27 Ağu 2011

Bir Yaz Gecesi Rüyası


Hayra yoran çıkar mutlaka çocuklar, uzun bir rüya gördüm dün gece. Mesut Yılmaz Başbakan, Haluk Ulusoy Federasyon Başkanı,  Mehmet Ağar Cumhuriyet Başsavcısı, Adnan Polat henüz Galatasaray Başkanlığından atılmamış, kankası Adnan sağrısında. Şampiyon olmuşuz, 40 gece 4o gündüz eğlence tertiplemişler ama nedense eğlenemiyoruz. Demek rüyada böyle oluyor, bütün yalama Galatasaraylı hokkabazlar, popçular, filmciler yarışıyor bizi eğlendirmek için, ama biz eğlenemiyoruz.

Beyoğlu bizim diyoruz, 5 er metre arayla bayrak asmak, döviz yazmak istiyoruz ama astırmıyorlar. Bu semt sizin tapulu malınız mı lan diye coplanıyoruz. Nevizade'de içelim bari diyoruz, formalarımızı giyiyoruz, malum hava yaz, sokakta yayılıyoruz. Zabıta bırakmıyor, gürürltü çıkarmayın diyor. Şampiyon olduysanız olamayana saygı gösterin diye fırçalıyor. Hak veriyoruz, içmiyoruz, bayrak asmıyoruz, forma giymiyoruz, aman Galatasaraylı olduğumuz belli olmasın, rakip incinmesin diyoruz.

Rüyanın içinde rüya işte, bir sabah uyanıyoruz. Adnan Polat, Adnan Sezgin, kulüp çapulcusu Ökkeş Polat, Haldun Üstünel polis arabasına bindirilmiş. Hepimiz bir birimizi arıyoruz, ne oluyor diye? ama dedim ya rüyadayız haberleşemiyoruz. 3-5 saatlik sorgulamanın ardından bizimkiler şu Metris'in önü bir uzun alan türküsünü söylüyor. Peşlerinden başka takımlara mensup futbolcu, başkan, ayakçı, yalaka, yönetici, ne kadar karanlık, yamuk adam varsa tutuklanıyorlar.

Derken, bütün gazeteler yayınlıyor dönen dolapları. Amanın çocuklar, neler yapmışız neler? Adnan Polat meğersem Tuzsuz Deli Bekir'miş, Federasyondan birini aradığı zaman kaçacak delik arıyorlarmış, Haldun son maçlarda ne olur ne olmaza gitmiş, bazen bize gol atmasınlar, bazen bizden kolay yesinler diye indire gandi yapmış. Tevekkeli ben bir maçtan şüphelenmiştim. Mustafa sarp gibi bir futbol garabeti 40 metreden kaleye şut çekmişti, şut dediğime bakmayın topu tepmiş, kaleci de eliyle içeri atmıştı. Meğer kaleciye araba göndermişiz. Bu paraları Haldun kendi verecek değil, rüya bile olsa bir ayakçıyla göndermiş. Kendi takımımızın maçlarını kazasız belasız atlatırken, rakibimize çelme taksın diye oynadığı takımlara da bulaşmışız. Çok zorlansak bile bir maçta işimizi halletmişiz.

Bu arada hem bizimkiler, hem diğerleri duyurabildikleri kadar ağlamışlar, suçumuz yok demişler. Biz ne mi yapmışız? ilk olarak Liseyi basmışız, Şampiyonluk Kupasını alıp, İstinye'deki Futbol Federasyonunun çöpüne atmışız. Sonra acil, takımın idman yaptığı, Başbakan Mesut Yılmaz'ın memleketi Kaçkar yaylalarına uçmuşuz, bize karşı oynamaması karşılığında bize transfer olan futbolcuyu eşşek sudan gelinceye kadar dövmüşüz, adamın pasaportu bırakıp ilk trenle ülkeden kaçtığını hayal mayal gördüm.

Sonra hepimiz aynı anda uçup Metris'e konmuşuz. Adnan Polat'ı, Haldun'u pataklamışız. İstifa dilekçelerini imzalatıp çıkmışız, bütün yöneticileri kovup Galatasaray Lisesinin hademesini Başkan yapmışız. Daha Federasyon toplanmadan, ceza evi arabaları garaja girmeden Bank Asya liginden kombine almışız. Zaten Federasyon toplantı bile yapmadan bizi düşürmüş, ama olsun biz onlardan önce davranmışız.

Sonra dönmüşüz savcı Mehmet Ağar'a teşekkür etmişiz. Haksız kazandığımız, rahatsızlık verdiğimiz maçlar için tüm ülke futbol severlerinden özür dilemişiz. Huzur içinde uyumaya devam etmişiz.

Galatasaraylı olarak bir sabah daha uyandığım için, ne kadar gururlansam az gelir.

Hiç yorum yok: