Ben basketboldan anlamam, NBA maçları dahil seyretmesini sevmem. Geçen gece uyuyamış televizyon açık bilgisayarda oyun oyun uyordunm. Hidayet'in maçına denk geldim tesadüf, spiker kıçını yırtıyordu heyecandan, uyuyakalmışım. Basketçileri tanımam. Hayatımda basket topunu potaya atmış değilim. Çocukluğumda boyum çok kısaydı, sınıftaki kızlardan bile küçüktüm sanırım o yüzden basketten, basketçiden uzak durdum. 2 defa basket maçına gitmişim bu güne kadar. Milli maçları da sevmem , toplamda 3-4 defa milli maça gittim. Neyse konuya giriş yapayım.
Bu hafta baskette kıyameti kopardılar. Tabi ki izlemedim, kuralları bile bilmediğimden bulaşmayacaktım bu konuya, ancak ben başka bir pencereden bakmaya çalışacağım salona. Toplamda kaç maç oynanır bilemiyorum elbette, seriye 2-0 geriden giren Bira'cılar(reklama girmesin diye ismini yazmıyorum) Fenerbahçe'yi, yeterli sayıda maçta yenerek Şampiyon olmuşlar. Kutluyor, memnun oluyoruz. İşeme yarışında bile bir Fener'liden daha uzağa işeyen çocuk bizim için iftihar meselesi olur.
Hata istisna, araştırdığım kadarıyla sondan bir önceki maçın son saniyelerinde, Bira'cı galipken yandan oyuna sokacak. O sırada Fener'linin biri top oyuna girmeden bir faul yapıyor. Ben baskette faulün samut bir şey olduğunu sanıyordum, meğer değilmiş. Neyse faule itiraz eden yok o anda, bakmayın salonda olduklarına, oradakilerin basketi benden iyi bildikleri falan yok. Hakem masa hakemine gidip kurallar gereği bir de teknik atış verilmesi gerektiğini söylüyor sonra yer yerinden oynuyor. Yalandan toz dumana katılıyor, fazladan bir atış yapsa ne olur yapmasa, 3 sayı öndeler zaten, atışlardan birini atsa garanti, atmasa 3 lük yerse uzayacak. Fenerbahçe amigoları, Yıldırırım, Ussuz, Çakmaaydınlı ortalığı yangın yerine çevirtiyorlar. Böyle pislik futbol sahalarında bile görülmedi diyor bu işten anlayanlar. Tabi o anda son maçı seyretmediklerinden bu kanıya varıyorlar. İşin içinde Fener varsa, ve de yeniliyorsa ben herşeyi beklerim, hiç bir şeye şaşırmam. Üstelik namım şaşıran adama olsa bile.
Sıra geldi zurnanın zırt dediği deliği kapayıp üflemeye. Son maçı da Bira'cılar votkayla karışık götürür götürmez, malum amigoların kışkırtmasıyla Bira'cı basketçileri dövmüşler. Ben bazen kullanırım dayak lafını, baktım mecaz anlamı mı? diye, değil kelime anlamında dayak yemişler. Bir de bunu dayak yedik diye anlatmışlar, şikayetçi olmuşlar.
Ulan zebellah gibi herifler, her biriniz 2 metreden uzunsunuz, asansörelere iki kişi binseniz tehlike olur. Hani bağışlayın aşağılamak için değil vallahi ayı gibi adamsınız, nasıl sopa yersiniz lan bu adamlardan. Yıllar önce bizim Ayı Gökmen yedek kulübesinden tribünlere çıkmış 100 lerce Fener'liyi tek başına dövmüştü. İnsan utanır be, mahallede dayak yiyen çocuk bile düştüm der de dayak yediğini söylemez.
Jonathan Swift, Gulliver'i yazmadan bu maçı seyretmiş olsaydı, mutlak cüceler yerine Fener'lileri koyardı. Siz yine Gulliver olurdunuz bu boylarınızla. Çok ayıpladım sizleri tosuncuklar çok, bu yüzden sizin biraları bir müddet kullanmayacağım haberiniz olsun. Bana katılan okuyucum varsa benim için eylem yapsın, bir hafta bu marka bira içmesin.
1 yorum:
Ben herşeyin böyle güllük gülüstanlık olacağına inanmıyorum.Tamam takımda birşeyler düzelecek ama herşey çok iyi olmayacak.OLACAKSA bile bu zaman alacak.İnşallah yanılırım ve kısa sürede herşey güzel olur.
Yorum Gönder