4 Ağu 2009

Beleş Kupa Baldan Tatlıdır


Cumhurbaşkanlığı kupası oynanırdı bu ülkede bir zamanlar. Lig Şampiyonu olan takım ile Kupa Şampiyonu olan takım bir angarya maçına çıkarlardı. Çoğuna Cumhurbaşkanı gelmezdi. Spordan futboldan anlayan Cumhurbaşkanı'na Atatürk'ten beri hasret kalmışız. Turgut Özal zamanında son ciddi Cumhurbaşkanlığı Kupası maçları oynandı. Süleymen Demirel topu bomba diye karakola teslim etmişti, Ahmet Necdet Sezer için futbolun kendisi bir angaryaydı. Ciddi adamın maçta ne işi vardı, şimdi kupa töreninde gülümsemesi gerekecekti falan. Abdullah Gül bir final maçının şeref tribünü ilişkisi, kelebekle at ilişkisi gibi bir şey olurdu. Neyseki ileriyi görenler, kupanın adını değiştirdiler de, Cumhurbaşkanları adlarına düzenlenen maça gitmekten kurtuldular. Nelerine gerekti gümüş zurna.


Ciddiyetini seneler geçtikçe kaybeden bu maçı, son yıllarda tekrar cazip hale getirdiler. Lig Şampiyonu takım, Kupa Şampiyonu olan takımla Almanya'da bir maç yapıyorlardı lig öncesi. Dışarda oynanan maç, ne olursa olsun angarya maçı olmaktan uzaktı. En azından yurt dışında yaşayanlar içinde taraftar sayısının sınanma maçıydı.


Almanya Futbol Federasyonu'nun , ''defolun kendi çöplüğünüzde oynayın, bize ne lan da, bu maçı bizim stadyumlarda oynayıp, bizim başımızı belaya sokuyorsunuz''raconu dolayısıyla, maç Dünya'nın en büyük kötü stadında oynandı. İddia ediyorum, peşin söylense, misal bu kupa seneye de bu stadyumda oynanacak dense hiç bir takım kupayıda, şampiyonluğu da istemez!


İşin içinde biz yoksak, üstelik Fenerbahçe varsa bizim için bu maçı seyretmek televizyonda Yalan Rüzgarı dizisini seyretmek gibi bir şey oldu. Kolerayla, veba arasında bir seçim yapıp, vebalı Dürüllü'lüden yana olduk. Hemen hemen tarafsız seyretmek bir başka oluyor. Maçın ilk yarısı beklediğimden de güzel geçti. Top her an bir kaleye girdi girecekti. Bazı medya maymunları böyle maçları beğenmemiş, eğer iki takımda iyi oynuyorsa, orta sahada oynayanlar çok kötüymüş onlara göre. neyse ki biz bize göreyi yazmak için buradayız. 300-500 kişiye de olsa altarnatif spor, futbol ve Galatasaray yazıları yazıyoruz.


Gök tanrı, bu kez Dürüllü'lüye yardım etmeyecekti anlaşıldı. Topları direkten döndü, dönmeyeni Volkan kurtardı. O ana kadar sahanın en kötüsü olan usta Alex, duran topun başındaydı. Bizim hazırlık maçlarında hazırlanamayanlardan bir futbolcunun bile yapmayacağı şeyi yaptı, Beşiktaş kazması. Hangi mantıkla çıktıysa, topun önüne atladı. Dedik yukardaki bu maçı seyrediyordu, cezayı kesti topu eline çarptırdı. Alex, Rüştü'yü otaban tarafına yollayıp, topu İnceburun tarafından ağlara yollayınca, o sıcakta artık maç bitmişti. Penaltıdan gol atmayı yetersiz bulan Alex, vatandaşlarına burada kral benim dercesine uçarak bir kafa daha gönderdi Rüştü'nün kaleye.


Maç bitiminde bir kupa verdiler Fenerbahçe'ye. Lig Şampiyonu ile Kupa Şampiyonu'nun oynadığı, kazananın Süper Kupa adındaki bir ödülü aldığı maç, böyle tecelli etti. Kupayı alan takım bu maçı oynama vasfını taşımıyordu maçtan önce. Maçtan sonra neyin şampiyonu olduğu belli olmadı, ama Süper Kupa şampiyonu olarak zabıtlara geçti. Ligi 4. bitir, kupayı yine alama, eğri doğrusuna gelsin, hiç istemediğin halde rakibin iki kupayı da alıp sana bu kupa için yol versin. Bu yolda da eğri doğruyla bir kere daha kombinasyona girsin ve sen kazan. Leşe, pardon beleşe konmanın merasimini izledik. Fener erdi muradına biz çıktık kerevetine.


Geçen sene uzandığımız ciğere mındar demiyoruz, kimse yanlış anlamasın. Ne kadar angarya da olsa iki şampiyon takımın oynadığı maçtır neticede. Fenerbahçe adına şansa alınmış bir kupadır bu anlamda. E beleş kupa baldan tatlıdır.

2 yorum:

hadesperado dedi ki...

güzeldi :)

Mario Jardel dedi ki...

İşin içinde biz yoksak, üstelik Fenerbahçe varsa bizim için bu maçı seyretmek televizyonda Yalan Rüzgarı dizisini seyretmek gibi bir şey oldu. Kolerayla, veba arasında bir seçim yapıp, vebalı Dürüllü'lüden yana olduk

abi harikasın :D