23 Eyl 2011

10 Kişi Kalan Takımın Hocası

2000 senesinin 17 Mayısında, Parken stadında bir final maçı oynandı. Maç uzatmalara gitti, o anda beklenmedik bir şey oldu., takımın en büyük futbolcusu atıldı. Üstelik olası penaltılardan birini atacak garanti futbolcuydu. Ve daha maçın bitimine 27 dakika vardı. Takımın Hocası Fatih Terim'di. Hasan Şaş'ı oyuna soktu. Ve 10 kişi kalmış takıma hücum emri veriyordu. Galatasaray bir zamanlar böyle bir takımdı.

Galatasaray'ın bir karakteri vardır. Bu karakter, Darwell'lle başlayan, Lucescu'yla biten uzun yıllarda oluşmuş bir futbol kültürüdür. Yener, yenilir, şampiyon olamaz, fark yer, futboldur her şey olur, ama Galatasaray asla sıçan gibi futbol oynayamaz. Benim Galatasaray'dan en fazla gurur duyduğum maçlar, eksik kaldığımız, yenik duruma düştüğümüz maçlardır. Böylesi maçlarda Galatasaray'ın forsesini seyretmeye doyum olmaz.

İki gece önce, Karabük'te maçın başlarında Galatasaray 10 kişi kaldı. Takımın başında yine hoca Fatih Terim'di. Atılan kalecinin yerine en uçtan, hücum bölgesinden birini çıkardı. Sıradan bir lig maçıydı oynanan. Mütevazi bir küçük kasaba takımıyla, durum 0-0 dı. Devreyi, kazasız belasız, yani gol yemeden atlatmayı planladı hoca bes belli. Ama bu arada kaleci, inanılmaz bir kaleci kurtarışıyla çataldan bir topu çeldi. Yani aslına bakarsak, planın falan tuttuğu yoktu. Galatasaray'ın kötü kalecilerinden biri, kedi olalı bir fare tutmuştu. Olsun du, Hocanın planı değilse de duaları kabul olmuştu. Resultante importante idi. 10 kişi kalmış Galatasaray, tek bir atak yapmadan, Elmander'i topla buluşturamadan soyunma odasının yolunu tuttu.

İkinci yarı, eski büyük maçları, eski 10 kişi kalmış Galatasaray'ı seyretmişler, haklı olarak hocadan bir şeyler bekliyorlardı.  İkşnci yarı başladı, ne olur bir atak biz dilenciler için. Ne gezer, bizim futbolcular ortaya geçtiler, sıçan olarak. Bir ara Karabük'lülerin 5-6 dakika top çevirdiklerini seyrettik. Galatasaray kalecisi vakit geçiriyordu, kendisine gelen bütün topları ileriye şişiriyordu. Bunları seyreden hocalar, Fatih Terim'le Taffarel olamazdı. Benim azıcık tanıdığım Fatih Terim, sıradan bir maçta beraberliğe yatan kalecisine tekme tokat girişir bir daha asla forma vermezdi. Muhtemelen, Karabük'ten tırsıp, kendisi yatın demişti.

Galatasaray'ın sayısız maçını seyrettim. Çok büyük hezimetlerini gördüm. Son yıllarda takımı tanıyamıyorum. 1-0 öne geçse Kanije Kalesi savunmasına geçiyorlardı. Bu sene durum farklı olacak sanmıştım. Her kes korkar, Fatih Terim asla hiç bir maçtan korkmazdı. Nitekim korkmayıp, 3-0 gerideyken Fener'e saldırmış 3 tane daha yemişti. O maçta hiç utanmamıştım, Karabük'teki maçta yerin dibine girdim.

Bu takımın tamam, hasbelkader taraftarı olduk, ama ya sonrası. Niçin sevdik, niçin her sevdasının peşine takıldık. Galatasaray büyük takım refleksini her zaman sahaya yansıtmak zorundadır. Kalecisi vakit geçiren, hem de berabere durumdayken vakit geçiren takım büyük takım olamaz. Vakiti bir güzel geçirdin, peki yemeyeceğinin garantisi var mı? Nitekim, kurtardığın topun diyetini, her zaman ki gibi kalende felç geçirerek ödettin, sonra, sana vakit lazım değil mi? Ben o anda, Büyük Terim'den, kaleciyi çıkarmasını, Baros'u oyuna alıp, Sabri'yi kaleye geçirmesini beklerdim. Ben olsam öyle yapardım, sanırım Hoca bilmez ama ben biliyorum ki, Sabri hem Ufuk'tan, hem de Aykut'tan daha iyi kalecidir.

İyi oyun oynatamayacak Terim bu gidişle Galatasaray'a. Zamanında iyi oynamış bir takımın Hocası olduğuna kendisi de inanmıyor. İyi oynuyor gözükmenin tek yolu, gol bölgesine rakipten daha fazla adam sokabilmektir. Yani rakipten adam eksiltmektir. Futbol sanıldığı gibi 11e 11 oynana bir oyun değildir. Diyelim ki top senin takımındadır. O anda kendi kalecinin senin gol atmana en ufak bir katkısı yoktur. Bir de topun ayakta olduğu adamı saymazsak, kalan 9 kişi gol yememek için çabalayan 11 kişiye karşı oynuyor demektir. O halde ne yapılmalı ki, en azından 9'a 9 oynayabilmelidir. Çalım atan, pas veren, hızlı koşan futbolcular bu yüzden daha değerlidir. Bizim en iyi oynadığımız sezonu hatırlayın çocuklar. Popescu, Taffarel'le paslaşıp, en öndeki adamı eksiltmiş olarak oyuna sokardı. Hagi' en az 1 adamı geçtiğinde de gol bölgesinde çok daha fazla Galatasaraylı futbolcu bulundurulurdu.O takım bugün Fatih Terim'in elinde olsa Hagi'yi, mağlup duruma düşmezse oyuna almazdı. Arif'i ise hiç oynatmaz, tek başına kalan Hakan Şükür'de bir iki maç sonra taraftardan küfür yerdi.

Hoca olmadığını ve Galatasaray'a hoca gerekmediğini defalarca yazdım. Takımın başında sonsuza kadar kalmasında benim için sakınca yok. Ben Reykart'ın götüne teneke bağlanarak gönderildiği bir takımın taraftarıyım. Gerçekten de benim gibi taraftarların Galatasaray'ın başında bir hoca aradığı falan yok. Galatasaray'ın kendine has hasletleri vardır, onlara zeval getirmeyecek bir çoban, yeter bize. Her şeyine katlanırım, inanırım da korkaklığına inanmazdım. Fenerbahçe son 20 seneyi 2 kaleciyle oynadı, durum onu gösteriyor ki bir 10 sene daha aynı kaleciyle oynayacak, biz 20 kaleci eskittik bu yıllarda. Gol yedi, kaleci değiştir, yemedi, top gelmedi, atamadılar sakın elleme. Takım Manisa'yı yendi, galip takım değiştirilmez Fener'e de aynı takımla oyna, yenildi, bir daha ki maç değiştir.

3 maç seyrettik, diyorlar ki bizimkiler,'' amma kötümsersin, takım değişti, alışacaklar'' falan. 3 maçta kombine edilmiş tek bir atak görmedim. Gol, futbolcunun kişisel becerisine bağlanmış, gol yememek için ise kazmalardan medet beklemeye. Biz Fatih Terim çaylakken, Sami Yen'de Fener'den 4 yediği maçı seyrettik. O kadar kötü yönettiği maçları hatırlıyoruz. Ben Terim'i, KarabükTeki kadar çaresiz, korkak, takımı kadere teslim ederken seyretmemiştim. Üzgünüm.

4 adamı atılmışken, averaj hesapları söz konusu iken Fenerbahçe Stadında taraftarı biber gazı solurken, Arif'le beraberlik golü arayan Lucescu'ya saygılarımla,

3 yorum:

zachpaulsen dedi ki...

abi dur ağlatacaksın bizi. ben kötümsersin derken sadece umut etmek istiyorum. senin gördüklerini ben de görüyorum. ama hep mi kötü gideceğiz. artık buna bir son verme zamanı gelmedi mi?
o zaman şimdi değilse ne zaman... sadece bu değişim biraz zaman alacak. sen de anla hocayı, o da 10 kişi ile yardıra yardıra atağa kalmayı istemez mi? ama elinde ekip henüz bir takım değil.
şu geçiş sürecinde biraz bekleyelim diyorum.
eskişehir maçında patlayacak diyorum takım!!!

SEFA dedi ki...

Papaz Erhan topu; taca atıp dan dun yapmadığı,kaptırdığı için bir sürü gol yedik ama o zihniyetin devamı ile sonunda UEFA yı aldık.Hep oynamaya çalıştığı için puştluk yapmayıp zamana hakeme oynamadığı için gurur duyduk...1980 de amele ordusuyla zar zor 9. olduk ama seyirci ve hasılat rekoru o senededir.Bir de şu günün takımına bak.Bu takımın bir ideolojisi,fikri zikri,ruhu hiçbirşeyi yok...Bir tek parçalı ve arması için ucundan takip ediyoruz..Ne hale geldik..??

kapalıtayfası dedi ki...

Nazmi abi tek kale oynadığımız,3-5 gol attığımız Anadolu takımları artık yok.
Her şey önemlisi bütün futbolcular 90 dakika oynayabilecek kondisyona sahipler,80'li yıllarda 60.dakikadan sonra futbolcular fizik olarak biter,bütün takımlar doldur boşalta dönerlerdi mecburen.Artı yabancı sayısının artması ve alt yapılara futbolcu eskileri değil,akademi mezunu hocaların gelmesi ile birlikte yeni nesil futbolcular,futbolun temellerini iyi öğrenmektedirler.Hava toplarında zamanlamaları,iki ayaklarını asgaride olsa kullanmaları,ikili mücadelede ayakta kalabilmeleri,kendilerine daha iyi bakmaları günümüz futbolunun artıları.
Ayrıca 80'li yıllarda en iyi milli kalecimizin Yaşar olduğunu düşünürsek,Şimdiki kalecilerin hepsi panter seviyesindedir,o günlere göre.
Milli takımızın kötü oynadığı maçlarda bile eskisi gibi 5'lik 8'lik olmamasıda gelişmenin bir göstergesidir.
Kısaca devir değişti artık,Simoviç'in bile kaleci anterenörünün olmadığı zamanlardan bu günlere geldik.Eskisi gibi ezilecek Anadolu takımları yok artık.O yüzden 10 sene içinde 2 kez şampiyon olursak başarı sayalım