3 Ara 2017

Kumpas; Beşiktaş 3-0 Galatasaray


Ey Büyük Galatasaray Taraftarı;

Her yenilgi bir hicran yarasıdır. Ok gibi saplanır sol memenin altındaki cevahire. Takımına, renklerine bağlılığınla orantılıdır acın. İçine akar kanın, kinlenirsin, sebep sorumlu ararsın. Elinden bir şey gelmez bir sonraki maça gidene kadar. Maçtır 3  ihtimallidir der teselli ararsın, gerçekler seni yarışın bir adım daha gerisine atar.

Unutmamalısın;

Yensen de büyüksün yenilsen de.

Sana bu maçı kazandırmayacaklarını haftalardır söylüyorlardı zaten, üzül ama fazla dert etme. Sen maça çıktığında karşında bir 11 gördüğünü sanıyorsan in bu trenden ilk  mahrumiyet bölgesi istasyonunda. Şu son 1 haftada olan şeylere duyarsızlığa bak istersen. Senin ki nedir? Karşında bir devlet, hakem şebekesi, 17 takımın kudurmuşçasına motivasyonu, lağım medyası, bertaraf edilmesi mümkün olmayan bir şer cephesi. Bu şer cephesini bilerek, onları da yenerek büyüdük, kupalar kazandık.

Bunları hepimiz görüyor, ve bilerek maçlara çıkıyoruz. Biz daha beterini, görünmeyen kripto cephenin kodlarını kırıyoruz. İnanın daha beter, daha zor onları yenmek. Prostatlı, mezar kaçkını iktidar kemik yalayıcılarını yenemezsin. Hangi kanattan akın yaptıkları, kimin şut çektiğini göremiyorsun. Karanlıkta maç ediyorsun, ve senin kalen devamlı bombardıman altında.

Tribün eşkıyalarını yenemezsin. Dün hezimete uğrattılar misal. Deplasman tribünü satış paneli hiç açılmadı. Karaborsadan 450 lira taban fiyatla sattılar. Onlar ki Hagi'yi, Sneijder'i, Ünal Aysal'ı kovan, Dursun'a biat edenlerdir. En büyük rakibindir. Yenilgiye en az üzülenlerdir. Onlar Galatasaray'ın kazanmasını, karaborsa ortamı oluşsun diye isterler. Senin gibi gururla caddede gezmek, okuluna işine gitmek için değil.

Kenarda hoca yok, Başkan yok, kulübede 12. futbolcu yok, tribünde taraftar yok, kalende kalecin yok, topu ileriye taşıyacak topçun yok, golü atacak adamın yok. Ve sana demişler ki bu maçı kazanmayacaksın. Yoksa lig bitiyor, şov bitiyor, en nefret edilen takım Şampiyon oluyor.

Ben kaybettiğimiz bütün maçları bilerek kaybettiğimizi düşünüyorum. Adına ne derseniz deyin, tehdit deyin, rüşvet deyin, şike deyin, futbolun Global Kraliyet Ailesi'nin ortak kararına uyum deyin. Denge bir şekilde kuruluyor. Alavere dalavere oyun(kelime manasında) kuruluyor ve oynanıyor. Kimin Şampiyon olacağı önceden belli, bazen imalat hatası futbolcular sonucu değiştiriyor Hagi gibi, Melo gibi, Sneijder gibi, sen oluyorsun. Ama cezası da çok ağır oluyor. Şampiyon olduktan sonra seni gayda kuyusuna atıyorlar.

Dünkü maçı kaybedeceğimizden emin, vakur, heyecansız, umutsuz tv başına geçtim. Oynayacağımız takımın bizden iyi oynadığı, iyi olduğu için değil. Kurt sofrası kurulmuş. Ya o sofrada davetli olacaksın, ya da meze. Biz de açtık rakımızı serdik mezemizi, bakalım bizi nasıl yiyecekler diye arınıyoruz. Peş peşe yağ gibi kadehe akan rakıda Ganj Nehri'nde yüzüyoruz.

Aslında kadro grubu içerisinden en iyi 11 sahadaydı. Bana sorsa aynı 11 i çıkar derdim. Tek tek bir kez daha taradım bizimkileri, imalat hatası futbolcumuz var mı acaba diye? Hani yenileceksiniz lan dediklerinde, teslim ol çağrısına ateşle karşılık verebilecek birini aradım. Hadi ben nankörüm kafadan yok diyorum, Sizi düşünüyorum, nikbinlikleri. Serdar Aziz'm, Maicon'um, Müslüm Baba'm var diyorum. İnsan yiyiciler geliyor aklıma, Gömis diyorum yürür mü acaba Aslan gibi Maçka sırtlarına doğru. Acaba diyorum güvercin takla atar mı Belhanda? beyhude umutlanıyorum.

Yok çocuklar, bu saydığım haslet sahibi futbolcular, top yekun ateşe karşılık verebilecek savaş gücü olan futbolcular değildi.  Bunlar iyi çocuklardı, sonradan Selçuk girdi, Yasin girdi ki, kavga çıksa ilk topuklayacak olanlardı. Hagi gibi hakemi dövüp atılacak, Melo gibi adam yiyecek, Sneijder gibi insanlık dışı füze gönderecek kimse yoktu.

Kaleci için pek çok şey söyledim. Buraya son bir not daha düşüyorum ki, bir sonraki maç beni hatırlayınız. Başka büyük maçlarda büyük kalecileri gördüğünüzde kıyaslayınız. Yarın Dünya Kupası başlayacak, büyük kaleciler hakkında notlar veriniz.

'' Top çerçeveye girerken, ayakta kalan kaleci değildir''

Çin Milli Voleybol Takımı hocası söylemişti, yıllar önce bir spor dergisinde okumuştum. Top bizim parkeye düştüğü anda yerde en az biriniz yoksa, takımı silerim.

Bu sezon dikkatle izlemek için tam arkasından kombine aldım. En azından yarım devre Muslera'yı izliyorum.

1- Vakit geçiriyor,  Top kendi kontrolüne geçtiğinde satranç oyuncusu gibi düşünüyor, acele edip topu oyuna soksa 1,2 adam eksiltmiş olacak. Yanındakine verse bile çok geç ve rahat top değil.

2-Genelde şişirerek oyuna sokuyor, yarısı taç yarısı da rakipte. Pas trafiğinde yok.

3- Yan toplarda tam ortada duruyor, Biz 50 sene önceki mahalle maçlarından biliyoruz. Kaleci arka direkte durur, ön direğe kısa boylu beki koyar, top havada en az 3 sn kalıyor o esnada öndekini ite ite dizini, bükerek havaya çıkar. Alır, veya yumruklar, en kötü ihtimalle adama vurdurmaz. Bizimki felç geçiriyor. İsteyen rast gele eski bir maçı izler, isteyen bir sonraki maçta not tutar.

4- En önemli kaleci mottosuna muhalefet ediyor. Top çerçeveye giderken çoğu golde ayakta hareketsiz kalıyor.

Ve ben artık pes ediyorum ki, Muslera kaleci falan değil. En azından şunu zapta geçiririm, büyük takım kalesine geçemez.

Diyorlar ki eskiden tutmuştu, kupalar kazandırmıştı, nankör herif!

Burası Florya, Baba Ocağı değil Aslan Yuvası. Tuttuğu için buradaydı, tutsun diye alınmıştı, şimdi tutamıyor, işin yapamıyor, Galatasaray'ın bu kaleciyle iyi oynaması mümkün görünmüyor. Çünkü sıra dışı futbolcumuz yok. O yediğinde, hakem attığında direnebilecek adam yok.

Gomis çok atıyor diyorlar, ilk 2 maçını gördükten sonra yazdığım notu başıma kakıyorlar. Tarık Çamdal'ın sağ bek, Ahmet'in stoper, Yasın'in, Sinan'ın Selçuk'un banko oynadığı takımın golcüsü atamaz demişim. Yine de pek ümidim yok. Tak başına bir şey yapabilecek bizi ipten alabilecek biri değil. Ağır, ve hızı gittikçe düşüyor. Değişik kombinasyonları yok, çabuk çözüldü. İkinci yarı daha az gol atacak. Belki de gol orucuna girecek. Hakan Şükür gibi biri de değil ki atamasa bile iyi oynasın. Top gelmez buna faydasından çok zararı olur, takımı eksik oynatır.

Atamayan da gidecek bu yuvadan.

Atanın tutanın kötüyse, isyan futbolcun da yoksa, Tudor'un biri gider, Prandelli'nin biri gelir.

Yapabileceğimiz tek şey devletin bu senenin son aylarında Şampiyon'a karışmaktan çok daha ciddi sorunları çıktığına kendi açımızdan prim çıkarıp umutlanmak.

Büyük bir kumpasın tuzağın içindeyiz. Biliriz ki tuzak Aslan'a kurulur, öküze tuzak gerekmez.

Hiç yorum yok: