18 Eyl 2016

Eve Dönüş; Galatasaray 2-0 Rizespor


Hafta içi, bir baş, bir başaltı bir deste takımımızın maçını izledik. Biri  fark atacağı biri banko yenileceği maçı santrası yapılamayan serbest vuruş golleri ile berabere kalarak atlattı. Lağım medyasına bu lanet olası 1 puanlar bayram hediyesi oldu. Deste takımı, maçı rakip 18 e giremeden tamamladı, hakem acımasa Ukrayna'ya gitmeye bile gerek kalmayacaktı, zaten kalmadı. Bizim maçla ne alakası var deme bekle, var. Galatasaraylılık bir haslettir, harstır. Galatasaraylılığın mottosu, amentüsü Galasözüdür. Berabere bitirdiğin bir maçın sonunda kupa yoksa tur gelmemişse asla sevinmeyeceksin. Nitekim Prandelli son dakikada beraberliği yakaladığında 2 metre sıçramış, havadayken yorumu sonsuzluğa bırakmış, yere düştüğünde de kovmuştuk. Biz yoksak Avrupa maçları demek böyle geçecek, diyor başlıyoruz.

Eve dönüş muhteşemdi. Tam zamanı şimdi bir Galasözü daha döktürelim. Büyük Galatasaray Taraftarı tribünlerde Şampiyonluğunu Krallığını ilan etmeden, takımı Şampiyon olamaz. Bu duygularla metrolara doluşuldu. Arena tribünlerine çıkanlar ilk olarak 1 cm toz kurumu bağlamış koltuklarla karşılaştı. Bir an kendimi Beşiktaş stadında sandım. Yuh artık bir stad bu kadar pis olamaz. 1 ay daha gelmesek, arkeologlar bir zamanlar burada birileri oturup bir şey seyretmiş diye rapor yazacak. Deplasman hakkımız diye bağırıyorlar. Uyarıyorum kimse Arena'da deplasmana gelmesin. Bedava bile olsa gelmeyin, önünüzde 5 metre paslı plastik var, sahayı görmeniz, astığınız pankartın okunması imkansız. Bazen düşünüyorum Galatasaray bir şekilde bu ligde olmasa da biz maç yerine foseptik seyretmek zorunda kalmasak.

Koltukların pisliği dönüş maceramıza limon sıkacak değildi elbet. Bedava Belediye hizmeti yaptık, stadı pantolonlarımızla temizledik. Takım ısınmaya çıktığında Sami Yen Kapalısı coşkusu vardı. Lağım medyasının çomak sokması pek bir işe yaramadı, Sneijderve Selçuk peş peşe çağrıldı. JOR'a oley çektirildi, ve gecenin en güzel şeyi de Eren Derdiyok'un insanlık dışı golünden sonra açılışı yapılan Çocuk Tribünüydü. Yıllardır yazar söyleriz, amacımız bir iki veya daha fazla bebeği sarı kırmızı zıbınlara sardırmak, ilk avazlarını Cim Bom Bom diye bağırtmaktır. Dün gece o tribünde olan bayrak sallayan çocuklar, tribünlerin geleceğidir, emanetimiz emin ellerdedir. Çok yaşayın çocuklar, nice utkularda marş söylemeni, bayrak sallamanı gönülden dilerim.

Maça Bruma'yla başlıyorum. Bak çocuk, bazen 5 kişi arasına dalıyorsun, dal bizce sorun yok. Hasan Şaş'tan  Keita'dan, Lincoln'den sonraki son fantastik futbolcusun. Ama daha küçüksün kıyamam, Yalçın Ayhan gibi bir baltaya rastlarsın, içinden geçmeye kalkarsın, elini ayağına verir yazık olur bize. Dua et Salih Dursun başka takıma transfer olmasın. Başakşehir maçında da rica ederiz Riekerink Bey'e seni oynatmaz, ben o maçtan çok korkuyorum. Derken, taraftar, tribünü sahaya regüle ederken Kara Tren soldan slaloma başladı.(sağ tarafımız Sabri-Yasin'le kısmi felç geçirdiğinden ataklar hep soldan olacaktı) Son çubuğa yaklaştığında  olanca gücüyle vurdu, kaleci güçlükle kornere çeldi, golün koluna bir anlığına serum bağladı. Paslaşılan korneri Sneijder içeri kestiğinde biri ayağıyla kafaya çıktı. Şimdi bir nefes al Galatasaraylı, gözünü kapa, 2 ay önce bu mübarek 9 numaralı Galatasaray forması futbol topu ırz düşmanı Umut Bulut'un sırtındaydı. Tamam dürttüm uyan, sana da kıyamam korku filmi seyretme rahat ol. Artık o forma Hakan Şükür- Tanju Çolak -Jardel-Ümit Karan dörtlüsünün toplamının 4 e bölünmüşünde. Drogba'yı da hangi denkleme koyacağını sen düşün.

Ancak, böyle bir 9 numaranın bizim takımda olduğunun Sneijder'den başka kimse farkında değil. Hiç hücum yapmayan, yapamayan takıma karşı her iki kanat bekinin tek bir hava pası atmaması takımın gol pozisyonu ortalamasının dolayısıyla gol yüzdesinin düşük çıkmasına neden oldu. Sabri geri gelemem korkusuyla ileri çıkamıyordu, Takım, tac linç edicisi yüzünden topu kapmak için 10 kişi 20 şer metre koşsa, 5 defa taç atsa gereksiz 1 km fazla mesafe kat ediyordu. Carolle'yi de Harlem Basketbol takımın futbol versiyonu çıksa da oraya sol bek göndersek. Halı sahalarda teknik futbolcular olur, kendine oynayan, tekniğini konuşturan, top rakibe gider korkusuyla gol bile atmayan oyuncular olur. Aynen öyle. Bu hafta en korkacağım futbolcumuz. Quarizma maymuna çevirebilir.

Tolga Ciğerci'yi canlı izlemek, daha ötesi topsuz izlemek(nasıl olacaksa) dayanılmaz bir futbol keyfidir. Topun Siyam ikizi sanki. Maça gidenler dikkatle izlesin, Degaj yapılmışsa, top havadayken sanki uçacak topla gökte buluşabilmek için. Tolga'nın nefes sesini duymadan hiç bir futbolcu topla 5 metre oynayamaz, yalandan koşu değil 12 km. Mutlaka rakiple temas var, kazanılan topu istatistik kasarak risksiz yanındakine vermek yok. Bir gole bakar, sonrasında en çok gol atan orta saha oyuncusu olur. Büyük takım, orta sahası konuştuğu kadar büyüktür. Şampiyonluk kavgası veriyorsak, tribünde biz, sahada Gökhan İnler'le Tolga Ciğerci savaşacak, kim daha iyiyse onun takımı Şampiyon olacak.

Pas trafiğiyle oynuyoruz, büyük takım taktiği. Arda Turan da anlattı, sayısız pasla rakibi yor, moralini boz, bir delik bulduğunda öldürücü darbeyi indir. İyi de pas trafiği Yasin istasyonunda tehir ediyor, Sabri İstasyonunda duruyor. Tabi içimizi rahatlatan şey, takımın sadece dün oynayan oyunculardan oluşmadığı. Podolski,Serdar Aziz, Cavanda, Balina, King Kong floşundan bir per garanti ilk 11 e yerleşir. Yasin'den de muhteşem yedek olur. Sinan Gümüş olmadan koparılmış bir meyve sanki, tekrar ağaca yerleştirmek lazım. Sabri'yi unutmak istiyorum, 2 defa Fatih Terim'i, 2 defa Hagi'yi kovan, sayısız Hocayı işsiz bırakan, sayısız sağ beke Galatasaray Tahvilini kaptıran Sabri için JOR'u kovmak, U17 futbolcusu işi. Prandelli tehlikeyi çabuk sezip kadro dışı bırakmış, ekmek su bile vermemişti de Şebek Abdurrahim marifetiyle mancınıkla Çizme'ye fırlatılmıştı. Oynadığımız takımlar dandik, topladığımız puanlar fiktif, rehavete kapılmayın. Kayseri 2017 ye PTT liginde girer, devlet torpil yapmazsa Rize'nin maçlarını seneye TRT 1 bile vermez.

Son dakikada gelen penaltıyla ilgili görüşünüzü alıp Beşiktaş maçı kampına çekileceğim. Bruma fişi çekilmiş Hikmet Karaman'a karşı son bir zevk daha yapayım diye niyetlendi. Yani kaynamış bileğine tekmeyi yemeden 18 e daldı, indirdiler. Sonra film başladı. Ahval ve şerait şöyleydi. Takımın penaltıcısı Selçuk İnan, ilk yarı son 2 yılın ortalamasının üzerinde bir maç çıkarmıştı. Yana geriye pas vermeye ödü koptuğundan, it gibi koşarak taraftarın gazını nispeten aldığı bir maçı bitirmek üzereydi. Bir penaltı golüyle de sonraki maça yep yeni bir moralle hazırlanırdı.Penaltıyı kendisi atmalıydı. Bruma çocuk, 5 kişiyi ipe dizdim, imameyi de ben takayım bu da bana hatıra olsun diye Kaptan'a yalvardı, ben atayım. Nasıl olsa maç bitmiş Bruma'ya jest yapmalıydı. Sneijder 100. maçına çıkmış 2 gol attırmıştı. Çoluğu çocuğu tribündeydi. Bu sezon golü yoktu, medyadaki Galatasaray maymunlarına biraz fıstık dağıtılabilirdi, penaltıyı Sneijder atmalıydı.   Eren 2 muhteşem gol atmış almış, Büyük Galatasaray Taraftarının kaskosunu kasasına kilitlemişti. Takımdaki ilk hat tricki olacaktı, yakışırdı, taraftar Eren diye yıkıyordu Arena'yı, penaltıyı Eren atmalıydı.

Futbol tanrılarının da bir adaleti vardı, Selçuk İnan ilk defa bir penaltı kaçırdı. Umarız ki bu son olsun du.

Hiç yorum yok: