Marifet ezilmemekti elbet, ama bir punduna getirip ezerlerse de güzel kokmaktı. Nane gibi, kekik gibi, fesleğen gibi mesela. Ezildik, Reykart gibi koktuk, daha da ezildik Hagi gibi, Galatasaray gibi koktuk. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, daha da ezerlerse bizi Metin Oktay gibi, Al, Sami Yen gibi kokmasını da biliriz.
Surinamlı bir ütopyaydı. Onun top oynadığı, hatta Barca'da hoca olduğu zamanlarda biri Galatasaray'ın başına geçecek deseydi bu bir rüyaydı. Tamamı ulusal takımlarda oynayan futbolcuların hocası olarak bizi rüya görürken uyandırdı. Ve başladı o lanet olası dar alanda kısa paslaşmalar. Antrenmanlarda, takım sahaya ısınmaya çıktığında hep aynı varyasyonları gördük. 5 kişi aralarına 2 kişiyi alıyorlar, bizim 40 sene önce oynadığımız ortada sıçanı oynuyorlar. 40 senede futbolun ordinaryusları sıçan sayısını 2 ye çıkarmışlar yani, başka da yeni bir şey yok. Servet'e de aynı idman, Elano'ya da. Hatta yedek kaleci bile 5 e 2 idmanı yapıyor seyrediyoruz. E maçta da öğrendiklerini uygulasın istiyor hoca. Takımın tamamı teknik futbolcuymuş gibi, adam ayırmadan dar alana bütün futbolcuları gönderiyor haliyle. 5 kişi her zaman ortaya 2 kişi alabilseler iş kolay. Kabiliyet sınırlı, kondüsyon zayıf, karşı takım da armut toplamıyor, giriyorlar 6 kişi sıçan mevkisine. Sonra da biz küfür ediyoruz Mustafa Sarp'a, Barış'a, Ayhan'a topu kaptırdıkları için.
Surinamlı, bu işin böyle güzel olduğuna inanıyordu. Ezilmek pahasına da olsa böyle oynamak istiyordu. Ustalarından öyle öğrenmişti, Gullit'le, Van Basten'le Ajax'da, Milan'da destanı böyle oynayarak, Barca'da aynısını oynatarak yazmıştı. Eğer futbolu oynayan en büyük takım sen olacaksan, alınacak en değerli kupayı senin futbolcun elleyecekse, o daracık alanda topu kaptırmadan 20-30 pas yapabilecek futbolcuların olmalıydı. O kadar uzun pas trafiği, stadyumu dolduran taraftarları coşturacak, arkasından güzel futbol ve zaferler gelecekti. Eğer Galatasaray kendi tarihini aşıp Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olacaksa Surinamlı'nın rüyasındaki futbolu oynayacaktı. Kimi denediyse yapamadı. 7 dönüm arazinin, ancak 2 dönümünde oynatmaya çalıştı Servet'i. Servet ne yapsın, yeteneği sınırlı, pas vermek üzere attıkları topu şişirdi ileriye. Sıfır isabetli şişirmeleri bizim kayışları kopardı. Mustafa Sarp toptan kaçtı, Ayhan emekliliğine gün sayıyordu o kaçmadı, küfürü yedi. Hakan Balta inceci değildi, 5 metrekare alanda ver kaçlara giremezdi. Cana dar alan paslaşması yapabilecek teknikte değildi Surinamlı için. Barca'da olsa da oynatmazdı, Galatasaray'da olsa da. Elano ısrarla topa geniş alan kazandırıyordu. Top oynama alanını genleştiriyordu. Bir türlü hocanın istediği gibi oynayamıyordu. Elano'yu da oynatmadı. Pino'da, Kewell'de onun futbolcuları değildi. Hatta Arda, Arda olmasa, canımız kanımız olmasa, yeni transfer olsa onu da oynatmayacaktı. Dar alanda ortada sıçan oyununda sıçan olmak istemiyorsan, rakibinden çok koşacaksın.Aslanlara yem olmak istemiyorsan,öyle en yavaş koşan ceylan olacaksın ki, en hızlı koşan aslandan daha hızlı koşacaksın.
Mustafa Sarp'ı, Barış'ı, Servet'i oynatmasındaki sır buydu belki de. Onlar çok koşabiliyorlardı, bir tek eksiklikleri vardı sadece o da futbolcu olmalarıydı. Lisans verildiğine göre, bunlar futbolcuydu, hem çok koşacaklar sıçan olmayacaklar, hem de her daim 2 veya daha fazla futbolcuyu sıçan gibi oynatacaklardı. Ne bilsindi koskoca Reykart, bunlara futbolcu lisansını o mu vermişti? Katır gibi kuvveti olan bu futbolcular ah bir de kendi aralarında 30 pas yapabilseydiler. Belki biz bu sene Seyrantepe'de Avrupa Ligi'nde yarı final rüyalarına yatıp, Final için para biriktiriyor olacaktık. Rüyadan uyandık,ezildik, ezdiler, bir birimize girdik. Kendi futbolcumuza sövdük, bu takım bir daha asla Avrupa Şampiyonluğu göremeyecekti, Reykart ütopyasını koltuğunun altına alarak aramızdan ayrıldı. Ve biz kokmaya devam ediyorduk hala.
Pratik, her zaman teorinin a.mına koymuştur. Hagi kokmaya yeni başlamıştık ki bela maça çıkmamız gerekti sıcağı sıcağına. Bir de baktık, Surinamlı'nın oynatmadığı Elano-Cana-Pino sahada. Artk mecburiyetten mi, Hagi pratiği mi yakında görürüz. Gördüğümüz maçın kokusu geçmedi henüz. Elano 20 pasla kat edilecek mesfeyi tek pasla halletmenin daha efektif olduğunu ispatlama derdine düştü. Oyun bütün bir alana yayıldı. Ortada sıçanı onlar oynamaya kalktılar top onlara geçince. Ne var ki biz 2 den fazla sıçan soktuk aralarına. Kadıköy'deki maçın pratiği böyleydi. Orta sahada rahat paslaşamasınlar, 50.000 kudurmuş salyalarını akıtamasın, 2525 yaralı aslan kükresin diye koydu presini Hagi. Top bize geçtiğinde de ortada sıçan oynamanın alemi yoktu. Ayhan'la, Elano'yla açtılar yelpazeyi. Pino'yla, Miso'yla indireceklerdi az kalsın. Berabere kaldık diye de sevinmedik, bakmayın siz yalama basına. Evliyalar elimizden aldı, yatırdık ama işi bitiremedik. Biz güzel koktuk, yenilseydik bile aynı eylemi koyacaktık.
Amma ve Lakin, her pratik, bir teoriye dayanmalıdır. Eğer biz bir daha asla Avrupa Şampiyonu olmayacaksak, teoriye falan gerek yoktur. Olur da yüz senede bir bir deli nesil gelir, bir Maradona bir Hagi denk gelir, kırık bacakla, çatlak kabugayla bir final daha oynar, kupayı yine getiririz. Yok kardeşim burası Türkiye futbolu pratiğidir diyorsan, hedefin Fenerbahçe'nin önünde ligi bitirebilmek ise eğer bu futbolcular Hagi'ye yeter de artar bile. Trübündeki çapulcu da bir kaç maç sonra unutur gider, ihaneti. Nasıl olsa Hagi bir daha yenilmez ve bu defter sümen altında daha çok bekler.
3 yorum:
teorisiz pratik pusulasız gemiye, pratiksiz teori de gemisiz pusulaya benzer demiş alman bir iktisatçı. İdeal olan bu ikisinin beraber çalışması. Rijkaard belli bir sisteme inanan bunu oturtmaya çalışan bir insan; bu sistemi sadece saha içindeki diziliş, topa hakim olma vs. olarak almamak lazım bu bir bütün. Altyapıdan yukarıya bir bütün, aşağıdan yukarıya tutarlı. Tabi bu topraklarda oynayan bizlere ters şey sistem. Kendi kendimize de kaos futbolu diye bir kavram uydurmuşuz, futbol oynatmamak için oynuyoruz, karman çorman oynuyoruz, fundamentali eksik futbolcuları futbolcu sanıyoruz. Sonra da neden başarılı değiliz diye soruyoruz ama yanıt bulan da yok. Bu yanıtla gelen iki adamın da mirasını sorumsuz zengin çocukları gibi yiyoruz. O nedenle son paragrafa katılıyorum.
Benim derdim sistemin de üstünde. Bu bir değer meselesi, iş ahlakı denilen, sporcu ahlakı denilen değer olduğunu sanıyorum. Bu değerde hoca bana güvenmezse oynayamama demezsin, hocanın dediği yönde geliştirmeye çalışırsın. Hoca gitsin diye defans yapmazlık etmez, canını dişine takar oynarsın, mücadele edersin, topa vurmayı bilmemkaç yaşından sonra öğrenirsin. Metin Oktay diye bağrımıza bastığımız o güzel insanı bu yüzden sevdik biz, Fenerbahçe ağlarını yırtması, gol kralı olması, galibiyetlerin olması değil, Galatasaray'la özdeşleştirdiğimiz değerleri yaşadığı, yaşattığı için sevdik. Bu güzel adamın her attığı adımda gösterdiği insanlığı ne şu an sahada oynayan kalleşlerde ne de daha önceki hesaplarını kapatamamış müsveddelerde göremiyoruz. Hagi'den sonra, Kewell'dan başka adam gibi adam Baros kaldı. Nerede o Galatasaraylılık değerleri? Takım elbisedeki, formadaki armadan, ötesidir Galatasaray. Hagi'nin bunu unutmayacağını umuyorum.
Surinam'lı hayalinde ki futbolu oynatması için,hem koşan hemde tekniği olan futbolculara sahip olması lazımdı ki,bizim kadromuzda maalesef hiç olmayan şeydi bu.Bizim bir dönem ki Okan,Suat,Emre üçlüsü gibi futbolcular bulmalıydı,o da çok zordu.Galatasaray bulmamıştı o dönemde yukarıda saydığım 3'lü alt yapıdan yetişmişti.Tıp kı Barcelona'nın alt yapısından yetiştirdikleri gibi.Surinamlı gibi bir hocayı getiriyorsan adamın ne oynattığına bakacaksın,bu tarz insanlar asla başarılı oldukları sistemden vaz geçmezler.Seneler evvel Hiddink Fener'e geldiğinde 3-5-2 oynatmaya kakmıştı,Adam haklıydı kendince P.S.V Avrupa şampiyonu yapmıştı bu sistemle.Ama bizim medya bir kaç kötü sonuçtan sonra Hiddink yerden yere vurdular,bu takımın sağ beki,sol beki yok mu karedşim diye,Hiddink'i hocadan saymadılar,çok geçmeden kovdular.Riikard'dında kendine uygun bir takımda çok başarılı olacağına inanıyorum.Adamı şimdi futboldan anlamakla itham edenler,20 sene sonra ülkemize gelsin diye bir tarafını yalarlar.Eğer getirdiğin kariyerli hocanın sistemine uygun futbolcun yoksa vede alma imkanın yoksa,adamı hiç getirmeyeceksin.Yada Türk hocayla,veya Türk gibi hocayla çalışacaksın.
Not:Medyada Mustafa Yücedağ'ın demeçlerini görüyoruz.Bu adam bizde top oynarken hiç faydalı olmamış,Fenere gitmiş üstelik ilk maçında kapalıya hareket çekmişti.Bu adam Galatasaray'da görev alabiliyorsa,bizde senelerce top oynamış,kaptanlık yapmış sonra da Fenere giden,Mehmet Oğuz'un(ördek Mehmet,Büyük Mehmet) suçu ne.Onun gibi büyük futbolcuya niçin hiç görev verilmedi.
Söylenecek her şeyi açık ve net bir şekilde söylemişsin abi.Eline sağlık.
Yorum Gönder