkandır. Komisyoncular bu sene Boklu Dere'ye uğramayacaklardır.

Adnan Polat futbol şubesinin başındayken Konya'daki maçta aynı oteldeydim. Gündüz Fenerbahçe'nin maçını izliyorlardı. Adnan Polat amigo Sebo'dan daha beter küfür ediyordu hakeme. Şimdi başkan, Fener'e şampiyonluğu ikram maçında götü boklu Ankaragücü yöneticisi kadar bile olamadı.''Biz olmuyorsak, kimin Şampiyon olduğu bizi ilgilendirmiyor'' dedi. Yalandan, şebekenin üyesi sıfatıyla ürkütmedi vak vakları aklı sıra.

Beni ilgilendiriyor sayın Başkanım kimin şampiyon olduğu. Ben olamıyorsam Fenerbahçe olmayacak, Beşiktaş benim için Bursa'dan, Kayseri'den farklı değil. Ben ligi, turnuvayı öncelikle bizim takım için izliyorum. Biz olamazsak, alamazsak Fenerbahçe olamasın, alamasın diye heyecanımızı diri tutuyoruz. Daha doğrusu tutmak istiyoruz, ne var ki şebekenin işine karışmak gibi bir şansımız yok. Ne güzel gidiyor son haftalar, tam da istediğiniz gibi. Galatasaraylı'lar, Beşiktaşlı'lar yavaş yavaş haşlandı, tansiyonun dışında kaldı.    

İş tam bir şebeke işi. Organize dolandırıcılık. Yıldırırım, Tüpçü, Seramikçi'nin ortaklaşa kurdukları sömürü düzeni düzen. Hesap soran yok, dağıttıkları tek şey umut. Bizim gibi tertemiz hislerle takım tutan yığınları avutuyorlar. Ben adım kadar eminim, Adnan Polat başkan olacağına hoca olsa Raykart'a nal toplatır. Futbolu en az dünyanın dolarını vererek getirdikleri hocalar kadar bilir. Bu futbolcularla da nereye kadar gidileceğini çok daha iyi bilir. Onun için Lincoln çok iyi bir ticarettir. Elano ballı ekmek kadayıfıdır. Lukas Neil'de ıska geçmişlerdir, bizim bilmediğimiz bir hinlik yoksa tabi. Ne olabilir ki? demeyin. Kewell mesela, Linderoth mesela, bakarsın onun da bilmediğimiz bir sakatlığı vardır. Taraftarın çok çabuk benimsediği, banko oyuncu işlerine gelmez şebekenin. Başkan değilken bir birlerine düşmanlığını her daim söyleyen, başkan olup, şebeke  yöneticisi sıfatını alınca bir birleriyle kötü olmak istemiyor.

Galatasaray başkanı olacaksın, şu son üç maçtaki kepazeliğe ses çıkarmayacaksın. 35 sene önce Prekazi'nin Eskişehir kalecisi Zalad'a attığı serbest vuruş hala konuşuluyor. Ben de iddia ediyorum, Bobo penaltıyı atmadı, Leo bilerek yedi, Murat sattı, İvesa 500 dolara yedi o golleri. Yarın Ankaragücü kalecisi de yiyecek. Hatta ne olur ne olmaz diye Şebeke elemanı Tüpçü son maçta eğer taraftarı kurbağa gibi uyutmamışsa sezonun en büyük futbolunu oynayacak. Ne için, işbirlikçilerden biri malı götürsün diye.

Yılan, kartal, çakal ormanda gezintiye çıkmışlar. Yanlarında da kaplumbağa varmış, derken bir el ateş sesi duymuşlar. Çakal'' arkadaşlar avcı galiba, ben bir el ateş sesi daha duyarsam şu kayalıklara doğru uzarım'' Yılan demiş'' valla benim için sorun yok, bir delik bulur kıvrılırım''. Kartal'' en kolay iş benim uçar giderim'' demiş. Sormuşlar kaplumbağaya,  sen ne yapacaksın diye. Kamplumbağa sitem etmiş'' ben de sizi adam sanıp gezmeye çıkmıştım''

Sistem aynı, biz de bunları adam sanıp takılıyoruz peşlerine. Haldun'un para dağıttığı adamları karşılamak için tuzluğu kapıp koşuyoruz Hava Limanına. Gelen ağam giden paşam. Daha dün Leo gelirken şakşak yaparken, bok çuvalı, maçı , şampiyonluğu satıp giderken küfür ediyoruz. O ne yapıyor? ne yapacak götüyle gülüyor. Onu getirenler de tabi. Elano'nun sonlara doğru oynamayacağını ben öngörmüştüm, malum sebeblerden dolayı. Elano için muhteşem bir final oldu, Galatasaray macerası. Antrenmanını yaptı, vitaminini aldı, şuruplarını içti, masajlarını yaptırdı, 6 maç kala sezonu kapattı. Yan gel Memet. Şimdi bu hafta Antalya maçına ölüm kalım için çıkacağını düşünsenize. Mehmet  Özdilek'in kazmaları, Fener'e yaranacam diye takımın yarısını sakatlardı. Piyango muhtemelen Dünya Kupasında oynayacak olanlara vururdu.

Seneye şampiyonluk sırası bizde. Yani, kimle oynarsan oyna, takımın başında kim olursa olsun Şampiyon Galatasaray olacak. Usul böyle, şebekenin malı bölüşme şekli bu. Ha olurda Ankaragüçlü futbolcular delikanlı çıkarlar da Fener'e çelme takarlarsa seneyi unutun. Garanti Fener şampiyon olacağından biz kendimizi şimdiden 3. lüğe hazırlayalım.

Ben artık yoruldum çocuklar, yazmayacağım. Zaten okuyan da kalmadı. Çok daha fazla şeyler yazmak isterdim ama başımız belaya girer mi diye de tırsmıyor değilim. Bizim cengaverliğimizle düzen değimez. Bu üçü, bir kır kahvesinde kendin pişir kendin ye pikniğinde kurmuşlar düzeni. Uyuyor olsalar işimiz kolay. Ben kendi payıma bir çok uyuyan taraftarı uyandırdım. Azıcık bir gürültü çıkarsam, sesimi yüsletsem, çimdik atsam uyanıyorlar. Ama bizim Saray'ın Bahçe'sinin çakıl Taş'lı ŞEBEKE'sini idare edenler uyumuyorlar. Çok akıllılar, uyuyor numarası yapıyorlar. Top atsan uyanmazlar, 20.000 kişi küfür ediyor tribünlerde, haberimiz yok diyorlar. Tükürüyorsun, yarabbi şükür diyorlar.

Çok uzun zamandır emindim şebeke düzeninden. Bu sene artık en masum futbol izleyicileri bile gördü kepazelikleri. Bu sene uyuyor numarası yapanlar Fenerli'ler olacak haliyle. Sıra bize gelip, bizi Şampiyon yaptıkları sene, arkalarında yalama Türk Spor medyasını da alarak onların feryadı, figanı göğe erişecek. Bu sefer bizim uyuyor numarası yapanlar, duymayacaklar gürültüyü, sevinecekler, avutulacaklar.

Bizim taraftarı olduğumuz takımlar bu takımlar değil. Bizler taraftarlık mekanizmasını bu günlere getirmemiş olsaydık bu sistemle hiç bir takımın 1000 kadar bile taraftarı olmazdı. Bir örnek vererek kapatacağım. 30 sene önce Galatasaray gol attığında, bizler en az 2 dakika gol sesi çıkarır, maçın önemine göre en az 5-6 sıra aşağılara yuvarlanırdık. Bakıyorum şimdi gol sevinçlerine de, yalandan bir ''yeah'' dan başka bir şey yok. Keriz mi şimdiki taraftarlar? maçtan 20 saat önce tribüne gireceksin deseler bir kişi maça gitmez.

Ben yokum artık çocuklar, yeni stadın hatırına belki kuytu bir yerden, sizlerden uzak bir köşeden bir koltuk alır, sessiz sedasız izlerim. Bu saatten sonra Ali Sami Yen Stadına artık ben ancak yıkılışını seyretmeye, ağlamaya giderim. Lafım bitmiştir, rahat olun Adnangiller, Haldun ağalar, çapulcu tribün liderleri, kazma futbolcular, komisyoncular. Emin olun bizim gibiler için az bilesiniz. Köpeksiz köye girmişsiniz, değneksiz geziyorsunuz. Yatın kalkın dua edin, Peygamber Hüseyin'ler, Limoncu Ali'ler, Cem'ler, Tecavüzcü Coşkun'lar, Orhan Abi'ler, Ceyar'lar, Mehmet'ler, Çarli'ler, Kenan'lar, Eski Tüfek'ler, İkizler, Varol'lar yok olup gittiler.

Bekleyin eski tribün yoldaşlarım, ben de geliyorum.

10 yorum:

baha dedi ki...

Nazmi Abi ben yokum deyip mızıkçılık yapmak yakışmıyor sana :) hemen öyle pes edip bırakmak yok.Seneye Aslantepe'de maç seyredeceğiz daha.Langırt liginde ne oluyorsa olsun.Biz asıl işimize bakalım, Avrupa takımlarını yerle bir edeceğimiz günler yakındır.En kötü günde en büyük, en korktuğumuz günde en cesur, En yorgun günümüzde en güçlü olduğumuzu hatırlayalım yeter ki.

Osman dedi ki...

Nazmi abi, her seyi yap, ama yazmayi birakma. Almanya'dan selamlar.

nemanja dedi ki...

abi biz senden öğreniyoruz galatasarayı, yapma gözünü seveyim, bırakma yazmayı..

kapalıtayfası dedi ki...

Nazmi abi yazmayı bırakmanı hiç istemem,ama gerçekten üç başkanın liği bağladığına inanıyorsan,şampiyon önceden belli ise, şaibeli liği yazmanında bir anlamı kalmaz.Eski günleri bazen bende özlüyorum,özellikle 1987 öncesinde şampiyonluk görmeden,takımı karşılıksız desteklediğimiz günleri,gol çoşkusunu içten yaşadığımız günleri.1988 de kadıköy'de son dakikada Uğur Tütüneker koyunca,Fener stadının numaralısının en üstünden en alt sıralarına kadar yuvarlanmıştım,neredeyse.Ama şu anda yaş kırka merdiven dayadı.Eski günler gibi maçlarda sabahlarmıyım,kapalıda 1 metre rakip taraftardan fazla yer kapmak için kafamı gözümü dağıtırmıyım.(Derbi maçların ertesi günü kapalıda biz daha fazlaydık,demek bile önemliydi maç sonucu kadar bizim için.)O günler mazide kaldı,dediğin şartlar devam etse idi şu anda ki taraftarın onda biri maça anca gelirdi.Ama insanca maç seyretmek,hele kapalıdaki bağırın lancılar gittikten sonra çok daha iyi.Şartlar ne olur olsun yazmayı bırakmını arzu etmiyorum,en azından nostalji yazılarını bekliyorum,sevgiler,saygılar

Mehmet dedi ki...

Yazılarını, yorumlarını büyük bir keyifle okuyordum. Umarım bu zevkten bizi mahrum bırakmazsın.

Gala's dedi ki...

Böyle bir düzen olduğuna inanmıyorum. Bu yazına katılmıyorum. Siz dünyanın öbür ucundan getirdiğiniz adama

" biz başkanlarla anlaştık, seneye biz olacağız, siz bu sene yatın"

diye anlatamazsınız. Bir kere bunu en başta Arda'ya anlatamazsınız.

Aşırı ütopik. Ahmet Çakar'dan bile daha aşırı.

Markt değerlerinin altında oyuncuyu getiren adamlar bu işten komisyon alıyorsa bırakta alsın. Yeter ki bana 15 milyon Euroluk adamı 5 milyona izletsin. 5' i de onun olsun.

Adsız dedi ki...

tek birşey söyleyecem: KAL.

Sacit Tekin dedi ki...

her şeyi yapmakta özgürsün ama yazmayı bıraktmakta asla Nazmi abi. Burası bir dertleşem ortamı değil mi zaten? Zaman zaman o kadar yükseliyor ki gördüklerimize karşı öfkemiz bir nebze olsun benzer düşünceleri okuyarak iç dökme hissine kapılmak bile güzel...

Herş ye evet ama "no post" a hayır Adnangillere bile rağmen!!!

Sarpito dedi ki...

abi olmadı şimdi bu.
futbol okuyacaksam iki adresim var: tarafsız galatasaray yazıları için tardini büfe, gerçek bir galatasaraylının maç yorumları için mahalle takımı.
ben çekip gideceğine inanmıyorum. ayrıca dükkanı kapatırsan derim ki nazmi abi de başarıya odaklıymış, şampiyon olsak kapatmazdı.
ha turkcell langırt ligi mi evet, ama o zaman biz şampiyon olunca da langırt ligi, ona da evet.
ama bunu şampiyon olduğumuz sezon söylüyor muyuz?
hayır...

hadesperado dedi ki...

Abi olmadı bu, yani belki senin de için elvermiyor ama böyle olmaz...

Tamam, bu futbol(!) garabetinden tiksiniyoruz, bir zamandan sonra oynadığımız futbol bazen topu dürtmek oluyor ama sen bizdensin biz de sendeniz. milyon eurolarla, lüks arabalarla, partilerle işimiz olmadı, "mücadelesiz" her yenilgide üzüldük, gidenlere (Lincoln) hayıflandık, iş bildiğini sanıp gökhan zanı getirenlere sövdük, bunları hala yönetime sokanlar sinirlendik, dertlendik, belki ömrümüzden yedik ama bırakıp gitmedik. yalnız bırakmadık birbirimizi, sevinci ama en çok üzüntüyü paylaştık, dertleştik, sayende gerçekleri gördük çoğu zaman, vay be neler dönüyormuş anasını satayım bi biz deliyiz dedik... kısaca mahalle takımı olduk işte be abi...

evet bu sezonun da öncekinden diğerinden farkı olmadı (birlikte sövdüğümüz skibbe'ye de biraz haksızlık etmişiz ha ne dersin) ama Rijkaard hatrına bir sene daha bir şeylerin olması umudunu diri tutuyoruz.

şu net aleminde olmasan senin gibi değerli bir abimizle, Çetin abi gibi güzel bir insanla nasıl tanışırdık... gerçi o da yazmıyor bişeyler ne zamandır... hatırlıyorum, bülent abinin (aceto) program yaptığı bir tv kanalına (habertürk veya skytürk olmalı) gönderdiğim yazısı da çıkmıştı, nasıl güzel bir duyguydu o ortak hislerin daha fazla insanla paylaşılmasına aracı olmak...

diyorsun ki; zaten kimse de uğramıyor, belki başımız da belaya girer... bunlar senin ardında duracağın bahaneler olamaz abi, buradan az çok tanıdıysak birbirimizi bu kadarını söyleyebilirim sanırım.

her şeyi geçtim, bıraktım taktik analizi, kadroyu ıvır zıvırı, anıların da mı bitti?

bir süre nadasa bırakırsın belki ama ben tekrar yazacağın günü bekliyor olacağım, her gün yine geleceğim... çünkü bu havayı, bu birikimi, bu bakış açısını başka hiçbir yerde bulamadım, bulamam da... sen de bundan mahrum etme bizi...

söz uçar yazı kalır...

hürmetler...